ÇAĞIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU: ÇOK PARA
Hayallerimiz de ya da Gözkapaklarımızın Altında:

- Blog Yazısı
Bazen gece yatmadan önce pencereden dışarı bakarım. Şehrin ışıkları, uzaklarda bir yerlerde titreşir durur; sokak lambaları, arabaların farları, birilerinin uykusuz gecelerini aydınlatan masa lambaları… Her biri bir hikâyeyi barındırır sanki.
Ama sonra düşünürüm: Bu ışığın, bu hayatın bedeli ne? Hepimiz bir şeylerin peşindeyiz; kimi huzur, kimi aşk, kimi de para diyor. Ama ya para, sandığımızdan daha büyük bir gölge düşürüyorsa hayatlarımıza? “Çağımızın en büyük sorun para değildir, çok paradır,” demiş biri. Bu söz, içimde bir yerlere dokundu hem haklılık payı var hem de insanı uzun uzun düşündürüyor, sizce de öyle değil mi?
Para dediğimiz şey, bir zamanlar sadece bir araçtı. Ekmek almak, bir çatı altında uyumak, belki çocuklara bir çift ayakkabı… Ama şimdi? Şimdi para, bir araç olmaktan çıktı, bir tanrıya dönüştü. Çok para, insanı insan olmaktan uzaklaştırıyor gibi. Düşünsenize, bir yanda bir lokma ekmeğe muhtaç insanlar, diğer yanda bir öğünde binlerce lirayı çöpe atarcasına harcayanlar. Bu uçurum, sadece maddi bir mesele değil; ruhumuzu da çürütüyor. İnsanları sınıflara bölüyor, toplumun dengesini fena halde bozuyor. Çok paranın getirdiği o doymazlık, o sonsuz açlık, gözlerimizi kör ediyor. Bir ev yetmiyor, ikinciyi istiyorsun; bir araba tamam, ama ya daha lüksü, daha üst modeli? Sonsuz bir tribal helezonun içinde debelenip duruyor insan denilen ve amacı sadece var olmak olan canlı. Bu bitmeyen arzu, insanı kendine de yabancılaştırıyor.
Bir arkadaşım vardı, adı Mert. Çocukluktan beri tanırım, mahallenin en neşeli adamıydı. Gözleri parlardı, hayalleri büyük ama mütevazıydı. Bir gün işleri açıldı, para kazanmaya başladı. Önce sevindik, “Helal olsun,” dedik. Ama sonra bir şey oldu. Mert değişti. Daha çok kazandıkça daha az güldü. Bir keresinde oturduk, eski günlerden bahsettik. “Biliyor musun,” dedi, “eskiden bir simitle çay içerdik, dünyalar benim olurdu. Şimdi masalar dolusu yemek yiyorum, ama hiçbir şey tat vermiyor.” O an anladım ki, çok para Mert’in ruhunu değil, ruhunun Mert’le bağını koparmıştı. İnsan, ne kadar çok şeye sahip olursa, o kadar az kendine sahip oluyor, en önemlisi ruhu ile bağlarını koparıyor.
Bazen haberlerde görüyorum: Birileri milyonlarca dolarlık evlerde yalnız ve yalnızlıkla birlikte yaşıyor, birileri ise sokaklarda üşüyor. Çok para, birilerini ısıtırken diğerlerini soğukta bırakıyor. Ama asıl mesele şu: O çok paraya sahip olanlar da ısınamıyor ki! Çünkü çokluk, bir yerden sonra anlamı yok ediyor. Bir tabak yemekle doyan insan, neden yüz tabak ister? Bir yatakla uyuyan insan, neden on ev alır? Bu, bir ihtiyaç değil; bu, bir boşluk. Ve o boşluk, ne kadar parayla doldurulursa doldurulsun, kapanmıyor.
Toplum olarak da bu çokluk bizi yiyip bitiriyor. Reklamlar, sosyal medya, sürekli bir “daha fazla” telkini… Komşun yeni araba almış, sen de almalısın; filancanın çantası şu markaymış, seninki niye değil? Bu yarış, bu telaş, hepimizi birer makineye çevirdi. Duygularımız köreldi, sevmeyi unuttuk, şükretmeyi unuttuk. Çok para, bize sahip olmayı değil, sahip olduklarımızla ölçülmeyi öğretti. Oysa insan, elindekilerle değil, yüreğindekilerle insan değil mi?
Belki de durup düşünmenin vakti geldi. Azla yetinmek, çokla mutlu olmaktan daha kıymetli değil mi? Bir çocuğun gülüşü, bir dostun samimi sohbeti, bir sabahın sessiz huzuru… Bunlar parayla alınmıyor. Çok para, bunları gölgede bırakıyor; çünkü çokluk, gözlerimizi doldururken kalbimizi
boşaltıyor. Çağımızın en büyük sorunu bu işte: Para değil, çok para. Çünkü o çokluk, bizi biz olmaktan uzaklaştırıyor.
Pencereden dışarı bakıyorum yine. Şehir hâlâ ışıl ışıl. Ama bu gece, o ışığın altında yatan hikayeleri değil, o ışığı söndüren gölgeleri düşünüyorum. Belki de hepimiz, biraz daha az isteyip biraz daha çok hissetsek, her şey başka olurdu. Ne dersiniz?
Sizlere Gelecekte Görüşmek üzerine Meydan Okuyorum.
Orada Görüşelim…[1]
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Şafak GENÇ. Çağimizin En Büyük Sorunu: Çok Para – Mersin Gazetesi. (12 Ağustos 2025). Alındığı Tarih: 12 Ağustos 2025. Alındığı Yer: mersingazetesi | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 13/08/2025 15:40:45 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21228
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.