Diatom (Diyatome) Nedir?
Karadeniz ve İstanbul Boğazı'nın Bazen Turkuaz Renge Dönmesine Sebep Olan Diatomlarla Tanışın!
Planktonlar, suda ancak akıntı sayesinde hareket edebilen, bunun haricinde aktif olarak pek hareket edemeyen canlılara verilen genel isimdir. Diyatomeler (ya da diatomlar) ise, ökaryotik su yosunlarının fitoplanktonlarını oluşturan bir çeşididir. Bu ufak canlılar, etrafımızdaki birçok doğa olayının bir parçasıdır. Gelin, diatomları biraz daha yakından tanıyalım.
Diatomlar tek hücreli ve çok farklı şekilleri olan mikroskobik bir alg grubudur. Ne tam olarak bitkidirler, ne de tam olarak hayvandırlar; ancak her ikisine ait özelliklere de sahip olabilirler. Tıpkı bitkiler gibi fotosentez yapabilirler ve bitkilere özgü kloroplast yapılarına sahiplerdir; ancak hayvanlarla ilişkililendirilen genlere de sahiptirler. Bunun sebebi, diatomların bitkiler ile hayvanların tam olarak birbirinden ayrışmadığı bir dönemde evrimleşmiş ve günümüze kadar bu ortak atadan farklılaşarak gelmiş olmasıdır.
Bu canlılar, sert yapılı ve silisli kabukları dolayısıyla milyonlarca yıllık süre içerisinde üst üste birikirler ve paleontologlar için adeta bir "tarih kitabı" haline gelirler. Bu sayede farklı zamanlarda yaşanmış olaylara ve o çevreye ait detaylı bilgiler edinmemizi mümkün kılarlar.
Günümüzde mimarlar, gökdelenler ve sıra dışı evler inşa etmek için ağırlıklı olarak cam kullanırlar. Fakat diatomlar, evleri için camı milyonlarca yıl önce kullanmaya başlamışlardır! Camdan yapılmış evlerde yaşayan bu canlılar şeffaf, opalin ve silikattan oluşan hücre duvarlarına sahip tek organizmalardır. Karmaşık ve geometrik silis desenleriyle süslü duvarlara sahip olan bu tek hücreli organizmaların ismi, Yunancada "ikiye bölünmüş" anlamına dia temnein sözcüklerinden gelmektedir. Diatomlar, suyun olduğu her yerde, nemli bölgelerde veya topraklarda yaşayabilirler.
Bu organizmalar besinlerini kayalar, nehirler, buzullar ve çöller gibi farklı morfojenetik bölgelerden temin ederler. Yağmurların kaya yüzeylerini aşındırıp silika tortularını nehirler vasıtasıyla Boğaz, göl, deniz ve okyanuslara ulaştırması ya da atmosferde meydana gelen sirkülasyonların çöl kumlarını yerinden ederek toz taşıması, diatomların bulundukları sularda beslenebilecekleri, güzel bir coğrafi ortam oluşturur. Diatomlar yeni hücre kabukları oluşturmak için bu öğütülmüş kayalardan çıkan silikayı ya da daha önce yaşamış ölü diatom bedenlerinden arta kalan silikayı kullanırlar. Bu sayede hızlıca üreyerek çoğalırlar. Nüfusları kısa zamanda artar ve bu nüfus patlaması, denizlerde ve okyanuslarda ışığın farklı bir şekilde kırılarak iç açıcı bir turkuaz renge dönüşmesini sağlar.
Bu beslenme çılgınlığı ve nüfus patlaması çok hızlı gerçekleşir. Besinlerin tükenmesiyle birlikte çoğalma durur ve diatomların çoğu ölmeye başlar. Bedenleri yavaşça deniz tabanına çöker ve orada kalın bir tabaka oluşturur. Afrika’da Sahra çölü bir zamanlar deniz olan ve tabanı bu denizde yaşamış ölü diatom kabukları ile oluşmuş tortulara ait bir alandır. Atmosferde meydana gelen sirkülasyonlar, Afrika kumlarını yerinden ederek tozları Dünya'nın çeşitli bölgeleriyle birlikte Atlantik Okyanusu’nun diğer tarafına, Amazon’a kadar taşır. Ölü diatom bedenleri ile yüklü bu toz karışımı, Amazon havzasında bitkilerin büyümesinde de önemli bir rol oynar.
Coğrafya ve Doğa Olayları
İnsanlık varoluşundan itibaren coğrafya ile iç içe yaşamakta ve gerek bilinçli, gerekse bilinçsiz olarak coğrafi sorgulamalar yapmaktadır. Coğrafya bilimi, insanların doğal merak ile çevresini tanıma, nesneler arasındaki ilişkiyi kavrama duyularına sistematik bir metot ile yardımcı olmaya çalışan bir disiplindir. Eğitim kurumlarında coğrafya biliminin öğrencilere kazandırmak istediği de bu sorgulama tekniğidir.
Coğrafya, özellikle doğal olayların mekana bağlı sebep-sonuç ilişkisini kurarak bir perspektif sunar ve bir insanın coğrafi sorgulamalar yapabilmesi, dünyanın bizler için vazgeçilemez ve korunmaya değer bir gezegen olduğunu anlamasını sağlar.
Zaman zaman yaşadığımız şehirde farklı coğrafi oluşumlara bizzat şahit oluruz. Bazen de aşağıdaki gibi, gazetelere çarpıcı manşetler ile konu olmuş coğrafi oluşumlar dikkatimizi çeker. "Gökyüzünden toz yağdı, araçların üstü çamurla kaplandı." gibi haberleri mutlaka duymuşsunuzdur.
Bir kısmımız, araçların üzerini kaplayan bu toz tabakasının nedenini sorgulamadan bir an evvel araçları temizletmenin derdine düşeriz. Ve yine bir kısmımız, aşağıda göreceğimiz gibi İstanbul Boğazı'nın neden renk değiştirdiğini anlamaya çalışmak yerine, manzarayı izlemekle yetinmeyi seçer. Bu yazının ilgilileri ise, bir yandan araçları üzerinde biriken tozun nereden geldiğini, içeriğinde neler barındırdığı ile ilgili coğrafi sorulara cevap ararken, boğazın neden turkuaz bir renge dönüştüğü ve buna neyin sebep olduğunu merak ederek araştırır. Öyleyse, doğru yerdesiniz.
İstanbul Boğazının Turkuaz Rengine Dönüşmesinin Sebebi Nedir?
Diatomlar, çöl kumunun rüzgar taşınımıyla beraber, atmosfer sirkülasyonuyla ülkemize kadarda gelebilmektedir. Örneğin yukarıda gördüğümüz tozların içerisinde diyatomelerin ölü bedenleri bulunmaktadır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Diatomlarla ilişkili bir diğer coğrafi oluşum ise Boğaz'ın turkuaz rengini almasıdır. Turkuaz rengin sebebi, kuzey yönlü rüzgarların getirdiği tek hücreli planktonlardır (bitki olanlarına fitoplanktonlar denir). Kuzey yönlü rüzgar sayesinde Boğaz'a ulaşan sulardaki tek hücreli canlılar, vücut yapılarından suyun güneş ışınlarını kırma biçimini değiştirir ve turkuaz rengi oluşturacak dalga boylarını yansıtırlar.
Soluduğumuz Oksijenin Yaklaşık %50'sini Diatomlar Üretmektedir!
Çok çeşitli ve düzenli geometrik şekilleri olan bu canlılar, yaşamımız için vazgeçilmez olan oksijeni de üretirler.
İklimin diatomlar üzerindeki etkisi karmaşıktır. Diatomlar fotosentez yaparken, atmosferdeki karbondioksit sayesinde nefes alır ve oksijeni solurlar. Bu aktivite, atmosferin kimyasını değiştirerek iklimi küresel ölçekte etkiler. Diatomlar, fotosentez sayesinde karbondioksit, güneş ışığı, su ve klorofil yardımıyla besin ve oksijen üretirler. Karbon dioksiti (CO2), şeker şeklinde organik karbona dönüştürerek atmosferden uzaklaştırırken, ortama oksijen (O2) salınır. Gezegenimizde var olan oksijenin %30 civarını ormanlar sağlıyor olsa da, soluduğumuz havanın yaklaşık %50'sini diatomların serbest bıraktığı oksijene borçluyuz.
Açığa çıkardıkları oksijen sayesinde daha büyük ve çeşitlilikte canlıların var olmasını sağlayan bu küçük organizmalardan bazıları, bir insan saçının büyüklüğünde olsa da, çoğunu görebilmek için ışık ya da elektron mikroskobu kullanmak gerekir. Böylesine küçük bir canlı, devasa gruplar oluşturarak dünyadaki geniş okyanuslarda görünür olmasını hızlı üremeye ve kalıcılığına borçludur.
Diatomlar, bünyelerinde ürettikleri uzun zincirli yağ asitleri ile enerji açısından zengin bir besin kaynağına dönüşerek okyanuslar, göller ve nehirlerde bulunan zooplanktonlardan su böceklerine, balıklara ve balinalara kadar tüm canlılar için önemli bir gıda kaynağına da dönüşürler.
Her yıl yeni türlerin keşfedilmekte olduğu diatomlar, dengeli bir pH ve tuzluluk yapısına sahip ortamda varlıklarını sürdürebilecekleri için yaşadıkları suyun kalitesi ve sağlığı hakkında bilgi de verir. Bu da suların biyotik durumunun değerlendirilmesi ve izlenmesi için hayati öneme sahiptir.
Büyüdükçe Küçülen Diyatomeler
Tek bir diatom hücresi bölünebilir ve iki yeni hücre oluşturabilir. Silisyum dioksit (SiO2) veya silikadan ötürü, hücre duvarı diatom hücreleri için bir çeşit biyolojik sınırdır. Bu sert camsı duvar, her hücre bölünmesiyle sıkışan ortamda diatom hücrelerini giderek küçültür. Neticede diatom hücresi, "büyüdükçe küçülür". Buna bağlı olarak yeni oluşan hücreler, tüm hayatları boyunca oluştukları ana hücreden daha küçük sıkışmış minyatür diatomlara dönüşür.
Diatomlar, cinsel üreme ve oksospor (İng: "Auxospore", yani iki hücrenin birleşmesinden oluşan üreme hücresi) olarak adlandırılan özel bir yapının oluşturulması yoluyla maksimum boyutlarını geri kazanır. Bir oksospor üreme hücresi bölündüğünde, normal bir diyatome hücresi üretir ve bu hücre daha sonra her hücre bölünmesiyle yeniden küçülmeye başlar.
Sonuç
Ülkemizde ve tüm dünyada toz taşınımı bizleri rahatsız edebilir. Ancak bu tozun hayatın devamlılığı için ne kadar önem ihtiva ettiğine, coğrafi sorgulama becerisiyle şahitlik etmiş oluyoruz. Tozun kayalardan öğütülmesi için yağmura, taşınması için nehirlere ve rüzgarlara, besin olarak kullanıp gıda ve oksijen üreterek hayatın devamlılığını sağlayan diatomlara çok şey borçluyuz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 28
- 11
- 6
- 6
- 5
- 5
- 5
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- E. Fernández, et al. Effects Of The Diatom-Emiliana Huxleyi Succession On Photosynthesis, Calcification And Carbon Metabolism By Size-Fractioned Phytoplankton.. (21 Kasım 1996). Alındığı Tarih: 30 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Springer Link | Arşiv Bağlantısı
- J. M. Prospero. African Droughts And Dust Transport To The Caribbean: Climate Change Implications. (21 Kasım 2003). Alındığı Tarih: 30 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Researchgate | Arşiv Bağlantısı
- NTV. İstanbul Boğazı Neden Turkuaza Büründü? İşte Nasa'nın Yanıtı. (14 Haziran 2017). Alındığı Tarih: 30 Mayıs 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
- NASA. Phytoplankton Bloom Off Ireland. (2 Haziran 2006). Alındığı Tarih: 30 Mayıs 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:42:54 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8820
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.