Avrupa’da Kamusal Alanın Dönüşümü: Özel Alanın ve Mahrem Olanın Tekrar Tanımlanması
Kamusal alan kavramı Habermas’ın, Türkçeye "Kamusallığın Yapısal Dönüşümü" adıyla çevrilen eserinden ortaya çıkan bir kavramdır. Buna göre kamusal alan; ev gibi özel alanların ve devlet alanlarının, örneğin kışla ya da kamu binalarının dışındaki mekanları kapsar. Bireylerin özel ve resmi mekanlar dışındaki alanlarda bir araya gelmeleri ve akabinde toplumsal meseleleri tartışmalarıyla da kamusal alan ve kamusal fikirler oluşur.
Bu yerler; kahvehaneler, tiyatro kulisleri, iş yerleri ve benzeri yerler olabilir. Esas olan, bu ortamların insanların mahrem ortamları, yani hususi mekanları olmamasıdır. Bu perspektiften de özel bir villanın havuz başı ya da rıhtımı kamusal alan değildir. Bunun karşıtı olarak, bir plaj ya da bir liman kamusal alan olabilir. Bazen bu alanların hangisi hususi hangisi kamusal karışabilir. Bu karışıklıklar da kanunlarla giderilmeye çalışılır.
Bu ortamlar, kamusal alanın sadece mekan boyutudur. Kamusal alanın bir diğer kısmıysa, bu mekanlarda bir araya gelerek oluşan kamunun kendisidir. Kamunun kendisi ise zaman içinde bu mekanlarla birlikte bir değişikliğe uğramıştır. Buna göre kamusal alan, Avrupa’da ilk olan feodal Avrupa’ya özgü temsili kamusallık düzenindedir. Bu düzene göre, kamunun kendisi, temsil ettikleri aile, gelenek, zümre gibi yapılarla ayrışır ve kişiler de temsil ettikleri şeye göre bir hukuka tabi olurlar. Bu kamusallıkta herkese eşit bir hukuk uygulanmaz. Bir baronsa, baronlara göre yargılanır. Kişi din adamı ise ona göre bir hukuk uygulanır. Köylü de köylü olarak sosyal ortamlarda karşılanır.
Temsili Kamusallık: Kamunun Yapılanmasında Başlangıç
Kişinin temsil ettiği şeye göre ayrışması, birey olarak bir anlamı olmaması demektir. Nitekim buna koşut, temsili kamusallıkta, kamusal alanla özel alan iç içedir. Ya da farklı bir söylemle, aslında kamusal alan diye bir alan oluşmamıştır. Zira kamusal alan, devlet ve mahrem yani özel alanın ortasında, ikisi arasında etkileşimi sağlayan bir alandır. Dolayısıyla özelin olmadığı yerde kamusallık da yoktur.
Bu dönemde devlet, prensin sarayıdır. Bu alan, prensin günlük hayatının, özel ilişkilerinin ve devlet işlerinin iç içe geçtiği yerdir. Kilise sistemi de ruhban sınıfı için aynı anlama gelmektedir. Bu iki yapı da tüm sosyal ortamları kapsamaktadır. Kilisenin ya da prenslerin etkisi dışında sosyalleşme olanağı olmadığı için kişiler sivil bir ortam oluşturamazlar. Bu durumun yansıması, sıradan insanların evlerinin mimarisinde de görülür. Özel ilişkiler, ev içinde bile dip dibedir. Örneğin yatak odası kavramının henüz gelişmediği görülebilir. Dolayısıyla bireysel mahremiyet gelişmemiştir. Ortak kullanım ile bireysel olan iç içedir. Özel ve genel ayrımı açık değildir. Sosyal alanda da devletin tam otoritesi, zaten özel ile geneli ayrıştıramayan kişiyi, buradan hareketle tam kolektif bir nesne haline getirir.
Temsili kamusallık da bu bağlamda kısaca şöyledir: Kamunun kendisi henüz belirginleşmemiştir. Sosyalleşme ortamları, saray, şato, tapınaklar gibi, devlet ve devletle bağlaşık dini ortamlardır. Fakat ne devletin kendisi ne de diğer ortamlar henüz bireysel yaşamdan ayrışmamıştır. Zira bireysel yaşam yoktur. Kişinin yatak odası ile çalışma odası aynıdır. Arada fark bulunmaz. Saray aynı zamanda kralın evidir. İş yerleri ile mesken ayrımı da belirgin değildir. İlaveten sarayın ya da kilisenin etkisinin dışında sosyalleşme mümkün değildir. Bu durum da toplumsal konuların devlet dışı ortamda konuşulmasını engellemektedir. İlaveten henüz özel – genel ayrımı, dolayısıyla da kamu – özel ayrımı oluşmadığı için, genelin ne olduğu da dolayısıyla neyin tartışılacağı da belirgin değildir.
Bu kamusallık ise ekonomik yapının değişimine koşut gelişen burjuva denilen yeni bir tipin ortaya çıkmasıyla sarsılmaya başlamıştır. Zira bu yeni sosyal grup daha farklı şeyler talep etmektedir. Bu talepler kısaca şöyledir; burjuva ilk olarak hukuk önünde eşitlik istemektedir. Zira ancak böyle olduğunda servetlerini yani mülklerini, aristokratik yapılardan koruyabileceklerdir. İlaveten, bu insanların bir başka isteğiyse, sosyal alanlarda temsil ettikleri yapılarla değil, kendi bireysellikleriyle var olabilmektir. Bu istek bireyin önemli hale gelmesinin, hümanist felsefenin sonucudur. Bireyin önemli hale gelmesi ise sosyal alanla bireysel alanın ayrılmasını beraberinde getirecektir. Bu ayrım ev içine de yansıyacaktır. Böylelikle burjuva toplumunda bireysel alan, mahrem alan belirginleşecek, kamusal alan da buna mukabil kimliğini pekiştirecek ve kamu – özel ayırımı oluşacaktır.
Kamunun Dönüşümünde Önemli Bir Kavşak: Burjuva Kamusallığı
Kamunun dönüşümünde kritik aşama burjuva kamusallığı olarak adlandırılan bir değişimdir. Temelinde ekonomik değişimler, yani yükselen uluslararası ticari girişimcilik ve servet birikimi yatar. Bu gelişim sonucunda da bugün adına kamuoyu dediğimiz şey ilk olarak bu kamusal alanlarda belirginleşmeye başlamıştır. Adına kamusal amaç ya da kamusal akıl denilen, sonucunda kamuoyunun oluşumu sağlayan ortak fikir üretme, müzakere ve münazara süreçleri de hep bu ortamlarda pratik haline gelmiştir. Bu ortamların feodal dünyanın alanlarından farkı ise devlet ve dinle ilişkili olmaması, yani sivil olmasıdır. Ayrıca laik olmasıdır.
- Açlık Grevi Nedir? İnsan Biyolojisi ve Sosyolojisine Etkisi Nedir?
- Post Truth (Gerçeklik Ötesi): Yalanların Gerçekmiş Gibi Sunulduğu Bir Dünyada, Hakikatin Anlamı Nedir?
- Omelas'ı Bırakıp Gidenler: Le Guin'in Yarattığı Omelas Şehri ve İnsanları, Bize İnsan Doğası ve Psikolojik Etik Hakkında Neler Öğretebilir?
Tüm bu değişim, yani kamusallığın dönüşümü sırasında eski tip hayat değişmiştir. Bu değişim ev mimarilerinde de gözlemlenmektedir. Eskiden herkesin ortak kullanım alanlarında yaşanan hayat artık salon ve odalar arasında bölünmüştür. Özel – genel ayrımı belirginleşmiş, mahrem kavramı gelişmiş, karı – koca ve çocuk ilişkilerinde, hatta ebeveynlerin cinsel yaşamlarında bile mahrem – mahrem olmayan ayrımları oluşmuştur.1
Tekrar şekillenen evler iş yerleri vb. alanlar son tahlilde sivil alanlardır, yani devletin dışındaki alanlardır. Örneğin kralın sarayı sivil bir alan değildir. Lakin örneğin bir subayın evi sivil bir alandır. Zira subay bir bireydir ve devlet memuriyeti için gittiği kışlayla evi farklı alanlardır. Bu sivil alanlarda yaşayan kimselerin bir araya gelerek oluşturdukları sosyal yapılarsa kamusal alanı oluşturacaktır. Buradan hareketle de kamusal alanlar, sivillerin kurdukları dernekler, lokaller, kafeler, tavernalarda2 oluşur. Sivillerin (bir kişi, asker bile olsa, birey olarak sivildir) bir araya geldikleri, devlet ve kilise ile ilgili olmayan bu tarz yerler sivil toplumun geliştiği ve kamunun oluştuğu ortamlardır. Bu yerlerde siviller toplumsal sorunları tartışırlar ve bu tartışmalar sonucunda devletin görevlerinin ne olacağını, devletin rolünü belirlerler. Sonrasında da kamusal alandan devlet alanına bir etki hareketinde bulunurlar.
Elbette devlet alanı ile kamusal alan, bu alanlar arasında gidip gelen, üniversite hocaları, aristokratlar, devlet memurları gibi kişileri de barındırdığından kamusal alanın devlete etkisi de pratiğe dönüşebilir. Burada önemli olan husus devlet yetkililerinin burada devlet temsilcisi olmaması, birey olarak burada bulunmalarıdır. Bu hal temsili hukuka değil birey hukukuna bağlanma, bireysel hak ve özgürlüklerin gelişmesi ile mümkün olmuştur.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Nihayetinde kamusal alanlar, kamusallığın oluşumu için çok önemlidir. Kamusallığın gelişimiyse günümüz dünyasının var olmasını sağlamıştır. Bugün bizim için gayet sıradan şeyler; siyasi seçimler, siyasi partiler, medya üzerinden ekonomik ve siyasi bilgiler almak, halka açık şirket kavramı, bu şirketlerin kamuyu bilgilendirmek zorunda olması gibi; informatif, ekonomik ya da siyasi birçok rutin, burjuva kamusallığının oluşumu ve bu kamusallığın da en sonunda modern topluma evrimi ile ilgilidir.
Modern Çağda Kamunun Yeniden Değişimi: Mahremiyetin Silikleşmesi
Habermas’a göre modern dünyaya geçişte burjuva kamusallığı ortadan kalkmıştır. Yeni bir kamusallık doğmuştur. Fakat bu yeni kamusallık, yani içinde bulunduğumuz kamusallık da, yeni ekonomik şartların sonucudur. Yeni dönemde sanayi devrimi gelişmiş, 2. nesil sanayi çağı başlamıştır. Bu çağda devletin daha da güçlendiği görülür. Özel alan – kamusal alan kavramı, feodal toplumdakine benzercesine silikleşmeye başlar. Kitle iletişim araçlarınınsa yerel gazetelerin yerine geçmeye başlaması, toplumun eşit bireylerin kurulları yerine oligarşiler tarafından yönetilmesi sonucu doğurur. İlaveten bu kamusallıkta mahremiyet daha önemsiz hale gelir. Devletler, kamu – özel ayrımının silikleşmesine paralel ev içine kadar etkilerini arttırmaya çalışırlar. Habermas, bunları 1961’de yazmıştır.
Günümüz ise internetin daha da yaygınlaşması ve artan sosyal medya kullanımına paralel, bireysel alanımızın kendi tercihlerimizle daha da çok kamuyla paylaşıldığı bir çağ olmuştur. Unutulmaması gerekir ki Instagram’da her plaj fotoğrafı paylaşımı, eğer profilimiz herkese açıksa, kamusal alanda kendi özel hayatımızı paylaştığımızı ve aradaki farkı sildiğimizi göstermektedir.
İlaveten, liberal öğretilerin tersine, özel hayatı, daha spesifik ifade etmek gerekirse yatak odasını, kamusal olanın ve dolasıyla siyasetin bir konusu haline getiren esas değişim feminizm akımının ortaya çıkışıdır. Feminizm fikriyatına göre kamusal alan – özel alan ayrımı yanlıştır. Bu fikir, şöyle bir soruyu doğurmaktadır: Evli veya değil, eşlerin cinsel hayatları, kamunun bir meselesi olabilir mi? Eğer o anki toplumun genel geçer kabullerinin tersine hayatlar yaşayan insanlar varsa, onlara karşı devletin pozisyonu ne olmalıdır? Bu kişileri özel tercihlerinden dolayı haklar bazında yargılamak yani haklarını cinsel kimlikleri üzerinden okuyarak tartışmak doğru mudur? Bu soruların cevaplarını bulmak, bu yazının amacı değildir. O nedenle esas vurgulanmak istenen şey; bu soruların sorulabiliyor olmasıdır. Esasen bu sorular kamusal alan – özel alan ayrımında, burjuva kamusallığının duruşunun tamamen kalktığını göstermektedir.
Zaten Habermas’ın yaklaşımına en sert eleştirilerin cinsel yönelimler ve kimliklerle alakalı geldiği söylenebilir. Buna göre, Habermas’ın tespit ettiği düzende kadınların konumu bellidir. Onlar evle sınırlıdır ve kamusal alanda zaten yoklardır. Devlet de zaten erkektir. Kamu da erkektir. Eşcinsel erkekler ise kendi yönelimlerini saklayabildikleri ölçüde kamusal alanda var olabileceklerdir. Bu durum, Habermas’ın kamusallık kuramının eril olduğunu vurgulamaktadır ve eleştirilerin haklılık payları vardır.
Bu haklılık ise Habermas’ın 'erilliği öne çıkaran' şeklinde yargılanmasını gerektirmez. Zira Habermas, sadece olguyu ortaya koymuştur. Zira kadınlar, tarihte, üniversitelerde okuma ve çalışma, siyasete katılma, işyeri açma, mülk edinme gibi birçok sivil ya da devletle ilgili işten dışlanmışlardır ya da bu alanlara girişleri zorlaştırılmıştır. Bu noktada çözüm, kamusal – özel ayrımının yıkılması mıdır? Bu ayrımın tamamen yıkılması ve özel olanın siyasi konu haline gelmesi fayda sağlayacak mıdır? Cinsel seçimlerimiz ya da özel karşılaşmalarımızda kime nasıl davranacağımızın belirlenmesi, örneğin özel hayatımızda ırkçı olup olmamamız, bu ırkçılığı kamusal alanda göstermediğimiz ön kabulü altında, siyasi alanın konusu olmalı mıdır?
Nitekim sosyal medya paylaşımlarının plajlardan masum kareleri içermesi sorun teşkil etmeyebilir; ama yarın bir gün arkadaş gruplarında belli bir cinsiyetten insanın az olması ya da hiç olmaması da siyasi alanın konusu yapılarak paylaşımı yapanı kamusal alanda zor duruma düşürebilir (bu örnek absürttür ama vurucu olması için özellikle seçilmiştir). Öyleyse sadece kadınlardan ya da erkeklerden oluşan arkadaş gruplarıyla sosyal ortamda olmak çağ dışı ve toplumu bozucu olabilir mi? Ya da tersi, farklı cinsiyetten insanlar bir arada hiç var olamayacaklar mıdır?3 Bu sorular ortada duruyorken, siyasal olanın, bu açıdan devletin hakimiyet ve müdahale sınırlarının ve mahrem alanın ne olduğunun tanımlanması elzemdir.
Sonuç olarak fikri özgürlük farklı düşünceleri geliştirir. Böylesi bir düşünürde, yine bir liberal olan Rawls’tur. Rawls’a göre Habermas çoğu konuda haklıdır; fakat o, görüşlerinde kapsayıcı bir bakış açısı kullanır. Yani bireyin tüm hayatının kamusal yapı tarafından belirleneceğini ön görür ve hatta uygun görür. Bu da bir noktada özel olanın kamunun genel eğilimine benzeyeceği anlamına gelir. Rawls ise özel olan ile kamusal olanı gerçekten ayırdığını iddia eder. Politik liberalizm de bu meyanda kamu – özel tartışmalarında yeni bir aşamayı teşkil eder. Yeni dönemde mahremiyet kavramının ve sosyalleşme kavramlarının yeniden tanımlanacağı hesaba katıldığında Rawls’un fikirleri de okunmaya ve tartışılmaya değerdir.
Notlar:
1 Bu noktada Osmanlı toplumu için de bir şeyler ifade etmek gerekir. İslam dini ve onun çevresinde gelişen hukuki nizam, bireyi önceler. Ayrıca harem kavramının varlığı, konaklarda harem – selam bölümleri, burjuva evindeki özel – genel ayrımının benzeridir. Dolayısıyla kamusal alanın var olup olmaması, sivil toplumun varlığı gibi tartışmalar, Osmanlı özelinde farklı bir düzlemde ele alınmalıdır. Kadınların resmi mahkemelere gidebilmesi de kamunun yapısının Avrupa’dan farklı aşamalarda geçtiğini ortaya koyar.
2 Habermas, entelektüellerin kurdukları aydınlanma derneklerinin, kamunun dönüşümünde çok önemli bir yeri olduğunu belirtir. Bu minvalde masonların etkisinin altını çizer. Türk kamusallığının gelişiminde masonların etkisi hesaba katıldığındaysa, Habermas'ın kuramının Türkiye'ye kısmen de olsa uygulanabileceği görülür.
3 Gelişen üreme teknolojileri, fiziksel teması zorunlu olmaktan çıkarmaktadır. Kadınlar ve erkekler fiziksel temas kurmadan da üremeye devam edebilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 3
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- J. Habermas. (2003). Kamusallığın Yapısal Dönüşümü. ISBN: 9754704953. Yayınevi: İletişim Yayınları.
- W. Sombart. (2008). Burjuva. ISBN: 9789758717378. Yayınevi: Doğu Batı Yayınları.
- J. Rawls. (2019). Siyasal Liberalizm. ISBN: 9789756176788. Yayınevi: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
- S. Özcan. (Akademik Makale, 2010). Osmanlı Atmeydanı 'Kamusal' Bir Meydan Mıydı?. Not: Doğu Batı Düşünce Dergisi, Osmanlılar 1, 105-132.
- J. Akyüz. (2007). Osmanlı Kadınlarının Hukuksal Haklarının Kullanımı Hakkında Bazı Değerlendirmeler. Türkiyet Araştırmaları. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 04:02:10 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9139
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.