Joker Neden Gülüyor? Psödobulbar Etki Nedir?
Joker'in Meşhur Kahkahası Nereden Geliyor ve Duygularıyla İlgili Bize Neler Söylüyor?
Bu içerik tıp ve sağlık ile ilişkilidir. Sadece bilgi amaçlı olarak hazırlanmıştır. Bireysel bir tıbbi tavsiye olarak görülmemelidir. Evrim Ağacı'ndaki hiçbir içerik; profesyonel bir hekim tarafından verilen tıbbi tavsiyelerin, konulan bir teşhisin veya önerilen bir tedavinin yerini alacak biçimde kullanılmamalıdır.
Bir cenazede olduğunuzu hayal edin. Sosyal normlar gereği, Dünya'nın neredeyse her yerinde cenazelerde uygun davranış biçimi üzgün olmaktır, öyle değil mi? Sonuçta biri aramızdan ayrılmıştır ve onları bir daha hiçbir zaman göremeyeceğiz. Bu, eğer ki kişiyle özel bir derdiniz yoksa, genellikle acı ve üzüntü vericidir. Birkaç gün önce var olan biri, artık yoktur.
Ancak diyelim ki böyle bir cenazede, kontrolsüz bir şekilde gülmeye başlıyorsunuz. Bu, öncelikle kıkırdama şeklinde başlıyor, sonra bildiğiniz kahkahaya dönüşüyor. Hayır, ortada komik bir şey yok. Aklınıza komik bir şey falan da gelmedi. Hatta tanıdığınız bu kişinin ölümü sizi gerçekten üzüyor. Yani üzgün hissediyorsunuz. Ama bu hissinizin dışavurumu, dudaklarınızın aşağı doğru kıvrılması, göz kapaklarınızın hafifçe kapanması ve kaşlarınızın iç köşelerinin yukarı doğru kıvrılması şeklinde yaşanmıyor. Yani üzüntüyle ilişkilendirilen yüz ifadelerini yansıtmıyorsunuz. Tam tersine... Bildiğiniz kahkaha atıyorsunuz! Kontrolsüzce, katıla katıla!
Bu kadar da değil. Normalde iyi bir kahkaha attığınızda neler hissettiğinizi bilirsiniz. Karın ve yüz kaslarınız bir süre sonra ağrımaya başlar; ama buna değmiştir. Çünkü kahkaha boyunca kortizol, adrenalin, dopamin ve büyüme hormonu salgılamışsınızdır. Bu kimyasal çorba, beyninizin huzur ve mutlulukla dolmasına neden olur; daha doğrusu bu hormonların varlığı beynimizde bu duygularla "hissedilir". Savunma sisteminizin T hücrelerinin verimliliği artar. Stresin neden olduğu negatif etkilere karşı direnciniz artar. Yani kahkaha, sizi daha sağlıklı kılar.
İşte sorun da burada: Cenaze sırasında, herkesin rahatsız bakışları altında kahkahalar atıyorsunuz; ancak iyi bir kahkahanın sizde yaratacağı olumlu değişimlerin hiçbirini yaşamıyorsunuz. Çünkü kahkahanız, içinizi kanatan acı ve travmalarınızın çarpık bir dışavurumundan ibaret...
Joker Neden Gülüyor: Psödobulbar Etki (PBA) Nedir?
Hepimiz Joker'in meşhur karakteristik gülüşünü biliriz. Fakat Todd Phillips'in yönetmenliğini yaptığı Joker (2019) filminde Arthur Fleck karakterini canlandıran Joaquin Phoenix'in sıra dışı bir nöropsikiyatrik durumu vardı. Bu Joker yorumuna göre kendisi, duygu durumunu ifade edemediği için kızgınlık veya üzüntü anında sadece kahkaha ile duygusal dışavurum yaşıyordu. Yani ağlarken bile istemsiz bir şekilde gülüyor ve kahkaha atıyor.
Joker'in bu durumuna psödobulbar etki (ya da kısaca PBA; İng: pseudobulbar affect) deniyor. Literatürde buna yönelik birçok diğer isim bulmak da mümkün: emosyonel inkontinans (duygu kontrolsüzlüğü), patolojik gülme ve ağlama, emosyonalizm (duygusalcılık) bunlardan sadece birkaçı... Ama yaygın olarak psödobulbar etki olarak biliniyor.
Bu isim, psödo, yani sahte veya yalancı ile bulbar, yani soğan anlamındaki sözcüklerin birleşiminden geliyor. Bu soğan kısmı, beynin bir soğana benzeyen medulla oblongata bölgesine işaret ediyor. Çünkü bu bölge solunum, kalp hızı, cinsel uyarılma gibi istemsiz fonksiyonları kontrol eden bölge ve psödobulbar etki ilk fark edildiğinde, kontrolsüz kahkahanın da buradan kaynaklandığı düşünülüyordu. Ancak günümüzde işlerin bu kadar bariz olmadığını biliyoruz, buna geleceğiz.
Psödobulbar etkide, kişinin deneyimlediği duygular, yani duygu durum ile, kişinin açığa çıkardığı ifade tamamen uyumsuz olabilir. Yani kişi, herhangi bir duyguyu yaşarken dışarıya şiddetli kahkaha veya şiddetli ağlama ile yansıtabilir. PBA hastası biri, birkaç dakikaya kadar bu tarz kahkaha veya ağlama ataklarını yaşayabilir. Yani psödobulbar etkiyi sadece uygunsuz durumlarda katıla katıla gülme ile sınırlandırmak doğru olmaz. Beklenmedik durumlarda ağlamak ve hatta bu ağlamanın birkaç saniye içinde kahkahaya dönmesi de mümkün. Ki film, bunu da gayet güzel bir şekilde gösteriyor.
Filmde de gördüğümüz üzere, bu etkiden muzdarip olan kişiler sıklıkla sosyal izolasyon yaşıyorlar; çünkü genel halk, bu tarz psikolojik sorunlara alışkın değil ve çok az sayıda insan olur olmadık durumlarda kahkahalarla gülen birine tahammül edebilir. Sosyal izolasyon, kişiyi depresyona kadar sürükleyebilir.
Buradaki tehlikeyi görüyor olabilirsiniz: Depresif kişilerde de duygusal denge hali bozuktur; bu nedenle bunlara genel olarak duygu durum bozuklukları denir. Psödobulbar etki ile depresyon belirtileri, eğer dikkatli analiz edilmezse, birbirine karışabilir. Buna bağlı olarak hatalı tanı konulabilir ve yanlış tedavi uygulanabilir. Dolayısıyla PBA ile depresyon arasındaki farklar iyi anlaşılmalı.
PBA genellikle kısa süreli ataklar halinde gelir. Önlenemez kahkahalar veya ağlamalar birkaç saniye veya dakika sürer. Depresyon ise uzun sürelidir; haftalarca veya aylarca sürebilir. PBA'da kişi kendini kontrol edemez; depresif kişilerse zor da olsa kendilerini kontrol edebilirler. PBA, içinde bulunulan durumdan bağımsız olarak kahkahalara neden olabilir; depresyon ise duygulara oldukça bağlıdır ve genellikle üzgünlük, endişe, suçluluk gibi durumlarda görülür. PBA'da algıda herhangi bir bozulma yaşanmazken, depresif kişilerin kendilerine ve çevrelerine yönelik algıları negatif yönde çarpıklaşır. Yani psödobulbar etkiyle depresyonu birbirinden ayırmak imkansız değildir; ancak dikkatli olmak gerekir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu Etki Kimde, Ne Sıklıkla Görülüyor?
Peki bir insan nasıl olur da böylesine sıra dışı bir rahatsızlığa yakalanabilir dersiniz? Tahmin edebileceğiniz gibi psödobulbar etki, nörolojik hastalıklarla yakından ilişkilidir. Yapılan araştırmalar, bu etkinin sıklıkla şu hastalıklarla ilişkilendirildiğini göstermektedir:
- ALS (Amyotrofik Lateral Skleroz),
- MS (Multipl Skleroz),
- Ekstrapiramidal ve serebellum ile ilişkili hastalıklar,
- Travmatik beyin hasarları,
- Alzheimer,
- Demans (bunama),
- İnme,
- Beyin tümörleri.
Örneğin inme vakalarının %28 ila %52'si arasında, ALS hastalarının %49'u civarında PBA görülür.
Ayrıca bulaşıcı prion hastalığı olan kuru hastalığında da istemsiz kahkaha atakları görülebiliyor. Papua Yeni Gine kabilesinde, kannibalizm (yamyamlık) sonrası yenilen insan beyinlerinden bulaştığı görülen katlanma bozukluğu olan bulaşıcı proteinler de tespit edildi. Prionlar, insanlarda Creutzfeldt-Jakob Hastalığı (CJD) olarak bilinen bir başka nörodejeneratif hastalığa da sebep oluyorlar. Tüm bu nedenlerle geçmişte psödobulbar etkiye "laughing disease" yani "kahkaha hastalığı" adı da verilmiştir.
Dolayısıyla popüler kültür dolayısıyla "havalı" ve "ilgi çekici" gibi gelse de, psödobulbar etki aslında çok ciddi sağlık sorunlarına işaret ediyor olabilir. Joker filminde de gördüğümüz, daha çok erken bir çocukluk çağında yaşanan travmadan kaynaklı bir psödobulbar etki durumu...
Durdurulamaz Kahkahalara Neden Olan Ne?
Psödobulbar etkiye neden olan ana unsur ise henüz tam olarak bilinmiyor. Yani beyinde şu oluyor da kişi istemsizce kahkahalar atmaya başlıyor diyemiyoruz. Hastalığın tanısına yönelik izlenimler 19. yüzyıla kadar gidiyor. Charles Darwin bile, kitaplarında kontrolsüz ağlama gibi davranışların insanların zihin sağlığı ile ilişkisine yönelik yazılar yazmıştır. 1886 yılında Oppenheim ve Wilson gibi araştırmacılar, beyin korteksinden omurilik soğanına giden yolak olan inen kortikobulbar yolak üzerinde çift taraflı bir lezyonun buna sebep olabileceğini ileri sürdüler. Diğer araştırmacılar, MS ya da ALS gibi sinir hastalıklarının beyinde açtığı hasarın bunu tetiklediğini düşünüyorlar.
İlginç bir diğer hipotez, beynin arka kısmında yer alan serebellumun "sosyal olarak kabul edilebilir davranışlar" konusunda gördüğü "geçit" görevine odaklanıyor. Motor korteks ve frontal/temporal kortekslerden beyin sapına doğru giden sinyaller serebellum tarafından denetlenir. Motor girdiler, bu süreçte baskılanmakta ve sosyal şartlara bağlı olarak düzenlenmektedir. Yani serebellumunuz sayesinde nerede, nasıl davranmanız gerektiğini denetleyebilirsiniz. İşte bu baskılama sürecinde meydana gelen hasar veya kusurların, psödobulbar etkiye ve dolayısıyla içinde bulunulan durum ile uyumsuz davranışlara sebep olduğu düşünülmektedir.
Aslında tüm bunlar, beynimizin ne kadar mekanik olduğunu bizlere gösteriyor. Bir sinir yolağında meydana gelen hasar, tamamen insanlara özgü olarak algıladığımız karmaşık sosyal fonksiyonlarımızı elimizden alıveriyor. Bir misafirlikte ya da kız arkadaşınızla otururken nasıl davranmanız gerektiğini tamamen özgür iradenizle kontrol ettiğinize inanıyorsunuzdur. Bu hissiyat, benlik güdümüzü pekiştirir. Halbuki tamamen biyolojik bağlantılardan oluşan birkaç sinir yolunun hasar görmesi, hangi ortamda nasıl davranmanız gerektiğine yönelik kontrolünüzü elinizden alıverir.
Ne Sıklıkta Görülüyor?
Hastalığın yaygınlığı konusundaki araştırmalar oldukça kısıtlıdır ve sonuçlar çelişkili olabilmektedir. Bir araştırmaya göre psödobulbar etki sadece 1.5-2 milyon kişide (yani %1 sıklıkta) görülen nadir bir hastalıkken, 2013 yılında yayımlanan bir makaleye göre ALS, MS, Alzheimer, inme, Parkinson ve travmatik beyin hasarı görülen kişilerde %9.4-37.5 sıklıkta görülüyor olabilir (bu da toplamda 1.8 - 7.1 milyon hastaya tekabül etmektedir). Dolayısıyla bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
Nasıl Tedavi Ediliyor?
Ne yazık ki hastalığın kesin tedavisi henüz bulunmuyor. Ancak semptomları kontrol altına alacak ve en azından hastanın gündelik yaşantısını kolaylaştıracak bazı önlemler alınabiliyor.
Bu önlemler, aileyi ve kişiyi doğru bilgilendirmek ile başlıyor. Psödobulbar etki; ağlama atakları, depresyon ve anksiyete ile karıştırılabilir. Bu ayrım iyi yapılmalıdır.
Medikal tedavide ise özellikle sertraline, fluoksetin (Prozac), citalopram, nortriptilin ve amitriptilin olmak üzere antidepresanların semptomatik etkisi olabileceği düşünülüyor. Ayrıca bazı çalışmalara göre normalde öksürük şurubu olan dekstrometorfan ilacının da semptomlara iyi gelebileceği görülmüştür.
Bu konuda araştırmalar sürdükçe, yeni tedavi ve idare yöntemleri de ortaya çıkacaktır diye ümit ediyoruz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 51
- 27
- 24
- 13
- 12
- 9
- 7
- 7
- 5
- 4
- 3
- 2
- Wikipedia. Pseudobulbar Affect. (11 Ekim 2019). Alındığı Tarih: 12 Ekim 2019. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- Mayo Clinic. Pseudobulbar Affect. (16 Mayıs 2018). Alındığı Tarih: 12 Ekim 2019. Alındığı Yer: Mayo Clinic | Arşiv Bağlantısı
- B. R. Brooks, et al. (2013). Prism: A Novel Research Tool To Assess The Prevalence Of Pseudobulbar Affect Symptoms Across Neurological Conditions. PLOS One. | Arşiv Bağlantısı
- A. Ahmed, et al. (2013). Pseudobulbar Affect: Prevalence And Management. Therapeutics and Clinical Risk Management, sf: 483-489. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 15:02:25 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8010
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.