Atık Piller ve Bunların Geri Dönüşümü Konusundaki Eksikler, İnsan Sağlığını ve Çevreyi Nasıl Etkiliyor?
Evlerde kullandığımız taşınabilir cihazların enerji kaynağı olan piller, kullanım ömrünü tamamlamasıyla, fiziksel hasar görerek veya kimyasal değişimlere uğrayarak kullanılamaz hal almasıyla atık halini alır. Atık haline gelen pillerin onarılarak tekrar kullanılması mümkün değildir.
Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürerek bünyesinde depolayan piller tek kullanımlık veya şarjsız ve çok kullanımlık veya şarjlı sistemler olmak üzere iki ana gruba ayrılır.
Şarj edilemeyen piller çinko–karbon, alkali–mangan ve lityum pil türleridir ve düğme pil türleri olan gümüş–oksit, çinko–hava, lityum, alkali–mangan türleri de şarj edilemez. Şarj edilebilen piller ise nikel–kadmiyum, nikel–metal hidrit, lityum–iyon, lityum–polimer pil türleridir.
Atık piller içerdikleri ağır metaller nedeniyle diğer evsel atıklardan daha dikkatli ayrıştırılmalı ve bertarafı sağlanmalıdır. Atık piller taşıdıkları bu metaller nedeniyle AB ülkelerinde metal ihtiyacının büyük çoğunluğunu karşılayacağı düşünülüp yayınlanan AB pil direktifiyle kullanılmış atık pillerin geri dönüştürülmesi zorunlu tutulmuştur.
Atık Pillerin Geri Dönüşümü
Ülkemizde pil üretimi yapılmamakta dolayısıyla pil ihtiyacı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. İthalatla ülkemize gelen piller gümrükte kontrollerden geçirilir ve içerdikleri kimyasal maddeler "Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği" içinde belirlenmiş oranlardan yüksekse ithalata izin verilmemektedir. Fakat yine de piller, türlerine göre, çinko, demir, mangan, nikel, lityum, kobalt, kadmiyum, bakır, alüminyum gibi metalleri, çeşitli kimyasal çözeltileri, plastik ve kâğıt/karton gibi maddeleri içerirler. Atık piller, yapılarındaki ağır metaller nedeniyle biyolojik olarak çürüme göstermezler. Yapıları gereği iyi yanmadıklarından ve kütleleri yeterli oranda küçülmediklerinden yakılarak bertarafları da yapılamaz.
Geri dönüşümleri; mekanik, fiziksel + kimyasal veya termal olarak yapılabilmektedir. Kimyasal işlemlerde verimlilik düşüktür ve çeşitli kimyasalların kullanımı zorunludur. Fakat termal metotlarda yüksek verimlilik elde edilir; hatta sıfır atık durumuna da ulaşabilmektedir.
Doğamızı korumak ve yaşanılabilir çevreyi sürdürmek adına, büyük tehlike arz eden atık piller, "sıfır atık" mantığı güdülerek geri dönüştürülmeleri gerekmektedir. Fakat tam aksine pillerin bünyesindeki değerli metallerin zaman içerisinde azaltılması veya oranlarının düşürülmesi, elde edilen nihai ürünlerin borsa değerlerinin düşmesi veya ürünlerdeki pazar değeri kayıpları nedeniyle geri dönüşüm ekonomisini yavaş yavaş negatif konuma getirmiştir.
Günümüzde şarj edilebilen pil atıkları hala pozitif geri dönüşüm ekonomisine sahiptir. Lityum-iyon pillerinden çok değerli kobalt metali elde edilmekte ve Ni-MH pil atıklarından da nadir toprak elementleri çıkarılmaktadır.
Ülkemizde ise bu konuda geri dönüşüm işlemi yapabilen bir tesis olmadığından atık pillerin geri dönüşümü yapılamamaktadır. Ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeler çerçevesinde Türkiye'de taşınabilir atık pillerin çevreyle uyumlu yönetiminin sağlanması ve ekolojik dengenin bozulmasını önlemek için atık pillerin toplanmasına, taşınmasına, geri kazanılmasına ve bertarafına dair yükümlülüklerin yerine getirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunan Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği (TAP) bulunmaktadır. Toplanan tüm atık piller yer altında veya yer üstünde inşa edilmiş düzenli katı atık sahalarında, kontrollü biçimde, TAP tarafından bertaraf edilmektedir.
Atık Pillere Ne Yapılmalı?
Ülkemizde geri dönüşüm kültürünün istenen seviyede olmaması, tüketicilerin bilinçli ve duyarlı olmaması kaynaklı evlerimizden çıkan atık piller nedeniyle toprağımız, suyumuz kirlenmektedir. Her birimizin alacağı çok basit önlemlerle doğamıza ve aslında tüm canlı yaşamına katkıda bulunabiliriz. Atık pilleri çevremizi ve doğamızı kirletmemesi için çevreye veya çöpe atmamalıyız, toprağa gömmemeliyiz; akarsulara, göllere, denizlere atmamalıyız ve yakmamalıyız.
Atık pillerin geri kazanılmasıyla doğal kaynakların verimli kullanımını artırmak için evlerimizde, iş yerlerimizde biriktirdiğimiz atık pilleri poşette, karton kutu ya da kavanozlarda biriktirerek süpermarketlerde, okullarda, hastanelerde, eczanelerde, muhtarlıklarda, belediyelerin belirlediği toplama merkezlerinde bulunan atık pil kutularına atmalıyız.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Evlerimizde ömrünü tamamlamış pillerin doğru bir şekilde biriktirilmesi gerekmektedir. Akmış, bütünlüğü bozulmuş pillere direkt temas etmemeli, kapalı bir kutuda fazla bekletmeden pil toplama kutularına ulaştırmalıyız. Pilleri ısırılması içerdikleri ağır metaller nedeniyle çok ciddi, hatta bazen geri dönüşümsüz hasarlara neden olmaktadır. Pillerin küçük çocukların eline geçmesi ve yutma, hasarlı pillere temas etme gibi olası kazaları önlemek adına toplumun bilinçlenmesi konusunda ek çaba harcanmalıdır.
Atık Pillerin Çevreye Etkileri Nelerdir?
Evlerimizden çıkan çöplere attığımız atık pillerin içerisindeki karbon, çinko, demir, mangan, nikel, lityum, kobalt, kadmiyum, bakır, alüminyum gibi kimyasal maddeler çöp depolama alanlarından toprağa karışarak toprağın kirlenmesine sebep olmaktadır. Toprağın kirlenmesi toprakta yaşayan canlılara, bu toprakta yetişen bitkilere veya bu bitkilerle beslenen canlılara toksik etki yapmaktadır.
Toprağa gelen kimyasal maddelerin toprağın özümleme kapasitesinin üzerine çıkması, toprağın verim kapasitesinin de düşmesine neden olmaktadır. Atık piller topraktan sulama sularına geçerek sularımızı da kirletmektedir. Suyun kirlenmesiyle suda yaşayan canlılar ve bu suyu tüketen canlılar için de toksik etki oluşturmaktadır.
Atık Piller İnsan Vücudunu Nasıl Etkiler?
Ağır metaller vücuda; ağız, solunum ve deri yolu ile girmektedir ve metabolizmadan dışarı çok yavaş atılımları olduğu için zamanla vücutta birikerek tehlikeli doza ulaşırlar. Atık pillerin içerdiği ağır metaller, metalik özellik gösterdiğinden yüksek yoğunluğa sahiptir ve düşük derişimlerde bile toksik etki gösterebilirler. Ağır metallerin diğer toksik maddelerden farklı olarak yer kabuğunda doğal olarak bulunurlar. İnsanlar tarafından oluşturulamayacağı gibi yok edilemezlerde.
Atık pillerin içerdiği bu ağır metaller insan vücudu için gerekli değildir. Fakat atık pillerin geri dönüşümünün olmamasından kaynaklı doğaya atılmış ve toprağa, içme sularımıza karışmış bu ağır metaller başta besinlerimiz olmak üzere su veya solunum yoluyla vücuda alınarak "metal yük" oluşturur. Canlıların bünyesinde yoğunluğu artan bu ağır metaller birçok kronik ve dejeneratif hastalığa neden olmaktadır.
Bu ağır metaller insan vücudunda birçok fonksiyonun çalışmasını olumsuz etkiler. Proteinlerin fonksiyonel gruplarına bağlanır ve biyokimyasal reaksiyonları etkiler, önemli enzim gruplarının fonksiyonlarını bloke eder, çekirdek metabolizmasına ve ATP sentezine etki eder, sinirlere ve kemik dokuya zarar verir ve kansere neden olur.
Her bir ağır metal çoklu organ ve sistemi etkilemektedir. DNA hasarı, oksidatif stresin artışına bağlı olarak oksidatif protein yıkımı, mitokondri hasarı ve apoptozisin indüklenmesi gibi hücre içi metabolik süreçlerde bozukluklara neden olurlar. Ülseratif kolit, Crohn hastalığı, romatizma gibi otoimmün hastalıklara, böbrek hastalığı, alerji, egzama, astım gibi organik hastalıklara ve depresyon, migren, Alzheimer, Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıklara neden olurlar.[1]
Denekler üzerinde yapılan çalışmalarda ağır metallere maruz kalan insanlarda, ruhsal ve nörolojik etkilere bağlı davranış bozuklukları görülmüştür. Nörotransmiter üretimi ve bunların fonksiyonunda düzensizliklerin ortaya çıkması gözlenmiştir.
Atık Pillerdeki Ağır Metallerin Biyolojik Etkileri
Ağır metaller biyolojik süreçlere etki derecelerine göre yaşamsal ve yaşamsal olmayan olarak sınıflandırılırlar. Çoğunlukla enzimatik bir tepkimede ko-faktör olarak rol oynayan, organizma yapısında belirli bir derişimde bulunması gerekli olan vitamin ve hormonların bileşenlerinde bulunanlar yaşamsal olarak sınıflandırılırlar.
Demir, bakır, çinko, nikel, selenyum gibi ağır metaller 1-10 ppm derişimden sonra toksik olarak etki gösterirler. Civa, kadmiyum, kurşun gibi yaşamsal olmayan ağır metaller başlangıç derişimlerinden itibaren toksik etki göstermekte ve çok düşük derişimlerde bile psikolojik yapıyı etkileyerek sağlık problemlerine yol açabilmektedirler. Özellikle civa ve kadmiyum 0,001-0,1 ppm gibi çok düşük derişimlerde bile toksik olabilmektedirler.
Atık pillerin içerdiği bu ağır metallerin canlı vücudunda yarattığı zehirli etki metalin özelliğine göre de değişmektedir. Bu etki ağır metalin derişimine, metal iyonunun yapısına, çözünürlük değerine, kimyasal yapısına, redoks ve kompleks oluşturma yeteneğine, vücuda alınış şekline ve çevrede bulunma sıklığına bağlıdır.
Atık Pillerdeki Cıvanın Biyolojik Etkileri
Civa; vücuda girdiğinde kana karışarak beyin dâhil tüm dokulara kolayca ulaşır ve beyinde birikir. Metalik civa buharı akciğerden hızla emilerek merkezi sinir sisteminde dağılır. Maruz kalanda merkezi sinir siteminin etkilenmesine bağlı semptomlar görülür. Bunlar; aşırı sinirlilik, unutkanlık, güçsüzlük, görme bozuklukları, el, kol, bacaklar ve başta titremeler gibi belirtilerdir. Son yıllarda yapılan çalışmalar, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları gibi dejeneratif hastalıkların da en önemli sebebinin toksik düzeyde ağır metallere maruz kalmak olabileceği anlaşılmaya başlanmıştır.
Atık Pillerdeki Kurşunun Biyolojik Etkileri
Kurşunun en bilinen toksik etkisi anemidir. Pirimidin 5’-nükleotidaz aktivitesini bozar ve alyuvarlar içindeki pirimidin nükleotidlerini arttırır. Bu durum eritrositlerin olgunlaşmasını önler, eritrosit sayısını düşürür ve anemi ile sonuçlanır. Kurşunun majör emilim yolları gastrointestinal sistem ve solunum sistemidir. Gastrointestinal sistemin etkilenmesine bağlı iştahsızlık, şiddetli zehirlenmelerde kolik karın ağrısı, kabızlık şikâyetleri ortaya çıkar. Vücuduna giren kurşunun %85-90'lık kısmı kanda eritrositlerin zarına bağlanır, %1’i serbest kalır, geri kalanı ise albümine bağlı olarak taşınır. İnhalasyon yoluyla alınan kurşun partiküllerinin %90'ı emilir. Kurşunun vücuttan atılım hızı çok yavaştır. Kurşun kandan 30 günde, kemiklerden 27 yılda atılabilir. Uzun süreli kurşuna maruz kalınması halinde ise vücutta depolanır. Öncelikle yumuşak dokularda ve parankimal organlarda dağılım gösterir. Esas yerleşim yeri kemikler ve dişlerdir. Kurşunun yaklaşık %94'ü diş ve kemiklerde birikir. Bundan dolayı kemik tümörleri, osteoporoz gibi hastalıklar ortaya çıkmaktadır.
Kurşunun kadın ve erkek üreme sistemine de olumsuz etkileri vardır. Annenin kanından plasentaya ve fetüse kolaylıkla geçer. Annenin maruz kalması yıllar sonra bile yeni doğan bebeğin kurşundan olumsuz etkilenmesine neden olur. Bu maruz kalma hem embriyonik organ gelişimini hem de bilişsel gelişimi olumsuz etkilemektedir. Kurşunun toksik etkisi daha çok sinir sistemini hedef almaktadır. Sinir sisteminin etkilenmesine bağlı olarak duyu ve motor sinir iletim hızında yavaşlama, saldırganlık, zeka geriliği, hafıza kaybı, öğrenme güçlüğü, gibi belirtiler görülür. Sinir sisteminin yanı sıra hematolojik sistem, kalp-damar sistemi ve böbreklerin de kurşuna karşı duyarlılığı vardır. Böbreklerin olumsuz etkilenmesine bağlı olarak birçok renal problem görülür. Hematolojik sistemin etkilenmesine bağlı olarak yüksek tansiyon, hemoglobin biyosentezinde aksama gibi anormallikler ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü sınıflandırmasına göre kurşun 2. sınıf kanserojen gruptadır.
Atık Pillerdeki Bakırın Biyolojik Etkileri
Bakır birçok çeşit gıdada, içme suyunda ve havada bulunabildiği için her gün yiyerek, içerek ve soluyarak önemli bir miktar bakırı vücudumuza alırız. Normal bir erişkin insanda 100-150 mg’a kadar bakır bulunur. Bunun %90 kadarı kas, kemik ve karaciğerde depolanmış haldedir. Vücutta bakır Cu¹⁺ ve Cu²⁺ formlarında değişkenlik gösterir. Bakır vücut işlevleri açısından önemli olmakla beraber özellikle saç, deri esnek kısımları, kemik ve bazı iç organların temel bileşenidir. Aminoasitler, yağ asitleri ve vitaminlerin normal koşullarda metabolizmadaki tepkimelerin vazgeçilmez öğesidir. Demirin vücutta düzenli bir şekilde kullanılması için de gereklidir. Bakır olmazsa demir hemoglobine bağlanamaz. Bakır insan vücudunda tüm organ ve dokularda bulunmaktadır. Karaciğerde yüksek derişimlerde bulunur. Ayrıca beyin, kalp, mide, bağırsağın çeşitli kısımlarında yüksek miktarda bulunur. Toksik bir madde olmasının yanı sıra esansiyel bir besin maddesi olan bakır ince bağırsaklardan emilir, emilen bakır serum albüminine ve aminoasitlere gevşek bir şekilde bağlanarak tüm vücuda dağılır. Bakırla ilgili en ciddi zehirlenmeler oral yolla olmaktadır.
Geri dönüşümü yapılmamış atık piller nedeniyle doğada toprağa, suya karışmış bakır metaline maruz kalınması durumunda başta karaciğer ve böbrek olmak üzere, pek çok dokuda patolojik değişiklikler olmaktadır. Bağırsaktan bakır emiliminde bir hata oluşursa “Menkes Sendromu” ortaya çıkar.Bu hastalıkta büyüme yavaşlar, vücut ısısı düşer, saçlar ağarır ve beyinde dejenerasyon meydana gelir.
Bakır eksikliği kalp hastalığı riskini azaltır. Bağırsaktan bakır emilimi artarsa “Wilson Hastalığı” görülür. Bakır, beyin ve karaciğerde birikir. Normalde dışkıyla ve çok azı idrar ile atılır. Bulantı, kusma, midede yanma ve diyare, bakır zehirlenmesinin belirtileridir. 15 mg’dan daha fazla elementel bakır yutulması halinde, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, yaygın kas ağrıları gibi belirtiler ortaya çıkar. Zihinsel kusurlar ile koma ve ölüm de görülebilir.
Atık Pillerdeki Arseniğin Biyolojik Etkileri
Arsenik, vücuttaki fonksiyonel grupları hedefler ve dokuya, doza, maruz kalma süresine ve metabolizmasına bağlı olarak farklı biyolojik etkiler gösterir. Arsenik bileşiklerinin toksisitesinin meydana gelmesinde en önemli mekanizma, organizmada tiyol grubu içeren enzimlerin bloke edilmesidir. Arseniğin yüksek reaktifli formları, DNA onarım enzimleri ve antioksidan enzimleri gibi birçok enzimlere bağlanarak bu enzimlerin inhibisyonuna neden olur.
Düşük dozda alınan arsenik bile oksidatif DNA hasarına neden olur. Lipoik asitle birleşerek pirüvik asiti inhibe eder. Yapılan deneyler, arseniğin endokrin bozukluklara, hücre döngüsü kinetiğinin değişimine, epigenetik etkilere ve transkripsiyon değişimine neden olduğunu göstermiştir. Ayrıca arsenik fizyolojik olarak iyodin, selenyum ve fosfor antagonisti etkisi de yapar. Ağızdan alınan arsenik 1 mg’dan itibaren insanda toksik belirtilere yol açar. İnsanda toksik dozu 10-50 mg, öldürücü doz 60-200 mg’ dır.
Atık Pillerdeki Kadmiyumun Biyolojik Etkileri
Atıl pillerde bulunan ağır metaller içerisindeki en tehlikeli ve toksik maddelerden biri de kadmiyumdur. Piller çöpe atıldığında kadmiyum ve bileşikleri serbest hale geçerek toprağa ve suya karışır. Kadmiyumlu sızıntı suyu, içme suyunu ve toprağı kirleterek gıda zinciri ve içme suyu yolu ile insan vücuduna girer.
Kadmiyumun vücuttaki yarılanma ömrü 10-25 yıl arasında değişir. Dolayısıyla havada, gıdada ve içme suyunda kadmiyum bulundukça, kadmiyumun sudaki birikmesi artarak devam eder. İçme suyu veya gıda zinciri ile kadmiyumun %2’si vücutta birikirken, solunum yolu ile gelen kadmiyumun %10-50’si vücutta tutulur. Kadmiyum; akciğer hastalıklarına, prostat kanserine, kansızlığa, doku tahribine, kronik neval tübüler bozukluğa ve böbrek üstü bezlerin tahribine neden olur. . Düşük miktarda kadmiyum alınmasına bağlı olarak kronik obstrüktif akciğer hastalıkları, anfizem ve kronik renal tübüler bozukluklar oluşmasına neden olur. Ayrıca kardiovasküler sistem ve iskelet sisteminde de bozukluklar oluşmaktadır. 1965'te İngiltere'de pil yapımında çalışan işçilerde prostat karsinomlarının belirlenmesi üzerine yapılan araştırmalarda kadmiyumun karsinojenik etkiye sahip olduğu da tespit edilmiştir.[2]
Sonuç
Tüm bunlara rağmen bu ağır metaller endüstride yoğun biçimde kullanılmakta ve endüstriyel atıklardan canlılara ulaşmaktadır. Vücudumuzun ise ağır metallerle olan bu mücadelesine yardım etmenin tek yolu vücuttan ağır metallerin uzaklaştırılması ve tekrar maruz kalma ihtimalini ortadan kaldırmaktır. Bu ihtimal düşük olsa da hepimizin sağlığı için bütün dünyadaki ülkelerin bu konunun üzerinde durması gerekmektedir.
Daha bilinçli ve duyarlı bir toplumla olabilecek tüm bu kötü tablolar en aza indirilip daha yaşanılabilir bir çevreye kavuşulabilir. Bu, tek bir ülkenin üzerin düşeni yapmasıyla mümkün değildir. Doğamızın dengesinin bozulması hepimizin sonuçlarına katlanacağımız anlamına gelmektedir. Bireysel farkındalığımızın artması ve bu konuda üzerimize düşeni yapmamız elbette çok güzel olur fakat ülkelerin yetkili makamlarının bu konunun öneminin farkına varması çok daha elzemdir. Kitle iletişim araçlarıyla, sosyal sorumluluk projeleriyle, birtakım teşviklerle bu sorumlu davranışın toplum nezdinde benimsenmesi sağlanabilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 17/11/2024 17:31:49 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12564
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.