Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Normal, İyi ve Terapi Üzerine

Bu Üç Kavramın Özgürlük İle İlişkisi Üzerine Bir Deneme

Normal, İyi ve Terapi Üzerine
17 dakika
38
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Giriş

Hepimiz normalin kültüre, dini inanışlara, topluma, çevreye, duruma ve canlıya göre göreceli olarak değiştiğini biliriz. İyi olan şeyin de yine aynı şekilde normali belirleyen şartlardaki gibi göreceli olduğunu bu yüzden de bu iki kavram hakkında nesnel bir tanım yapılamadığını duymuşsunuzdur. Terapinin ise ekole göre, kişinin ihtiyaçlarına göre amaçlarının değişebildiğini dolayısıyla terapi kavramıyla ilgili de nesnel bir tanım yapılamadığını, amaçlarının değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Bu yazıda bu üç kavramın özgürlükle ilişkisini ele alıp, yine bu kavramların temelde aynı amaca yani özgürlüğü artırmaya hizmet ettiğinde anlamını yerine getirdiğini ve yeniden tanımlamış olacağım bu kavramların formülasyonu ile bir kişi için, bir durum için, bir kültürün içinde ve daha bir çok durumda nasıl uygulanabileceğini göstermeye çalışacağım. Eğer bu formülasyon doğruysa yapay zekanın gelişmesiyle beraber ortaya çıkan “kararları yapay zekaya bırakırsak neyin normal veya iyi olduğu göreceli olduğu için yapay zekanın bizim adımıza karar vermesi tehlikelidir” endişesini bir miktar da olsa çözümüne katkı sağlamış olacağım.

Özgürlük Nedir?

Tüm Reklamları Kapat

Giriş bölümünde belirttiğim gibi bu kavramları özgürlük üzerinde tanımlayacaksam ve yine özgürlük kavramı üzerinden ortak bir zemine oturtacaksam özgürlüğü tanımlamam gerekecek. Öncelikle sözlüklerde nasıl tanımlandığına bakalım. Oxford Languages’e göre özgürlük “herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumu.” olarak tanımlanmaktadır. Türk Dil Kurumu’na göre ise özgürlük “Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu”, “Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu; hürlük, hürriyet” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlara baktığımızda benim gördüğüm birinci eksiklik düşünme ve davranma kavramlarından bahsederken hissetme kavramından yani bir duygudan bahsedilmiyor oluşudur. Buna sebep olan şey belki de genel kabulün duygularımız üzerinde belirleyici olamadığımızın düşünülmesi olabilir. Bu durumu haklı da bulabilirim ancak aynı bakış açısı davranışlarımız ve düşüncelerimiz için de geçerlidir. Bu davranış ve düşünceleri etkileyen çevresel, biyolojik, sosyal, kültürel, bilişsel vb. bir çok etki hakkında bir çok araştırma bulunmaktadır. Bu araştırmalara rahatça ulaşılabileceği için buraya yazma gereği duymuyorum. İkinci olarak tanımlarda bahsedilen herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, koşula bağlı olmaksızın düşünebilme ve davranabilmeden bahsedilmektedir. Bu tanımdan çıkan sonuç aslında hiçbirimizin ve hiçbir varlığın tam olarak özgür olamayacağıdır. Biyolojik sınırlılıklarımız, fiziksel sınırlılıklarımız, bilişsel sınırlılıklarımız, toplumsal sınırlarımız vs gibi sayısız faktör tarafından sınırlandırılmaktayız. Bunların bir kısmı doğal çevre tarafından zorunlu olarak getirilen sınırlılıklar iken diğer sınırlılıkları oluşturan şey ise diğer canlıların varlığı, onların da olabildiğince özgür yaşamak istemeleri, dolayısıyla toplumsal sözleşmeler tarafından aslında yapabileceğimiz ama başkalarının özgürlüğünü kısıtlayacağımız için yapamayacığımız sınırlılıklardır. Benim özgürlük tanımım ise olabildiğince çok seçim olasılığının kişi için varolabilmesi ve seçim sürecinde kişinin kendisini bir seçime iten sebeplerin farkında olabilmesi ve en az zorundalık haliyle bu seçimi gerçekleştirebilmesi ve bunu yaparken diğer insanların özgürlüğüne o kişi bu kısıtlanmayı hak etmediği sürece engellememektir. Bu tanımda “olabildiğince çok olasılığa sahip olmak” ile anlatmak istediğim şey 2 şey arasında seçim yapmanın 100 şey arasında seçim yapmak kadar özgürce bir eylem olamayacağıdır. Yani özgürlük vardır ya da yoktur denemez; özgürlüğün dereceleri vardır. Tanımın ikinci kısmında “insanın kendisini o seçimi yapmaya iten sebeplerin farkında olması” kısmında anlatmaya çalıştığım şey kişinin o seçimi yapmaya iten süreçlerin farkında olmasının, seçimi daha rasyonel bir biçimde yapmasına olanak sağlamasıdır. Mesela “şuanda istediğiniz bir şeyi düşünün” desem bu düşünülecek sayısız şey hakkında özgür olduğumuzu gösterirken “şuan istediğiniz şeyi düşünün ama pembe fili düşünmeyin” dediğimde artık pembe fili düşünmekten başka seçeneğiniz kalmayacaktır. Dolayısıyla burada istediğimiz bir şeyi düşünmeye dair bir özgürlükten söz edemeyiz. Başka bir örnek olarak sayısız arabadan herhangi bir araba seçme özgürlüğü verilen birisi eğer belirli bir tür araba ile yaşadığı ama unuttuğu güzel bir anı varsa kişi bilinçdışında o arabayı seçmeye dair bir zorlantı hissedecektir. Dolayısıyla kişinin unuttuğu, farkında olmadığı bu anı seçim yapmaya dair ne kadar olasılığı olursa olsun kişinin o arabayı neden seçtiğini bilmeden o seçimi yapmaya zorlayacaktır. Bu bakımdan sayının bir önemi kalmaz. Örnekler çok açıklayıcı olmasa da halihazırda kullanılan bir çok manipülasyon tekniği kişinin farkında olmadığı süreçlerin etkisiyle seçim yaptığına dair yani özgür olduğuna dair bil illüzyon yaratmaktadır. Bu yüzden farkında olmak çeşitli alanlarda özgürlüğümüzü bir miktar daha artırmaktadır. Tanımın diğer kısmında ise en az zorundalık haliyle anlatmaya çalıştığım şey şudur; mesela önünüzde 2 çeşit yemek olsun, birisi salata iken birisi çürümeye başlamış bir hayvan cesedi. Birini yemeniz gerektiğinde her ne kadar neyi yemeyi seçeceğiniz özgürlük gibi görünse de biyolojik zorundalığımız bizi salata yemekten başka bir seçenek bırakmayacaktır ya da çölde kaldığınızı ve suyunuzun bittiğini, yakın zamanda yardım gelmeyeceğini varsayalım. Size seçim yapmanız için bir şişe su ve bir çanta içinde 1 milyon dolar verildiğinde suyu seçmekten başka çareniz yoktur. Tanımda bahsettiğim zorundalik halinin olmaması işte tam da bu tür mecburiyetlerin olmamasıyla ilgilidir. Bunu psikoterapide özellikle obsesyon ve kompülsiyonlarda görüyoruz. Görünürde kişi bir zorlatıyı düşünmemek-yapmamak gibi bir özgürlüğe sahiptir, sorduğumuzda neden başladığını ve ona ne gibi bir faydası ve zararı olduğunun da farkındadır ancak hissettiği zorlantı sebebiyle o şeyi düşünmekten-yapmaktan başka çaresi yoktur. Bu yüzden bu kişiye özgür diyemeyiz. Her canlı türünde, her bireyde ve bu bireylerin yaşamlarındaki her bir farklı durumda çeşitli seviyelerde özgürlük seviyeleri görebiliriz. Bu durumda her insanın amacı özgürlük alanını olabildiğince genişletmek olmalıdır. Kişi spor yaptığında daha fazla ağırlık kaldırabilme, daha fazla bedensel hareket kabiliyeti, daha sağlıklı olma gibi özgürlüğünü artıran bir özelliğe kavuşmuş olur. Bu kişinin bu eylemleri kullanmak zorunda olduğu anlamına gelmez. Mesela sağlıklı olmak özgürlüğümüzü artırır çünkü hastayken bir çok şeyi yapamamaya başlarız ancak sağlıklıyken o şeyleri yapabileceğimiz gibi istersek yapmamak gibi bir seçeneğimiz de olur. Bu bakımdan fiziksel sağlık, ekonomik durumun iyi olması, sosyal çevrenin genişliği, kişinin bilgi düzeyinin artması gibi şeyler bize çeşitli alanlarda özgürlük alanı sunacaktır. Tabiki aynı durum başkaları için de geçerli olduğu için o başkaları, başkalarının özgürlünü sınırlandırmadığı sürece onların da özgürlüklerine alan açmak gerekir.

İyi Nedir? İyilik Nedir? İyi Olan Şey Nedir?

Şimdi bu özgürlük tanımı doğrultusunda özgürlüğün(seçim yapabilme olasılığı ve farkındalığının) başta bahsettiğimiz kavramlarla nasıl ilişkili olduğunu anlatmak istiyorum. Öncelikle iyi-iyilik-iyi olan şeyin ne olduğunu tanımlayalım. Bence iyi olan şey başka birinin özgürlüğünü kısıtlamadan bir kişinin özgürlüğünü artırmaktır. Örnekler üzerinden gidelim. Hepimiz en büyük iyiliğin bir kişinin hayatını kurtarmak olduğunu biliriz. Bu neden çok iyi bir şeydir? Çünkü ölüm tüm ihtimallerin, seçeneklerin sıfıra indiği durumdur. Bir kişinin hayatını kurtardığımızda ise ona kalan zamanla istediği şeyleri yapabilmesi için sayısız seçenek sunmuş oluruz, bu seçeneklere kendisini öldürmek dahildir. Bu örnekte olduğu gibi hem kişinin seçenekleri sayısız olarak artmıştır hemde var olan durum(ölüm) bu seçeneklere dahil hale gelmiştir. Başka bir örnek verelim. Bir kişiye para vermek birçok kişi tarafından iyi olarak bilinir. Bunun sebebi ise kişinin o parayı kazanmak için harcayacağı zamanı artık kişinin harcamak zorunda kalmaması ve o zamanı dilediği şekilde kullanabilme özgürlüğünü sunmak ve kişinin aldığı para ile almak istediği, alabileceği şeylerin sayısı artırmak yani yine seçimlerini artırmakla ilgilidir ancak bu durum kişinin kendisini geliştirmesine engel oluyorsa, birine ya da bir şeylere olan bağımlılığını artırıyorsa kısaca kişiye balık vermek balık tutmasını öğrenmeyi engelliyorsa bu kötü bir duruma yol açar. Buraya kadar olan örnekler başkalarına yapılan iyi olan şey ile ilgiliydi. Kendimiz için neyin iyi olduğunu da yine spor yapmak örneği üzerinden anlatabiliriz. Spor yapmak bir çok durumda yaşanabilecek fiziksel sınırları azaltmak ve seçenekleri artırmakla ilgilidir. Aynı zamanda sağlık açısından da iyi olması hasta olma olasılığını azaltmakta dolayısıyla hastalığın bizde yarattığı belirli bir duygu durumuna, düşünceye, davranış kısıtlamasına olan zorlantıyı azaltarak bizim sağlıklı bir vücut ile yapabileceğimiz seçimleri maksimumda tuttuğu için iyidir. Gelelim iyiliğin toplumsal, kültürel olarak göreceli olmasına ve özgürlük kavramının bu göreceliliği de nasıl kapsadığına. Temel mantık aslında yine aynı. Kişinin bulunduğu çevreye, kültüre, inançlarına vb. göre bir durumun özgürlüğü artırdığı veya azalttığı durumlar değişebilmektedir bu yüzden de iyi olan görecelidir. Bu yüzden soru şudur? Kendime veya bir başkasına iyilik yapmak istiyorum ancak neyin iyi olacağını bilmiyorum diyorsanız sormanız gereken hangi şey kendinizin ya da bir kişinin seçeneklerini artırır olmalıdır. Bunu yaparken bireyin özelliklerini, hazır bulunuşluk halini, içinde bulunduğu çevreyi, kültürü, değerleri vs. göz önünde bulundurmak gereklidir. Mesela bazı gerçekleri bir kişiye anlatmak o kişiyi özgürleştirebilen bir süreç olabileceği gibi, kişi eğer bu gerçeğe hazır değilse daha büyük sıkıntılar yaşamasına sebep olabilir dolayısıyla bu o kişi için kötü de olabilir. Dolayısıyla yapılan şey o çevrede, o kültürde, o kişide ve o zamanda özgürlüğü besleyecek mi yoksa daha mı çok kısıtlayacak sorusunun cevabı neyin iyi veya neyin kötü olduğu sorusunun cevabını vermektedir.

Normal Nedir?

Tüm Reklamları Kapat

Gelelim normal kavramının özgürlükle ilişkisine. Türk Dil Kurumuna göre normal “alışılagelen, kurala uygun olan, şaşılacak bir yönü bulunmayan, olağan, doğal.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanım bir şeyin normal olup olmamasının kültüre, çevreye ve canlıya göre ve orada kabul gören norma göre belirlendiği dolayısıyla neyin normal olduğunun da göreceli olduğu sonucuna bizi götürmektedir. Psikolojide ise genel olarak kabul gören yaklaşım bir durum kişiyi rahatsız ediyorsa veya işlevselliğinde düşüşe sebep oluyorsa bu normal değildir denir. Buna biyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan bakılabilir. Mesela hasta olmak kötüdür çünkü hastalık bizi belirli bir duyguyu hissetmeye, düşüncelerimize etki etmeye(sağlıklı düşünememize) ve belirli davranışları yapmaya veya davranışlarımızı kısıtlama gibi durumlara zorlar ancak kişiyi hastalıktan sağlıklı bir duruma getirmek aslında kişinin hastalık döneminde hissettiği duyguları hissedebilme, o yönde düşünme özgürlüğü ve hastalık dönemindeki davranışları yapma seçeneklerini de barındıracak bir şekilde diğer seçenekleri de kişinin rahatça seçebilmesine olanak verir. Yani aslında normal olan şey kişinin bir şeylerin baskısı altında kalmadan olabildiğince çok şeyi seçebilme ihtimalidir. Örnekler üzerinden gidersek mesela yemek yerken ağız şapırdatmak bazı toplumlarda çok kaba bir hareket olarak görülürken bazı toplumlarda yemeğin çok lezzetli olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bir iltifat olarak kabul görmektedir bu da normali göreceli yapmaktadır. Burada kişi eğer bu durumun hoş karşılanmadığı bir toplumda ise bu eylemi yapmak normal değildir çünkü kişinin gördüğü sevgi, saygı diğer insanlar tarafından azaltılır, topluluğun dışına itilir ve kabul görmeyen bir kişi haline getirilir. Bu durumda aslında kişinin seçeneklerini kısıtlayan, o seçenekleri tekrar kazanmak için daha fazla çaba gerektimesini gerektirecek yorucu ve zaman alan bir hale gelir ancak bunun iltifat olarak karşılandığı bir toplumda bu durum bir iltifat olarak görüldüğü için kişi daha çok sevilecek dolayısıyla seçeneklerini artaracaktır. Yani normal dediğimiz şeyler toplumun o şeye ne türden bir anlam yüklediği ile ilgilidir. Bu anlam da bir gösteren işlevi gördüğü için normal olan veya olmayan şeyin kişi için, toplum için, o çevrede, o zaman aralığında, o yaş grubunda, o canlıda neyi gösterdiğini, neyi temsil ettiğini bilmemiz ve anlamamız gerekir. Bu bizi neyin normal olduğuna götürür. Ancak tabiki bazı anormal denen durumlar başka insanların özgürlüğünü kısıtlamamasına rağmen toplum tarafından kabul edilmeyen şeylerdir. Bu da bizi toplumsal baskı denen kavrama götürür.Daha açık bir örnek olarak hayır diyemeyen birisini düşünelim. Bu kişi insanlara hayır diyemediğinde o insanlarla olan ilişkisinin devam etmesi, sevilmesi, kabul görmesi gibi seçenekleri artıran işlevlere sahip olmakla beraber kendi zamanından, işlerinden, değerlerinden, enerjisinden de feda ederek kendisiyle ilgili farklı alanlardaki özgürlük alanı kısıtlanmaktadır. Bir yanda insanlardan kabul görmek dolayısıyla seçenekleri artıran bir durum varken bir yandan kişinin günlük hayatındaki işlevselliğini azaltan, çok zamanını alan ve yorucu bir eylemler dizisi var. İşte bu noktada normal olan dengeyi kurabilmektir. Kendi isteklerimizin ve arzularımızın gerçekleşme olasılığını artırmak ile toplumdaki olası seçenekleri artırmak arasında bir denge kurulması gerekir. Bu iki durumdaki seçeneği de maksimuma çıkarmaya çalışırız. Ayrıca burada önemli olan bir diğer şey ise bu hayır diyememeye dair kendini mecbur hissetmesine yol açan zorlantıdır. Kişinin kendisinin arzuları pahasına karşıdakinin isteklerini yapmaya dair bir zorlantısı vardır. Bu yüzden diğer şeylere bir alan kalmaz bu yüzden kişi bu durumu engelleyemediği için özgürlüğünün kısıtlandığı bir durum oluşmaktadır bu yüzden hayır diyememek duruma göre, şartlara göre değerlendirilerek normal ya da anormal diye nitelendirilir ki bu durumda hayır demek kişi için görünürde bir seçenek olsa bile içsel zorlantısı evet demekten başka bir seçenek bırakmamaktadır. Burada kişiyi normal yapacak olan şey bu zorlantıyı engelleyerek istediği zaman evet demesi istediği zaman hayır diyerek başka şeylerle rahatça ilgilenebilmesidir. Kısaca yine normal dediğimiz kavramı belirleyen şey kişinin seçeneklerinin ne oranda fazla olduğu ve bu seçenekleri seçerken ne oranda içsel veya dışsal baskı altında olduğudur. Başka bir örnekte ise birine zarar vermek veya öldürmek normal olarak bakılmaz ve toplumda bir hastalık olarak görülür. Birini öldürmek normal midir gibi bir soru sorulabilir. Bu durumun cevabı hem evet hem hayırdır. Eğer kişi duygularını kontrol edemiyorsa yani seçim şansı olmasına rağmen zarar verip vermemek arasındaki seçimi çok yoğun bir duygusal dürtü ile gerçekleştiriyorsa veya psikotik hastalıklarda olduğu gibi gerçekliği, seçenekleri doğru bir şekilde değerlendiremiyorsa bu kişi normal değildir deriz. Ancak bunların olmadığı bir durumda bir kişi birine zarar veriyorsa eylem veya sonuç aynı olmasına rağmen bunu yapan kişiye normal diyebiliriz çünkü seçim yapabiliyor durumdadır. Tam da bu yüzden bazı suçları işleyenleri akıl hastanesine koyarken bazı kişileri hapise göndeririz. Normal biri olan ancak birine zarar veren veya öldüren bir kişinin yaptığı şey aynı zamanda iyi değildir zıttı olarak kötüdür çünkü kişinin hapse girmesi bir çok olasılıktan mahrum kalmasına aynı zamanda zarar verdiği kişinin de seçeneklerini azaltmaya yöneliktir. Görüldüğü gibi bu iki kavram hem birbiriyle ilişkili hem de özgürlükle ilişkilidir.

Terapi Nedir? Terapinin Hedefleri Neden Farklılık Gösterir?

Peki terapinin/terapide yapılmak istenenin tüm bunlarla ne ilgisi var? Aslında terapi ile normal kavramı çok kolay ilişkilendirilebilir. Kişiye rahatsızlık veren, bir zorlantı uyandıran, kişinin işlevselliği kısıtlayan anormal durumu normal yapmaya çalıştığımız düşünülür. Ancak bir çok terapi ekolü vardır ve her birinin amacı yöntemi farklıdır. O zaman nasıl oluyor da terapiyi tek bir tanımla özgürleştirme tanımıyla nesnel bir anlam sunabiliriz ki? Bunu bir örnek üzerinden anlatmak isterim. Mesela spor yapmak istiyorsunuz ancak ya hiç spor yapmıyorsunuz ya da istediğiniz bir şekilde spor yapmadığınızı düşünüyorsunuz dolayısıyla bu durumu değiştirmek için terapi almaya karar verdiniz. Eğer Çözüm Odaklı Terapi gibi bir ekolde terapiye devam ederseniz neden spor yapmadığınıza veya neden istediğiniz gibi olmadığı hakkındaki bir soruna çok fazla odaklanmadan size istediğiniz duruma gelmek için hangi çözüm yolları yani hangi şekillerde veya türde spor yapabileceğinize dair olasılıklar üzerine konuşulacaktır ve bu olasılıkların bazıları düşünmediğiniz ve sizin hayatınıza uygun bir seçenek olduğu için istediğiniz şekilde ve düzeyde spor yapmanız için size zaman kazandıracak, daha az zorlanarak daha çabuk etki edebilecek bir yöntemi bulmak üzerine seanslar gerçekleşir. Görüldüğü üzere burada yapılan şey aslında bir şeyi hangi yollarla daha iyi ve daha kalıcı öğrenebiliriz sorusu üzerine geliştirilen öğrenme teknikleri gibi sizde uygulanabilecek olası teknikler hakkında farkındalık kazandırmayı amaçlar. Dolayısıyla sizin seçeneklerinizi artırmayı hedefler ve daha az kayıpla(zaman,enerji,duygusal yük) daha çok verim almanızı sağlar. Eğer aynı sorunla Bilişsel Davranışçı Terapi gibi bir terapiye gelirseniz yapılmaya çalışılan şey çözüm odaklı terapideki teknikler/bakış açılarını kapsamakla beraber aynı zamanda spora bakış açınız, neden spor yaptığınız veya yapmanız gerektiği, sporun artıları ve eksileri hakkında daha fazla seçenek göstermek, dolayısıyla kişinin motivasyonunu etkileyen, onu durduran şeyleri kapsayacak bir şekilde hem bir farkındalık uyandırmak hem de spor hakkında, faydaları hakkında, istekleriniz hakkında daha fazla farkındalık oluşturarak istediğiniz şeyi yapmak için sizi engelleyen, motivasyonunuzu azaltan etkilerin farkına varmanızı sağlamak aynı zamanda istediğiniz şey için size iyi gelebilecek bakış açıları, bilgi, motivasyon,teknikler vs. hakkında bir çok şeyin farkındalığını sizde uyandırarak sizi engelleyen şeylerin bilincine varmanız, diğer ihtimallerin farkına varmanız ve motivasyonunuzu artıracak ve gelişimi hızlandıracak teknikler gibi bir çok konuda size olasılıkları göstermektedir. Ancak ya tüm bunların farkında olmak yetmiyorsa? Bunların farkında olmanıza rağmen sizi alıkoyan bir şeyler varsa? Belkide sizi durduran şey bakış açınız değil de daha derinde olan bir sorundur. Farkındalıktan ziyade bir hastalık olabilir. Sporun ne kadar iyi olduğunu size fayda sağlayacağını bilseniz de, verim almak için tüm teknikleri bilseniz de eğer fiziksel bir hastalığınız varmış gibi sebebini bilmediğiniz, anlam veremediğiniz bir hastalığınız varsa ne kadar çok şey bilirseniz bilin bunları bilmek işe yaramayacaktır. O zaman gitmeniz gereken terapist psikanalitik yönelimli çalışan bir terapist olmalıdır. Burada yapılan şey çok daha derin ve çok daha uzun süren bir çalışmadır. Bunu hastaneye gidip tüm vücudunuzu analiz eden her türlü testi uygulamak gibi düşünebilirsiniz. Bu çok zahmetli, zaman alan, yorucu bir süreç olabiliyor ancak bu süreçte kendiniz hakkında çok derin bilgilere ulaşabilir, hem sağlıklı yönlerinizi görebilir-güçlendirebilir hem de sizi alıkoyan durum her ne ise ortaya çıkarmak için çok yönlü bir çalışma yapılır. Bu çalışmayı fiziksel bir hastalık üzerinden metaforlaştıracak olursak size bir çok genetik test, gelişimsel test, beslenmeniz, günlük yaşamınız, yaşadığınız çevre gibi sizin sağlığınızı etkileyebilecek her şey en ince ayrıntısına kadar araştırılır sorun her neyse bunun farkına varmanızı sağlar ve süreç içerisinde değiştirmek için gerekli ortam sağlanır. Hem psikanalitik ekoller hem de çözüm odaklı terapi veya BDT gibi ekollerin hepsinin ortak özelliği seçeneklerini artırmaya çalışmaktır. Bunun yolları da sizin farkında olduklarınız dışında çözüm yollarını göstermek, duruma olan bakış açınızı artırmak veya sizi durduran daha derin sebepleri bulup sizin bilincinize çıkarmak böylece “normal”e yaklaşmanızı sağlamaktır. Ancak şunu unutmamak gerekir: Terapi mutlu olmak için gidilen bir yer değildir! Terapide yapılan şey aslında size iyi olan bir şey yapmaktır bu da seçeneklerini artırmak ve seçim yaparken seçimiz üzerinde baskı yapan etkenleri minimuma indirmektir. Sonrasında bu seçeneklerle mutlu olup olmadığınız, kendiniz veya başkaları için iyi bir şey yapıp yapmadığınız yani neyi seçtiğiniz ve sonuçlarının ne olduğu size kalmıştır. Terapide kazandıklarınızı hangi yönde kullanacağınız sizin kararlarınıza kalmıştır. Bu yüzden terapi sizi mutlu etmez sadece seçeneklerinizi gösterir, hangi seçimi yaptığınızla ilgilenmez.

Görüldüğü üzere terapi insanları “normal” yapmaya çalışan dolayısıyla terapiye başvuranlara “iyi” bir şey yapmaya çalışan bir tekniğin adıdır. Sonuç olarak terapi, iyi ve normal kavramlarının hepsi özgürlükle ilgilidir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Not: Eksik, yanlış, hatalı kısımları bildirerek ve yazılanlar hakkında düşüncelerinizi belirterek yazıya katkı sağlayabilirsiniz.

Not: Yazılanlar kavramlardan benim ne anladığım ve nasıl birleştirdiğim üzerine olduğu için genellenemez. Herhangi bir doğruluk iddiası taşımamaktadır.

Okundu Olarak İşaretle
3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 05/05/2024 09:04:58 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16201

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Beyin
Gezegen
Cinsellik Araştırmaları
Mit
Habercilik
Bakteriler
Besin Değeri
Periyodik Tablo
Bitki
Arı
Işık Hızı
Metal
Kimya Tarihi
Abiyogenez
Normal Doğum
Biyokimya
Gıda
Zaman
Evrimsel Biyoloji
Tarım
Genel Görelilik Teorisi
Sahtebilim
Google
Renk
Charles Darwin
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close