Bir zamanlar evrimsel biyolojinin temel yaklaşımlarından biri olarak kabul edilen Lamarkçılık, modern bilimin ilerleyişiyle birlikte uzun süre gözden düşmüş ve Darwinci evrim anlayışı tarafından gölgede bırakılmıştı. Ancak 21. yüzyılda epigenetik alanındaki hızlı ve şaşırtıcı gelişmeler, Lamarkçı düşüncenin yeniden gündeme gelmesini sağladı. Çevresel faktörlerin canlılar üzerindeki etkilerinin, gen ifadesini düzenleyen epigenetik mekanizmalar yoluyla nesilden nesile aktarılabileceği fikri, Lamarkçılığın çağdaş bir yorumla yeniden değer kazanmasına yol açtı.
Epigenetik araştırmalar, genetik materyalin yapısını değiştirmeden, çevresel uyaranların genlerin işleyişini etkileyebileceğini ve bu değişikliklerin kalıtılabileceğini göstermektedir. Bu durum, Lamark’ın, çevreye uyum sağlama sürecinde edinilen özelliklerin bir sonraki kuşağa aktarılabileceği yönündeki iddialarını hatırlatıyor. Geçmişte “kullan ya da kaybet” prensibiyle tanımlanan Lamarkçı mekanizmalar, artık moleküler düzeyde çok daha ince elenip sık dokunulmakta ve çevresel etkilerin genetik ifadeyi nasıl kalıcı bir şekilde şekillendirebileceği üzerine yoğunlaşılmaktadır.