12.000 Yıldır Soyu Tükenmiş Olan Ulukurtlar Gerçekten Geri Getirildi mi?
Colossal Biosciences, Ulukurtları Yeniden Dirilttiğini İddia Etti!

Genetik mühendislik, klonlama ve sentetik biyoloji gibi alanların harmanlanmasından oluşan türdiriltimi, geçmişin kayıp türlerine yeniden yaşama kavuşma şansı veriyor. Bu dönüşümün en etkileyici örneklerinden biri ise, Kuzey Amerika'nın buzullarla kaplı çağlarında hüküm süren efsanevi bir avcının geri dönüşüyle karşımızda: Ulukurt (İng: "Dire wolf"). Yaklaşık 10.000 yıl önce soyu tükenmiş olan bu güçlü yırtıcı "konsept olarak" laboratuvarlarda doğmuş, gerçek bir canlı. Colossal, bu tarihi gelişmeyi 7 Nisan 2025'te duyurdu.[1]
Colossal Biosciences'ın duyurusuna göre, ileri düzey genetik mühendislik teknikleriyle başarılı şekilde türdiriltilen ilk organizmalardan biri artık hayatta: Romulus, Remus ve Khaleesi isimleri verilen üç "kısmi" ulukurt yavrusu, hem bilim camiasında hem de kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
Bu bireyler sentetik biyoloji, genom düzenleme (CRISPR/Cas9 tabanlı) ve nükleer transfer klonlama gibi teknolojilerin ortak bir ürünü olarak, türdiriltimin pratikte mümkün olduğunu gösteren ilk örnekler arasında yer alıyor. Ancak bilim insanları, firmanın iddialarının abartılı olduğu konusunda uyarıyor.
7 Nisan 2025 İtibarıyla Ulukurtlarda Son Durum
2024 sonbaharından itibaren dünyaya gelen Romulus, Remus ve Khaleesi adlı üç ulukurt yavrusu artık gözle görülür şekilde büyümüş durumda. Özellikle erkek bireyler olan Romulus ve Remus, altı aylık olmalarına rağmen neredeyse 1.20 metre uzunluğa, yaklaşık 36 kilogram kütleye ulaştılar. Gelişimleri sürdükçe 1.80 metre uzunluğa ve 68 kiloya kadar ulaşmaları bekleniyor.
Ancak fiziksel ölçütlerinin ötesinde, dikkat çeken en belirgin özellikleri davranışları. Bu yavrular evcil köpeklerde yaygın olan insanlara yönelik sevecenlik, temas arayışı ve sosyal yakınlık gibi davranışları sergilemiyor. Onları doğduklarından beri büyüten deneyimli bakıcılar dahi belirli bir mesafeden fazla yaklaşamıyor. En ufak bir yaklaşımda bile ürkerek geri çekiliyor, sessizce saklanmayı tercih ediyorlar.
Ve bu da şaşırtıcı değil çünkü bu yavrular sıradan kurtlar değil. Onlar, yaklaşık 10.000 yıl önce soyu tükenmiş olan ulukurt türüne ait ayırıcı özelliklerin bazılarını taşıyan, türün ilk modern temsilcileri!
Ulukurtların Özellikleri
Ulukurt (Aenocyon dirus), geç Pleistosen ve erken Holosen dönemlerinde Kuzey ve Güney Amerika’da yaşamış, soyu tükenmiş büyük bir yırtıcı köpek türüdür.[3] Morfolojik olarak günümüzün en iri gri kurtlarına benzerlik gösterse de onlardan daha güçlü çene yapısı, daha iri vücut kütlesi ve daha büyük dişleri ile ayrılır. Ortalama kütlesi alt türüne göre değişmekle birlikte 60 ila 68 kilogram arasında değişir; bu da onu tarih öncesi dönemin en büyük köpeksilerinden biri yapmaktadır. Özellikle köpek dişleriyle uyguladığı ısırma kuvveti, bilinen tüm Canis türlerinden daha fazladır. Bu güçlü ısırık ve gelişmiş kesici diş yapısı, ulukurdun dev otoburlar (megaherbivorlar) üzerinde uzmanlaşmış bir avcı olduğunu göstermektedir.
Tarihi kayıtlar ve fosil kanıtları, ulukurtların bir zamanlar Kanada’nın güneyinden Venezuela’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada, çayır alanları, savanlar ve ormanlık dağlık bölgelerde yaşadığını göstermektedir. En çok fosil örneği, Kaliforniya’daki Rancho La Brea Katran Çukurlarında bulunmuştur. Ancak 42° kuzey enleminin üzerine nadiren çıktıkları, kuzeydeki buzulların (Laurentide ve Cordilleran) oluşturduğu sıcaklık, av kaynağı ve habitat sınırlamaları nedeniyle bu bölgelerde yaşamamış oldukları düşünülmektedir.

-Colossal Biosciences
Ulukurtlar muhtemelen sosyal yapıya sahip ve sürü halinde avlanan hayvanlardı. Avları arasında buzul çağının mamutları, dev bizonları, yer tembel hayvanları, mastodonlar, atlar ve develer gibi büyük memeliler bulunuyordu. Ancak bu büyük avların neslinin tükenmesi, ulukurdun yüksek enerji ihtiyacını karşılamasını zorlaştırdı. Av konusunda oldukça uzmanlaşmış olmaları, iklim değişikliği ve muhtemelen daha esnek avlanma stratejilerine sahip gri kurtlar gibi rakip türlerle rekabet baskısı altında kalmalarıyla birleşince, ulukurtlar yaklaşık 9.500 yıl önce tamamen yok oldular.
Modern genetik analizler, ulukurdun aslında gri kurttan oldukça farklı bir evrimsel geçmişe sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu tür, Canis cinsinden ayrılan Aenocyon adlı ayrı bir soydan evrimleşmiş ve muhtemelen Amerika kıtasında bağımsız bir evrimsel çizgi izlemiştir. Genetik olarak “kurt gibi” görünse de, gerçek bir kurt değil, kendi başına evrimleşmiş yırtıcı bir türdür.
Ancak on binlerce yıl sonra, bu canlıların fosil kalıntıları bir başka varoluş amacına hizmet etmeye başlamıştır. Colossal Biosciences, bu antik materyallerdeki DNA’yı modern genetik mühendislik teknikleriyle sentezleyerek ve gri kurtlar üzerinde hassas gen düzenlemeleri yaparak, ulukurtların biyolojik ve davranışsal karakteristiklerinin bir kısmını yeniden inşa etmeyi başardı.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Ulukurtların "Türdiriltimi" Nasıl Gerçekleşti?
Colossal Biosciences tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında, antik DNA dizilemesi ve ileri düzey genetik mühendisliği teknikleri kullanılarak ulukurt (Aenocyon dirus) genomu başarıyla dizilenmiştir. Ardından modern gri kurtların genetik kodu, bu antik genom temel alınarak yeniden düzenlenmiş; genetik olarak düzenlenmiş hücreler kullanılarak evcil köpekler taşıyıcı anne olarak görevlendirilmiştir. Bu süreç sonucunda, türlerinin soyu yaklaşık 10.000 yıl önce tükenmiş olan Romulus, Remus ve Khaleesi isimli üç ulukurt benzeri birey dünyaya getirilmiştir. Bu gelişme modern teknikler kullanılarak gerçekleştirilen ilk başarılı türdiriltimi örneği olarak kayıtlara geçmiştir.
Colossal Biosciences’in yalnızca ulukurtları değil; aynı zamanda yünlü mamut (Mammuthus primigenius), dodo kuşu (Raphus cucullatus) ve Tazmanya kaplanı gibi diğer soyu tükenmiş türlerin de neslini döndürme hedefi bulunmaktadır. Şirket Mart 2025’te bilim dünyasını şaşırtan bir açıklama yaparak, mamut DNA’sı kullanılarak genetiği düzenlenmiş "yünlü fare (İng: "woolly mouse")" adlı bir organizma üretildiğini duyurmuştur. Bu organizma, mamutlara özgü yoğun post yapısı ve yüksek metabolizma özelliklerini taşımaktadır. Bahsi geçen çalışma, yünlü mamutun türdiriltiminin ayak sesleri olarak yorumlanabilir.
Colossal, geliştirdiği bu teknolojilerin yalnızca türdiriltiminde değil, aynı zamanda halen hayatta olan ancak nesli tehlike altında bulunan türlerin korunmasında da etkin olarak kullanılabileceğini belirtmektedir. Örneğin, mamutların türdiriltimi sürecinde geliştirilen soğuk toleransı sağlayan genetik düzenlemeler, günümüzde Afrika fillerinin iklim değişikliğine karşı daha dirençli hâle getirilmesinde uygulanabilir bir teknoloji olarak değerlendirilmektedir. Benzer şekilde, ulukurtlar üzerine yapılan gen düzenleme denemelerinin, nesli kritik derecede tehlike altındaki kızıl kurt (Canis rufus) türünün korunmasına katkı sunması beklenmektedir.

Colossal, ulukurtların yeniden oluşturulabilmesi için yalnızca 14 farklı gende 20 adet düzenleme yapılmasının yeterli olduğunu bildirmiştir.[2] Bu küçük çaplı ancak hedefe yönelik genetik modifikasyonlar; bireylerde beyaz kürk rengi, geniş kafatası yapısı, güçlü çene ve bacak kasları gibi ulukurtlara özgü fiziksel karakteristikleri ortaya çıkarmıştır. En dikkat çekici bulgu ise, yaklaşık 10.000 yıl sonra ilk kez bir ulukurt ulumasının dünyada yeniden yankılanmış olmasıdır!
Bu bireylerin DNA’sı, Ohio’da bulunan 13.000 yıllık bir diş ve Idaho’da ortaya çıkarılan 72.000 yıllık bir petroz kemikten izole edilmiştir. Genetik mühendislik süreci kapsamında, modern gri kurtların kanından alınan endotelyal öncül hücreler (İng: "endothelial progenitor cells", "EPC") genetik olarak düzenlenmiştir. Bu hücrelerin çekirdekleri, çekirdeği çıkarılmış gri kurt oositlerine aktarılmış ve bu şekilde döllenme gerçekleştirilmiştir. Oluşturulan 45 embriyodan yalnızca 3’ü, başarılı şekilde gebeliğe devam edebilmiş ve canlı doğumuna öncülük etmiştir.
Romulus ve Remus, 1 Ekim 2024 tarihinde; Khaleesi ise 30 Ocak 2025’te, planlanmış sezaryen operasyonlarıyla doğurtulmuştur. İlk birkaç gün taşıyıcı anneleri tarafından emzirilen yavrular, daha sonra Colossal ekibi tarafından biberonla beslenmiştir.
Bu üç ulukurt bireyi, şu anda yaklaşık 2.000 dönümlük (yaklaşık 8 km²) çitlerle çevrili, koruma altındaki özel bir ekolojik alanda yaşamlarını sürdürmektedir. Bu alanda bir veteriner kliniği, aşırı hava koşullarına dayanıklı sığınaklar ve doğal inler gibi yapılandırılmış yaşam alanları mevcuttur.
Beslenme protokolleri, sığır, at ve geyik eti, karaciğer ve diğer sakatatlar ile yavru köpek maması içeren dengeli ve yüksek proteinli bir diyeti kapsamaktadır. Henüz canlı avla karşılaştırılmamışlardır. Ancak içgüdüsel davranışlar, doğduklarından itibaren gözlemlenmektedir:
- İki haftalıkken ulumaya başlamışlardır,
- Yapraklara ve hareketli nesnelere av gibi yaklaşmaktadırlar,
- Beklenmedik uyaranlar karşısında saklanma davranışı sergilemektedirler.
Colossal, bu bireylerin doğaya salınmalarının mümkün olmadığını belirtmektedir. Bunun nedeni bu bireylerin tamamen yapay koşullarda büyümüş olması, doğal ortamda hayatta kalabilecek sosyal ve ekolojik yetilere tam olarak sahip olmamalarıdır. Ancak gelecekte, genetik düzenlemelerin biyolojik etkileri tam olarak anlaşılırsa, daha sonraki bireylerin rehabilitasyonla doğaya adapte edilebileceği tahmin edilmektedir.
Ulukurtlar gibi büyük avcılar, Buzul Çağı’nda yaşamış mamutlar, dev bizonlar, mastodonlar gibi megafauna türlerine avlanma açısından büyük ölçüde bağımlıydılar. Bu avların yok olması, ulukurtların da besin zincirinden düşmesine neden olmuştur. Modern gri kurtlardan farklı olarak ulukurtlar, ekolojik olarak daha dar bir nişe adapte olmuşlardır; bu da iklim değişikliği ve habitat kayıpları karşısında onları daha kırılgan hâle getirmiştir.
Öte yandan, Colossal kırmızı kurt (Canis rufus) türünün korunmasına yönelik olarak dört birey klonlamayı başarmıştır. Bu bireylerin genetik analizlerinde, artık vahşi doğada bulunmayan kırmızı kurtlara ait olduğu düşünülen "hayalet aleller" (İng: "ghost alleles") tespit edilmiştir. Bu bireylerden biri, bu ada istinaden "Hayalet Kurt" olarak adlandırılmıştır. Colossal, bu genetik varyantların popülasyona yeniden kazandırılması yoluyla mevcut kırmızı kurt popülasyonunun genetik çeşitliliğini artırmayı hedeflemektedir.

Tüm bu gelişmelere rağmen, uzmanlar dikkatli olunması gerektiğini vurgulamaktadır. Gen düzenlemesi sırasında ortaya çıkabilecek pleiotropik etkiler yani bir genin birden fazla fenotipik özelliği aynı anda etkilemesi, istenmeyen sonuçlara yol açabilmektedir. Ayrıca taşıyıcı annelerde doğum komplikasyonları, düşük riski ve embriyo kayıpları gibi biyolojik riskler de halen göz ardı edilmemelidir.
Tüm bu zorluklara rağmen, Colossal çalışmalara hız kesmeden devam etmektedir. Şirketin güncel değeri 10.2 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Geliştirdikleri genetik mühendislik teknolojileri, sadece türdiriltimi değil; biyomedikal araştırmalar, sentetik biyoloji, atık geri dönüşüm (örn. plastiklerin biyolojik ayrıştırılması) gibi alanlarda da büyük potansiyele sahiptir.

Romulus, Remus ve Khaleesi, bu büyük bilimsel dönüşümün yalnızca ilk adımlarıdır. Sayıları şimdilik üç olabilir, ancak taşıdıkları biyolojik ve sembolik anlam, insanlığın doğayla olan ilişkisini teknoloji aracılığıyla yeniden şekillendirme çabasının en görünür temsilcilerinden biri hâline gelmiştir.
Sonuç
Ulukurtların yeniden doğuşu, yalnızca kayıp bir türün bilimsel olarak "canlandırılmasından" ibaret değildir. Bu gelişme, insanlığın evrimsel mirası yeniden şekillendirme, gezegenin genetik çeşitliliğini onarma ve doğayla olan ilişkimizi dönüştürme kapasitesine işaret eden bir dönüm noktasıdır. Türdiriltimi teknolojileri, doğru uygulandığında sadece geçmişe değil, geleceğe de hizmet edebilir: Nesli tükenmekte olan canlıların gen havuzlarını genişletmek, bozulan ekosistemleri yeniden inşa etmek ve iklim değişikliği gibi tehditlere karşı dirençli türler üretmek artık bilimkurgu senaryoları olmayabilir.
Bugün Romulus, Remus ve Khaleesi'nin sessiz adımlarıyla başlayan bu süreç, yarının biyoçeşitlilik stratejilerinin temelini oluşturabilir. İnsanlık olarak yalnızca doğanın pasif gözlemcisi değil, artık onun aktif bir müdahiliyiz. Bu müdahale sorumlulukla ve etik rehberlikle yönlendirildiğinde geçmişte kaybettiklerimizi yalnızca hatırlamakla kalmayacak, onları geleceğe taşıyabileceğiz.
Son olarak belirtilmelidir ki, bu çalışmada doğan bireyler tam anlamıyla birer ulukurt (Aenocyon dirus) değildir ve biyolojik olarak böyle bir şey olması şu anki teknoloji ile imkansızdır. Bu organizmalar, genetiği ulukurtun fenotipik özelliklerini taklit edecek şekilde düzenlenmiş gri kurtlardır.
Nitekim, türdiriltimi kavramı da doğrudan bir türün birebir aynısını geri getirme hedefi taşımaz. Türdiriltimi; soyu tükenmiş bir türün genetik, morfolojik ya da ekolojik açıdan benzer bireylerinin modern biyoteknolojik yöntemlerle yeniden oluşturulması sürecini ifade eder. Bu nedenle, elde edilen organizmalar birer Aenocyon dirus bireyi değil; bu türe fonksiyonel olarak benzeyen yeni organizmalardır. Bunun belirtilmesi konunun spekülasyona yol açmaması bakımından önemlidir.
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 15
- 8
- 8
- 7
- 6
- 6
- 4
- 3
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ J. Kluger. The Science Behind The Return Of The Dire Wolf. Alındığı Tarih: 7 Nisan 2025. Alındığı Yer: Time | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Kluger. The Return Of The Dire Wolf. Alındığı Tarih: 7 Nisan 2025. Alındığı Yer: Time | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. R. Perri, et al. (2021). Dire Wolves Were The Last Of An Ancient New World Canid Lineage. Nature, sf: 87-91. doi: 10.1038/s41586-020-03082-x. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 14/04/2025 10:32:37 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20278
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.