DİKENLİ GÜLÜ GÜLDÜRMEK Mİ Kİ?
Dikkat ettiniz mi?

- Blog Yazısı
[1] Birçok kentin meydanında, her sabah gökyüzünü delmeye meyilli bir şekilde sessizce yükselen bir saat kulesi vardır; ne kadar gürültüyle çevrelense de mevsimler soğuk sıcak ya da don da olsa dakikalarını asla şaşmaz.
Zor insan da bu saat kulesi misali, işte o kalabalığın ortasında rüzgâra karşı duran bir flama gibidir: Sallanır, savrulur ama direği hiç kırılmaz. Hepimizin hayatında bu flamalar vardır; kimi iş yerinin koridorunda yanımızdan geçer, kimi aile soframızda çatalın ucunda bekler, kimi de içimizde saklı duran eski bir yankıdır. Peki, dikenli gülleri elimize batırmadan tutmanın, o flamayla barış bayrağı dalgalandırmanın yolu nedir?
Birinci adım: Aynayı buharsız bırakmak. Zor insan, çoğu zaman başkalarının yüzeyine yansımak için üflediği sisle görünmez olur. Tepkisizlik, onu kalın bulutların ardına saklar; öfke ise sisin arasına kırmızı bir şimşek çakar. İlk görevimiz, bu aynayı soğukkanlı bir sabırla silmektir. Karşı tarafın cümlelerini kişisel bir zırha saplanan oklar gibi değil, yakın mesafeden geçen kuşlar gibi izlemek gerekir: Dokunmazsanız zarar vermezler. Soru sormak, aynanın buharını dağıtan en etkili bezdir. “Bunu niçin söyledin?” yerine “Böyle hissetmene sebep olan şeyi açabilir misin?” gibi yumuşak ama net sorular, sis bulutunu havalandırır.
İkinci adım: Satranç tahtasını büyütmek. Dar bir tahta, piyonlara kaçacak yer bırakmaz; zor insanlarla olan ilişkinizi de tek hamlelik bir oyuna sıkıştırırsanız kaçınılmaz çatışmalar doğar. Tahtayı genişletmek, yani ortak alanlar bulmak, piyonlara nefes, size strateji kazandırır. Hobiler, paylaşılan projeler, ortak hedefler…
Sizi aynı kampta buluşturacak bir ateş yakmak, ateşin çevresinde anlatılan tüm hikâyeleri yumuşatır.
Üçüncü adım: Sağlam bir duvar örmek ama kapıyı açık bırakmak. Sınırlar, dikenli çit değildir; iyi yerleştirilmiş taşlar ve aralarından süzülen bir patika gibidir. “Bu konu benim hassas alanım, burada mola verelim” diyebilmek, hem karşınızdaki kişiye harita verir hem sizi çatışmanın kanlı bozkırından uzaklaştırmış olarak korur. Fakat kapı aralanamazsa köprü de kurulmaz gibi bir gerçeklik var. Sınırınızı söyleyin, kapınızı da gösterin: “Eleştirine ihtiyacım var, ama bu üslup bana sert geliyor cümlesi gayet uygun bana göre. Fikirlerini şu çerçevede paylaşırsan duymaktan mutluluk duyarım. Cümleleri ikili ilişkiyi bir hayli yumuşatacaktır.
Dördüncü adım: Küreği bırakıp pusulayı almak. Tartışma anı, nehrin en hızlı aktığı yerdir; küreği ne kadar sert sallarsanız sallayın, sizi hep geri çeker. Oysa pusula, akıntının yönünü fark etmenizi sağlar.
Zor insan öfkelendiğinde, aynı ses tonuyla cevap verirseniz onun gerginliğine eşlik etmiş iki dalga çarpışır ve köpükten başka bir şey kalmaz. Akıntının yönünü izleyip kıyıya yanaşmak; yani bir nefes aralığı, konu değişikliği, kısa bir sessizlik… Bunlar pusulanın gösterdiği güvenli kıyılardır.
Beşinci adım: Çeviriyi hatasız yapmak. Zor insanlar çoğu kez sözcüklerin kabuğunda yaşarlar; içindeki anlamı duyuracak deliği aramak size düşer. “Sen hiçbir zaman…” diye başlayan cümle, gerçekte “Kaygılanıyorum, göz ardı edildiğimi hissediyorum” demektir. Kabuk soyulmadan öz görünmez. Sakin bir dille geri çeviri yapın: “Hiç dinlenmediğini düşünüyorsun, doğru mu?” Bu, ham kelimeleri ekmeği fırınına gönderir, kokusunu bile yumuşak bir şekilde almanızı sağlar.
Altıncı adım: Kendi barometrenizi okumak. Birçok kişi zor insanla mücadelede koşullu reflekslere yenilir; yelken direği kırıldığında fırtınayı suçlar. Oysa hangi rüzgâra dayanıklı olduğumuzu, hangisinde demir atmamız gerektiğini bilmek kendini tanımaktan geçer. Empati kası gelişmemiş birine empatiyle yaklaşırken, kendi kaslarınızın lif lif gerildiğini fark edip gevşetmek önemlidir. “Şu an omuzlarım taş kesildi” diyebilmek, iç fırtınayı dindirmenin ilk notasıdır.
Yedinci adım: Maskeyi sevmek yerine yüzü merak etmek. Hepimiz bir tiyatro sahnesinde oynarız; kimimiz patron perukları takar, kimimiz kardeş rolünde ele avuca sığmaz. Zor insanın maskesi bazen gürültücüdür, bazen alaycı, bazen mağdur. Maskeyi tartışmak boştur; altındaki cildi merak etmek ise dönüştürücüdür. “Bu seni incitti mi?” sorusu, maskenin tokasını gevşetir; “Şov yapıyorsun” yargısı ise sahne ışığını artırır.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Sekizinci adım: Kazanmak yerine çözülmek. Nehir, asla taşları yenmeye çalışmaz; dolaşır, yontar, kıvrılır. Tartışmada haklı çıkma tutkusu bazen suyun akışını keser ve baraj patladığında herkesi sular. Anlaşmayı, “sen haksızsın” levhası dikerek değil, “nasıl hissedebileceğimizi anladık” tablası yerleştirerek somutlaştırırsak, köprü ayakları güçlenir. Kazanmak, bir kişinin elini havaya kaldırmaksa, çözülmek iki kişinin de elini bırakmadan yürümeye devam etmesidir.
Dokuzuncu adım: Yedek enerjiyi saklamak. Zor insanlar uzun maratonlardır; hızla koşarsanız üçüncü kilometrede diz bağlarınız kopar. Kendi kaynaklarınızı korumak, gerekirse mesafe koymak ve o boşluğu şarj istasyonu gibi kullanmak şart. Küçük molalar, destek aldığınız bir dost, bir terapist veya bir defter sayfası… Bunlar, yolun kalanını karanlıkta ışıksız geçmemenizi sağlar.
Onuncu adım: Küçük zafer bayrakları dikmek. İyi giden bir diyalog, beklenmedik bir gülümseme, kısalan bir tartışma süresi… Bunları görünür kılın. “Bu kez birbirimizi yarım saatte değil de beş dakikada anladık” demek, toprağa çakılan renkli bir bayraktır ve zor insanın da gözüne değer. İlerleme hissi, ilişkinin nabzını diri tutar.
On birinci adım: Kendini hikâyenin kahramanı sanmaktan vazgeçmek. Her kahraman, başka birinin gölgesini büyütür. Zor insan, bazen kendi hikâyesinin yan karakteri olmaktan yorulmuştur; ona sahnenin ortasında kısa bir monolog sunmak, kılıcını kınına sokmasına yardımcı olur. Dinlemek, epik bir müdahaledir: Karşınızdaki kişi, içindeki ejderhayı tarif ederken siz sükûnetle ateşten korunmanın yollarını keşfedersiniz.
Son adım: Vedanın da bir seçenek olduğunu unutmamak. Bazı güller çok zehirlidir; her dokunuşta diken değil, zehir bulaştırır. Tüm adımlara rağmen tekrar eden toksik döngüler varsa, bağ çözme ritüeli bir cesaret değil, kendine sadakat eylemidir. Köşe başında el sallamak, yürümeye devam etmek ve ardınıza bakmamak, bazen en kendi içinizle olan en erdemli barıştır.
Dikenli güllerle dolu bahçede yürümek cesaret ister; ama unutmayın, gülün kokusu da dikenin gölgesinde saklıdır. Zor insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmak, incelikli bir bahçıvanlık işidir: Budama makasını hınçla değil, özenle tutar; suyu ölçülü verir, güneşi paylaşmayı bilirseniz, bahçe bir gün ortak şarkılarla çiçek açar.
Unutmayın, her flama rüzgârla dans eder; direği dimdik tutan, içindeki esnek liflerdir. Siz kendi liflerinizi güçlendirdiğinizde, lafta zor, özde insan tüm karakterleriyle yanınızda dans eder.
Sizlere Gelecekte Görüşmek üzerine Meydan Okuyorum.
Orada Görüşelim…[1]
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b Şafak GENÇ. Dikenli Gülü Güldürmek Mi Ki? – Mersin Gazetesi. (22 Ağustos 2025). Alındığı Tarih: 23 Ağustos 2025. Alındığı Yer: mersingazetesi | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/08/2025 19:42:33 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21343
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.