"Şeytan, Kader ve Özgürlük"
Felsefe

- Blog Yazısı
Hikâyeyi hep tek bir ağızdan dinledik. Belki de şeytanı kendi tarafından hiç dinlemedik. Onun isyanı hep sapkınlıkla, kötülükle, karanlıkla anlatıldı. Yüzyıllardır her metinde, her kutsal kitapta şeytanın adı geçtiğinde tek bir anlam yüklendi: kötü olan. Ama gerçekten durum bu kadar net miydi? Çocukken adını duyduğumuzda bile içimizi korku sarardı. Kulağa ürkütücü gelen o kelime, zamanla bizde bir imaj oluşturdu. Karanlık, lanetlenmiş, uzak durulması gereken bir varlık. Ama bu tek taraflı korkunun arkasında aslında birçok soru vardı. Hiç düşündük mü mesela şeytan neden isyan etti? Tanrı onu yarattıysa, onun bir gün isyan edeceğini bilmiyor muydu? Ya da belki de onun isyan etmesi mi gerekiyordu? Koca bir düzenin içerisinde zıtlıklar olmazsa, düzen nasıl işlerdi? Işık varsa karanlık da olmalı, iyilik varsa kötülük de… Belki şeytanın varlığı bu sistemin doğal bir sonucuydu.
Ama işin en karmaşık kısmı burada başlıyor. Eğer şeytan isyan etmeye mahkûmsa, yani yaratılışı gereği bu yolu izleyecekse, o zaman gerçekten şeytan suçlu mu? Kendi kararını veren bir varlık mıydı yoksa daha en başından rolü yazılmış bir karakter miydi? Özgür irade dediğimiz şey onun için geçerli miydi? Eğer her şey Tanrı’nın bilgisi ve isteğiyle oluyorsa, o zaman şeytanın isyanı da bu plana dâhil değil miydi? Bu sorular bir yandan insanın zihnini yakar ama bir yandan da anlamlı bir sorgulamanın kapısını aralar. Tanrı, her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten bir varlıksa o zaman bu isyanı da kabul etmiş hatta belki istemiş olamaz mı?
İnsanlık tarihi boyunca bir düzen bozulduğunda mutlaka bir isyan çıkar. Bir sistem, içinde karşıtını doğurur. Belki şeytan da evrensel bir sistemin karşıt gücüydü. Ama burada aklı karıştıran şey şu: Tanrı'nın kurduğu bir sistemde nasıl bir arıza olur? Ya da kusursuz olan bir yaratıcı, neden kusurlu bir isyancı yaratsın. Bu noktada işin içine kader ve özgürlük gibi kavramlar giriyor. Kader ve özgür irade felsefede yüzyıllardır tartışılan iki temel kavram. Biri, her şeyin önceden belirlenmiş olduğu fikrine dayanırken diğeri insanın kendi seçimleriyle yönünü çizebildiğini savunur. Jean-Paul Sartre gibi varoluşçular, insanın tamamen özgür olduğunu ve bu özgürlüğün onun sorumluluğu olduğunu savunurken; Spinoza gibi düşünürler, özgürlüğün aslında bir illüzyon olabileceğini öne sürer. Belki de gerçeklik, bu iki uç arasında bir yerde duruyordur. Seçtiğimizi sandığımız bazı yollar, çoktan yazılmış bir hikâyenin satırları olabilir.
Eğer şeytanın isyanı onun kendi seçimi ise ona kızabiliriz. Ama eğer bu ona çizilmiş bir yolsa, o zaman şeytan sadece verilen görevi yerine getirmiş olur. Bu da onun hakkındaki bütün düşüncelerimizi sarsar. Belki de asıl sorun, bizim hep tek bir taraftan bakmamızdı. Hep anlatılanları sorgulamadan kabul ettik. Şeytanın neyi neden yaptığı konusunda hiç düşünmeden yargıda bulunduk. Hayatı da hep anlatıldığı gibi mi kabul ettik? Nasıl ki şeytanı hep tek bir bakışla değerlendirdiysek, hayatı da çoğu zaman sorgulamadan kabul ettik. “Hayat budur” dediler, biz de öyle sandık. Kuralları, doğruları, anlamı hep başkalarından öğrendik. Kendi gözümüzle bakmak yerine bize sunulanları benimsedik. Ama belki de asıl mesele hayatı sadece anlatıldığı gibi yaşamamızdır. Hiç düşündük mü: Bu hayat gerçekten bizim mi, yoksa başkalarının yazdığı bir senaryoyu mu sürdürüyoruz? Belki de özgürlük cevaplarda değil; sormaya cesaret ettiğimiz sorulardadır. Bazı sorular vardır cevabı yoktur ya da varsa bile insana ağır gelir. Bu da onlardan biri ama yine de sormaktan, sorgulamaktan korkmamak gerekir. Çünkü felsefe dediğimiz şey zaten bu değil mi?
Bu yazının ana amacı, özgür irade ve kader konusunu şeytan üzerinden ele alarak okuyucuları düşünmeye ve sorgulamaya teşvik etmektir. Şeytanın isyanı insanın hayatındaki özgür irade ve kaderin ne kadar iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. Şeytan, özgür iradesiyle bir seçim yaptı, ancak bu seçim aynı zamanda Allah’ın takdiriyle de şekillendi. Bu çelişki, insanın da hayatında sürekli karşılaştığı bir durumdur: Kendi seçimlerimizi yaparken, kaderin rolü ne kadar büyüktür? Özgür irade mi, yoksa kader mi, bizleri daha çok yönlendiriyor? Bu sorular, insanlığın varoluşsal arayışının bir parçasıdır ve cevabı, belki de hepimiz için farklıdır.
- 2
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 02/05/2025 07:01:15 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20404
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.