Bir Protein Tesadüfen, Kendiliğinden ve Doğal Süreçlerle Oluşamaz mı?
İddia
Bir protein, evrimcilerin iddia ettiği gibi doğal süreçlerle ve kendiliğinden oluşamaz. Çünkü tek bir proteinin üretilebilmesi için onlarca diğer proteine ihtiyaç vardır. Örneğin şaperon proteinler gibi protein katlayıcılar olmaksızın protein üretilemez. Dolayısıyla proteinler bağımsız olarak yaratılmış olmalıdır.
Gerçek mi?
Gerçek Ne?
Proteinlerin doğal süreçlerle oluşabildiği hem ilkin Dünya koşullarının laboratuvar ortamında tekrar edilmesi sayesinde, hem de günümüzdeki koşullar altında proteinlerin incelenmesiyle gösterilmiştir. İnorganik moleküllerden, doğal süreçlerle organik aminoasitler; bu aminoasitlerin birbirine bağlanması sonucu ise proteinler oluşabilmektedir.
İddianın Kökeni
Bu iddia, yaratılışçılar tarafından sosyal medya aracılığıyla yayılan evrim ve bilim karşıtı propaganda örneklerinden birisidir.
Bilgiler
Bu tip argümanların ortak hatası, evrimin ileri basamaklarında (örneğin günümüzde) var olan bir yapıyı alıp, diğer yapılarla ilişkisi içerisinde değerlendirerek, o diğer yapılardan herhangi birinin olmaması durumunda böylesine karmaşık yapıların oluşamayacağı düşüncesidir.
Bu, fabrikadan çıkan bir arabaya bakıp, o arabanın şasisinde kullanılan metallerin (örneğin demirin) doğada, doğal süreçlerle oluşamayacağı iddiasına benzemektedir. Halbuki yıldızlarda sayısız metal kendiliğinden ve doğal süreçlerle oluşabilmektedir.
Proteinler de, canlı dediğimiz karmaşık son ürünün yapıtaşlarından birisidir. Nasıl ki metal parçaların arabanın çalışması için diğer parçalarla çalışması gerekmektedir; proteinlerin de diğer yapıtaşlarıyla çalışması gerekmektedir. Benzer şekilde, nasıl ki metal parçalar, fabrikada başka metal parçalardan oluşan mekanizmalarla üretilmektedir; proteinler de günümüzde diğer proteinlerin yardımıyla üretilmektedir. Ancak bu bir verimlilik problemidir; üretilebilirlik problemi değildir. Yani ortamda enzim adını verdiğimiz kimyasal tepkimeleri (örneğin protein üretimi tepkimelerini) hızlandıran yapılar olursa, bu tepkimeler çok daha verimli ve hızlı bir şekilde gerçekleşir. Böylece canlı gibi karmaşık yapılar sürdürülebilir.
İnorganik Moleküllerden, Karmaşık Protein Mekanizmalarına...
Ancak "Enzimlerin yokluğunda bu kimyasallar asla var olamaz." diye bir kaide yoktur. Bazı tepkimeler için enzimler gerekli görülür; çünkü aksi takdirde gerçekleşmeleri çok uzun zaman alırdı. Ne var ki birçok biyokimyasal sürecin erken formu için bu geçerli değildir. Enzimlerin olmadığı durumlarda da birçok tepkime gerçekleşebilmektedir. Dahası, enzimler sadece biyomolekül formunda olmak zorunda değildir. Kimi inorganik molekül bile bazı organik tepkimelerin enzimi (hızlandırıcısı) konumunda olabilir. Sayısız araştırma, erken Dünya koşullarında bu şekilde doğal enzimlerin bulunduğunu göstermektedir. İş bununla da kalmıyor! Bazı moleküller, kendilerini üreten tepkimelerin enzimidirler. Bu tip moleküllere otokatalizör adı verilmektedir. Yani verimsiz bir tepkime ile bu moleküller uzun sürede, bir defa bile üretilecek olsalar, sonrasında kendi kendilerini üreten süreçleri hızlandırarak kısa sürede aşırı büyük sayılara ulaşabilmektedirler. Örneğin RNA'nın evrimsel atası konumunda olan ribozim, bu tarz bir moleküldür.
Argüman sahiplerinin iddiasının aksine, yapılan laboratuvar deneylerinde protein ve protein-benzeri (örneğin proto-protein) yapılar üretilebilmiştir. Örneğin meşhur Miller-Urey Deneyi'nde, aminoasitlerin ve diğer biyomoleküllerin kendiliğinden ve doğal süreçlerle oluşabileceği gösterilmiştir. Bu deneye yönelik çarpıtmaların hatalarını buradaki yazımızda ele almıştık. Bu deneyin, Miller ve Urey'in orijinal deneyinden çok daha uzun süre boyunca devam ettiğini ve günümüzde dahi yeni biyomoleküller ürettiğini buradaki yazımızda işlemiştik. Bu tarz çalışmaları sürdüren ve Miller-Urey çiftinden ilki olan Stanley Miller'ın öğrencisi Prof. Dr. Jeffrey Bada ile bir söyleşiyi burada yayınlamıştık.
Aminoasitler doğal yollarla bir kere oluştuğunda, kendiliğinden ve doğal süreçlerle bir araya gelerek proteinlere dönüşebilmektedirler. Bu, akademik çalışmalarda tekrar tekrar gösterilmiştir. Örneğin bu alandaki çalışmaların yayımlandığı en büyük akademik jurnallerden birisi olan Angewandte Chemie'de yayımlanan bir çalışma, ilkin Dünya koşullarının proteinlerin kendiliğinden oluşabilmesine elverişli olduğunu göstermektedir. O çalışmada, erken Dünya'da zaten var olduğu bilinen laktik asit ile, Miller-Urey Deneyi gibi deneylerde kendiliğinden oluşabileceği gösterilen aminoasitlerle bir araya geldiğinde, laktik asitte bulunan ester bağları, aminoasitlerdeki bağlar ile yer değiştirerek uzun aminoasit zincirleri oluşturmaktadır. Bu, protein-benzeri polimerlerin oluşmasını sağlamaktadır. Bu, proteinlerin ana üretim yöntemi olmak zorunda değildir; ancak aminoasitlerden başlayıp, hiçbir ek müdahaleye ihtiyaç olmaksızın proteinler gibi polimerik zincirlerin oluşabileceğini göstermektedir.
Bu proteinler ve protein-benzeri mekanizmaların, günümüzdeki gibi karmaşık protein mekanizmalarını kendiliğinden ve doğal süreçlerle üretebileceği de akademik çalışmalarla gösterilmiştir. Roma Tre Üniversitesi'nden Pasquale Stano ve arkadaşları, yine Angewandte Chemie dergisinde yayımladıkları araştırmalarında, matematiksel modellemelere göre "pratik olarak sıfır ihtimalle" gerçekleşmesi beklenen tepkimelerin, laboratuvarda test edildiğinde sıradışı bir hızla meydana gelerek, karmaşık protein mekanizmalarını (örneğin ışık altında yeşil parlamayı sağlayan protein mekanizmalarını) üretebileceğini ortaya koymuşlardır. Yani düz matematik hesapları, doğadaki tüm süreçlerin özünü kapsayamayabileceği için, beklediğimizden düşük ihtimalli olasılık hesaplarına dönüşebilirler. Ama önemli olan, bu süreçleri laboratuvarlarda ve doğada test ederek gerçekten yaşanıp yaşanamadıklarını gözlemektir.
Yapılan diğer araştırmalar da, söz konusu iddianın birçok açısını çürütmektedir. Örneğin Science dergisinde yayınlanan bir çalışmada, proteinlerin RNA veya DNA'ya ihtiyaç duymaksızın oluşabildiğini ortaya koymuştur. Başta da belirttiğimiz gibi, yapılan hata bir evrimsel sürecin ileri ürünlerinden birinin, halihazırda fazlasıyla karmaşıklaşmış olan evrimsel ilişkilerini göz ardı ederek, bu yapıların birbiriyle ilişkisinin parçaların kendi başlarına var olma olasılığını ortadan kaldırdığı yanılgısıdır. İndirgenemez Karmaşıklık adı verilen bu iddia, daha önceden ABD'de mahkemelik olmuş ve alandaki uzmanlar tarafından çürütülmüştür:
İddiadaki bazı kısımlar ise düpedüz uydurmadır; ancak bunlara bakmak, argüman sahiplerinin çarpık algısını göstermek açısından faydalıdır. Örneğin proteini üretecek enerji paketlerini (ATP'yi) üreten mitokondri olmaksızın proteinlerin oluşamayacağı iddiası tamamen uydurmadır. Zira bir kimyasal süreç için enerjinin ne formda geldiğinin doğrudan bir önemi bulunmamaktadır. ATP, hücre içi enerji transferini mümkün kılan paketçiklerdir; ancak doğada enerji halihazırda bol miktarda bulunur ve cisimler arasında durmaksızın akar. Bu enerjiyi kullanarak milyonlarca doğal tepkime kendisini sürdürmektedir ve çeşitli biyomoleküllerin oluşumuna yol açan tepkimeler de bunlardan bağımsız değildir. Yani proteinlerin (veya herhangi bir diğer kimyasal tepkimenin) gerçekleşmesi için ATP veya mitokondri şart değildir. Benzer şekilde, sitoplazma gibi bir ortamın varlığı da proteinlerin oluşması için şart değildir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Dahası, proteinlerin kendiliğinden oluşmasıyla ilgili matematiksel hesaplar, bu iddiaların savunucuları tarafından geleneksel olarak hatalı bir şekilde yapılmaktadır. Dolayısıyla aldatıcı sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Bununla ilgili kapsamlı bir analizi "Proteinler Kendi Kendilerine Nasıl Oluştular? Proteinin Oluşma Hesapları Üzerine..." başlıklı makalemizden okuyabilirsiniz.
Son olarak, cansızlıktan canlılığın oluşumu Evrim Teorisi'nin değil, Abiyogenez Teorisi'nin alanıdır. Bu iki teori birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili olsa da, bir teorinin varlığı diğer teoriden bağımsızdır. Örneğin ilk canlı hücreler tanrı gibi bir süpergüç tarafından üretilmiş olsa bile, günümüzdeki formlarına evrimsel süreç yoluyla ulaşmış olabilir. Abiyogenez Teorisi, bu ilk canlılığın herhangi bir süpergüce ihtiyaç duymaksızın, tamamen doğal süreçlerle oluşabileceğini söylemektedir. Abiyogenez Teorisi günümüzde Evrim Teorisi kadar güçlü ve kapsamlı olmasa da, her geçen gün ulaşılan yeni bulgularla daha da güç kazanmaktadır. Dolayısıyla günümüzdeki modern bilim verileri ışığında; canlılığın başlangıcının özel bir olay olmadığı, doğal süreçlerle ve kendiliğinden olabileceğini düşünmek en bilimsel tutum olacaktır. Abiyogenez Teorisi'nin güncel durumuyla ilgili tüm detayları, buradaki yazı dizimizden alabilirsiniz.
Uzun lafın kısası, Evren'i dolduran elementlerden ve inorganik moleküllerden başlayıp, vücutlarımızda çalışmakta olan karmaşık protein mekanizmalarına kadar her basamak, kendiliğinden ve doğal süreçlerle oluşabilmektedir.
Tesadüfler: Kendiliğinden Olan ve Doğal Süreçler...
Bu iddialarla ilgili bir diğer sıkıntı, tesadüf kavramını kullanarak kafa karışıklığı yaratma çabasıdır. Evren'deki her yasa, eğer "Bilinçsiz olarak işleyen her süreç tesadüfîdir." veya "Kendiliğinden, doğal bir şekilde olan süreçler tesadüf eseri olmaktadır." gibi sığ (ve tamamen hatalı) bir perspektiften bakıldığında "tesadüfen çalışmakta"dır: Örneğin kütleçekimi, cisimleri "bilerek" yeryüzüne doğru çekmemektedir. Bu durumda kütleçekimi, "tesadüfen" çalışan bir doğa yasasıdır. Dünya yüzeyini oluşturan tektonik plakalar, herhangi bir bilinç veya süpergüç etkisi altında her yıl birkaç santimetre boyunca hareket etmemektedir; kendiliğinden ve doğal süreçlerle gerçekleşen yüzey altı hareketlerinin bir sonucu olarak hareket etmektedir. Yağmur veya yıldırımlar, bilinçli ve hesaplanmış nedenlerle gerçekleşmemektedir; tamamen doğal ve kendiliğinden olan süreçlerin ürünüdürler. Bunlar "tesadüf" müdür?
Bu örnekler absürttür; çünkü bilimde "tesadüf" sözcüğünün özel bir anlamı yoktur. Bu sözcüğe bu anlamı yükleyenler, insanlardır. "Tesadüf" ile "olasılık" sözcükleri neredeyse eş anlamlıdır. Her ikisi de bilimsel olarak çalışılabilen, Evren'de bol miktarda bulunan, çoğunlukla bizim insanî bakış açımız çerçevesinde anlamlar yüklediğimiz ihtimallerden ibarettir. Bir şeyin tesadüf olması (yani bilinçli bir şekilde kontrol edilmiyor olması), onun bilimsel olmadığı anlamına gelmez. Özünde anlaşılması gereken şudur: Bir şeyin düşük olasılıklı veya "zor" olması, o şeyin kendiliğinden ve doğal süreçlerle gerçekleşemeyeceği anlamına gelmemektedir.
Eğer yeterince deneme süresi tanınacak olursa (ki bu süre, Dünya'da canlılığın cansızlıktan evrimi söz konusu olduğunda yüz milyonlarca yıl ile ifade edilen miktarlarda tanınmıştır), düşük olasılıklı birçok olay, bir arada veya bağımsız olarak meydana gelecektir. Bunu biz insanlar "tesadüf" olarak yorumlasak da; gerçekte olan, sıradan matematiksel olasılıkların gerçekleşmesinden fazlası değildir.
Tesadüflerin bilimdeki anlamı ve yeriyle ilgili buradaki ve buradaki yazılarımızı okuyabilirsiniz. Ayrıca bu konuyla ilgili olarak şu kısa ders videomuz izlenebilir:
Ayrıca bu iddiaların savunucularının tesadüflerle ilgili hatalı algısıyla ilgili olarak şu videomuzu izlemenizi tavsiye ederiz:
Sonuç
Sonuç olarak, eğer bir sistemin son halini ele alıp, onun o haliyle, birdenbire var olamayacağını, çünkü diğer parçalara ihtiyaç olduğunu söylemek, evrimi eleştirmek değildir. Evrimin bir karikatürünü (bir "saman adam") yaratıp, o saman adamı dövmeye çalışmaktır. Buna felsefede Saman Adam (Korkuluk) Safsatası adı verilir.
Çünkü evrim, yapıların son halleriyle var olduğunu iddia etmez; bu iddiada bulunan yaratılışçılardır - bir diğer deyişle bu iddialarıyla aslında kendi bacaklarına sıkmaktadırlar. Gerçekten de hiçbir sistem, son haliyle, birdenbire var olamaz. Galaksiler, yıldızlar, gezegenler, iklim, doğa, jeolojik olaylar ve diğer tüm fiziksel olgular süreçlerden geçerek, kademeli bir şekilde var olurlar. Canlılığın birdenbire, son haliyle var olduğu iddiası, bilim dışı bir iddiadır. Bu nedenle yaratılışçı iddiaların bilimsel bir geçerliliği bulunmamaktadır.
Elbette proteinlerin veya diğer yapı taşlarının doğada gerçekten nasıl var olduğunu tespit etmek, uzun araştırmalar ve dikkatli çalışmalar gerektirecektir. Ancak bu alandaki akademik ağın tamamına hakim olmaksızın, din tüccarlığından ileri gelen art niyet ile bu araştırmalara gölge düşürmek, insan aklına yakışan bir davranış değildir. İnsanlığın entelektüel birikimi, Evren'deki her şeyin süreçlerden geçerek oluştuğunu göstermektedir. Evrim Teorisi de, günümüzdeki biyolojik organizmaların ve çeşitliliğin nasıl ve hangi süreçlerden geçerek var olduğunu izah eden bilimsel teoridir. Evrim, tıpkı kütleçekimi gibi bir doğa yasasıdır.
Bu açılardan bakıldığında, söz konusu iddiaların tamamının sahte olduğu görülebilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 20
- 18
- 17
- 11
- 7
- 5
- 3
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/11/2024 21:53:33 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/7384
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.