Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Teo-Otantizm ile Felsefi Terimler Özdeşliği

Teo-Otantizm

33 dakika
0
Teo-Otantizm ile Felsefi Terimler Özdeşliği
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Teo-Otantizm

Varoluşçuluk ve Tanrılaştırma (Teo-Otantizm): Bu görüşte, insanlar yani yaşamsal fonksiyonlara sahip varlıklar, düşsel bir varlık teorimi üretip onu kutsallaştırmaya ve o kutsallaştırılan ütopyayı üstün varlık olarak görmeye çalışırlar. Bu bağlamda, o varlığa tanrısal bir yaklaşımda bulunmaları söz konusudur. Her bir insan için tanrı kavramı değişkenlik gösterir; kimileri için en üstün, kimileri için her şeyi bilen gibi kavramlara ayrılır. Her insan için tek ve değişmez bir görüş ya da algı sistemi yoktur; tanrı için bu da tanrının varlıklar arasında evrimleşmesini sağlar. Tanrı, her varlık için farklı düşünülüyor ve öyle kurgusal bir ütopya olarak karşımıza çıkıyor; bu durum, tanrının evrimleştiğini gösteriyor. İlk insanların ve günümüz insanlarının düşündüğü tanrı modeli aynı kalması olanaksızdır. Şöyle bir örneklendirme yapılacak olursa: 15. yüzyılda bir insana otomobili anlat dersek, bambaşka düşüncelerini anlatacaktır. Fakat şu an, günümüzdeki bir insana gelecekteki otomobili anlat dersek, 15. yüzyıldaki insanla günümüzdeki insanın düşsel kurguları farklı olacaktır. Bu da, otomobil düşüncesinin evrimleştiğini gösterir; aynı şekilde tanrı düşüncesinin de evrimleştiğini söyleyebiliriz. Peki, varlık ve tanrının arasında ne fark var dersek, pek fazla bir bağlantı olduğu söylenemez; çünkü varlığı varlık yapan temel madde, duyu organlarımızla algılanan şeye "varlık" denir. Fakat tanrı, ne yazık ki öyle değildir; çünkü tanrı, kişilerin düşüncelerinde oluşan bir ütopya modelidir ve duyu organlarımız ile asla algılanamaz. O yüzden tanrı ve varlık arasında pek de çok fazla bir bağlantı söz konusu değil. Tanrı ve varlık arasındaki önemli bir bağlantı vardır sadece; o bağlantı gene temeli düşünceden olan varlığın yapabildiği bir bağlantıdır. Varlık olmasaydı, tanrı kavramı da olmayacaktı. Peki ya ilk varlık nasıl oluştu? İlk varlık, cansız varlıkların yani atomların zaman içerisinde doğal seleksiyon ve adaptasyon gibi süreçlerden geçerek kimyasal bileşenler oluşturup cansız varlıktan canlı bir varlığa yol açmıştır. Bunu tanrısal bir nedene bağlamak, bilimle ters düşen bir şeydir; çünkü deneysel bir ortamda cansızdan canlı bir varlık yapılabiliyorken, tanrının yaşam formlarını oluşturduğu görüşü hiçbir deney ve gözlem ile yapılamaz ve gözlemlenemez. Bu nedenle ilk yaşamı tanrıya bağlamak, bilim ile ters düşmektedir. Varlık, her şeyin bir nedenidir; tanrının bile. Yaşam fonksiyonlarına sahip, yani ilk insanların zamanında evrimi araştıracak, gözlemleyecek yönden çok fazla eksikleri vardır; ellerinde tek araştırma kaynağı olan düşünce yapılarına başvurdular ve tanrı kavramını oluşturdular. Bu da, tanrının varlığını varlığa bağlıyor. Aslında evrendeki her şey, varlığın varlığına bağlanıyor; örneğin canlı varlık yani insan olmasaydı, otomobilin olmayacağı örneği ile uyuşuyor veya cansız bir varlığın, bir atomun evrim sürecinde bir gezegen oluşturduğu gibi. Evrenin kendisi, varlığın varlığına bağlıdır ve varlık var olmasaydı, şu an siz oturup bu yazıyı okuyamazdınız; ben ise bu yazıyı yazamazdım. Varlık var olduğu için sen, dün, bugün ve yarın var olacaksın ve var olmaya devam edeceksin. Ve insanın da var olması, cansız bir varlığın var olmasına bağlanıyor. Kısaca, varlık var olduğu için sen varsın ve var olacaksın.

Varoluşçuluk Arkesi

"Arkhe" kavramının ortaya çıkış hikayesine değinelim. "Arkhe", Yunanca'da ilk, başlangıç anlamına gelir ve eski Yunan filozofları bir şeyi açıklamak için bir teori geliştirmek için bu terimi kullanmışlardır. Örneğin, Thales'e göre, arkhe (ilk neden), suydu. Aslında bir şeyin varoluşunun ilk nedeni, varlığın varoluşudur; yani varoluşçu bir yaklaşımdır. İnsanoğlu var olduğunda, bir şeylerin farkına varmış ve bir sebep aramıştır. Bu sebep, bazılarına göre su, bazılarına göre toprak olmuştur. Ancak insanoğlu olmasaydı, bir neden de olmazdı; bu yüzden insanoğlu geliştikçe ve olgunlaştıkça bir neden aramaya başlar ve bu arayışın adı da "arkhe" kavramı veya teorisi olur. Varoluş, bir arkhe'dir; gerçek arkhe ise bizleri, yani insanoğlu nu temsil eder. Biz var olmasaydık, suyun su olduğunu, toprağın toprak olduğunu kim bilir ve suya her şeyin ilk ve değişmez nedeni olarak ne adlandırılırdı? Sonuçta, toprağın toprak olduğunu su bilemezdi ve suyun da su olduğunu toprak bilemezdi. Biz var olduğumuz için, bu somut gerçeklere bir isim koyduk ve bunları tanrılaştırarak, ilk nedenimiz olarak nitelendirdik. İnsanlığın nereden geldiği ve nasıl geliştiği konusuna gelince, bazıları evrim teorisini öne sürebilir ve arkheyi evrim olarak adlandırabilir. Ancak evrim için bir madde gerekmektedir, yani evrimleşecek bir varlık gerekmektedir. Bu da bahsettiğim kavram olan varoluşçuluk kavramına denk geliyor aslında her şeyin temelinde varlık yatıyor, mesela bir kâğıt yapmak için ağaç ve suya ihtiyaç vardır yani bizim de toprağa veya havaya arkhe dememiz için insan gerekiyordu. Fakat şuna dikkat çekmek isterim var oluş kavramı sadece bizler için geçerli değildir fakat var oluş arkhesi sadece bizler için geçerlidir çünkü insan düşüne bilme yetisine sahiptir düşünemeyen bir varlık ne arkheyi ne de başka bir şeyi kavraya bilir. O halde arkhe varoluş değil insan beynidir diyenler olacak olursa teorilerini şu şekilde çürüte biliriz. Araba olmasaydı tekerlek neye yarardı? Hiçbir şeye değil mi? İşte insan beyni öyledir insan olmadıktan sonra onu kullanan bir varlık olmadıktan sonra neye yarar? Dolaysıyla arkheyi beyin olarak nitelendirmek saçma olur. Arkhe kavramı her varlıkla özdeşleşebilir mi? Sorusu sorulacak olursa bu teorimi de şöyle çürütebiliriz, bir masa suyun su olduğunu bile bilir mi? Sorusuna eş değer niteliktedir arkhe kavramını her varlığa bağlamak. Masa kendi elementlerinin ne olduğunu bilemez dolaysıyla arkhe kavramı veya teorisi her varlıkla çelişmemektedir. Thales'e göre ilk madde suyun kendisidir fakat bir maddenin içindeki maddeleri arkhe olarak alamaz mıyız? Yani suyu oluşturan elementleri hatta onları oluşturan atomları arkhe olarak tanımlayamaz mıyız? Thales bunları arkhe olarak nitelendirmemiştir sadece su demiştir fakat ilk madde olarak bir maddeyi kabul ediliyorsa onun içindeki elementleri ve atomları da kabul etmek gerekmez mi? Aslında bu sorular varoluşçuluk teorimi ile çakışıyor çünkü evren içindeki her şeye bir isim takan yani varlığın varlık olduğunu ispat eden insandır. Bu da temel maddeyi insan olarak çağrıştırıyor. Varlık bir zaman çizelgesi üzerinde varlığını sürdüren ve bu zaman çizelgesinin içinde yer alan maddedir. Kısaca “Varlıksan varsındır.”

Varoluşçuluk ve Tanrılaştırmak

Tanrı varlık mıdır? Evet, işte konumuzun asıl temeli bu soru ile ilerleyecek. Konuya geçmeden hemen Tanrı'nın açıklamasını yapalım: Tanrı, genellikle her şeyin yaratıcısı, evrenin ve yaşamın kaynağı olarak tanımlanan kutsal bir varlıktır. Farklı dinler ve inanç sistemleri, Tanrı'yı farklı şekillerde tanımlar ve tasvir eder. Peki ya dinlerde ve inançlarda Tanrı'ya varlık deniliyor ama varlık varsa görünmeli ve hissedilmelidir. Eğer varlık yoksa, yoktur. Peki ya var olmayanlara ne denir? Aslında pek bir şey denmez çünkü zihninizde yapısı canlanır fakat duyu organınızla algılayamazsınız. Mesela boş bir odada gözlerinizi kapatarak odanın ortasında duran bir masa düşünün. İşte bu düşünce, var olmayan bir varlığı düşünmektir. Peki hiç görmediğimiz bir şeyi nasıl hayal ederiz? İşte Tanrı'yı hiç görmemize rağmen, en mükemmel şekilde onu zihnimizce tasvir ediyoruz. Fakat Tanrı mükemmel olduğundan, onu mükemmel şekilde hayal etmiyoruz; bizim beklentimiz mükemmel olduğu için Tanrı'yı mükemmel şekilde hayal ediyoruz. Tanrı bir varlık veya metafiziksel bir şey olmamalıdır. Tanrı bir sebep olmalıdır. Mesela evrimin başlama sebebi veya tesadüfü olmalıdır, yani bir tanı olmaktan ziyade bir terim olmalıdır. Tanrı bir terimdir ve bir tesadüftür; evrim başlayıp evren, dünya, yaşam, insanlar var olduğunda, Tanrı yani isimsiz tesadüfe "Tanrı" ismini bizler koyduk. Aslında isimsiz bir ağaca koyulan isim gibi, biz de isimsiz olan terime yani Tanrı'ya "Tanrı" adını koyduk. Ve biz Tanrı'yı kutsallaştırdık, adına dinler kuruldu, inançlar kuruldu, dinsel kitaplar yazıldı ve bunların hepsini bizler yaptık; evrene, evrime, yaşama, var oluşa bir anlam katmak istedik ve katıkta aslında fakat bu kattığımız anlamlar sonradan sonraya değiştirildi ve anlam karmaşası oldu ve birbirleriyle çelişti. Aslında bütün bunların bir ucu dediğim gibi varoluşçuluk teorisine bağlanıyor, çünkü varlık olmasaydı ne evrim ne evren ne yaşam olurdu; evrimleşecek bir varlık türedi ki evrim gerçekleşti ve bütün bu anlamsız terimlere isim taktık. Varlık diyoruz, fakat varlığın nasıl oluştuğuna hiç değinmedik. Aslında varlık, evrimden türe gelmiş bir kavramdır; tesadüf üzerine gelişen cansız objeler, mutasyon sonucunda atomlar, hücreler ve bakterilerin değişime uğramasıyla bu zamana kadar geldik. Ve her şeye bir isim ve sıfat yükledik ve bunlardan bazı terimleri kutsallaştırdık ve bir sebebe bağladık. İşte ortaya da din, inanç ve Tanrı tanımları çıktı. Aslında gerçek Tanrı, yani kutsal ve mükemmeliyetçi sıfatlarını taşıyan tek varlık insandır. Bir Tanrı varsa, işte o insandır, çünkü hayata anlam katan tek varlık insandır.

Tüm Reklamları Kapat

İlk Varlık Neydi?

İslamiyet'te göre ilk varlık daha doğrusu ilk var olan varlık ruhani bir varlık olarak kabul ediliyor ve bu ruhani varlıklara Melek sıfatları verilmiştir. Fakat bilime göre bunlar tamamen bir hurafedir. Çünkü bilim soyut bilgilerden hariç somut delillere dayalı bilgiler içerir. O yüzden sizinle uzunca bir yolculuğa çıkalım ve evrende ilk var olmuş canlıya veya nesnenin nerden türe gelmiş olduğunu neden var olduğunu inceleyelim. Tarihçilerin araştırma konusu olan ilk yaşam ve ilk evrim ne zaman oldu konusu şudur: Genetik araştırmalar ve fosil kayıtları doğrultusunda insanında üye olduğu Primat sınıfının evrim sürecinde günümüzden yaklaşık 60-65 milyon yıl önce Paleosen dönemin de evrimleşmeye başladığı ön görülüyor. Peki ilk insanın evrimi değil de ilk varlığın evrimini yani cansız bir maddeden olan bir varlığın nasıl canlı bir varlık olarak evrime geldiğini açıklasak. İşte ilk cansız varlıklar aslında atomlar olabilir mi? Aslında bu öngörü üzerine tartışıla bilir çünkü atomlar cansız bir varlıktır. Bundan 60-65 milyon yıl önce veya daha eski yıllarda oluşan cansız maddeler nötron, proton, çekirdek, elektron kısaca atomlar ve enerji açığa çıkartan cansız maddelerle bir araya gelerek evrimin başlangıcına yani ilk canlı olan mikroorganizmaların varoluşunu tetiklemiş olabilir. Olabilir diyorum çünkü asırlardır biyologların, fizyologların ve filozofların kalem oynattığı bir konu olmuştur. Daha sonra milyonlarca yıl hatta milyarlarca yıldır bu evrim durmadan sürekli devamlılığını sürdürdü ve hala günümüzde bile sürdürmeye devam ediyor. Peki mutasyonda bir evrim midir? Veya mutasyona uğramış bir madde, varlık gibi somutlaşmış canlılar evrim niteliği taşıyor mu? Cevabı evet. Çünkü mutasyonlarda evrimin bir parçası Neo Darwinizm’in öne sürdüğü iki evrim mekanizmasından bir diğeridir. Aslında insan tam olarak evrimleşmedi eğer tam olarak evrimleşseydik ortaya inanılmaz bir varlık çıkardı, bizler evrimimizi yarıda bırakıp doğa aracılığıyla mutasyona uğrayıp adaptasyona uğrayıp evrimleştik yani tam olarak insan evrimleşti denilemez çünkü evrim geçirdiğimiz yolda birçok olay ve durumlarla karşılaştık ve o olayları ve durumlara adapte olup mutasyona uğradık.

Varlığın Var Olma Sebebi?

Varlık neden var? Yokluk dışında bir şey var mı? Yokluk dışında bir şey varsa bu madde veya varlık mıdır? Varlık tamamen şansa gelmiş bir durumdur. Bahsettiğim gibi bir madde ve enerjinin istem dışı birleşmesiyle türe gelmiş bir şeydir varlık. Yokluğun dışında bir şey var mı? Sorusuna yanıt vereceksek o yanıtım şu şekilde olur: Bir madde veya bir varlık varsa vardır, yoksa yoktur ve bir şey yoksa her zaman yok sayılır ta ki yok olan bir şey var olana kadar. Peki ya “Yokluk dışında bir şey varsa bu madde veya varlık mıdır?” Bir varlığın veya madde dışı olan bir şeyin varlığı asla aranmaz aransa da hiçbir kaide bulunamaz. Varlığın Var olma sebebi ise tamamen basit, şöyle ki: Daha önce dediğim gibi her şey bir şans üzerine bir tesadüf üzerine yapılandı ve buna varlık dedik daha sonra da varlığın neden var olduğunu anlamlandırmaya çalıştık ve bir sürü teoriler gelişti daha sonra da evrim teorisi gelişti ve evrime bağladık varlığın var olma sebebini aslında varlığın var olma sebebi evrimle bağlaşamaz çünkü bir şeyin varlığı bir başka varlığa bağlıysa varlığın var olma sebebi olamaz. Varlığın var olma sebebi tamamen tesadüf ve şansa dayalıdır. Çünkü evrim tamamen şansa dayalı ve tesadüfe dayalı gelişti ve bu yüzden “Varlığın Var Olma sebebini” tesadüfe bağlıyoruz.

İnsan Neden Bir Şeylere İnanç Bağlar?

İlk başta şunu bilmeliyiz ki insanlar aciz bir varlık değildir. Evren üzerinde insandan daha üstün bir varlık yoktur ama nedense insanlar sürekli kendinden üstün bir varlık arayışındadır aslında bu çölde su aramaya benzer. Şu ana kadar insanların üstün varlıklar olarak kabul ettikleri tanrılar bir nevi çölde görülen serap gibidir hiçbir zaman gerçekliği yoktur ve olamazda. Neden olamaz peki? Her zaman dediğim gibi tanrı veya tanrılar somut bir varlık değildir ve somut olmayan hiçbir varlık, varlık kategorisinde bulunamaz. İlla bir Tanrı aranıyorsa işte o Tanrı çok uzakta değil Tanrıyı arayanlar tam olarak Tanrıdır aslında dediğim gibi her insan kendi kendinin Tanrısıdır.

Tanrı Sıfatından Ne Bekliyoruz?

Tanrı sıfatından şu şekilde bir beklenti içerisindeyiz: Bizlerin yaratan ve dünyaya getiren hatta evreni düzene sokan ve bunu neden yaptığını ve nasıl yaptığı, bizlere bir amaç vermesini, öldüğümüzde bizleri Cennet adı verilen sonsuz huzurun olduğu söylenen ütopyayı bahşetmesini bekliyoruz. Ama kendimizi kandırdığımızın farkında dahi değiliz çünkü dediğim gibi Cennet ve Cehennem denilen yerler aslında birer ütopyalardır. İnsan bu dünyada neden koşturduğuna bir anlam kata bilmek için üretilen tamamen insanın kendi nefsini doyura bilmesi için ortaya atılan birer kurgusal hayali bir yerdir Cennet ve Cehennem. Keza Tanrıda öyledir. İnsanlar kendinden daha kudretli bir varlık istediklerinde bütün bunlara anlam kata bilmek için eski çağlardan itibaren Tanrı kavramını kullanıyorlar aslında insandan üstün hiçbir şey olamaz. Peygamber sıfatını kullanan kişiler güç zehirlenmesi yaşayan insanlardan ibarettir. İnsan gücü elde etmek için Tanrı sıfatını kullanmışlardır ve kendilerini Tanrının elçisi dedirtmişlerdir.

Tüm Reklamları Kapat

Herakleitos’a Göre Arkhe Nedir

Herakleitos'un felsefesinde "arkhe" kavramı, temel ilke veya başlangıç noktası anlamına gelir. Herakleitos'a göre, evren sürekli bir değişim içindedir ve bu değişimin arkasında bir ilke vardır. Bu ilke ya da başlangıç noktası, Herakleitos'a göre ateş olarak ifade edilir. Ona göre, her şey sürekli bir dönüşüm içindedir ve bu dönüşümün temeli ateştir. Bu nedenle, arkhe kavramı, Herakleitos'un evrenin temel yapısını anlamaya yönelik felsefi arayışının merkezi bir noktasını oluşturur. Arkhe kavramı ana madde ve ilk madde olarak ele alınıyor, Herakleitos ise bu ana madde “Arkhe” kavramını ateş olarak ele almıştır ama ilk neden olarak kabul gören arkhe kavramının ilk neden olması için bütün canlıların ve cansız maddelerin ondan türe gelmiş olması gerekir ve Thalese göre su arkheydi ama suyun içindeki elementleri atomları ele almamıştı ve bir arkhe ilk neden olacaksa kendi özü içinde başka hiçbir madde bulunmaması gerekir. Keza ateş, ateşin içinde gaz molekülleri vardır yani ateşte saf bir madde değildir. Herakleitos isesadece ateşi arkhe yani ilk madde, ana madde olarak ele almıştır fakat içindeki molekülleri ele almamıştır böylece arkhe ateşte olamaz. Ana madde şöyledir kendi içinde hiçbir şey bulunmaması gerekir ve somut bir şey olması gerekir ki diğer maddeler o saf madde den türe gelmiş olsun ve mutasyona uğramış olsun.

Arkhe Atom Olabilir Mi?

Bunun basit bir cevabı var aslında her zaman dediğimiz gibi bir şey ana madde olabilmesi için içinde sadece tek bir madde olması gerek ve atomun içinde birden çok fazla madde ve element vardır bu yüzden atom arke olanağına girmez. Aslında arke kavramı demekte yanlıştır, çünkü kavramlar bu dünyada soyuttur ve gerçek dünyada var olmuş gibi gözüken ama aslında olmayan bir varoluş biçimidir. Arke aslında bir problemdir. Anaksimandros’a göre ilk neden (arke) apeirondur. Apeiron, Antik Yunan filozofu Anaximandros'un evrenin temel ögesi olarak öne sürdüğü kavramdır. Anaximandros'a göre, apeiron sınırsız, sonsuz ve belirsizdir; her şeyin kaynağı ve nihai gerçekliğidir. Apeiron, her türlü nitelik ve sınırlamadan özgürdür, bu yüzden de değişime ve harekete olanak sağlar. Anaximandros, apeironun evreni oluşturan diğer elementle den önce var olduğuna inanır ve onu diğer varlıkların kökeni olarak görür. Apeiron kavramı, erken Yunan felsefesinde evrenin doğasını anlamaya yönelik önemli bir adımdır ve günümüzde de felsefi tartışmalarda yer almaktadır. Fakat apeiron da bir akre olmaz çünkü arke sonsuz veya gözlemlenemeyen bir şey olamaz hatta tam tersi gözlemlenebilir olması gerek. Mesela varoluşçuluk arkesi gözlemlene bilir bir arkedir, örneğin bir çiçeğin varoluşunu gözlemlenebilmesi gibi.

Arke Duyu Organlarımızla Algılanabilir Mi?

Aslında, varoluşçuluk arkesi dışında hiçbir duyu organımızla algılanamaz. Nedeni şöyledir: Arkhe, batı felsefesinde bir kavram olarak ifade edilir ve kavramlar soyut olarak algılanır, bu yüzden varoluşçuluk arkesi dışındaki diğer arke kavramlarının hiçbiri duyu organlarımızla algılanamazlar. Peki ya varoluşçuluk arkesini neden diğer arkelerden üstün tutuyorum? Bu da şöyledir: Bir varlığın varoluşunu görebiliyorken, neden göremediğim, hissedemediğim varlığını veya yokluğunu bilmediğim bir ön görüye inanayım? Mantıken düşündüğümüzde doğru olan arke kavramı, yani gözle görülebilen arkeyi seçmeyip neden görülemeyen arkeyi seçeyim duyusuna bağlanıyor ve otomatikman varoluşçuluk arkesi üstün tutuluyor.

Arke Kavramını İlk Kullanan Kimdi?

"Arkhe" terimi, antik Yunan felsefesinde önemli bir kavramdır. Anaksimandros (MÖ 610- 546) tarafından kullanılan bir terimdir. Anaksimandros, "arkhe"yi "her şeyin başlangıcı" veya "temel ilke" olarak tanımlamıştır. Ona göre, bu ilke sınırlı veya belirli bir şey olmamalıydı ve her şeyin temeli olmalıydı. Bu nedenle, Anaksimandros'un "apeiron" olarak adlandırdığı sınırsız, belirsiz bir ilk ilke olarak gösterilir. Bu, "arkhe" teriminin ilk kez kullanımı olarak kabul edilir. Fakat diğer filozofların arkeleri dünyasaldır; örneğin, Aristo Thales’e göre arkeyi “su” olarak kabul görmüştür, fakat arkeden kavram diye bahseden filozoflar arasında yer alıyor. Aristo Thales ve kavramlar dünyasal bir varlık değildir. Aristo Thales’in arkesi ise sudur, ama su dünyasal bir varlıktır. İşte Aristo Thales’in kafasının karışıklığını buradan anlıyoruz, çünkü kendinin bulduğu bu arkhe sorununa kavram niteliği veriyor, fakat aynı zamanda arkenin su olduğunu öne sürüyor. Yani bu şu demek gibi oluyor: evimde bir tahta masa yok ama aynı zamanda evimde birtahta masa var, gibi bu denli çelişki yaratacak problemlerden söz ediyor.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Arkhe Canlı Mıdır?

Arkhe bir görüştür ve görüşler hiçbir zaman canlı bir varlık olarak geçmez. Peki ya Arkhe’nin canlı ve cansız varlıklar arasındaki ayrımı nedir diye sorulacak olursa cevabı şu olur: Arkhe en çok canlı varlıklarla ilişkilendirilir bunun nedeni de şudur canlı varlıklar var oldu ve cansız varlıklara önem taşıdı o yüzden arkhe ilk başta canlı varlıklar da aranıyor. Cansız varlıklar ürüyemez, çoğalamaz, konuşama bu tarz canlı varlıkların hissettikleri gibi yaşayamazlar fakat canlı varlıklar bunların tam tersi özellikler taşıdığı için arkhe ilk başta canlı varlıkları ele alır daha sonra cansız varlıkları ele alır. Arkhe Evrim Geçirdi Mi?

İlk başta arkhe’nin bir görüş o duğunu unutmayalım arkhe görüş olduğu için aslında görüşlerde evrim geçire bilir farklı kişiler tarafından yorumlanırsa fakat illa farklı kişi de aranmaz görüşün evrim geçirmesi için sizde bunu yapabilirsiniz kendi yorumunuzu yorumlayarak veyahut geliştirerek yaparsanız bu da evrime girer aynı arkhe gibi arkhe’de bir görüş oldu için yıllar boyu farklı kişilerden yorumlanarak değiştirildi ve evrime uğradı.

Kozmolojik ve Teleoloji Nedir? Felsefeyle İlişkisi Var Mı?

Kozmoloji, evrenin kökeni, yapısı ve gelişimi üzerine çalışan bir disiplindir. Hem felsefi hem de bilimsel açıdan ele alınır. Felsefi kozmoloji, evrenin varoluşunu ve temel ilkelerini anlamaya çalışırken, bilimsel kozmoloji evrenin nasıl işlediğini açıklamaya odaklanır. Antik Yunan düşünürleri, evrenin temel maddesini ve ilkesini araştırarak kozmolojik sorulara yönelmişlerdir. Örneğin, Thales'e göre su, evrenin temel unsuruydu. Modern kozmoloji ise Big Bang gibi teorilerle evrenin genişlemesi ve evrimi üzerine çalışır. Felsefi açıdan kozmoloji, varlık, zorunluluk ve düzen üzerine sorular sorar. Teleoloji ise evrendeki her şeyin belirli bir amaç doğrultusunda var olduğunu savunan bir yaklaşımdır. "Telos" (amaç) kelimesinden türetilmiştir. Aristoteles, evrendeki her şeyin bir amacı olduğunu öne sürmüştür; örneğin, bir tohumun amacı ağaç olmaktır. Bu düşünce doğanın belirli bir düzen içinde hareket ettiği fikrini savunur. Hristiyan teolojisi de evreni Tanrı’nın planına göre yaratılmış olarak kabul eder. Ancak bilimsel düşünce, özellikle modern biyoloji ve fizik, teleolojik açıklamalara genellikle karşı çıkar, doğal olayları makanik ve nedensel süreçlerle açıklar. Felsefi İlişki: Kozmoloji ve teleoloji, varlık, evrenin düzeni, anlam ve amaç gibi temel felsefi sorulara doğrudan bağlıdır. Kozmoloji, evrenin neden var olduğunu sorgularken, teleoloji, evrende bir amaç olup olmadığını inceler. Aristoteles'in teleolojik evren anlayışı, doğadaki her varlığın bir gayeye yöneldiğini savunurken, modern felsefe bu kavramları eleştirel bir yaklaşımla yeniden ele almıştır. Kısacası, kozmoloji evrenin kökenine dair sorular sorarken, teleoloji bu evrenin bir amaç doğrultusunda var olup olmadığını araştırır. Her iki kavram da felsefenin önemli sorunlarına ışık tutar.

İnsan Neden Hep Bir Arayışın İçinde?

İşte sizlere bir kavram “Arayışçılık”. Hiç düşündünüz mü? İnsan neden bir arayış içinde. İşte bunu açıklamadan önce insan neden bir şeyleri arıyor? Özünden daha güçlü bir şey mi arıyor? Veya “bir şey mi” arıyor evet kafa karıştırıcı olabilir fakat biz neyi aradığımızı bilmiyorsak ona nasıl bir görüntü veya bir isim verebiliriz? Mesela sonsuzluğu ele alırsak sonsuzluğun nasıl bir görüntüsü vardır diye sizlere sorsam ne derdiniz? Tahminimce bir çoğunuz hiçbir cevap veremezdiniz. Neden mi? Çünkü bir çoğunuz hatta bütün insanlar sonsuzluğun nasıl olduğunu tam bir görüntüsünü bilmiyorlar. Peki ya sonsuzluk ölçüle bilir m? Veya ölçüldüğü için mi sonsuz dendi? İşte felsefe böyledir bir kavram neticesinde yola çıkılır fakat önümüze birden fazla kavramlar çıkar. Biz asıl konumuza arayışçılığa geri dönelim. İnsanın doğasında bir yaratıcıya inanma konusu vardır. Peki ya insan neden bir yaratıcı seçsin neden bir şeye inanma iç güdüsüne kapılsın? Bu aslında basit bir soru, şöyle açıklana bilir: Tahtadan yapılma bir masa aldığınızı varsayın masa ve bu masanın kendi kendiliğine doğa da var olduğuna inanmıyorsunuz ve bir arayışın içine giriyorsunuz bu masayı yapan kişinin arayışına, işte insanın özünde bulunan arayışçılık burada ortaya çıkıyor, işte doğaya, evrene, habitata baktığımızda bunu yapan bir sanatçıyı ararız ve burada karşımıza çıkan kavramsa Teizm (tanrıcılık) kavramı çıkıyor. İşte Burada da karşımıza üç tane yol çıkıyor. Sol da ki yol Ateizm (tanrıtanımazlık) Sağ yol ise Teizm (tanrıcılık), 3’ünçü yol ise Evrim teorisidir. Bakın burada bile bir arayış içindeyiz fakat neden, niçin bir şeyleri aradığımızı bile bilmeden bir şeyleri arıyoruz. İnsan beyni düşünür sonra düşündüğü şey hakkında arayış içine koyulur arayış bir insan doğasıdır sizlere bunu kanıtlaya bilirim, ilk başlarda farklı farklı kavramlara değindim belki bir çoğunuz gidip bu kavramları araştırdınız fakat araştırmadan önce içgüdüsel olarak düşündünüz sonra gidip araştırdınız. Bana göre insan beyni üçe ayrılıyor. İlk olarak düşünmek, ikinci olarak arayış, üçüncü olarak merak, d/a=m formülü olarak adlandırdım bunu, çünkü insan araştırdıkça merak eder merak ettikçe araştırır. Bunun tam tersi genellikle olmaz çünkü merak etmediğiniz bir konuyu araştırırsanız gene merak etmeden araştırmış olursunuz. Arayış insani bir duygu değildir hayvanlarda da görülür, mesela aç olan bir köpeğin yemek arayışına çıkması durumu. İşte burada da bir ayrılık ortaya çıkıyor fiziksel şeyleri aramak ve fizik ötesi şeyleri aramak. Fiziksel şeyler derken kalem, gözlük, telefon gibi birçok nesne bu duruma girer, fakat fizik ötesi beş duyu organımızla algılayamadığımız şeyleri de arayış içine gireriz işte bu durumda da işler tam tersi gidiyor ilk başta düşünmek, merak ve arayış içine giriyoruz. d/m=a çünkü bir yaratıcıyı veya sonsuzluğu merak ederek araştırırız.

Tanrısal Düşünce Evrimi ve Ütopik Yer Teorimi

Tanrı ve Evrim aslında bir tutulmaz çünkü evrim teorisinde tanrı kavramı bilime ters düşmektedir. Fakat neden hep evrenin evrim geçirdiği konuşuluyor. Bu başlıkta tanrının evrim geçirip geçirmediğine değineceğiz. Tanrının evrim geçirdi mi sorusundan önce tanrının bir ütopyadan ibaret olduğunu ve düşünce den oluştuğunu söyleyelim. Bu başlıkta hem tanrının evrim geçirip geçirmediğini hem de düşüncelerin evrim geçirip geçirmediğine değineceğiz. Tanrı bir düşüncedir ve her düşünce evrim geçirir bu her hangi bir düşünce motifi olabilir illaki tanrı olması gerekmez insanların düşünce yapısı nasıl değişiyorsa tanrı düşüncesi de evrim geçiriyordur insanların düşünceleri her zaman evrime tâbi tutulmuştur. 2020 yılında çıkan covid-19 virüsünü düşünelim 2020yılında siz virüsün ne zaman geçeceği hakkında bir düşünce oluşturdunuz ve 2024 yılında 2020 yılında düşündüğünüz düşünceyi şu an düşünseniz çok farklı terimler katarsınız düşüncenize bu da düşüncelerin evrime tâbi olduğunu gösterir ve tanrısal düşüncede aynı şekildedir. Günümüz zamanından çok daha önce bir kişinin tanrısal düşüncesi ve günümüz de bir insanın tanrısal düşüncesi aynı olamaz sadece kutsal motifleri aynı olabilme ihtimali vardır çünkü kişi tanrıyı düşündüğünde onu kutsal ve en üstün varlık olarak hayal eder. Be nedenle insanın düşünceleri evrim geçirip değişiyorsa tanrısal düşüncede bir düşünce olduğu için evrime tâbidir. Ütopik teorime geçecek olursak ütopik teorim ise şöyledir kökeni ütopyadan gelen ve varlık dışı düşüncelere yer vermektedir. Bu varlık dışı yerler ise cennet ve cehennem. Cennet ve cehennem bir ütopik düşüncedir bir ütopyadan ibarettir hiçbir zaman varlığına dair deliller oluşmaz ve bulunamaz sadece insanların zihinlerinde yarattığı varoluş dışı bir motiftir. İnsanlar tanrısal bir düşünce yarattığında bunun yanı sıra ölüme ve ölümden sonraya bir anlam yüklemek için zihinlerin de farklı bir sonsuz evren yaratılar. İyileri ve kötüleri ayırmak içinde bu yaratıkları evreni ikiye ayırdılar, iyilerin sonsuzluk içinde yaşayacağı cennet kötülerin ise bu dünyada yaptıkları kötülüklerin bedelini ödeyeceği cehennem olmak üzere zihinlerinde ki ütopik düşünceyi ikiye ayırdılar.

Menfaat İçinde Bir İnanç

Aslında herkesin bildiği ve çokça düşündüğü bir konudur inanç konusu veyahut din anlayışı. Menfaat kelimesini de herkes bilir, menfaat hayatımızın her yerinde olan bir kavramdır. Neden yaşıyoruz? Neden yaratıldık? Tanrı var mı? Gibi sonu gelmeyen veyahut getirmek istemeyen istemediğimiz sorulara da bir yanıt veriyor veya bana göre direkt bunların cevabı hatta hayatın cevabı direkt yaşamın var oluşun bir anlamı, evet biraz tuhaf geliyor değil mi? Sonuçta basit bir şey gibi gelen bir kavram bütün hayatta anlam katıyor. İlk başta gelin varoluşçuluk kavramına verdiği cevaba bakalım. Varoluşçuluk insanın neden dünyaya geldiğini kim tarafından geldiğine bakıyor, aslında bir kişinin veya soyut bir varlığın menfaat çıkarı üzerine bir yaratıldık veya evrimleştik. Evet bu kişi veya bu varlığa biz tanrı sıfatını katmışız bu varlık dolayısıyla somut olamaz çünkü tanrıyı kimse tarif edemez, tanrının menfaati üzerine biz dünyaya geldik veya evrimleştik. Bu durumu şöyle düşüne bilirsiniz: Bir çalışan neden çalışır? Para kazanmak için değil mi? Peki neden para kazanmak ister? Çünkü para her şeydir rahatın ve huzurun anahtarıdır bu yüzden para kazanmak ister peki bu çalışan kendi menfaati olmasa neden çalışsın? Çalışmaz değil mi? Kendi menfaati ise rahat yaşamak bunun içinde para kazanması gerek o yüzden çalışıyor. İşte tanrıda böyle biz ona hizmet edelim diye bizleri yarattı veya evrimleştirdi yani bizler insan oğlu hizmet etmek için geldik işte bu da varoluşçuluğa bir cevap. Şimdi gelelim Tanrının varlığı içimdeki menfaatine. Şöyle diye bilirsiniz tanrı her şeyin sahibi neden hizmete ihtiyaç duysun. İslam’a göre iblis gök yüzünden kovulduğu için Müslümanların ilk insan olarak kabul ettiği Âdem yaratıldı neden yaratıldığı konusuna gelirsek bir tanrı bir varlıktan hizmet yerine ihanet gördü ve bunun için yani iblisten alamadığı hizmeti Ademden almak için yarattı diye biliriz. Daha sonra iyiyi ve kötüyü ayırmak veya cezalandırmak için Cennet ve Cehennemi yarattığına inanılıyor yani menfaat sizliğinde bir cezası var. İnanç sahipleri bir çıkarı olmadan inanıyorlar fakat hepsinin hatta bütün insan oğlu menfaat içerisinde bu konu din içinde geçerli inanan bir insan neden inanır? Cennete gide bilmek için işte bu da bir menfaattir hiç kimse karşılıksız bir şey yapmaz veya menfaat beklemeden bir şey yapmaz çünkü her insan menfaat için yaşar tanrı bile menfaat için yaşar. Şöyle ki: Bir sanatçı bir tablo yapıyor ve o tabloyu satmak veya sergilemek istiyor işte bu sanatçının menfaati budur satmak veya sergilemek yaptığı tabloyu işte tanrıda böyledir bizleri yarattı veya evrimleştirdi o yüzden bizden kendine ibadet yapmamızı istiyor işte tanrının menfaati de budur. Kısaca menfaat insan oğlunun veya tanrıların aslın sebebidir, ben bile kendi menfaatim için bu yazıyı yazıyorum hatta bunu okuyanlar bile kendi menfaati için okuyorlardır, yani menfaat hayatın olmazsa olmazlarındandır menfaat olmasa insan oğlu gelişemezdi evrimleşemezdi örneğin: Thomas Edison ampulü neden icat etti bazı kişilerden üstün olmak için eğer menfaat olmasaydı şu an karanlıkta duruyorduk. Arkadaşlar menfaat her şeyin asıl sebebidir menfaat iyilik içinde kötülük içinde geçerlidir fakat kötülük yapanında kendi özünün menfaati için yaptığını unutmamak lazım ve her yapılanı da menfaat sanmamak lazım.

Tüm Reklamları Kapat

Varlık ve Varlığın Dışındaki Sonsuzluk

İlk başta, varlığın duyu organlarınca algılanabildiğini söyleyelim. Varlık dışı veya varlığın dışında hiçbir şey olamaz; bir belirsizlik vardır. Biz bu belirsizliğe bir isim taktık ve sonsuzluk kavramını ortaya çıkardık. Sonsuzluk aslında bir varlığın varoluş ötesi bir kavramıdır. "Varlık varsa vardır, yoksa yoktur" sözündeki "yok" kelimesi, sonsuzluk ibaresi altında gelişen bir şeydir, çünkü yokluk ve sonsuzluk bir nevi kuzen ilişkisi gibidir. Sonsuzluğu sonsuz yapan aslında varlığın kendisidir, çünkü varlık var olmasaydı bir şeye "sonsuz" diyebilecek bir varlık olmayacaktı. Varlık var oldu ki sonsuzluk bir anlam, daha doğrusu bir isim kazandı. Sonsuzluk, varlıkların zihinlerinde canlandıramadığı ütopik düşüncelere "Nede" zihnimizde bu tarz düşünceleri canlandıramıyoruz?" sorusuna yanıt olarak ortaya atılmış bir cevaptır. Bir şey sonsuzsa onun sonunu aramak da sonsuz gibi bir algı yaratır. Zihnimizdeki düşüncelerin bittiği noktaya ulaşamadığımız için "sonsuzluk" deyimini ortaya attık ve sonu olmayan veya henüz keşfedilmemiş bilimsel görüşlere ya da kişisel düşüncelere "sonsuz" dedik. Böylece sonsuzluk, varoluştan bu yana gelen bir kelimeye dönüştü. Örnek verecek olursak, evrenimizin genişlediğini bilimsel olarak biliyoruz, fakat bu genişlemenin sonlu mu sonsuz mu olduğunu bilmiyoruz. Bu bilimsel veriden yola çıkarak, sonunu henüz bilemediğimiz şeylere "sonsuz" dedik ve "sonsuz evren" kelimesi ortaya çıktı. Geçmiş zamanlarda, dünyamızın düz olduğu iddia ediliyordu ve bu düzlüğün sonuna gelindiğinde hiçbir şeyin olmadığı, bir sonsuzluğun olduğu düşünülüyordu. Fakat zamanla gelişen teknoloji sayesinde dünyanın düz değil de geoit şeklinde olduğu ve sürekli ileri gidildiğinde gidilen noktaya geri dönüleceği keşfedildi; o görünen düzlüğün sonunda bir sonsuzluk olmadığı anlaşıldı. İşte şu an genişlemekte olan evrenimize "sonsuz" denmesi, gelecekte ne olacağını bilmediğimiz için şu an ona takılan bir lakap gibi düşünülebilir. Sonsuzluk şu anki zaman içerisinde sonsuzdur; gelecekte şu anki sonsuzluğun sonsuz mu yoksa sonlu mu olacağını bilemediğimiz için şimdiki bazı belirsizliklere "sonsuz" deyimini kullanıyoruz. Varlık, bilemediği veya henüz bilinemeyen şeylere bir isim ile ad vermek istediği için "sonsuz" deyimini kullanmıştır ve sonsuzluk böyle doğmuştur.

Tanrı Neden Tanrı Oldu?

Tanrı, bir ihtiyaç doğrultusunda ortaya çıkmış bir düşüncedir. Tanrı kavramını ilmik ilmik işleyenler bizleriz (insanlar). Bazı soruların cevaplarını bulamadığımız için tanrı kavramını, yani bizlerden (insanlar) daha üstün bir varlık fikrini yarattık. Ancak bunu yalnızca düşünce ortamında var ettik; onun dışında hiçbir şekilde nesnel olmamıştır bu tanrı düşüncesi. Fakat bazı zamanlarda tanrı düşüncesini nesnelleştirmeye çalışmışızdır. Örneğin, heykeller yaparak. Ancak bu yapılan heykellerin tanrıyı birebir yansıttığı söylenemez, çünkü herkes tanrı kavramının görünmez, yani soyut olduğunu bilir. Buna rağmen, tanrıya daha yakın olmak amacıyla heykeller ve benzeri yapıtlar yapılmıştır. Fakat bu yapıtların çoğu tanrıyı yansıtmamakta, yalnızca tanrıya ulaşmak için bir aracı olarak kabul görmektedir. İlk başta dediğim gibi, tanrı bir ihtiyaç doğrultusunda oluşan bir hayal ürünüdür. Tanrı aslında vardır, çünkü “tanrı” dediğimizde her insanın zihninde bir şeyler canlanmaya çalışır. Ancak, bunun sadece bir düşünceden ibaret olduğunu unutmamak gerekir. Tanrı, yalnızca düşünce ortamında var olabilme yetisine sahiptir ve asla nesnel evrenimize bir katkısı olamaz; bir şeyleri değiştirme yeteneğine sahip değildir. Tanrı, yalnızca zihinsel ortamlarda oluşur ve kişiye özel, kurgusal bir karakterdir.

İslamiyet’in Putları

İslam inancına göre, bir puta tapmak veya put benzeri bir şeylere inanıp onlardan medet ummak, İslam inancına tamamen ters düşen bir davranıştır. İslamiyet’in putlara bu kadar karşı bir görüş takınması, İslamiyet’in kavramına ters düşen bir durum olarak görülmektedir. Şimdi gelelim İslamiyet’in en büyük putu olarak adlandırılan Hacerü'l-Esved taşına: Bu taş, Medine'de bulunan ve İslam inancına göre Hz. İbrahim tarafından Kâbe’nin inşası esnasında tavafın başlangıç noktasını belirlemek amacıyla yerleştirildiği düşünülen bir taştır. Bu konuda ittifak edilmiş olsa da taşın menşei, tarihçesi ve mahiyeti hakkında, birçoğu zayıf isnatlara dayanan ve bazıları aynı zamanda sembolik bir anlam taşıyan çeşitli rivayetler nakledilmiştir. Kâbe’yi görmeye gelen Müslümanlar, bu taşın etrafında tavaf eder, onu selamlar ve hatta dokunup öperler. Peki, bu davranış putperestlik anlamı taşımaz mı? Putperestlikte, inanılan ve tapılan bazı putlara da geçmişte benzer yaklaşımlarda bulunulmuştur. Bu benzerliğin aynısının İslam’da da görüldüğü söylenebilir. Şimdi gelelim Kâbe’ye: Dini bir yer olup turistik amaçla ziyaret edilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Fakat İslam’a göre bu yer, “Allah’ın evi” olarak nitelendirilmektedir ve çoğunlukla bu yüzden ziyaret edilmektedir. Ancak Allah bir kişi veya bir varlık olmadığı için, İslam’da bu durum tam tersi bir ifadeyle anlatılmakta ve “Allah’ın evi” olarak nitelendirilmektedir. Bu yere giden Müslümanlar, Kâbe’nin etrafını tavaf ederken bir yandan da Kâbe’nin taşına dokunmak için birbirleriyle yarışmaktadır. Kâbe, Hz. İbrahim’in yaptığı bir evdir ve o ev Allah’ın evi değildir. Daha önce yaşamış bir insanın evini ibadethane olarak saymak ve o evin taşlarına dokunup dua etmek, açıkça putperestliktir.

Tüm Reklamları Kapat

Arkhe Aperion Mudur?

Arkhe kavramını ortaya çıkaran kişi bir insandı, yani canlı bir varlıktı. Düşünme yetisini kullanarak sorular sordu ve bu soruların sonunda bir kavram yarattı. Bu kavram ise arkhe, yani "ilk neden," olarak günümüze kadar kaldı. Birçok kez arkhe’nin ne olduğu konusunda tartışmalar çıksa da kesin bir sonuca ulaşılamadı. Aperion konusunda değinecek olursa: Aperion (ἄπειρον), Antik Yunan filozofu Anaksimandros tarafından ortaya atılan bir kavramdır ve kelime anlamı olarak "sınırsız," "sonsuz" ya da "belirsiz" anlamına gelir. Anaksimandros, evrenin başlangıcını ve temel ilkesini açıklamak için aperion bir "arkhe" (ilk ilke veya ana madde) olarak öne sürmüştür. Bir kavram için bir fikir gerekir; bir fikir için bir düşünce gerekir; düşünce için ise bir varlık gerekir. Aslında arkheyi, var olmamış kavramlar üzerinde düşünmektense basitleştirmeliyiz. Çünkü gerçek arkhe, tam olarak insanın kendisidir. Arkhe kavramını ortaya atan kişi bir insandı ve arkheyi birçok madde veya madde ötesi kavramla bağdaştıran kişiler de insandı. Arkhe hiçbir zaman bir madde veya madde ötesi bir kavram olamaz; çünkü arkheyi arkhe yapan, bizim varoluşumuz ve düşüncelerimizdir. Bu nedenle gerçek arkhe, varlığın varoluşudur. Kısaca, "varoluşçuluk arkhesi"dir. Varoluşçuluk arkhesi de bahsettiğim gibi, varlıklar, yani insanlar olmasaydı, suyun su olduğunu veya toprağın toprak olduğunu kimse bilemez. Bizler, cansız atomlardan evrimleştik ve canlı bir varlık haline geldik. Bazı şeylere anlam katmak ya da hayatı kolaylaştırmak için elementlere, maddelere ve cansız varlıklara isimler, sıfatlar, sorular ve görevler yükledik. Kendi arkhemizi böyle yarattık. İlk nedenin, yani arkhenin temeli, varlığın var olmasıdır. Çünkü varlık (insan) olmasaydı, arkhe de olmazdı. Arkhe, sadece hayatımızdaki bazı sorulara verdiğimiz bir cevaptan ibarettir. Her zaman dediğimiz gibi, arkhe sadece bir sorudur ve bu soruya birçok cevap vermişizdir. Lakin bu cevaplar sürekli değişime uğramıştır. Gerçek arkhe, insanın kendisidir; çünkü evrendeki her şeye bir anlam katan insanın kendisidir. Tıpkı arkhe kavramını çıkardığımız ve ona bir anlam kattığımız gibi, insan olmasaydı, ilk nedeni sorgulayacak hiçbir varlık olmayacaktı. Ne suya su olduğunu toprak söyleyebilirdi, ne de toprağın toprak olduğunu su söyleyebilirdi. Canlı varlık (insan) var oldu ki evren anlamlı bir hayat kazandı.

Araştırmacı ve Yazar: Halim Yusuf Pilavcı

3/12/2024

Kaynakça:

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Matematik Olimpiyatlarına Hazırlık Geometri - 3
  • Boyut: 18 X 22,5
  • Sayfa Sayısı: 336
  • Basım: 1
  • ISBN No: 9786053552185
Devamını Göster
₺515.00
Matematik Olimpiyatlarına Hazırlık Geometri - 3

• Aristoteles. (2008). Metafizik. (Çev. Nurettin Topçu). İstanbul: İletişim Yayınları.

• Varlık, varoluş, teleoloji gibi konular üzerine Aristoteles'in felsefi görüşleri.

• Heidegger, Martin. (2000). Varlık ve Zaman. (Çev. Nurcan Korkmaz). İstanbul:

Say Yayınları.

• Varlık, varlıkbilim (ontoloji) ve varoluşçu felsefe üzerine Heidegger’in önemli

yapıtı.

• Descartes, René. (1995). Meditasyonlar. (Çev. Fikret Yılmaz). İstanbul: Remzi

Kitabevi.

• Felsefede varlık ve düşünce üzerine Descartes’ın temel görüşleri.

• Kant, Immanuel. (2009). Saf Aklın Eleştirisi. (Çev. Sabri Ülgener). İstanbul: Say

Tüm Reklamları Kapat

Yayınları.

• Sonsuzluk, metafizik ve insanın sınırlı aklı üzerine Kant’ın yaklaşımı.

• Nagel, Thomas. (1986). The View from Nowhere. Oxford University Press.

• İnsan bilinci ve varlık üzerine çağdaş bir analiz.

Tüm Reklamları Kapat

• Hawking, Stephen. (2018). The Theory of Everything: The Origin and Fate of the

Universe.

• Kozmoloji, evrenin kökeni ve sonsuzluk hakkında modern bilimsel perspektif.

• Sartre, Jean-Paul. (2001). Being and Nothingness. (Çev. Hazel E. Barnes).

Tüm Reklamları Kapat

London: Routledge.

• Varoluşçuluk ve insanın arayışı üzerine Sartre’ın görüşleri.

• Nietzsche, Friedrich. (2002). Böyle Buyurdu Zerdüşt. (Çev. İsmail Cem Erdem).

İstanbul: İletişim Yayınları.

Tüm Reklamları Kapat

• Varlık, tanrı kavramı ve insanın varoluşu üzerine Nietzsche'nin perspektifi.

• Bergson, Henri. (2009). Zaman ve Bedensellik. (Çev. Güzin Hüsam). İstanbul:

İletişim Yayınları.

• Zaman, evrim ve sonsuzluk üzerine Henri Bergson'un felsefi yaklaşımı.

Tüm Reklamları Kapat

• Whitehead, Alfred North. (1929). Process and Reality. New York: Macmillan.

• Varlık ve süreç felsefesi üzerine gelişmiş bir felsefi çalışma.

• Kierkegaard, Søren. (2000). Varlık ve Hiçlik. (Çev. Nermin Eren). İstanbul: Say

Yayınları.

Tüm Reklamları Kapat

• Varoluşçuluk ve insanın varlık üzerindeki sorgulamaları.

• Russell, Bertrand. (1945). A History of Western Philosophy. New York: Simon

and Schuster.

• Batı felsefesinin tarihsel gelişimi, varlık ve metafizik sorunları üzerine.

Tüm Reklamları Kapat

• Foucault, Michel. (1994). Deliğin Doğuşu. (Çev. Kadir Yıldırım). İstanbul: Metis

Yayınları.

• Varlık, kimlik ve toplum arasındaki ilişkiyi analiz eden bir yapıt.

• Swinburne, Richard. (1996). Is There a God?. Oxford: Oxford University Press.

Tüm Reklamları Kapat

• Tanrı, varlık ve sonsuzluk üzerine çağdaş bir teolojik inceleme.

• Zizek, Slavoj. (2006). The Parallax View. Cambridge: MIT Press.

• Varlık, gerçeklik ve algı üzerine postmodern bir perspektif.

• Turing, Alan. (1950). Computing Machinery and Intelligence. Mind, 59(236), 433–

Tüm Reklamları Kapat

460.

• Bilgi, varlık ve yapay zekâ üzerine bir tartışma, felsefi olarak varlık ve bilinç

üzerine bir bakış.

• Popper, Karl. (1972). The Logic of Scientific Discovery. London: Routledge.

Tüm Reklamları Kapat

• Bilimsel teoriler ve metafizik ile ilgili önemli bir çalışma.

• Deleuze, Gilles & Guattari, Félix. (1987). A Thousand Plateaus: Capitalism and

Schizophrenia. Minneapolis: University of Minnesota Press.

• Post-yapısalcı bir yaklaşım, varlık ve sonsuzluk kavramlarını çoklu

Tüm Reklamları Kapat

perspektiflerden tartışan bir yapıt.

• Gödel, Kurt. (1931). On Formally Undecidable Propositions of Principia

Mathematica and Related Systems. Monatshefte für Mathematik und Physik.

• Matematiksel sonsuzluk ve mantık üzerine önemli bir eser.

Tüm Reklamları Kapat

• Feynman, Richard P. (1994). The Feynman Lectures on Physics. AddisonWesley.

• Fiziksel evrenin yapısı ve sonsuzluk kavramı üzerine Feynman’ın dersleri.

• Anaksimandros ve Aperion Kavramı

o Kahn, C. H. (1960). Anaximander and the Origins of Greek Cosmology.

Tüm Reklamları Kapat

New York: Columbia University Press.

o Barnes, J. (2001). The Presocratic Philosophers. Routledge.

• Arkhe Kavramı Üzerine

o Guthrie, W. K. C. (1962). A History of Greek Philosophy: Volume 1, The

Tüm Reklamları Kapat

Earlier Presocratics and the Pythagoreans. Cambridge University Press.

o Heidegger, M. (1962). Being and Time (Trans. J. Macquarrie & E.

Robinson). Harper & Row.

• Varoluş ve Anlam Yaratımı

Tüm Reklamları Kapat

o Sartre, J.-P. (1943). Being and Nothingness. New York: Philosophical

Library.

o Camus, A. (1942). The Myth of Sisyphus. Vintage International.

• Genel Felsefi Kaynaklar

Tüm Reklamları Kapat

o Russell, B. (1945). A History of Western Philosophy. Simon & Schuster.

o Copleston, F. (1985). A History of Philosophy: Greece and Rome. Image

Books.

• Metin Hazırlayıcısı

o Pilavcı, Halim Yusuf. (2024). Arkhe Aperion Mudur? (Araştırma Metni).

Okundu Olarak İşaretle
0
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 02/06/2025 05:54:26 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19239

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close