Günümüzde bilimsel düşünce, modern toplumun her tarafına sirayet etmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, bilimsel düşüncenin, insanın çevresiyle ve kendisiyle kurduğu ilişkiyi şekillendirmesidir. Ve bunu, herhangi bir diğer mistik inanç veya düşünsel faaliyetin tersine, en avam insan topluluklarının bile görebileceği bir düzeyde, son derece pragmatik (Burada bahsedilen pragmatizm William James ve ardıllarının geliştirdiği geç dönem pragmatizmi değil, ilk ortaya çıkışı itibariyle ve metodolojik bir tutum olarak pragmatizm ve hatta sonraki adıyla pragmatisizmdir.) araç-gereçlerle gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla modern insanın gündelik yaşamında en çok etkiye sahip olan alanlardan biri olan bilimi ve bilimsel düşünceyi anlamak, çağımızın en büyük gerekliliklerinden biridir.
Bilimsel bilginin en büyük iddialarından birinin çevremizin yapı ve niteliğini tasvir ediyor oluşu (bu durum aynı zamanda onun nasıl manipüle edilebileceği bilgisini de içerir) olması, onun insanlık tarihinin en eski ihtiyaçlarından birine karşılık olarak çıktığını gösterir. Bu ihtiyaç, insanın çevresini değiştirme ihtiyacıdır. Bunun biyolojik ve evrimsel detayları bir kenara, insanlığın, şu an bulunduğu noktaya gelmesi büyük oranda çevresini değiştirme gücünden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bilim, teknik ile birleşmiştir. Bunun önemli nedenlerinden biri de bilimin bir diğer iddiası olan evrenselliktir. Çünkü herhangi bir tikel doğrunun aksine bilim, çevreyi her zaman ve her yerde manipüle edebilecek olan nesnel ve evrensel bilginin peşindedir. Dolayısıyla bilim, tekniğe ihtiyaç duyduğu bilgiyi (uygulanabilir bir düzlem üzerinde) sağlamış, teknik sayesinde de bu bilginin uygulamaları yapılmıştır. Ancak bu uygulamaların sonucunun her zaman için faydalı olmadığını hem tarihte yaşanan hem de günümüzde yaşadığımız çeşitli savaşlar, küresel krizler ve ekolojik facialar gibi şeyler göstermektedir. Bu durum bizi, nerede yanlış yaptığımızı düşünmeye sevk etmektedir.