Kaç veya Savaş (veya Donakal) Tepkisi: Antik Bir Refleks, Hem Hayatta Kalmanıza Hem Sosyal İlişkilerinize Yardımcı Oluyor!

Özgün İçerik Nedir?
Bu yazı, Evrim Ağacı'na ait, özgün bir içeriktir. Konu akışı, anlatım ve detaylar, Evrim Ağacı yazarı/yazarları tarafından hazırlanmış ve/veya derlenmiştir. Bu içerik için kullanılan kaynaklar, yazının sonunda gösterilmiştir. Bu içerik, diğer tüm içeriklerimiz gibi, İçerik Kullanım İzinleri'ne tabidir.


Wayne Weiten tarafından yazılan Psikoloji: Temalar ve Varyasyonlar başlıklı ders kitabında şöyle yazar: "Hipotalamus, hayatta kalma ile ilgili temel güdülerimizin regülasyonundan sorumludur. Bu güdüler arasında 4 S de bulunur: savaşmak, sıvışmak, semirmek ve üremek."
Tabii Türkçeye çevrilince tam olarak anlam verilemiyor; orijinalinde 4 F'den söz edilir: "fighting, fleeing, feeding, and mating." Elbette dördüncüsü aslında "mating" değil, daha argo versiyonu olan "fucking" olacaktır. Biz de "üremek" çevirimizi, daha kaba alternatifleri yerine, "sevişmek" olarak yumuşatabiliriz. Ancak adına ne derseniz deyin, aradan geçen yüz milyonlarca yıldan sonra, hayatlarımıza atalarımızdan aldığımız çok sayıda genetik mirasın yönlendirmesi sayesinde devam ettiğimiz bir gerçektir. Bu mirasın bir parçası, yukarıda sözünü ettiğimiz ikisini de kapsayan "Fight, Flight, Freeze" tepkisidir; yani "Kaç, Dövüş, Don" tepkisi (kimi zaman "Savaş veya Sıvış Tepkisi", "Kaç veya Savaş Tepkisi" veya "Savaş, Sıvış, Donakal Tepkisi" olarak da isimlendirilir). Daha bilimsel adıyla akut stres tepkisi olarak da bilinir.
Ani bir tehlike anında vücudunuz, akut stres tepkisinin 3 bileşeninden birini verir:
- Kaçma (Sıvışma): Tehdidin bulunduğu bölgeden uzaklaşarak, ölüm veya yaralanma riskini azaltmayı hedefler. Örneğin birkaç yüz metre ötede bir bomba patladığını duyduğunuzda, neredeyse düşünmeksizin veya plan yapmaksızın aksi yönde kaçmanızı sağlayan tepki budur. Vahşi doğada bunun karşılığı, üzerlerine doğru koşmaya başlayan avcılarından kaçan avlardır (bir çitadan kaçan zebrayı düşünün).
- Dövüşme (Savaşma): Tehditten kaçılamayacak durumlarda fiziksel güç uygulayarak tehdit unsurunu baskılamayı hedefler. Örneğin sokakta yürürken biri çantanızı çektiğinde, kendi etrafınızda dönüp saldırganı itelemenizi sağlayan tepki budur. Vahşi doğada bunun karşılığı, artık kaçacak yeri kalmayan bir avın (veya birbiriyle rekabet eden bireylerin) fiziksel dalaşa girişmesidir. Bir zebranın çitayı çifteleme çabasını veya dişiyle çiftleşme hakkını elde etmek için birbiriyle dövüşen erkekleri düşünün.
- Donma (Donakalma): Genellikle göz ardı edilen bu üçüncü tepki, aslında diğer ikisinden daha temelde yer alır. Tek kişi kaldığınız evinizde uyurken gecenin bir vakti dış kapının açıldığını duymanız halinde olduğunuz yerde donakalmanız, bunun bir örneğidir. Doğada bunun karşılığı, avcının sesini ilk duyan avların oldukları yerde donakalmalarıdır (veya yüksek hızla üzerine gelen arabalara bakakalan geyikleri düşünün). Bu tepki, gereksiz enerji harcamaksızın ve avcıyı üzerinize çekmeksizin, avcının sizi gözden kaçırmasını ummaya yarar. Eğer avcı henüz sizi görmediyse, tamamen hareketsiz kalmak onu atlatmanızı veya şaşırtmanızı mümkün kılabilir.
Yani Kaç veya Savaş (veya Donakal) Tepkisi sayesinde atalarımız; avcılardan, ani tehditlerden ve tehlikelerden kaçmayı ya da savaşmayı başarabiliyordu. Günümüzdeyse bizler, ani ve beklenmedik durumlar ile karşılaştığımız zaman, örneğin bir araba hızla bize yaklaşırken veya öfkeli bir köpek bizi kovarlarken bu tepkiyi veriyoruz.[1] Bunun haricinde rahatsızlık duyduğumuz durumlarda veya gergin bir tartışma içerisinde de vücudumuz Kaç veya Savaş Tepkisi ile uyumlu beden dili sergileyebilmektedir. Bunlara birazdan döneceğiz.
Kaç veya Savaş Tepkisi, ilk olarak Amerikalı fizyolog Walter Bradford Cannon tarafından, 1915 tarihli Acı, Açlık, Korku ve Öfkede Bedensel Değişiklikler kitabında tanımlanmıştır.[2] Kaç veya Savaş Tepkisi'nin daha modern bir versiyonuysa, Schauer & Elbert'in 2010 tarihli çalışmasında ele alınmaktadır: Bu makaleye göre, tehditlere yönelik fizyolojik, psikolojik, davranışsal tepkilerimize genel olarak "savunma çağlayanı" adı verilir.[3]
Günümüzde Kaç veya Savaş Tepkisi, Hans Selye ve arkadaşları tarafından geliştirilen ve stres tepkisini açıklamayı hedefleyen Genel Adaptasyon Sendromu isimli bir sendromun birinci basamağı olarak kabul edilmektedir.[9] Buna göre, tehdit unsurları karşısında beynimizdeki simpatoadrenal sistem ve hipotalamik-hipofiz-adrenokortikal (HPA) ekseni aktive olur ve bunun sonucu oluşan stres sendromu, "kaçmayı veya savaşmayı" gerektiren durumlarda canlının homeostasisini (iç dengesini) sürdürmesini sağlar (işte bu, strese karşı verilen tepkilerin ilk basamağıdır). Ancak eğer stres kaynağı bu ilk tepkiden sonra ortadan kalkmazsa, yani stres kaynağının etkisi uzarsa veya şiddetlenirse, az sonra göreceğimiz üzere bir dizi klinik bozukluk ortaya çıkabilir. Bu nedenle Kaç veya Savaş Tepkisi'nin sınırlarını anlamak önemlidir.
Kaç veya Savaş Tepkisi Nedir ve Ne İşe Yarar?
Kaç veya Savaş Tepkisi, vücudumuzun tehlikeler karşısında verdiği doğal bir savunma tepkisidir. Bu tepkiler zinciri, vücudumuzda tehlikeden kaçmamızı ya da onunla savaşmamızı kolaylaştıracak birtakım değişiklerin meydana gelmesini sağlar.
Sizi kovalayan kocaman bir köpek olduğunu hayal edin. Köpekten kurtulmayı başarabilmeniz için vücudunuzun sonucunda daha hızlı kaçmanızı ya da köpekle savaşmanızı (fiziksel olarak dövüşmenizi) sağlayacak bir tepkiyi çabucak vermesi gerekir. Kaç veya Savaş Tepkisi, durumu anlık olarak değerlendirip, olabilecek en etkili kararı almanızı sağlayan tepkidir (veya tepkiler bütünüdür). Zira köpekle boğuşma veya ondan kaçma yönündeki tercihiniz, sizin hayatta kalıp kalmayacağınızı belirleyecektir.
Bu Tepki Her Zaman İsabetli Değildir!
Şunu söylemekte fayda var: Bu tepki, neredeyse anlık olarak verilse de, sonucun doğru olacağı garanti değildir. Farklı senaryolar altında farklı bireyler farklı tepkiler verecektir ve bu, evrimsel süreçte çeşitlilik (varyasyon) dediğimiz olgunun temelidir. Bu çeşitlilik içinden en doğru şartlar altında en doğru tepkileri veren bireyler daha kolay hayatta kalacak ve daha çok üreyecektir; böylece onların o şartlar altında o doğru kararları almasını sağlayan genetik altyapı da gelecek nesillere daha çok aktarılacaktır. Dolayısıyla nesiller geçtikçe, belirli tehdit unsurlarına karşı giderek daha isabetli tepkiler verilmesini bekleriz - ki birçok türün az çok doğru kararı alabilmesi bunun bir göstergesidir. Fakat çevre (ve dolayısıyla çevresel tehditler) ile tür içindeki çeşitlilik değiştikçe, bu tepkilerin veriliş biçimi de evrimleşmek zorunda kalacaktır.
Ne olursa olsun, Kaç veya Savaş Tepkisi, tehdit altında hiçbir tepki vermemekten ortalamada daha avantajlı olacaktır. Bu nedenle bu tepkinin evrimi, türlerin hayatta kalma başarısını ortalamada arttırmaktadır. Ama aynı zamanda, bu etki günümüzdeki zorluklarla mücadelemizde de yardımcı olmaktadır: Örneğin yüksek stres altında başarılı olmayı gerektiren iş ve okul hayatında, bizlerin "hayatta kalmasını" sağlayan tepki, korku ve endişe altında zorluklarla savaşma (veya gerektiğinde onlardan kaçınarak zihinsel sağlığımızı koruma) yönünde verdiğimiz tepkilerdir.
Fobiler ile Kaç veya Savaş Tepkisi
Kaç veya Savaş Tepkisi'nin her zaman doğru tetiklenemeyeceğinin en net göstergesi, fobilerdir. Fobiler, rasyonel olmayan korkularımızdır ve çoğu zaman fobilerimiz abartılı korkulara neden olur. Bu durumda, hayatımız gerçekten tehlikede olmasa bile, elimizde olmasa da absürt düzeyde tepki vererek kaçma tepkisi gösterebiliriz (bir tırtıldan abartılı derecede korkan insanları düşünün).
Kimi zaman Kaç veya Savaş Tepkisi'nin düzeyi de önemlidir: Örneğin yükseklik korkusu, bir kişinin yüksek yerlerden uzak durmasını sağlayarak düşme ihtimalini azaltabilir. Yılan korkusu, zehirli yılanlardan uzak durmanızı sağlayabilir. Fakat yerden birkaç metre yüksekteyken, yerinizden hareket edemeyecek düzeyde korkuya kapılıyorsanız (ve örneğin panik atak geçiriyorsanız), muhtemelen gösterdiğiniz bu donakalma tepkisi, evrimsel olarak avantajlı olmayacaktır.[13] Benzer şekilde, günlük yaşamınızı tehdit eden bir düzeyde yılan fotoğraflarından korkuyorsanız, internette bir yılan fotoğrafı gördüğünüzde gününüz berbat oluyorsa, bunun da psikolojiniz için sağlıklı olmadığı iddia edilebilir.
Beden Dili ile Kaç veya Savaş Tepkisi
Kaç veya Savaş Tepkisi'nin modern uygulama alanlarından birisi beden dili ve iletişim sahasıdır. Günlük hayatımızda karşılaştığımız tehdit unsurlarının (veya tehdit olarak algıladığımız, gerçekte hayatımızı tehdit etmeyen unsurların) çoğu, vahşi yaşamdakine göre oldukça farklıdır. Örneğin iş yerinde veya okulda bir birey, bizimle alay ederek veya bizi küçümseyerek bir "tehdit unsuru" konumuna gelebilir. Bu tür ortamlarda kendilerini tehdit altında hisseden bireyler, o ortamdan uzaklaşmaya ("sıvışmaya") çalışırlar veya bazı fiziksel tepkiler göstererek ("yüz kızarması" gibi), tehdit unsuru olarak algıladıkları kişiyle rekabete girerler. Kimi zaman bir toplantıda birden adımız söylendiğinde donakalmamız da bu tepkinin bir uzantısıdır.
Kendilerini tehdit altında hisseden ve kaçma tepkisi vermeyi seçen bireyler, her zaman bulundukları odadan çıkarak uzaklaşmazlar; bunun yerine beden dilleriyle rahatsızlıklarını ifade ederler: Örneğin tehdit unsuruyla aranıza bir masa koymaya çalışmanız veya kollarınızı kavuşturarak kendinizi kapatmanız (ve kollarınıza bir "bariyer" görevi yüklemeniz), bu kaçma tepkisinin bir tezahürü olarak yorumlanmaktadır. Benzer bir durumda olup da savaşmayı seçenlerse, tehdit unsuruyla illa yumruk yumruğa dövüşmek zorunda değildir; göğsü kabartıp, kaşları çatarak verilen "ürkütücü" görünüm ve gerçekte olduğumuzdan büyükmüş biri görünme çabası, bu savaşma tepkisinin bir tezahürü olarak yorumlanabilir. Tıpkı bir kedinin tehdit altında kıllarını kabartarak gerçekte olduğundan büyükmüş gibi davranması gibi...
Kaç veya Savaş Tepkisi Sırasında Vücutta Neler Yaşanır?
Kaç veya Savaş Tepkisi sırasında vücudumuzda genel olarak şunlar yaşanır:[10], [11], [12]
- Nefes alışverişimizi daha fazla oksijene ihtiyaç duyduğumuz için artar.
- Kaslarımızın daha çok oksijene ihtiyacı olduğu için kan akış hızımız artar.
- Göz bebeklerimiz büyüyerek daha çok ışığın göze girmesini sağlar ve görüşü iyileştirir.
- Normalde parmaklarımızı besleyen kan, kollarımızdaki ve bacaklarımızdaki diğer kaslara aktarılarak onları savaşa hazırlar. Bu nedenle ellerinizin özellikle parmaklarınızın buz kestiğinizi hissedebilirsiniz.
- Vücuttaki tüm bu değişikleri sağlamak çokça enerji gerektirdiğinden, vücudun ısınmasını önlemek için ter bezleri daha çok çalışır. Bunun sonucunda daha çok terlediğinizi hissedebilirsiniz.
- Sindirim sistemi gibi tehdit durumlarında önceliği olmayan sistemler ise çalışmasını yavaşlatır.
Tehdit unsuru ortadan kalktıktan sonra, vücudun eski haline dönmesi 20-60 dakika kadar sürebilir.
Kaç veya Savaş Tepkisi Nasıl Gerçekleşir?
Adım adım vücudumuzda değişikleri ele alırsak, ilk aşama çevresel faktörlerin duyu organları tarafından algılanıp impulslara çevrilerek beyne aktarılmasıdır. Bu bilgi beynimizin duygulardan yani korkudan da sorumlu olan bölgesi amigdalaya iletilir. Amigdala, badem şeklindeki bir beyin bölgesidir. Duygusal hafıza ve duygusal tepkilerimizde ana rolü oynar.
Amigdala, otonom sinir sistemini uyaran hipotalamusa sinyal göndererek tepki verir. Otonom sinir sistemi sempatik ve parasempatik sinirlerden oluşur; istemsiz olarak gerçekleştirdiğimiz ve hayati önem taşıyan iç organlarımız kontrolü gibi olaylardan sorumludur. Sempatik sinirler, vücudumuzu hızlandıracak yönde tepki verirken; parasempatik sinirler vücudumuzu yavaşlatacak şekilde tepki verir. Sempatik sinirler sayesinde kaçabilirsiniz veya parasempatik sinirler sayesinde donup kalabilirsiniz. Hangi tepkiyi vereceğiniz o anda yanıtta hâkim olan sisteme bağlıdır.
Vücudumuzda meydana gelecek bu değişikler, sadece sinir sistemi tarafından kontrol edilmez; aynı zamanda hormonlar da bu konuda söz hakkına sahiptir ve sinir sistemiyle beraber çalışır. Otonom sinir sistemimiz uyarıldığında, adrenal korteks hormonları olan kortizol hormonu ve adrenal medulla hormonu olan adrenalin salgılanır. Kortizol hormonu, bir stres hormonudur. Geçmişte atalarımız düşmanlar ile savaşırken, bugün de bizlere stres altındayken ihtiyacımız olan enerjiyi sağlayabilmek için yağlardan ve proteinlerden karbonhidrat yapımını hızlandırır. Özellikle açlık durumunda kan şekerini artırır. Adrenalin hormonuysa Kaç veya Savaş Tepkisi'nde meydana gelecek olan tüm değişimlerde büyük bir öneme sahiptir. Kalp atışını hızlandırır, kan basıncını artırır, korku durumunda beyin ve kas gibi organlara giden kan damarlarını genişletip diğer organlara giden kan damarlarını daraltarak kan akışını ihtiyaç olan yere yönlendirir. Glikojenin glikoza dönüşümünü hızlandırır. Tüm bunlar, yukarıda da bahsettiğimiz gibi Kaç veya Savaş Tepkisi esnasında meydana gelen değişimlerdir.
Uzun Dönem Kaç veya Savaş Tepkisi Psikolojimizi Nasıl Etkiler?
Yukarıda da izah ettiğimiz gibi, Kaç veya Savaş Tepkisi'nin temelinde, korku duygumuz yatar. Her ne kadar günlük hayatta korku duygusundan hoşlanmasak da, tehdit ihtimali varken bu duygu vücudumuzu korumaya yaradığı için, bu duygunun geçici sürelerle tetiklenmesi aslında avantajlıdır ve uzun süreli olmadığı sürece psikolojik açıdan herhangi bir sorun yaratmaz.
Ancak modern dünyada ve modern insanların tehdit durumları ve öncelikleri, atalarımıza kıyasla oldukça değişti. Atalarımız Kaç veya Savaş Tepkisi'ni bir aslan tarafından kovalanırken verirken, bugün bizler, sınavlara hazırlanırken veya teslim tarihi yaklaşan işlerimizden önce veriyoruz.[4]
Psikolojik olarak savaşma (İng: "fight") veya kaçma (İng: "flight") kararı adlığımız zaman kıpır kıpır, huzursuzluk, kapana kısılmış ve gergin hissederiz. Eğer ki donup kaldıysak (İng: "freeze"), kendimizi vücudun bir bölümünde sıkışmış ve korkulu hissederiz. Aslında bu psikolojik geçişler, bizi bu gibi stresli durumlar karşısında harekete geçmeye sevk ettiği için olumludur.
/evrimagaci.org%2Fpublic%2Fcontent_media%2F34328e9049f46edc602944528f6074d1.png)
Fakat bu tepkinin verilme süresi artarsa, Kaç veya Savaş Tepkisi de zarar vermeye başlayabilir. Özellikle de çok fazla tetikleyicinin olduğu, stresli günümüz dünyasında (trafik, gürültü kirliliği, pandemi…) bu durum, vücudumuzu sürekli bu psikolojik zorluğun içinde sıkışmaya itiyor. Sürekli tetikte bulunma ve kaygılı olma durumuysa bizi kaygı bozukluğuna (İng: "Anxiety Disorder") itiyor. Bir konu hakkında sürekli düşünmeye başlamak, daimi olarak negatif duygulara odaklanmak ve tüm bu durumların bizleri gündelik hayat aktivitelerimizi yapamamaya itmesi ile sonuçlanan bu durum giderek tüm dünyada yaygınlık kazanmaya başlıyor.
Sonuç
Atalarımızdan bir miras olarak aldığımız Kaç veya Savaş Tepkisi bugün hayatımızı olumlu ve olumsuz açıdan pek çok şekilde etkilemeye devam ediyor. Bu tepkiyi daha yakından anlamak, Travma Sonrası Stres Bozukluğu gibi milyonlarca insanı etkileyen sendromları daha iyi anlamamızı ve bir ihtimal yeni tedavi yolları geliştirmemizi sağlayabilir. Elbette bu kadar temel bir tepkiyi anlamak, kendimizi anlamakla da eşdeğer; dolayısıyla hiçbir pratik faydası olmasaydı bile, Kaç veya Savaş Tepkisi'nin daha iyi kavramak, bizi kendimizi ve kökenlerimizi daha iyi anlamamıza bir daha adım daha yaklaştırırdı.
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İlginizi Çekebilecek Sorular
- Din felsefecisi enis doko beyefendinin aksiyolojik argümanı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
- Evrenin dokusu olan uzay zamanın genişlediğini nasıl bilebiliyoruz?
- Sıfırdan biyoloji öğrenmek isteyenlere kitap/belgesel önerileriniz nelerdir?
- 10
- 3
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Psychology Tools. Fight Or Flight Response. (21 Mart 2021). Alındığı Tarih: 21 Mart 2021. Alındığı Yer: Psychology Tools | Arşiv Bağlantısı
- ^ W. B. Cannon. (1915). Bodily Changes In Pain, Hunger, Fear, And Rage; An Account Of Recent Researches Into The Function Of Emotional Excitement. ISBN: 9781150337086. Yayınevi: Rare Books Club.
- ^ M. Schauer, et al. (2015). Dissociation Following Traumatic Stress. Zeitschrift für Psychologie / Journal of Psychology, sf: 109-127. doi: 10.1027/0044-3409/a000018. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Trauma Recovery. Fight, Flight, Freeze Responses. (22 Mart 2021). Alındığı Tarih: 22 Mart 2021. Alındığı Yer: Trauma Recovery | Arşiv Bağlantısı
- Singlecare Team. Anxiety Statistics 2021. (21 Mart 2021). Alındığı Tarih: 21 Mart 2021. Alındığı Yer: singlecare | Arşiv Bağlantısı
- Sarah Klein. Adrenaline, Cortisol, Norepinephrine: The Three Major Stress Hormones, Explained. (22 Mart 2021). Alındığı Tarih: 22 Mart 2021. Alındığı Yer: web.archive.org | Arşiv Bağlantısı
- Healthline. Fight, Flight, Freeze: What This Response Means. (21 Şubat 2020). Alındığı Tarih: 22 Mart 2021. Alındığı Yer: Healthline | Arşiv Bağlantısı
- Harvard Health Publishing. Understanding The Stress Response. (06 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 22 Mart 2021. Alındığı Yer: Harvard Health Publishing | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. S. Goldstein. (2010). Adrenal Responses To Stress. Cellular and Molecular Neurobiology, sf: 1433-1440. doi: 10.1007/s10571-010-9606-9. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Gordan, et al. (2015). Autonomic And Endocrine Control Of Cardiovascular Function. World Journal of Cardiology, sf: 204-214. doi: 10.4330/wjc.v7.i4.204. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Y. Chen, et al. (2014). Brain-Skin Connection: Stress, Inflammation And Skin Aging. Bentham Science Publishers Ltd., sf: 177-190. doi: 10.2174/1871528113666140522104422. | Arşiv Bağlantısı
- ^ V. Kantorovich, et al. (2008). Pheochromocytoma. Annals of the New York Academy of Sciences, sf: 462-468. doi: 10.1196/annals.1410.081. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. R. Duval, et al. (2015). Neural Circuits In Anxiety And Stress Disorders: A&Nbsp;Focused Review. Therapeutics and Clinical Risk Management, sf: 115-126. doi: 10.2147/TCRM.S48528. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 14/04/2021 01:16:23 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10292
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.