Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.
Örümcekler; kimilerimizin korkulu rüyası, kimilerimizin ise 8 bacaklı küçük dostlarıdır. Korksak da korkmasak da örümcekleri ve yaptıkları ağları büyük bir merakla gözlemleriz ve arkasında yatan bilimsel olguyu öğrenmek isteriz. Öncelikle örümcekleri böcek olarak sınıflandırmaktan vazgeçmek gerekir. Örümcekler ve böcekler eklem bacaklılardır fakat farklı alt sınıflarda yer alırlar. Ayrıca böcekler 6 bacaklı, örümcekler 8 bacaklıdır.
Örümcek ağları bilim insanlarının da uzun süre merak konusu olmuştur. Danimarkalı bilim insanları 10 Şubat 2014’te Nature dergisinde online olarak yayınladıkları makalelerinde örümcek ağında kullanılan ipeğin kimyasını açıkladılar. Makalenin yazarlarından biri olan ve Danimarka'nın Aarhus Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Prof. Daniel Otzen şöyle diyor:
Çoğu akademisyen ve bilim insanı, bilimin popülerleştirilmesinin önemini çok iyi bilir. Bu kişiler genellikle bilimin sadece bilim için değil; aynı zamanda halk için de olduğu nosyonunu şiar edinirler. Bu nedenle çocuk kitapları, popüler bilim kitapları, çizgi filmler, belgeseller, halka açık seminerler gibi faaliyetleri sürdüren popüler bilimcileri alttan alta veya açık bir şekilde desteklerler.
Ancak bilim insanları arasında "kariyer bilimcisi" olarak adlandırılan bir diğer grup bilim insanı, bilimin halk için değil; bilim için olduğu nosyonunu şiar edinerek; popüler bilimin sadece medyatik ve şova dönük bir uğraş olduğunu; popüler bilimle uğraşan akademisyenlerin "gerçek bilim insanı" olmadığını, dolayısıyla bu kişilerin akademik sıfatlarının geçersiz olduğu, profesyonel bilim organizasyonlarında yer almamaları gerektiğini; bilim insanlarının tek değer ölçüsünün yayınladıkları akademik makaleler olduğunu savunmaktadırlar.
Bilim insanları, ilk defa bir kara deliğin doğrudan fotoğrafını çekmeyi başardı. Ana görselde gördüğünüz fotoğraf, bizden 53-55 milyon ışık yılı uzakta bulunan Messier 87 (ya da kısaca M87) galaksisinin merkezindeki kara deliğin fotoğrafı!
Bu müthiş başarı, birçok soru işaretini de beraberinde getirdi. Bu yazımızda, bu soru işaretlerinin hepsini gidermeye çalışacağız.
İnternette kimi zaman "İnsanlarla sineklerin de genlerinin %60'ı benzer, demek ki sinekten geliyoruz." ya da "Patateslerin de 48 kromozomu var, şempanzelerin de; belki de patatesten geldik." gibi düşük seviyeli ama halkın kafasını karıştırabilecek argümanlar görmek mümkündür. Bu yazımızda, bu argümanların hatalarını izah edeceğiz.
Genetik benzerlik, ele alınan iki türün ya da tür grubunun genomlarının (var olan bütün genlerinin toplamının) birbirlerine olan benzerlik oranı olabileceği gibi, bu tür veya tür gruplarının sadece belli başlı gen bölgelerinin birbirine benzerliği anlamına da gelebilmektedir.
Evren'deki her şeyin, ama her şeyin nereden geldiği sorusu, binlerce yıldır insanların sormakta olduğu ve halen tam olarak yanıtlanamamış bir sorudur. Antik Yunan'dan, hatta öncesinden beri birçok düşünür, bu soruya çeşitli yanıtlar aramıştır.
Bu yanıtların en meşhuru, kuşkusuz ki yaratıcı bir süpergücün her şeyi belli bir plana veya isteğe göre yaratmış olmasıdır. Eğer her şey, o "her şey"den üstün ve onların var olmasını arzu eden bir yaratıcı gücün eseri ise, her şeyin var olması son derece beklendiktir. Bu durumda insanlara düşen, her şeyin nasıl var olduğu sorusuna değil, neden var olduğu sorusuna kafa yormak olacaktır. Yani var oluşun süreçleri ve mekanizmaları üzerine kafa yormak (bilimin yaptığı) bir "hobi" olarak keyifli olabilir; ancak aslolan, bizim bu çerçevede/resimde var oluş sebebimizdir.
Bu yazımızın amacı, Garfinkel'in etnometodolojik yaklaşımını Hal Ashby'nin 1979 yapımı Being There filmi üzerinden analiz etmektir.
Öncelikle filmin konusuna kısaca değinmeliyiz. Özgün adı Being There olan filmin başlığı, İngilizcede "doğru zamanda doğru yerde bulunmak" anlamına gelen bir deyimdir. Film çevrildikten tam 5 yıl sonra, 1984 yılında Türkiye'ye gelmiş ve sinemalarda Merhaba Dünya ismi ile gösterime girmişti. Yıllar sonra piyasaya çıkan DVD'lerinde ise Bir Yerde ismi kullanılmıştır.
İlk olarak, haritada gördüğünüz o ince çizgi, yani fay izi (fault trace), aslında devasa bir yeraltı yapısının sadece yüzeye vuran kenarıdır.[1] Bir fayı, toprağın altına eğik bir şekilde yerleştirilmiş dev bir cam levha gibi düşünün. Depremin başladığı asıl nokta olan hiposantr (odak noktası), bu eğik levhanın üzerinde, kilometrelerce derinde bir yerdedir.
Görsel çok iyi değil ama ana mantığı kavramanızı sağlar diye düşünüyorum.
Gorsel
Haritada işaretlenen episentr (dış merkez) ise o noktanın yeryüzündeki izdüşümüdür. Eğer fay düzlemi yeryüzüne 90 derece dik değil de eğimliyse (dalım açısı varsa), izdüşüm doğal olarak fayın yüzeydeki çizgisinin biraz yanına düşer. Yani sorun aslında bir hata değil, üç boyutlu bir gerçeği iki boyutlu bir haritaya sığdırmaya çalışmamızın geometrik bir sonucudur.
İkinci ve daha insani bir sebep ise, hem doğanın hem de bizim ölçümlerimizin "dağınıklığıdır". Büyük bir fay hattı, genellikle tek bir pürüzsüz kırıktan oluşmaz; adeta bir ağacın kök sistemi gibi, ana faydan dallanan yüzlerce küçük ve karmaşık ikincil faydan oluşan bir fay zonudur. Ana faydaki gerilim, bazen bu küçük, haritalanmamış "patikalardan" birini kırarak açığa çıkar. Buna ek olarak, bir depremin yerini tespit etme işlemi, birden çok sismik istasyondan gelen verilerin birleştirildiği bir nevi üçgenleme metodudur ve her zaman küçük bir belirsizlik payı taşır. Bu belirsizlik, sonuçlarda hata elipsi (error ellipse) denilen bir olasılık alanı yaratır. Yani o haritadaki nokta, "deprem tam olarak burada oldu" demekten ziyade, "deprem, en yüksek ihtimalle bu birkaç yüz metrelik alanın içinde bir yerde patlak verdi" demenin bilimsel bir yoludur.
Kaynaklar
I. Manighetti, et al. (2021). Fault Trace Corrugation And Segmentation As A Measure Of Fault Structural Maturity. American Geophysical Union (AGU). doi: 10.1029/2021GL095372. | Arşiv Bağlantısı
Orhan Pamuk’un romancılık serüveni Cevdet Bey ve Oğulları ile başlar. Benim Adım Kırmızı da
onun en önemli eserleri arasında kabul edilir. Pamuk’un hem sanat yönü vardır hem de felsefe. Bu felsefe
yönünün romanlarında gittikçe derinleştiğini söyleyebiliriz. Benim Adım Kırmızı, onun postmodern romanlarının
ikincisi olarak değerlendirilir. Bu çerçevede Kara Kitap ve Benim Adım Kırmızı hem roman anlayışı hem de
renkler bakımından ilgi çeken eserlerdir. Roman, renklerle ilgili isimlendirmeden dolayı batı edebiyatında ve
bizim edebiyatımızda renklerle isimlendirilmiş bazı romanları (Kırmızı ve Siyah, Mai ve Siyah gibi) hatırlatır.
Yazıda, Benim Adım Kırmızı alışılagelmiş bir tahlil planı çerçevesinde incelemeye alınmıştır. Pamuk, yüz kırk
yıllık romanımıza yeni ve zengin bir kaynak göstermiş, nakkaşların aralarındaki kavganın sonu ile Kara’nın
Şeküre ile olan aşklarının, hayat anlayışlarının sonu eserin okuyucuya verdiği sonuçlar olarak tespit edilmiştir.
Yapılan değerlendirmeler ise sonuç başlığı altında ortaya konulmuştur.
Tamamı % 100 Arabica türü premium çekirdeklerin özenle seçilmesi, ustalıkla harmanlanması ve kavrulması sonucu vücut bulan Grande Miscela, yumuşacık içimi ve aromatik yapısı ile kapsül kahve deneyiminizi bir üst seviyeye çıkarmayı vaat ediyor.
Altın sarısı kreması ve dengeli gövdesi ile kapsül kahve içtiğinize şaşıracaksınız! 💛
Antiquity dergisinde yayınlanan bir çalışmada ilk bin yıla tarihlenen 200'den fazla gümüş sikkeyi inceleyen arkeologlar, bu paraların o dönemde Güneydoğu Asya'da ne kadar geniş ekonomik bağlar olduğunu gösterdiğini ortaya çıkardı.[1] Aynı zamanda günümüz Bangladeş'inde bulunan bir sikke ile yaklaşık 1.600 kilometre uzaktaki Vietnam'da keşfedilen bir sikkenin de aynı kişi tarafından basıldığı düşünülüyor.
İkinci yüzyıla kadar uzanan erken dönemlere ait Çin kayıtları, hükümet politikalarının ve ticaret ağlarının bölge genelinde geniş çaplı ticareti kolaylaştırdığını gösteriyor. Bu rotalar, doğu Akdeniz'den ve Afrika'nın kuzey kesimlerinden Çin'e kadar binlerce kilometre uzanıyordu. Arkeolojik kanıtlar bu belgeleri destekliyor. Güneydoğu Asya’daki kazılarda Hint takıları, Roma cam eşyaları ve Pers, Çin ile bölgenin diğer yerlerinden çanak çömlek örnekleri bulundu. Tek yüzünde yükselen güneş, diğer yüzünde ise Hint kökenli dini geleneklerin erken bir sembolü olan Srivatsa'yı betimleyen gümüş sikkeler, bu tür buluntularla sıklıkla ilişkilendiriliyor.
Geceleyin gökyüzüne baktığımızda, parlak sönük birçok yıldız görürüz. Bu durum, günümüzde şehrin ışık kirliliği yüzünden fena halde kısıtlanmış olsa da, özellikle karanlık bir gökyüzünde, yıldızlar adeta ışıldarlar. Bunlar binlerce yıl boyunca insanlığın dikkatini çekmiş ve farklı kültürler yıldızlara farklı isimler vermiştir. Her ne kadar her kültürde ve dilde farklı isimleri olabilse de en yaygın bilinen yıldız isimleri, gökyüzündeki en parlak yıldızlara verilmiştir. Bunlar parlaklıkları sırasıyla:
Gökyüzünün en parlak yıldızı olması nedeniyle, birçok antik medeniyetin de ilgi odağı olmuştur. Orion takım yıldızına yakın bir bölgede, Büyük Köpek (Canis Major) takım yıldızında yer alan bu yıldız, ismini Yunanca ışıldayan, parlayan anlamına gelen "Seirios" kelimesinden almıştır. Sirius aslında bir çift yıldız sistemidir ve parlak olan bileşen A0-A1 tayf sınıfından parlak mavi-beyaz bir yıldızken, sönük olan çift bir beyaz cücedir.
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim
Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç
katın.
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Siz de bizdensiniz. Destek olun, Evrim Ağacı Premium'a katılın.
Bu yıl sayfamızda gezdiniz.
Bu iş reklamlarla olmaz! Türkiye'de bilimin sesini yükselteceksek, sizlerin ufak da olsa desteklerinize ihtiyacımız var. Evrim Ağacı Kreosus destekçilerine katılarak hem gücümüze güç katabilir, hem de Reklamsız Deneyim gibi Evrim Ağacı Premium ayrıcalıklarından faydalanabilirsiniz. Tek seferlik destek olun veya daha iyisi, aylık destekçilerimiz
arasına şimdi katılın.
“Bütün zevklerimiz, mutluluğumuz, kahkahalarımız ve jestlerimiz ve acılarımız, kederlerimiz, ümitsizliklerimiz ve gözyaşlarımız beyinden ve yalnızca beyinden kaynaklanır.” Hipokrat
Bilim İçin 30 Saniyeniz Var mı?
Evrim Ağacı, tamamen okur ve izleyen
desteğiyle sürdürülen, bağımsız bir bilim oluşumu.
Ücretsiz bir Evrim Ağacı üyeliği oluşturmanın çok sayıda
avantajından
biri, sitedeki reklamları %50 oranında azaltmak (destekçilerimiz arasına katılarak
reklamların %100'ünü kapatabilirsiniz). Evrim Ağacı'nda geçirdiğiniz zamanı
zenginleştirmek için, sadece 30 saniyenizi ayırarak üye olun (üyeyseniz, giriş
yapmanızı tavsiye ederiz).