İnsanın objektif olması gördüğüm kadarıyla daha akıllı olmasıyla (Bundan kastettiğim insanın toplumu, kendisini ve dünyayı anlamaya yaklaşmasıdır. Buna evreni anlamak da eklenebilir ama evrenin anlaşılması daha çok gerçeklikle ilgili bir sorundur) doğru orantılı olarak ilerleyen bir süreçtir ve merakımız devam ettikçe hep süreceğini düşünüyorum. Hepimiz duygularımızı denetlemeyi kendi kendimize öğrenmek zorundayız çünkü her birey özgün yan barındırıyor ve bundan dolayı toplumsal yaşantımızda kendimiz dışındakilere bir miktar mesafeli bir miktar da samimi oluyoruz (Burada mesafeli ile samimi iki zıt kategori olarak ifade etmeye çalıştımç daha doğru zıt kategoriler varsa öğrenmek isterim). Tabi bu konuda hiç yardım almamalıyız diye bir şey yoktur. Ben bu konuda Spinoza'nın Etikasında ve Erich Fromm'un Yaşama Sanatında geçenlerden istifade ettim.Bakış açısını afişe etmek, bana objektif olmamanın kanıtı değil de işareti gibi geliyor. Bu ayrımı yapmamın sebebi, kanıt kesin bir şey olmak zorunda gibi bir manaya gelmesidir. İşaret ise bir ipucudur. Örneğin, Bir insanın bilinçsiz ya da bilinçli olarak bir davranış sergilemesi aklından geçenlerin işaretidir. Ancak senin verdiğin örnekte bakış açısını afişe etmek, objektif olamama işaretidir. Ben kanıtladığım şeylerin yanlışlığını pek düşünmem çünkü büyük oranda mantıksızdır. Böyle bir şey düşüneceğim zaman, olanı daha iyi anlamaya çalışıyorumdur. Umarım sorunun yanıtını verebilmişimdir