Kadına Şiddeti Durdurun! Şiddete Bağlı Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Neler Yapmalı?
Kadına yönelik şiddet, yasal ve psikososyal, sonuçları nedeni ile farklı disiplinlerin ele alması gereken temel bir insan hakları ihlali ve toplumsal bir sağlık sorunudur. Kadına yönelik şiddet türleri arasında fiziksel şiddet, sözel veya psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve cinsel şiddet bulunmaktadır.[1]
Fiziksel şiddet, şiddetin en sık ve görünür biçimidir. Bu şiddet türü bedene yöneliktir ve hafif yaralanmalara neden olan eylemlerden cinayete kadar geniş bir yelpazede gerçekleşebilmektedir. İçerisinde kadını itip kakmak, bağırmak, dövmek, sağlıksız koşullarda yaşamaya mecbur bırakmak, kesici maddelerle bedene zarar vermek ve sağlık hizmetlerinden yararlanmasına izin vermemek gibi davranışlar vardır. Fiziksel şiddet kadın üzerinde kendini değersiz hissetme, öz saygısını yitirme ve korku gibi olumsuz etkiler bırakmaktadır.[8]
Psikolojik şiddet, kadını aşırı kontrol altında tutmak, aşağılamak, küçük düşürmek, alay etmek, yok saymak, sevgi ve şefkat göstermemek, evden kovmak ya da ayrılmakla ilgili tehdit etmek gibi davranışları içermektedir. Fiziksel şiddetin olduğu yerde genel olarak psikolojik şiddet de görülmektedir. Tespit edilmesi daha zordur; fakat etkisi fiziksel şiddete göre çok daha büyük kalıcı hasarlara sebep olmaktadır. Kadın üzerinde, öz saygı ve öz yeterlilik düzeylerinde azalma, kişilik gelişimi ile ilgili sıkıntılar, intihar düşüncesi ve hayali, değersizlik algısı ve strese dair fiziksel şikâyetler gibi etkiler yaratmaktadır.[1]
Ekonomik şiddet, kadının çalışmasına izin vermemek veya zorla çalıştırmak, başlık parası karşılığı kadını satmak, mirastan yoksun bırakmak, ailenin ekonomik ihtiyaçlarını karşılamamak, bakmakla yükümlü olunan kadının barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak maddi desteği sağlamamak ve kadının gelirine el koymak gibi davranışlardır. Bu şiddet türü yaşanılan toplumun gelenekselliğinden, kültüründen, toplumda hâkim olan ekonomik ideolojiler tarafından belirlenmektedir.[2]
Cinsel şiddet, kadını kendi isteği dışında güç kullanarak cinsel ilişkiye zorlamak, tecavüz, taciz, fuhuşa zorlama gibi olaylardır. Toplumda mahrem bir alan olarak görüldüğü için çoğu zaman gizlenir ve bu nedenle de tespiti oldukça güç bir olgudur. Cinsel şiddetin fiziksel ve duygusal birçok sonuçları doğabilmektedir.
Nasıl ve Nerede Sorun Yaşarlar?
Kadına yönelik şiddetin kaynağı ve yaygınlığı hem de ruhsal ve fiziksel olarak birçok sağlık problemi için risk faktörü oluşturması, kadını sosyal hayattan soyutlanması sonucu ile kompleks bir şiddet olgusudur. Kadına yönelik şiddet, insan hakları ihlalleri içinde büyük bir yer kapsamaktadır. Kadına yönelik şiddet genelde erkekler tarafından, fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik şiddet gibi türler başta olmak üzere şiddetin her türüne maruz kalmaktadırlardır. Son yıllarda giderek artan bir inceleme alanı olarak, önleyici ve müdahaleci politikalar geliştirilmesi amacı ile araştırmalar daha da derinleştirilmekte ve bu sorunu gittikçe görünür kılınmaktadır.[10]
Çığlık gibi tek olan şiddet, bugün bilim gibi evrensel olmuştur. Dün yargılanıyordu, bugün ise yasa koymaktadır...[11]
Toplumda “şiddet” denildiği zaman akla ilk gelen kadına yönelik aile içi şiddettir. Kadına yönelik şiddet, uzun yıllardır süregelmektedir. Bu şiddet türü, ataerkillik ve özel mülkiyetle ilişkili olan ve tarihsel olarak birçok toplumda görülmektedir; sosyal bir problem olarak varlığını ne yazık ki uzun zamandan beri sürdürmektedir.
Diğer bir yandan ise akla gelen bir diğer olgu “toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”tir. Bu tür bir şiddet, ülkemizde ve dünyanın çoğu yerinde var olan potansiyelleri gerçekleştirmelerdeki en önemli engellerden birisi olmaya devam etmektedir. Başta kız çocukları ve kadınlar; aile içinde, sosyal hayatımızın her alanında fiziksel ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu yaşanan şiddet, kız çocuklarının eğitiminden mahrum bırakmakta, kadınların toplumda ve sosyal hayatta etkin kalabilmelerini engellemekte ve kadınların çocuklarına uyguladıkları şiddettin artması, istenmeyen evliliklerin artması, sakatlıklar ve ölümlere kadar çok kapsamlı, ağır sonuçlara sebep olmaktadır.
Toplumumuzda güçlü bir yere sahip olan "namus" kavramından güç alan insanların kadınlara uyguladıkları şiddet, en ölümcül ve görünür şiddet biçimlerini ortaya çıkarmaktadır. Bu yaşanan durumlar karşısında kadının bedensel ve ruhsal bütünlüğü tehdit edilmektedir. Ülkemizde ve diğer ülkelerde yapılan çalışmalara göre bu şiddet türlerinin azalması gerekirken, aksine artmaktadır. Moses’in dediği gibi, "şiddet olaylarının meydana geldiği her toplum, belli bir süre sonra şiddete alışmakta ve şiddet olayları ile ilgili haberlere karşı duyarsızlaşmaktadır."[5]
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin en hazin sonu da kadın cinayetleridir ve bu durum her geçen yıl artmaktadır. Kadına yönelik olan bu şiddetlerin sonuçlarıyla mücadele ederken kadına "zavallı biriymiş gibi ve acıyarak bakmak", onu güçsüz gibi görüp toplumda kadının konumunu küçültmeye yol açar. Kadına şiddete karşı olunmasının nedeni kadının zayıflığı değil, şiddetin durdurulması gereken bir tehdit olmasıdır. Şu anda şiddetin ana hedefindeki grupların başında kadınlar geldiği için, kadın şiddeti de doğal olarak daha ön planda olmaktadır. Dolayısıyla kadına şiddete karşı çıkmak cinsiyetçilik değildir; ancak kadına şiddete karşı çıkanları diğer şiddet olaylarına karşı çıkmamakla suçlamak sadece cinsiyetçilik olmakla kalmaz; aynı zamanda birden fazla mantık hatasına aynı anda düşmektir (bkz: aceleci genelleme, sen decilik ve peki buna ne diyorsunculuk).
Şiddete maruz kalmak, bedensel sağlık sorunları ile birlikte ruh sağlığı sorunları bakımında da ciddi bir risk faktörü oluşmaktadır. Şiddet geçmişi olan kadınların olmayanlara göre daha yüksek oranda psikopatolojik rahatsızlıklar görülmektedir. Şiddete uğrayan kadınların ruh sağlığı sorunlarının başında Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) gelmektedir. [12], [13], [14], [15], [16]. Ayrıca şiddete maruz kalmak düşük öz saygı ve beden algısı düzeyleriyle de ilişkilendirilmektedir.[17]
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Kadınlara yönelik şiddetle mücadelenin önemli parçalarından biri, şiddete uğramış kadınlar veya varsa çocuklarına barınma, güvenlik, hukuki, psikolojik ve sağlık gibi destek sağlayarak, onları şiddet ortamlarından uzaklaştırmayı ve kendilerine şiddetten tamamen arınmış bir hayat kurma mücadelelerinde onların yanında olmayı hedefleyen kadın sığınma evleridir.
Kadınların Şiddet Sonucu Yaşadığı Psikolojik Sorunlar Nelerdir?
Şiddetin kadınlar üzerinde oluşturduğu psikolojik etkileri şiddetin türüne, şiddetin süresine sosyal desteğe ve başa çıkma yöntemine göre değişiklik gösterir. Başlangıç olarak; benliğinde hissizleşme, gelecekte tekrar olacak mı korkusu, kadında güvensizlik, çaresizlik, umutsuzluk duygularını hissetmeye yol açar. Kadının kendisine olan saygısında, kendisine verdiği değerde ve öz yeterlilik değerlerinde azalma, kendini beceriksiz hissetme, herhangi bir sorumluluk almada görülen isteksizlik, duygusal ilişkilerde zorluk, diğer bireylerle kurduğu ilişkilerde sorun yaşarlar. İntihar düşünceleri vardır.
Bu durum, sistematik olarak şiddete maruz kalan kadınların nesiller boyunca toplumda hak ettikleri yeri bulamamalarına neden olur, başarılarının önüne set çeker. Günümüzde kadınlara ve diğer ezilmiş azınlıklara verilen haklı değer ve hatta pozitif ayrımcılık, asırlardır süregelen bu tür baskıların neden olduğu sistematik problemleri tersine çevirmeye, kadınların sosyal hayatta daha kolay yer edinmesinin önünü açmaya yaramaktadır. Asırlardır sistemlere ve zihinlere işlemiş olan kalıpların bir gecede tersine çevrilmesi imkansızdır; bu nedenle toplum olarak belirli kolaylıkların ve kadınlara geçici süreyle verilen öncelik ve ayrıcalık tanınması yoluyla ezilmiş grupların yeniden entegrasyonu hedeflenir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Şiddet gören kadınlarda görülen psikopatolojik bozukluklar depresyon, anksiyete ve yaygın olarak Travma Sonrası Stres Bozukluğu görülür. Kadının yaşadığı şiddeti tekrar tekrar düşünmesi ve zihninde sahnelemesi korku ve kaygı yaratır. Kendi benliğine dair güvenlik algısının zarar görmesiyle yaşanılan güvensizlik ve çaresizlik duygusu, olayın tekrar yaşanıyormuş gibi tepkiler davranışlar göstermesi, rüyalarında yaşadığı şiddet olayını görmesi travma sonrası stres bozukluğu tanısı almalarındaki önemli kriterlerdir.
Şiddete uğramış sığınma evlerinde kalan kadınların %48'inde TSSB belirtileri yüksek düzeyde gözlenirken, %33’ünde depresyon gözlenmektedir. Yaşam boyu birden fazla şiddet türüne (çocukluk çağı cinsel istismarı, aile içi şiddet, tecavüz, cinsel taciz vb.) maruz kalmak, kadınların genel sağlık durumları üzerinde daha fazla olumsuz etkide bulunmakta; bu etkinin bir göstergesi ve aynı zamanda nedenlerinden biri olarak yorumlanabilecek biçimde birden fazla şiddet türüne maruz kalmış kadınlarda TSSB’na sıklıkla rastlanmaktadır.[18], [19]
Çocukluk çağı ihmal ve istismar yaşantıları, daha sonraki dönemlerde görülen reviktimizasyona (yeniden kurban olmaya) zemin hazırlamakta, böylece TSSB’na karşı risk yaratmaktadır.[20] Çocukluk ve yetişkinlik dönemlerinde karşılaşılan farklı şiddet yaşantıları kümülatif bir etki yaratarak TSSB belirtilerini arttırmaktadır.[21] Partnerleri tarafından birden fazla şiddet türü (fiziksel, cinsel, psikolojik) uygulanan kadınlarda daha fazla sayıda TSSB belirtisi görülmektedir.[22]
Kadına Yönelik Şiddetin Kuramsal Açıklamaları
Psikanalitik kuram alanında çalışan psikologlar, birey olma yolunda cinsiyetin rolü, kimlik gelişimi, şiddetin kuşaklar arası aktarımı ve özdeşim süreçleri çerçevesinde şiddeti doğurduğu düşünülen psikolojik mekanizmaları araştırmaktadır. Aile içi şiddete uğrayan ya da tanık olan çocuklarda içselleştirilen korku, öfke, çökkünlük duyguları ve bu duygularla şekillenen ruhsal yapı, şiddetin farklı şekillerini ortama yansıtan bir saldırganlık kaynağı oluşturmaktadır, böylece şiddet kuşaktan kuşağa aktarıldığı düşünülür.[23]
Eşleri tarafından fiziksel şiddete uğrayan kadınların, şiddet içeren evliliklerini neden sonlandıramadıkları veya neden ayrıldıkları eşlerine geri döndükleri sorusunu, mazoşizm kavramından yola çıkarak psikanalitik bir bakış açısı ile yorumlanmaya çalışılmıştır.[24] Mazoşizm, genellikle acı duyma yoluyla haz almaya dayanan bir psikolojik sorun olarak değerlendirilir. Psikanalitik teori, bu tür davranışları erken dönem istismar yaşantıları ile ilişkilendirerek, çocukluk çağında aileleri tarafından istismar edilmiş kadınların acı çekmekten zevk aldıkları için değil, bağlanma figürleri ile kurdukları travmatik eşlemeler ve şiddet döngüsü nedeniyle ilişkilerinde kalmaya veya onlara geri dönmeye zorlandıklarını göstermektedir.[24]
Bilişsel Davranışçı kuramda ise; gerçek tehditten ziyade algılanan tehdit, TSSB belirtilerinin birçoğunun daha iyi bir yordayıcısıdır. Bilişsel terapi, kişinin çevresindeki olayları uyumlu olmayan biçimde algılama biçimini ele alabilir. Ayrıca suçluluk gibi olumsuz duygulara sebep olan gerçek dışı varsayım ve inanışları değiştirmek için de kullanılabilir.[7]
Bilişsel terapi ve sürekli maruz bırakmanın ikisi de TSSB belirtilerini azaltmak üzerinde yaklaşık olarak eşit olarak etkilidir. TSSB tedavisinde çeşitli türlerden antidepresan ilaçlar da etkili bir tedavi türüdür. Gerçek uygulamada, bilişsel-davranışçı terapi sıklıkla ilaç kullanımı ile birlikte olur.[7]
Sonuç ve Öneriler
Kadın ve erkek arasında asırlardır gelen ve halen devam etmekte olan, eşit olmayan ve güç ilişkilerinin bir göstergesi olan kadına yönelik şiddet; ağır bir insan hakkı ihlali ve ciddi bir toplumsal sorun teşkil etmektedir. Coğrafi, kültürel, ekonomik, sınır tanımaksızın tüm dünyada ve ülkemizde varlığını halen sürdürmektedir.
Kadına şiddetin çözümünün yükü, kadınlara yüklenmemelidir. Kadına uygulanan şiddetin ezici çoğunluğunu erkekler uygulamaktadır; dolayısıyla erkeklerin bu konuda küçük yaştan itibaren eğitilmesi, kadın şiddetinin toplumsal bir mesele olarak görülmesi, bu tür davranışsal sergileyenler için hem toplumsal kınama nezdinde hem de yasal düzlemde caydırıcı ve ağır cezalar verilmesi, kültürün içindeki kadını ikinci sınıf vatandaş konumunda gören algıların düzeltilmesi yönünde eğitim ve kampanya çalışmaları düzenlenmesi, kadına toplum içinde en az eşit söz hakkı verilmesi gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası ve 6284 Numaralı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gibi ulusal yasaların etkili bir şekilde uygulanması önemli adımlar olacaktır.
Bunların en kısa sürede yapılması elzem olsa da, gerçekçi bir bakış açısıyla bakıldığında elbette bir toplumun algısının gün aşırı bir şekilde değişmesi mümkün olmayacak, dolayısıyla bu yönde çabalar sarf edilirken dahi kadına şiddet ve cinsiyetçilik devam edecektir. Bu nedenle bir yandan toplumun genelinin kadına şiddete karşı eğitilmesi ve bu sorunun kökten çözülmesi çabaları devam ederken, diğer yandan da an itibariyle şiddet gören kadınların korunması ve kollanması gerekmektedir. Burada karşımıza kadın sığınma evleri ve psikolojik yardım ağları çıkmaktaıdr.
Evrensel dünyanın en önemli sorunlularından biri şiddettir. Şiddete ait haberlere artık alışılmış bir duruma gelinmiştir. Eğer çok vahşice veya değişik değilse konu, medyanın da ilgisini çekmez bir hale gelmiştir. Çünkü toplumlar artık şiddete karşı duyarsızlaşmıştır ve bu tür haberlere ilgi göstermemektedir. Evrensel bir sağlık sorunu olan kadına yönelik şiddetle mücadele, sığınma evlerinin gerekliliği tartışılmaz bir biçimde kabul görmüştür.[1]
Sığınma evlerinde barınan kadınlar ve çocuklara sunulan hizmetlerin sadece güvenlik ve barınmayla sınırlı kalmıştır. Sığınma evleri kuruluş amaçlarını yerine getirilmesinde yeterli değildir. Sığınma evinde kalan kadınlara verilen hizmetler arasında, yaşanılan şiddetin nedenleri ve sonuçlarına dair bilinçlendirici çalışmaların yapılması ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine dair farkındalığın artırılması da yer almalıdır.
Kadınların eğitim, ekonomik ve siyasal katılım alanlarında güçlendirilmesi gerektiğine ve bu alanlarda yaşadığı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasının kadına yönelik şiddetin önlenmesinde çok önemli bir rolü bulunmaktadır.[1]
Kadına yönelik şiddet toplumsal bir yapı problemidir ve bu problemin engellenmesi ya da çözülmesi için toplumsal kurumlar arasında iş birliği sağlanmalıdır.
Sığınma evinde yaşayan kadınların başta TSSB olmak üzere çeşitli ruh sağlığı sorunlarına sıklıkla rastlandığı görülmüştür. Ayrıca düşük benlik saygısı da sığınma evinde yaşayan kadınların büyük bir çoğunluğunun yaşam standartlarını ve psikolojik iyilik halini bozan bilişsel süreçlerin başında gelmektedir. Bu sonuçlarla yakından ilişkili olarak sığınma evinde yaşayan kadınların öz kıyım girişiminde bulunma oranının yüksek olduğu da dikkat çekmiştir.
Yapılan bir diğer çalışmalarda ise ortaya çıkan çarpıcı sonuçlardan biri, ağır şiddet doğrudan maruz kalmış kadınların küçük bir bölümünün yaşadıkları şiddet ile başa çıkabilmek için psikolojik destek alması olmuştur. Sığınma evinde yaşayan kadınlara psikolojik desteğin sağlanması, kadınların yeniden kuvvetlenebilmesi ve hayatlarını yeniden kurabilmeleri için verilmesi gereken hizmetlerden biri olmalıdır. Bu nedenle, her sığınma evinde, kurum bünyesi altında ya da dışarıdan destek ile bir psikoloğun görev alması, kadınlar için olumlu bir gelişme yol açacaktır. Bu uzmanlar gerektiğinde daha farklı tıbbî ve psikolojik destek içinde yönlendirme yapabilmelilerdir.[25]
Yapılan çalışmalarda, fiziksel şiddet nedeniyle psikolojik destek alan kadınların sayısı cinsel şiddet alan kadınlara oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgu da kadınların cinsel şiddet yaşantılarını her zaman paylaşmadıklarını göstermektedir.[25] Psikolojik sorunların kaynağını doğru bir şekilde anlayabilmek ve etkili bir biçimde başa çıkma yollarını geliştirebilmek için şiddet mağduru kadınlarla yapılan terapötik çalışmalarda cinsel şiddetin varlığı mutlaka değerlendirme içine alınmalıdır.
Kadınların işlevselliğini ve yaşam uyumunu önemli bir ölçüde bozan TSSB’nin, kadın sığınma evlerinde yapılan bireysel ve grup terapilerinde mutlaka değerlendirilmesi gerekmektedir. Danışmanlık ya da psikoterapi çalışmalarının, kadınlar sığınma evinden ayrıldığı zaman yarıda kalmaması için uygun koşulların oluşturulması ve gerekli izleme çalışmalarının yapılması önerilmektedir.[25]
Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelede karşılaşılan önemli sorunlardan biri, şiddete uğrayan kadının, daha sonra aile üyeleri veya bizzat şiddet uygulayan tarafından uzlaşmaya ikna edilmesi ya da şikâyetinden vazgeçmeye veya ifadesini değiştirmeye zorlanmasıdır.[26]
Bu sorunun varlığının farkında olunması ve insan haklarına uygun bir şekilde çözülmesi gerekmektedir. Aksi takdirde kadınlar üzerine kurulmuş kısır döngüler hiçbir şekilde kırılamayacak ve kadın şiddeti, evrensel bir insan hakları problemi olarak değil, "aile içerisinde" çözülebileceğine inanılan yerel bir rahatsızlık olarak algılanacaktır. Nasıl ki bir cinayet, bedenin ortadan kaldırılmasıyla yok olmuyorsa, kadına şiddet de bir kez yaşandıktan sonra, o yaşantıyla ilgili şikayetten dönülmesi yoluyla ortadan kalkmamalıdır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 8
- 3
- 3
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b c d İ. Akkaş, et al. (2016). Kadına Yönelik Şiddet. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, sf: 32-42. | Arşiv Bağlantısı
- ^ V. B. Gökkaya. (2011). Türkiye'de Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet. www.antalyakadinmuzesi.org. | Arşiv Bağlantısı
- Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu.. 10 Soruda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu. Alındığı Tarih: 6 Ekim 2020. Alındığı Yer: kadin | Arşiv Bağlantısı
- D. Kandemirci, et al. (2014). Kadina Yönelik Aile Içi Siddetle Bas Etme: Çok Boyutlu Bir Inceleme.. Türk Psikoloji Yazıları. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Moses. (1996). Şiddet Nerede Başlıyor?. Cogito. | Arşiv Bağlantısı
- Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, et al. (2009). Türkiye’de Kadına Yönelik Aile Içi Şiddet.. Yayınevi: Elma Teknik Basım Matbaacılık.
- ^ a b T. Oltmanns. (2018). Anormal Psikolojide Vaka Çalışmaları. Yayınevi: Nobel Akademik Yayıncılık.
- ^ A. YANIK, et al. (2014). Kadına Yöneli̇k Şi̇ddet Davranışlarının Değerlendi̇ri̇lmesi̇: Türki̇ye’den Kanıt. Ejovoc (Electronic Journal of Vocational Colleges), sf: 104-111. doi: 10.17339/ejovoc.49520. | Arşiv Bağlantısı
- S. T. Afşar. (2016). Türki̇ye’de Şi̇ddeti̇n "Kadın Yüzü". Sosyoloji Konferansları. doi: 10.18368/IU/sk.04297. | Arşiv Bağlantısı
- ^ KAMER, et al. Kadın Hakları İnsan Haklarıdır Projesi. (1 Ocak 2015). Alındığı Tarih: 6 Ekim 2020. Alındığı Yer: KAMER | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Camus. (1975). Başkaldıran İnsan. Yayınevi: Bilgi Yayınevi.
- ^ M. Cascardi, et al. (1999). Co-Occurrence And Correlates Of Posttraumatic Stress Disorder And Major Depression In Physically Abused Women. Journal of Family Violence, sf: 227-249. doi: 10.1023/A:1022827915757. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. M. Golding. (1999). Intimate Partner Violence As A Risk Factor For Mental Disorders: A Meta-Analysis. Journal of Family Violence, sf: 99-132. doi: 10.1023/A:1022079418229. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. F. Hanson, et al. (2008). Relations Among Gender, Violence Exposure, And Mental Health: The National Survey Of Adolescents. American Journal of Orthopsychiatry, sf: 313-321. doi: 10.1037/a0014056. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. S. Resnick, et al. (1993). Prevalence Of Civilian Trauma And Posttraumatic Stress Disorder In A Representative National Sample Of Women. Journal of consulting and clinical psychology, sf: 984-991. doi: 10.1037//0022-006x.61.6.984. | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. Rodriguez, et al. (1997). Posttraumatic Stress Disorder In Adult Female Survivors Of Childhood Sexual Abuse: A Comparison Study. Journal of consulting and clinical psychology, sf: 53-59. doi: 10.1037//0022-006x.65.1.53. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. L. Weaver, et al. (2007). Appearance‐Related Residual Injury, Posttraumatic Stress, And Body Image: Associations Within A Sample Of Female Victims Of Intimate Partner Violence. Journal of Traumatic Stress, sf: 999-1008. doi: 10.1002/jts.20274. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Campbell. (2008). The Co-Occurrence Of Childhood Sexual Abuse, Adult Sexual Assault, Intimate Partner Violence, And Sexual Harassment: A Mediational Model Of Posttraumatic Stress Disorder And Physical Health Outcomes.. Journal of Consulting and Clinical Psychology, sf: 194-207. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. D. Krause, et al. (2008). Avoidant Coping And Ptsd Symptoms Related To Domestic Violence Exposure: A Longitudinal Study. Journal of Traumatic Stress, sf: 83-90. doi: 10.1002/jts.20288. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. A. Schumm, et al. (2005). The Double‐Barreled Burden Of Child Abuse And Current Stressful Circumstances On Adult Women: The Kindling Effect Of Early Traumatic Experience. Journal of Traumatic Stress, sf: 467-476. doi: 10.1002/jts.20054. | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. N. M. Resick. (2000). Prior Interpersonal Trauma: The Contribution To Current Ptsd Symptoms In Female Rape Victims. Journal of Abnormal Psychology, sf: 20-25. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. C. Basile, et al. (2004). The Differential Association Of Intimate Partner Physical, Sexual, Psychological, And Stalking Violence And Posttraumatic Stress Symptoms In A Nationally Representative Sample Of Women. Journal of Traumatic Stress, sf: 413-421. doi: 10.1023/B:JOTS.0000048954.50232.d8. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Ö. Doğanavşargil, et al. (2007). Fiziksel Eş Şiddetini Belirlemede Klinik Görüşme Yöntemi.. Klinik Psikiyatri. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b G. Y. Gerson. (1991). New Psychoanalytic Perspectives On Masochism And Spouse Abuse. Psychotherapy: Theory/research/practice/training, sf: 30-38. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c B. Tortamış. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2009). Sığınmaevinde Kalan Kadınlarda Şiddet Öyküsü Açısından Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Benlik Saygısı Ve Beden Algısının Değerlendirilmesi..
- ^ İ. Öztürk. (2017). Çeviride Cinsiyet Veya Kadın Perspektifinden Çeviri. PESA Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, sf: 134-149. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:42:33 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9419
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.