Nesli Tükenmiş Hayvanların Renklerini Nasıl Biliyoruz? Fosillerden Hayvanların Renklerini Anlamak Mümkün mü?
Nesli Tükenmiş Hayvanların Renkleri Hayal Gücüne mi Dayanıyor?

- Özgün
- Paleozooloji
Belgesellerde veya internet platformlarında dinozorlar, mamutlar ya da dodolar gibi nesli tükenmiş hayvanların etkileyici çizimlerini, üç boyutlu canlandırmalarını veya gerçekçi belgesel kesitlerini görmüş olabilirsiniz. Bu tasvirler hayvanların görünüşünü, yaşam biçimlerini ve çevreleriyle olan etkileşimlerini anlamamıza yardımcı olur. Ancak akla hemen şu soru gelir: Onlar hakkında bu kadar ayrıntılı bilgiye, özellikle de tüylerinin, pullarının, derilerinin veya kürklerinin renklerine nasıl ulaşıyoruz? Fosilleşmiş kalıntılar üzerinden yola çıkarak bu tür bilgileri edinmek mümkün mü, yoksa bunlar tamamen sanatçıların hayal gücüne mi dayanıyor? Bu yazıda nesli tükenmiş hayvanların renklerini nasıl keşfettiğimizi, bilim insanlarının bu konuda hangi yöntemleri kullandığını ve bu çalışmaların hangi sonuçlara ulaştığını birlikte inceleyeceğiz.
Fosillerde Pigment Kalıntıları
Uzun yıllar boyunca fosillerin, tarih öncesi dünyaya dair yalnızca sert dokulara (kemikler ve dişler) ait bilgi sağladığı düşünülüyordu. Ancak özellikle yirminci yüzyılda yapılan çalışmalar, fosillerin derinliklerinde gizlenen renk ipuçlarını ortaya çıkararak bu algıyı değiştirdi.[1]
Bilimsel olarak renk, 400 ile 700 nanometre arasındaki dalga boylarında enerji yayan görünür ışıktır. İnsan gözü bu dalga boylarını algılayabilirken kuşlar gibi bazı hayvanlar ultraviyole ışığı da görebilir ve daha geniş bir renk spektrumunu algılayabilir. Renk doğada iki temel mekanizmayla oluşur: Pigmentler ve yapısal renkler.
Pigmentler belirli dalga boylarını seçici olarak emen kimyasallardır. Örneğin bitkilerdeki klorofil, kırmızı ve mavi dalga boylarını emerken yeşil ve sarıyı yansıtır. Hayvanlarda ise melanin gibi pigmentler saç, tüy ve deri renklerini oluşturur. Bazı pigmentler ise doğrudan beslenme yoluyla alınır; örneğin, flamingoların pembe tüyleri, karotenoid içeren alglerle beslenen karideslerden gelir.[2]
Yapısal renk pigmentten farklıdır. Bu renkler hücrelerin veya tüylerin yüzeyindeki nanoskopik (yani mikroskobik boyutun da altında, nanometre ölçeğinde) yapılar sayesinde ortaya çıkar.[3] Bu yapılar ışığı farklı yönlerde kırar, yansıtır ya da dağıtarak belirli dalga boylarının gözümüze ulaşmasını sağlar. Böylece ortaya çok canlı, parlak ve genellikle metalik ya da opal benzeri renkler çıkar.
Bu tür renklenme doğada özellikle böceklerde, kelebek kanatlarında, kuş tüylerinde ve balık pullarında yaygındır. Örneğin bir tavus kuşunun tüylerinde mavi veya yeşil gibi görünen renkler aslında bu renk pigmentleriyle değil, tüylerin üst katmanlarında bulunan ince tabakaların ışığı yansıtma biçimiyle oluşur. İlginç bir şekilde, bu renkler bakış açısı değiştikçe farklı görünebilir yani "yanardönerdir" (İng: "Iridescence").
Yapısal renklerin en büyük avantajlarından biri zamanla solmamalarıdır. Çünkü bu renkler kimyasal değil fiziksel özelliklere dayanır. Bu da onları fosil kayıtlarında nadiren de olsa izlenebilir hâle getirir. Nitekim bazı fosil böceklerde ya da kuş benzeri dinozorların tüy kalıntılarında bu yapısal renklenmenin izlerine rastlanmıştır.

Fosil kayıtlarında renk araştırmaları, son yıllarda pigmentlerin yanı sıra ışıkla etkileşim kurarak renk üreten yapısal renklerin korunmuş izlerini keşfetmeye odaklanmıştır. Araştırmacılar özellikle metalik görünüme sahip fosil böcekleri inceleyerek bu canlıların parlak mavi, kırmızı ve yeşil tonlarını nasıl oluşturduğunu anlamaya çalışmışlardır. Bu incelemeler sırasında, bu renklerin kaynağı olan çok katmanlı yansıtıcı yapılar tespit edilmiştir. Çok katmanlı yansıtıcılar ışığın farklı dalga boylarını seçici bir şekilde yansıtarak canlı ve parlak renklerin ortaya çıkmasını sağlar. Bu yapılar modern böceklerde de yaygın olarak görülmekte ve tüylerin ya da kabukların üst katmanlarında bulunan ince düzenli katmanlardan oluşmaktadır.

Aynı teknikler, fosil deri ve tüyler üzerinde kullanılarak dinozorların renk paletini daha iyi anlamamızı sağlamıştır. Örneğin fosilleşmiş melanozomların incelenmesi, bazı dinozorların koyu renkli, parlak tüyler veya dikkat çekici desenlere sahip olduğunu göstermiştir. Ayrıca Psittacosaurus gibi dinozorların "karşıt gölgelenme" ( İng: "Countershading") adı verilen bir kamuflaj tekniği kullandığı tespit edilmiştir.[4] Bu teknikte hayvanın üst tarafı daha koyu, alt tarafı ise daha açık renklidir. Bu renk düzeni yukarıdan gelen ışığın yarattığı gölgeleri dengeleyerek hayvanın üç boyutlu şeklinin algılanmasını zorlaştırır ve yırtıcılardan saklanmasına yardımcı olur.

Araştırmalar karşıt gölgelenme desenlerinin bir hayvanın yaşadığı çevreye bağlı olarak değiştiğini göstermektedir. Açık alanlarda doğrudan yukarıdan gelen güneş ışığının baskın olduğu yerlerde vücutta keskin bir koyu-açık renk geçişi gözlenirken; orman örtüsü gibi kapalı alanlarda aydınlık baskın olduğu için bu geçiş daha yumuşak bir şekilde gerçekleşir.
Bu yaklaşım fosil melaninin korunmuş olduğu ve renklenmenin yeniden inşa edilebildiği soyu tükenmiş hayvanlar üzerinde de uygulanmaktadır. Örneğin Psittacosaurus'un fosil bulguları, bu dinozorun karnı ve kuyruğunda açık renkler, göğsünde ise daha koyu pigmentlere sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular, Psittacosaurus'un büyük olasılıkla yoğun bir orman örtüsüne sahip kapalı habitatlarda yaşadığını göstermekte ve bu türün sadece dış görünüşüne değil, aynı zamanda çevreleriyle olan ilişkilerine ve hayatta kalma stratejilerine dair önemli ipuçları sunmaktadır.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Bu tekniklerin bazı sınırlamaları bulunsa da (örneğin, sarı renk gibi pigmentlerin biyokimyasal yollarla oluşması ve fosilleşme sırasında bozulması), fosillerdeki renk izleri, tarih öncesi dünyaya dair uzun süredir cevapsız kalan pek çok soruya ışık tutmaktadır.
Fosillerde Neden Sadece Çok Katmanlı Yansıtıcı Yapılar Görülüyor?
Fosil kayıtlarında neden üç boyutlu fotonik kristaller gibi renk üreten yapılar bulunamadığı uzun zamandır merak edilen bir konudur. Bu kristaller, ışık parçacıklarıyla (fotonlarla) etkileşim kurarak karmaşık ve katmanlı mikroskobik yapılar oluşturur. Günümüzde Morpho kelebeği gibi tropikal türlerde bu 3D fotonik kristaller, canlıların etkileyici renklerini yaratır. Ancak fosil kayıtlarında bu tür yapılar çok nadir görülür. Bu durum, bilim insanlarını “Neden bu yapılar fosil kayıtlarında yok?” sorusuna yöneltmiştir.
Bu soruyu yanıtlamak için tafonomi adı verilen deneysel fosilleştirme çalışmaları yapılmıştır. Laboratuvar ortamında çok katmanlı yansıtıcı yapılar ve 3D fotonik kristaller bozunmaya bırakılarak fosilleşme süreci simüle edilmiştir.[5] Çalışmalar sonucunda, her iki yapının da fosilleşme sürecine dayanabildiği ve fosil kayıtlarında bulunabilme potansiyeline sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak bu tür yapıların çok küçük ve fark edilmesi zor olduğu için fosil kayıtlarında gözden kaçıyor olabileceği düşünülmektedir.[6], [7]
Nitekim, fosil böceklerde 3D fotonik kristallerin varlığı ilk kez rapor edilmiştir. Ancak bu tür bulgular oldukça küçük olduğundan detaylı inceleme yapılmadıkça fark edilmesi zordur.
Bir fosilde görülen renklerin gerçek rengi yansıtıp yansıtmadığı da önemli bir sorudur. Fosil yapıların modern böceklerde olduğu gibi ışığı bükmesini bekleyen bilim insanları, bu varsayımı bilgisayar modelleriyle test etmişlerdir. Ancak modeller fosil renklerinin fosilleşme sırasında değişime uğradığını göstermiştir. Deneyler bu değişimin büyük ölçüde sabit sıcaklık ve aşırı basınçtan kaynaklandığını ortaya koymuştur. Özellikle sıcaklık, renk üreten yapıların boyutlarını küçülterek renk değişimine yol açmaktadır.
En İyi Kanıtları Hangi Fosiller Sunar?
Renklerin korunumu fosilin türüne değil, fosilleşme sürecinin doğru koşullarda gerçekleşmesine bağlıdır. Çoğu fosil karbonasyon sıkışması ile korunur. Karbonasyon fosilleşme, organizmanın kalıntılarının karbon bakımından zengin bir tabaka hâlinde korunmasıyla oluşan bir fosilleşme türüdür.[8] Bu süreçte bitki veya hayvan kalıntıları toprak altında yüksek basınç ve sıcaklık koşullarına maruz kalır. Zamanla organizmadaki uçucu bileşenler (su, oksijen, hidrojen gibi) kaybolur ve geriye yalnızca karbon kalır. Bu karbon, çok ince ve koyu renkli bir film şeklinde, organizmanın şeklini, bazen de yüzey detaylarını (örneğin damarlar, tüy yapısı gibi) koruyabilir. Ancak bu süreç, melanin dışındaki pigmentlerin korunmasını engeller. Örneğin modern kuşlarda melanin yaygındır, ancak renk tonları genellikle karotenoid gibi diğer pigmentlerle birleşerek oluşur. Fosilleşme sırasında karotenoidler bozulduğu için fosillerde yalnızca melanozomlar kalır. Bu nedenle renk desenleri hakkında bilgi edinmek mümkün olsa da tam renk tonları belirlenemez.
Buna karşın, kalsiyum fosfatla korunmuş fosiller renk çalışmaları için daha uygundur. Örneğin, 2016’da incelenen bir yılan fosilinde derinin tamamı kalsiyum fosfatla korunmuştur. Bu fosil, modern sürüngenlerdeki tüm pigment türlerini (yapısal renkler, kırmızı-sarı pigmentler ve koyu renkler) eksiksiz şekilde barındırmaktadır.
Dinozorlar Hangi Renklerdeydi?
Bazı tüylü dinozorların melanin içeren renk desenlerine sahip olduğu yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. Ancak modern kuşlarda gördüğümüz gibi, melanin genellikle diğer pigmentlerle birleşerek daha zengin ve çeşitli renk tonları oluşturur. Ne yazık ki bu diğer pigment türleri (örneğin karotenoidler veya psittacofulvinler gibi) zamanla bozulduğu veya fosilleşme sürecinde korunamadığı için tüylü dinozorların tam renk paletini belirlemek günümüzde hâlâ mümkün değildir. Bugüne kadar bulunan fosillerin büyük çoğunluğu yalnızca izler hâlinde korunmuştur ve pigment kalıntılarına dair bilgiler oldukça sınırlıdır. Ancak bir gün olağanüstü iyi korunmuş bir dinozor derisi ya da tüy örneği bulunursa, bu canlıların renklerini çok daha ayrıntılı ve doğru bir şekilde yeniden oluşturma şansımız olabilir.
Günümüzde parlak renklerin doğada birçok farklı işleve hizmet ettiğini biliyoruz: Bazı hayvanlar bu renkleri yırtıcılara karşı bir "Dikkatli ol, ben zehirliyim!" sinyali olarak kullanırken, bazıları çiftleşme döneminde eşlerine çekici görünmek için sergiler. Diğerleri ise bulundukları ortama uyum sağlamak, yani kamufle olmak için kullanır. Fosil kayıtlarında, özellikle kelebekler ve böceklerde rastlanan canlı yeşil gibi renklerin, hem kamuflaj hem de uyarı sinyali işlevi görmüş olabileceği düşünülmektedir. Bu canlılar bitki örtüsüne karışarak avcılardan saklanırken aynı zamanda çiçeklerin parlak renkleriyle kontrast oluşturarak tür içi iletişimde de avantaj sağlamış olabilirler.

Sanatçı: Damir G. Martin
Bu noktada paleosanatçılar devreye girer. Paleosanatçılar, bilimsel verileri temel alarak nesli tükenmiş canlıların görünümlerini yeniden canlandıran sanatçılardır. Paleontologlardan aldıkları bilgilerle hayvanların iskelet yapısını, kas sistemini, muhtemel dış görünüşünü ve çevresel bağlamını hayal ederek bilimsel ve estetik bir sentez sunarlar. Renk ve desen seçimleri yapılırken eldeki melanozom verileri, modern akrabaların (örneğin kuşların veya sürüngenlerin) görünümü ve yaşanılan ekosistem hakkında bilinenler dikkate alınır. Ancak bu çizimlerde mutlaka hayal gücünün de bir payı vardır.


Yeni Teknolojilerle Fosil Renklerinin Analizi
Geçmişte, fosil örneklerinde yumuşak dokulara ya da renk pigmentlerine rastlanmasının neredeyse imkânsız olduğu düşünülüyordu. Ancak son on yılda, analitik kimyanın ve mikroskobik görüntüleme teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte bu algı köklü biçimde değişti. Artık, ileri düzey teknikler sayesinde fosillerin yüzeyindeki pigment kalıntıları ve mikro yapılar detaylı bir şekilde analiz edilebiliyor!
Bu analizlerde en sık kullanılan yöntemlerden biri kütle spektrometrisidir (İng: "mass spectrometry"). Bu teknik, fosil örneklerinde bulunan kimyasal bileşenlerin moleküler düzeyde tanımlanmasını sağlar.[9]
Buna ek olarak, Tarama Elektron Mikroskobu (SEM) ile birlikte yapılan analizlerde melanozomların (melanin içeren mikroorganeller) şekil ve dağılımları incelenebilir.[10] Melanozomların boyutu ve biçimi, hangi tür melanin içerdiğini (örneğin eumelanin mi yoksa feomelanin mi) ve dolayısıyla hangi renk tonlarına işaret ettiğini anlamamıza yardımcı olur.
Bu teknolojilerin sağladığı veriler, sadece tarih öncesi hayvanların dış görünüşlerini değil, aynı zamanda yaşadıkları çevre koşullarını, kamuflaj stratejilerini, eş seçme davranışlarını ve sosyal etkileşim biçimlerini anlamak açısından da son derece değerlidir. Örneğin karşıt gölgelenme düzeni, yalnızca renk değil, aynı zamanda çevreyle olan etkileşim hakkında da bilgi verir.
Diğer Renk Belirleme Yöntemleri: Mumyalar, Görsel Kayıtlar ve Genetik
Fosillerde renk analizi genellikle milyonlarca yıl önce yaşamış canlılara yönelik uygulanırken doğal olarak daha yakın geçmişte yok olan türler için farklı yöntemler devreye girer. Bu türler hakkında bilgi edinmemizi sağlayan en değerli kaynaklardan bazıları doğrudan korunmuş yumuşak dokular, tarihî çizimler, doldurulmuş örnekler ve hatta fotoğraf/video kayıtlarıdır.

Örneğin Tazmanya kaplanı (Thylacinus cynocephalus) gibi 20. yüzyılda nesli tükenmiş bir hayvanın kıl desenlerini yalnızca doldurulmuş müze örneklerinden değil, aynı zamanda 1930'lu yıllardan kalma video görüntülerinden de incelemek mümkündür. Aynı şekilde, Dodo (Raphus cucullatus) gibi türlerin renkleri hakkında bilgi, erken dönem Avrupalı gezginlerin çizimleri ve doldurulmuş örneklerinden alınan tüy analizlerine dayanmaktadır.

Daha eski ama iyi korunmuş bireylerde ise doğrudan mumyalaşmış kalıntılar, renklerin belirlenmesine imkân tanır. Özellikle tundra permafrostunda donmuş olarak korunan mamutlar, yumuşak dokuları, kılları ve hatta mide içerikleriyle birlikte bize ulaşmıştır. Bu kalıntılar mamutların kıllarının kahverengi tonlarında olduğunu doğrudan göstermektedir.

Bununla birlikte, bu türlerde paleogenetik analizler de önemli bir rol oynar. Özellikle mamutlar için yapılan DNA analizleri, kıllarda renk belirleyici olan genlerin (örneğin MC1R gibi pigmentasyonla ilişkili genlerin) farklı versiyonlarını taşıdıklarını göstermiştir. Bu sayede mamutların açık kahverengiden koyu kahverengiye değişen kıl renklerine sahip olabilecekleri öne sürülmektedir.[11]
Ancak bu tür yöntemlerin geçerli olabilmesi için organizmanın ya çok iyi korunmuş olması ya da nispeten yakın bir geçmişte yaşamış olması gerekir. Zira zamanla hem fiziksel dokular hem de DNA parçalanır ve analiz edilemeyecek duruma gelir.
Sonuç
Sonuç olarak renkler yalnızca görsel bir özellik değildir, aynı zamanda birçok davranışsal, ekolojik ve evrimsel ögede de büyük rol oynar. Zira renkler de tıpkı diğer fiziksel özellikler gibi doğal seçilim sürecinden geçerek o canlıyla birlikte evrimleşmiş ve nesiller boyunca korunmuştur. Bu yüzden doğadaki canlıların renkleri tesadüfi değildir. Aksine işlevsel, anlamlı ve genellikle hayatta kalma ya da üreme başarısıyla yakından ilişkilidir.
Paleontolojide, özellikle fosil renkleri söz konusu olduğunda, bir miktar hayal gücü daima devreye girer. Ancak bilimsel yöntemler geliştikçe özellikle pigment kalıntılarının mikroskobik analiziyle, antik canlıların renklerine dair tahminlerimiz giderek daha net ve güvenilir hale gelmektedir. Artık sadece "Neye benziyordu?" değil, "Ne renkti?" sorusuna da cevaplar arayabiliyoruz. Üstelik çoğu zaman şaşırtıcı derecede canlı ve çeşitli sonuçlarla karşılaşıyoruz!
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 4
- 3
- 2
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ J. Vinther, et al. (2008). The Colour Of Fossil Feathers. The Royal Society, sf: 522-525. doi: 10.1098/rsbl.2008.0302. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. E. O. E. Britannica. Pigment | Synthetic, Organic, Inorganic | Britannica. (14 Mart 2025). Alındığı Tarih: 31 Mart 2025. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. Finet. (2023). Light As Matter: Natural Structural Colour In Art. Humanities and Social Sciences Communications, sf: 1-14. doi: 10.1057/s41599-023-01854-0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Vinther, et al. (2016). 3D Camouflage In An Ornithischian Dinosaur. Elsevier BV, sf: 2456-2462. doi: 10.1016/j.cub.2016.06.065. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Magazine, et al. How Do Scientists Know What Colors Prehistoric Animals Were?. (27 Mart 2019). Alındığı Tarih: 24 Aralık 2024. Alındığı Yer: Smithsonian Magazine | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. C. G. D. I. E. Ó. J. Com, et al. (2015). A Novel Application Of The White Light/Fringe Projection Duo: Recovering High Precision 3-D Images From Fossils For The Digital Preservation Of Morphology. Coquina Press, sf: 1-13. doi: 10.26879/516. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. McDonald, et al. How Did Insects Get Their Colours? Crystal-Covered Beetle Discovery Sheds Light. (22 Ağustos 1970). Alındığı Tarih: 31 Mart 2025. Alındığı Yer: The Conversation | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Marsh, et al. Production And Reference Material. (16 Mayıs 2007). Alındığı Tarih: 31 Mart 2025. Alındığı Yer: Elsevier BV doi: 10.1016/B978-008044463-5/50023-6. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Asara. (2011). Mass Spectrometry Advances Fossilomics. MJH Life Sciences. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. G. Bromage, et al. (1987). The Scanning Electron Microscopy/Replica Technique And Recent Applications To The Study Of Fossil Bone. Scanning microscopy. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Römpler, et al. (2006). Nuclear Gene Indicates Coat-Color Polymorphism In Mammoths. Science (New York, N.Y.), sf: 62-62. doi: 10.1126/science.1128994. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 02/04/2025 16:33:33 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19161
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.