Adaptif Radyasyon Nedir? Adaptif Yayılım ve Kitlesel Yok Oluşlar Arasındaki İlişki Nedir?
Adaptif yayılım (İng: "adaptive radiation"), evrimsel ve jeolojik anlamda kısa bir süre içinde (yani normalde olandan hızlı bir şekilde) çok sayıda türe evrimleşmesine verilen isimdir.[1] Bu terimde "adaptif" sözcüğü, evrimsel değişimin aslen ortama uyum sağlamayı mümkün kılacak şekilde (büyük oranda doğal seçilimin etkisi altında) yaşandığına, "yayılım" (İng: "radiation") ise türlerin evrimsel akrabalık ilişkilerini tanımlayan filogenetik ağacın ("evrim ağacının") adeta "radyoaktif bir patlama" gibi dallara ayrılmasına, yani türleşmelerin yaşanması ve yeni türlerin ortaya çıkmasına işaret etmektedir.
Bu tür bir hızlı evrim sürecini tetikleyen temel faktörler, atasal türün yaşam alanına dâhil olan yeni besin kaynakları, türün çevreyle etkileşiminde köklü bir değişim veya yeni yaşam alanlarının (çevresel nişlerin) keşfedilmesidir.[2] Adaptif yayılım ile evrimleşen türler, tek bir atasal türden başlayıp, evrimsel ve jeolojik olarak kısmen kısa zaman dilimlerinde çok sayıda ve oldukça farklı görünümlü türlere evrimleşebilirler. Charles Darwin'in evrimin teorik altyapısını keşfetmesini sağlayan Galapagos İspinozları, çok sayıda hayvan şubesinin oluştuğu Kambriyen Patlaması ve omurgalıların karalara çıkması sonrasında omurgalı hayvanların hızlı türleşmesi adaptif yayılımın popüler örnekleridir.
Adaptif Yayılımın 4 Özelliği
Elbette türler, çevrenin değişimine bağlı olarak "normal" şekilde de evrimleşebilirler. Dolayısıyla adaptif radyasyonu diğer türden evrimsel değişimle ayırt etmek için 4 faktöre bakabiliriz:
- Yakın Geçmişte Yaşayan Ata: Adaptif radyasyon kısmen kısa sürede çok geniş bir evrimsel çeşitlilik yaratabildiği için, bir evrimsel değişimin "adaptif radyasyon" sayılabilmesi için, söz konusu türlerin ortak atası çok uzak olmayan bir geçmişte yaşamış olmalıdır. Hatta atanın yerinin henüz alınmadığı zamanlarda bu ata, torunları ile birlikte yaşamaya devam edebilir (bkz. simpatrik türleşme).
- Fenotip-Çevre Korelasyonu: Evrimsel süreçte bir çevre oldukça karmaşık olabilir ve türler, bulundukları çevrelerin bütün özellikleriyle uyumlu olacak biçimde evrimleşmemiş olabilirler, çünkü en nihayetinde çevresel unsurların hepsi tür üzerinde bir seçilim baskısı oluşturmayabilir. Ancak adaptif yayılımda türler, köklü çevresel değişimlere tepki olarak hızlı bir şekilde evrimleştikleri için, bu türlerin fenotipleri ile çevre arasında güçlü bir korelasyon bulunur.
- Özelliklerin Faydası: Adaptif yayılım sırasında evrimleşen özelliklerin türe faydası çok daha belirgindir; çünkü çoğu zaman bu özellikler, o yeni ortama spesifik olarak evrimleşmiş olacaktır. Bu nedenle o özelliğin ne işe yaradığı veya türe ne fayda sağladığı oldukça belirgindir. Örneğin sudan karaya çıkan omurgalıların güçlü omuz kaslarına ve kemiklerine sahip olmaları, bariz bir şekilde vücutlarını yerden kaldırıp yürüyebilmelerini sağlamaktadır. Balık atalarında böyle güçlü omuz kasları ve kemikleri bulunmaz.
- Hızlı Türleşme: Zaten adaptif yayılımın tanımından gelen bu özellik, atasal bir türün kısmen kısa bir süre içinde çok sayıda türe ayrılmasını içerir. Ayrıca bu türleşme patlamaları her zaman tek bir seferde olmak zorunda değildir; kimi zaman evrimsel/jeolojik süreçte kısa sayılabilecek aralıklarla birden fazla türleşme patlaması görülebilir. Bu türleşmeler sırasında torun türler, atalarından fenotipik ve ekolojik olarak ayrışırlar.
Adaptif Yayılımın Yaşandığı Şartlar
Adaptif yayılımı tetikleyen ana unsurun köklü bir çevresel değişim olduğunu söylemiştik; ancak bu, illâ sabit bir türün etrafındaki çevrenin değişmesi olmak zorunda değildir. Aynı zamanda yer değiştiren tür, yeni bir ekolojik niş keşfettiğinde ve buraya uyum sağlamaya başladığında da adaptif radyasyon görülebilir.[3], [4] Dahası, çevresel değişim illâ coğrafi bir değişim olmak zorunda da değildir: Kimi zaman bir avcının ortamdan kalkması veya ortama yeni bir avın dâhil olması da ekolojik fırsatlar yaratabilir. Bu değişim yeterince köklü olursa, hâlihazırda nişi işgal eden türler adaptif radyasyonla çeşitlenebilir.
Burada "ekolojik fırsat" kavramından kasıt, türün popülasyon büyüklüğünün artması, dolayısıyla çeşitlenme ihtimalinin artması ve buna bağlı olarak belirli nişlere özgü türlerin özelleşerek evrimleşme ihtimalinin artmasıdır (çünkü popülasyon büyüklüğü, çeşitlilik miktarı ile pozitif olarak ilişkilidir).[5] Bu türleşme, atasal türü stabil tutan sabitleştirici seçilimin ortadan kalkmasıyla, yeni türlerin evrimleşmesiyle, bu türler arası rekabet sonucunda da türleşmenin hızlanmasıyla sonuçlanır. Yani "adaptif radyasyon" kavramı, adından da anlaşılabileceği gibi, kendi kendini pekiştirici bir doğaya da sahiptir. Türlerin var olan dengesini bozan her türlü faktör, yok oluşu getirmediği ve belli başlı ekolojik fırsatlar yarattığı sürece, adaptif radyasyonu tetikleyebilir.
Adaptif yayılımın yeni bir yaşam alanının işgaliyle olmasını aşağıdaki şekillerde anlamak mümkündür:[6]
Yeni Yaşam Alanının Açılması
Jeolojik süreçler sonucunda, mesela volkan patlamaları, dağ yükselmeleri veya yeni ada oluşumları sonucunda yepyeni yaşam alanları oluşabilir. Örneğin Hawaii Adaları günümüzde aktif olarak oluşmaya devam eden adalardır ve bu adalara yerleşen türlerin adaptif yayılımla evrimleştiğini gözlemekteyiz. Benzer şekilde, Galapagos Adaları'ndaki evrimsel süreç de bu tür bir adaptif yayılıma karşılık gelmektedir.
Elbette, sadece yeni yaşam alanlarının oluşumu değil, kitlesel yok oluşlar gibi büyük ekolojik değişimler de eskiden kendine yaşam alanı bulamayan türlerin yepyeni alanları işgal etmesine neden olabilir. Örneğin dinozorların gölgesinde yaşayan memelilerin, dinozorların yok olması sonrasında adaptif yayılımla türleşmesi buna bir örnektir.
İzole Habitatlar
Elbette, tür giriş çıkışına izin veren ortamlar, adaptif yayılımı kısıtlandırıcı bir etkiye sahip olacaktır. Örneğin bir ormanın bir tarafının yanarak kül olması, adaptif yayılımı tetiklemeyebilir; çünkü buradaki türler ormanın diğer kısımlarına kayarak benzer yaşam alanlarını işgal edebilirler ve orman kendini yenilediğinde tekrar orijinal coğrafyalarına dönebilirler.
Daha ziyade, izole olan ve dolayısıyla bünyesine dahil olan türlerin yer değiştirmekte zorlanacağı coğrafyalar, adaptif yayılım için çok daha verimlidir. Özellikle de adalara yerleşen veya yepyeni yaşam alanlarına yerleşen türler bu nedenle çok hızlı evrimsel süreçlerden geçebilirler.
Yaşam Alanının Niş Çeşitliliği
Kimi zaman yeni açılan (veya halihazırda var olan) yaşam alanları, niş çeşitliliği konusunda kısıtlı olabilir, bu nedenle de bu yeni yaşam alanlarına yerleşen türler, aslında adaptif yayılıma uygun ortamlarda bulunmalarına rağmen, o ekolojik ortamda kendilerine özelleşecek bir alan yaratamayarak yok olabilirler. Ancak eğer bir ekolojik ortamda yeterince niş çeşitliliği varsa, yani ekolojik alt birimlerin birbirleriyle etkileşiminden türlerin işgal edebileceği ekolojik görevler ve alanlar varsa, adaptif yayılımla evrimeleşecek canlıdan türeyen yeni türler, bu nişlerin her birini (veya çoğunu) işgal ederek atalarından hızla farklılaşabilirler.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Adaptif Yayılım Örnekleri
Adaptif yayılımı daha kapsamlı inceleyebilmek için öncelikle hayali bir örnek verelim: Öyle bir dünya hayal edelim ki, dünyada var olan tüm canlı yaşamın sadece dörtte biri hayatta kalmış olsun ve bu olay günümüze bir zamanlar var olmuş devasa omurgalı canlıların fosillerini bıraksın. Hepimizin dinozorların yok oluşu hakkında fikri olsa da bu yok oluşun dünyanın genel ekolojik sistemine etkisi ya da bilimsel adıyla K-Pg yok oluşu (Kretase-Tersiyer yok oluşu) genellikle üzerine çok düşünülen bir alan değildir. Dünyamızı oluşturduğumuza göre bu olaydan sonra hayatta kalmayı başarmış bir canlının evrimsel başarısının takdire şayanlığı oldukça şüphe götürmez olacaktır. Tam da bu noktada adaptif yayılımı oldukça net anlayabiliriz.
Bu koşullarda hayatta kalmış bir sürüngen olduğumuzu hayal edelim. Gerek avcı sayısının azlığı, gerekse besin üzerine rekabetin neredeyse olmayışı bize evrimsel açıdan oldukça fayda sağlayacaktır. Ancak bu ortamda açılan bütün yeni nişleri tek bir canlıyla doldurmak oldukça zor olacaktır (örnek olarak böcek yiyecek biçimde özelleşmiş bir sürüngenin, evrimsel olarak hiç değişmeden, verimli bir şekilde bitki tüketmeye başlaması pek mümkün değildir). Tam da bu noktada bu bahsettiğimiz canlının bulunduğu ortamdaki nişleri en hızlı şekilde doldurmasına yardımcı olmak için çok sayıda adaptif değişim geçirerek yepyeni türlere evrimleşmesine adaptif yayılım (veya adaptif radyasyon) demekteyiz.
Burada sıklıkla kullanılan bir diğer kavram, evrimsel yayılım (İng: "evolutionary radiation") kavramıdır. Evrimsel yayılım, her ne kadar adaptif yayılıma benzese de, aralarındaki en temel fark, oluşum hızı ve boyutuna bakılınca anlaşılır. Evrimsel yayılım genellikle çok sayıda türün hızlı bir çeşitlenmesini tarif ederken, adaptif yayılım tek bir türün evrimsel süreçte oldukça hızlı bir şekilde türleşmesini tarif etmek için kullanılır. Evrimsel yayılıma güzel bir örnek, dinozorların yok oluşundan sonra gelen memeli canlıların patlaması olacaktır. Bu canlılar, tek bir tür değildi; çok sayıda tür, hızlı bir şekilde birçok dala ayrılarak evrimleşti. Aynı şekilde yukarıda da örneğini verdiğimiz gibi pek çok sürüngenin yakın çevrelerine hızlı bir şekilde adapte olması da adaptif yayılım ve evrimsel yayılım kavramlarını ayırt etmemize yardımcı olacaktır.
Adaptif yayılıma ise daha yakın tarihli bir örnek, Darwin ispinozları olacaktır.[7] Güney Amerika kıtasından Galapagos Adaları'na göçen bir atadan evrimleşen Darwin ispinozları, bu atanın farklı adalara yerleşmesi sonucu bambaşka görünümlü kuşlara dönüşmüştür. Bu adadaki ispinozların hepsi çok yakın akrabadırlar; fakat farklı adalardaki farklı nişlere yönelik evrimleştikleri için oldukça farklı görünürler.
Bir diğer güzel örnek Madagaskar’daki ıslak burunlu primatlar olarak gösterilebilir. Aynı şekilde sadece Madagaskar’da var olan fossalar da buna iyi bir örnek olacaktır. Ne de olsa dünyanın çeşitli yerlerinde bize oldukça tatlı gelen mirketler ve firavun farelerinden (aynı ortak ata) ciddi bir şekilde farklılaşarak adanın uç yırtıcısı konumuna yükselmeyi başarmış, neredeyse bir kediye dönüşmüştür. Daha genel konuşmamız gerekirse Madagaskar'da Euplaridae ailesine mensup her yırtıcının tamamen bu bölgeye endemik oluşu, adaptif yayılıma oldukça güçlü bir argüman sunmaktadır. Aynı şekilde Madagaskar'a özgü mantellid kurbağaları da tropik bölgelere özgü zehirli ok kurbağalarıyla birlikte yakınsak evrimleşerek adaptif yayılıma oldukça güçlü bir örnek sunmaktadır.
Aynı zamanda Hawaii adalarına mensup nektar emici kuşlardan farklı biçimde özelleşmiş gagaya sahip olanları adaptif radyasyonun en belirgin örneklerindendir. Bu kuşların kimisinde ağaçların kabuklarının altında yaşayan karıncaları yiyebilmek için özelleşmiş ince ve yarımay biçiminde bir gaga oluşurken, kimisinde ince uzun ve nektar emmeye elverişli gaga bulunması, bu kuşların ekosisteme adaptif yayılım aracılığıyla egemen olduklarının en iyi gözlemlenmiş örneklerindendir.
Eğer biz de kendimizi artık anakaranın bir parçası olmayan bir adada mahsur kalmış bir kuş olarak düşünürsek, adaptif yayılım kavramını kafamıza oturtmamız bir hayli kolaylaşacaktır. Bu durumda genlerimizin en efektif şekilde korunması için oldukça hızlı bir şekilde ele geçirebildiğimiz kadar nişe yerleşmek, uzun vadede genlerimiz için oldukça güvenli bir ortam oluşturacaktır. Nişleri ele geçirmek ve bu nişlerdeki rekabeti en aza indirmek amacıyla geçirdiğimiz adaptasyonlar hızlı bir şekilde bu nişlerin gerektiği yerde üstün bir yırtıcısı, gerektiği yerde ise çevik bir otçul olmamıza zemin hazırlayacaktır. Tam olarak bu nedenle genellikle anakaradan göreceli olarak hızlı bir şekilde uzaklaşmış adalarda radyasyon kavramına oldukça sık rastlanır.
Kısaca özetlememiz gerekirse adaptif yayılım, yepyeni bir ortam ile yüzleşen bir türün, çok hızlı bir şekilde, adeta "radyasyon" gibi yayılarak, bu yeni ortamın barındırdığı nişleri dolduracak biçimde evrimleşmesidir. Gerek canlı popülasyonu düşük ve izole bir ada, gerekse kitlesel bir felaket, adaptif yayılımı tetikleyebilir. Elbette adaptif yayılım bir zorunluluk değildir. Kimi zaman türler, adaptif yayılım göstermeden, daha kısıtlı bir şekilde evrimleşebilirler. Kimi zamansa değişime ayak uyduramaz ve yok olurlar. Bu, evrim tarihinde en sık görülen sonuçlardan biridir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 8
- 3
- 2
- 2
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ C. S. Larsen. (2010). Our Origins: Discovering Physical Anthropology. ISBN: 9780393934984. Yayınevi: W. W. Norton & Company.
- ^ D. Schluter. (2000). The Ecology Of Adaptive Radiation. ISBN: 9780198505235. Yayınevi: Oxford University Press, USA.
- ^ J. B. Yoder, et al. (2010). Ecological Opportunity And The Origin Of Adaptive Radiations. Journal of Evolutionary Biology, sf: 1581-1596. doi: 10.1111/j.1420-9101.2010.02029.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. G. Simpson. (1944). Tempo And Mode In Evolution. ISBN: 9780231058476. Yayınevi: Columbia University Press.
- ^ M. T. J. Hague, et al. (2016). Does Population Size Affect Genetic Diversity? A Test With Sympatric Lizard Species. Heredity, sf: 92-98. doi: 10.1038/hdy.2015.76. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. T. Stroud, et al. (2016). Ecological Opportunity And Adaptive Radiation. Annual Reviews, sf: 507-532. doi: 10.1146/annurev-ecolsys-121415-032254. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Weiner. (1994). The Beak Of The Finch: A Story Of Evolution In Our Time. ISBN: 9780679400035. Yayınevi: Alfred a Knopf.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:28:41 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10469
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.