Elektron, Proton ve Nötron Nasıl Keşfedildi?
Elektronu J. J. Thomson; Protonu Onun Doktora Öğrencisi Ernest Rutherford; Nötronu ise Rutherford'un Doktora Öğrencisi James Chadwick Keşfetmiştir!
Akademik sürerliğin ve bilimsel araştırmaların her bir doktora öğrencisi tarafından bir adım daha öteye itilmesi, bilimsel devrimin en önemli atılımlarının yaşanmasını mümkün kılmıştır. Üniversitelerde emek harcayan doktora öğrencileri, akademisyenlerinin yol göstericiliğinde bilime bir nebze olsun katkı sağlamaya çabalayan emekçilerdir.
Elbette birçok bilim insanı en büyük başarılarına doktora sırasında değil, sonrasında imza atmaktadır. Ancak bir insanın doktora süresince kazandığı akademik düşünme, sorgulama ve analiz etme yetisinin bu keşiflerde ve başarılarda rolü tartışmasızdır.
İstikrar ve azimle uğraşmak, er ya da geç bilimsel atılımları insanlığa kazandırmaktadır. Bunun en harika örneği ise, yukarıdaki fotoğrafa yer verdiğimiz 3 isim ve akademik nesiller boyu süren çalışmalarıdır. Gelin buna bir bakış atalım.
Elektronun Keşfi
Elektron, negatif (eksi) yüklü atom altı taneciklerden biridir. Serbest halde de olabilirler, bir atoma bağlı halde de. Temel parçacıklardan lepton grubundadırlar. Elektron, 1897 yılında J. J. Thomson tarafından, katot ışınlarının yardımıyla keşfedildi. Bu çalışması nedeniyle 1906 yılında Nobel Ödülü'ne layık görülmüştür.
Elektriği anlamaya çalışan fizikçiler kendilerine iyi düşünülmüş ve biraz da eğlenceli bir deney aleti geliştirdiler. William Crookes tarafından geliştirildiğinden Crookes Tüpü olarak bilinen bu alet, havası boşaltılmış uzun cam bir tüpün içine istenilen gazın düşük basınçta verilmesi ve tüpün iki ucuna yüksek gerilim uygulanmasıyla elde ediliyordu. Tüplü televizyonların çalışma mantığını içeren ve günümüzde kendine ancak laboratuvarlarda yer bulabilen bu alette, uygulanan yüksek gerilim nedeniyle eksi uçtan (katottan) artı uca doğru (anoda) giden ışınlar görülür. Bu ışınlara katot ışınları denir ve bu doğrultuda Crookes Tüpü, zaman zaman katot ışınları tüpü olarak da adlandırılır. Modern televizyonlara giden yol, katot ışın tüpleri sayesinde mümkün olmuştur. Ancak katot ışınlarının doğasını anlamak üzere yapılacak çalışmalar, o zamana dek "bölünemez" zannedilen atom fikrini kökünden sarsacaktı.
1897'de katot ışınlarının doğasını anlamaya çalışan bir fizikçi atoma dair önemli bir keşfe imza attı. İngiliz fizikçi Joseph John Thomson laboratuvarında bir katot ışın tüpü oluşturdu ve beklediği üzere, katottan çıkan ışınlar anoda doğru yöneliyorlardı. Thomson, bu ışınları biraz incelemek istedi ve anotta küçük bir delik açarak karşısına floresan bir ekran koydu. Floresan ekrana çarpan katot ışınları, ekranda küçük noktaların parlamasına neden oluyordu. Bu doğrultuda ışınların parçacıklı yapıda olduklarını anladı.
"Peki elektron neden hareket etti?" diye sorabilirsiniz. Metal parçalara elektrik verildiği için elektronlar harekete geçtiler. Thomson bunu gördü ve merak etti: Harekete sebep olan şey neydi? Tüpün içerisindeki şeyin bir elektrik yükü var mıydı acaba?
Parçacıkların bir elektrik yüke sahip olup olmadığını ortaya çıkarmak için yolları üzerine birbirine paralel iki adet metal levha yerleştirerek ikinci bir pille levhaları zıt olarak yükledi. Böylelikle levhalar arasında bir elektrik alan yaratmış oldu ve eğer katottan çıkıp anota giden ışınlar bir elektrik yüküne sahiplerse, yollarının sapması gerekecekti. Çünkü fizikten bildiğimiz gibi, zıt yükler birbirini çeker.
Deneyini gerçekleştirdiğinde katot ışınlarının yollarının saptığını gördü ve sapma, artı yüklü levha yönünde oluyordu. Zıt yükler birbirini çekeceğinden, katot ışınlarını meydana getiren parçacıkların eksi yüklü olduğu anlaşılıyordu.
Thomson, katot ışınlarının elektrik yüklü olduğunu görmüştü; fakat ona dair daha temel özelliklere sahip olabilmesi için biraz daha bilgiye gereksinim duyuyordu. Amacı, parçacığın karakteristik özelliklerini belirleyebilmekti ve hız bilgisi işine yarayabilirdi. Bu doğrultuda, katottan çıkan ve elektriksel alan dolayısıyla yolundan sapan parçacığın, sapmasına engel olacak ölçüde etkiyecek şekilde bir manyetik alan oluşturdu. Böylelikle parçacık, sanki hiçbir etki altında değilmiş gibi doğrusal olarak gidecekti. Zıt yönde oldukları için parçacığı yolundan saptırmayan elektrik ve manyetik kuvvetlerin büyüklüğünü kullanarak enerji denkliği sayesinde hız bilgisini elde edebilecekti. Daha sonrasında ise kuvvetlerin denkliğiyle de parçacığın yük/kütle değerine ulaşacaktı.
Hesabı ve düşüncesi tamamıyla doğruydu. Bulduğu değer de beklediğine oldukça yakındı; ama bir türlü tam değeri elde edemiyordu. Deneyini farklı şartlar altında özellikle de katot malzemesini ve tüpün içindeki gazı değiştirerek de defalarca tekrarladı fakat sonuç hiç değişmedi. Her seferinde aynı yük/kütle değerine ulaşıyordu. Bu eksi yüklü parçacık, malzeme ne olursa olsun değişmediğine göre temel bir parçacıktı ve Thomson ona "elektron" ismini vermeyi uygun gördü.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Thomson, bu deney ile şu sonuçlara varmıştır:
- Katot ışını, negatif (-) yüklü parçacıklardan oluşmalı.
- Bu parçacıklar mutlaka atomun bir parçası olmalı.
- Farklı metaller kullanılsa bile aynı katot ışınını oluşur.
Thomson'ın bu deneyi ve sonrasındaki temel fizik hesabı atom düşüncesinin önemli bir adımı olarak görülür. Çünkü sonucunda yeni bir atom modeli oluşabilmiştir. Thomson, elektronu keşfetti ve bu keşif elbette Dalton'un bölünemez atomlarına ağır bir darbe vurdu. Deneyde kullandığı malzeme ne olursa olsun sonuç değişmediğinden, Dalton'un savunduğu şekilde her elementin atomları birbirinden tamamıyla farklı olmamalıydı. Her atomda, keşfettiği elektron kendine yer bulabilmeli ve bu elektron, atomunu terk edip tüpün içinde gezebildiğinden, atomun bölünemezliği düşüncesi terk edilmeliydi.
Anlayacağınız elektron, sadece kimya için değil, bütün fen bilimleri için kritik derecede önemlidir. Elektronu anlamak bize daha büyük bir dünyanın kapılarını aralamıştır.
Elektron, bir teoriden ibarettir. Ancak doğanın nasıl çalıştığını anlamamızı o kadar kolaylaştırır ki, gerçek olduğunu bile söyleyebiliriz! - Richard Feynman
Öte yandan elektron, eksi yüklü bir parçacıktı; fakat atomlar yüksüzdü. Öyleyse atomun içinde bu yük dengesini sağlayacak artı yükler olmalıydı. Diğer bir tespitse, elektronun yük/kütle oranının çok yüksek olmasıydı. Bu elektronun kütlece çok küçük olduğu anlamına geliyordu.
Protonun Keşfi
Protonun Keşfine Giden Yol ve Radyoaktivite
19. yüzyılın sonlarında fizikçiler, birkaç küçük detayın ötesinde bilinmeyenlerin kalmadığı, fiziğin sonuna gelindiği gibi bilimin karakteriyle uyuşmayan bir düşünceye kapıldılar. Aslında bunda kısmen haklı da olabilirlerdi. Galilei ve Newton'un mekanik alanındaki araştırmalarıyla başlayan bilimsel ilerleyiş süreci, yaklaşık üç yüz sene öylesine yoğun geçmişti ki, bilim insanları bile ortaya çıkan gerçekliklerin haricinde doğanın herhangi bir saklı yüzünün kalmadığını düşünmekte haklıydılar.
Fakat elbette, işin aslı böyle değildi. Bunun böyle olmadığını gösterecek kişilerden biri de Cambridge'te Thomson'ın Cavendish Laboratuvarı'nda doktora öğrencisi ve asistanı olarak çalışan Ernest Rutherford idi. Rutherford, Thomson'ı elektronun keşfine götüren çalışmaları sırasında onun yanında bulunmuş, yardımcısı olarak çalışmıştı. Şimdi, hocasından aldığı bilim meşalesini daha ilerilere taşıyacaktı.
Protonların keşfinin kökenlerini 1815 yılında İngiliz kimyager William Prout'un tüm atomların hidrojenden yapıldığına yönelik iddialarına kadar takip etmek mümkündür. Prout, bunlara protiller adını vermiştir. Ancak Prout, bunu deneysel olarak doğrulayamamıştır. 1886 yılında Alman fizikçi Eugen Goldstein, katot tüpleri içinde pozitif yüklü parçacıklar olduğunu keşfetmiştir. Dahası Goldstein, tüm gazlar arasında hidrojenin yük-kütle oranının en yüksek olduğunu ve hidrojen iyonunun, iyonize gazlar arasında en ufağı olduğunu fark etmiştir.
Yüzyılın sonunda Marie Curie ve Pierre Curie, uranyum ve toryum elementleri üzerinde çalışmaya başladılar ve kısa zamanda bu elementlerin fiziğe yeni bir bakış açısı getirmeye gebe olduklarını anladılar. Uranyum ve toryumun kendiliğinden bozunma özelliği gösterdiklerini keşfettiler ve bu olaya "rakyoaktivite" ismini verdiler. Daha sonrasında polonyum ve radyumun da böyle bir özelliği olduğunu gözlemlediler. Radyoaktivite atomun keşfi sürecinde fizikçilerin çok işine yarayacaktı.
Bu anlamda Rutherford, fiziğin yeni alanıyla ilgilenmeye başladı. Rakyoaktivite özelliği gösteren rakyoaktif atomların bozunma süreci birtakım ışımalar yaparak gerçekleşiyordu. Rutherford, bu ışımaları kategorize etti: Işınları bir manyetik alanın içerisine gönderdiğinde kimisinin katot ışınlarıyla (elektronlarla) aynı yönde kimisininse ters yönde saptığını gözlemledi. Ters yönde sapma gösteren ışımaların elektrik yüklerinin katot ışınlarıyla zıt olması gerekirdi ve bu ışımaya alfa ismini verdi. Aynı yönde sapanlara ise beta dedi. Bir de manyetik alandan hiç etkilenmeyen ışıma türü vardı. Bunun yüksüz olacağını düşündü ve gama ismini uygun gördü.
Rutherford ve Protonun Keşfi
Rutherford, radyoaktivitenin sırlarını keşfetmeye çalışırken atomun yapısıyla ilgili ciddiye alınması gereken bir önerme geldi. 1903 yılında Japon fizikçi Hantaro Nagaoka, "Satürn Modeli" dediği bir atom tarifi yaptı. Ona göre elektronlar artı yüklü bir parçacık etrafında aynı düzlem üzerindeki dairesel yörüngelerde dolaşıyorlardı. Onun modeli ne derece kayda değer bulundu bilinmez; fakat 1909 yılında Hans Geiger ve Ernest Marsden, Rutherford'un laboratuvarında ve onun gözetiminde atomun yapısını çözmeye koyuldular.
1899 yılında Rutherford, havaya alfa parçacıkları (α2+ veya He2+) gönderdiğinde, sintilasyon detektörlerinin hidrojen çekirdekleri tespit ettiğini gözledi. Yaptıkları deney, esas itibariyle çok basitti. Atoma alfa parçacıklarını fırlatacak ve içinde ne olduğunu öğrenmeye çalışacaklardı. Yapacakları deney, bir iğne yardımıyla bir şeftalinin içerisindeki çekirdeği incelemek gibi bir şeydi. İğneyi şeftaliye batırarak içindeki "çekirdek"i keşfedeceklerdi.
Deneyde alfa parçacıklarını elde edebilmek için bir radon kaynak kullandılar. Radyoaktif olduğundan kendiliğinden alfa ışıması gerçekleştirebilecek olan radon kaynağı, bir yüzünde küçük bir delik olan ağır metal bir kutuya yerleştirdiler. Böylelikle alfa parçacıklarını bir istikamette odaklandırabileceklerdi. Kutudan çıkacak olan alfa parçacıklarının tam karşısına 0.00006 cm inceliğinde bir altın levha yerleştirdiler.
Her şey neredeyse tamamdı; ama altın levhayla etkileşecek alfa parçacıklarının bu etkileşme sonucunda hangi yöne sapacağını tayin edebilmek gerekiyordu. Bunun için altın levhanın etrafını, üzerine alfa parçacıkları çarptığında ışınlar yayan çinkosülfit bir ekranla çevirdiler. Bu sayede ekrana çarpıp parlamaya neden olan alfa parçacıklarının ne kadarlık bir sapmaya maruz kaldıklarını kolaylıkla gözleyebileceklerdi.
Deney sonuçları oldukça enteresandı. Parçacıkların neredeyse tamamı çok küçük sapmalarla altın levha engelinden geçiyordu; fakat sekiz binde biri, hareket yönü ters istikamette değişecek şekilde yöneliyordu. Bir hayli düşük bir oranla da olsa, parçacıkların sanki bir yansıma yaparmış gibi geriye yönelmeleri Rutherford’u da fazlasıyla şaşırtmıştı. Sonucu şöyle yorumladı:
Tıpkı bir peçeteye 15 inçlik bir mermi sıkmışsınız da mermi gerisin geri size dönmüş gibi.
Rutherford, meseleyi incelemeye koyuldu ve kısa zamanda deney sonuçlarını doğru olarak yorumlamayı başardı. Artı yüklü alfa parçacıklarının çok düşük bir oranda gerisingeri saçılması atomun ortasında küçük bir hacimde artı yükün yoğunlaşmasını gerektiriyordu. Bu yoğun kütleye çekirdek adını verdi. Alfa parçacıklarının yüksek bir oranda küçük açılı sapmalar göstermesi ise atomun çekirdek haricinde boşluklu bir yapıda olduğu gerçeğini gözler önüne seriyordu.
Rutherford alfa parçacıklarıyla çeşitli atomları bombardıman altına almanın daha başka keşiflere yol açabileceğini düşündü. Bu sefer alfa parçacıklarını nitrojen gazına yöneltti ve çinkosülfür ekranda alfa parçacıklarının haricinde hidrojen atomlarının ışımaya neden olduğunu gözlemledi. Hidrojen atomu ancak nitrojen atomlarından gelebilirdi ve bu durum nitrojen çekirdeklerinin hidrojen atomuna benzeyen artı yüklü parçacıklardan meydana geldiğini gösteriyordu. Bu parçacık daha sonraları "proton" olarak isimlendirilecekti.
Bu tepkimenin en önemli yanlarından birisi, tarihte bilinen ilk nükleer tepkime (çekirdek tepkimesi) olmasıdır. Bu tepkimenin formülü şu şekilde verilir:
14N+α→17O+p\LARGE{^{14}\text{N} + \alpha\to{^{17}\text{O}}+p}
Buradaki α\alpha parçacıkları içerisinde 2 proton ve 2 nötron bulunduğu hatırlanmalıdır. pp ise bir protona karşılık gelmektedir.
Her element, atomunun yapısını belirleyen de çekirdek içerisinde sahip olduğu artı yüklü parçacık sayısıydı. Atom nötr yapıda olduğundan artı yüklü parçacık sayısı kadar da elektron sahibi olmalıydı.
Nötronun Keşfi
Nötronların keşfinin kökenlerini ise 1930 yılında Alman nükleer fizikçi Herbert Becker ve Walther Bothe'nin çalışmalarına kadar takip etmek mümkündür. Bu ikili, polonyum atomundan saçılan alfa parçacıklarının kısmen daha hafif olan lityum, berilyum veya bor gibi elementler üzerine düştüğünde radyasyon ürettiğini gözlemiştir. Bu penetre edici radyasyon, elektrik alandan etkilenmiyordu ve dolayısıyla bir çeşit gama ışını olduğu düşünüldü.
1932 yılında Fransız bilim insanları Frederic Joliot-Curie ve Irene Joliot-Curie (ki ikincisi, Marie Curie'nin kızıdır), bu ilginç penetre edici radyasyonun hidrojence zengin parafin mum üzerine düşmesi halinde yüksek enerjili (~5 MeV düzeyinde) protonlar ürettiğini gözlemiştir. İtalyan fizikçi Ettore Majorana, atom çekirdeğinde nötr parçacıklar olduğunu ve bunların radyasyonun protonla etkileşme biçiminden sorumlu olduğunu ileri sürdü; ancak o da bunu deneysel olarak gösteremedi.
1920 yılında Ernest Rutherford da atom çekirdeğinde nötral parçacıklar olabileceğini ileri sürmüştü: Ona göre bu nötr yüklü parçacıklar, birbirine yapışmış bir proton ve elektrondan oluşuyordu ve atomun çekirdeğinde yer alıyordu. Bu nötral parçacıklardan söz etmek için "nötron" sözcüğünü ileri sürdü; ancak bu yapıların varlığını o da deneysel olarak gösteremedi.
Gerçekten de nötronlar, protonlarla beraber atomun çekirdeğinde bulunurlar. Kimyanın erken zamanlarında çekirdekte sadece protonların olduğu tahmin ediliyordu. Fakat çekirdeğin için sadece (+) yüklü protonlar bulunursa bunlar birbirlerini büyük bir kuvvetle iteceklerdi. Bu yüzden protonların yanında, onların bir arada kalmasına yardımcı olacak parçacıkların olduğu tahmin edildi. Bu parçacıkların gerçekten de var olduğunu, Ernest Rutherford'un yanında doktora öğrencisi olarak çalışan James Chadwick, 1932 yılında keşfetmiştir.
Bunu başarabilmek için, bir polonyum kaynağında ürettiği alfa radyasyonu berilyum tabakasına ateşlemiştir. Böylece yüklü olmayan, penetre edici radyasyon üretmişti. Bu radyasyonu bolca hidrojen içeren bir hidrokarbon olan parafin mum üzerine düşüren Chadwick, protonların saçıldığını gözlemiştir. Bu özgür bırakılan protonların niteliklerini ve diğer atomlarla etkileşimini inceleyen Chadwick, bu parçacıklardan bir kısmının protonlar gibi yüklü olmadığını, ancak proton ile kabaca aynı kütleye sahip olduğunu gözlemiştir. İşte bunlara "nötron" adı verilmiştir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 18
- 11
- 2
- 2
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- E. Scerri. (2006). The Periodic Table: Its Story And Its Significance. ISBN: 9780195345674. Yayınevi: Oxford University Press, USA.
- W. Wien. (1904). Über Positive Elektronen Und Die Existenz Hoher Atomgewichte. Annalen der Physik, sf: 669-677. doi: 10.1002/andp.18943180404. | Arşiv Bağlantısı
- J. W. Hill. (2001). General Chemistry: An Integrated Approach. ISBN: 9780130334459. Yayınevi: Prentice Hall.
- P. . O. . M. . F. R. S.. (2009). Xxiv. The Constitution Of Atoms. The London, Edinburgh, and Dublin Philosophical Magazine and Journal of Science, sf: 281-285. doi: 10.1080/14786442108636219. | Arşiv Bağlantısı
- Nature. (1920). Physics At The British Association. Springer Science and Business Media LLC, sf: 357-358. doi: 10.1038/106357a0. | Arşiv Bağlantısı
- P. . E. . R. . F. R. S.. (2009). Lxxix. The Scattering Of Α And Β Particles By Matter And The Structure Of The Atom. The London, Edinburgh, and Dublin Philosophical Magazine and Journal of Science, sf: 669-688. doi: 10.1080/14786440508637080. | Arşiv Bağlantısı
- M. S. Longair. (2003). Theoretical Concepts In Physics: An Alternative View Of Theoretical Reasoning In Physics. ISBN: 9780521528788. Yayınevi: Cambridge University Press.
- G. Squires. (1998). Francis Aston And The Mass Spectrograph. Journal of the Chemical Society, Dalton Transactions, sf: 3893-3900. doi: 10.1039/A804629H. | Arşiv Bağlantısı
- J. Byrne. (2011). Neutrons, Nuclei And Matter: An Exploration Of The Physics Of Slow Neutrons. ISBN: 9780486482385. Yayınevi: Dover Publications.
- Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character. (1932). The Existence Of A Neutron. Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character, sf: 692-708. doi: 10.1098/rspa.1932.0112. | Arşiv Bağlantısı
- J. Chadwick, et al. (1935). The Nuclear Photoelectric Effect. Proceedings of the Royal Society of London. Series A - Mathematical and Physical Sciences, sf: 479-493. doi: 10.1098/rspa.1935.0162. | Arşiv Bağlantısı
- W. R. Shea. (1983). Otto Hahn And The Rise Of Nuclear Physics. ISBN: 9789027715845. Yayınevi: Springer.
- Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character. (1932). The Collisions Of Neutrons With Nitrogen Nuclei. Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character, sf: 709-727. doi: 10.1098/rspa.1932.0113. | Arşiv Bağlantısı
- Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character. (1932). The Passage Of Neutrons Through Matter. Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character, sf: 460-469. doi: 10.1098/rspa.1932.0195. | Arşiv Bağlantısı
- R. F. Bacher. (1933). Note On The Magnetic Moment Of The Nitrogen Nucleus. Physical Review, sf: 1001. doi: 10.1103/PhysRev.43.1001. | Arşiv Bağlantısı
- G. Breit, et al. (1934). On The Interpretation Of Present Values Of Nuclear Moments. Physical Review, sf: 230. doi: 10.1103/PhysRev.46.230. | Arşiv Bağlantısı
- L. Meitner, et al. (1939). Disintegration Of Uranium By Neutrons: A New Type Of Nuclear Reaction. Nature, sf: 239-240. doi: 10.1038/143239a0. | Arşiv Bağlantısı
- I. I. Rabi, et al. (1934). The Magnetic Moment Of The Deuton. Physical Review, sf: 163. doi: 10.1103/PhysRev.46.163. | Arşiv Bağlantısı
- O. Hahn, et al. (1939). Nachweis Der Entstehung Aktiver Bariumisotope Aus Uran Und Thorium Durch Neutronenbestrahlung; Nachweis Weiterer Aktiver Bruchstücke Bei Der Uranspaltung. Naturwissenschaften, sf: 89-95. doi: 10.1007/BF01488988. | Arşiv Bağlantısı
- J. Chadwick, et al. (1934). A Nuclear Photo-Effect: Disintegration Of The Diplon By -Rays. Springer Science and Business Media LLC, sf: 237-238. doi: 10.1038/134237a0. | Arşiv Bağlantısı
- F. N. D. Kurie. (1933). The Collisions Of Neutrons With Protons. Physical Review, sf: 463. doi: 10.1103/PhysRev.44.463. | Arşiv Bağlantısı
- M. Gell-Mann. (1964). A Schematic Model Of Baryons And Mesons. Physics Letters, sf: 214-215. doi: 10.1016/S0031-9163(64)92001-3. | Arşiv Bağlantısı
- I. I. Rabi, et al. (1934). The Magnetic Moment Of The Proton. Physical Review, sf: 157. doi: 10.1103/PhysRev.46.157. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Gell, et al. (1969). Quark Model And The Magnetic Moments Of Proton And Neutron. Il Nuovo Cimento A (1965-1970), sf: 27-40. doi: 10.1007/BF02760010. | Arşiv Bağlantısı
- O. Hahn. (2010). The Discovery Of Fission. Springer Science and Business Media LLC, sf: 76-84. doi: 10.1038/scientificamerican0258-76. | Arşiv Bağlantısı
- Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character. (1933). Bakerian Lecture.―The Neutron. Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character, sf: 1-25. doi: 10.1098/rspa.1933.0152. | Arşiv Bağlantısı
- R. Gunn. (1932). Diurnal Variation Of Cosmic Rays And Terrestrial Magnetism. Physical Review, sf: 683. doi: 10.1103/PhysRev.41.683. | Arşiv Bağlantısı
- L. M. Brown. (2008). The Idea Of The Neutrino. Physics Today, sf: 23. doi: 10.1063/1.2995181. | Arşiv Bağlantısı
- Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character. (1931). Artificial Disintegration By Α-Particles. Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character, sf: 463-489. doi: 10.1098/rspa.1931.0017. | Arşiv Bağlantısı
- J. Chadwick. (1932). Possible Existence Of A Neutron. Nature, sf: 312-312. doi: 10.1038/129312a0. | Arşiv Bağlantısı
- H. A. Bethe, et al. (1936). Nuclear Physics A. Stationary States Of Nuclei. Reviews of Modern Physics, sf: 82. doi: 10.1103/RevModPhys.8.82. | Arşiv Bağlantısı
- H. BETHE, et al. (1934). The “Neutrino”. Nature, sf: 532-532. doi: 10.1038/133532a0. | Arşiv Bağlantısı
- N. . Feather. (2006). A History Of Neutrons And Nuclei. Part 1. Contemporary Physics, sf: 191-203. doi: 10.1080/00107516008202611. | Arşiv Bağlantısı
- Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character. (1927). Bakerian Lecture.— A New Mass-Spectrograph And The Whole Number Rule. Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character, sf: 487-514. doi: 10.1098/rspa.1927.0106. | Arşiv Bağlantısı
- C. N. . YANG. (2012). Fermi's Β-Decay Theory. International Journal of Modern Physics A, sf: 1230005. doi: 10.1142/S0217751X12300050. | Arşiv Bağlantısı
- J. L. Heilbron. (2015). The Work Of H. G. J. Moseley. Isis, sf: 336-364. doi: 10.1086/350143. | Arşiv Bağlantısı
- Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character. (1920). Bakerian Lecture: Nuclear Constitution Of Atoms. Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character, sf: 374-400. doi: 10.1098/rspa.1920.0040. | Arşiv Bağlantısı
- H. C. Urey, et al. (1932). A Hydrogen Isotope Of Mass 2. Physical Review, sf: 164. doi: 10.1103/PhysRev.39.164. | Arşiv Bağlantısı
- J. L. . G. . M. A.. (2009). Lxix. Attempts To Detect The Presence Of Neutrons In A Discharge Tube. The London, Edinburgh, and Dublin Philosophical Magazine and Journal of Science, sf: 596-600. doi: 10.1080/14786442108633801. | Arşiv Bağlantısı
- A. S. EDDINGTON. (1920). The Internal Constitution Of The Stars. Springer Science and Business Media LLC, sf: 14-20. doi: 10.1038/106014a0. | Arşiv Bağlantısı
- P. . O. . M. . F. R. S.. (2009). Xxiv. The Constitution Of Atoms. The London, Edinburgh, and Dublin Philosophical Magazine and Journal of Science, sf: 281-285. doi: 10.1080/14786442108636219. | Arşiv Bağlantısı
- H. G. J. . M. . M. A.. (2009). Xciii. The High-Frequency Spectra Of The Elements. The London, Edinburgh, and Dublin Philosophical Magazine and Journal of Science, sf: 1024-1034. doi: 10.1080/14786441308635052. | Arşiv Bağlantısı
- T. Arabatzis, et al. (1997). The Chemists' Electron. European Journal of Physics, sf: 150. doi: 10.1088/0143-0807/18/3/005. | Arşiv Bağlantısı
- G. . J. . Stoney. (2009). Xlix. Of The “Electron,” Or Atom Of Electricity. The London, Edinburgh, and Dublin Philosophical Magazine and Journal of Science, sf: 418-420. doi: 10.1080/14786449408620653. | Arşiv Bağlantısı
- M. . Plücker. (2009). Xlvi. Observations On The Electrical Discharge Through Rarefied Gases. The London, Edinburgh, and Dublin Philosophical Magazine and Journal of Science, sf: 408-418. doi: 10.1080/14786445808642591. | Arşiv Bağlantısı
- G. N. Lewis. (2002). The Atom And The Molecule. American Chemical Society (ACS), sf: 762-785. doi: 10.1021/ja02261a002. | Arşiv Bağlantısı
- N. N. D. Gupta, et al. (1946). A Report On The Wilson Cloud Chamber And Its Applications In Physics. Reviews of Modern Physics, sf: 225. doi: 10.1103/RevModPhys.18.225. | Arşiv Bağlantısı
- R. K. . DeKosky. (2006). William Crookes And The Quest For Absolute Vacuum In The 1870S. Annals of Science, sf: 1-18. doi: 10.1080/00033798300200101. | Arşiv Bağlantısı
- F. R. Elder, et al. (1947). Radiation From Electrons In A Synchrotron. Physical Review, sf: 829. doi: 10.1103/PhysRev.71.829.5. | Arşiv Bağlantısı
- Notes and Records of the Royal Society of London. (1975). George Johnstone Stoney, F. R. S. And The Concept Of The Electron. Notes and Records of the Royal Society of London, sf: 265-276. doi: 10.1098/rsnr.1975.0018. | Arşiv Bağlantısı
- Proceedings of the Royal Society of London. (1890). Bakerian Lecture.—The Discharge Of Electricity Through Gases. (Preliminary Communication.). Proceedings of the Royal Society of London, sf: 526-561. doi: 10.1098/rspl.1889.0111. | Arşiv Bağlantısı
- R. A. Millikan. (1911). The Isolation Of An Ion, A Precision Measurement Of Its Charge, And The Correction Of Stokes's Law. Physical Review (Series I), sf: 349. doi: 10.1103/PhysRevSeriesI.32.349. | Arşiv Bağlantısı
- I. Langmuir. (2002). The Arrangement Of Electrons In Atoms And Molecules. American Chemical Society (ACS), sf: 868-934. doi: 10.1021/ja02227a002. | Arşiv Bağlantısı
- Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character. (2006). The Quantum Theory Of The Electron. Proceedings of the Royal Society of London. Series A, Containing Papers of a Mathematical and Physical Character, sf: 610-624. doi: 10.1098/rspa.1928.0023. | Arşiv Bağlantısı
- T. J. Trenn. (2002). Rutherford On The Alpha-Beta-Gamma Classification Of Radioactive Rays. University of Chicago Press, sf: 61-75. doi: 10.1086/351545. | Arşiv Bağlantısı
- L. M. Brown. (1997). The Rise Of The Standard Model: A History Of Particle Physics From 1964 To 1979. ISBN: 9780521578165. Yayınevi: Cambridge University Press.
- B. Falkenburg. (2007). Particle Metaphysics: A Critical Account Of Subatomic Reality (The Frontiers Collection). ISBN: 9783540337317. Yayınevi: Springer.
- R. L. Liboff. (2003). Physics Of Atoms And Ions. ISBN: 9780387955506. Yayınevi: Springer.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/11/2024 23:05:02 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/4963
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.