Bu hayatı hiç deneyimlemeden biri bize anlatsaydı bu hayatı hayal edebilmemiz mümkün olamazdı. Gördüğümüz renkler daha önce yoktu ve sonradan var oldu. O halde şuan gördüğümüz renkleri biri bize görmeden önce anlatsa diyeceğim ama hayır anlatamazdı. Daha önce başka bir cevapta yazdığım gibi elmanın tadı nasıl tanımlanamaz ise mavi rengi de dil veya kavramlarla tanımlamak mümkün değildir. Bu nedenle şuanda gördüğümüz renkleri de görmemiş olsak bize hiç bir biçimde kimse bunları anlatamazdı. (Bunu bize deneyimlediğimiz şeyler varsa bunlar üzerinden benzeterek anlatma yoluna gitmekten başka çaresi olmazdı. Mevzu bahis olan deneyimlemek değil de 'anlatmak' olunca durum kaçınılmaz olarak budur. Bu durum dilin ne kadar yanıltıcı ve ifade etme bakımından sınırlı ve zayıf bir araç olduğunu ortaya koyar) Bu gibi bilgiler sadece deneyimlenerek bilinebilirlik veya öğrenilebilirlik içerir. Deneyimlemeden, yaşamadan aynı rengi, tadı, hissi, duyguyu insan bilemez. Bu yüzden Mevlana ne de güzel demiştir. 'Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir' diye. Aynı zihin durumunda buluşmak yani duygusal bir empatiklikle telepati benzeri bir biçimde iki zihnin eş şeyleri hissetmesi ve algılaması durumunu yaratır.
Bizlerin mavi rengi şuan deneyimliyor olmamız mavi rengin yokluktan geldiği gerçeğini değiştirmez. Yani görmediğimiz renkleri hayal edemiyoruz diye bu renklerin var olmasının imkansız olduğu gibi bir sonuca varamayız çünkü bugün gördüklerimiz de bir zamanlar yoktu. Bu yüzden bu evrende var mıdır bilemeyiz. Ancak sonsuzluk nasıl ki bugünkü renkleri tadları ortaya çıkardı ise bunların benzerini veya çok daha farklıllarını ortaya çıkarabilecek potansiyeli taşıyor demektir. Bizim bunları hayal edemiyor olmamız bunların var olmadığı veya var olamayacağı anlamına gelmez. Çünkü elimizde yukarıda belirttiğim üzere şuanda gördüğümüz herşeyin var oluşu bize bu sonsuzluğa dair yeterli delili sunar. Özellikle de bunların bir zamanlar olmadığı ve de bizim bunları deneyimlemeden hayal edemeyeceğimiz durumunu düşünürsek bu konuda elimizde yeterli delil vardır. Bu şuanda bize hayal gücümüz yetmediği için imkansız gibi gelse de göremediğimiz renklerin var olabilmesi mümkündür. Ancak bu evren bakımından renkler şuan gördüklerimiz ile sınırlı olabilir. Biz evreni ve varoluşunu düşünüyor isek bu durumda evrenin yokluktan ortaya çıkış hali açısından düşündüğümüzde herşey yokluk ve bizim için hayal edilemezlik durumundan türemiş olarak çok rahat bir biçimde görmediğimiz renklerin gördüklerimiz gibi var olmasının sonsuzluk içinde mümkün olduğunu düşünüp kavrayabiliriz.