GÜNEŞİ BEKLERKEN…
Dün akşam balkonda otururken, komşumla her zamanki sohbetlerimizden birini yapıyorduk.

- Blog Yazısı
Bilirsiniz, öyle derin muhabbetlere dalarız ki bazen, çaylar soğur, gecenin karanlığı çöker de fark etmeyiz öylesine keyiflidir bilgi alışverişimiz.[1]
Bu kez konu, toplum olarak içinde debelenip durduğumuz o kronik sorunlarımıza gelmişti.
“Bak şu karşı apartmana” dedi komşum, parmağıyla işaret ederek.
“Tam 20 yıldır aynı görüntü.
Boyası dökük, bahçesi bakımsız, girişindeki mermerler kırık…
Her toplantıda konuşulur, herkes şikayet eder ama kimse ‘ben öncü olayım’ demez, yöneticide bir o kadar sorumsuz.”
İnce belliden bir yudum aldım ve gülümsedim.
Bu hikayeyi kaç kez, kaç farklı versiyonuyla dinlemiştim.
Sadece bir apartman değil, aslında tüm toplumumuzun özeti gibiydi bu verilen basit örnek.
Atalarımızdan kalan muhteşem bir miras var elimizde, ama biz nedense hep o mirasın üzerine oturup, sadece övünmeyi tercih ediyoruz, ne bir o mirası geliştirmek, bir adım öte götürmek, yenilemek nede gelişimine katkıda bulunmaya çalışmak gelmez aklımıza nedense.
Düşünsenize, bahçenizde muhteşem bir elma ağacı var.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Dedelerinizden kalma, yıllarca meyve vermiş.
Ama siz sadece altında oturup, geçmişte ne güzel elmalar verdiğinden bahsediyorsunuz.
Oysa biraz bakım, biraz emek verse insan, o ağaç yeniden canlanır, belki eskisinden de güzel meyveler verir.
Geçen gün televizyonda bir program izledim.
Japonya’da bir adam, dedesinden kalan küçük bir bisiklet tamirhanesini, dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden birine dönüştürmüş.
Bizde olsa ne yapardık?
Büyük ihtimalle “Dedem zamanında burası ne güzel işlerdi” deyip, dükkanı ya kapatır ya da olduğu gibi bırakırdık.
Sanırım toplum olarak kolay yoldan para kazanmaya veya eldekini yiyip bitirmeye odaklanmışız.
Komşum haklı bir noktaya değindi: “Biz neden hep başkalarından medet umarız? Neden ‘birisi bir şeyler yapsın’ diye bekleriz?”
İşte tam da bu noktada, o meşhur bataklık-güneş meselesi geliyor aklıma.
Bataklığa saplanıp kalmak, sürekli çamurdan, pislikten şikayet etmek kolay.
Ama başını kaldırıp güneşe bakmak, oraya ulaşmak için çabalamak…
İşte asıl mesele bu.

“Yapamayız”, “olmaz”, “boş ver” gibi kelimeler, dilimize öyle yerleşmiş ki…
Sanki DNA’mıza işlemiş bir vaz geçmişlik hali.
Halbuki tarihimize baktığımızda, atalarımız tam tersini yapmış.
Her zorluğa göğüs germiş, her engeli aşmış, her “olmaz”ı “olur” yapmış.
Balkondaki sohbetimiz derinleştikçe, komşumla vardığımız sonuç şu oldu:
Mesele sadece fiziksel miras değil.
Asıl mesele, o mirası geliştirme, ilerletme, daha iyiye götürme sorumluluğunu üstlenmekte.
Düşünün, elinizde muhteşem bir fidan var.
Onu ya öylece bırakıp kurumaya terk edeceksiniz, ya da sulayıp, budayıp, gübreleyip koca bir ağaca dönüştüreceksiniz.
Tercih sizin.
Bazen düşünüyorum da belki de en büyük sorunumuz konfor alanımızdan çıkmak istemememiz.
Şikâyet etmek kolay çünkü.
Sorumluluk almak, risk almak, değişimi başlatmak…
İşte bunlar zor olanlar.
Geçenlerde mahallemizdeki yaşlı bir amcayla konuşuyordum.
“Evladım” dedi, “bizim zamanımızda her şey daha zordu ama daha çok çabalardık.
Şimdi herkes kolaya kaçıyor.”
Ne kadar da haklıydı.
Zorluklardan kaçmak yerine, onlarla yüzleşmeyi öğrenmeliyiz.
Balkondaki sohbetimiz gece yarısına kadar sürdü.
Belki hiçbir soruna çözüm bulamadık ama en azından farkındalık oluşturduk kendimizde.
Değişim önce bizden başlamalı dedik. Küçük de olsa bir adım atmalı.
Yarın sabah uyandığımda, pencereden güneşe bakacağım.
Bataklığı görmezden gelmek için değil, ondan kurtulmanın yollarını aramak için.
Çünkü biliyorum ki, atalarımızın mirası ancak bizim çabalarımızla yaşayacak ve büyüyecek.
Ve son olarak şunu söylemek isterim:
Güneş her sabah doğuyor.
Bize düşen sadece başımızı kaldırıp ona bakmak ve yolumuzu aydınlatmasına izin vermek. Gerisi zaten kendiliğinden gelecektir.
İyi geceler, güzel insanlar. Yarın yeni bir gün ve yeni fırsatlarla geliyor.
Hazır mısınız?
Sizlere Gelecekte Görüşmek Üzerine Meydan Okuyorum.
Orada Görüşelim…[1]
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b Şafak GENÇ. Güneşi Beklerken… – Mersin Gazetesi. (7 Mayıs 2025). Alındığı Tarih: 9 Mayıs 2025. Alındığı Yer: mersingazetesi | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 25/06/2025 15:37:15 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20565
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.