Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Simay Aladağ
Çeviren 4 gün önce 3 dk.

28 Nisan'da eBioMedicine'de yayınlanmış bir rapora göre, 2018 yılında dünya genelinde 55-64 yaşları arasında olan kişilerin 2,6 milyondan fazlası kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle öldü. Bu ölümlerin yüzde 13,5'i ftalat adı verilen ve evlerimizde sıklıkla kullandığımız plastiklerde yaygın olarak bulunan bir kimyasala maruz kalmayla ilişkili olabilir.[1]

Ftalatlar şampuanlarda, losyonlarda, gıda ambalajlarında, kan torbaları gibi tıbbi malzemelerde bulunan bir grup kimyasal maddedir.[2] Bu kimyasallar genellikle plastikleri daha yumuşak ve daha esnek hale getirmek için kullanılırlar.

15
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Alper Kaan Selçukoğlu
Yazar 4 gün önce 9 dk.

Pygmalion, Roma şairi Ovidius’un Metamorphōsēs (Dönüşümler) adlı eserinin onuncu kitabında yer alan mitolojik bir karakterdir. Sanatla ideal güzelliği birleştiren bu anlatı yalnızca Antik Çağ edebiyatında değil modern psikoloji kuramlarında da etkisini sürdürmüştür.

Pygmalion etkisi, bireylerin kendilerine yönelik beklentilere uygun biçimde davranışlarını şekillendirdiğini ifade eden psikolojik bir fenomendir. Başka bir deyişle, bir kişi hakkında beslenen olumlu (ya da olumsuz) beklentiler, o kişinin performansını ve öz-yeterlik algısını doğrudan etkileyebilir. Bu yazımızda Pygmalion mitinin anlatı düzeyindeki detaylarına değinilecek ve ardından bu mitin çağdaş psikolojide nasıl kavramsallaştırıldığı incelenecektir.

20
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Seda Baykal Köse
Yazar 25 Ocak 2017 43 dk.

Antik Yunan’daki çok önemli bilimsel düşünce temelleri uzun bir süre unutulmaya yüz tutmuştur. Bu miras daha sonra Müslümanlar tarafından tekrar keşfedilmiştir ve Müslümanlar bu mirası belki de tamamen unutulmaktan kurtarmışlardır. Antik Yunan medeniyeti ile karşılaşan Müslüman medeniyeti özellikle 8. ve 13.yy.’larda çok önemli bilimsel çalışmalar yapmıştır. Tarihte, 8. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar (kimi kaynaklara göre 15. yüzyıla kadar) olan dönem, İslam coğrafyasının Altın Çağı olarak bilinir. Bu zaman diliminde İslam alimleri üzerinde, Antik Yunan çalışmalarının tesirini fazlasıyla görmek mümkündür. Sorgulayıcı ve araştırmacı bakış açısı ile birlikte devralınan miras, Müslüman medeniyetinin yükselmesine olanak sağlamıştır.

Bu dönemde Müslüman bilimciler, canlılığın ortaya çıkışı ve gelişimi ile ilgili kendilerinde mevcut olan görüşlerden farklı olan açıklamalarla da tanışmıştır. Doğaya karşı bu yeni pencereden bakmışlar ve bu fikri kendi bakış açılarıyla hem geliştirmiş hem de daha sonra Avrupa medeniyetine bırakmışlardır. Bunu yaparken Antik Yunan’daki çalışmaları kendi dillerine çevirmiş ve bu çalışmalar üzerine kendi yorumlarını yapmışlardır.

183
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Gökalp Selamet
Çeviren 15 Haziran 2023 5 dk.

Seçim yanılsaması, insanların yaşamları üzerinde gerçekte olduğundan daha fazla kontrol sahibi olduklarına inanmalarına neden olan bilişsel bir önyargıdır. İnsanların satın alma kararlarını kontrol edebildiklerini hissetmelerini sağlamak için reklamcılık ve pazarlamada sıklıkla kullanılır. Aslında seçim yanılsaması, ideal olmayan kararlara yol açabilen yanlış bir kontrol duygusudur.

Seçim yanılsaması nispeten yeni bir kavramdır. Terim, ilk kez Amerikalı filozof ve psikolog William James tarafından 1896'da yayınlanan "İnanma İradesi" başlıklı makalede kullanıldı.[1] Makalede James, seçimlerin zorlanabilir veya önlenebilir olduğunu ve "seçmeme olasılığı olmayan, tam bir mantıksal ayrışmaya dayalı her ikilemin, bu türden zorunlu bir seçim olduğunu" savunuyordu.

33
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Özgür Çoban
Üye 2 gün önce 1 Cevap
Bilimsel olarak "sevgi", bir duygu kümesi değil; bir biyolojik stratejidir. Oksitosin ise bu stratejinin nörokimyasal altyapısını oluşturur.
138 görüntülenme
Her Şeyin Temeli Sevgi mi?
Her Şeyin Temeli Sevgi mi?
0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Nevzat Keskin
Seslendiren 3 gün önce 7:11
Gece yarısı vızıltısıyla bizi uykumuzdan eden veya soktuktan sonra bizi kaşıntılar içinde bırakan sivrisineklerle o bilindik deneyimleri yaşamayanımız...
0
Zəhra Əzizova
Öğrenmeye meraklı biri 4 gün önce Sen de Cevap Ver

Mıknatıslar aslında kendi içlerinde enerji üretmiyorlar, daha çok statik bir enerji alanı yaratıyorlar. Elektron spinleri ve atomların düzeni sayesinde manyetik alan oluşuyor; bu alan itme ve çekme kuvveti yaratıyor ama bu kuvvet sürekli enerji harcayarak ortaya çıkmıyor.

Yani, mıknatısın içindeki spinler bozulup enerji harcasa mıknatıs zamanla mıknatıslığını kaybederdi. Ama çoğu mıknatıs yıllarca bu özelliğini korur çünkü enerjiyi harcamadan sabit bir manyetik alan sağlıyor. Mıknatıslar enerjiyi üretmek yerine var olan enerjiyi yönlendirir ya da aktarır.

Enerji üretmek için manyetik alanın değişmesi ve bir hareket olması gerekir — mesela jeneratörlerde olduğu gibi. Orada mekanik enerji elektrik enerjisine dönüştürülür, ama mıknatıslar bu süreçte enerji kaynağı değil; sadece yardımcı bir araçtır.

Tüm Reklamları Kapat

Kısacası, mıknatıslar enerji depolamıyor veya üretmiyor, sadece manyetik alan oluşturarak etkileşim sağlıyorlar. Bu yüzden onlardan doğrudan enerji elde etmek mümkün değil.

4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 2 Aralık 2012 22 dk.

Bu makalemizde, 1 Aralık Dünya AIDS Günü'nün başrol oyuncusu ve Dünya çapında 30 milyon insanın katili, 34 milyon insanınsa tehdit unsuru olan AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrome: Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) hastalığının kaynağı HIV (Human Immunodeficiency Virüs: İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) isimli virüsü tanıyacağız ve bu virüsün evrim açısından önemini göreceğiz. Umuyoruz ki hepinize faydalı olacaktır. 

HIV isimli virüs ("HIV virüsü" kullanımı edebi olarak yanlıştır), Lentivirus isimli bir cinsin altında bulunan bir virüs türüdür. Esasında virüsler, zorunlu hücre içi parazitleridir. Nükleik asitleri ya (tek/çift iplik) DNA ya da (tek/çift iplik) RNA'dan oluşur. DNA ve RNA beraber bulunmaz. En içerde nükleik asit ve onu saran, koruyan, morfolojisini veren kapsid (kılıf) bulunur. Bütün virüsler kendi kapsid proteinlerini kodlarlar. Birçok kaynak tarafından "cansızlıktan canlılığa geçiş" veya "canlılık özelliği gösteren ama canlı olmayan biyokimyasal moleküller" şeklinde tanımlanır. Aynı zamanda birçok mikrobiyoloji/viroloji kaynağında da "hücresel olmayan yaşam" veya "psödo (yalancı) canlı" gibi ifadeler kullanılabilir. Ancak genetik materyallerinin bulunuyor olması, onların taksonomik olarak sınıflandırılabilmesini sağlamaktadır. Bu yüzden, onların da kendi evrimsel geçmişleri analiz edilebilmekte ve sınıflandırmaları yapılabilmektedir.

102
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı Akademi

Evrim Ağacı Akademi'yi kullanarak kendini Evrimsel Biyoloji konusunda geliştirebilirsin.

Öne Çıkan İnceleme
Fatih Oğulcan Kaya
İnceleyen10 5 Ekim 2023
"Baba" kelimesinin anlamını sadakat üzerine kuran, gerçek bir yaşantı barındıran bir dram filmi. Film üzerine şunu da yazmak isterim: "Arkanda bıraktıklarınla güzel kapıları açarsın ama unutmamalısın ki o kapıları da kapatıp yeni kapıları açacaksın." Aslında gerçek bir hikaye olmasının yanında felsefi derinliği olduğunu düşündüğüm bir anı değerinde bir eser. Hayatı anlamlandırmak ancak felsefeyle mümkün zaten de neyse... Bence herkes içinden bir değer bulur, bu bağlamda izlemenizi öneririm.
9.6/10
(14 Kişi)
Puan Ver
Ayla: The Daughter of War
Yönetmen: Can Ulkay
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Bu inceleme Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
10
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Batuhan Aslan
Batuhan Aslan
20K UP
Alıntıyı Ekleyen 2 gün önce
(...)en çok zamanı kaybettiren başlanmış ve bitirilmemiş işlerdir.
Kaynak: İrade Eğitimi, Sayfa 125 (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
9.6/10
(24 Kişi)
Puan Ver
"Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim." -Cemil Meriç
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
İnceleme
Orçun Deniz Can
İnceleyen10 4 gün önce
Bu bir diziden çok daha fazlası, başlamadan onu belirteyim.

Hikaye ana karakterlerimiz Bryon Cranston'ın canlandırdığı lise kimya öğretmeni olan Walter White ve Aaron Paul'un canlandırdığı Walter'ın başarısız öğrencilerinden biri olan Jessie Pinkman adındaki 2 kişidir. Walter bir gün narkotik şubede bir polis olan bacanağı Hank'e katılmak ister ve Hank onu kırmaz. Katıldığı bu operasyonda polisin baskın attığı eve yakın bir mesafede olan başka bir evden darmadağın bir biçimde 2. kattan yere atlayan öğrencisi Jessie'yi görmesiyle şaşırır ama zaten onun bu işlere bulaştığını görmesiyle gelecekte yapacakları işlerin başlamasının ilk adımı da atılmış olur.

İlerleyen zamanda çevresi ve arkadaşlarından cinsel hayat anlamında, ekonomik zorluklar anlamında ve daha sıralayabiliceğim bir çok şey de daha geride kaldığını fark eder ama hala bu pekte sevmediği hayatına devam eder, ta ki 50. yaş doğum gününde 3. evre akciğer kanseri olduğunu öğrenene kadar. Oturup onsuz kalacak olan ailesinin rahat yaşaması için, oğlunun üniversite masrafları için ne kadar para kazanması gerektiğini hesaplar ve kimya bilgisini kullanabiliceği ve kısa zamandada iyi para kazanabiliceği bir iş olan aynı zamanda bölgesinde de yaygın olduğunu bacanağı Hank'in anlattıklarından bildiği, bir uy*şturucu madde olan met*mfetamin ticaretine başlama kararı alır ve Jessie'de olaylara burada katılır. Walter'ın planına göre o kimya bilgisini kullanıp pişirecek, sokaklara ve m*th'in ticaretine az biraz hakim olan Jessie ise satacaktır.

Şahsen ben dizide önemli bir rol sahibi olan Avukat Saul Goodman'ının hayatıni işleyen bir dizi olan ve gine Vince Gilligan'ın elinden çıkmış Better Call Saul dizisini daha çok severim ama elbette Breaking Bad çok daha üst düzey bir iş ve muhtemelen en iyisi, benim için yeri ayrıdır. Bu dizinin bence en iyi yaptığı şey karakter gelişimi ve değişimlerini kendi içinde çelişmeden çok uygun ve iyi bir ölçüde yapabilmesi, örnek olarak hiç bir anda "bunu niye yaptı?, Bu nasıl bir tepki?, ne alaka?" gibi bir cümle kurmadım. Onun haricinde çok kaliteli yazılmış birbirinden ikonik bir çok villain içeriyor ama ileri kısımlar için spoiler'a kaçabilir o yüzden belirtmeyeceğim. Ayrıca eklemesem olmaz, dizinin müzikleri özellikle intro müziği bir efsanedir, muhtemelen sosyal medyadan vs. duymuşsunuzdur.

Neyse anlatacaklarım bu kadardı benim için en anlamlı dizi olamasada muhtemelen izlediğim en iyisi buydu, muhtemelen izlerseniz sizinde öyle olacak.

Okuduğunuz için Teşekkürler.
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
6
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Berat Mutluhan Seferoğlu
Yazar 9 Şubat 2020 49 dk.

Metafizik, günümüzde felsefedeki anlamından farklı imalara sahip olan bir terim. Günlük hayatta metafizik denince pek çok insanın aklına gelen ilk şeyin fizikötesi, doğaüstü, mistik, okültist, ‘uçuk kaçık’ şeyler olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle felsefeyle ilgilenen biri metafizik çalıştığını söylediği zaman birbirine zıt iki tür tepki geldiğini görüyoruz. Ya bu kişinin saçma sapan şeylerle uğraştığı, bir tür bilim karşıtı olduğu ve ‘uçuk’ bir takım inançlara sahip olduğu düşünülüyor; ya da metafiziğin gündelik hayattaki anlamına sıcak bakan insanlar bu kişiyi ‘kendilerinden biri olduğu’ düşünülüyor.

Ancak felsefedeki anlamıyla metafizik böyle bir şey değil. Burada metafizik teriminin gündelik kullanımının yanlış olduğunu ve felsefedeki kullanımının doğru olduğunu söylemek istemiyoruz. Sadece bu yazıda kastettiğimiz anlamıyla metafiziğin farklı bir şey olduğunu söylüyoruz. Ancak kastettiğimiz şey bir metafizikçinin doğaüstü inançlarının olamayacağı ya da bilim karşıtlığı yapamayacağı da değil. Kastettiğimiz şey, bunların felsefedeki anlamıyla metafiziğin asli unsurları olmadıkları...

210
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Çınar Civan
Gözlemi Yapan 18 Ağustos 2022 Türkiye, Edirne
Bu gözlem kapalı ortam içerisinde düşük kalitede telefon kamerası ile yapılmıştır.
2
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Veli Sarıgül
Yazar 7 Aralık 50 dk.

İnsanlık tarihi savaşların, doğal afetlerin ve kitlesel ölümlerin gölgesinde şekillenerek sayısız trajik olaya sahne olmuştur. Bu olaylar yalnızca bireylerin hayatlarını değil, aynı zamanda toplumların sosyal dokusunu, kültürel yapısını ve tarihsel süreçlerini de geri dönüşü olmayan bir biçimde pek çok açıdan değiştirmiştir. Tüm bu trajedilerden geriye kalan tek tanıklar, geçmişin izlerini bugüne taşıyan ve bize döneminin ruhunu hissettiren sessiz tanıklar olan iskeletlerdir. İskeletler, bir zamanlar var olmuş hayatların, yaşanmışlıkların ve bir halkın tarihinin biyolojik bir arşivini taşır; başka bir deyişle geçmişin sesi, insanlık tarihine dair saklı kalmış pek çok gerçeği ortaya koyan birer belge niteliğindedir.

Adlî antropoloji, işte bu biyolojik arşivlerin sırlarını çözme görevini üstlenen bir bilim dalıdır. İnsan iskeletleri üzerinden, bireyin biyolojik kimliğini, yaşadığı dönemin izlerini ve yaşamına dair detayları gün yüzüne çıkarmak adlî antropolojinin en temel amacıdır. Her bir iskelet kalıntısı, geçmişin kesitlerini sunan bir nevi bulmaca parçasıdır; bu parça doğru şekilde çözülerse bir kişinin cinsiyetinden yaşına, boy uzunluğundan karşılaştığı hastalıklara, hatta yaşamı boyunca geçirdiği travmalar ve ölüm şekline kadar pek çok bilgiyi gün ışığına çıkarabilme potansiyelindedir.

23
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Ufuk Derin
6 gün önce
Maine Üniversitesi’nden araştırmacılar, deniz tarağı yetiştiriciliğinde kulak asma ve fener ağı yöntemlerini karşılaştırdı. Kulak asma yöntemiyle yetiştirilen tarağılarda %12’ye kadar daha ağır adductor kası ölçüldü, bu da pazarda daha yüksek gelir anlamına geliyor. Ayrıca bu yöntem daha az bakım gerektiriyor ve büyüme sürecini hızlandırabiliyor. Çalışma, sürdürülebilir ve kârlı deniz ürünü üretimi için önemli veriler sunuyor.

Bu gönderi Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
Behram Berat Yel
Blog Yazarı 3 dk.

Soruyu yakından incelediğimiz zaman aslında bu sorunun kendiyle çeliştiğini göreceğiz çünkü kara deliklere kara delik dememizin sebebi ışık saçmayı bırakın ışığı yutmasıdır. Ancak bu durum kara deliklerin kütlesi yüzünden biraz ilginçleşmektedir. Kara deliğe çok yakın maddeler incelendiği zaman kara deliğin yüksek kütle çekimine cevap olarak ışık saçtıkları gözlemlenmiştir ve bu durum ilk fark edildiği zaman kara deliklerin ışık saçtığı zannedilmiştir fakat buradaki gerçeklik bundan fazlasıyla uzaktır. Peki bu durum arkasında yatan gerçek nedir?

Kara delikler kütlesiz olan ışığın bile kaçamayacağı kadar güçlü kütle çekime sahip olan uzay bölgeleridir.[1] Bu söylediğimiz cümle eğer Newton'un kütle çekim yasasına uysaydı kara deliklerin ışık üzerinde hiçbir etkisinin olmaması lazımdı fakat kütle çekimin daha modern yasalara dayandığını biliyoruz. Bu modern teorilerden biri olan ve kütle çekimi uzay-zamanın bükülmesi olarak tanımlayan genel görelilik teorisi bize ışığın bükülmesiyle ilgili şunu vermektedir: Işık düz uzay-zamanda düz bir çizgide ilerlediğinden dolayı uzay-zamanın bükülmesi ışığın eğri bir yol izlemesine ve sapmasına neden olur. Normal şartlar altında kütle çekim sebebiyle ışığın bükülmesi Dünya'dan çıplak gözümüzle kadar küçük bir olaydır fakat kütle arttıkça bu bükülme artmakta ve gözlemlenebilecek seviyeye gelmektedir. Kara delikler de yüksek kütleleri sebebiyle uzay-zamanı ışığın gidebileceği her olası yolda bükmüş oldukları için ışık sonunda kara deliklerin içine doğru yol almaktadır. Sonuç olarak bir ışık demeti kara deliğin içine girdikten sonra herhangi bir çıkış yolu yoktur ve bu sebeplerden ötürü kara delik kara delik olarak adlandırılmıştır ve ışık saçmamaktadır.

13
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Omega Centauri’deki Milyonlarca Yıldız

NGC 5139 olarak da bilinen küresel yıldız kümesi Omega Centauri, yaklaşık 15.000 ışıkyılı uzaktadır. Küme, yaklaşık 150 ışıkyılı çapa sahip bir hacimde, Güneş’ten çok daha yaşlı yaklaşık 10 milyon yıldız barındırmaktadır ve Samanyolu galaksimizin halesinde dolaşan bilinen 200 kadar kümenin en büyük ve en parlağıdır. Yıldız kümelerinin çoğu her ne kadar aynı yaşa ve bileşime sahip yıldızlardan oluşsa da, esrarengiz Omega Cen, yaş ve kimyasal bolluk dağılımı açısından farklı yıldız popülasyonlarının varlığını gösterir. Omega Cen aslında Samanyolu ile birleşen küçük bir galaksinin çekirdeği olabilir. Omega Centauri’deki kırmızı dev yıldızlar (sarımsı bir tonda) bu keskin ve renkli teleskobik görüntüde kolayca seçilebilir.

3 Haziran 2021 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görsel Kaynağı & Telif Hakkı: Ignacio Diaz Bobillo
Çeviren: Ege Can Karanfil
Çeviri Editörü: Eda Alparslan

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close