Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Irkların Genetik Temeli Olduğu Fikrini Çöpe Atma Vakti Geldi de Geçiyor!

İnsanlar Arası Genetik Farklar, Irklarla İlişkili Olduğu İddia Edilen Fiziksel Farklılıkları Açıklayamıyor!

Irkların Genetik Temeli Olduğu Fikrini Çöpe Atma Vakti Geldi de Geçiyor! Getty Images
15 dakika
3,248
Tüm Reklamları Kapat

Ataları Merkez Amerika, Güney Avrupa ve Batı Afrika'dan olan bir arkadaşımın laktoz intoleransı var.[1] Süt ürünlerini tüketmek midesini ağrıttığı için süt içmekten kaçınıyor. Yaklaşık on yıl önce, düşük süt ürünü tüketimi nedeniyle yeterli kalsiyum alamadığından korktuğu için doktorundan kemik yoğunluğu testi yapmasını istemiş.[2] Doktoru da "siyahilerde osteoporoz görülmediği için" bir teste ihtiyacı olmadığını söylemiş.

Yalnızca arkadaşım da değil. Siyahilerin kemik yoğunluğu testine ihtiyaç duymadığı görüşü çok eski ve yaygın bir söylem. 2006 yılında North Carolina'da yapılan bir çalışma, Afro-Amerikalıların nüfusun neredeyse yarısını oluşturmasına rağmen, kemik mineral yoğunluğu testi yapan 531 kadından yalnızca %15'inin Afro-Amerikalı olduğunu göstermişti.[3] 2000 yılında New York, Albany'de düzenlenen bir sağlık fuarı, siyahi kadınların ücretsiz kemik taramasının reddedilmesiyle kargaşaya dönüşmüştü.[4] Durum, son yıllarda da pek değişmedi.[5]

Bu arada, bir kişinin osteoporotik kırık riskini tahmin eden ve yaygın olarak kullanılan bir hesaplayıcı olan FRAX, kemik yoğunluğunu yaş, cinsiyet ve evet, "ırk" ile bir arada değerlendirerek sonucu veriyor.[6] Irk, hiçbir zaman net bir şekilde tanımlanmamış veya sınırlandırılmamış olmasına rağmen, kırık riski algoritmalarına çoktan dahil edilmiş halde.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi sorunu inceleyelim.

Birincisi doktorlar, arkadaşımı ve diğerlerini, muhtemelen sırf görünüşlerine dayanarak, asılsız bir sınıflandırma yöntemi olan "siyahi" adı altında, sosyal olarak tanımlanmış bir ırk kutusuna yerleştirdi. Irk, toplumların görünüşe dayanarak insanları daha derin biyolojik veya kültürel bağlantıların göstergesi olduğu varsayılan gruplara ayırmasının oldukça esnek bir yoludur (bu konuda çok daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz). Kültürel bir kategori olarak, ırkların tanımları ve açıklamaları çeşitlilik gösterir. Ten rengine bağlı olarak "renk" ayrımları değişebilir - ki bu mantıklıdır; fakat bu kategoriler, herhangi bir bilimsel açıklaması olamayacak kadar tartışmalıdır.

İkincisi, bunu yapan tıp uzmanları, bu ırksal sınıflandırmanın arkasında sağlam bir genetik temel olduğunu varsaydılar - ki bu doğru değil.

Üçüncüsü, sözde ırksal olarak tanımlanmış bu genetik farklılığın, siyahi kadınları osteoporoz ve kemik kırıklarından koruyacağını varsaydılar. Bu da doğru değil.

Tüm Reklamları Kapat

Irka Dayalı Kemik Yoğunluğu Testi Miti

Bazı araştırmalar, Afro-Amerikalı kadınların -yani ataları Afrika'ya dayanan kadınların- gerçekten de diğer kadınlardan daha fazla kemik yoğunluğu olabileceğini ve bunun osteoporoza karşı koruyucu olabileceğini öne sürüyor.[7] Ancak bu, "siyahi olmanın" -yani, sosyal anlamda "siyahi" olarak tanımlanan bir dış görünüşe sahip olmanın- osteoporoz veya kemik kırıklarını engellediği anlamına gelmiyor. Aslına bakarsanız aynı araştırma, Afro-Amerikalı kadınların kalça kırığından sonra ölme olasılığının daha yüksek olduğunu da gösteriyor. Osteoporoz riski ile belirli ırksal popülasyonlar arasındaki bağlantı, her ikisi de kemik yoğunluğunu etkileyen beslenme ve aktivite seviyeleri gibi farklılıklardan kaynaklanıyor olabilir.[8], [9]

Daha da önemlisi: Coğrafi soy, ırk ile aynı şey değildir. Örneğin, Afrika soyundan olmak, "siyahi" olmakla aynı anlama gelmez (ya da tam tersi). Hatta, 2016 yılında yapılan bir araştırma, Afrika'nın farklı bölgelerinde yaşayan kadınlar arasında osteoporoz riskinde büyük bir çeşitlilik buldu.[10] Genetik risklerinin sosyal olarak tanımlanmış "ırklarıyla" hiçbir ilgisi yoktu.

Tıp uzmanları veya araştırmacılar "ırk" ile genetik bir bağıntı aradıklarında tuzağa düşüyorlar: Genetik alanında gerçekten de önemli olan coğrafi ataların, ırkla bir tutulabileceğini varsayıyorlar - ki bu doğru değil. Farklı yerlerde yaşayan farklı insan popülasyonları elbette istatistiksel olarak farklı genetik özelliklere sahip olabilir (örneğin, yazının sonunda değineceğimiz orak hücre özelliğinde olduğu gibi); ancak bu tür çeşitlilik, ırkla değil, yerel popülasyonlarla (belirli bir bölgede yaşayan insanlarla) ilgilidir.

Tıpkı sudaki balıklar gibi, hepimiz "ırk"ın biyolojik olarak gerçek olduğu sanısının "dumanı" içinde kaybolduk. Bu nedenle sağlık, zenginlik ve çeşitli diğer sonuçlardaki "ırksal" farklılıkların, genetik farklılıkların kaçınılmaz sonucu olduğu gibi yanlış bir sonuca varmak çok kolay hâle geldi.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Irk Fikrini Yok Etmenin Vakti Geldi!

Gerçek şu ki, ABD'de ve diğer her yerde sosyal olarak tanımlanmış ırk gruplarının sonuçlar açısından farklılık gösterdiği doğru. Ama bu farklar, genlerden kaynaklanmıyor. Daha ziyade, yaşanan deneyimlerdeki ve kurumsal ırkçılıktaki sistemik farklılıklara dayanıyor. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki beyaz olmayan toplulukların tıbbi bakıma, dengeli beslenmeye ve sağlıklı ortamlara erişimi genellikle kısıtlıdır.[11] Hukuki yaptırım ve hukuk sistemi ile etkileşimlerinde de genellikle daha sert muamele görürler. Araştırmalar bu kişilerin, endemik ırkçılık da dahil olmak üzere, sağlıklarını her yönden olumsuz etkileyen daha fazla sosyal stres yaşadıklarını gösteriyor.[12] Örneğin, Afro-Amerikalı kadınlardan doğan bebeklerin ilk yıllarında ölme olasılığı, İspanyol olmayan Avrupa-Amerikalı kadınlardan doğan bebeklerden iki kat daha fazladır.[13]

Biyolojik antropoloji profesörü olarak üniversite öğrencilerine ders veriyor ve danışmanlık yapıyorum. Öğrencilerim, sosyal olarak tanımlanmış farklı ırk gruplarının yaşam deneyimlerindeki eşitsizliklerin farkında olsa da, birçoğu biyolojik "ırkların" gerçek şeyler olduğunu düşünüyor. Amerikalıların yarısından fazlası hala ırksal kimliklerinin "DNA'larında bulunan bilgiler tarafından belirlendiğine" inanıyor.[14]

Avrupalılar, uzun bir süre boyunca Güneş'in Dünya'nın etrafında döndüğünü düşündüler. Kültürlerine uyum sağlamış gözleri, bunu, sorgulanamayacak, açık bir gerçek olarak görüyordu. Şimdi ise tıpkı astronomların bunun doğru olmadığını bildikleri gibi, neredeyse tüm popülasyon genetikçileri, insanları ırklara ayırmanın insan genetik varyasyonunu açıklamadığını da tanımlamadığını da biliyor.[15]

Yine de bu "genetik ırk" fikri ölmeyecek. Bu fikir, onlarca yıldır gerçeklerin gün ışığına maruz kaldıysa da, bir vampir gibi kan emmeye devam ediyor - sadece hayatta kalmakla kalmayıp, aynı zamanda bilimin ırkçı ideolojileri desteklemek için çarpıtılmasına da neden oluyor. Bu korkunç metafor için özür dileyerek söylemeliyim ki, "genetik ırk"ın kalbine tahta bir kazık saplamanın zamanı geldi. Bunu yapmak, bilimi iyileştirip daha adil bir toplum sağlayacaktır.

Irk Fikri Nereden Geliyor?

1619'da, Afrika'dan insanlar ilk kez Virginia'ya geldi ve topluma entegre oldu. Koloni liderleri, ancak maaşsız çalıştırılan Afrikalı ve Avrupalı işçiler çeşitli isyanlarda birleştikten sonra işçileri ayırma "ihtiyacını" fark ettiler. "Irk", sözleşmeli İrlandalıları ve diğer Avrupalıları köleleştirilmiş Afrikalılardan ayırdı ve Avrupa kökenlilerin tahammül edilemez kölelik koşullarına muhalefetini azalttı. Irkı, etnosentrizm (belirli bir kültürün üstün olduğu fikri) dahil olmak üzere diğer önyargılardan farklı kılan, bu farklılıkların doğal, değişmez ve Tanrı vergisi olduğunun iddia edilmesidir. Sonunda, ırk da bilimin damgasını aldı.

Sonraki on yıllar boyunca, Avrupa-Amerikalı doğa bilimciler, ırkların ne sıklıkla yaratıldığı (İncil'de belirtildiği gibi tek seferde mi yoksa ayrı ayrı mı), ırkların sayısı ve bunların tanımları gibi sorular sorarak ırkın temel özelliklerini tartıştılar. Ama ırkların doğal şeyler olup olmadığını sorgulamadılar. Irk kavramını sorgulamaksızın sürekli kullanarak gerçeğe dönüştürüp somutlaştırdılar.

Tüm Reklamları Kapat

1700'lerde, modern taksonominin babası sayılan ve hiç de egosuz olmayan biri olan Carl Linnaeus, kendisinin Tanrı'nın yarattıklarını organize ettiğini hayal etmeyi severdi.[16] Linnaeus, kaşiflerden ve fatihlerden gelen raporlara dayanarak kendi türümüzü açıkça ırklara ayırdı.[17]

Yarattığı ırk kategorileri arasında Americanus, Africanus ve hatta Monstrosus (vahşi ve yabani bireyler ve doğuştan özürlü olanlar için) vardı. Bunların temel tanımlayıcı özellikleri ise biyokültürel renk, kişilik ve yönetim biçimlerini içeriyordu. Linnaeus, Europeaus'u beyaz, neşeli ve yasalarla yönetilen olarak, Asiaticus'u ise sarı, melankolik ve "fikirler tarafından yönetilen" olarak tanımladı. Bu tanımlar, yalnızca ırkın nasıl dönemin sosyal görüşleri tarafından formüle edildiğini vurguluyor.

Erken Hıristiyan görüşlerine uygun olarak, bu "ırksal türler" hiyerarşik olarak düzenlenmişti: alt formlardan, Tanrı'ya daha yakın olan daha yüksek formlara kadar uzanan büyük bir varlık zinciri.[18] Avrupalılar en yüksek basamakları işgal ederken, diğer ırklar aşağıda, maymunların hemen üstündeydi.

Tüm Reklamları Kapat

Dolayısıyla, ırk fikriyle ilgili ilk büyük problem, ırksal grup üyelerinin "özlerini", yani Linnaeus'a göre grupları bir arada tutan "ruhu" paylaşmamaları ve ırkların hiyerarşik bir düzene sahip olmamasıdır. Bununla ilgili bir temel kusur, ırkların statik ve değişmez olarak görülmesidir. Yani bir değişim sürecine ya da şimdi evrim dediğimiz şeye izin vermemesidir.

Irklar Hiçbir Şeyi Açıklayamaz!

Charles Darwin'in zamanından bu yana, tipolojik ve statik ırk kavramını evrimsel bir kavram haline getirmek için çok çaba sarf edildi. Örneğin, Amerikan Fiziksel Antropologlar Derneği'nin eski başkanı Carleton Coon, The Origin of Races'de (1962) beş ırkın ayrı ayrı evrimleştiğini ve farklı zamanlarda modern insanlar haline geldiğini savundu.[19], [20]

Coon'un teorisiyle ve ırkı evrimsel bir birime dönüştürmeye yönelik tüm girişimlerle ilgili anlaşılması zor olan sorun, ortada hiçbir kanıtın olmamasıdır. Aksine, tüm arkeolojik ve genetik veriler, kıtalar arasında bol miktarda birey, fikir ve gen akışına işaret ediyor ve modern insanların aynı anda, birlikte evrimleştiğini gösteriyor.[21]

Amerikan Girişim Enstitüsü'nden Charles Murray gibi birkaç uzman ve daha önce The New York Times'ta çalışan Nicholas Wade gibi bilim yazarları; insanlar sabit ve "renk kodlu" ırklar halinde gelmeseler bile, onları ırklara ayırmanın hala insan genetik varyasyonunu tanımlama konusunda yardımcı olduğunu savunuyorlar.[22], [23] Bu görüşleri açıkça yanlış. Neredeyse 50 yıldır, ırkın insan genetik varyasyonunu tanımlamadığını biliyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
FEN OKURYAZARLIĞI
Devamını Göster
₺390.00
FEN OKURYAZARLIĞI
  • Dış Sitelerde Paylaş

1972'de Harvard Üniversitesi'nden evrimsel biyolog Richard Lewontin, insan genetik varyasyonunun ne kadarının "ırksal" gruplara atfedilebileceğini test etmeye karar verdi.[24] Dünyanın dört bir yanından genetik verileri bir araya getirerek ırklar arasında ne kadar varyasyonun istatistiksel olarak paylaştırıldığını hesapladı. Lewontin, insanlardaki genetik varyasyonun yalnızca %6'sının istatistiksel olarak ırk kategorisine atfedilebileceğini keşfetti. Böylece, sosyal ırk kategorisinin, aramızdaki genetik çeşitliliğin çok küçük bir kısmını açıkladığını gösterdi.

Ayrıca, yapılan son araştırmalar, herhangi iki birey arasındaki varyasyonun, 1000'de 1 tek nükleotid polimorfizmi (SNP) veya DNA'mızdaki tek harf değişikliği kadar küçük olduğunu ortaya koydu.[25] Bu, ırksal sınıflandırmanın, 1000'de 1 farklılıklarda görülen en fazla %6 oranda varyasyonla ilişkili olabileceğini gösterir.

Uzun lafın kısası, ırk pek bir şeyi açıklayamaz.

Irklara Atfedilen Özelliklerin Nedeni Coğrafi Mesafe

Tek bir "ırk" olarak olarak görülen gruplar içindeki genetik çeşitlilik, sözde "ırklar" arasında olan genetik çeşitlilikten daha büyük olabilir. Bunu daha iyi anlamak için altı kişi düşünün: İkisi Afrika'dan, ikisi Avrupa'dan, ikisi de Asya'dan olsun. Bu bireylerin hepsi, birbirine son derece benzeyecektir: Her 1000 DNA "harfinden" yalnızca biri farklı olacaktır. Ning Yu ve meslektaşları tarafından yapılan bir araştırma, genel farkı daha kesin olarak 1000'de 0.88 olarak ortaya koymuştur.[26]

Bu farklılıklar üzerinde çalışan araştırmacılar, Afrika'daki insanların birbirlerinden, Asya veya Avrupa'daki insanlara kıyasla olduğundan daha farklı olduklarını fark ettiler. Tekrar edelim: Afrikalı iki birey arasındaki genetik fark, bunlardan herhangi birinin bir Avrupalı veya bir Asyalıyla arasındaki genetik farktan daha büyüktür!

Homo sapiens Afrika'da evrimleşti; göç eden gruplar, muhtemelen Afrika'da oluşan tüm genetik çeşitliliği içermiyordu. Bu, evrimsel biyologların kaşif etkisi dediği, yeni bir bölgeye yerleşen göçmen popülasyonların geldikleri popülasyondan daha az varyasyona sahip olduğu duruma bir örnektir.[27]

Avrupa ve Asya ile Amerika ve Avustralya'daki genetik varyasyon, aslında Afrika'daki genetik varyasyonun alt kümeleridir. Genetik çeşitlilik bir dizi Rus matruşka bebeği olsaydı, tüm diğer kıta "bebekler" Afrika "bebeğine" sığabilirdi.

Tüm bu verilerin gösterdiği şey, bilim insanlarının -Linnaeus'tan Coon'a ve çağdaş osteoporoz araştırmacılarına kadar- "ırk" olarak düşündükleri varyasyonun aslında bir popülasyonun konumuyla çok daha iyi açıklandığıdır. Genetik varyasyon, coğrafi mesafe ile büyük oranda ilişkilidir.[28] Birincisi, insan gruplarının coğrafi olarak birbirinden ne kadar olduğu ve ikincisi, birbirinden ne kadar uzun bir süredir ayrı kaldıkları, grupların genetik farklılıklarını birlikte açıklayabilir. "Irka'' kıyasla, bu faktörler sadece insan varyasyonunu daha iyi tanımlamakla kalmayıp, aynı zamanda varyasyonu evrimsel süreçlerle de açıklarlar.

Irk Gerçek Değilse, Orak Hücre Anemisi Nasıl Açıklanacak?

Bu osteoporoz doktorları, sosyal olarak tanımlanmış ırk, insan varyasyonunu yetersiz tanımlasa da, tıpta ve diğer çalışma alanlarında ırkların hala yararlı bir sınıflandırma aracı olabileceğini iddia edebilirler. Peki ırk, insan varyasyonu hakkında yaklaşımlar yapmak için gerçekten doğru bir yol mu?

Tıp fakültelerinde ders verdiğimde en sık sorulan soru orak hücre özelliğiyle ilgiliydi. Spokane-Coeur d'Alene kabilelerinin bir üyesi olan yazar Sherman Alexie, soruyu 1998'de verdiği bir röportajda şöyle dile getirdi:[29]

Tüm Reklamları Kapat

Eğer ırk gerçek değilse, bana orak hücre anemisini açıklayın!

Hay hay!

Orak hücre, genetik bir özelliktir: Kırmızı kan hücrelerinde oksijen taşıyan protein olan hemoglobinin amino asit dizisini değiştiren bir tek nükleotid polimorfizmin sonucudur. Bir insan, genlerinde orak hücre varyantının iki kopyasını taşıdığında bu hastalığa yakalanır. Amerika Birleşik Devletleri'nde, orak hücre hastalığı en çok kendini Afro-Amerikan olarak tanımlayan kişilerde görülür ve bu da bunun bir "siyahi hastalığı" olduğu izlenimini yaratır.

Yine de bilim insanları, 1950'lerden beri orak hücre mutasyonunun çok daha karmaşık bir coğrafi dağılımı olduğunu biliyorlardı.[30] Çünkü hastalık, Amerika'da, Avrupa'nın ve Asya'nın çoğu yerinde ve ayrıca Kuzey ve Güney Afrika'nın geniş kesimlerinde neredeyse hiç görülmüyor. Öte yandan, Batı-Orta Afrika'da ve Akdeniz, Arap Yarımadası ve Hindistan'ın bazı bölgelerinde oldukça yaygın. Görüleceği üzere orak hücre anemisi, kıtalar veya sosyal olarak tanımlanmış ırklarla da ilişkili değil.

Antropolojide en çok alıntı yapılan makalelerden birinde, Amerikalı biyolojik antropolog Frank Livingstone, orak hücrenin evrimini açıklamaya yardımcı oldu.[31] Uzun bir tarım ve endemik sıtma geçmişi olan yerlerde orak hücre özelliğinin (alelin tek bir kopyasının) yaygın olduğunu gösterdi. Bu bilgiyi, orak hücre özelliğinin insanların sıtmaya karşı direnmesine nasıl yardımcı olduğunu gösteren deneysel ve klinik incelemelerle bir araya getirdi ve orak hücre özelliğinin bu alanlarda seçildiğine dair ikna edici bir çalışma ortaya koydu. Orak hücre anemisini ırk değil, evrim ve coğrafya açıklıyor.[32]

Tüm Reklamları Kapat

Adli Bilimler Irkları İspatlamıyor mu?

Peki ya adli bilimciler ırk belirlemede iyiler mi?

ABD'de adli antropologlar, cinsiyet, yaş, boy ve "ırk" hakkında çıkarımlar da dahil olmak üzere iskeletleri tanımlamaya yardımcı olmak için genellikle emniyet teşkilatı tarafından görevlendirilir. Irk tahmini için metodolojik altın standartlar, yüzün en geniş olduğu yerin uzunluğu ve yüz yüksekliği gibi bir dizi kafatası ölçümüne dayanan algoritmalardır. Adli antropologlar bu algoritmaların işe yaradığını öne sürüyorlar.[33]

Adli bilim insanlarının ırk kavramının aslını bildiği iddiasının kökeni, 1962'de "siyah," "beyaz" ve "kızılderili" kafatasları üzerine yapılan ve %80-90 oranda başarı gösteren bir araştırmadan geliyor. Adli bilim insanlarının, kafatasından insanın "ırkını" belirleme konusunda başarılı olmaları, hem bilimsel literatürde hem de popüler tasvirlerde standart bir mecazdır.[34], [35]

Ancak daha sonra yapılan dört teste ilişkin bir analiz, kızılderili kafataslarının diğer bağlam ve konumlarla doğru sınıflandırılma oranının, her doğru tanıma karşılık iki kez yanlış yapıldığını gösterdi.[36] Yani sonuçlar, rastgele bir ırk atamasından daha iyi değildi.

Tüm Reklamları Kapat

İnsanlar, Biyolojik Irklara Ayrılamaz!

Çünkü insanlar, biyolojik ırklara ayrılamazlar. Üstelik, insan varyasyonu da sabit durmuyor. "Irk gruplarını" herhangi bir sabit veya evrensel şekilde tanımlamak imkansızdır. Bu, ten rengine, kemik ölçülerine veya genetiğe; biyolojiye dayanarak yapılamaz. Kültürel olarak da yapılamaz: Irk gruplamaları tarih boyunca zaman ve mekanda değişiklik göstermiştir.

Bilim 101: Grupları sabit bir şekilde tanımlayamazsanız, onlar hakkında bilimsel genellemeler yapamazsınız.

Hangi açıdan bakarsak bakalım, "genetik ırk", kötü bilimdir. Üstelik, toplum genetik açıklamaları kovalamaya devam ettikçe, sağlık, zenginlik ve fırsatlardaki "ırksal" eşitsizliklerin altında yatan daha büyük toplumsal nedenleri gözden kaçıracak.

Irk Kavramı Gerçektir. Ama Kültüreldir, Biyolojik Değil!

Uzun lafın kısası, insan biyogenetik varyasyonunun gerçek olduğunu söylüyorum. İnsan genetik varyasyonunu, tümüyle kısıtlayıcı ırk fikrinden bağımsız olarak incelemeye devam edelim. Araştırmacılar, belirli yerlerdeki insanların yaşadığı genetik ataları veya biyolojik riskleri tartışmak istediklerinde, bunu bu insan gruplarını ırksal kategorilerle ayırmadan yapabilirler.[37] Genetik varyasyonun evrimin şaşırtıcı derecede karmaşık bir sonucu olduğu ve asla ırka indirgenmemesi gerektiği konusunda net olalım.

Tüm Reklamları Kapat

Irk kavramı da aynen bu şekilde gerçektir; sadece genetik değildir. Kültürel olarak yaratılmış bir fenomendir. "Beyaz" kategorisi de dahil olmak üzere, bireyleri bir ırk grubuna atama süreci hakkında çok daha fazla şey bilmeliyiz. Ve özellikle ırksallaştırılmış bir dünyada yaşamanın etkileri hakkında daha fazla şey öğrenmeliyiz: örneğin, bir toplumun kategorilerinin ve önyargılarının sağlıkta yol açtığı eşitsizlikleri.[38] Irkın, zorlu sonuçları olan, tamamen sosyopolitik bir yapı olduğu konusunda net olmamız şarttır.

İnsanları, ırkın genetik farklılıklara dayandığını düşünmenin risklerine ikna etmek zordur. İklim değişikliği gibi, insan genetik çeşitliliğinin yapısı da görebildiğimiz ve dokunabildiğimiz bir şey olmadığı için anlaması zordur. Ve "kültürel olarak eğitilmiş" gözlerimiz, ırkı açık bir gerçek olarak görerek bize bir oyun oynuyor. "Genetik ırk", ideolojik olarak insanlığın fosil yakıtlara ve tüketimciliğe bel bağlamasından bile daha derin bir sorundur. Bu nedenlerden dolayı, ırksal fikirlerin değiştirilmesi zor, ama yine de mümkündür.

Bilim İnsanları Genetik Irklara Karşı Birleşmeli!

13.000'den fazla bilim insanı, iklim krizi hakkında bir fikir birliği beyanı oluşturmak ve yayınlamak için bir araya geldiğinde bu, kamuoyunu kesinlikle bilimle birlik haline getirmişti.[39] Genetikçiler ve antropologlar aynı şeyi "genetik ırk" için yapmalıdır. Yakın tarihli Amerikan Fiziksel Antropologlar Birliği'nin Irk ve Irkçılık Üzerine Açıklaması bunun için harika bir başlangıç olabilir.[40]

ABD'de kölelik 150 yıldan fazla bir süre önce sona erdi ve 1964 tarihli Sivil Haklar Yasası yarım yüzyıl önce kabul edildi, ancak "genetik ırk" ideolojisi halen devam ediyor. "Genetik ırkı" artık kullanışsız fikirler yığınına atmanın zamanı geldi.

Bunu yapmaya, arkadaşıma -ve reddedilen herkese- gecikmiş kemik yoğunluğu testleri yaptırarak başlayabiliriz.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
54
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Merak Uyandırıcı! 22
  • Tebrikler! 10
  • Bilim Budur! 7
  • Muhteşem! 3
  • Umut Verici! 3
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 2
  • Güldürdü 2
  • İnanılmaz 2
  • Üzücü! 1
  • İğrenç! 1
  • Grrr... *@$# 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  1. Çeviri Kaynağı: Sapiens | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 26/04/2024 18:59:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13411

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Yeni Doğan
Hayvan Davranışları
Işık Yılı
Bağırsak
Virüs
Psikanaliz
Maske Takmak
Yeşil
Saldırı
Zeka
Solunum
Köpekler
Arkeoloji
Bebek Doğumu
Karar Verme
Genel Görelilik
Mistik
Epistemik
Besin
Evrim Ağacı
Ağrı
Mers
Akıl
Algoritma
Güneş
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
A. Goodman, et al. Irkların Genetik Temeli Olduğu Fikrini Çöpe Atma Vakti Geldi de Geçiyor!. (2 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 26 Nisan 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/13411
Goodman, A., Recep, A., Bakırcı, Ç. M. (2022, December 02). Irkların Genetik Temeli Olduğu Fikrini Çöpe Atma Vakti Geldi de Geçiyor!. Evrim Ağacı. Retrieved April 26, 2024. from https://evrimagaci.org/s/13411
A. Goodman, et al. “Irkların Genetik Temeli Olduğu Fikrini Çöpe Atma Vakti Geldi de Geçiyor!.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Translated by Arzu Recep, Evrim Ağacı, 02 Dec. 2022, https://evrimagaci.org/s/13411.
Goodman, Alan. Recep, Arzu. Bakırcı, Çağrı Mert. “Irkların Genetik Temeli Olduğu Fikrini Çöpe Atma Vakti Geldi de Geçiyor!.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Translated by Arzu Recep. Evrim Ağacı, December 02, 2022. https://evrimagaci.org/s/13411.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close