Konular: Türkiye'de Sahtebilim, Sahtebilime İnanmanın Sebepleri, Sahtebilimin Zararları, Bilgi Kirliliğin Yayılması, Şarlatanlık, Skeptik Etkinlikler
Soruları Hazırlayan: Arsel Berkat Acar
Konular: Türkiye'de Sahtebilim, Sahtebilime İnanmanın Sebepleri, Sahtebilimin Zararları, Bilgi Kirliliğin Yayılması, Şarlatanlık, Skeptik Etkinlikler
Soruları Hazırlayan: Arsel Berkat Acar
Kenevir bitkisinde (Cannabis sativa veya Cannabis indica) bulunan 489 bileşiğin 70’i kannabinoid denilen psikoaktif bileşiklerdir. Bu kannabinoidlerden en etkili ve en yoğun miktarda bulunanları delta 9-tetrahidrokanabional (THC) ve kanabidiyol (CBD) isimli iki moleküldür.[1] THC'nin anksiyete yaratıcı etkileri olduğu bilinirken, CBD anksiyete giderici etki göstermektedir.[2] Kannabinoidlerin etkisini inceleyen çoğu çalışmada sentetik kannabinoidler veya kenevirin temel etken maddesi sayıldığı için THC kullanılmaktadır. Bu, çalışmaların bulgularını kenevir tüketicilerinin günlük kullanımına uyarlarken bu da göz önünde bulundurulması gereken bir faktördür.
Kannabinoidler vücudumuzun içsel kannabinoid sinyal sisteminin parçaları olan ve çoğunlukla nöronların hücre zarlarında bulunan CB1 reseptörlerine bağlanarak etkilerini gösterirler (CB2 reseptörlerine de bağlanırlar; fakat bunlar daha çok bağışıklık sisteminde bulunduğu için, konumuzla alakasızdır). Bu reseptörler normalde n-arakidonoil-etanolamin (anandamid) ve 2-arakidonoil-gliserol gibi endokannabinoidler tarafından etkinleştirilir. THC de bu moleküllerle yakın bir kimyasal yapıya sahip olduğu için, benzer şekilde CB1 reseptörlerine bağlanarak hücre içindeki bazı kimyasal reaksiyonları tetikler. Bu reaksiyonlar sonucunda GABAerjik internöronlarda (ve az da olsa glutamaterjik nöronlarda) bazı nörotransmitterlerin salınımı inhibe eder.[1][3] Buna bağlı olarak, kenevir tüketimiyle ilişkilendirilen etkiler ortaya çıkar.
Aynı Anda!
Söz konusu kişi (adam) olunca, 10 birimlik gücü bir anda harekete geçirebilen bir adama karşı diğer yüz kişiden en az on birinin aynı anda ve aynı hedefe isabet etmesi gerekir ki kazanabilsinler. Aksi durumda yüz kişi de olsalar güçleri toplamı karşıdakine aynı anda yansıyanın toplamı kadar olur ve adam kazanır. Burada karşımıza zaman ve mekan sorunu çıkar ki, bir kişinin 1000 saniyede a4 kağıdına yazdığı bir yazıyı 1000 kişinin bir saniyede yazamamasına benzer. Çünkü a4 kağıdında aynı anda 1000 kalemin oynayacağı mekan yoktur.
Tıpkı bir adamın çevresinin on adama dar gelişi gibi. Sevgiyle…
“Evet, insanı ikiye böldüler, her yarıyı öbür yarıya karşı gelmek üzere konumlandırdılar. Ona vücudu ve bilincinin ölümcül bir kavgaya tutuşmuş düşmanlar olduğunu öğrettiler. Birbirine ters yaradılışta iki hasım; istekleri çelişkili, ihtiyaçları uyuşmaz, birine yarayan ötekine zararlı. Ruhunun doğaüstü bir alana ait olduğunu ama bedeninin, o ruhu bu dünyada hapis tutan bir kafes olduğunu öğrettiler. İyiliğin vücudu yenmek, yıllar süren sabırlı mücadelelerle onu sabote etmek demek olduğunu söyleyip insanı kafesten kaçmaya, mezarın özgürlüğüne kavuşmaya teşvik ettiler. İnsana kendisinin, her ikisi de ölümün sembolü olan iki unsurun oluşturduğu umutsuz bir uyumsuz olduğunu öğrettiler. Ruhu olmayan bir vücut, cesettir; bedeni olmayan ruh da hayalettir…”
Akdeniz tipi iklim bölgeleri (AİB) beş kıtaya yayılmıştır: Afrika, Avustralya, Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika. Bitki örtüsü (yakıt) büyümesini sağlayan serin ve yağışlı kışlar ve bitki örtüsünün tutuşabilirliğini artıran sıcak ve kuru yazlar ile karakterize edilen, güçlü bir mevsimsel iklimi paylaşırlar. Buna bağlı olarak, ekolojik ve evrimsel süreçler ile insan toplumları, Akdeniz tipi iklim bölgelerinin çoğunluğunda, ateş tarafından güçlü bir şekilde şekillendirildi.
Daha yakın zamanlarda, peyzaj ve iklimde yaşanan insan kaynaklı değişimler, yangın rejimlerinde ve dolayısıyla Akdeniz tipi iklim bölgelerinin beşinde de sosyo-ekolojik etkilerinde güçlü değişikliklere yol açmıştır. Son yıllarda artan nüfus, vahşi yaşam alanı ile kentsel alan arayüzüne (veya kısaca "VKA", yaban hayatı alanları ile kentsel alanların iç içe bulunmasını ifade eder) milyonlarca yeni insan ile barınak getirdi ve şiddetli yangın dönemlerinde ısınma ve kuruyan iklimler ve buna artı olarak meydana gelen tutuşmalar (çoğunlukla antropojenik), ekstrem orman yangını olaylarının (kısaca "EOO") yaygınlığının artmasına neden oldu. Ekstrem yangın olayları da, genellikle çok geniş yanan alanlara ve insan yaşamı ve onun varlıkları üzerinde önemli etkilere neden oldu.
Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.
Bir gök bilimciye göre Falcon Heavy, madencilik için uygun asteroit sayısında büyük bir artış yaratabilir. Söz konusu madenlerin değeri oldukça şaşırtıcı olmakla birlikte bu madenler insanların kolonizasyon çabalarına da yardımcı olabilir.
SpaceX'in Falcon Heavy'si, 21. Yüzyılda bir Altın Telaşı (mültecilerin Dünya ekonomisini nasıl etkilediğini anlatan bir terim) yaşanmasını mümkün kılabilir. Elbette bu, bildiğimiz Altın Telaşının aksine madencilerin batıya yönelmek yerine değerli mineralleri ve kimyasalları uzayda aramasıyla mümkün olacaktır.
İnsanlar ile insan olmayan canlılar arasında birçok farklı etkileşim vardır. Köpekler, kediler, kuşlar ve hamsterlar gibi bazı hayvanlar, bizimle beraber evlerimizde yaşar. Fareler, böcekler ve yılanlar ise çoğunlukla uzak durmamız gereken hayvanlar olarak bilinir (elbette bunları da evinde besleyen çok sayıda insan vardır). İnek, domuz ve tavuk gibi hayvanların taze et, süt veya yumurtaları, insanlar tarafından tüketilsin diye, endüstriyel olarak çoğaltılırlar. Bazı hayvanlar ise insanlar tarafından laboratuvarlarda denek olarak kullanılır, "spor amaçlı" avlanır veya sirk ve hayvanat bahçelerinde eğlence amaçlı tutulur veya petshoplarda (hayvan dükkanlarında) satılır.
Peki bu etkileşimlerin ahlaki boyutunu hiç düşündünüz mü? Hayvanlara karşı ahlaki bir sorumluluğumuz var mı dersiniz? Hayvanlar, insana hizmet etmek üzere var olan canlılar mı, yoksa insanlardan tamamen bağımsız ve özgür bir ahlaki statüye sahipler mi? İşte bu soru, Ahlak Felsefesi disiplinindeki en güncel tartışma başlıklarından biridir.
Not: Yazarken uzadığını fark ettim not ekleyeyim dedim. Uzun bir cevap ancak merak etme yapay zeka kullanmadım 🤣. Cevap tatmin edecektir diye düşünüyorum.
İtiraf etmeliyim ki... Belki de en tehlikeli ve en keyifli merak türü. Stalk kelimesi, sıradan insanlar için birinin sosyal medya profiline on saniye bakıp kapatmak anlamına gelir.
Fakat (bazı kişiler) için bu, bir sanat, bir disiplin; bir yapbozun parçalarını, o yapbozun varlığından habersiz birinin hayatından toplama sanatıdır. İşin sırrı, görünürde kalmakta ama görünmez olmaktadır. Dijital bir hayalet gibi, varlığınızın tek kanıtı, hedef kişinin haftalar sonra hissedeceği o belli belirsiz "izleniyorum" hissidir. Bu yolda ilerlerken en büyük müttefikiniz de insanların dikkatsizliği ve her şeyi paylaşma konusundaki o patolojik arzusudur. Onlar paylaşır, bu avcı da toplar.
Diyelim ki, bu yeteneklere sahip... meraklı bir birey, sıradan birinin sadece herkese açık Instagram profilindeki bulanık tatil fotoğraflarıyla yetinmiyor. Bu çok amatörce olurdu.
Profesyonel bir yaklaşım, o fotoğraflardan birini indirip EXIF verilerini analiz etmekle başlar. Ah, bakın ne kadar da masum bir veri:
Çekim Tarihi: 2024-07-15 14:32:10,
GPS Koordinatları: 41.0369° N, 28.9744° E (salladım beyoğlunda bir yer çıktı 🤣).
Bu koordinatlar, hedefinizin geçen ay öğle yemeğini yediği o küçük, şirin kafeyi işaret ediyor. Ne tesadüf! Hedefin kullandığı kullanıcı adını (xX_GezginRuh_Xx) alıp, bu ismin varyasyonlarını bilinen tüm forumlarda, oyun platformlarında, hatta eski MySpace profillerinde aratmak, size onun on beş yıllık dijital ayak izini bir harita gibi sunuyor. Oradan da en sık etkileşimde olduğu kişilerin profillerine atlayarak sosyal ağını çıkarmak... Bütün bunlar olurken tek bir yasa dışı işlem yapmadınız. Sadece halka açık bilgileri birleştirdiniz. İnsanlar mahremiyetlerini adeta altın tepside sunarken, neden zor yolu seçesiniz ki?
Fakat bu dijital arkeoloji bir süre sonra sıkıcılaşır, değil mi? Gerçek heyecan, izin verilmeyen kapıların ardındadır.
Meraklı mühendisimiz, şimdi o kafede oturuyor (yani biz). Yan masadaki hedef (yani muhittin topalak xX_GezginRuh_Xx), kafenin halka açık Wi-Fi ağına bağlanıyor. Ya da o öyle sanıyor 🤣. Aslında bağlandığı ağ, mühendisimizin çantasındaki küçük bir "ananas" cihazının yaydığı ve aynı isme sahip sahte bir ağ. Artık hedefin şifrelenmemiş tüm trafiği, mühendisimizin dizüstü bilgisayar ekranından bir şelale gibi akıyor.
Bu siber güvenlikte "Man-in-the-Middle" saldırısının oldukça yaygın bir örneğidir. Belki de daha kişisel bir yaklaşım benimsenir; hedefin sık kullandığı bir e-ticaret sitesinin birebir kopyası olan bir oltalama (phishing) sayfası hazırlanır ve "Hesabınızla ilgili şok indirim!" konulu bir e-posta ile hedefe gönderilir. Hedef, o anlık heyecanla kullanıcı adı ve şifresini girdiğinde, bu bilgiler anında mühendisimizin sunucusuna düşer.
Bu tür teknikler, örneğin MITRE ATT&CK® çerçevesinde T1566: Phishing olarak kategorize edilmiştir ve ciddi suçlardır. Amaç bilgi toplamaksa, en kesin bilgiler kilitli kasalarda olandır.
O an... o "Giriş Yap" butonuna tıklandığı ve bilgilerin senin sunucuna düştüğü o bir saliselik an, aslında her şeyin değiştiği andır. Artık hayali karakterimiz Muhittin Topalak'ın dijital dünyasının anahtarı sende. İlk iş olarak ne yapardın? Hemen gidip banka hesabını boşaltmak mı? Bu çok kaba, belki de çok... sıradan olurdu. Hayır. Gerçek bir meraklının, bir dijital zanaatkarın yapacağı ilk şey, sessizce içeri süzülüp etrafı kolaçan etmektir. O e-ticaret sitesindeki sepetine bakarsın. Ne almayı planlıyormuş? Hangi ürünleri favorilerine eklemiş? Sipariş geçmişinden ne tür şeyler sevdiğini, hangi beden giydiğini, hatta hangi marka kedi kumunu tercih ettiğini öğrenirsin. Bu basit önemsiz veriler, aslında Muhittin'in kişiliğinin, zevklerinin ve zaaflarının temel taşlarıdır. O dijital kasanın kapısı aralanmıştır artık ve sen de gölgelerin içinde, onun ruhunun envanterini çıkarmaya başlarsın.
Asıl korkutucu kısım ise domino etkisidir. Çünkü insanlar tembeldir ve o tek bir şifre, genellikle düzinelerce farklı kapıyı açan paslı bir maymuncuktur... O an ele geçirdiğin xX_GezginRuh_Xx ve MuhittinSifre123 kombinasyonunu alıp, önce onun e-posta hesabında denersin. Bingo! İçeridesin. Artık sadece ne satın aldığını değil, kiminle ne konuştuğunu, iş yerinden gelen sitem dolu e-postaları, annesine "Merak etme, iyiyim" diye attığı yalanları, eski sevgilisine gönderip de sildiği o utanç verici taslakları bile görebilirsin. E-posta, krallığın ana kapısıdır. O kapı düştüğü an, diğer her şeyin şifresini "Şifremi Unuttum" linkiyle sıfırlayabilirsin. Facebook, bulut depolama hesabı (içindeki o "kimsenin görmemesi gereken" fotoğraflarla birlikte), hatta dijital bankacılık uygulaması... Muhittin Topalak'ın hayatı, artık senin ekranında sekmeler halinde açık duran bir belgeden ibarettir.
Peki sonra? Bilgiyi topladın, tüm kaleyi ele geçirdin. Şimdi ne olacak? İşte işin sanata dönüştüğü yer burası. Para çalmak yine basit kalır. Ama ya o bilgiyi kullanarak hayatına ince ayar yapmak? Mesela, iş yerinde gizlice yürüttüğü bir proje hakkında, patronuna isimsiz bir e-posta ile "tebrik" notu göndermek ve Muhittin'in projeyi kimin sızdırdığını düşünerek paranoyaya sürüklenmesini izlemek? Ya da sevgilisiyle yaptığı özel bir şakayı referans alan bir reklamı, sahte bir profilden sürekli onun karşısına çıkarmak? Belki de en korkuncu, onun en derin sırrını bilen ama kim olduğunu asla belli etmeyen bir "dost" gibi davranarak, ona akıl vermek, kararlarını yönlendirmek ve yavaş yavaş hayatının kontrolünü eline almaktır... Artık mesele bilgi toplamak değil, bir hayatı uzaktan kumandayla, görünmez bir el ile yönetmektir. En tehlikeli ve en keyifli merak türü, demiştik ya? İşte o merakın varabileceği son nokta budur.
Son mu peki?
"İşte o merakın varabileceği son nokta budur." cümlesi aslında bir bitiş değil, sadece bir başlangıçtır. Gerçek sanat, kaleyi ele geçirdikten sonra başlar. O noktada mesele artık Muhittin Topalak'ın sırlarını bilmek değil, onun gerçekliğini yeniden yazmaktır. En derin korkularını ve güvensizliklerini kullanarak, dijital dünyasını yavaşça zehirlersin. Eski yazışmalarına girip kelimeleri değiştirerek, en yakın arkadaşıyla yaptığı bir şakanın aslında ne kadar aşağılayıcı olduğunu "fark etmesini" sağlarsın. Yıllar önce çektiği mutlu bir tatil fotoğrafının arka planına, onu sürekli rahatsız eden bir figürü fark edilmeyecek kadar ustaca eklersin. Amaç onun hafızasını, anılarını ve nihayetinde aklını hedef almaktır. Paranoya tohumları ekildikten sonra, onu kendi zihninin zindanına hapsetmek, dışarıdan gelecek her türlü işkenceden daha etkilidir...
Hesabından çalacağın parayı legalize etmek ise kaba kuvvet gerektirmez, zarafet gerektirir. Onun adına açılmış, varlığından haberi dahi olmadığı kripto para cüzdanları arasında, zamanlaması kusursuzca ayarlanmış küçük alım satım işlemleri yaparsın. Parayı doğrudan çalmak yerine, onun e-ticaret ve bankacılık verilerini kullanarak, büyük bir borç batağına saplanmış bir kumarbaz profili çizersin. Yaptığı "düşüncesiz" online harcamalar, "kontrol edemediği" bahis sitelerine aktarılan paralar... Birkaç ay içinde, bankası ve çevresi onu finansal olarak sorumsuz ve güvenilmez biri olarak damgaladığında, sen sadece onun adına birikmiş küçük kripto servetini çoktan aklanmış bir şekilde kendi anonim cüzdanına aktarırsın. O iflas ederken, kimse onu soymamıştır; herkes onun kendi kendini yok ettiğine inanır.
En korkunç kombinasyon, onun sosyal izolasyonudur. Ele geçirdiğin verilerle, en yakın dostlarının zaaflarını öğrenirsin. Sonra, Muhittin'in hesabından, o dostlarına, sadece ikisinin bilebileceği detaylar içeren ama bir o kadar da kırıcı ve manipülatif mesajlar atarsın. Mesela, arkadaşının sır olarak anlattığı bir başarısızlığını, sanki Muhittin onu gizlice aşağılıyormuş gibi ima edersin. Bu da domino etkisi yaratır. İnsanlar ondan bir bir uzaklaşırken, Muhittin nedenini asla anlayamaz. Yalnız kaldığında, çaresizce birine tutunmak istediğinde, ona sahte bir profilden "yardım elini" uzatan tek kişi yine sen olursun. Onu yok eden celladı, artık onun tek tesellisi ve en yakın sırdaşıdır... Korkunçluğu düşünebiliyor musunuz? Bakın bu bir hikâye değil... Aca ama öyle bunlar gerçekler. Her gün insanlar belki bu kadar korkunç olmasa bile bunlara maruz kalıyorlar ve işin komik tarafı insanlar bunu kendi elleriyle hazırlıyorlar... Atma arkadaşım işte hayatını sosyal medyada yaymak sana anlık bir like beğenisi sağlatıyor o kadar. Başka herhangi bir halt kazandırmıyor (olumlu açıdan).
Yani demem o ki konudan bağımsız... İnternette aklınca anonim bir maskenin arkasına saklanıp, ruhundaki kiri başkalarına kusan o zavallılara gelince... Onların hayatını bitirmek günler değil, saatler sürer. O nefret dolu yorumlar, aslında birer dijital parmak izidir. Kullandığı argo kelimeler, sürekli tekrar ettiği imla hataları, farklı platformlarda kullandığı kullanıcı adlarının küçük varyasyonları... Bunlar, yapbozun parçalarıdır. O parçalar birleştiğinde, o "anonim" profilin sahibinin, hangi şehirde yaşadığı, hangi takımı tuttuğu, hangi forumlarda gezindiği ortaya çıkar. Gerisi, sabırla o kişinin tek bir dikkatsiz anını beklemektir: Bir fotoğrafta yansıyan bir sokak tabelası, herkese açık bir etkinlikte yaptığı bir yer bildirimi. İşte o an, maske düşer.
Fakat asıl acı olan, bu avın ne kadar kolay olduğudur. İnsanların kendilerini bu kadar cömertçe ifşa etmeleri, mahremiyetlerini üç kuruşluk sosyal tatmin için bu kadar ucuza satmaları... Bu bir sitemdir. Bu, dijital çağın getirdiği bir trajedidir. Varlıklarının tüm kanıtlarını bir sunucuya yükleyip, sonra da görünmez olduklarını sanıyorlar. Onlar av olduklarının farkında değiller; avcılar için ise bu durum, neredeyse can sıkıcı bir basitliğe büründü. Onlar, ruhlarını altın bir tepside sunarken, o tepsinin altındaki gölgede sabırla bekleyenler için geriye pek bir heyecan kalmıyor.
İntikam ise sıcak yenen bir yemek değildir ben öyle düşünüyorum; o, zamanla demlenen, soğuk ve incelikli bir sanattır. Bir insanın hayatını bir anda mahvetmek amatörlüktür. Gerçek ustalık, ona fark ettirmeden hayatının her alanına sızıp, onu yavaş yavaş kendi başarısızlığının mimarı yapmaktır. Kariyerinde tam yükseleceği sırada, "dostça bir tavsiye" ile onu yanlış bir yola saptırmak. İlişkisinde tam mutluluğu yakalayacakken, partnerinin aklına "masum" bir şüphe tohumu ekmek. Onu yok etmezsin; sadece potansiyelini çalarsın.
Yıllar sonra, o kişi geriye dönüp baktığında, bir dizi kötü karardan, şanssızlıktan ve "kaderin cilvesinden" ibaret, vasat bir hayat görecektir. Asla zirveye ulaşamamış, asla tam anlamıyla mutlu olamamış bir hayat... En büyük intikam, onun canını yakmak değil, yaşayabileceği o muhteşem hayatı ondan çalıp, yerine bomboş ve pişmanlık dolu bir ömür bırakmaktır. Ve o, bu boşluğun içinde yaşarken, mimarının sen olduğunu asla bilmeyecektir. Ha tabi işinde iyiysen 😂.
İşte böyle... Repliği Çağrı'dan çalmış bulundum 🤣.
Tabii bu tür eylemlerin sonuçları genellikle can sıkıcıdır 🤣. Türk Ceza Kanunu'nun 134. Maddesi ("Özel Hayatın Gizliliğini İhlal"), 135. Maddesi ("Kişisel Verilerin Kaydedilmesi") ve 136. Maddesi ("Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme") bu tür meraklı arayışların sonunun pek de hayırlı olmadığını açıkça belirtir. Birkaç dijital kırıntıyı birleştirmenin heyecanı, genellikle yıllarca sürebilecek yasal baş ağrılarının yanında sönük kalır. Ancak, mademki bu sadece entelektüel bir egzersiz ve bilgiye olan açlığınızı doyurma çabası, madalyonun diğer, daha az riskli ve tamamen aydınlık yüzünü de inceleyelim. Bilgi toplamanın da bir adabı muaşereti vardır.
Google Dorking var: Belirli dosya türlerini (filetype:pdf), belirli sitelerdeki içerikleri (site:linkedin.com "Muhittin Topalak") veya URL'deki anahtar kelimeleri (inurl:cv) arayarak halka açık ve endekslenmiş bilgilere hızla ulaşmak.
Bir kişi hakkında akademik çalışmalarını bulmak için Google Scholar, Academia.edu, YÖK Tez Merkezi gibi platformları kullanmak. Şirket bağlantılarını araştırmak için Ticaret Sicil Gazetesi veya halka açık kurumsal web sitelerini incelemek.
Wayback Machine (archive.org) gibi siteleri kullanarak, bir web sitesinin veya bir profilin geçmişteki, artık yayında olmayan hallerine ulaşmak.
LinkedIn gibi platformları, insanların kariyer geçmişleri, profesyonel bağlantıları ve yetenekleri hakkında kendi rızalarıyla paylaştıkları bilgileri görüntülemek için kullanmak.
Mahkeme kayıtları, tapu bilgileri veya ticari lisanslar gibi, devlet daireleri tarafından kamuya açılmış olan ve yasal olarak erişilebilen verileri incelemek.
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.