Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Evrimin Gerçek Olduğunu Nasıl ve Nereden Biliyoruz?

16 dakika
38,147
Evrimin Gerçek Olduğunu Nasıl ve Nereden Biliyoruz? Quanta Magazine
Bu içerik 2 yazı dizisinde bulunuyor!

Bu yazı, Evrimi Anlamak yazı dizisinin 5 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan ""Tesadüf" Geliyor, Kaçın! Bilimde "Şans" ve "Tesadüf" Kavramlarına Yer Yok mu?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


Bu yazı, Evrime Giriş yazı dizisinin 7 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Evrim Nedir?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

Türlerin, pek çok nesil boyunca kademeli olarak değişmesi fikri, biyolojinin temel taşıdır. Peki bunun doğru olduğunu nereden biliyoruz? Bu makalemizde, evrimin çok temel ama öğretici düzeydeki kanıtlarından ve evrime dair herkesin anlayabileceği düzeydeki bilimsel verilerden bahsedeceğiz.

Evrim, bilimin tamamında bulunan en büyük kuramlardan birisidir. Hayatı, özellikle de ilk basit yaşamın, bakterilerden meşe ağaçlarına ve mavi balinalara kadar bugün gördüğümüz tüm devasa çeşitliliği nasıl meydana getirdiğini açıklamaya koyulmuştur. 

Evrim, bilim insanları için bir gerçektir. Dünyanın kabaca küre şeklinde olduğunu, yerçekiminin bizi onun üstünde tuttuğunu ve piknikteki arıların can sıkıcı olduğunu ne kadar kesin bir şekilde biliyorsak, yaşamın evrimleştiğini de o kadar kesin şekilde biliyoruz. Peki biyologlar bundan neden çok emin? Kanıt ne? Kısa cevap şu: O kadar çok kanıt var ki, nereden başlayacağını bilmek zor. Fakat, yine de, yaşamın gerçekten de evrimleştiğinin kanıtlarını yüzeysel de olsa özetlemek mümkün ve burada yapacağımız da bu. Böylelikle, eğer ki biri size "Nasıl evrimin yaşandığından emin olabiliyorsun ki?" diye sorduğunda, ona bu makaleyi okutabilirsiniz!

Tüm Reklamları Kapat

1830’larda Charles Darwin

İlk önce, Darwin'in evrim kuramının gerçekte ne söylediğinin üzerinden hızlıca geçmek yardımcı olabilir. Çoğumuz genel fikre sahibizdir: Türler zamanla değişir, sadece en uygun olan hayatta kalır ve maymun benzeri bir yaratık, bir şekilde insanları meydana getirmiştir.

Darwin'in evrim kuramı, her yeni canlının kendi ebeveyninden hafifçe farklı olduğunu ve bu farklılıkların bazen çocuklara yardımcı olduğunu veya onlara engel teşkil ettiğini söyler. Canlılar yiyecek ve çiftleşme için yarıştıkça, avantajlı özelliklere sahip olanlar daha fazla çocuk üretirken, yardımcı olmayan özelliklere sahip olanlar hiç üretemeyebilir. Bu yüzden, belirli bir nüfusta avantajlı özellikler yaygın hale gelir ve yardım etmeyen özellikler kaybolur.

Yeterli süre verildiğinde, bu değişimler artar ve bir seferde küçük bir değişimle, yeni türler ile yeni canlı çeşitlerinin ortaya çıkmasına yol açar. Adım adım, solucanlar balığa dönüşmüş, balıklar karaya çıkmış ve dört bacak kazanmış, bu dört bacaklı hayvanlar tüylenmiş ve sonunda bazıları iki ayak üzerinde yürümeye başlamış, kendilerini "insanlar" olarak adlandırmış ve evrimi keşfetmişlerdir.

Buna inanması zor olabilir. Anlamamız gereken bir şey varsa, o da sizin ebeveynlerinizle aynı olmadığınızdır: belki saçınız farklı bir renktedir veya daha uzunsunuzdur veya daha neşeli bir doğanız vardır. Fakat, sayısız nesil boyunca bir solucanın soyundan geldiğinizi kabul etmek çok daha zordur.

Tüm Reklamları Kapat

Pek çok insan bunu kesinlikle kabul etmez. Fakat bir an için her şeyi unutun. Bunun yerine, Charles Darwin'in yaptığı şekilde, kendi kapınızın önünden başlayın.

Evcil Bir Tavuk!

Darwin'in ilk olarak 1859'da yayınlanan Türlerin Kökeni kitabı, okuyucudan benzer şeylere bakmasını isteyerek başlar. Keşfedilmemiş tropik adalar veya uzak ormanlara değil, çiftliğe ve bahçeye bakmasını ister. Orada, canlıların özelliklerini kendi çocuklarına geçirdiğini ve o canlının doğasını zamanla değiştirdiğini kolayca görebilirsiniz.

Darwin, yetiştirme ve çiftleştirme işlemine dikkat çekiyordu. Çiftçiler ve bahçıvanlar, nesiller boyunca hayvanları belirli bir amaç doğrultusunda çiftleştirerek daha büyük veya daha güçlü olmalarını ve bitkilerin daha fazla ürün vermesini sağladılar.

Hayvan yetiştiricileri, tam olarak Darwin'in evrimin çalıştığını hayal ettiği şekilde çalışıyordu. Daha fazla yumurta üreten tavukları çoğaltmak istediğinizi varsayın. Önce, diğerlerinden daha fazla yumurtlayan tavukları bulmalısınız. Ardından, yumurtalarından civciv çıkmasını ve çıkan bu tavukların yeniden üremesini sağlarsınız. Bu tavuklar da daha fazla yumurtlamalıdır. 

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Eğer işlemi her nesilde tekrarlarsanız, sonunda vahşi tavukların yaptığından çok daha fazla yumurta veren tavuklarınız olacaktır. Dişi bir orman kümes hayvanı (evcil tavuğun en yakın vahşi akrabası), bir yılda 30 yumurta verebilir, oysa çiftlik tavukları on kat daha fazla üretebilir. 

Hindistan'da vahşi bir orman tavuğu.
Hindistan'da vahşi bir orman tavuğu.

Nesilden nesle olan bu değişimler, "değişim mirası" olarak adlandırılır. Genç bir tavuk, pek çok şekilde anne babasına benzeyecektir: tanınır şekilde bir tavuk olacaktır ve kesinlikle bir yerdomuzu olmayacaktır ve muhtemelen, diğer tavuklara benzediğinden daha fazla anne babasına benzeyecektir. Fakat aynısı olmayacaktır. İngiltere'deki College Longon Üniversitesi'nden Steve Jones şöyle söylüyor: "İşte evrim budur. Bu, bir dizi hatanın artmasıdır."

Çiftleştirmenin sadece az miktarda değişim yapabildiğini düşünebilirsiniz, fakat bunun sonu yok gibi görünüyor. Darwin şöyle yazıyor: 

Değişen bir canlının, yetiştirme altında değişimi kestiği hiçbir kayıtlı olay yoktur. Örneğin buğday gibi yetiştirdiğimiz en eski bitkiler, hâlâ yeni çeşitler sunmaktadır: evcilleştirdiğimiz en eski hayvanlar hâlâ hızlı ilerleme veya değişim geçirme yeteneğine sahiptir.

Yapay Seçilim İş Başında!

Darwin'in iddia ettiği üzere çiftleştirme, aslında insan denetimi altında bulunan evrimdir. Bu bize, nesilden nesle gerçekleşen küçük değişimlerin birikebildiğini gösteriyor. Jones, "Bu kaçınılmazdır. Bunun gerçekleşmesi zorunludur." diyor.

Köpekler, kurtlardan yapay seçilim yoluyla evrimleştirilmişlerdir!
Köpekler, kurtlardan yapay seçilim yoluyla evrimleştirilmişlerdir!

Yine de, daha fazla yumurta veren tavukları özenle çiftleştirmek, yeni türlerin doğal evrimine karşı büyük bir adımdır. Evrim kuramına göre, bu tavuklar sonuçta dinozorların soyundan gelmiştir ve eğer daha geriye giderseniz, balıklardan gelmişlerdir.

Cevap basittir, evrimin büyük değişimler meydana getirmesi uzun bir süre almıştır. Bunun kanıtını görmek için, daha eski kayıtlara bakmanız gerekir. Fosillere bakmak zorundasınız. 

Tüm Reklamları Kapat

On milyonlarca yıl yaşında, fosilleşmiş bir kaplumbağa
On milyonlarca yıl yaşında, fosilleşmiş bir kaplumbağa

Fosiller, uzun süredir ölü olan canlıların, kayalarda korunmuş halde duran kalıntılarıdır. Kayalar birbiri üzerine katmanlar halinde serilmiş olduğu için, fosil kayıtları genelde tarih sırasına göre düzene konmuştur: En eski fosiller en altta bulunur. 

Fosil kayıtlarını gözden geçirmek, yaşamın zamanla değiştiğini açık hale getirir. Bütün canlıların en eski fosilleri, bakteri gibi tek hücreli canlıların kalıntılarıdır ve hayvanlar ile bitkiler gibi daha karmaşık şeyler, yalnızca daha sonra ortaya çıkarlar. Hayvan fosilleri arasında balık, suda ve karada yaşabilen hayvanlardan, kuşlardan veya memelilerden çok daha erken ortaya çıkar. En yakın akrabalarımız olan maymunlar, yalnızca en üstteki (en genç) kayalarda bulunmuştur. Jones, şöyle diyor: 

Ben her zaman evrim için en ikna edici delilin, fosil kaydında bulunduğunu düşünürüm. Türlerin Kökeni'ndeki her altı sayfadan birinin, fosil kayıtlarıyla ilgili olması dikkate değerdir. Darwin, evrimin gerçekleştiğine dair bunun inkâr edilemez bir durum olduğunu biliyordu.

Bilim insanları, fosiller üzerinde titiz bir şekilde çalışarak, nesli tükenen çoğu türü, bugün yaşayanlarla ilişkilendirmeyi başarabilmişti ve bazen birisinin başka birinin soyundan geldiğini göstermişlerdi. 

Tüm Reklamları Kapat

Örneğin 2014 yılında araştırmacılar, bugünün bütün aslanları, kaplanları ve ayılarının ortak bir atası olabilecek olan Dormaalocyon adlı 55 milyon yıllık bir etobur hayvanın fosillerini tanımlamışlardı. Dormaalocyon'ın diş şekilleri, bunu açığa vuruyordu.

Hâlâ ikna olmamış olabilirsiniz. Bu hayvanların hepsinin benzer dişleri olabilirdi, fakat aslanlar, kaplanlar ve Dormaalocyonlar hâlâ farklı türler. Bir türün diğerine evrimleştiğini gerçekten nasıl biliyoruz? 

Microraptor Bir Dinozordu, Fakat Neredeyse Bir Kuştu!

Fosil kaydı burada sadece bir yere kadar yardım edebilir, çünkü eksiktir. Jones şöyle söylüyor:

Eğer çoğu fosil kaydına bakarsanız, aslında epey uzun bir süredir dayanan bir şekil görürsünüz ve sonra, sahip olduğunuz bir sonraki fosil demeti, daha önce elinizde bulunan fosilden epey farklı olur.

Fakat gitgide daha fazla iz buldukça, bir "geçiş fosilleri" zenginliği keşfediliyor. Bu "kayıp bağlantılar", benzer türler arasında bulunan durak noktalarıdır. 

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Klasikler Seti 2 (8 kitap)

Ağaçlar
“Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar. Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin. Ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır. Orası ya da şurası değildir yurdun. Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.

Yollara düşme özlemiyle kederlenir yüreğim, akşamları rüzgârda uğuldayan ağaçları duyduğumda. Sessizce, uzun uzun dinlerseniz, bu özlemin esası da anlamı da çıkar ortaya. Sanıldığı gibi acıdan kaçıp gitme arzusu değildir bu. Yurda, ananın belleğine, hayatın yeni kıssalarına duyulan özlemdir. Eve götürür insanı. Her yol eve götürür, her adım doğumdur, her adım ölümdür, her mezar anadır.

Böyle uğuldar ağaç, çocuksu düşüncelerimizden ürktüğümüz akşam vakitlerinde. […] Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur.”

Resimli Başyapıtlar: Aurélia

Gérard de Nerval

Resimleyen: Ali Çetinkaya

“Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı mesken tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran soluk siluetler çıkagelir.”

Nerval rüyaları bildiğimiz dünyayla gerçeküstü dünya arasındaki iletişimi sağlayan bir vasıta olarak görür. Yazıları onun mantık ve tutarlılıkla kuvvetli bağını sarsan hayaller ve fantezilerle doludur. Bunun en önemli örneklerinden biri olan ve en önemli eseri kabul edilen Aurélia’da düşle gerçeklik, delilikle yaratıcılık arasındaki belirsiz, gizemli çizgiyi, kendi ruhsal deneyim ve arayışlarından yola çıkarak inceliyor.

Fransız romantizminin önemli yazar ve şairlerinden, sembolizm ve gerçeküstücülük akımını olduğu kadar T. S. Eliot, Ahmet Hamdi Tanpınar, Charles Baudelaire ve Marcel Proust gibi pek çok yazarı etkilemiş Nerval eşsiz ve zarif edebi üslubuyla saflık, kaybedilmiş gençlik, kendini gerçekleştirme ve güzellik ideallerini yansıtan imgeleri Aurélia’da buluşturuyor.

Resimli Başyapıtlar: Beyaz Geceler

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Resimleyen: Nicolai Troshinsky

“Hayalperest eski hayallerinin arasında, külleri karıştırır gibi, soğumuş yüreğini yeniden ısıtacak, onu yeniden hayata döndürecek bir kıvılcım arar boş yere. Bulacağı kıvılcımla sönen o güzel hayallerinin ateşini yeniden yakacak, kanını kaynatan, mutluluk gözyaşları döktüren müthiş düşlerine tekrar kavuşacaktır.”

Sekiz yıldır yaşadığı St. Petersburg’da kimseyle yakınlaşamamış ama şehri evleriyle, yüzleriyle ezbere bilen yalnız, kederli, hayalperest bir genç adamın dört beyaz gecesinin öyküsü bu.

Hayalperestimiz sıradan gece yürüyüşlerinden birinde Nastenka’yla karşılaşır. Hayatın yabancısı bu ikili kısa sürede hikâyelerini, dertlerini, hayallerini paylaşacak kadar yakınlaşır; birlikteyken kederleri, huzursuzlukları uğramaz yanlarına; geceleri ve ruhları aydınlanır. İnsanın tek başınalığı, kalbini birine korkusuzca açabilmesinin imkânıyla bir aradadır Beyaz Geceler’de. Bu imkân bir an kadar bile olsa, “Böyle bir an ömrü boyunca yetmez mi insana?”

Dünya edebiyatının en güçlü yazarlarından Dostoyevski’nin külliyatında kendine has, ayrı bir yeri olan Beyaz Geceler’in zarif ve yalın üslubuna bu kez Nicolai Troshinsky’nin büyüleyici çizimleri eşlik ediyor.

Resimli Başyapıtlar: Dönüşüm

Franz Kafka

“Gregor Samsa bir sabah yatağında huzursuz düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Kabuklu sert sırtının üzerinde yatıyor, başını birazcık yükselttiğinde, kayıp düşmek üzere olan yorganın tepesinde zar zor tutunduğu kahverengi, bombeli ve yay şeklinde şeritlerle bezeli karnını görüyordu. Gövdesine göre acınacak incelikteki pek çok bacağı gözlerinin önünde çaresizlikle titreşiyordu.”

Kafka işte bu sarsıcı, tuhaf cümlelerle başlıyor yirminci yüzyılın en etkileyici eserleri arasında yer alan Dönüşüm’e.

Keskinliği ve yalınlığıyla Kafka’nın edebi yoğunluğunu en iyi anlatan bu başyapıt, Arjantinli çizer Luis Scafati’nin hayal gücüyle birleşince, ortaya seyre doyulmaz bir edebi ziyafet çıkıyor.

“Kafka’nın sanatı okuyucuyu onu yeniden okumaya zorluyor. Eserlerinin sonları –ya da olmayan sonları– açık açık ifade edilmeyen, ama hikayenin başka bir bakış açısıyla yeniden okunmasını gerektiren açıklamalar sunuyor.”

Albert Camus

“[Kafka] ziyadesiyle bürokratikleşmiş bir toplumun şiirsellikten yoksun kumaşını romanın o muazzam şiirine; bir adamın gayet sıradan öyküsünü… bir mite, destana, daha önce görülmemiş bir güzelliğe dönüştürüyor.”

Milan Kundera

Gizemli Bir Maske

Fernando Pessoa

Geç git, kuş, geç git, bana da geçip gitmeyi öğret!

Bir bilinmezlik olmayı seçen, yazma eylemini kendine özgü bir sahne yorumuyla icra eden, Modernizmin geç keşfedilen öncülerinden Fernando Pessoa başyapıtı sayılan Huzursuzluğun Kitabı’nda şöyle yazar: “Yaratmak uğruna kendimi yok ettim; kendi içimde o kadar dışıma attım ki kendimi, kendimin dışında varlık sürüyorum artık. Farklı oyuncuların farklı oyunlar oynadığı boş bir sahneyim ben.” Bu benzersiz günlük, Bernardo Soares imzalıdır. Şiirle yaşamış, yarattığı onlarca kimlik, karakter aracılığıyla modern şiire ve yazına mührünü, hayattayken yayımladığı tek Portekizce şiir kitabı ve üç İngilizce kitabın yanında koca bir bavul elyazmasıyla bırakmıştır Pessoa.

Martín López-Vega’nın hazırladığı bu seçki, Pessoa’nın baş aktörleri olarak nitelenen, kendisinin de öyle kurguladığı Alberto Caeiro, Ricardo Reis, Álvaro de Campos’un şiirlerinden bir seçmeyi Adolfo Serra’nın illüstrasyonlarıyla bir araya getiriyor.

Bugün, yapıtıyla ördüğü bulmaca hâlâ bütünüyle gün ışığına çıkmamışken, dünyanın başka coğrafyalarında başka “yaşayan karakter”lere kendine özgü bir bilgelikle dokunarak sözünü sürdürüyor Pessoa.

Dünyada ileri gitmek için ne kadar çok şey ödünç aldım!

Ne kadar ödünç şeyi sanki benimmiş gibi kullandım!

Ben kendim de, yazık ki, bana ödünç verilen şeylerden başka bir şey değilim.

Resimli Başyapıtlar: Kara Kedi

Edgar Allan Poe

“Yazmak üzere olduğum bu çılgın, ama bir o kadar da basit hikayeye inanmanızı beklemiyorum. Kendi aklım bile, olanları apaçık gördüğü halde, onları inkar ederken, sizden bunu beklemem delilik olur. Ama deli olmadığımı biliyorum, hayal görmediğimden de eminim. Yarın öleceğim için bugün içimi dökmem gerek.”

Edgar Allan Poe’nun gizemli ve karanlık dünyasına hoş geldiniz! Dehşeti, korkuyu, düş ile gerçeklik arasındaki muğlaklığı, insanın karanlık yüzünü ve çaresizliği anlatan Poe’nun tekinsiz öykülerine, bu kez Luis Scafati’nin eşsiz çizimleri eşlik ediyor. Büyük bir özenle kullandığı siyahın hakim olduğu çizimleriyle karanlık ve hassas bir dünyanın kapılarını aralayan Scafati ile duyduğu dehşetli ürperişi okuyucusuna iletmekte benzersiz bir dile sahip Edgar Allan Poe’nun öyküleri bir araya gelerek benzersiz bir atmosfer yaratıyor.

“Edgar Allan Poe’nun öykülerini çok sevdiğim için gerilim filmleri yapmaya başladım.”

Alfred Hitchcock

“Edgar Allan Poe, ona hayat veren nefesi üflemeden önce dedektiflik hikâyeleri neredeydi?”

Arthur Conan Doyle

Palto

Nikolay Gogol

Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkâr hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”

“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy

Akakiyeviç’in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya’sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılan ise otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza’nın büyüleyici çizimleri.

“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”

Dostoyevski

“Gogol’un Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.”

Vladimir Nabokov

Resimli Başyapıtlar: Satranç

Stefan Zweig

Stefan Zweig’ın intihar etmeden kısa süre önce kaleme aldığı Satranç zulüm, saplantı, aklın gücü ve bu gücün yaratacağı kötülükleri ele alan ve yayımlandığından beri bütün dünyada büyük yankı uyandırmış bir klasik. Satranç tahtasının siyahı ve beyazı gibi iki kutbun –iyiyle kötünün, kibarla kabanın, insanla makinenin, akılla deliliğin, cehaletle bilginin, açgözlülükle tamahkarlığın– arasında, kendi içimizde bitmeyen bir satranç maçına devam eden bizim hikâyemiz…

New York’tan Buenos Aires’e giden bir gemide yolcular arasında Dünya Satranç Şampiyonu Mirko Czentovic de bulunmaktadır. Kaba, vurdumduymaz, cahil, açgözlü bir insan olsa da Czentovic tam bir satranç dehasıdır. Gemidekiler kendisiyle maç yapmak isterler. Genç satranç oyuncusu bu isteklerini geri çevirmez ve üst üste galip gelir, ta ki bir maç sırasında ağırbaşlı, çekingen bir yabancı ortaya çıkıp oyuna müdahale edinceye kadar. Bu yabancı uzun zamandır satranç tahtasına elini sürmediğini söylese de verdiği taktikler sayesinde maç berabere biter.

Akif Kaynar’ın karakterlerin iç dünyasını yansıtan, öykünün önemli noktalarını canlandıran resimleri de Zweig’ın bu ölümsüz klasiğini bambaşka bir boyuta taşıyor.

Devamını Göster
₺900.00
Klasikler Seti 2 (8 kitap)
  • Dış Sitelerde Paylaş

Örneğin, daha önce tavukların dinozorların soyundan geldiğini söylemiştik. 2000 yılında, Çin Bilimler Akademis'nden Xing Xu'nun önderlik ettiği bir takım, Microraptor adı verilen ve çağdaş kuşlara benzer tüyleri olan ve belki de uçabilen küçük bir dinozor tanımlamıştı. 

Yeni bir türün evrimini, gerçekleşirken gözlemlemek de mümkündür.

Galapagoslar'dan bir orta yer ispinozu.
Galapagoslar'dan bir orta yer ispinozu.

2009 yılında, New Jersey'deki Princeton Üniversitesi'nden Peter ve Rosemary Grant, Darwin tarafından ziyaret edilen aynı adalar olan Galapagos Adaları'nın birinde, yeni bir ispinoz kuşu türünün nasıl oluştuğunu anlattılar.

1981 yılında yalnızca bir orta yer ispinozu, Büyük Defne adı verilen bir adaya gelmişti. Olağandışı şekilde büyüktü ve yerel kuşlardan biraz farklı ötüyordu.

Çiftleşmeyi başardı ve çocukları, onun olağandışı özelliklerini kazandılar. Birkaç nesil sonra, türeme yoluyla soyutlandılar: diğer kuşlardan farklı görünüyorlardı ve farklı ötüyorlardı, bu yüzden sadece kendi aralarında çifleşebildiler. Bu küçük kuş grubu, yeni bir tür oluşturdu: "türleştiler".

Bu yeni tür, atalarından sadece ufak miktarda farklıydı: gagaları farklıydı ve alışılmadık şekilde ötüyorlardı. Fakat, çok daha etkileyici değişimleri gerçekleşirken izlemek mümkün.

Escherichia coli Bakterisi Evrimleşirken Yakalandı!

Michigan State Üniversitesi'nden Richard Lenski, dünyanın en uzun süren evrim deneyinden sorumlu.

1988'den beri Lenski, kendi laboratuvarında 12 Escherichia coli bakterisi popülasyonunu takip ediyor. Bakteriler, beslenecekleri besinlerle birlikte kaplar içinde kendi hallerine bırakılıyor ve Lenski'nin takımı, küçük örnekleri düzenli olarak donduruyor. E. coli, artık 1988'de olduğu gibi değil. Lenski şöyle söylüyor: 

12 popülasyonun tamamında, bakteriler kendi atalarından çok daha hızlı büyüyecek şekilde evrimleşti.

Bakteriler, onun verdiği özel kimyasal karışımlarına uyum sağlamış. 

Bu, Darwin'in adaptasyon kavramının, doğal seçilim tarafından çok doğrudan şekilde gösterilmesi. Şimdi, deneydeki yaklaşık 20 yıl içinde, sıradan bir soy, atalarından yaklaşık %80 daha hızlı büyüyor.

2008 yılında Lenski'nin takımı, bakterinin büyük bir atılım yaptığını bildirdi. Bakterilerin içinde yaşadığı karışım, E. coli'nin sindiremediği bir kimyasal olan sitrat içeriyordu. Fakat deneydeki 31.500 soy içinde, 12 nüfustan bir tanesi sitrat ile beslenmeye başladı. Bu durum, insanların aniden ağaç kabuğu yeme yeteneğine sahip olmasına benziyor. Lenski, sitratın her zaman orada bulunduğu söylüyor:

Tüm Reklamları Kapat

Bu yüzden, nüfusların hepsi, bir bakıma bunu kullanma yeteneğini evrilmeştirme fırsatına sahip oldu... Fakat 12 nüfustan sadece bir tanesi bunu yapmanın yolunu buldu.

Bu noktada, Lenski'nin bakteri örneklerini düzenli olarak dondurma alışkanlığının çok önemli olduğu ortaya çıktı. Daha eski örnekleri gözden geçirebiliyordu ve sitrat yiyen E. coli'yi meydana getiren değişimleri takip edebiliyordu.

Bunu yapmak için, elini taşın altına koyması gerekmişti. Darwin'in zamanında var olmayan, fakat evrim kavrayışımızda tümüyle devrim yaratan bir aracı kullanmıştı: genetiği.

Hepimiz, Genlerimizi Uzun DNA Moleküllerinde Taşırız

Yaşayan bütün şeyler, DNA şeklinde genler taşırlar.

Genler, bir canlının nasıl büyüdüğü ve geliştiğini kontrol ederler ve ebeveynden çocuklara geçerler. Bir anne tavuk bir sürü yumurta verince ve bu özelliği çocuklarına aktarınca, bunu kendi genleri üzerinden yapar. 

Tüm Reklamları Kapat

Bilim insanları geçen yüzyıl boyunca farklı türlerde bulunan genleri sınıflandırdılar. Yaşayan bütün şeylerin, kendi DNA'larında aynı şekilde bilgi depoladığı ortaya çıktı: hepsi, aynı "genetik kodu" kullanıyordu.

Dahası, canlılar aynı zamanda pek çok geni paylaşıyor. İnsan DNA'sında bulunan binlerce gen, bitkiler ve hatta bakterinin de dahil olduğu diğer canlıların DNA'sında da bulunabiliyor. Bu iki gerçek, çağdaş yaşamın tümünün, milyarlarca yıl önce yaşamış olan "son evrensel ata" dan, yalnızca bir ortak atanın soyundan geldiğini gösteriyor.

Canlıların ne kadar gen paylaştığını karşılaştırarak, ne kadar akraba olduklarını çözebiliyoruz. Örneğin insanlar, şempanzeler ve goriller ile diğer hayvanlardan daha çok gen paylaşıyorlar ve bu miktar %96 kadar büyük. Bu durum, onların en yakın akrabalarımız olduğunu söylüyor. Londra'daki Doğal Tarih Müzesi'nden Chris Stringer şöyle söylüyor: 

Bu durumu, bu ilişkilerin zaman boyunca bir değişim dizisine dayalı olduğu gerçeğinden başka bir şekilde açıklamaya çalışın. Şempanzeler ile ortak bir atamız var ve biz ile onlar, bu ortak atadan beri birbirimizden farklılaştık.

Genetiği kullanarak evrimsel değişimlerin detayını da izleyebiliriz. Austin'deki Texas Üniversitesi'nden Nancy Moran şöyle söylüyor: 

Tüm Reklamları Kapat

Farklı bakteri türlerini karşılaştırabilir ve onların paylaştığı genleri bulabilirsiniz. Bu genleri ayırt ettiğiniz zaman... farklı nüfus türlerinden nasıl evrimleşmiş olduklarına bakabilirsiniz.
DNA'mızı yoğun şekilde paketlenmiş kromozomlarda taşırız.
DNA'mızı yoğun şekilde paketlenmiş kromozomlarda taşırız.

Lenski, kendi E. coli örnekleri üzerinden geriye gittiğinde, sitrat yiyen bakterilerin DNA'larında, diğer bakterilerde olmayan birkaç değişim olduğunu buldu. Bu değişimler mutasyon olarak adlandırılıyor. Bunlardan bazıları, bakterilerin yeni yeteneklerine sahip olmadan uzun zaman önce meydana gelmişti. Lenski şöyle diyor: 

Kendi özünde bu mutasyonlar, sitrata alışma yeteneğini vermediler fakat daha sonra bu yeteneği veren sonraki mutasyonlar için zemin oluşturdular.

Bu karmaşık olaylar zinciri, neden sadece bir nüfusun bu yeteneği evrimleştirdiğini açıklamaya yardımcı oluyor. Bu aynı zamanda, evrim hakkında önemli bir noktayı gösteriyor. Belirli bir evrimsel basamak son derece ihtimal dışı görünebilir, fakat yeterli miktarda canlı buna doğru itilirse, onlardan biri muhtemelen bunu yapacaktır ve bu sadece bir tanesini gerektirir.

Lenski'nin E. coli'si, evrimin canlılara kökten yeni beceriler verebildiğini gösteriyor. Fakat evrim her zaman daha iyiye gitmez. Onun etkileri, en azından bizim gördüğümüz kadarıyla, genelde rastgeledir.

Yaşam ağacı
Yaşam ağacı

Moran'ın söylediğine göre, bir canlıda değişimlere neden olan mutasyonlar, çok nadiren iyi yönde olur. Aslında, çoğu mutasyonun canlının işleyişi üzerinde ya hiç etkisi yoktur, ya da olumsuz bir etkisi vardır.

Tüm Reklamları Kapat

Bakteriler, soyutlanmış çevrelere hapsedildiği zaman, bazen istenmeyen genetik mutasyonlar kazanıyorlardı ve bunlar doğrudan her nesle geçiyordu. Bu durum zamanla, türlere gitgide zorluk çıkarıyor. Moran şöyle söylüyor: 

Bu gerçekten evrim sürecini gösteriyor. Bunun hepsi sadece adaptasyon ve işlerin iyiye gitmesi değil, aynı zamanda işlerin kötüye gitmesi için büyük bir olasılık var.

Dahası, canlılar bazen yeteneklerini kaybedebiliyorlar. Örneğin, karanlık mağaralarda yaşayan hayvanlar, genelde gözlerini kaybediyor.

Bu size tuhaf görünebilir. Evrimi, türlerin geliştiği ve daha az ilkel hale geldiği biyolojik bir iyileşme süreci olarak düşünmeye yatkınızdır. Fakat böyle olması gerekmiyor.

Zürafalar, Uzun Boyunlarını Nasıl Elde Etti?

İyileşme kavramı, canlıların evrimleştiği fikrini Darwin'den önce destekleyen Jean-Baptiste Lamarck adlı bir bilim insanına kadar takip edilebilir. Onun yaptığı katkılar yaşamsaldı.

Tüm Reklamları Kapat

Fakat Darwin'den farklı olarak Lamarck, sanki doğal olarak gelişmek istiyorlarmış gibi, canlıların kendi yaşadıkları çevreye kasıtlı bir tepki olarak bu çevrelerde yaşamada daha iyi hale geldiğini düşünmüştü. Lamarck'ın kuramı, zürafaların uzun boyunlara sahip olduğunu, çünkü atalarının uzun ağaçlara erişmek için uzandıklarını ve sonra yeni kazandıkları uzun boyunlarını çocuklarına aktardıklarını söyleyecektir. Jones şöyle diyor: 

Darwin, Lamarck hakkında özel olarak yazmıştı ve onun kuramının tamamen saçma olduğunu, bunun sınanamayacağını söylemişti. Onların gelişmek istemeleriyle ne kastetmişti? Bunu nasıl sınayabilirdiniz?

Darwin'in alternatif bir kuramı vardı: doğal seçilim. Bu, zürafaların uzun boyunlarına tamamen farklı bir açıklama sunuyor.

Çağdaş zürafaların bir atasını hayal edin, bir geyik veya antilopa benzeyen bir şey olsun. Eğer bu hayvanların yaşadığı yerde bir çok uzun ağaç bulunsaydı, en uzun boyunlara sahip olan hayvanlar daha fazla besin elde edecekti ve daha kısa boyunlara sahip olanlardan daha iyi iş çıkaracaklardı.

Birkaç nesil sonra tüm hayvanlar, atalarından hafifçe daha uzun boyunlara sahip olacaklardı. Yine, en uzun boyunlara sahip olanlar en iyi işi çıkaracaktı, bu yüzden pekçok yıl boyunca zürafaların boyunları gitgide daha uzun hale gelecekti, çünkü kısa boyunlara sahip olanlar, çocuk sahibi olmamaya yatkın olacaklardı. Bütün bunların altında yatan mutasyonlar rastgele gerçekleşmişti ve bunların kısa boyunları oluşturması, uzun boyunları oluşturması kadar muhtemeldi. Fakat bu kısa boyun mutasyonları, devam etmeye yatkın değildi.

Tüm Reklamları Kapat

Zürafa gibi hayvanlar çok çarpıcıdır çünkü mükemmel şekilde uyum sağladıkları görünüyor. Ağaçların yüksek olduğu ve sadece yerden yüksekte bulunan yapraklara sahip olduğu bölgelerde yaşıyorlar, bu yüzden elbette onlara ulaşmak için uzun boyunlara sahipler. Moran şöyle konuşuyor: 

Bence bu tür görüntüler aslında insanları şaşırtıyor, çünkü çok mükemmel görünüyor, tasarlanmış gibi görünüyor. Fakat daha yakından bakarsanız, bu durum, küçük değişimlerin uzun bir zincirinin sonucudur. Fark ediyorsunuz ki, bu tasarlanmamış ve aslında bu, genişlemiş olabilecek ve bir başka tuhaf olaya yol açabilecek tuhaf bir olay.
Galapagos adaları, bir evrim fabrikası gibidir!
Galapagos adaları, bir evrim fabrikası gibidir!

Şimdi, tüm bunları bir araya getirdiğimiz zaman, yaşamın evrimleştiğini gösteren bütün kanıt parçalarına sahibiz.

Genlerdeki rastgele mutasyonlar tarafından meydana gelen kalıtsal değişim, sonunda aşamalı değişimlere ve yeni türlerin oluşmasına yol açıyor, bunun çoğu doğal seçilim kaynaklı oluyor ve kendi çevrelerine karşı daha az uyumlu olan canlıları eliyor. 

Sonunda, haydi tüm bunları kendimize uygulayalım. Stringer şöyle diyor:

Tüm Reklamları Kapat

İnsan evrimi, her zaman bazılarına karşı sindirilmesi zor olan bir fikir olmuştur, fakat şimdi bunu görmezden gelmek imkansız.
Bir Neandertal ile çağdaş insanın kafatasları
Bir Neandertal ile çağdaş insanın kafatasları

Homo sapiens'in, bütün dünyaya yayılmadan önce Afrika'da evrimleşmiş olduğuna inanılıyor.

Fosil kaydı, dört ayak üzerinde yürüyen maymun benzeri hayvanlardan, aşamalı olarak daha büyük beyinler geliştirmiş olan iki ayaklı yaratıklara doğru aşamalı bir değişim gösteriyor.

Afrika'yı terk eden ilk insanlar, Neandertallar gibi diğer hominin türleri ile melezlendiler. Sonuç olarak Avrupa ve Asya kökenli insanlar, DNA'larında Neandertal genleri taşıyorlar, fakat Afrika kökenli insanlar taşımıyorlar.

Bunların hepsi binlerce yıl önce oldu, fakat hikaye bitmedi. Hâlâ evrimleşiyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Orak hücre anemisi, kan hücrelerine zarar verir.
Orak hücre anemisi, kan hücrelerine zarar verir.

Örneğin, 1950'li yıllarda, Anthony Allison adlı İngiltere'li bir doktor, bazı Afrika nüfuslarında yaygın olan, orak hücre anemisi olarak adlandırılan genetik bir bozukluk üzerinde çalışıyordu. Bu bozukluğa sahip olan insanlarda şekilsiz kırmızı kan hücreleri vardı ve vücut boyunca yapabilecekleri kadar iyi şekilde oksijen taşımıyorlardı.

Allison, doğu Afrika nüfuslarının iki gruba ayrıldığını, bunlardan ovada yaşayanların hastalığa karşı eğilimli olduklarını ve yüksek yerlerde yaşayanların böyle olmadıklarını keşfetti.

Orak hücre özelliği taşıyan insanların, beklenmedik bir faydaya sahip oldukları ortaya çıktı. Bu durum onları sıtmadan koruyordu ve sıtma sadece düşük yüksekliğe sahip bölgelerde gerçekten bir tehdit durumundaydı. Bu insanlar için, çocukları kansız olabilse bile, orak hücre mutasyonunu taşımaya değerdi. Buna zıt olarak, yüksek bölgelerde yaşayan insanlar için sıtma tehlikesi bulunmuyordu. Bu da, orak hücre özelliği taşımanın onlar için faydası olmadığı ve bu yüzden, bunun aksi durumda zararlı olacak doğasının yok olduğunu anlamına geliyordu.  

Bir deniz sürüngeni fosili
Bir deniz sürüngeni fosili

Tabii ki, evrim hakkında hâlâ cevaplanmamış olan her türlü soru mevcut.

Tüm Reklamları Kapat

Stringer, basit bir tanesini sunuyor: insanların dik olarak yürümesine izin veren genetik değişim neydi ve bu değişim neden çok başarılı olmuştu? Şu anda sebebini bilmiyoruz, fakat daha fazla fosil ve daha iyi genetik ile, belki bir gün biliriz. 

Bildiğimiz şey, evrimin doğanın bir gerçeği olduğu. Bildiğimiz üzere Dünya'daki yaşamın temeli.

Bu yüzden, bir sonraki sefer ayağa kalkacak kadar iyileştiğinizde, ister bahçenizde veya bir çiftlikte olsun, ister sadece yoldan aşağı yürüyor olsun, çevrenizdeki hayvanlara ve bitkilere bir bakın ve hepsinin oraya nasıl ulaştığı hakkında düşünün.

Gördüğünüz canlıların her biri, küçük bir böcek veya büyük bir fil olsun, eski bir ailenin en son üyesidir. Onların ataları, 3 milyar yıl boyunca kırılmamış bir zincir üzerinden geçmişe, yaşamın şafağına gidiyor. Sizinkiler de öyle. 

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Bu içerik 2 yazı dizisinde bulunuyor!

Bu yazı, Evrimi Anlamak yazı dizisinin 5 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan ""Tesadüf" Geliyor, Kaçın! Bilimde "Şans" ve "Tesadüf" Kavramlarına Yer Yok mu?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


Bu yazı, Evrime Giriş yazı dizisinin 7 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Evrim Nedir?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


EA Akademi Hakkında Bilgi Al
165
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 146
  • Bilim Budur! 91
  • Muhteşem! 73
  • Merak Uyandırıcı! 57
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 52
  • İnanılmaz 41
  • Umut Verici! 27
  • Güldürdü 6
  • Korkutucu! 4
  • İğrenç! 3
  • Üzücü! 2
  • Grrr... *@$# 2
Kaynaklar ve İleri Okuma
  1. Çeviri Kaynağı: BBC | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:47:13 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/50

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Eşey
Genler
Evrim Ağacı Duyurusu
Yeşil
Asteroid
Beslenme Bilimi
Kalıtım
Sendrom
Kanser
Dağılım
Ağrı
Nöronlar
Deniz
Sars
Ara Tür
Renk
Embriyo
Tür
Periyodik Tablo
Hukuk
Ortak Ata
Carl Sagan
Evrimsel Tarih
Hayatta Kalma
Kanser Tedavisi
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
C. Baraniuk, et al. Evrimin Gerçek Olduğunu Nasıl ve Nereden Biliyoruz?. (25 Nisan 2011). Alındığı Tarih: 21 Kasım 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/50
Baraniuk, C., Zaloğlu, O., Bakırcı, Ç. M. (2011, April 25). Evrimin Gerçek Olduğunu Nasıl ve Nereden Biliyoruz?. Evrim Ağacı. Retrieved November 21, 2024. from https://evrimagaci.org/s/50
C. Baraniuk, et al. “Evrimin Gerçek Olduğunu Nasıl ve Nereden Biliyoruz?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Translated by Ozan Zaloğlu, Evrim Ağacı, 25 Apr. 2011, https://evrimagaci.org/s/50.
Baraniuk, Chris. Zaloğlu, Ozan. Bakırcı, Çağrı Mert. “Evrimin Gerçek Olduğunu Nasıl ve Nereden Biliyoruz?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Translated by Ozan Zaloğlu. Evrim Ağacı, April 25, 2011. https://evrimagaci.org/s/50.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close