İklim Krizi ile Mücadelede Ormanları Korumak Önemli; ancak "Deniz Ormanlarını" Korumak Çok Daha Önemli!
Çağımızın en önemli küresel sorunu hiç tartışmasız İklim Değişikliği'dir. Bu nedenle İklim Değişikliği ile mücadele etmek, insanlığın karşı karşıya olduğu en ciddi meseledir. Bu zamana dek birçok tür ile sayısız insan toplumu ve uygarlık, çeşitli nedenlerden ötürü yok oldu ve bu yok oluşların büyük çoğunluğu, bel bağladıkları doğanın, alışageldikleri biçimlerin dışında davranmasıydı. Çoğu durumda bu canlıların bizzat suçu yoktu; çevrenin doğal değişimine ayak uyduramayarak yok oldular. Ancak şu anda içinde bulunduğumuz iklim krizinin sebebi doğrudan biziz. Neyse ki günümüzde, bu antik türlerden ve uygarlıklardan farklı olarak, çok güçlü bir problem çözücümüz var: bilim. Tabii onu kullanmamız gerekiyor.
Bilimsel bilgimiz ve kültürümüz bize, doğadaki karbonun, özellikle son yüzyılda artan endüstriyel devrim nedeniyle ciddi oranda arttığını açık bir şekilde göstermektedir. Öyle ki son 150 yılda, atmosferdeki karbon seviyesi, milyonda 280 parçadan, milyonda 416 parçaya yükselmiştir - ki bu da yaklaşık %50 oranında bir artışa karşılık gelmektedir![1]
İklim Değişikliği ile mücadelenin ilk adımı, insan kaynaklı karbon salınımını bir an önce azaltmaktır. Ancak karbon salınımı sadece insan kaynaklı değil, aynı zamanda hem canlıların yaptığı solunum ile, hem de organik maddelerin ayrışması sürecinde de meydana gelebilir. Biz bu yazımızda, karbon salınımının biyolojik tarafına odaklanacağız.
Biyolojik Karbon Salınımı
Bildiğimiz üzere, karalardaki en iyi karbon tutucular bitkiler, ağaçlar ve dolayısıyla ormanlardır. Bunun nedeni, fotosentez işleminde karbonu yakalayıp organik maddeye, yani şekere dönüştürmeleridir.
Ancak burada anlaşılması gereken çok önemli bir nokta var: Bu süreç boyunca karbon miktarı hiç değişmez. Karbon, atmosferden alınıp canlıların bedenine geçiyor olsa da doğada yine aynı oranda bulunmaktadır. Sadece atmosferde değil, bitkinin kendisinde bulunacaktır. Bitki, bu karbonu ya kendi besini olarak tüketir ya da üremesine katkı sağlaması için meyveye dönüştürür. Ama her durumda, eninde sonunda bitki öleceği için veya meyveler diğer canlılar tarafından tüketileceği için, bu karbon yeniden toprağa karışacaktır. İşte bu nedenle, topraktaki karbon miktarı, bitkilerde tutulan karbon miktarından daha fazladır. FAO'nun (Gıda ve Tarım Örgütü) istatistiklerine göre, Dünya üzerindeki karbonun; %19'u bitkilerde, %81'i ise toprakta bulunmaktadır.[2]
Sürekli olarak toprağa karışmakta olan bu karbon depoları, aynı zamanda yine sürekli olarak ayrıştırıcılar tarafından tüketilmektedir ve buradan nihayetinde yine atmosfere geri salınmaktadır. Bu nedenle, ormanlardaki karbon salınımının net değeri sıfırdır.
Denizel Bitkiler ve Karbon Döngüsü
Fakat tüm bu bilgiler, karalardaki karbon tutma kapasitesini ve salınımını göstermektedir. İşin bir de, deniz boyutu vardır - ki yazımızın ana konusunu oluşturmaktadır.
Karalardaki bitkilerin evrimsel atası konumunda bulunan denizel bitkiler; fitoplanktonlar, mavi-yeşil algler ve kırmızı alglerden meydana gelmektedir. Bu deniz bitkileri, karalardaki akrabaları gibi, fotosentez yaparak kendi besinini üreten ototrof canlılardır. Denizlerin yüzeyinden itibaren, yaklaşık 200 metre derinliğe kadar yaşayabilmektedirler. Bu bölgeye "fotik bölge" denmektedir. Fotik bölgeden daha derin bölgelere Güneş ışığı çok daha az geldiği veya hiç gelmediği için, bu bölgeden derinlerde fotosentetik canlılar yaşayamaz. Aynı zamanda bu canlılar, dünyadaki oksijenin yaklaşık olarak %70'ini üretmekten sorumludurlar ve bu özellikleri nedeniyle, dünyadaki yaşamın varoluşunda çok önemli bir konumda yer alırlar.
Bu bitkiler de karalardaki kuzenleri gibi karbon tutma ve depolama özelliğine sahiplerdir. Denizel bitkiler, karasal bitkilerde olduğu gibi, öldüklerinde ve dolayısıyla ayrışma sürecine girdiklerinde atmosferden yakaladıkları karbon, ürettikleri oksijenin salınması gibi tekrardan atmosfere geri salınmaktadır. Buna da kısaca, karbon döngüsü denir. Öyle ki, küresel karbon döngüsünün %83'ü okyanuslarda meydana gelmektedir.[3] Sadece bu orandan bile, denizlerdeki birincil üreticilerin, yani bitkilerin karbon yakalama payının büyüklüğünü anlayabiliriz.
Bahsettiğimiz gibi karbon döngüsü, karbonun atmosferdeki oranını en nihayetinde belirli bir dengeye ulaşmasını sağlamaktadır ve bu, sürekli olarak devam etmektedir. Yani, biyolojik yolları kullanarak İklim Değişikliği ile mücadele etmek, her ne kadar kısa vadede olumlu sonuçlar verebilecek olsa da, uzun vadede sonuçsuz kalacaktır. Bu nedenle asıl olarak, atmosfere insan kaynaklı karbon salınımının azaltılması gerekmektedir. Çünkü insanlar, fosilleşmiş ve dolayısıyla karbon döngüsünden tamamen çıkmış olan karbonu (petrol ve doğal gazı), jeolojik katmanların derinliklerinden çıkarmakta ve yakarak enerjiye dönüştürmektedir; bu sırada da atmosfere bu fazladan karbonu eklemektedir. İşte iklim krizini tetikleyen ana problem budur.
Makroalgler ve Karbonun Denizin Derinliklerine Hapsedilmesi!
Fakat yakın geçmişte, Nature'da yayınlanan bir makale, bu algıyı bir miktar değiştirmiştir.[4] Araştırmanın ana konusu olan makroalgler, yani deniz yosunları (örneğin, en tepede gösterdiğimiz deniz altı kelp ormanları) öldüklerinde, karasal bitkiler gibi hemen toprağa karışmak yerine, güneş ışığından maksimum verim elde edebilmek için denizde dik durabilmelerini sağlayan gaz keselerinden dolayı, oksijenin daha bol bulunduğu fotik bölgedeki zemine batmadan, deniz yüzeyinde bir süre yüzerler ve bu şekilde uzun mesafeler kat ederler. Ardından, denizin daha derin olduğu bölgelere varan makroalgler, gaz keseciklerinin patlaması nedeniyle, denizin derinliklerine doğru batmaya başlarlar.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
En nihayetinde denizin dibine batan deniz yosunları, bulunduğu derinlikte oksijen azlığı nedeniyle, kıyı ve kara ekosistemlerindeki gibi yoğun bir ayrışmaya maruz kalmaz, çünkü oksijenin bulunmadığı yerde, ayrıştırıcılar da yaşayamaz. Dolayısıyla, karbon salınımı bu derinliklerde azalacağı için, karbon döngüsü de tıkanmış olur.
Araştırmacılar, deniz yosunlarının hepsi olmasa da, yaklaşık %11'inin bu şekilde derin denizlere batabileceğini söylemektedir.[5] Bu oran, ilk etapta oldukça az gibi görünüyor olsa da, denizlerdeki karbon döngüsünün büyüklüğünü hesaba kattığımızda, aslında çok büyük bir sayının yüzdesini tanımlamaktadır. Öyle ki bu oran, yılda yaklaşık 200 milyon ton karbonun tutulmasına karşılık gelmektedir - ki bu da, New York eyaletinin 1 yılda yaptığı karbon salınımından daha fazladır![6], [7]
Sonuç
Anlayacağımız, karbonu denizin derinliklerine hapsedebilmesi ve uzun yıllar boyunca tekrardan atmosfere geri salmaması nedeniyle, denizel bitkilerden olan makroalglerin, İklim Değişikliği ile olan mücadelemizde önemli bir yeri bulunmaktadır. Her ne kadar, insanlar tarafından aljinat ve diğer çeşitli gıda malzemeleri için sürekli olarak işgal altında olsalar da; örneğin kelplerde olduğu gibi, bir günde yaklaşık yarım metre gibi ciddi bir büyüme sergileyebilmeleri sayesinde, çok hızlı bir şekilde eski durumlarına geri dönebilirler. Bu eşsiz özellikleri nedeniyle makroalgler, Küresel Isınma ve İklim Değişikliği'nin önüne geçilmesinde, insan kaynaklı karbon salınımının azaltılmasına ek bir biyolojik unsur olarak şimdi olduğu gibi, gelecekte de çok önemli bir rol oynayacaktır!
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 19
- 9
- 8
- 6
- 5
- 5
- 3
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ NASA. The Causes Of Climate Change. (1 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 9 Mayıs 2021. Alındığı Yer: NASA | Arşiv Bağlantısı
- ^ FAO. Forests And Climate Change, Carbon And The Greenhouse Effect. (1 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 9 Mayıs 2021. Alındığı Yer: FAO | Arşiv Bağlantısı
- ^ IUCN. Blue Carbon. (1 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 9 Mayıs 2021. Alındığı Yer: IUCN | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Krause-Jensen, et al. (2021). Substantial Role Of Macroalgae In Marine Carbon Sequestration. Nature Geoscience. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Bedolfe. Seaweed Could Be Scrubbing More Carbon From The Atmosphere Than We Expected. (6 Ekim 2017). Alındığı Tarih: 9 Mayıs 2021. Alındığı Yer: Oceana | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Hurlimann. How Kelp Naturally Combats Global Climate Change. (4 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 10 Mayıs 2021. Alındığı Yer: Harvard University | Arşiv Bağlantısı
- ^ EIA. Total Carbon Dioxide Emissions, 2017. (1 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 10 Mayıs 2021. Alındığı Yer: EIA | Arşiv Bağlantısı
- Britannica. Photic Zone. (1 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 10 Mayıs 2021. Alındığı Yer: Britannica | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 20:22:32 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10458
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.