Kültürel Evrim, Kültürel Çekiciler ve Memler: Mem ve Memetik Nedir? "Mem" Sözcüğünün Kökeni Nedir?
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
İnternetin her eve, her cebe girmesiyle birlikte çok sayıda yepyeni deyim, sözcük, kültür parçası, fikir, dans, müzik, video ve benzeri ürün toplumu adeta bombardıman altında tutmaktadır. Günümüzde yeni meşhur olan şeylerin neredeyse tamamı, internet sayesinde meşhur olabilmektedir. Harlem Shake dansı, Frozen şarkı coverları, Gangnam Style, Buz Kovası Mücadelesi, film kesitlerinin üzerine komik laflar yazarak paylaşılan fotoğraflar ve daha nicesi... Bunların hepsi birbirinden çok farklı alanlarda meşhur olsalar da, hepsinin tek bir ortak noktası vardır: internet onları popüler yapmıştır. Bunların bir kısmı toplumda kendine yer edip haftalarca, aylarca hatta bazen yıllarca varlığını sürdürür. Bazı diğerleri ise, kısa bir süre birkaç günde sönüp yok olur. Şubat 2015'in sonunda 1-2 günlüğüne tüm Dünya çapında meşhur olup yok olan "mavi-siyah elbise", bunun örneklerinden birisidir. Bunların bir diğer ortak özelliği ise, hepsinin birer "mem" olmasıdır. İyi ama, mem nedir?
1976 yılında İngiliz evrimsel biyolog Richard Dawkins, Bencil Gen isimli kitabında bir fikir ileri sürmüştür: Ya fikirler de, tıpkı organizmalar gibi, çoğalıp, mutasyon yoluyla farklılaşıp, evrimsel bir süreçten geçiyorsa? Tıpkı organizmaların bulundukları yaşam alanlarına adapte olmaları ve o çevreyle birlikte evrimleşmeleri gibi, ya fikirler de içerisinde bulundukları toplumda ayakta kalmaya çalışıyor ve onlarla birlikte evrimleşiyorsa?
Mem kelimesinin mucidi Richard Dawkins olsa bile, "memetik" (mem bilimi) oldukça eskilere, 1844 yılında Max Stirner'ın "Ego ve Kendisi" isimli kitabına kadar gider. Burada da benzer kavramların kültürlerde bulunduğu ve bireyler arasında aktarılıp geliştiği ileri sürülür. Stirner, örnek olarak milliyetçiliği ve dini verir. Bunlar, günümüzde de memlerin en güzel örnekleri olarak karşımıza çıkarlar. Geçmiş bir zamanda, belirli toplumlarda, belirli etkiler altında yaratılan bu inanç, düşünce ve davranışlar, günümüze kadar aktarılmış ve günümüze kadar evrimleşmiştir. Bu sebeple insanlık tarihinde yüz milyonlarca farklı din ve Tanrı, bir o kadar farklı siyasi görüş, vb. bulunmaktadır. Bunlar ebeveynden yavruya, kulaktan kulağa aktarılan bilgi türleridir ve her yeni nesilde, tıpkı genler ve bireyler gibi evrimleşmekte; başarısız olanlar (örneğin Antik Yunan Tanrıları) seçilim etkisi altında elenmekte, en güçlü olanlar ve dönem insanlarının ihtiyaçlarına en çok cevap veren düşünüşler ise varlığını sürdürmektedir (örneğin Tanrı, kapitalizm, sosyalizm, vb.).
Konuyla ilgili pek çok benzer düşünce, farklı bilim adamlarınca ileri sürülmüştür. Tek tek her birini izah etmeye gerek yok ancak başlıcaları Richard Semon, Luigi Luca Cavalli-Sforza, Marcus Feldman, Malcolm Gladwell, Aaron Lynch, Daniel Dennett, Richard Brodie ve Richard Dawkins gibi bilim insanlarıdır. Dawkins zamanına kadar geliştirilen bu konsept, Dawkins tarafından zirveye çıkarılmış ve tekrar meşhur edilmiştir.
Memler ve Kültürel Evrim
Kültürümüzü ve toplumumuzu bir düşünün. Gerçekten de her türlü fikir, birilerinin beyninde doğduktan sonra topluma yayılır, yani çoğalır. Bu yayılma sırasında ufak tefek değişimlere uğrar; yani mutasyonlar meydana gelir. Bu mutant fikirlerden bazıları, kendisini oluşturan öncül fikirlerden daha da başarılıdır. Bu başarı, toplum içerisinde kendine yer etme ve sürerliliği sağlama çerçevesinde değerlendirilir. Daha çok yer edinenler, daha başarılıdır. Daha başarılı fikirler, toplumda daha uzun varlığını sürdürür. Toplumda daha uzun varlığını sürdüren fikirler, daha fazla yayılma imkanı bulur ve kendilerinin kopyalarını üretir. Bu sırada mutasyonlar meydana gelir, fikir her seferinde birazcık farklılaşır, topluma en uyumlular "hayatta kalır", tekrar "ürerler" ve bu sürekli böyle devam eder. Bu, adeta kültürün evrimidir. Bu, "kültürel evrim"dir.
Dawkins'in araştırmaları büyük oranda genetik odaklıdır. İddiasının temelinde, yaşamın tamamının özünün üremeye dayalı olduğu fikri yatar. Yaşam birimleri olan genler, ne pahasına olursa olsun üremeyi ve çoğalmayı hedeflerler. Bunu bilinçsiz olarak yaparlar; ancak yine de yaparlar. Ona ve bazı diğer bilim insanlarına göre organizmalar (örneğin biz insanlar), genlerin kendilerini kopyalayabilmek için kullandıkları araçlardır. Tıpkı çeşitli arazilerde hayatta kalabilmek için farklı tür araçlara ihtiyacımız olması gibi (denizde gemiler, arazide ATV'ler gibi), genler de evrimsel süreçte farklı çevrelerde hayatta kalabilmek için sürekli seçilim baskısı altında kalmış, en uyumlular seçilmiş, bu uyumluların özelliklerinden ötürü canlılar da kademeli olarak ve sürekli değişmiştir. Bu, Evrim Teorisi dahilindeki Bencil Gen Teorisi isimli bir alandır.
Fikirlerin de benzer bir şekilde "konaklarını" (o fikri barındıranları) yönetmesi, onlarla birlikte değişmesi, beyinden beyne sıçraması, bu bakımdan genlerimizin yaptığına büyük oranda benzemektedir. İşte bu hayatta kalma mücadelesi veren fikirler (ve genel olarak "şey"ler), gen değil de, "mem" olarak isimlendirilir. Bu, kültürün evriminin ilk defa bu kadar kapsamlı ve net olarak evrimsel temelde tanımlanmış halidir.
Memler, genlerin aksine hayatta kalmak için kimyasal bir ortama ihtiyaç duymazlar. Basitçe, birilerinin beyninde doğarlar, sonrasında bir bireyden diğerine iletişim araçlarını kullanarak sıçrarlar, yayılırlar ve değişmeye başlarlar. Bu sırada, dikkat çekmek için mücadele ederler. Bu mücadele, illa "bayat" bir mücadele olmak zorunda değildir (örneğin belli bir sanatçının popüler olmak için zorlama bir klip çekmesi gibi). Yeni bir tasarım (örneğin Tesla Motors'un ürettiği tam elektrikli araçlar), yeni bir fikir (SpaceX'in tekrar tekrar kullanılabilir şekilde bizi uzaya çıkarabilecek roketler inşa etme hayali) ve hatta bilimsel teorilerin (örneğin Evrim Teorisi) var olmak için verdikleri mücadele de bunun örneğidir.
Fikirlerin bazıları, diğerlerine göre daha başarılıdır. Bu kıyaslamayı her zaman yapmak kolay olmayabilir. Örneğin, bir futbol takımıyla ilgili bir fikir ile, bir kimya teorisini birbirine başarı açısından kıyaslayamayabilirsiniz. Ancak bu, biyolojide de böyledir: Bir çıtanın başarısı ile deniz anasının başarısını doğrudan kıyaslamak mümkün değildir. Bu nedenle evrimsel biyologlar, hayatta kalarak bugüne kadar ulaşabilmiş her türü, hemen hemen eşit miktarda başarılı türler olarak görürler. Memler de böyledir: bazı fikirler, gerek içlerinde taşıdıkları doğruluk miktarı, gerek bulaşıcılık miktarı, gerekse de özel durumlara uyum sağlayabilme becerileri sayesinde toplumda diğerlerine göre daha fazla tutunurlar. Dikkat edilmesi gereken şey, "doğru bilgi"nin "başarılı bilgi" olmak zorunda olmayışıdır. Hatta çok sefer yalanlar, doğrulara göre toplumlarda daha fazla yer edinirler; çünkü genellikle yalanlar, insanların "duymak istedikleri" şeylerden oluşurlar. Bu da, yalan temelli fikirlerin daha adaptif ve güçlü olmasını sağlar. Bu da, onların evrimsel başarısıdır.
İşte Dawkins, tüm bunları ve çok daha fazlasını anlatmak için, bir sözcüğe ihtiyaç duyuyordu. Öncelikle mimime sözcüğünü kullanmayı düşündü. Bu, Yunancada "çoğalmış/üremiş olan şey" anlamına gelir. Kitabında, şöyle yazıyor:
Umarım benim klasikçi arkadaşlarım bu sözcüğü kısalttığım için beni affedebilirler. Ben, 'mimime' yerine, 'mem' diyorum. Eğer bir teselli aranıyorsa, bu yeni sözcüğün Fransızcada hafıza anlamına gelen 'même' ile benzer olduğu düşünülebilir.
Bu kısaltmanın nedeni, tek heceli bir sözcüğün hem akılda kalıcılık, hem de "gen" sözcüğüne benzemesinden ötürü daha uyumlu olacağını düşünmesiydi. Bir nevi, bu sözcüğün türeyişi bile, kültürel (memetik) evrimin bir ürünü olarak doğdu: daha yüksek akılda kalıcılık ve daha kolay yayılma potansiyeli...
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Elbette Dawkins, "mem" kavramını ve memetik evrimin detaylarını ileri sürerken, sadece günümüzde internet üzerinden yayılan komik fotoğrafları kastetmiyordu. Ancak bu fotoğraflar, kullanışlı olmaları, internet akımlarının önemli bir parçası olmaları ve insanlar tarafından beğenilmeleri bakımından memlerin harika birer örnekleridir. Her ne kadar memetik evrime karşı çıkan birçok bilim insanı olduysa da, toplumun ve kültürün modern evrimi bakımından birçok noktayı açıklayıcı ve aydınlatıcı bir özellikte olma potansiyeline sahip olduğu aşikardır.
Kültürel Anlamda Cazip Ögeler: Kültürel Çekiciler
"Mem" kelimesinin başarısı, mem fikrinin ta kendisinin bir ispatıdır; öyle ki bu kelime milyarlarca kez kullanılmıştır ve halen kullanılmaya devam etmektedir. Ancak bu kelime kullanılmaya devam edildiği sürece tekrar edilen şey, gerçekten "mem fikri" midir?
Fransız sosyal ve bilişsel bilimci ve filozof Dan Sperber'e göre, hayır. "Memetikçiler" tarafından geliştirilen çok sayıda farklı "mem" tanımı olmasının yanı sıra, bu kelimeyi kullanan çoğu kişinin bir "mem"in aslında ne olduğu hakkında net bir bilgisi yoktur. Bu terim, her seferinde durumla alakalı ama sınırları net olarak tanımlanmamış bir anlamda kullanılmaktadır. Bütün bu anlamlar birbiriyle örtüşmektedir, ancak bunlar, birbirlerinin tekrarı değillerdir. Bu açıdan bakarsak, "mem" kelimesinin aksine, memetiğin kalbinde yatan "mem fikri", aslında iyi bir mem örneği olmayabilir!
"Mem fikri" ile ilgili bu sorun, çözülmesi gereken genel bir gizeme işaret etmektedir: Kültürler, fikirler, normlar, masallar, yemek tarifleri, danslar, ritüeller, araçlar, uygulamalar ve benzeri, tekrar tekrar üretilen ögeler içerirler. Kendi içlerindeki çeşitliliklere rağmen, İrlanda yahnisinin bir İrlanda yahnisi olması, Kırmızı Başlıklı Kız'ın Kırmızı Başlıklı Kız olması ve sambanın samba olması gibi, bu ögeler toplumsal alan ve zaman üzerinde özbenzeş, yani kendine benzer şekilde kalmaya devam etmektedirler.
Kültürdeki bu istikrarı makro seviyede açıklamanın en net yolu, bireylerarası aktarımda, yani mikro seviyede sadakatin olduğunu varsaymaktır. Kırmızı Başlıklı Kız, özüne sadık şekilde tekrarlanmış olmalı ki yüzlerce yıllık sözlü aktarım boyunca özbenzeşliğini, yani kendine benzerliğini korumayı başarmıştır. Aksi takdirde hikaye, bin bir şekilde, ordan oraya sürüklenirdi ve öykünün kendisi kumun üzerindeki bir su damlası gibi yok olup giderdi.
Yani makro istikrar mikro sadakat demektir, değil mi? Aslına bakarsanız, her zaman değil. Yazılı basım veya internet yönlendirmesi gibi sıkı kopyalama tekniklerini kullananları bir kenara bırakarak, aktarımın mikro süreçlerini incelediğimizde, makro istikrarı sağladığını gördüğümüz şey, modelin korunması ile vericinin kapasitesi ve çıkarlarına uygun bir versiyonun oluşturulmasının bir karışımı olduğudur. Bir versiyondan sonrakine değişiklikler küçük olabilir; ancak nüfus ölçeğinde gerçekleştiğinde, bunların kümülatif etkileri, kültürel öğelerin istikrarı ile uyuşmalıdır. Ancak beklenenin aksine, uyuşmazlar.
İşte bahsettiğimiz bulmaca da burada karşımıza çıkmaktadır. Eğer istikrarı açıklayan şey aslına sadakat değilse, nedir?
"Kültür parçacıklarının" veya bu kavramı biraz daha seyreltmek istersek, "memlerin", kendine benzerliklerini sürdürebilmelerinin nedeni tekrar tekrar kopyalanmaları değildir. Bunu yapabilmelerinin nedeni, sürekli tekrarlanan aktarımlarındaki hemen hemen bütün dönümlerinde meydana gelen çeşitliliklerin, başlangıç modelinden her yönüyle uzaklaşarak "rastgele yürüyüş" ile sonuçlanma eğilimlerinden ziyade, kültürel atraktörlerin çekimine kapılma eğiliminde olmalarıdır.
Kırmızı Başlıklı Kız'ı kurdun çocuğu yediği bir son ile bitirmek, hatırlaması daha kolay bir hikaye yaratırdı; ancak bir "Mutlu Son", çok güçlü bir kültürel çekicidir. Yalnızca kurdun yemeğiyle sonlanan hikayeyi duymuş bir kişi, tahminimce ya hikayeyi asla anlatmaz (ki bu bir negatif seçilimdir) ya da hikayeye mutlu bir son yaratarak onu değiştirir. İşte bu, bir atraksiyon, yani çekiciliktir. Kırmızı Başlıklı Kız, baştan beri aslına sadık kalınmış bir şekilde çoğaltıldığı için değil, bütün alternatiflerinde var olan çeşitliliklerinin diğer çeşitliliklerin etkisini yok etme eğiliminde olması sebebiyle kültürel olarak istikrarlı bir şekilde kalmayı başarmıştır.
Kültürel çekiciler neden var olmalıdırlar? Çünkü bizim akıllarımızda, vücutlarımızda ve çevremizde fikirleri ve davranışları yorumlama ve yeniden üretme şeklimizi etkileyen önyargı faktörleri vardır. Burada, yeniden üretmeden kasıt, çoğunlukla alışılagelmiş kopyalama mantığını kullanarak yeniden üretmek değil, aynı türden yeni bir simge yaratmamızdır. Bu önyargı faktörleri bir toplumda paylaşıldığı zaman, kültürel çekiciler ortaya çıkar. İşte birkaç basit örnek:
Yuvarlanmış sayılar, kültürel çekicilerdir; hatırlanmaları daha kolaydır ve magnitüdler (büyüklükler) için daha uygun semboller sağlarlar. Bu nedenle yirminci evlilik yıl dönümlerini, dergilerin yüzüncü nüshalarını, bir plağın satılan bir milyonuncu kopyasını vb. kutlarız. Bu, dolayısıyla, yuvarlanmış sayıların hemen aşağısında fiyatlar için özel bir kültürel çekici yaratır: Mağazalarda 10₺ yerine 9.99₺, 10,000₺ yerine 9,990₺ görürsünüz, böylece daha yüksek ve akılda kalıcı bir meblağdan kaçınılmış olur.
Tekniklerin ve eserlerin yayılımında, yeterlilik güçlü bir kültürel çekicidir. Büyüklerinden, nasıl ok ve yay yapılıp kullanılacağını öğrenen Paleolitik çağ avcıları, yaşlılarını taklit ederlerken ok atmada mümkün olduğunca iyi olmaktan daha fazlasını amaçlamıyorlardı. Yetkin olmanın çok da fazla farklı yolu olmadığı bir zamandaki bu yeterlilik çekiciliği, çeşitli teknik geleneklerin kültürel istikrarını (ve de tarihi dönüşümlerini), aslına sadık kopyalamadan çok daha fazla açıklamaktadır.
Prensipte insanların hayal edebileceği doğaüstü varlıkların çeşitliliğinin bir sınırı olmaması gerekmektedir. Ancak Pascal Boyer'in iddia ettiği gibi, insan dinlerinde böyle varlıkların yalnızca kısıtlı bir repertuvarından faydalanılmaktadır: hayaletler, tanrılar, ataların ruhları, ejderhalar vb. Bu hayali varlıkların tamamının ortak iki özelliği vardır: Bir yandan, bunların hepsi yaşayan varlıklar hakkındaki bazı başlıca mantıksal beklentileri ihlal ederler: fanilik beklentisi, birine ya da tek bir türe ait olma beklentisi, kişinin bilgiye erişiminde sınırlı olma beklentisi vb. Diğer bir yandan, bütün diğer mantıksal beklentileri karşılarlar ve bu yüzden doğaüstülüklerine rağmen, oldukça tahmin edilebilirlerdir. Neden böyle olması gerekmektedir? Çünkü Boyer'in tabiriyle "minimal olarak mantık dışı" olmak, "ilişkili gizemlere" yol açar ve bu bir kültürel çekicidir. Bundan daha az veya fazla mantık dışı olan hayali varlıklar, ya unutulurlar ya da bu çekici doğrultusunda dönüştürülürler.
Peki "mem" meminin etkisine kapıldığı çekici hangisidir? Mem fikri veya daha ziyade onun önemsizleştirilmiş versiyonlarının bir grubu, tekrar tekrar özüne sadık şekilde kopyalandığı için, çağdaş kültürün olağanüstü bir parçası haline gelmemiştir. Bunun nedeni, konuşmamızın çoğunlukla, kültürün gitgide, özellikle kitle iletişim ve internet çağında daha fazla ortaya çıkan çok başarılı parçaları etrafında şekillenmesi ve içinde yaşadığımız dünyayı kavrayışımızla gerçekten oldukça ilişkili olmasıdır. Bunların ne olduğunu ve nasıl ortaya çıktıklarını iyi anlamadığımız zamanlarda bile – hatta, muhtemelen, özellikle böyle zamanlarda – ilgimizi çekmektedirler. "Mem"in anlamı, bu çarpıcı ve şaşırtıcı nesnelere işaret edebilmesi için Dawkins'in sarih bilimsel fikrinden bir araca/vesileye sürüklenmiştir.
Memetik Bilim midir, Sahtebilim midir?
Bir bilim olarak memetik, 1990'larda doğmuştur ve memleri evrimsel modeller dahilinde incelemeyi hedefler. Günümüzdeki nöro-görüntüleme teknikleri sayesinde, konuyla ilgili deneysel araştırmalar yapmak mümkün olabilmektedir; bu sebeple yavaş yavaş yerleşmekte olan ancak hala resmi bir bilim dalı olmaktan uzak bir alandır. Bu sebeple, Türkiye'de de bu alanda henüz somut bir çalışma yürütülmemektedir ve hiçbir üniversitede eğitimi verilmemektedir. Zira konu, henüz ders kitaplarında da yer almamaktadır.
Memetik Dergisi isimli bir bilimsel makale dergisi, 1997-2005 yılları arasında elektronik olarak yayınlanmıştır. Ancak daha sonra dergiyi çıkaranların el değiştirmesiyle yayın hayatı sona ermiştir.
Günümüzde, konunun terminolojisi ve kapsamı geliştirilmekte ve bazı üniversitelerde konuyla ilgili araştırmalar yürütülmektedir. Konu, bilimsel olarak oldukça sağlam gözükmektedir ve kısa bir süre sonra gerçek ve resmi bir bilim dalı olarak bilim dünyasında yer alacağı şüphesize yakındır. Elbette ki memetiğin de pek çok eleştiricisi ve karşıtı vardır. Örneğin Luis Benitez-Bribiesca isimli bir bilim insanı memleri ve memetiği "sahte-bilimsel dogma" (pseudoscientific dogma) olarak tanımlamakta ve evrimsel biyolojinin diğer bilimlerle karıştırılmaya çalışıldığını ileri sürmektedir. Mary Midgley isimli bir diğer bilim insanı ise, toplumun bu şekilde tekil ve sınırlı kavramlarla genellenemeyeceğini ve gözlemlenemeyeceğini ileri sürmektedir. Diğer bir karşıtlık sebebi ise, memlerin doğrudan "düşünce" demek olduğunu iddia etmesi ve bizim üzerimizde bir "düşünce"den farklı olarak ne tip etkileri olduğunun bilinmediğini, memlerin kendisinin de bir mem olduğunu (yukarıda da belirtmiştik) ve bu sebeple de kendi kuyruğunu ısıran bir yılan gibi bizi çıkmaza soktuğunu düşünmesidir.
Kısacası, bu bilim dalının hala alması gereken belli bir yol vardır. Ancak bazı kavramları oldukça iyi açıklaması sebebiyle, gitgide güçlendiği de bir gerçektir. Ne var ki bilim, karşılıklı fikirlerin sürekli çatıştığı ve hep daha iyi fikirlerin bu sayede geliştiği (diyalektik) bir bilgi türü olduğundan, memlerin hayatımızda yer bulup bulmayacağı, gelecekte daha net bir şekilde ortaya, yine bilim insanları ve onların özverili çabaları sayesinde konulacaktır.
Bir Araştırma Programı Olarak Memetik
Bir bilim felsefecisi olan İmre Lakatos, bilimin en küçük yapıtaşının "araştırma programları" olduğunu söylemiştir. Araştırma programlarının da üç bileşeni vardır: Katı Çekirdek (İng: "Hard Core"), Koruyucu Kuşak (İng: "Protective Belt"), Pozitif ve Negatif Problem Çözme Teknikleri (İng: "Positive and Negative Heuristic").
Katı Çekirdek, araştırma programlarındaki temel yasa ve ilkelere verilen isimdir. Memetik için insanın evrimsel açıdan incelenebileceği görüşü, katı çekirdeğinin bir elemanıdır.
Koruyucu Kuşak, yardımcı hipotezler veya katı çekirdekten olgusal sonuçlar çıkarmak için gerekli hipotezlere verilen isimdir. Memetik alanı içerisinde yapılan neredeyse tüm araştırmalar buraya girer; Koruyucu Kuşak, katı çekirdeği koruyan bölümdür, onu güçlendirir ve temellendirir.
Pozitif ve Negatif Problem Çözme Teknikleri ise anlatılması daha zor olan bölümüdür araştırma programlarının. Negatif problem çözme teknikleri için kısaca, bir araştırma programında sonuç ne olursa olsun değişmemesi gereken bölümleri belirleyen teknikler, denebilir. Bu tekniklerin amacı daha çok katı çekirdeği korumak ve "bağlam dışına çıkmamaktır."
Pozitif problem çözme teknikleri ise araştırma programındaki koruyucu kuşağın "ad hoc" olmayacak şekilde değiştirilebileceğini söyler. "Ad hoc" -basit tabiriyle- "zorlama varsayım" (halk ağzı) veya "amaca mahsus varsayım" (daha ince ağız) demektir. Bir hipotezin "ad hoc" olmaması şu anlama gelir:
Eğer katı çekirdeğe koruyucu kuşak hipotezler ekleyerek ortaya çıkardığımız model yanlış bir öndeyide bulunduysa, koruyucu kuşak hipotezlerinde yaptığımız değişiklik sonucu elde edilen yeni modelin daha önceki modelden daha çok yanlışlanabilir olması gerekir.
Memetiğe bir "araştırma programı" gözüyle baktığımızda, onu bir safsata veya militanca kabul edilen mutlak doğruya ulaşmış bir dal olarak görmeyiz/göremeyiz. O bir araştırma programıdır ve bilim dalı olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor; sadece kuruluşunun kısa süre önce olmasından dolayı henüz göze çarpar bir durum gözlenemiyor.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 29
- 14
- 14
- 11
- 8
- 5
- 3
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- J. Scarbrough. Where Does The Word 'Meme' Come From?. (1 Temmuz 2017). Alındığı Tarih: 8 Ekim 2019. Alındığı Yer: Mental Floss | Arşiv Bağlantısı
- R. Dawkins. (1976). The Selfish Gene. ISBN: 0-19-286092-5. Yayınevi: Oxford University Press.
- O. Solon. Richard Dawkins On The Internet's Hijacking Of The Word 'Meme'. (20 Haziran 2013). Alındığı Tarih: 8 Ekim 2019. Alındığı Yer: Wired | Arşiv Bağlantısı
- D. Sperber. What Scientific Concept Would Improve Everybody's Cognitive Toolkit?. (1 Ocak 2011). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2021. Alındığı Yer: Edge | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/12/2024 14:13:51 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3353
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.