Einstein'ın Beyni: Einstein, Beyninin %10'unu mu Kullanıyordu? Einstein'ın Beynini Sıra Dışı Yapan Özellikler Nelerdi?
Einstein'ın Beyni, Ölümünden 7 Saat Sonra Neden Çalındı?
İddia
Sıradan insanlar ise %3-5 kullanırlar. Einstein beyninin 'unu kullanabiliyordu. Bu yüzden Einstein daha zekiydi.
2. İddia
Einstein'ın beyni diğer insanlarınkinden daha büyüktü. Bu sayede Einstein daha zeki olabildi.
Gerçek mi?
Gerçek Ne?
Einstein da beynini diğer bütün insanlar gibi, %100'e yakın bir oranda kullanmaktaydı. Zaten insanların beyinlerinin %3'ünü veya %10'unu (veya %100'den eksik herhangi bir miktarını) kullandıklarına dair iddialar tamamen asılsızdır ve uydurmadır. Einstein da dahil olmak üzere tüm Homo sapiens türüne ait bireyler (ve diğer hayvanlar da) beyinlerinin %100'ünü kullanmaktadırlar. Bu konuda ayrıntılı bilgi için buradaki yazımızı okuyabilirsiniz.
Einstein, sanılanın aksine ortalamadan ufak bir beyne sahipti. Ancak onu farklı kılan, analitik zekasını destekleyen bazı beyin bölgelerinin, genel beyin hacmine oranının daha büyük olmasıdır. Buna karşılık, beyninin bazı diğer bölgeleri, genel ortalamaya göre kısmen daha küçüktür. Yani Einstein, bazı beyin bölgelerinden kazanırken, bazılarından yitirmiştir. Hatta yitirdiği hacim kazandığına göre birazcık daha fazla olduğu için beyni ortalamadan kısmen küçüktür.
Beynin büyüklüğünü tek başına zeka ile ilişkilendirmek doğru değildir. Önemli olan beynin bölgelerinin dağılımı, birbirlerine göreli oranları (kısmi oranları) ve birbirleriyle olan etkileşimleridir.
İddianın Kökeni
Gelmiş geçmiş en büyük bilimsel dehalardan biri olan Albert Einstein'ın bu sıra dışı yeteneğini açıklamak için birçok iddia ileri sürülmüştür ve bunlar, halk arasında abartılarak mitleştirilmiştir. Bu iddialar da, bu tarz abartıların ürünüdür.
Bilgiler
Einstein'ın Beyninin Çalınmasının Tarihi Arka Planı
17 Nisan 1955 günü, Albert Einstein göğüs ağrısı nedeniyle hastaneye kaldırıldı. O anda farkında değildi, ama vücudundaki en büyük damar olan aortun karnına indiği kısmı şişerek yırtılmıştı ve bir iç kanama, yani abdominal aort anevrizması geçiriyordu. O sıralarda İsrail'in 7. yıldönümünü kutlamak için televizyonda okuyacağı bir konuşma hazırlamakla meşguldü. Doktorları hemen ameliyata almak istedi; ama 8 sene önce de aynı nedenle ameliyat edilmiş olan Einstein, artık miadının dolduğunu anlamış olacak ki, bunu şu ölümsüz sözlerle reddetti:
Ne zaman istersem, o zaman öleceğim. Ömrü yapay olarak uzatmanın tadı yok. Üzerime düşeni yaptım, artık gitme zamanım geldi. Zarif bir şekilde gideceğim.
Ve gerçekten de, ertesi günün erken saatlerinde Princeton'daki Plainsboro Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu. (House MD izlemiş olanlar bu hastanenin adını bilirler. Aslında dizide gösterilen hastanenin Einstein'ın öldüğüyle hiçbir alakası yok; ama dizinin yazarları muhtemelen bu ismi kasten seçtiler.)
Ama asıl ilginç olan şey, Einstein'ın otopsisi sırasında yaşandı: Otopsiyi yapan patolog Thomas Harvey, büyük dehanın ölümünden sadece 7 saat sonra, Einstein'ın ailesinin izni olmaksızın beynini kesip vücudundan çıkardı ve %10 formalin enjekte ederek "dondurdu". Amacı, bu eşsiz olduğuna inandığı beyni inceleyerek, onu bu kadar zeki yapan şeyi keşfetmekti. Ama Einstein, kendisinin idolleştirilmesinden nefret ediyordu ve bu nedenle vücudunun yakılmasını ve küllerinin gizlice saçılmasını istemişti. Yani Harvey, Einstein'ın vasiyetini çiğnemişti. Üstelik sadece beynini de değil, gözlerini de çıkarıp Einstein'ın göz doktoru olan Henry Abrams'a hediye etmişti.
Doktor, başının yanacağını anladığında, Einstein'ın oğlu Hans'a giderek onu bu yaptığının önemine ikna etmeyi ve geriye dönük bir izin almayı başardı; böylece yasal yükümlülükten kaçınmış oldu. Ama Hans'ın bir şartı vardı: Babasının beyni, sadece ve sadece bilimsel araştırmalar için incelenecekti ve sonuçlar saygın akademik dergilerde yayınlanacaktı. Harvey buna söz verdi ve en geç 1 yıl içinde bulgularını yayınlayacağını söyledi.
Harvey, Einstein'ın beynini çıkardıktan sonra onlarca açıdan yüzlerce fotoğrafını çekti ve sonrasında, akıl hocası olan Harry Zimmerman ile birlikte her biri kabaca 10 santimetreküpten oluşan 240 parçaya böldü ve bu parçalardan mikroskop slaytları hazırladı. Bu beyin kesitleri, 1925 yılında Von Economo ve Koskinas tarafından yayınlanan serebral korteks atlasına göre belirlenmişti ve 19. yüzyılda Brodmann tarafından belirlenen beyin bölgelerini büyük oranda takip ediyordu. Yani kesiti alınan bölümler, beynin özel işlevi olan gruplarına karşılık gelecek şekilde seçilmişti.
Ama sorun şu ki, Harvey'in de, akıl hocası Zimmerman'ın da sinirbilim ve beyin konusunda hiçbir uzmanlığı yoktu. Her ikisi de patologdu ve en fazla beyin yaralanması veya kanamalar gibi spesifik patolojik durumları ayırt edebiliyorlardı. Yani sahip oldukları sıra dışı beynin sırlarını aydınlatacak donanımdan yoksunlardı. Bu nedenle Harvey, Hans Einstein'a verdiği "1 sene içinde yayın yapacağı" sözünü tutamadı. Yayınlayabileceği hiçbir şey tespit edemiyordu, çünkü neye bakması gerektiğini bilmiyordu.
Bu, kısa sürede büyük bir soruna dönüştü: Her ne kadar Hans'tan izin almışsa da, hastanesinin baş hekimi bunun yaptığını affetmek için yeterli olmadığına kanaat getirdi ve etik kuralları çiğnediği gerekçesiyle olaydan birkaç gün sonra istifaya zorlandı. New Jersey'de uzun bir süre iş bulamayan Harvey, Einstein'ın beynini barındıran iki büyük kavanozuyla birlikte Orta-Batı Amerika'ya göç etti ve burada pratisyen hekim olarak çalışmaya başladı. Harvey, oldukça egzantrik, hatta "hayalperest" olarak tanımlanan biriydi ve bu nedenle hiçbir akademisyen onu ciddiye almıyordu. Einstein'ın ölümünden sonraki 30 sene boyunca kimseyi Einstein'ın beynini incelemeye ikna edemedi. Nihayet, Amerika'yı boydan boya geçerek, Einstein'ın Kaliforniya'daki torununa beyni vermek istedi ama torunu da bunu reddetti. Yani Einstein'ın beyni adeta bir lanete dönüşmüştü...
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Tüm bu olaylardan ve uzunca bir süre boyunca beyinle bir o yana bir bu yana gittikten sonra, nihayet başladığı yere geri dönerek, kendi pozisyonunda işe alınan patologa beyin parçalarını içeren kavanozları teslim etti ve 40 yıllık macerası böylece son bulmuş oldu. O noktadan sonra araştırmacılar, Einstein'ın beynine biraz daha ilgi göstermeye başladılar.
Einstein'ın Beyninde Ne Farklar Keşfedildi?
Einstein'ın beyniyle ilgili ilk araştırma 1999 yılında, yani Einstein öldükten tam 44 sene sonra yayınlandı. Bu çalışma, McMaster Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi tarafından yapıldı. Araştırmada Einstein'ın beyni 35 erkek (8'i 65 yaş üstü ve ortalama IQ'ları 116) ve 56 kadın beyniyle kıyaslandı. Ondan sonra da birkaç diğer çalışma, Einstein'ın beyninden arta kalanları ve orijinal fotoğrafları inceledi. Bu bulguları burada sıralayacağız.
Her şeyden önce, Einstein'ın beyni, ortalamadan büyük değil, tam tersine, epey küçüktü: Einstein'ın öldüğü yaştaki ve kilodaki bir erkeğin beyni 1400 gram civarında olmalı. Einstein'ınkiyse sadece 1230 gramdı. Daha önceden de anlattığımız gibi, söz konusu beyin olduğunda "Ne kadar büyük o kadar iyi." gibi bir kural yoktur. Örneğin bir beyin görece küçük ama daha sıkı nöral bağlantılarla dolu olabilir ve bu nedenle işlem kapasitesi daha yüksek olabilir.
Sağ Frontal Lobdaki Fazladan Girus
Einstein'ın beyninde, sözlü olmayan, matematik benzeri yeteneklerimizle ilgili olan sağ frontal lobda fazladan bir girus (beyin kıvrımlarının çıkıntı yaptığı yerler) bulunuyor gibi gözükmektedir. Normalde insanların beyninin sağ yarımküresinde genellikle 3 girus hattı bulunmaktadır:
Ancak Einstein'ın beyninde 4 girus hattı var gibi gözükmektedir:
El Motor Tokmağı
Bir diğer fark, "el motor tokmağı" olarak Türkçeleştirilebilecek olan "hand motor knob" veya Yunancadaki omega harfine benzerliğinden ötürü kısaca "Omega İşareti" adı verilen bir bölgede keşfedilmiştir. Einstein'ın beyninde bu tokmak şu şekildedir:
Ortalama bir beyinde bu tür bir tokmak bulunmamaktadır:
Bu tokmak, el ve parmaklarımızın atik hareketlerinden sorumludur. Daha önceden yapılan çalışmalardan, 6-14 yaş arasında keman çalmaya başlayan kişilerin beyinlerinde bu tür bir tokmak olduğunu biliyoruz. Yani sadece bu beyne bakarak, Einstein'ın sağ eliyle keman çaldığını ve buna 14 yaşından evvel başladığını söyleyebiliriz. Gerçekten de Einstein 6 yaşında piyanist annesinin yönlendirmesiyle kemana başlamıştı ve ömrü boyunca kemanı elinden bırakmamıştı.
Motor Korteksteki İri Girus
Bir diğer varyasyon, beynin motor korteksindeki bir girusun aşırı geniş yapısında görülmektedir:
Bu bölge, el hareketleri gibi istemli fonksiyonlarımızı kontrol eden bölgedir. Bir diğer kıyaslama aşağıdaki fotoğrafta görülmektedir:
Nöron ve Gliya Sayısı
Bir diğer bulguya, Einstein'ın beyin kesitlerindeki sinir hücrelerinin mikroskop altında tek tek sayılması yoluyla ulaşılmıştır ve beynin sol tarafında yer alan 39 numaralı Brodmann Bölgesi'ndeki nöron sayısının az olduğu tespit edilmiştir.
Bu bölge, kelimeleri anlama ve dil algısıyla ilgili bir bölgedir ve gerçekten de Einstein 6 yaşına kadar akıcı bir şekilde konuşamadı ve uzunca bir süre disleksi-benzeri sorunlardan, mesela düşüncelerini yazıya dökememe, kelimeleri hatırlayamama, sesli okuyamama gibi sorunlardan muzdaripti. Yani Einstein, bazı diğer dehalar gibi öyle 2 yaşında okumayı söküp, 4 yaşında soyut matematik üzerine kafa yormaya başlamamıştı.
Diğer Olası Varyasyonlar
Her ne kadar farklı araştırmalarda farklı sonuçlara ve yorumlara neden olsa da, bazı diğer varyasyonlar üzerinde de durulmaktadır:
- Arka pariyetal lobunda ön tarafa doğru fazladan bir kıvrım bulunmaktaydı ve sol parietal lobu, normalden %15 daha geniş bir alana yayılmaktaydı. Bu bölge, özellikle de matematik, uzun okuma, yazma ve sembolik düşünmeden sorumludur.
- Sol beyninde hafızayla ilişkili olan hipokampusün ve üst düzey bilişsel fonksiyonlarla ilişkili neokorteksin de görece büyük olduğunu gösteren bazı çalışmalar da vardır.
- İki beyin yarımküresini birbirine bağlayan korpus kallosumu da normal bir insandan daha yoğundu; bu da beyninin adeta bir süperbilgisayar gibi çalışmasını açıklamaktadır.
- Sylvian Oyuğu daha az gelişmiş, pariyetal operkulum hiç gelişmemişti. Bu yapıların eksikliği, beynin bahsettiğimiz farklı bölgelerinin büyümesi için alan açmıştır. Bu iddia tartışmalıdır.
- Frontal korteksi ortalamadan biraz daha büyüktür, bu da etrafındaki olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkilerini kurma yetisini ileri götürmüş olabilir.
- Ayrıca yapılan araştırmada Einstein'ın sol beyninde bulunan hipokampus ve neokorteks bölgelerinin sağ tarafa göre daha büyük olduğu (yanallaşma) tespit edilmiştir. Sağ tarafta ise pariyetal lobu daha küçüktür.
- Sol taraftaki pariyetal bölgedeki büyüme Einstein'ın matematiksel düşünmesini, zaman-uzaysal algısını ve hareketlerin hayal edilmesi yeteneğini geliştirmiştir.
Farklar Ne Anlama Geliyor?
Görülebileceği şekilde Einstein'ın beynindeki farklılıkların en belirgin olanları, ilginç bir şekilde motor fonksiyonlarla ve duyularla ilgili bölümlerdir. Aslında bu, Einstein'la ilgili bildiğimiz bir diğer gerçeği de açıklamaktaıdr: Einstein, yazarak veya kelimelerle düşünen biri değildi; hatta insanların birçoğunun kelimelerle düşünen bir iç sesi olduğu söylendiğinde gülüyordu. Einstein, daha ziyade renklerle ve müzikle düşünüyordu, yani bir sinestetti. Örneğin Einstein, bir problemde takılıp kaldığında, oturup hesap kitap yapmak yerine, kimi zaman saatlerce keman çalıyordu ve birdenbire durup "Aha, buldum." diyordu ve sonra aklındakileri matematiğe döküyordu.
Ayrıca Einstein'ın Evren'i algılama biçimi de oldukça sıradışıydı: Einstein, Evrenle ilgili düşünürken diğer fizikçiler gibi matematikten veya deneyden güç almak yerine, estetikten güç alıyordu. Bunu en iyi anlatan kişi, bir diğer büyük fizikçi olan Paul Dirac. Şöyle diyor:
Einstein, gözlemle uyuşan bir teori inşa etmeye çalışmazdı. Birçok insan böyle yapar. Einstein ise konuya çok farklı yaklaşıyordu: 'Eğer ben Tanrı olsaydım, evrenin bu kısmını böyle mi yaratırdım?' diye düşünmeye çalışırdı ve buna verdiği cevaba bağlı olarak bir teoriyi sevip sevmediğine karar verirdi.
Bu, estetikten gücünü alan çok ilginç bir hayat felsefesi ve Einstein'a doğru da yaptırdı, yanlış da: Örneğin Görelilik Teorisi'ni, özellikle de uzay ve zamanın aynı dokunun parçaları olduğunu söyleyen Özel Görelilik Teorisi'ni geliştirirken bu estetik algısı onu fazlasıyla yönlendirdi. Ama aynı zamanda bu teoriyi genelleştiren Genel Görelilik Teorisi'ni geliştirmeye çalışırken bu estetik yaklaşımı, keşfe ulaşmasının önünü 2 yıl kadar tıkadı; çünkü daha estetik olanı daha matematiksel olana tercih ettiği için yanlış yollara saptı. Nihayet, estetik algısını bir kenara koyup kendini matematiğin akışına bıraktığında kütlenin uzay-zaman dokusuyla etkileşimini izah eden Genel Görelilik Teorisi'ni geliştirebildi.
Bu perspektif değişiminin ona getirdiği başarıyı görünce, ömrünün geri kalanını estetikten uzak, salt matematiksel bir algıyla inşa etti ve bu, açıkçası onun ömrünün ikinci yarısında görece daha az üretken olmasıyla sonuçlandı. Ayrıca görelilik teorisini klasik fiziğin üzerine inşa ettiği için ömrü boyunca klasik fiziği yerle bir eden kuantum mekaniğine asla ısınamadı ve bu da ona bol bol hata yaptırdı.
Sonuç
Uzun lafın kısası, her ne kadar bunların zeka bakımından anlamı halen tartışmalı olsa da, Einstein'ın beyninde makro ve mikro boyutta tespit edilebilir bazı farklılıklar vardı. Bir diğer tartışmalı konu da şu: Einstein bu beyin anatomisine doğuştan mı sahipti (ve bu sayede mi bu kadar zeki olabildi); yoksa yıllarını üst düzey matematiğe ve fiziğe harcadığı için mi beyninin ilişkili bölgeleri zaman içinde gelişti?
Bu tartışmada şu konuda hiçbir soru işareti yoktur: Beyin, kesinlikle statik bir yapı değildir. Daha ziyade sıcak bir plastik gibidir, onu eğip bükerek istediğiniz şekle sokmanız mümkündür. Buna, "nöroplastisite" denmektedir. Örneğin matematiği veya fiziğin temellerini ilkokulda ilk kez öğrendiğinizde, beyninizdeki 100 milyar kadar nöronun bir kısmı, bu yeni bilgiyi işleyebilecek şekilde yeni bağlantılar kurmaktadır. Siz bu alanlara ne kadar çok eğilirseniz, anlayamadığınız şeylerin üzerine ne kadar çok giderseniz, beyninizdeki bu bağlantılar da güçlenmeye ve sayıca artmaya başlayacaktır. Yani siz öğrendikçe, beyninizin yapısı değişmektedir!
Öte yandan bu bağlantılar çoğu durumda sadece mikroskobik boyutta meydana gelmektedir ve dolayısıyla az önceki fotoğraflarda gördüğümüz kadar makro boyutta, yani beynin kıvrımlarını etkileyecek büyüklükte farklar yaratmaları çok zordur. Mesela insan beyni 6 yaşına kadar yetişkinlikteki formunun %90'ına çoktan ulaşmış olmaktadır. Dolayısıyla deneyim, eğer ki beyin kıvrımlarını etkiliyorsa, bu etkinin 6 yaşından önce başlaması gerekmektedir ve örneğin Einstein'ın o yaşta fizik üzerine kafa yormadığını bilmekteyiz. Einstein'ın bilimle ilgilenmeye başlaması, 5 yaşında aldığı bir pusula ile başlamıştır; ama bu konular üzerine kafa yormaya anca 5-10 yıl sonra başlamıştır.
Öte yandan, ilerleyen yaşlardaki deneyimlerimizin beyin kıvrımları ve makro anatomi üzerindeki etkisi konusunda halen çok az şey biliyoruz. Dolayısıyla şu anki veriler ışığında, Einstein'ın çok büyük ihtimalle beynindeki bu varyasyonların en azından önemli bir bölümüyle doğduğunu söyleyebiliriz.
Diğer yandan birçok fizik tarihçisi, Einstein'ı "Einstein" yapan ana unsurların çevresi ve hayatında olup bitenler olduğunda hemfikirdir. Yani bu yazıda konumuz o olduğu için Einstein'ın beynine odaklandık ve yaşantısına, başından geçenlere, onun karakterini ve düşünme biçimini şekillendiren olaylara hiç masaya yatırmadık. Ancak şunu söylemek mümkündür: Einstein, oturduğu yerden, sırf doğuştan gelen yetenekleri sayesinde deha olmamıştır. Örneğin çocukluğunda çektiği öğrenme zorlukları, onu muhtemelen farklı ve yeni şekillerde düşünmeyi öğrenmeye zorlamıştır.
Ayrıca Einstein, belli problemlere kafayı takıp, onların peşinden gitmeyi biliyordu. Hatta maddi bağımsızlığını kazanmak için bir patent ofisinde çalışırken bile fizikle ilgili problemler üzerine düşünmeyi ve alanın en saygın akademisyenlerinin çalışmalarını takip etmeyi bırakmadı. Bu çalışkanlığı, azmi ve kararlılığı sayesinde sahip olduğu yeteneği ürüne dönüştürebildi. Einstein da dahil kimsenin oturduğu yerden Evren'in sırlarını keşfedemediği anlaşılmalıdır.
Araştırma üzerine araştırmanın gösterdiği gibi, birçok durumda deha; sadece genlerle, sadece beyin anatomisiyle, sadece çalışmayla, sadece şansla, sadece sosyoekonomik durumla, sadece çevreyle ilgili değildir. Bunların hepsiyle, farklı durumlarda farklı miktarlarda ilgilidir. Einstein, doğuştan sahip olduğu genler veya beyin sayesinde bazı şeyleri lehine daha kolay çevirebilmiş olabilir; ancak Einstein'ın gelişimi boyunca yaşadığı sorunlar, Evren'in sırlarını ortaya çıkarma yolunda yaşadığı zorluklar ve hayatındaki dönemeçler gözetildiğinde, onu "Einstein" yapan şeyin salt biyoloji olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Veya Türk okçuluk tarihinin ilk Olimpiyat altın madalyasının sahibi Mete Gazoz'un da dediği gibi:
Yetenek sizi ortalama insanların üzerine çıkarır. Çalışmak ise yetenekli insanların üzerine...
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 45
- 28
- 26
- 25
- 16
- 14
- 8
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- D. Falk, et al. (2013). The Cerebral Cortex Of Albert Einstein: A Description And Preliminary Analysis Of Unpublished Photographs. Brain, sf: 1304-1327. doi: 10.1093/brain/aws295. | Arşiv Bağlantısı
- S. F. Witelson, et al. (1999). The Exceptional Brain Of Albert Einstein. The Lancet, sf: 2149-2153. doi: 10.1016/S0140-6736(98)10327-6. | Arşiv Bağlantısı
- H. H. Donaldson. (2006). Anatomical Observations On The Brain And Several Sense-Organs Of The Blind Deaf-Mute, Laura Dewey Bridgman. University of Illinois Press, sf: 248. doi: 10.2307/1411270. | Arşiv Bağlantısı
- S. H. Cardoso. Why Einstein Was A Genius?. (28 Kasım 1997). Alındığı Tarih: 12 Kasım 2019. Alındığı Yer: Cerebromente | Arşiv Bağlantısı
- NPR. The Long, Strange Journey Of Einstein's Brain. (18 Nisan 2005). Alındığı Tarih: 12 Kasım 2019. Alındığı Yer: NPR | Arşiv Bağlantısı
- M. Edmonds. How Albert Einstein's Brain Worked. (27 Ekim 2008). Alındığı Tarih: 12 Kasım 2019. Alındığı Yer: How Stuff Works | Arşiv Bağlantısı
- D. Falk. (2009). New Information About Albert Einstein's Brain. Frontiers in Evolutionary Neuroscience. doi: 10.3389/neuro.18.003.2009. | Arşiv Bağlantısı
- H. Chen, et al. (2014). Revisiting Einstein&Apos;S Brain In Brain Awareness Week. BioScience Trends, sf: 286-289. doi: 10.5582/bst.2014.01045. | Arşiv Bağlantısı
- T. Hines. (2014). Neuromythology Of Einstein’s Brain. Brain and Cognition, sf: 21-25. doi: 10.1016/j.bandc.2014.04.004. | Arşiv Bağlantısı
- J. A. Colombo, et al. (2006). Cerebral Cortex Astroglia And The Brain Of A Genius: A Propos Of A. Einstein's. Brain Research Reviews, sf: 257-263. doi: 10.1016/j.brainresrev.2006.03.002. | Arşiv Bağlantısı
- K. S. Weiner. (2015). On (Ab)Normality: Einstein’s Fusiform Gyrus. Brain and Cognition, sf: 1-3. doi: 10.1016/j.bandc.2014.12.002. | Arşiv Bağlantısı
- S. S. Kantha. (1992). Albert Einstein's Dyslexia And The Significance Of Brodmann Area 39 Of His Left Cerebral Cortex. Medical Hypotheses, sf: 119-122. doi: 10.1016/0306-9877(92)90052-E. | Arşiv Bağlantısı
- B. Anderson, et al. (1996). Alterations In Cortical Thickness And Neuronal Density In The Frontal Cortex Of Albert Einstein. Neuroscience Letters, sf: 161-164. doi: 10.1016/0304-3940(96)12693-8. | Arşiv Bağlantısı
- T. Hines. (1998). Further On Einstein's Brain. Experimental Neurology, sf: 343-344. doi: 10.1006/exnr.1997.6759. | Arşiv Bağlantısı
- M. C. Diamond, et al. (1985). On The Brain Of A Scientist: Albert Einstein. Experimental Neurology, sf: 198-204. doi: 10.1016/0014-4886(85)90123-2. | Arşiv Bağlantısı
- R. Salvatori. (1999). Albert Einstein's Brain. The Lancet, sf: 1821-1822. doi: 10.1016/S0140-6736(05)70591-2. | Arşiv Bağlantısı
- A. Galaburda. (1999). Albert Einstein's Brain. The Lancet, sf: 1821. doi: 10.1016/S0140-6736(05)70590-0. | Arşiv Bağlantısı
- W. Men, et al. (2014). The Corpus Callosum Of Albert Einstein‘s Brain: Another Clue To His High Intelligence?. Brain, sf: e268-e268. doi: 10.1093/brain/awt252. | Arşiv Bağlantısı
- J. A. Seitz. (1999). Albert Einstein's Brain. The Lancet, sf: 1822-1823. doi: 10.1016/S0140-6736(05)70593-6. | Arşiv Bağlantısı
- J. A. Colombo. (2018). A Critical View Of The Quest For Brain Structural Markers Of Albert Einstein’s Special Talents (A Pot Of Gold Under The Rainbow). Brain Structure and Function, sf: 2515-2518. doi: 10.1007/s00429-018-1625-1. | Arşiv Bağlantısı
- M. Strotzer. (2009). One Century Of Brain Mapping Using Brodmann Areas. Clinical Neuroradiology, sf: 179-186. doi: 10.1007/s00062-009-9002-3. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:40:39 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/780
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.