Evrimsel süreç dünyanın bir gerçeğidir. Darwin, her ne kadar evrim teorisini, canlılığın bugüne nasıl geldiğini açıklamak için geliştirmiş olsa da bu teorinin belli başlı savları, insanlığın teknolojik gelişimi ya da bireysel yolculuğumuz gibi çok çeşitli alanlarda kullanılabilir. Bu alanlardan birisi de toplumsal gelişimdir.
İnsanlar, aynı aslanlar gibi akrabası oldukları memeliler ve-veya diğer birçok başka canlı türü gibi, belli bir birliktelik yani bir arada yaşama pratiği ile var olabilmektedirler. Evrimsel süreç de bu bir arada var olan insan dahilinde anlamlıdır. Zira insanlar, doğal seçilim mekanizması içinde ayakta kalmak amacıyla, avlanmak zorundadırlar ve bu işi en uygun şartlarda gerçekleştirmek mecburiyetindedirler. Lakin ilk insanlar bu noktada bir handikap yaşamışlardır. Bu handikap avlarını yalnız yakalayamamaları ve belki de daha önemlisi elde ettikleri besinleri yalnız koruyamamalarından ileri gelmektedir. İlaveten insan biyolojisinin gereği, insanlar yalnız başlarına üreyemezler. Hayatta kalmak ve üremek güdüleri de insanları bir arada olmaya itmektedir. Nitekim bir arada olmanın ve buna uygun hareket etmenin evrimsel süreçte artı değer kattığını öne süren çalışmalar da vardır.