Kötü Hava Koşulları İnsanların Sosyal Medyada Daha Aktif Olmasına Neden Oluyor!

Yılbaşı gecesi gibi günlerde insanların en yeni anılarını paylaşmak için sosyal medyaya akın edecektir. Ancak yeni bir araştırma, dondurucu soğuklar veya yoğun kar yağışı gibi sert hava koşullarının ve aşırı sıcakların da insanları sosyal medyada daha aktif olmaya itebildiğini ortaya koyuyor.

Psychological Science dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmada araştırmacılar sosyal medya kullanımının meteorolojik koşullara göre nasıl değiştiğini incelediler. Araştırma, çevresel koşulların sosyal medyadaki davranışları nasıl etkileyebileceğini daha iyi anlamamızı sağlıyor.^[1] Çalışmanın yazarlarından ve Laureate Beyin Araştırma Enstitüsü'nde hesaplamalı davranış bilimci olan Nick Obradovich, şöyle anlatıyor:

Sosyal medyanın neye sebep olduğu ve neyi etkilediği üzerine çok fazla bilimsel çalışma yapmış olmamıza rağmen sosyal medyanın ne kadar kullanıldığını önceleyen pek fazla çalışma yapmamış olmamız beni gerçekten şaşırtıyor.

Havanın sosyal medya aktivitesini nasıl etkilediğini araştırmaya iten ipucu, Obradovich'in önceki araştırmalarından geliyor. Obradovich'in 2018'de yayımlanan bir çalışması, kötü hava koşullarının sosyal medya gönderilerindeki olumlu duygu ifadelerini azalttığını ortaya koymuştu.^[2] Araştırmaya göre, bu tür durumlarda kullanıcılar platformlara daha çok olumsuz deneyimlerini paylaşmak için giriyordu. Benzer şekilde başka bir çalışma da doğal afetler sırasında sosyal medyanın bir bilgi ve dayanışma ağı olarak kullanımının arttığını gösteriyor.^[3] Yeni çalışmanın baş yazarı Columbia Üniversitesi'nde davranışsal veri bilimi alanında yardımcı doçent olan Kelton Minor, şöyle anlatıyor:

Meteorolojik koşulların davranışları nasıl etkilediğine yönelik araştırmalar giderek artıyor. Fakat insanların genel anlamda sosyal medyaya katılımı söz konusu olduğunda yaşadığımız ortamların ve dışardaki hava koşullarının modern yaşamın bu parçasını nasıl etkilediğine dair çok az bulgu vardı.

Yeni çalışmada Minor, Obradovich ve ekip, 2009–2016 yılları arasında Facebook ve Twitter’da yapılan 3,5 milyardan fazla paylaşımı inceledi. Amaçları paylaşım sayısının paylaşımların yapıldığı konum, zaman ve sıcaklık ve yağış gibi hava koşullarına göre nasıl dalgalandığını görmekti. Minor, şöyle anlatıyor:

Bu doğal deneyin en güçlü yanı, belirli bir konum ve zaman için hava koşullarının zamanlamasının neredeyse rastgele olması. Bu da sadece ilişkileri görmekle kalmayıp aynı zamanda nedensel etkileri de anlamamızı sağlıyor. çıkarımı yapma imkânı sunuyor.

Yazarlar ilişkiyi incelediklerinde hem Facebook hem de Twitter'da insanların davranışının benzer bir desen izlediğini gördü. Sıcaklıklar düştüğünde veya hava ortalamadan daha sıcak olduğunda sosyal medya aktivitesi artıyor, U şeklinde bir eğri oluşturuyordu. Minor, Boston'da sıcaklıklar donma noktasının altındayken sosyal medya aktivitesi %4,5 artığını gördüklerini, bu artışın Boston Maratonu gibi önemli bir etkinlik sırasında görülen artıştan daha yüksek bir artış olduğunu belirtiyor.

İlginç bir şekilde dışarıda hava sıcak olduğunda sosyal medya aktivitesi artsa da artış düşük sıcaklık ve yüksek yağışın olduğu soğuk ve karlı havalarda daha da belirgindi. Bu koşullarda paylaşım sayısı New York’taki Yılbaşı Gecesi gibi sosyal etkinliklerin bile üç katı düzeyine kadar çıkıyordu. Minor, şöyle ekliyor:

Bu durumlarda insanların sosyal mecralarda aktif olma oranında devasa bir artış var. Bu da hava koşulları kötüleştiğinde çevresel faktörlerin insanları bu dijital alanlara yönlendirdiğini gösteriyor.

Obradovich'e bu bulgunun şaşırtıcı olmadığını çünkü hava kötüleştiğinde insanların evde kalıp telefonlarına sarılma olasılığının daha yüksek olacağını söylüyor. Ancak bu, bulgunun önemsiz olduğu anlamına da gelmiyor. İnsanların sosyal medyadaki davranışlarını anlamak, sosyal ve psikolojik sağlığı daha iyi kavramayı sağlıyor.

Birçok sosyal medya araştırmacısı, dijital sosyal aktivitelerimizin aile ve arkadaşlarla yüz yüze gerçek yaşam etkileşimlerinin yerini alacağı ve bunun da duygusal iyiliğimize zarar verebileceği fikrini içeren "sosyal yer değiştirme hipotezi" ile yakından ilgileniyor. Yeni çalışma, bu dinamiğin çevresel koşullara inanılmaz derecede duyarlı olabileceğini ve bunun davranışsal araştırmalarda daha önce dikkate alınmadığını gösteriyor.

Minor, gelecekteki araştırmaların hava ve iklimdeki uzun vadeli değişimlere ve bu değişimlerin psikolojik sağlık ile davranışları daha geniş anlamda nasıl etkilediği ile ilhili olabileceğini belirtiyor. Sosyal medya, birçok insanın günlük alışkanlıklarına giderek daha fazla yerleşiyor, bu nedenle birbirimizle nasıl bağlantı kurduğumuz ve psikolojik iyiliğimiz üzerinde etkileri var. Obradovich, bunu anlamanın araştırmacıların hava dalgalanmalarına yanıt veren potansiyel müdahaleler tasarlamasına da yardımcı olabileceğini de ekliyor. Son olarak Minor, sözlerini şöyle bitiriyor:

Burada gördüğümüz şey, bu temel dijital davranışların, bireyler içinde bile, dışarıdaki hava durumuna karşı dikkat çekici derecede hassas olduğudur. Hem bireyler hem de toplum genelinde bunun sonuçlarını dikkatli bir şekilde anlamamız ve dikkat etmemiz gerekiyor.