Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Tüm Reklamları Kapat
İnceleme
Blog ~ Mek
Blog ~ Mek
50.8K UP
İnceleyen9 4 gün önce
Kürk Mantolu Madonna’da Neyi Severiz?

Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali’nin en çok sevilen romanıdır desek herhalde yanlış olmaz. Günümüzde hâlâ kitap en çok satanlar listesinde yerini almaktadır. Bu kitabı bu kadar çok sevdiren ne, diye sorduğumuzda yazarın karakterlerin iç dünyasını şiirsel bir üslupla, başarılı bir şekilde yansıtması diyebiliriz. Öyle ki kitapta geçmişe yapılan geri dönüşle gençlik yılları anlatılan Raif’in içine düştüğü bunalımlar, yaşamı sorgulamaları, aşık olunca hissettiklerinde herkes kendinden bir parça bulabilir. Anlatılanlar oldukça gerçekçi ve samimidir.

Sabahattin Ali Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşamış; buna rağmen yazdığı romanlarında o dönemi anlatmak yerine bireyin iç dünyasını anlatmayı tercih etmiştir. Kitaplarındaki karakterlerinde derin psikolojik tahlillere yer vermiştir. Küçük yaşta babasından aldığı uyarı onu gördükleri ve hissettiklerini yazma konusunda cesaretlendirmiştir. Bir yıl kadar Berlin’de yaşamış oradaki gözlemlerinin etkisiyle Kürk Mantolu Madonna’yı yazmıştır. Romanda tüm hisleriyle çırılçıplak karşımızda duran Raif Bey dışardan bakıldığında kimseyle pek münasebet kuramayan, içe dönük, etliye sütlüye karışmayan biridir. İçini döktüğü defteri olmasa, o ve hayatı hakkında kimsenin bir şey bileceği yoktur. Hâlbuki herkes gibi kafasının içinde dönüp duran türlü düşünceleriyle kendine has bir dünyası vardır. “Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?” Bu dünya aslına bakarsak çok da iç açıcı değildir. Raif her daim kendisini toplumdan soyutlanmış, yalnız hissetmekte, insanlarla yakınlık kurmaktan çekinmektedir. Kitabın sonlarına doğru yazar Raif’in aile yapısından söz ederek insan psikolojisinde içinde büyüdüğü aile ve çocukluk yaşantılarının ne kadar önemli olduğuna işaret etmiştir. Raif’in babası ailesiyle gerçek bir ilişki kuramayan, bir gölge gibi onların yanında duran –ne var ki Raif de ileride evlenip böyle bir baba olacaktır- oğlunda hiçbir güzel hatıra bırakamamış bir babadır. Raif onun öldüğünü duyduğunda bile pek bir şey hissedemez. Annesi ise pasif ve zavallı bir kadın olarak karşımızdadır. Ailesinde aradığını bulamayan bu genç bir türlü içindeki değersizlik hissinden kurtulamaz. O resminden hayran kaldığı, sonra tanışıp aşık olduğu Kürk Mantolu Madonna’ya (Maria) en yakın olduğu anda bile içindeki huzursuzluk devam eder. Terk edilmekten korkar. “Yalnız onun yanındayken içimi müthiş bir korku, onu kaybetmek korkusu sarardı.” Her an içinde bunun tedirginliği vardır. Nitekim bu tedirginliği kendini gerçekleştiren kehanet misali yaşadıkları güzel anlara rağmen çok sevdiği kadının ondan uzak durmayı istemesiyle neticelenecektir.

Maria ile beraberken hissettiği korkuyla karışık mutluluk yine de ona başka bir hayatın mümkün olduğunu sezdirir, bir ruhu olduğunu hatırlatır. Türkiye’ye döndüğünde yıllarca onunla yaşamak için hayal kurar, tüm acılarının onunla yaşarsa son bulacağına inanır. Ona kavuşamamanın verdiği ızdırapla yaşamına hep bir mutsuzluk ve hayal kırıklığı eşlik eder. Acaba hayal ettiği gibi Maria ile beraber yaşasa içindeki yalnızlık son bulacak ve aradığı huzuru bulabilecek midir? Bu sorunun cevabı bu romanda olmasa da ” İçimizdeki Şeytan” romanında verilmeye çalışılmıştır. Oradaki başkişi Ömer yine iç dünyası karanlık tereddütler içerisinde bir karakter olarak karşımıza çıkar. Bir tesadüf sonucu vapurda karşılaştığı Macide’ye aşık olan Ömer, uzun ve etkileyici konuşmalarıyla onun gönlünü alır ve kısa zamanda evlenirler. Ancak bu aşık genç maddi yükümlülüklerin de altında ezilerek zamanla değişmeye başlar. O beklediği huzura bir türlü kavuşamaz. İki gönül bir olunca samanlık seyran olmaz ve bu evlilik son bulur. Kürk Mantolu Madonna’da ise yazar her ne kadar Raif’in yaşadığı mutsuzluğun aşık olduğu kadına kavuşamadığı için olduğunu vurgulasa da gerçekleri bilir ve İçimizdeki Şeytan’da zaten bunu işlemiştir. İnsanın içindeki boşluğun kapanması bir başkasıyla hayatını birleştirerek olacak bir şey değildir. Daha derin, daha ulvi bir boşluktur. Yazar bunu İçimizdeki Şeytan’da şöyle ifade eder: “İnsan bu dünyaya yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.”

Romanlarında kişilerinin iç dünyasını yansıtmakta ve derin psikolojik gözlemlerle onların kafasındaki düşüncelere ışık tutmakta başarılı olan Sabahattin Ali, karakterlerini sadece iyi ya da kötü olarak değil her yönüyle romanlarında işlemiştir. İnsan bir yandan acizliği ve içine düştüğü bunalımlarla kendine kötülük ederken; diğer yandan sevince sevdiğinden hiçbir yardımı esirgemeyecek kadar merhametli de olabilmektedir. Ki Maria hastalanınca tutarsız davranışlarına rağmen Raif ona günlerce bakmıştır. Romanın sonunda Maria’nın bu tutarsız davranışlarının aslında bir sebebe bağlanması yine bu karaktere karşı içimizde bir merhamet duygusu uyandırır.

İnsan kendini tanıma arzusunda olan, başkalarının iç dünyasını da merak eden bir varlıktır. Aslında bu merak da yine kendini anlamaya yöneliktir. Öyle ki kitaplarda kendimizden bir şeyler buldukça ve hatırladıkça içimizi anlaşılmış olmanın huzuru kaplar. Ortaklıklar bulduğumuz karakterler bize yalnız olmadığımızı fısıldar. Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna’da tam olarak bunu yapar. İçimizi okuyan bir dost gibi bize insanlık hallerimizi anlatır. Tüm eksikliklerimiz, acılarımız ve iyi ve kötü yanlarımızla insan…
9.7/10
(170 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
6
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Söz
Meryema Şermet
Meryema Şermet
105.2K UP
Alıntıyı Ekleyen 5 gün önce
Genel inanışın aksine çok iyi bakılan ve özen gösterilen köpeklerin bile yaşamları kolay değildir. Çünkü öncelikle ayak bastıkları dünyayı yeteri kadar algılayabilecek bir anlayış düzeyine erişmemişlerdir, ayrıca da bu sıkıntıları, evlerini, yiyeceklerini, ve kimi zaman yataklarını paylaştıkları insanların çelişkili ve dengesiz davranışları yüzünden devamlı şiddetlenmektedir.
Kaynak: Mağara
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Libre Texts
Libre Texts
128.0K UP
Yazar 14 Ocak 2023 6 dk.

Tıp bağlamında biyoteknolojinin birçok uygulama alanı bulunur. Türümüzün genetik yapısına yönelik bilgilerimiz, kalıtsal hastalıkların genetik temeli ve mutant genlerin manipüle edilmesi ve düzeltilmesine yönelik teknolojiler, birçok hastalığın tedavisine yönelik yöntemler yaratmaktadır. Tarım bağlamında ise biyoteknoloji, bitkilerin hastalıklara, haşerelere ve çevresel strese karşı direncini artırma yoluyla hem mahsul verimini, hem de kalitesini iyileştirebilir.

Genetik tanı, herhangi bir tedavinin uygulanmasından önce genetik testler yoluyla bozuklukların saptanması sürecini ifade eder. Bir bireyin ailesinde genetik bir hastalığın mevcudiyeti halinde aile üyelerine genetik test yaptırmaları tavsiye edilebilir. Örneğin BRCA genlerinde meydana gelen mutasyonlar, kadınlarda meme ve yumurtalık kanseri başta olmak üzere bazı kanserlerin gelişme olasılığını artırabilir. Meme kanserine yakalanan bir kadında bu mutasyonlar taranabilir; taramanın sonucunda yüksek risk barındıran bir mutasyon ile karşılaşılırsa, akrabaları da söz konusu mutasyon için bir taramaya girebilir veya kanser kontrol sıklıklarını artırabilirler. Genetik testler, aynı zamanda belirli zayıflatıcı hastalıklara sahip ailelerde hastalığa neden olan genlerin bebeklere aktarılıp aktarılmadığını belirlemek adına fetüslere veya in-vitro fertilize embriyolara da uygulanabilmektedir.

25
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 18 Ocak 2019
Hayat oyunu iyi bir ele sahip olmak değil, kötü bir eli iyi oynamaktır.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
26
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Mehmet Ali Döke
Mehmet Ali Döke
19.7K UP
Yazar 25 Mart 2015 16 dk.

Avusturyalı hayvan davranış bilimcisi (etolog) Karl Ritter von Frisch, 1927 yılında "Aus dem Leben der Bienen" (Dans Eden Arılar) adlı kitabını yayınladığında çağdaşları tarafından kuşku ile karşılanmıştı. Oysa kendisini tam anlamıyla çağının ötesinde bilimsel çalışmalar yürüten bir bilim insanıydı ve arılarda koku duyusu, görsel algı, yön bulma, polarize ışık ile konumlandırma, güneş takibi, iç saat, manyetik alanın petek örümüne etkisi ve düşey (ya da yerçekimi) algısı üzerine muhteşem çalışmalar yapmıştı. İlkin biraz anlaşılamamış olsa da tekrarlanan denylerle haklılığı pekişen von Frisch, büyük buluşundan 46 yıl sonra, 1973'te Fizyoloji alanında Nobel ödülüne layık görülmüştür.

Bal arıları, hep birlikte ve iletişim içinde çalışan, koloniler halinde varlıklarını sürdüren canlılardır. Koloniler içerisinde iş bölümü vardır ve yaşa bağlı olarak işçi arılar önce kovan içindeki görevlerde çalışırken daha sonra "tarlacı" dediğimiz ünvanı alırlar ve kovana su, nektar, polen gibi kaynakları getirirler.

61
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ezgi Karasözen
Ezgi Karasözen
23.2K UP
Yazar 21 Ocak 2024 11 dk.

Şili ve Japonya örneklerinin ortaya koyduğu gibi depremle yaşamak mümkün. Peki Türkiye'de yanlış giden ne? Önemli bilimsel gelişmelere rağmen, Türkiye hâlâ depremlere karşı savunmasız ve bunun en son örneğini Şubat 2023'te trajik bir şekilde gördük. Kahramanmaraş (Mw 7.8) ve Elbistan (Mw 7.6) depremlerinin bilançosu, yapı yönetmeliklerinin uygulanması ve deprem farkındalığına ilişkin sorunları yüzümüze çarpmakta; aynı zamanda, deprem tehlikesi ve riski üzerine edinilmiş bilgilerin toplum nezdinde karşılık bulmadığına, dolayısıyla ciddi bir bilim-toplum iletişim kopukluğuna işaret etmektedir.[1]

1999 İzmit depreminde (Mw 7.4) çocuk olan biz genç Türk bilim insanları, bugün, Şubat 2023 felaketiyle bir kez daha sarsıldık. Bizler, artık Türkiye'de ve dünyada benzer felaketlerin yaşanmaması için, tüm bilim insanlarını, bilim ve toplum arasındaki bu feci iletişim kopukluğunu nasıl onarabileceğimiz üzerine düşünmeye davet ediyoruz!

42
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Rüzgar Saygın
Üye 2 gün önce 1 Cevap
Sormak istediğim soru aslında şu: cisimler neden olduğu rengin ışığını yansıtır da diğer renk ışıkları soğurur, ama eğer farklı bi renk ışığı yansıtsaydı bu sefer o renge sahip olurdu. yani cisimler o renge sahip olduğu için mi aynı renk ışığı yansıtıyor yoksa cisim o renk ışığı yansıttığı için mi o renk umarım anlatabilmişimdir.
111 görüntülenme
1
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Ayşe Yılmaz
Ayşe Yılmaz
83.3K UP
Gözlemi Yapan 2 gün önce
3
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Seda Baştürk
Seda Baştürk
193.5K UP
Çeviren 6 Ağustos 2020
Messier 20 olarak da bilinen güzel Üç Boğumlu Bulutsu, küçük bir teleskop ile bulutsu açısından zengin bir takım yıldız olan Yay Takım Yıldızı’nda kolayca bulunabilir. Yaklaşık olarak 5,000 ışık yılı uzaklıkta bulunan bu kozmik, renkli görüntü yaklaşık 1 derecelik bir alanı kapsıyor ve sağdaki Messier 21 açık yıldız kümesi ile bu alanı paylaşıyor. Toz şeritleri ile beraber üç katına çıkan Üç Boğum yaklaşık olarak 40 ışık yılı genişliğinde ve sadece 300,000 yıl yaşında. Bu da onun, gaz ve toza gömülmüş yeni doğan ve embriyonik yıldızlarla gökyüzümüzün en genç yıldız oluşum bölgelerinden biri olmasını sağlıyor. Açık yıldız kümesi Messier 21’e olan uzaklık tahminleri M20’ninki ile benzerlik gösteriyor. Teleskoptan çekilen bu muhteşem gök manzarasını paylaşsalar bile ikisi arasında görünürde bir bağlantı yok. Aslında, M21’in yıldızları çok daha yaşlı, yaklaşık 8 milyon yaşında.
6
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Selen Gündüz Ve Meriç Öztürk
Selen Gündüz Ve Meriç Öztürk Seslendiren 26 Şubat 46:15
Çocuklar ve babalar... Baba'nın rolü ne zaman başlıyor? Çocuk gelişiminde babaların görevi nedir? Bahanelerin arkasına sığınan bazı babalar.... Hepsi...
28
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 23 Kasım 2014 11 dk.

Ülkemizi dünyada en fazla sağır kedinin olduğu ülke olarak rahatlıkla adlandırabiliriz. Bu durum son derece üzücüdür. Bunun en büyük sebebi ise, beyaz kıllara sahip kedilerin bir nevi milli kedi olarak, ayrı bir ırkmış gibi lanse edilmesi ve üretilmesidir. Fakat insanlarımız sağırlığı unutup, kedinin hayatını ve sağlığını görmezlikten gelmektedirler. Anadolu coğrafyası içindeki beyaz kedilerimiz, renkli olanlarıyla genetik olarak hiçbir farkı olmamasına karşın; ülkemizde sanki ayrı, özel bir ırkmış gibi gösterilmiştir.

Renkli kedilerde sağırlığa yaygın olarak rastlanmazken, bizler beyaz kedilerimizi, bilinçsizce bir arada çiftleştirerek bu soruna neden olmuşuzdur. Yetiştiriciler dışında, Ankara Hayvanat Bahçesi ve Van Üniversitesi sağırlığa rağmen, üretime senelerdir devam etmektedirler. Bu yazının yazıldığı sıralarda Ankara Hayvanat Bahçesi hiçbir önlem almamıştır ve yapılan araştırmada 9 kediden 7’sinde kısmi sağırlığa rastlanılmıştır (Tike, 2009). Van 100. Yıl Üniversitesi ise sağırlık üzerine, ciddi bir bilimsel test yapmadan üretimlerine onlarca yıldır devam etmişlerdir. Medyada kedilerinin sadece %2-3 oranında sağır olduğundan bahsetmişlerdir, fakat bu inandırıcı olmamakla beraber, genetik olarak imkansızdır.

138
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat
Sertaç Oral
5 gün önce
Marcus Aurelius’un “Her şey akıştır” düşüncesi (özünde Stoacı bir ilke), evrendeki geçiciliğe, süreçselliğe ve her şeyin sürekli değişim halinde olduğuna işaret eder.

Marcus’un ‘her şey akıştır’ sözü, sanki çağlar boyunca evrilip ‘her şey titreşimdir’ fikrine dönüşmüş gibi...

1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Gökdeniz Sağlam
Araştırmacı Yazar 17 Mart 2024 Sen de Cevap Ver

Öncelikle coğrafya biraz kaderdir, bilim her dönem popüler bir ögedir. Ancak bazı coğrafyalarda zaman zaman geri kalıp gündemden düşmektedir, özellikle de savaşların celallendiği zamanlarda bilime olan ilgi büyük oranda artmaktadır. Günümüzde ise neden bilim popüler diye soracak olursak, bilgi çağında yaşıyor oluşumuzdan kaynaklanabilir.

Teknolojinin omuzlarında sanayileşmenin ürünü olan medeniyetlerimiz artık tamamen teknolojiyle bir olmak zorunda. O yüzden bilim alanındaki gelişmeler direkt olarak ulusları etkilemektedirler. Dünyanın yakıtının para olduğunu bildiğimize göre, bu yakıt için gerçekeleşen uğraşlarda bilimin ve onun meyvesi olan teknolojiye ihtiyacı çok.

Ancak şunu unutmayalım bir makineyi kullanabilecek, inovasyonu için fikir sunacak insanları bulmak günümüzde kolaylaşmış olsada, yeni makine fikirlerini ortaya atacak insanları bulmak giderek zorlaşıyor. Çünkü sizde tahmin edersiniz ki insanların hayal güçlerinin erdiği her fırsatı gerçek yapmaktan çekinmiyorlar.

Tüm Reklamları Kapat

İşte bu bilimin bu kadar popüleşmesinde en önemli etken olmasada önemli etkenlerden birisidir. Başarmak, bilimi iyi anlayabilmek ve kavramak modern dünyada etkili bir insan olmaya giden iyi bir yol. Ayriyeten gerçekleştireceğiniz idealler doğrultusunda hem dünyanın gözdesi olup hemde tarihin sayfalarına kazınmak insanlar için büyük bir motivasyon kaynağı.

Ayriyeten o tarihin sayfalarına baktığınız, öyle acı verici olaylarla karşılaşırız ki dahi insanların hayatları aslında hiçte dahiyene değildi. Bu tarz eserlerde şüphesiz bilimin bu kadar yayılmasında büyük hakka sahip.

11
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close