Kuşları Kurtarmak İçin Sivrisineklere Doğum Kontrolü: Hawaii'de Yenilikçi Koruma Mücadelesi
Hawaii, Amerika Birleşik Devletleri'nin bir eyaletidir ve Pasifik Okyanusu'nda yer alan bir takımadadır. Toplamda 137 adadan oluşur ancak en önemli ve yerleşim olanlar sekiz büyük adadır. Bunları: Hawai'i (Büyük Ada), Maui, Oahu, Kauai, Molokai, Lanai, Niihau ve Kahoolawe şeklinde sıralamak mümkündür. Bu adalara özgü birçok canlı bulunmaktadır.[1]
Polinezyalılar ve daha sonra Avrupalılar tarafından gerçekleştirilen insan teması, bahsi geçen Hawaii Adaları biyoçeşitliliği üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Her iki grup da tarım yapma amacıyla veya bilmeden, yerli ormanları temizlemiş ve adalara yabancı türler getirmiştir. Bu durum, birçok endemik türün yok olmasına neden olmuştur. Mağaralarda, lav tüplerinde ve kum tepelerinde yapılan fosil keşifleri, adalarda bir zamanlar var olan çeşitli kuş türlerini ortaya çıkarmıştır. Bunlar arasında en meşhurları iki karga türü (Corvus impluviatus, Corvus hawaiiensis), uzun bacaklı baykuş (Grallistrix spp.) ve "moa-nalos" adı verilen dev uçamayan ördekler bulunmaktadır.
Polinezyalı yerleşimcilerin adaları keşfetmesinden bu yana yaklaşık 861 bitki türü, insanlar tarafından adalara getirilmiştir. Bu bitkiler arasında gölevez (Colocasia esculenta) ve ekmek meyvesi (Artocarpus altilis) gibi tarım ürünleri de bulunmaktadır. Ek olarak birçok farklı ve yerli olmayan hayvan da adanın ekosistemine yerleşmiştir.
Bugün Hawaii Adaları'nda kalan endemik bitki ve hayvan türlerinin pek çoğu tehlike altındadır. Hatta bazılarının kritik derecede tehlike altında olduğunu söylemek mümkündür. Bitki türleri ise özellikle risk altındadır, toplam 2.690 bitki türünden 946'sı yabancı olup yerli türlerden 800'ü tehlike altında listelenmiştir.
Hawaii Bal Kuşları
Tehlike altındaki canlılardan birkaçı da Hawaii'ye özgü olan Hawaii bal kuşları veya diğer adlarıyla Hawaii ispinozlarıdır (İng: Hawaiian honeycreeper). Taksonomik olarak gerçek ispinoz değillerdir ancak isimleri bu şekilde kalmıştır. Bu durum, katil balinaların aslında balina olmamasıyla benzerlik taşır.
Hawaii bal kuşları, yerli Hawaii bitkileriyle birlikte evrimleşmişlerdir ve adanın ekosisteminin sağlığını korumada kritik bir rol oynarlar. Bazı türleri, bitkilerin tozlaşmasına yardımcı olurken diğerleri ağaç kabuklarında yaşayan larva ve böcekleri avlayarak doğal dengenin korunmasına katkıda bulunur. Hawaii ispinozları, dünyadaki en çeşitli kuş gruplarından biri olarak kabul edilir. Tarih boyunca 50'den fazla farklı türü Hawaii'nin ormanlarında yaşamış, adanın dağlarından sahiline kadar olan bölgelerde şarkıları yankılanmıştır. Ancak bugün, yalnızca 17 tür hayatta kalmıştır ve bunlardan 15'i ana Hawaii adalarında bulunmaktadır.
Ne yazık ki bu türlerin büyük bir kısmı neslinin tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hawaii ispinozları üzerinde en büyük tehditlerden biri, aslında Hawaii'nin doğal türlerinden olmayan sivrisineklerdir. Sivrisinekler, adaya gemilerle taşınmış ve Hawaii kuşları için ölümcül olan kuş sıtması (İng: Avian malaria) gibi hastalıkları getirmiştir.[2] Hawaii'nin yerli kuşları, bu hastalıklara karşı doğal bir direnç geliştirememiştir ve bu nedenle popülasyonları büyük zarar görmüştür.
Kuş Sıtması Nedir?
Kuş sıtması, kuşların çeşitli dokularını ve kan hücrelerini enfekte eden bir hastalıktır ve Plasmodium cinsine ait 50'den fazla parazit türü tarafından neden olur. Sıtma parazitleri, yaşam döngülerini tamamlayabilmek için bir omurgasız vektöre (genellikle sivrisinek) ve bir omurgalı konakçıya ihtiyaç duyar.
Plasmodium'un vektörleri arasında Culex, Aedes ve Culiseta cinslerine ait sivrisinekler bulunur ve bu parazitler, 11 farklı kuş takımı içerisinde yer alan 400'den fazla kuş türünde enfeksiyon oluşturabilir ve yaşam döngülerini tamamlayabilir. Kuş sıtmasına neden olan bu parazit türleri; konakçı aralığı, coğrafi dağılım, vektör yetkinliği ve hastalık yapma yeteneği (patojenite) gibi özellikler bakımından farklılık gösterir. Parazitlerin vektörlerinin ve konakçı türlerinin bu kadar çeşitli ve sayıca fazla olması nedeniyle kuş sıtmasının yeni bölgelere yayılma potansiyeli yüksektir ve bu da yeni ekosistemlerde kuş türlerinin azalmasına ve hatta yok olmasına neden olabilir.
Kuş sıtmasının yaşam döngüsü, enfekte olmuş bir sivrisineğin bir kuşu sokmasıyla başlar. Bu sokma birlikte Plasmodium parazitinin sporozoit adı verilen aşaması kuşun vücuduna girer. Sporozoitler daha sonra kuşun karaciğer gibi organlarında bulunan hücrelere girer ve burada çoğalmaya başlarlar. Bu süreçte sporozoitler, farklı aşamalardan geçerek daha fazla parazit üretir. Sonunda, bu yeni parazitler kan dolaşımına geçer ve kuşun kırmızı kan hücrelerine saldırır. Bu aşamada, parazitler kan hücreleri içinde çoğalır ve enfeksiyonun yayılmasına neden olur.[3]
Kuşları Sıtmadan Korumak İçin Yenilikçi Strateji
2023 yılına gelindiğinde, Hawaii'nin yerli kuşlarından sekiz tanesi resmi olarak nesli tükenmiş olarak ilan edilmiştir. Kalan türlerin çoğu da bu kaderi paylaşma riski altındadır. Eğer sivrisineklerle ilgili acil önlemler alınmazsa geriye kalan kuş türlerinin de nesli tükenme tehlikesi çok yüksektir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Neyse ki bazı koruma çalışmaları ile bu yıkıcı durumu önlemek adına umut verici adımlar atılmaktadır. Hawaii'nin bu eşsiz kuşlarını kurtarma çabaları, bilim insanları ve doğa koruma uzmanları tarafından yürütülmektedir. Bu durumda daha önce denenmemiş yenilikçi bir stratejiyle sivrisineklerden kurtulmak hedeflenmektedir.
Bu strateji 2024 itibarıyla "Birds, Not Mosquitoes" projesi adı altında aktif olarak yürütülmektedir. Bu projede, sivrisinek popülasyonunu kontrol altına almak için "Uyumsuz Böcek Tekniği" (İng: Incompatible Insect Technique) adı verilen bir yöntem kullanılmaktadır.[4]
Bu doğal olarak bulunan bakteri, birçok böcek türüyle simbiyotik bir ilişki içinde yaşar, buna Hawaii'deki Culex sivrisinekleri de dahildir.
Doğada yaygın olarak bulunan bu bakteri, enfekte ettiği böceklerin üreme biyolojisinde belirgin değişiklikler yapar. Sivrisinekler özelinde bu süreci daha detaylı açıklarsak; Wolbachia bakterisi, enfekte ettiği erkek sivrisineklerin, Wolbachia'sız ya da farklı bir Wolbachia türüne sahip dişi sivrisineklerle çiftleştiğinde, yumurtaların döllenmesini engeller. Bu, üreme uyumsuzluğu olarak adlandırılan bir mekanizmadır. Erkek ve dişi sivrisinekler çiftleşse bile, yumurtalar gelişemez ve yeni sivrisinekler dünyaya gelmez. Bu durum, sivrisinek popülasyonlarının azalmasına neden olur.[5]
Laboratuvar ortamında bu bakteriyi taşıyan erkek sivrisinekler üretilir ve daha sonra doğaya salınır. Bu erkek sivrisinekler, kan emme yeteneğine sahip olmadıkları için insanları veya hayvanları sokmazlar. Doğaya bırakıldıklarında, yerel dişi sivrisineklerle çiftleşirler ve yukarıda bahsedilen üreme uyumsuzluğu mekanizması devreye girer. Bir nesil içinde, bu süreç sivrisinek popülasyonunda önemli bir düşüş sağlar. Bu yöntem, aslında sivrisinekler için bir tür doğum kontrol yöntemidir. Wolbachia bakterisi ile enfekte edilmiş erkek sivrisinekler, dişi sivrisineklerle çiftleşse bile döllenme gerçekleşmediğinden yeni sivrisinekler dünyaya gelmez. Bu sayede sivrisinek popülasyonu zamanla azalır, bu da hastalıkların yayılmasını önlemenin çevre dostu bir yolu olarak öne çıkar.
Yöntemin en büyük avantajı, çevreye zarar vermeden sivrisinek kaynaklı hastalıkların yayılmasını azaltabilmesidir. Wolbachia bakterisinin sadece böceklerde bulunması, çevresel riskleri minimumda tutar. Bu nedenle, Wolbachia'nın sivrisinek kontrolü için kullanılması, diğer yöntemlerle kıyaslandığında daha çevre dostu ve sürdürülebilir bir seçenek olarak öne çıkmaktadır.
Proje, Maui ve Kauai adalarında uygulanmakta olup ilerleyen dönemde Hawaii'nin diğer bölgelerine de yayılması planlanmaktadır.[6] Hawaii'nin yerel kuş türleri, özellikle kuş sıtması gibi hastalıklar nedeniyle büyük tehdit altında olduğundan, bu girişim hayati bir öneme sahiptir. Eyalet ve federal kurumlar, kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve yerel toplulukların desteği ile yürütülen bu proje, geniş çaplı bir işbirliğini temsil etmekte ve bu sayede önemli ilerlemeler kaydedilmektedir. Bu toplu çaba, yalnızca bilimsel bir girişim değil, aynı zamanda Hawaii'nin doğal mirasını koruma adına bir topluluk hareketidir.
Bazı topluluk üyeleri, projenin ekolojik dengeler üzerinde olumsuz etkileri olabileceğinden endişe duysa da bilim insanları ve doğa koruma uzmanları bu yenilikçi yaklaşımın Hawaii'nin eşsiz kuş türlerini kurtarmak için en iyi şans olduğuna inanmaktadır. Eğer bu proje başarılı olursa, Hawaii'nin ötesinde benzer ekolojik zorluklarla karşılaşan diğer bölgeler için de bir model oluşturabilir.
Sivrisinek Kontrolünde Kullanılan Diğer Yöntemler Nelerdir?
En yaygın kullanılan yöntemlerden biri, sivrisinek larvalarını ve yetişkin sivrisinekleri öldürmek için kimyasalların uygulanmasıdır. Bu kimyasallar, sulak alanlara veya sivrisineklerin üreme alanlarına uygulanabilir. Ancak bu yöntem çevreye ve diğer organizmalara zarar verebilir, bu yüzden dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır.
Onun haricinde çeşitli fiziksel yöntemler de tercih edilebilir. Örneğin elektrikli sivrisinek tuzakları ve UV ışıkları gibi cihazlar, sivrisinekleri çekip öldürmek için kullanılır. Bu tuzaklar, sivrisineklerin toplu olarak bulunduğu alanlarda kullanılabilir.
Öte yandan sivrisineklerin üreme alanları olan durgun su birikintilerinin boşaltılması veya temizlenmesi, sivrisinek popülasyonlarını azaltmak için etkili bir yöntemdir. Bataklıkların kurutulması gibi yöntemler, sivrisineklerin üreme alanlarını yok eder. Ancak sulak alanların yok edilmesi diğer canlılara da zarar verebilir.
CRISPR-Cas9 da yine sivrisinek popülasyonlarını kontrol altına almak için kullanılan/kullanılabilecek oldukça güçlü bir araçtır.[7] Bu sistem belirli genleri hedefleyerek DNA'da değişiklikler yapar. Sivrisineklerde bu teknoloji popülasyonun azalmasına yol açacak genetik değişiklikler oluşturmak için kullanılır. Örneğin, bu genetik düzenleme yöntemiyle, sivrisineklerin hayatta kalma yeteneklerini veya üreme başarılarını azaltan genler popülasyona yerleştirilebilir.[3]
Yöntem, sivrisineklerin zindeliğini azaltan (yani hayatta kalma veya üreme yeteneklerini olumsuz etkileyen) genetik değişiklikleri popülasyona yaymak için kullanılır. Bu süreç, genetik değişikliğin nesiller boyunca devam etmesine ve sonuç olarak sivrisinek popülasyonunun azalmasına neden olur.
- Dış Sitelerde Paylaş
Özellikle CRISPR sistemi, bu genetik değişiklikleri belirli bir bölgeye yönlendirebilir ve bu sayede belirli genetik modifikasyonlar bir popülasyonda hızla yayılabilir. Ayrıca bu sistem kendiliğinden sınırlı olacak şekilde tasarlanabilir. Örneğin, bazı CRISPR tabanlı sistemlerde, genetik olarak değiştirilmiş bir erkek sivrisineğin vahşi bir dişi sivrisinekle çiftleşmesi durumunda, dişi yavruların hayatta kalması engellenir. Bu da popülasyonun zamanla azalmasını sağlar.
Ancak, bu tür genetik müdahalelerin güvenli bir şekilde kullanılabilmesi için bazı düzenleyici önlemler ve güvenlik tedbirleri geliştirilmelidir. Örneğin, bu genetik değişikliklerin istenmeyen ekolojik etkileri olabileceğinden bu teknolojinin kullanımı öncesinde kapsamlı testler ve incelemeler gerekmektedir.
Sonuç
Biyoçeşitliliği korumak, insanlığın kendi geleceğini korumak kadar hayati bir öneme sahiptir. Gezegenimizdeki ekosistemlerin dengesi, yaşamın sürdürülebilirliği ve birçok ekonomik faaliyet doğrudan biyoçeşitliliğe bağlıdır. Bu nedenle biyolojik çeşitliliği koruma alanında birçok yenilikçi çalışma yürütülmektedir. Belki de en dikkat çekici ve iddialı çalışmaların başında türdiriltimi gelmektedir. Türdiriltimi, nesli tükenmiş türlerin yeniden oluşturulmasını hedefleyen bilimsel bir girişimdir.
Ancak, biyoçeşitlilik krizi büyüdükçe bu alanda daha çeşitli ve yenilikçi çözümler geliştirilmektedir. Örneğin, hayvanların korunmasında uydu teknolojileri ve yapay zeka kullanımı gibi yöntemler büyük bir hızla yaygınlaşmaktadır. Kaçak avcılık gibi sorunlarla başa çıkmak için gergedan boynuzlarına radyoaktif izotoplar yerleştirilerek avcılardan korunmaları sağlanmaktadır. Tüm bu yenilikçi yaklaşımlar, dünyadaki ekosistemlerin sağlığını koruma ve insanlık için sürdürülebilir bir gelecek sağlama amacına hizmet etmektedir.
Bu alanda yürütülen araştırmalar, gelecekte nesli tehlike altında olan türlerin korunmasında devrim niteliğinde bir rol oynayabilir. Aynı zamanda, doğanın iyileştirilmesi ve geçmişte insan faaliyetleri nedeniyle kaybolmuş ekolojik dengelerin yeniden sağlanması için de bir kapı aralayabilir ve aralamalıdır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 4
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ J. P. M. Swenson, et al. Hawaii | History, Map, Flag, & Facts. (14 Ağustos 2024). Alındığı Tarih: 18 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. Weston. Millions Of Mosquitoes Released In Hawaii To Save Rare Birds From Extinction. (21 Haziran 2024). Alındığı Tarih: 18 Ağustos 2024. Alındığı Yer: the Guardian | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b A. M. Paez, et al. (2022). Management Of Avian Malaria In Populations Of High Conservation Concern. Parasites & Vectors, sf: 1-6. doi: 10.1186/s13071-022-05327-2. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Birds Not Mosquitoes. The Incompatible Insect Technique (Iit). Alındığı Tarih: 19 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Birds Not Mosquitoes | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Utarini, et al. (2021). Efficacy Of Wolbachia-Infected Mosquito Deployments For Thecontrol Of Dengue. The New England Journal of Medicine, sf: 2177. doi: 10.1056/NEJMoa2030243. | Arşiv Bağlantısı
- ^ The Maui News. Mosquito Control Project Could Curb Population By 90% Or More. (13 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 19 Ağustos 2024. Alındığı Yer: The Maui News | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. Wang, et al. (2021). Combating Mosquito-Borne Diseases Using Genetic Control Technologies. Nature Communications, sf: 1-12. doi: 10.1038/s41467-021-24654-z. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 15:53:36 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18306
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.