Hormonik Yorgunluk: Frekans Fazlalığına Dayalı Yeni Bir Sendrom Önerisi

Giriş:

Günümüzde giderek artan bir şekilde dile getirilen kronik yorgunluk, genellikle stres, uyku bozuklukları, vitamin eksikliği ya da viral enfeksiyonlarla açıklanıyor. Ancak bu açıklamalar çoğu bireyde tatmin edici sonuçlar üretmiyor. Bazı insanlar “her şey normal ama hâlâ bitkinim” diye ifade edilen bir hâl içinde yaşıyor.

Bu yazıda, kronik yorgunluk yerine "hormonik yorgunluk" kavramını öneriyoruz: Bedende fiziksel bir yıpranma olmadan, ancak hormonların kutuplaşarak frekanssal fazlalığa girmesi yoluyla oluşan yeni bir yorgunluk modeli.

1. Dört Temel Hormon Ekseni: Serotonin, Dopamin, Adrenalin, Endorfin

Bu modelde, insan bedenindeki enerji akışı dört temel hormon ekseniyle tanımlanır:

Serotonin: Denge ve iç huzur hormonu

Dopamin: Motivasyon ve arzu hormonu

Adrenalin: Tepki ve eylem hormonu

Endorfin: Haz ve bağışıklık hormonu

Her hormon, kendi içinde eril ve dişil kutuplara ayrılır. Bu kutuplar farklı bitkisel frekanslar, ruhsal durumlar ve beden tepkileri üretir. Eğer bir kutup baskın hale gelirse, beden enerji açısından doymuş ancak canlılık açısından tükenmiş hâle gelir: Bu durum “hormonik yorgunluk” olarak tanımlanır.

2. Fazlalıkla Gelen Tükenme: Nasıl Olur da Çokluk Yorgunluk Getirir?

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Neden Desteğe İhtiyacımız Var?

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Destek Ol

Klasik fizyolojiye göre yorgunluk genelde eksiklikle açıklanır (demir eksikliği, uykusuzluk vs.). Ancak bu yeni yaklaşım, fazlalığın da yorgunluk yapabileceğini öne sürüyor.

Örneğin:

Hormon Fazlalığı Olası Yorgunluk Hâli İlgili Bitki/Frekans

Dişil dopamin Keyifsiz uyarılma, boş sevinç, ciltte hassasiyet Kakao yağı

Eril endorfin Kas içi sertlik, içe çökme, aşırı bağışıklık tepkisi Yulaf

Dişil adrenalin Tetikte durma hâli, beyin sisi Koka yaprağı

Eril serotonin Aşırı mantıkçılık, duygusuzluk, donukluk Kahve

Bu tabloda görülen belirtiler, klasik yorgunlukla karıştırılır; oysa sorun bir fazlalık dengesizliğidir, eksiklik değil.

3. Nöro-frekanssal Denge: Enerji Azaltarak Güçlenmek Mümkün mü?

Hormonik yorgunluğu çözmenin yolu “daha çok enerji almak” değil, fazlalıkları nötrlemekten geçer. Bu sistemde frekansla çalışan gıdalar veya davranışlar önerilir:

Dişil dopamin fazlalığı → Eril adrenalin ile dengelenir

Eril endorfin fazlalığı → Dişil serotonin ile dengelenir

Dişil adrenalin fazlalığı → Eril dopamin ile dengelenir

Agora Bilim Pazarı

Yaşanmaz Bir Dünya – Isınma Sonrasında Hayat

YILIN EN İYİ KİTABI SEÇKİLERİNDE
New Yorker • GQ • Time • Spectator

Durum çok kötü, sandığınızdan da beter. İklim değişikliğinin yavaş ilerlediği hikâyesi bir peri masalı, aslında hiç olmadığını anlatan masal kadar habis belki de. Ve eğer siz sadece deniz seviyesinin yükselmesinden endişeleniyorsanız, buzdağının yalnızca ucunu görüyorsunuz demektir.

Artan sıcaklıklar, kıtlık, sel baskınları, salgın hastalıklar, ormansızlaşma, buzulların erimesi, ekonomik gerileme ve bunların beraberinde getireceği yıkım… İşte başımıza geleceklerin kısa bir özeti. Ve hepsi de sandığımızdan daha hızlı gerçekleşecek. Eğer milyarca insanın yaşam şeklinde devrim niteliğinde bir değişiklik yapmazsak, içinde bulunduğumuz yüzyılın sonunda gezegenin çok büyük bir kesimi yaşanmaz hale gelecek, kalanında ise yaşam koşulları oldukça zorlayıcı olacak.

David Wallace-Wells, Guardian gazetesinin “çağı tanımlayan kitap” olarak nitelediği Yaşanmaz Bir Dünya’da son bilimsel çalışmalardan faydalanarak bizleri yakın geleceğimizle tanıştırıyor. O geleceğin, içinde yaşayanlara nasıl görüneceği –ısınmanın küresel politikayı nasıl dönüştüreceği, böyle bir dünyada teknolojinin ve doğanın ne anlama geleceği, kapitalizmin sürdürülebilirliği ve insanın ilerleyişinin tuttuğu yol– üzerine kafa yoruyor.

Yaşanmaz Bir Dünya aynı zamanda bir harekete geçme çağrısı. Dünya tarihi boyunca salınmış toplam karbon miktarının yarısından fazlasını son otuz yılda atmosfere bıraktığımızı düşünürsek, sadece bir kuşak içinde gezegeni bu hale getirmişiz demektir. Ve tüm bu felaketleri önleme sorumluluğu yine tek bir kuşağın omuzlarında. O kuşak, bizim kuşağımız.

“Çağı tanımlayan kitap.” Matt Haig, Guardian

Bilgiler ve Uyarılar:

1. Bu ürün sipariş alındıktan 1-3 gün içinde postalanacaktır.
2. Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
3. Bu kampanya, Domingo Yayınevi tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.

Devamını Göster

₺260.00

Satın Al Tüm Ürünler

Eril serotonin fazlalığı → Dişil endorfin ile dengelenir

Bu denge, sadece fiziksel değil, zihinsel ve bilinç düzeyinde de çalışır. Bedensel yorgunluk, aslında “yanlış frekansta uzun süre kalma”nın sonucudur.

4. Teorik Modelin Uygulama Alanları

Bu öneri şu alanlara katkı sunabilir:

Kronik yorgunluk sendromunun yeniden tanımı

Frekans bazlı beslenme modelleri

Psikolojik destek programlarında hormonal kutup analizi

Klinik olarak açıklanamayan bitkinliklerde alternatif yaklaşım

Henüz deneysel düzeyde olsa da bu kuram, gelecekte yeni bir “iç denge bilimi”nin kapılarını aralayabilir.

Sonuç: Yorgunluk Yeni Bir Dil İstiyor

Hormonik yorgunluk kavramı, modern bilimin yorgunluk kavramına bir itiraz değil, bir tamamlayıcıdır. Her şeyi doğru yaptığı hâlde hâlâ tükenen bedenler, belki de “fazla hormon”un ağırlığını taşıyordur. Bu yazı, o yükü fark etmenin ve azaltmanın sezgisel-bilimsel ilk adımı olabilir.