BÜTÜN KİTAPLAR YANIYOR BAYIM
Bütün kitaplar yanıyor dedi kadın.

- Blog Yazısı
Tüm dağlar sıra sıra ve çiçeklerle bezeli, insanoğlunun ilk adımını attığı günden beridir. Hiçbir yürekte atmayan bir senfoni eşliğinde sabah kahvaltısı hazırlamak gibiydi. Tek derdi bir renge dokunmak değil de, o rengi teneffüs etmek olanların safından sesleniyordu aslında. Kimse kim olduğunu ve ne işe yaradığını bilmese de o vardı ve her işe koşuyordu.
Ahalar, dahalar, dehalar ardı ardına sayıştırılırken o korkusuzca kıyamete koşmak istiyordu.
Ey aşk sen ne kadınlar gebesisin, ne erkekler doğurganısın korkak, ne çocuklar dölledin sen? Gözyaşları senfonilerinin ardında kankırmızısının göbeği.
Sorun karın yağması değil yağması gereken zamanda yağmaması idi sanırım budha tanrının işiydi. Kıyametten beridir süren bu koşuyu kimin kazandığını hep merak etmişimdir oysa ki…
Birden en sona gidip sonucu görüp geri gelme isteğinin hüznü ve çaresizliği girdi düşlerime.
Çocuklar diyorum onlar büyüdükçe bizler küçülecek şekilde mi dizayn edilmişiz. Yoksa bir çerçevenin içindeki solduğun ressamlar mı belirliyor bizim ne zaman öleceğimizi.
Kime ne ya da bana ne. Olsun. Ben kuşları sevmiyorum zaten.
Bütün kitaplar yanıyordu, mevsim karakıştı aslında. Kara bir kızdı kış ana, doğa ana, sahi güneşin cinsiyeti neydi? Bulundu mu o sorunun cevabı? Pembeye dişil anlam yükleyenler güneşe de bir isimlik yapıştırmıştır kesinlikle.
Senin asrını bilmediğin konu vardı çok önceleriydi. Sen daktilo serisi adımlarla tıngır mıngır inerken merdivenlerden, ben seni aldatıyordum. O asma dudaklı tır tekeri suratlı yaşlı kadınla bile isteye tamam mı?
Urundan, varislerin varından daha itici bir şey yok şu hayatta bence. Tiksiniyorum hepsinden.
Niye varlar ki.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Küçük çiçeklerin büyüme hevesinden istiyorum. Güneşinde yarın doğmaya hevesi var mı aceb?
Ama çiçeklerin gelesi var ben biliyorum nerden biliyorsun deme söyleyemem. Öte alemlerden gelen bir sır. Sordum bir gün bir ölümsüze. Dedim ki benimle nerden konuşursun dedi ki yeşil bir perdenin ardındaki eldir sana konuşturan beni. O el kimin dedim baktım senin elindir dedi. Güldüm ve dedim ki ben şimdi kendi kendine konuşan bir deli miyim? Evet dedi oda güldü. O zaman sen kimsin dedim bende senim dedi.
Savaş meydanlarının kızıllığından çıkıp gelen, çıplak atıyla koşturan bir kahraman olmaya ihtiyacım var şu sıralar.
Bir kılıç darbesi ile kırık düşmanı deviren, bir öpücükle bir güle seğirten bir kahraman. Bakışların ardında kimsenin tahmin etmeyeceği, beklemeyeceği kısa boylu çelimsiz o kahramana ihtiyacım var. Mutluluklar içindeki sıkıntılara, sıkıntılar içindeki çaresizliklere çözümsüzlüklere ve çaresiz ağlayışlara ihtiyacım var şimdi.
Kalmadı, kalmadı ki, kalmadıkine.
Ne sorarlarsa kalmadı.
Bitti, bitirdiler ben görmeden bitti. Alan getirmedi geri yerine koyan olmadı. Benim doldurmamı beklediler yerine koymamı beklediler ve en sonunda biz yaptık dediler. Ben buna sevinemedim. Hüznüm yarım kalıyor sevincim yarım kalıyor. Mutluluk ilk gemiyle uzaklaşıyor kim ağlar ki buna, benim ağlama mı bekliyorlar. Olsa olsa yeni doğan tavuk cülükleri. Ben tavukta değilim cülük de değilim tavuğu da cülüğü de sevmiyorum. Palyaçolarımı da sevmiyorum. Aslına bakarsan yazı yazmayı da sevmiyorum.
Zorlu yollarla hiçbir güzelliğin ortaya çıkmayacağını savunan ben, zorlaya zorlaya yazıyorum. Bir sonra ki aşamaya geçmek için, seviye atlamak için, kafamdaki bir araba dolusu rüyayı dillendirmek için yazmak zorundayım artık. Her şeyi yazmak istiyorum ama kusamıyorum. Çünkü birtakım şeyleri yazabilmek anlatabilmek için yaşamak gerekiyor. Aslında yaşamışım ama az yaşamışım tam yaşayamamışım. O yüzdendir cümlelerimin kısa olması. Belki de boyuma göre konuşuyorumdur kim bilir? Yaşasaydım anlatırdım elbette. Ders alsaydım yazabilirdim elbette. Olmuyorsa eksikliğin nerde olduğu bellidir. Kimde olduğu da kiminle olduğu da. Yer zaman mekan belliyken bir evsize ev arama zorunluluğundaymış gibi hissediyorum kendimi. Evsiz kim? Benim aslında. Satırlar benim evim. Aralarına gizlenmek aralarında yaşamak arsasında nefes almak istiyorum ama kabul eden yok.
Kim mi?
Hayatın ta kendisi.
Kaldırımdan el eden çocuk gördüm az önce kime dedim sana değil dedi sana değil se kime olduğu da önemli değil dedi. Bana değilse neden sorarım ki insanlara bu tip avret sorularını. Ama mutlu olmuştum ilk kez birisi kendisi adına yazılacak olan bir şarkıyı daha yazılmadan ve dinlemeden beğenmişti. Asıl onun mutluluğuydu bu. Ben sadece üstlenmiştim kendi kendime. Kendi kendine yetmek gibi karnını doyurmak doyurabilmek gibi tek başına mutlu olabilmek ve mutluluğu herkesten saklayabilmek gibi. Olsundu canın sağ olsundu.
Çerçevedeki o ressam sanırım beni çiziyor ama ona söylemedim o çizdiği bana hiç benzemiyor sanırım bu bir kedi ve ölmekte olan bir kedi. Şimdilik müdahale etmeyeceğim. Eğer o kedi ölürse işte o zaman hesaplaşma vakti gelmiş demektir. Ülkesi elinde alınır kafası kılıçtan geçirilir.
Söylemeyi Unuttum!
Ben aslında ressamları da sevmiyorum ki ki ki kii…
Sizlere Gelecekte Görüşmek üzerine Meydan Okuyorum.
Orada Görüşelim…[1]
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Şafak GENÇ. Bütün Kitaplar Yaniyor Bayim – Mersin Gazetesi. (31 Temmuz 2025). Alındığı Tarih: 31 Temmuz 2025. Alındığı Yer: mersingazetesi | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/08/2025 15:59:04 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21152
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.