Buzul Nedir? Buzulların Oluşturduğu Yeryüzü Şekilleri Nelerdir?
Devasa buzulların nasıl oluştuğunu ve nasıl hareket ettiğini hiç düşündünüz mü? Grönland'da, Antarktika'da veya yüksek bir dağın zirvesinde oluşan buzulların hareketlerini ve bu hareket sonucu oluşan şekillerin neler olduğunu hiç merak ettiniz mi? İşte bu yazımızda buzul topoğrafyasını anlatacağız.
Buzul topoğrafyası, diğer morfojenetik bölgelerde olduğu gibi, kendisine has yeryüzü şekilleri meydana getirir. (Morfojenetik veya morfoklimatik bölgeler, kendisine has iklim bölgelerine ve yer şekillerine ait alanlardır.) Çöller ve yeryüzü şekilleri ile ilgili yazımızda morfojenetik bölgelerin ne olduğu ile ilgili açıklama yapmıştık. Buradan okuyabilirsiniz.
Yaklaşık 10.000 yıl önce sona eren buzul çağı boyunca dünyamızın %32 gibi devasa bir bölümü buzulların kontrolü altındaydı. Ancak son 10.000 yıldan itibaren dünyamızın günümüzdeki ikliminin hâkim olmasıyla şu anda buzullar, karalarımızın %10’unu kaplamış bulunuyor. Yine de bu oran küçük sayılmaz. Tam olarak bu oran, 15 milyon km2 gibi bir alana tekabül etmektedir.
Buzullar ile ilgili yeryüzü şekillerini açıklamadan önce konunun daha iyi anlaşılması için, buzun nasıl oluştuğunu, özellikle de buzul (glasiyal) buzulunun diğerlerinden farkını anlatıp sonrada buzulların hareketi ve topoğrafyada meydana getirdiği şekiller açıklanacaktır.
1. Buzullar Nasıl Oluşur?
Buzullar ile ilgilenen araştırmacılar için buz da bir kayaç türüdür. Hepimizin bildiği üzere su, katı, sıvı ve gaz halinde bulunabilir. Kimyasal formülü (H2O) yani 2 hidrojen ve 1 oksijen atomundan oluşur. Kar ve buzun oluşabilmesi için su vazgeçilmezdir. Buzun oluşabilmesi için oda koşullarında 0 (sıfır) santigrat derecede veya altında bulunması gerekir. Ancak buradaki buz ifadesi sizi yanıltmasın çünkü havanın 0 dereceye veya altına düşmesiyle buz hemen oluşmaz. Bunun belirli kriterleri vardır.
Yukarıdaki görselde de görüldüğü gibi kar (snow) içerisinde %90 oranında boşluk bulundurur. Buza göre hem hafiftir hem de sertliği çok düşüktür. Kar yere ilk düştüğünde ilk günkü durumu bu şekildedir. Ancak aradan yaklaşık 15 gün geçince karın içerisindeki boşluklar %50’ye düşmektedir. Peki bu durum nasıl olmaktadır? Bu durumun sebebi yeryüzündeki karın eriyip tekrar donmasıyla oluşur. Bu döngü sonucu karın içerisindeki boşluklar küçüldükçe buz oluşumu gerçekleşir. Bu olaya rekristalizasyon denmektedir. Yine sorulması gereken bir soru ise 0 (sıfır) santigrat derecede veya altındaki bir bölgede karın nasıl eridiğidir. Bu sorunun cevabı şöyledir: Karlar, yer çekiminin etkisiyle üst üste birikirler. Kar zaman içerisinde biriktikçe içerisinde sıkışma meydana gelir. Daha net bir ifadeyle her yeni gelen kar alttakini sıkıştırarak basıncı arttırır ve yoğunlaşmasını sağlar. Bunun sonucu basınçtan dolayı içeride eriyen karlar, tekrar eriyip donma (rekristalizasyon) sonucu çimento gibi sertleşirler. Her eriyip donma sonucu boşluklar azalır ve bunun sonucunda glasiyal (ya da buzul) buzu meydana gelir.
Örnek olaral, kar yağışından 2 gün sonra yollarda buzlanma meydana gelmektedir. Hava sıcaklığı 0 derecede veya altında olsa bile yollarda oluşan buzda bir miktar erime gözlenebilir. Bu durumun sebebi, araçların buza uyguladığı basınçtır. Bu sebeple buzda erime gerçekleşir. Tekrar donmasıyla birlikte boşluk azalır ve sertliği de artar.
Neve buzulunun ise glasyal buzulundan farkı gözeneklerin %20-30 civarında olmasıdır. Bu sebeple neve buzunun yoğunluğu 0,72- 0,81 civarındadır. 1 metreküp neve buzulunun ağırlığı, ortalama 800 kg civarındadır. Buzul (glasiyal) buzunda ise yoğunluk 0,9 ve üstündedir.
1.1. Glasiyal (buzul) Buzu
Glasiyal ya da buzul buzunun yoğunluğu 0,9 ve üstündedir. Neve buzulundan daha ağır ve serttir. Bu durumu örnekle açıklayalım. 5.000 m yüksekliğinde ve 60 km uzunluğunda bir glasyal buz kütlesi düşünelim. Bu kütlenin içerisinde meydana gelen sıkışma ve onun bulunduğu zemine yapacağı baskı muazzam derecededir. Öyle ki Antarktika büyüklüğünde indlansis (kıta buzulları) olarak bildiğimiz üstelik hareket eden bu buzulların ne kadar güçlü ve etkili olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. Yukarıda buzulun bir kayaç olduğunu belirtmiştik. Doğada görmüş olduğumuz kayaçlarda çeşitli döngüler sonucu oluşurlar. Buzullar oluşum bakımdan metamorfizma (başkalaşım) kayaçlarına benzer. Genel olarak metamorfizma (başkalaşım), yoğun olarak üstte bulunan tabakanın altta bulunan kayacı sıkıştırması ve bunun yoğun olan sıcaklık sonucu volkanik (püskürük) kayaçlarda ve tortul kayaçlarda değişim meydana getirmesi olayıdır. Bunu bir örnekle açıklayalım:
Tortul bir kayaç olan kalker, yüksek sıcaklık ve basınç sonucu metamorfik bir kayaç olan mermere dönüşür. Bu örneği vermemizin sebebi de buzulun, basınç sonucu değişimi yani tekrar kristalleşmesi, metamorfik bir kayaca benzemesidir. Tabakalar halinde birikmesini ise tortul kayaca benzetebiliriz.
Bir glasiyal buzulun oluşması için geçen süre bizim için çok uzun olsa da doğa için çok kısa bir süredir. Bu süre, 10 ila20 senedir. Yüzlerce veya binlerce metre uzunluğundaki buz kütlelerini düşündüğümüzde bu süre çok da uzun sayılmamalıdır. Ayrıca glasiyal buzulunun oluşabilmesi için belirli bir birikime ihtiyacı vardır.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
1.2. Buzul Erime ve Birikme Oluşumu
Buzulların oluşabilmesi için birikmenin erimeden fazla olması gerekir. Akümülasyon terimi birikimi ifade ederken ablasyon erimeyi ifade eder. Süblimasyon ise buzun gaza dönüşmesidir. Buzul topoğrafyasında yukarıda açıklanan terimlerin büyük önemi olmaktadır. Çünkü erime ve birikme arasındaki oransal farklılık, buzun büyümesini ya da küçülmesini ifade etmektedir.
Görselin sol tarafında akümülasyon yani birikim hattı görülmektedir. Reference equilibrium (denge hattı) ise erime ve birikmenin olmadığı nötr alanı ifade eder. Ablasyon ise deniz seviyesine daha yakın olan bir alanda buzulun erimesini ifade eder. Erime akışı ise (meltwater stream) ise yukarıda ifade edilen basınç sonucu tabanda erime sonucu akış gerçekleşmesi demektir. Vadi buzulunun tabanında eriyen sular, aşağı çığıra akmaktadır. Bu sular, buzulaltı drenajını meydana getirirler.
1.3. Buzullar Nasıl Hareket Eder?
İlk bakışta devasa buz kütlelerinin hareket etmediğini düşünebiliriz. Bir benzetme yapmak gerekirse buzullar, levha tektoniği sonucu kıtalar ve dağlar gibi hareket etmektedirler. Ancak bu hareket, levha tektoniğin de olduğu gibi enerjisini yerin içerisinden almayıp bizzat buzun kendisinden almaktadır.
Bir buzulun hareketine başlayabilmesi için yüzlerce metre kalınlığa ulaşması gerekir. Bu sayede buz, kendisine engel olan yer çekimini ve sürtünmeyi yenerek harekete geçer. Ancak bu hareket birkaç nedenle olmaktadır:
- Buzulun kendi içerisinde oluşan hareket (plastik akış)
- Buzulun zeminden kayması (temelden kayma)
Plastik Akış: Buzul kendi içerisinde var olan basınçtan dolayı, buz kristallerini harekete geçirir. Ancak bu hareketler çok küçük olup aynı zamanda bireyseldir. Her bir buz kristali bireysel olarak harekete geçerek, önemli bir oranda buzu hareket ettirirler. İşte bu akışa plastik akış (plastic flow) denmektedir. Kristallerin hızı milimetrenin on milyonda biri olduğu ifade edilse de burada unutulmaması gereken husus, farklı kriterlerin varlığıdır. Plastik akış için şiddetli soğumanın olması gerekir.
Yukarıdaki görselde, plastik akış hızının temelden daha fazla olduğu siyah oklarla gösterilmiştir. Üstteki siyah okun uzunluğu (distance of internal flow), temelden daha hızlı hareket ettiğini belirtir. (Melting: erime, refreezing: yeniden donma, distance of basal slip: kayma mesafesi, brittle zone: kırılgan bölge)
Şekilde ifade edilen crevasses ya da krevas, buzul yarığıdır. Bu yarık, buzulun ilk 50 metresinde gerçekleşir çünkü buzul burada kırılgan özellik gösterir. Ayrıca buzulun farklı hızlardaki hareketi örneğin temelden kayma ve plastik akış arasındaki farklılık sonucu da oluşabilmektedir. 50 metreden sonra buzun kırılganlığı daha da azalır.
Temelden Kayma: Yukarıda daha önce belirttiğimiz gibi buzulun alt kısımlarında basınç çok fazla olduğu için buzulun tabanında erime meydana gelir. Ayrıca tabandaki sıcaklık, basınç sebebiyle 0 derecenin üstünde bile seyredebilir. Artan basınç sonucu tabanda eriyen bu buz kütlesi, temelden hareket eder. Bunu bir örnekle açıklayalım. Bu açıklayacağımız örnek hem plastik akış hem de temelden kayma için geçerlidir. Yukarıdaki görselde, melting (erime) bölgesi görülmektedir.
Buzulların hareketi genel olarak, milimetrenin on milyonda biri olarak ifade edilse de buzulun toplam kütlesi, yatağın eğimi, zeminin özelliği, sıcaklık ve basınç gibi sebepler sonucu hızda farklılık olabilmektedir. İşte bu farklılık sonucu buzul türleri farklı hızlarda hareket eder. Örneğin, vadi buzulunun hareketi ile kıtasal buzulun hareketi farklı olmaktadır.
Sol taraftaki vadi buzulunun hareketi ve hızı oklarla gösterilmiştir. Vadi buzulunda hareket görüldüğü gibi üst ve orta kısımda olmaktadır çünkü temeldeki ve yanlardaki sürtünmeden dolayı buzul, en yavaş hareketini bu kısımda yapmaktadır. Ancak orta ve üst kısımlarda bu etki azaldığı için hız artmaktadır. Sol görselde, Arrow length proportional to ice velocity (buzun hızıyla orantılı ok uzunluğu) yazısının olduğu yerde siyah oklar, buzulun ortalara geldikçe hızın arttığını, yan tarafta ise azaldığını gösterir.
Sağ tarafta ise bir kıtasal buzulun hareketi görülmektedir. Kubbe alanının merkezinde (center of ice dome) buzul, en kalın haldedir. Kıtasal buzulun hareketi, merkezden çevreye doğrudur. Oklar, buzulun hareketini göstermektedir. Eğim sebebiyle merkezden çevreye doğru hız artabilmektedir.
2. Buzulların Dünyada Yayılışı
Dünyamızın kutup ve yüksek dağlık bölgeleri, adeta donmuş bir su deposu gibidir. Sıcaklığın 0 derece ve altındaki yerlerde, suyun katı bir hali olan buz, donmuş halde bulunur. Dünya haritasında buzulların dağılışına baktığımızda buzulların, kutup bölgelerinde arttığını görürüz. Elbette bunun temel nedeni iklimdir. Kutuplardan ekvatora doğru ise kalıcı kar seviyesi yükselmektedir. Örneğin Tanzanya’nın kuzeydoğusunda yer alan Klimanjaro dağında kalıcı kar sınırı 5.500 metreden başlar. Ancak burada unutulmaması gereken husus, kalıcı kar ile asıl buzulların farkıdır. Klimanjaro dağında asıl buzullar, 5.500 metrenin de üzerindedir. Ancak kar sınırı, 5.500 metredir. Himalaya dağlarında ise kalıcı kar sınırı, 4.500 metreden başlamaktadır. 30 derece enlemi ve civarlarında ortalama 4.500 m ve üstü kalıcı karlar başlarken 50 derece enlem ve üstünde bu sınır, 2.500 metreye kadar düşmektedir. Ekvatordan kutuplara gittikçe enleme bağlı olarak kalıcı kar sınırı deniz seviyesine yaklaşır.
Yukarıdaki haritada buzulların dağılışına baktığımızda en fazla %84,16 oran ile Antarktika ilk sıradadır. Ardından Grönland, %13,9 ile ikinci sıradadır. Dünyanın en yüksek dağlarını oluşturan Himalayalar %0,77 oran ile kıtasal buzullara göre küçük olsa da üçüncü sırayı oluşturmaktadır. Avrupa’da bu oran, %0,62 civarındadır.
3. Buzul Tipleri Nelerdir?
Sirk Buzulu: Yamaçların üstlerinde çukur kısımları dolduran kar, zamanla büyüyerek glasiye buzuna dönüşür. Buzul, belirli büyüklüğe ulaştıktan sonra yamaç aşağı hareket ederek ilerler. Bu ilerleme sonucu yamaçta çukur giderek büyür. Sirklerin, vadi buzullarında olduğu gibi dil kısımları belirli değildir. Ya da hiç yoktur. Sirk buzulunun çukurlarından taşması sonucu vadi buzulları meydana gelir.
Görselin en sol tarafında küçük çukurluğu dolduran karlar, zaman içerisinde çukuru büyüterek çukuru geliştirir. Ortadaki görsel ise bir sirk buzuludur. Ortadaki görselde en alt tabanında kayaçları kopararak yapmış olduğu hareket sonucu buzul, bu taşları yamacın sonuna doğru taşır. Bu sebeple moren birikimi gerçekleşir.
Sağdaki görsel ise buzulun çekildiği veya eridiği zamanda sirk gölü oluşumunun meydana gelmesini göstermektedir. Buzul kendi ağırlığı ve hareketi sonucu koparıp kendisine katmış olduğu kayaç parçalarını bir zımpara gibi kullanır. Buzulların tek başına zemini aşındırma gücü düşüktür, özellikle de zemin sert kayalardan oluşuyorsa. Ancak koparıp bünyesinde topladığı kayaçlar yardımıyla zemini daha iyi aşındırırlar.
Diğer bir ayrıntı ise ortadaki buzulun sol yamacından kopan kaya parçaları (freeze thaw above glacier) buzul tabanında birikir ve hareket sonucu buzul bunları yamaç önünde biriktirir. Bunlar da morenlerdir. Sağ görselin sol yamacında ise göl oluşumu sonucu ilerleyemeyen kaya parçaları, eğimden dolayı sol yamaçta toplanır. Görselde her ne kadar çizilmese de sirklerin kenarı veya ortadaki fotoğrafın en sol yamacında buzul ile yamaç arasında bir ayrım vardır. İşte bu ayrım veya yarığa rimaye ismi de verilir. Sirk buzulları, yamaçlara bitişik değildir. İşte rimaye denilen bu yarık, buzul ile yamacı ayırmaktadır.
Vadi Buzulu: Bu buzul türü, tıpkı akarsu vadisinde olduğu gibi bir vadi içerisinde hareket etmektedir. Sirk buzulunun ilerlemiş hali de diyebiliriz. Şöyle ki sirk buzulun sürekli birikmesi (akümülasyon) sonucu yatağından taşan buzullar, eğimin aşağısına doğru hareket etmektedir. Aşağıdaki doğal yatağa hareket eden buzul, zamanla vadi buzulunu meydana getirir. Daha net bir ifade ile yüksek bir bölgeden aşağıya yani alçak bölgeye doğru hareket ederek vadi buzulu oluşur.
Piedmont (Dağeteği): Piedmont, İtalyanca bir kelime olmakla birlikte ‘dağın ayağı’ anlamına da gelir. Vadi buzullarının, dağın yamacından aşağı çığıra inmesi sonucu ortaya çıkar. Dağın eteklerinde birleşen buzullar, buzul ovası meydana getirirler. Vadi buzulunun çeşitlerinden bir tanesini oluştururlar.
Zirve Buzulu: Tıpkı bir külaha konulan dondurmanın, külahının üst kısımlarını kaplamasını düşünebiliriz. Zirve buzulları da adından anlaşılacağı üzere kalıcı kar sınırının üstlerinde dağların zirvelerini kaplayan bir külaha benzer.
İnlandsisler (Kıtasal Buzullar): Büyük alanları hatta kıta büyüklüğündeki yerleri de kapsayan buzullara verilen isimdir. Grönland ve Antarktika buna iyi bir örnektir.
Bir kıta buzulu olan Grönland’ın yüzölçümü, Türkiye’nin iki katından da fazladır. Yaklaşık 2 milyon km2 gibi bir yüzölçümüne sahiptir. Kıtanın %75 ve üstünde buzullar tek parçadan oluşur. Grönland, sadece kuzey ve kuzeydoğusundaki yerlerde örtülmemiştir. Hatırlarsanız yukarıdaki görselde kıta buzulunun hareketini göstermiştik. Grönland’da merkezi kısımlardan, yani dom adı verilen buzulun en kalın kısımlarından çevreye gidildikçe eğim azalmaktadır. Yine hareket, buzulun en kalın merkezi kısmından çevresine doğrudur. Grönland’da yükseklik değeri en fazla doğu kıyısında bulunur. 3.000 metre gibi muazzam bir yüksekliğe sahiptir. Özellikle 1940’lı yıllardan sonra burası ile ilgili daha fazla bilgi elde etme imkânı yakalanmıştır. Fransız ve İngiliz araştırmacılar, Grönland’ın zemininin veya temelinin iç bükey bir özellik gösterdiğini tespit etmişlerdir. Yine yapılan araştırmalara göre buzulun maksimum kalınlığı 3.000 metre, hacmi ise 2,6 milyon km2 kadardır. Yapılan tahminlere göre Grönland’ın %15 ve üstü ablasyon, yani erime sahasıdır. Ayrıca küresel ısınmanın da bu erimeyi artırmış olduğu üzerinde araştırmacıların çoğunluğu hemfikirdir.
Gerek kıta buzulları gerekse plato buzulları topoğrafyanın sınırlandırmadığı buzul çeşitleridir. Genellikle 50.000 km2 ve üstünde alan kaplarlar. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz vadi buzulu, piedmont (dağeteği) buzulu vb. hepsi, topoğrafya tarafından sınırlandırılmıştır. Ancak kıta, plato, takke ve dağlık alandaki buzulları sınırlandıracak bir engel yoktur. Bu sebeple bunlara topoğrafyanın sınırlandırmadığı buzullar da denir.
Buzdağı (Aysberg): Dağların yüksek kesimlerinden hareket eden buzullar, zamanla kıyıya ulaşırlar. Kıyı kesimindeki buzdağlarının uçları zamanla çatlama ve dalga aşındırması sonucu büyük bir gürültüyle kopup harekete geçer. Buzdağları muazzam büyüklüktedir. 200 metreden çok daha yüksek ve kilometrelerce uzunlukta olabilirler. Sadece Grönland’dan her yıl 10.000’den fazla buzdağı denize ulaşmaktadır. Titanik’in çarptığı buzdağı da Grönland’ın güneyinden kopup yüzlerce kilometre mesafe katederek gelmişti. Her ne kadar Titanik’in ağırlığı 60 bin ton olsa da buzdağlarının ağırlığı milyonlarca tonu bulabilmektedir.
Ayrıca su sıkıntısı çeken ülkelerin tatlı sudan oluşan buzdağlarını ülkelerine getirip, su elde etmek için çeşitli çalışmalar da yaptığı bilinmektedir. Buzdağları karasal kökenli olduklarından suları tatlıdır.
Buzdağının denizin içerisindeki kısmı, yüzeydekinden 10 kat ve daha fazla olabilir. Buzdağları, şelf buzulu ve denizde oluşan buz tabakaları gibi deniz buzullarıdır. Biz bu yazımızda şelf buzulu ve buz tabakalarını belirtmedik.
4. Buzulların Aşındırma Şekilleri
Çizikler, Oluklar ve Çentikler: Bu şekiller küçük aşınım şekilleri grubundadır. Buzulların zeminde ilerlerken yaptığı hareketlere karşılık gelirler. Buzulun tabanına yapışan taneler, âdeta zımpara görevi görürler. Bu sayede buzulun hareket ettiği yöne doğru buzul çizgileri meydana gelir. Araştırmacılar bu çizgilere bakarak buzulun hangi yöne hareket ettiğini belirleyebilirler.
Oluklar, çiziklerin zamanla daha da büyümesini ifade eder. Çizikler büyüdükçe karşılıklı oluk şekillerini alırlar.
Çentikler, kayacın çatlaklarına giren buzulun ilerlemesi sonucu kayacı parçalarlar. Buzulun daha önceleri koparıp temelinde hapsettiği parçalar da koparmaya yardımcı olurlar. Örneğin, bir buldozerin çatlaklı yoldan geçerken paletinde olan tırtıkların, çatlakların arasına girerek parçalaması gibi buzullar da buna benzer bir koparma hareketi yapar.
Hörgüçkayalar: Adından da anlaşılacağı üzere hörgüce benzeyen şekli vardır. Buzul aşındırma şekillerinden bir tanesidir. Hareket eden buzulun önüne çıkan bir yerli kayanın, üzerinden geçmesi sonucu oluşur. Buzulun geldiği tarafa bakan yamacı az eğimlidir. Ayrıca buzulun geldiği tarafta çizikler buzulun yönünü belirtir.
Asılı Vadiler: Ana vadideki buzulun zemin ya da taban kısmı, üst çığırlardaki vadilerin tabanından daha aşağıda kalır. Bunun sebebi ana vadideki aşındırma süreçlerinin daha güçlü olmasıdır.
Üstteki görselde asılı vadi (hanging valley) üstte kalmıştır. Aynı şekilde görselin sol tarafındaki bölge de bir asılı vadidir. Ana vadinin aşındırma gücü fazla olduğundan dolayı yatağını daha çok kazmasıyla bu görüntüler oluşur. Asılı vadiler, akarsu topoğrafyasında görüldüğü gibi, kıyı topoğrafyasında falez gerilemesi sonucu oluşurlar.
Fotoğrafın en sağ üst kısmında yazan Arete ya da Aret, Fransızca bir kelime olup keskin dişli anlamına gelmektedir. Özellikle komşu sirkleri birbirinden ayıran testere dişine benzer oluşumlardır. Aret de buzul aşınım şekillerindendir.
Fiyord: Daha önceki dönemlerde buzulun aşındırması sonucu oluşan vadiler, buzulun erimesiyle, deniz ilerlemesine (transgresyon) yol açar. Deniz suları bu sayede vadiyi suyla doldurduğu gibi karaların içine de girer. Kıyı şekillerinden bir tanesi olan fiyordların uzunlukları değişebilmektedir. Daha önceleri hâkim kuvvet buzulken, sonraları bu durum denizlere geçmiştir.
Yukarıdaki görsel, Grönland’ın batısında Ilulissat Icefjord adlı fiyord oluşumunu göstermektedir. En üst görselde bölgenin, 70 milyon yıl önceki durumu gösterilmiştir. Bu bölge, 70 milyon yıl önce yeşilliklerle kaplı ılıman bir iklime sahipti.
İkinci görselde, buz çağında buzullarla kaplanan bölgenin durumu görülmektedir. Bu süreçte tamamen buzul aşındırma süreçlerinin hâkim olduğu topoğrafyada buzul ağırlığı sebebiyle topoğrafyanın magmaya gömülmesi gerçekleşir. Tabakaların karşılıklı durumlarını bozmadan magmaya batıp yükselmesine epirojenik hareketler denmektedir. Bu durumu teknenin bir kısmı suya batınca diğer kısmının havaya doğru kalkmasına benzetebiliriz. Bu hareketler ritmik olarak gerçekleşmektedir. Bunun sonucunda topoğrafya deniz seviyesine daha da yaklaşır.
Üçüncü görsel ise yaklaşık 10.000 sene öncesinde iklimin günümüz iklimine benzer özellikte olması sebebiyle buzulların erime (ablasyon) sonucu geri çekilmesini göstermektedir.
Son görsel ise günümüz iklimsel özellikleri altında oluşan topoğrafyayı temsil etmektedir. Erime sonucu geri çekilen buzullar, deniz ilerlemesine sebep olurlar. Daha önceleri buzulun açmış olduğu vadileri denizin basmasıyla fiyordlu kıyılar meydana gelmiştir. (Not: Buzul aşındırma şekillerinden olan buzul vadisi ve areti yukarıda belirmiştik.)
5. Buzul Birikim Şekilleri
Morenler
Buzul birikim şekillerinden en önemlileri morenlerdir. Buzullar, hareket ederken zeminden kopardıkları kaya parçalarını sürükler ve birikim bu şekilde gerçekleşir. Ayrıca vadi yamaçlarından kopup buzulun üstüne düşen kayalar da zamanla kar yağması veya çığlarla sürüklenerek, buzulun içerisinde hapsolurlar. Morenler, 5 çeşit olarak sınıflandırılırlar:
Taban Morenleri: Buzulun zemininde bulunan kaya parçalarını uygun yerlere bırakmasıdır.
Yan Morenleri: Vadi yamaçlarından kopup düşen kaya parçalarının buzulun kenar kısımlarında birikmesiyle oluştuğu gibi buzulun yamaçlardan ve zeminden koparması sonucu da oluşurlar.
Orta Morenleri: İki buzulun tek bir noktada birleşmesi sonucu oluşurlar. Aslında her iki buzulun yan morenlerine karşılık gelmekle birlikte, birleşince orta kısma denk gelirler.
Cephe morenleri: Buzulların ön kısımlarında ya da dil kısımlarında oluşurlar. Aşağıdaki görselde görüldüğü gibi yan taraflardan yan morenleriyle, alt kısımlarından ise taban morenleriyle birleşirler.
Drumlin: İrlandaca olan bu isim küçük tepelik anlamına gelir. Buzulun hareketi sonucu oluşurlar. Kaşığın ters şeklinde veya bir balina sırtına da benzetilebilirler. Uzun eksen kısımları, buzulun hareket ettiği yöne paralel bir halde bulunurlar. Bu şekiller sıklıkla yukarıda bahsettiğimiz örtü (indlansis) buzullarının hareketi sonucu oluşan taban morenlerinde gelişme gösterirler. Hörgüç kayalarda buzulun geldiği yer daha az eğimliyken, ön cepheler daha fazla eğime sahiptir. Ancak drumlinler’de bu durum tam tersidir. Buzulun geldiği yer daha fazla eğimli olabildiği gibi ön tarafı daha az eğimlidir. Ayrıca uzunlukları, genişliklerinin üç veya daha fazlası olabilirler. Yükseklikleri ise 50 metre ve üstü bir yüksekliğe de ulaşabilir.
Esker (Osar): Yılan gibi kıvrımlı bir şekilde uzanan buzul birikim şeklidir. Uzunluğu değişmekle birlikte, birkaç kilometrenin üzerinde olabilir. Yerden yükseklikleri ise 10 metrenin ve üzerindedir. Uzanış yönü buzulun hareket yönüne paralel bir şekildedir. Buzulun altında eriyen suların, buzulaltı drenajını meydana getirdiğinden bahsettiğimizi hatırlayınız. Böylece eriyen sular, buzulun altında yılan gibi kıvrık bir tünel oluşturur ve çeşitli boyutlardaki kaya parçalarını biriktirirler.
Sandur: Buzulaltı drenajı sebebiyle oluşan akarsular, kum, kilt, silt vb. malzemeleri biriktirirler. Bu sebeple, önce birikinti konileri oluşur. Daha ileri aşamalarda birikinti konilerinin birleşmesi sonucu geniş ovalar meydana gelir. Bu tür oluşumlar, sıklıkla örtü buzulu (inlandsis) önlerinde gelişim gösterirler. Büyük buzul kütlelerinin taşıdığı malzeme ve oluşan akarsu ağı çok daha güçlü ve etkilidir.
Sonuç
Bu yazımızda buzul topoğrafyası ile ilgili temel bilgiler vermeye gayret ettik.
Buzul topoğrafyası ile ilgili son 50 yılda önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu sebeple sadece buzul ile ilgili uzmanlıklar ortaya çıkmıştır. Elbette buzullar ile ilgili her şey gün yüzüne çıkmamıştır. Bazı konularda buzul bilimciler arasında tartışmalar devam etmekle birlikte teknolojinin de yardımıyla her geçen gün buzullar ile ilgili bilgimiz daha da artmaktadır.
Küresel iklim değişmesi sonucu bilim insanları, buzulların hızla eridiğini belirtmektedir. Bu durum insanlar için tehdit olduğu gibi o bölgeye has evrimleşen canlılar içinde büyük sorun teşkil etmektedir. Buzulların tamamı erirse dünyada ne kadar su seviyesinin yükseleceği ile ilgili çeşitli bilgisayar modellemeleri yapılmıştır. Ortalama 65 metre olarak ifade edilen bu rakam sonucunda birçok kıyı şehrinin sular altında kalacağı anlaşılmaktadır. Buzulların tamamının ne zaman eriyeceği ile ilgili olarak buzul bilimciler, yaklaşık 5.000 yıl içerisinde eriyeceğini söylemektedirler.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 10
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- K. Rutledge, et al. Piedmont. (21 Ocak 2011). Alındığı Tarih: 28 Temmuz 2019. Alındığı Yer: National Geographic | Arşiv Bağlantısı
- K. Rutledge, et al. Crevasse. (17 Şubat 2011). Alındığı Tarih: 29 Temmuz 2019. Alındığı Yer: National Geographic | Arşiv Bağlantısı
- J. Mueller, et al. (2016). Rock Glaciers On The Run - Understanding Rock Glacier Landform Evolution And Recent Changes From Numerical Flow Modeling. The Cryosphere Journal, sf: 2865-2886. | Arşiv Bağlantısı
- Department of Geography and Environmental Science, Hunter College, CUNY. Glacial Landsform. (27 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 27 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Geo Hunter | Arşiv Bağlantısı
- M. Ritter. Landforms Of Alpine Glaciation. (26 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 26 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Earth Online Media | Arşiv Bağlantısı
- J. Worland. This 'Giant' Iceberg Is Actually Shorter Than This Ship. (25 Şubat 2016). Alındığı Tarih: 26 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Time | Arşiv Bağlantısı
- Geography and You. Glacial Landsforms In Relation To The Himalayas. (20 Nisan 2018). Alındığı Tarih: 28 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Geography and You | Arşiv Bağlantısı
- A. Tikkanen. Piedmont. (28 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 28 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Encyclopaedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- North Carolina Science Olympiad. Glacial Landforms. (28 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 28 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Science NC | Arşiv Bağlantısı
- The Earth Institute Columbia University. Ocean Currents Speed Melting Of Antarctic Ice. (6 Şubat 2013). Alındığı Tarih: 27 Temmuz 2019. Alındığı Yer: The Earth Institute Columbia University | Arşiv Bağlantısı
- K. Krajick. No Longer Anchored, Antarctic Ice Stream Surges To Sea. (21 Haziran 2010). Alındığı Tarih: 27 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Doherty Earth Observatory, The Earth Institute Columbia University | Arşiv Bağlantısı
- S. Erinç. (2015). Jeomorfoloji Ii. ISBN: 978-975-353-394-2. Yayınevi: Der.
- National Park Services. Geology Of Glacier Bay National Park. (12 Mart 2018). Alındığı Tarih: 30 Temmuz 2019. Alındığı Yer: National Park Services | Arşiv Bağlantısı
- B. Davies. Ice Shelves, Icebergs And Sea Ice. (5 Kasım 2018). Alındığı Tarih: 30 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Antarctic Glaciers | Arşiv Bağlantısı
- Science Clarified. Glacial Landforms And Features. (29 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 29 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Science Clarified | Arşiv Bağlantısı
- National Snow and Ice Data Center. Glacier Landforms: Moraines. (29 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 29 Temmuz 2019. Alındığı Yer: National Snow and Ice Data Center | Arşiv Bağlantısı
- J. Bendle. Subglacial Erosion. (10 Aralık 2018). Alındığı Tarih: 28 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Antarctic Glaciers | Arşiv Bağlantısı
- M. Y. Hoşgören. (2015). Jeomorfolojinin Ana Çizgileri. ISBN: 978-975-7206-35-4. Yayınevi: Çantay.
- K. Dirik. Buzullar/Glaciers. (26 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 26 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Hacettepe Üniversitesi | Arşiv Bağlantısı
- K. Dirik. Buzullar Ve İşlevleri. (1 Ocak 2006). Alındığı Tarih: 31 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Hacettepe Üniversitesi | Arşiv Bağlantısı
- M. Y. Hoşgören. (2014). Jeomorfoloji Terimler Sözlüğü. ISBN: 978-975-9060-85-5. Yayınevi: Çantay.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 15:17:18 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/7888
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.