Georges Cuvier Kimdir? Bir Evrim Karşıtı, Yok Oluşların Babası ve Aynı Zamanda 3 Bilim Dalının Kurucusu Olan Deha!
1769-1832 yılları arasında yaşamış olan ve Berkeley Üniversitesi'nden Dr. Ben Waggoner tarafından tarihin şüphesiz en parlak zekalarından biri olarak nitelenen ve Darwin'in Evrim Teorisi'ni geliştirebilmesini sağlayacak temellerden birini keşfeden Jean Léopold Nicolas Frédéric Cuvier veya kısaca Georges Cuvier, tarihin gidişatını değiştirecek olan, ölümünden 1 sene önce (1831'de) basılan "Yerkürenin Yüzeyindeki Devrimler Üzerine Söylev: Hayvanlar Alemi'ndeki Değişimler" ("Discourse on the Revolutions of the Surface of the Globe and the Changes Thereby Produced In The Animal Kingdom") başlıklı kitabında şöyle diyordu:
Neden kimse fosillerin, tek başlarına bile Dünya'nın oluşumuna yönelik bir teoriye gebe olduğunu görmedi ve neden kimse, fosiller olmaksızın hiç kimsenin yerkürenin birbirini takip eden çağlardan oluştuğunu hayal edemeyeceğini düşünemedi?
Cuvier, neredeyse başka hiç kimseden yardım almaksızın, tek başına, bir bilim dalı olan omurgalı paleontolojisini kurmuş ve organizma biyolojisindeki en güçlü araçlarımızdan biri olan karşılaştırmalı yöntemleri geliştirmiştir. Hatta bazı bilim tarihçileri; omurgalı paleontolojisi, karşılaştırmalı anatomi ve jeolojik tarihlendirme bilimlerinin temellerini atmasından ötürü onu "üç bilim dalının kurucusu" olarak da anmaktadır.
Her şeyden önemlisi Cuvier, bu yazımızın da başlığına ilham verecek şekilde, Dünya'nın tarihinde türlerin yok oluşlardan geçtiğini keşfetmiştir. Yani Cuvier'den önce hiç kimse, günümüzde yaşamayan canlıların bir zamanlar Dünya'da var olmuş olabileceğini hayal dahi etmiyorlardı. Çünkü Platon'dan beri, etrafımızda gördüğümüz her cismin (ve canlının), kusursuz formların çarpık birer yansıması olduğu, hiçbir şeyin değişmediği ve değişemeyeceği düşünülmekteydi. Cisimlerin zaman içerisindeki form bozukluklarının (dolayısıyla canlı gruplarındaki fiziksel farklılıkların) son derece sınırlı olduğu ve hiçbir anlam ifade etmediği sanılmaktaydı. Cuvier, omurgalı ve omurgasız zoolojisi ve paleontolojisine yaptığı katkılar sayesinde bu çürük temelli fikirleri kökünden değiştirdi ve modern bilimin önünü açacak adımlardan bazılarını atmış oldu.
Ayrıca Cuvier, o zamanlar pek fazla bahsedilemeyecek kadar az olan bilim tarihi konusunda da yazılar yazdı ve dersler verdi. Tüm bunlara ek olarak, Cuvier'in çalışmaları kendinden önce gelen ve Taksonominin Babası olarak bilinen Carl von Linne'nin sadece yaşayan canlıları kapsayan sınıflandırmasına, fosilleri, yani yok olmuş canlıları da eklemiş, sınıflandırma biliminin kapsamını katlayarak geliştirmiştir.
Cuvier'in Biyografisi
Cuvier, 23 Ağustos 1769 senesinde, Montbéliard'da bulunan, henüz Fransız hükümdarlığında olmayıp, Württemberg Düklüğü'ne bağlı yönetilen Jura Dağı'nda, Fransızca konuşan bir topluluk içerisinde doğdu. 1784-1788 yılları arasında, bizzat dük tarafından kurulmuş olan Karolinyen Stuttgart Akademisi'nde okudu. Sonrasında, Normandiya'da son derece asil bir ailenin yanına öğretmen olarak gitti. Bu sayede Fransız Devrimi'nin şiddetinden de korunmuş oldu. Normandiya'da yerel bir hükümette görevli olarak çalışmaya ve doğa bilimci olarak nam salmaya başladı. 1795 senesinde Étienne Geoffroy St. Hilaire isimli omurgalı zoologu tarafından Paris'e davet edildi. Bu daveti kabul eden Cuvier, asistan olarak atandı ve kısa sürede, Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nde hayvan anatomisi profesörü ünvanını aldı.
Napolyon hükümdar olduğunda, halen profesörlük görevini yürütmekteydi. Bu süreçte birçok farklı memur pozisyonuna gönderildi. Bunlar arasında doğrudan Napolyon tarafından atandığı Genel Müfettişlik ve Eyalet Konsey Üyeliği görevleri de vardı. Fransa 3 kral değiştirdi; ancak Cuvier her birinde konsey üyeliğini sürdürdü. İlginç bir şekilde, birbirine zıt 3 hükümet (Devrim, Napolyon ve monarşi) boyunca görevini aksatmadan sürdürebildi. Bu süreçte bilim tarihinin gidişatını değiştirecek başarılara imza attı. Sonrasında ise yatağında, Paris'teki bir kolera salgını sırasında öldü. Tüm bu süre zarfında Doğa Tarihi Müzesi'ndeki görevini de sürdürdü. Enerjisi ve bilime olan adanmışlığı tüm iş arkadaşlarını hayranlık içerisinde bırakırdı. Çalışmaları sebebiyle 1819 yılında Fransa Daimi Dostu, ölümünden birkaç sene önce ise şövalye ve baron ilan edildi.
Cuvier'in Evrim Karşıtlığı
Cuvier organizmaları birbiriyle bütünleşik yapılar olarak görmekteydi. Her bir organizmanın, her bir yapı ve parçası bir bütünü oluşturmaktaydı. Cuvier'e göre, hiçbir parça, diğerlerinin fonksiyonel bütünlüğü bozulmaksızın değiştirilemezdi. Aynı zamanda evrime delil olarak gösterilen iddiaların, evrimsel değişimlere değil, kendisinin ilk defa keşfettiği kitlesel yok oluşlar arkasından gelen yeniden yaratılma süreçleri olduğuna inanıyordu. Organların birbirleriyle değiştirilemez ilişkisiyle ilgili olarak şöyle yazıyordu:
(...) bir canlıyı oluşturabilmek için bir araya gelen parçalar, sadece kendisi açısından değil, çevresi açısından da öylesine düzenlenmiştir ki, bu çevre koşullarının düzenli olarak gözlenmesi genel yasaların fark edilmesini sağlar. Bunlar, hesaplama veya deneylerle gösterilebilen yasalardır.
Cuvier’nin en önemli kılavuzu, Aristo’nun yazdığı biyolojik ders kitaplarıydı. Bunlarda Aristo her canlının mükemmel bir bütün oluşturduğunu, bunun bir amaca hizmet etmek için yaratılmış bir makineye benzediğini yazmıştır. Cuvier, her canlının bir amacı olduğunu, bu amacın hayvanın hayatta kalmasını sağlayacak bir organlararası eşgüdümü gerektirdiğini söylemiştir. Örneğin kesici ön dişleri ve öğütücü molarları olan bir hayvan bir ot yiyendir. O zaman onun tırnakları toynak şeklini alır. Bunun nedeni, hayvanın hızlı koşarak et yiyicilerden kaçmasını kolaylaştırmaktır.
Buna mukabil, et yiyicilerin köpek dişleri parçalamak için oluşmuştur ve buna uygun olarak toynak yerine avını tutmaya yarayan pençeleri vardır. Bir et yiyicinin bağırsağı, bir ot yiyiciye nazaran daha kısadır, zira otu sindirmek daha zordur. Mideleri de yedikleri yiyeceklere göre şekillenmiştir. Yırtıcı kuşların et parçalamaya yarayan kıvrık gagaları, avlarını tutmaya yarayan pençeleri ve avı çok uzaklardan görebilen keskin gözleri vardır.
Cuvier bu kurala "organların deneştirilmesi" adını vermiştir. Her organ, her hayvanda olamaz. Toynağınız varsa, kesici ve parçalayıcı köpek dişiniz olamaz, ot eğitecek molarınız varsa pençeniz olamaz ve buna benzer daha pek çok kural... Cuvier, değişik hayvanların iskeletlerini ve organlarını birbirleriyle karşılaştırarak her hayvanın bir fonksiyonel morfolojisini çıkarmıştır. Her hayvanın şekli, yani morfolojisi, bir veya birkaç görevi, yani fonksiyonu yerine getirmek için gelişmiştir. Her hayvanın organlarının mükemmel birer uyum içinde olduğunu düşünen Cuvier, bu nedenle meslektaşı Lamarck’ın değişim kuramına şiddetle karşı çıkmış, türlerin sabit olmaları gerektiğini iddia etmiştir.
Cuvier organik evrime ve hiçbir içeriğine inanmıyordu. Bir organizmanın anatomisindeki herhangi bir değişimin onun hayatta kalamaması demek olduğunu düşünüyordu. Ancak bu, zaten Evrim Kuramı'nın kurallarının ortaya konmasından onlarca yıl önceydi. Belki 1859'a kadar ve sonrasında yaşasaydı, evrimin ne olduğunu tam olarak anlayabilir ve takdir edebilirdi. Ancak ömrü, Dünya'nın gidişatını değiştirecek olan kuramın ilan edilmesine yetmedi. Üstelik, kendi keşiflerinin bu teorinin ana parçalarından biri olduğunu hiçbir zaman göremeyecekti.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Cuvier, hocası Geoffroy'un Napolyon'un Mısır'ı işgali sırasında keşfedilen mumyalanmış kedileri ve çeltik kargalarını inceleyerek, bu hayvanların Fransa'da yaşayan türdaşlarından pek de farklı olmadığını gösterdi. Cuvier, bu bulgularını canlıların zaman içerisinde evrimleşmediğini göstermek için kullandı. Ancak tabii ki o dönemde de, artık yavaş yavaş keşfedilmeye başlayan evrim gerçeğini savunan bilim insanları, Cuvier'in iddialarına karşı çıkıyordu. Örneğin Lamarck, mumyalanmış hayvanların incelenmesi sonucu köklü değişimler keşfedilmemesinin evrimin olmadığına delil olamayacağını sert bir şekilde savunmuş, evrimin birkaç bin yılda o kadar bariz değişimler yaratamayacak kadar yavaş bir süreç olduğunu iddia etmiştir. Cuvier ise bu iddiaları kabul etmiyordu, çünkü evrimi savunan doğa bilginlerinin yüzlerce ve binlerce yılı, "bir kalem darbesiyle", üzerinde çok da düşünmeden evrime katkı olarak sürece eklediklerini iddia ediyordu.
Görebileceğiniz gibi, günümüzde bilim karşıtları tarafından sürdürülen argümanlar, 18. yüzyıldan kalmadır. Halbuki günümüzde, hem Dünya'nın yaşının o dönem bilim insanlarının sandığından onlarca ve yüzlerce kat fazla olduğu keşfedildi, hem de evrimsel süreçlerin, gerçekten de Lamarck'ın savunduğu kadar yavaş süreçler olduğu paleontolojik, ekolojik, morfolojik ve hepsinden önemlisi genetik olarak ispatlandı. Yine de, o dönem tartışmaları, evrimin temellerinin güçlenmesini sağlamıştır. O dönem tartışmalarını 21. yüzyıla taşımak ise, elbette akıl ve mantık dışıdır.
Cuvier'i eleştiren bazı bilim insanlarının haksız olarak yaptığı bir eleştiri, Cuvier'in insana ait hiçbir fosilin keşfedilemediğini söylediğini iddia etmeleri ve bunun üzerinden onu eleştirmeleriydi. Çünkü Cuvier zamanında da, türümüze ait kalıntılar keşfedilmişti. Bu yüzden Cuvier, yalancılıkla itham ediliyordu. Halbuki Cuvier, o dönemde insanlara dair fosil bulunmadığını iddia etmiyordu. Dünya Teorisi Hakkında başlıklı makalesinde aynen şunları söylüyordu:
Bugüne kadar insanlara ait hiçbir fosil kalıntısı bulunmamıştır.
Genelde Cuvier'i yermek için bu cümlesi ileri sürülmektedir. Ancak cümlenin devamı da vardır. Şöyle ki:
İnsan kemiklerinin alakasız fosiller arasında bulunmadığını iddia ettiğimde, taşlaşmış kalıntılardan bahsetmekte olduğum tam olarak anlaşılmalıdır.
Cuvier'in döneminde keşfedilen insan kemiklerinin tamamı yakın tarihe aitti. Yani antik insanlara ait herhangi bir fosil bulunmuyordu. Cuvier'in fosil ile kemik kalıntısı arasında bir ayrıma gitmesi, onun yanlış anlaşılmasını da kaçınılmaz kıldı. Dolayısıyla sırf evrim karşıtı diye bir bilim insanını yermeden önce, tam olarak ne demek istediğinin de anlaşılması gerekmektedir.
Organizmalar bir bütün olarak fonksiyoneldi; ancak herhangi bir parçalarının değiştirilmesi hassas ayarlarını yerle bir ederdi. Ancak bir bütünü oluşturan parçalar ne kadar küçük ve ne kadar önemsiz gibi görünüyor olurlarsa olsunlar, bütünün bir parçası olmalarından ötürü önemliydi. Dolayısıyla organizmaları, onlardan artakalanlar ile, mantıksal prensiplere dayanarak yeniden inşa etmek mümkündü. Cuvier'in, fosil kalıntılarından organizmaları yeniden inşa etmek konusunda müthiş bir yeteneği vardı. Gerçekten de, yaptığı rekonstrüksiyonların büyük bir kısmı oldukça isabetliydi. Ne yazık ki, pratik olarak Cuvier bu rekonstrüksiyonlarını, yaşayan organizmaların karşılaştırmalı anatomisi alanındaki derin bilgilerine göre çok daha az miktarda rasyonel prensipler üzerine kurmaktaydı.
Cuvier'in organizmaların fonksiyonel bütünlüğü konusundaki ısrarcılığı, onun hayvanları 4 "dal" altında toplamasına neden oldu: Vertebrata (omurgalılar), Articulata (eklembacaklılar ile segmanlı solucanlar), Mollusca (o zamanlar, geriye kalan tüm yumuşak vücutlu, simetrik omurgasızlar anlamına geliyordu) ve Radiata (sölenterler ve derisidikenliler). Cuvier'e göre bu dallanmalar birbirlerinden kökten farklıydılar ve hiçbir evrimsel dönüşüm ile birbirlerine bağlanamazlardı. Organizmalar arasındaki benzerliklerin tek sebebi ortak fonksiyonlardı, ortak atayla alakası yoktu. Fonksiyonlar yapıları belirliyordu; yapılar fonksiyonları değil...
Cuvier'in bu tutumu, onu çağdaşları olan Buffon, Lamarck ve hatta kendi hocası Geoffroy St. Hilaire gibi dehaların teorilerini reddetmeye sevk etti. Bu isimler, hayvan morfolojisinin çok daha değişken olabileceğini ve çevresel koşullardan etkilenebileceğini ileri sürüyorlardı. Yine bu isimler, körelmiş, fonksiyonlarını yitirmiş yapılara ve benzer olmayan organizmaların benzer embriyonik gelişimlerine işaret ediyorlardı ve farklı fonksiyonların ortak bir atadaki yapısal planı paylaşıyor olabileceğini düşünüyorlardı. Öyle ki, Cuvier ve Geoffroy 1830 yılı içerisinde, bilim tarihinin en önemli münazaralarından biri olarak görülen bir tartışmaya katılmışlardı. Paris'te bulunan Kraliyet Bilimler Akademisi'nde düzenlenen münazarada, genel olarak Cuvier'in kazandığı görüşü hakimdi. Buna rağmen, Geoffroy'un düşünceleri bilimsel çevrelerde yayılmaya devam etti ve halen, modern biyoloji dahilinde kimi zaman "form mu, fonksiyon mu" tartışmaları aralıklarla alevlenmektedir.
Yok Oluşların Keşfi: Cuvier'in Dehası
Cuvier'in biyolojiye belki de en önemli ve uzun soluklu katkısı, soy tükenmelerini bir doğa gerçeği olarak ortaya koymasıdır. Cuvier'de bir asır kadar önce, fosillerin bir zamanlar yaşamış canlıların kalıntıları olduğu, Leonardo da Vinci ve Robert Hooke gibi bilim insanları tarafından zaten ileri sürülmüş ve kabul edilmişti. Bazı diğer bilim insanları, bu kalıntıların artık var olmayan canlılara ait olduğunu iddia etmekteydi. Örneğin Buffon, şöyle yazmaktaydı:
Dünya'nın kalbinden, özellikle de kömür ve arduaz madenlerinin dibinden alınmış anıtlarımız var. Bu anıtlardan [kalıntılardan] bazıları, günümüzde artık var olmayan balıklara ve bitkilere aittir.
Ancak dönemin diğer bilim insanları, Tanrı'nın her şeyi olduğu gibi yarattığına ve onların hepsini "iyi" yaptığına, dolayısıyla hiçbirinin yok olmasına izin vermeyeceğine inanıyordu. Bazı bilim insanları bu fosil kalıntılarını, günümüzde yaşayan canlıların kalıntıları olarak yorumladı. Örneğin İtalya'da bulunan mamut kalıntılarının, Roma işgali sırasında Hannibal olarak bilinen komutan tarafından getirilmiş fil kalıntıları olduğu ileri sürüldü. Ancak fosillerin hepsi, günümüzdeki canlılara benzemiyordu. Buna da bilim insanları şöyle bir açıklama getirdiler: Aslında bu canlılar Dünya'da yaşıyorlardı; ancak henüz keşfedilmemişlerdi. Bu fikir öylesine yaygındı ki, Amerikan Başkanı Thomas Jefferson, Amerika'nın vahşi bölgelerinde halen mamutların keşfedilmeyi beklediğini ileri sürdüğü söylenmektedir.
Bu tür bilim dışı ve ispata dayanmayan spekülasyonlar yayıldıkça, problemin çözümüne yönelik hiçbir adım atılmamakta ve hiçbir veri toplanamamaktaydı. Yani bilim dışı yalanların, bilim insanlarının bilgisel acizliğinden kaynaklanıyor olsa bile, bilime ne kadar derinden zarar verebildiğini bu örnekten de görmek mümkündür. İşte tam olarak bu sebeple, her türlü iddianın, farklı bilim insanları tarafından test edilmesi ve yanlışlanmaya çalışılması elzemdir. İspatsız veya test edilmeksizin ileri sürülecek hipotezlerin ("Bu canlılar var ama keşfedilmediler." gibi) doğa gerçekleriymiş gibi kabullenilmesi ve yayılması, bilimsel bir cinayettir. Cuvier, bu bilimsel cehaleti yırtan bir isim olarak, 1796 yılında Paris Ulusal Bilim ve Sanatlar Enstitüsü'nde, fil kalıntılarına yönelik olarak şunları söylemiş ve bilimsel yol haritasını ortaya koymuştur:
Bazı temel soruları cevaplandırmadan, kimse bu problem hakkında dişe dokunur bir söz edemez ve şu anda elimizde, bu problemlerin bir kısmını çözmemizi sağlayacak kadar bilgi bulunmaktadır. Bugüne kadar incelenip yayınlanan fil kemikleri o kadar az detaya yer vermektedir ki, günümüzde dahi bilim insanları bugün yaşayan şu veya bu türe ait olduğuna dair bir iddia ileri süremez. Her ne kadar keşfedildiği çeşitli yazarlar tarafından iddia edilen devasa miktarda fosil bulunsa da, bunlardan sadece 2 veya 3 tanesine ait güzel çizimlerimiz bulunmaktadır.
Olayların Gelişimi
18. yüzyılda Fransa’da dünyamızın tarihçesi hakkındaki en önemli kuram, Kont de Buffon’un dünyanın güneşten kopan bir parça olduğu görüşüydü. Bu sıcak kütle zamanla kutuplardan ekvatora doğru soğumuş, yaşam da önce kutuplarda oluşarak ekvatora doğru yayılmıştı. Sibirya’da kadavraları bulunan mamutlar kutuplardan ekvatora göç ederken ölen Asya fillerinin kalıntılarıydı.
Cuvier arkadaşı Geoffroy Saint-Hilaire ile birlikte bu görüşü kontrol etmeye karar verdi. Kontrol yöntemi karşılaştırmalı anatomiydi. Mamutlar gerçekten Asya filleri miydi? Cuvier ile Geoffroy, Avrupa doğa tarihi müzelerinde bulunan mamut, Asya ve Afrika fillerine ait kafataslarını inceleyerek bu hayvanların her birinin ayrı türlere ait olduğunu tespit etti. Buffon’un teorisi doğru olamazdı. Bugün Afrika ve Asya türleri mevcut iken mamutlar artık görülmüyordu. Onlara ne olmuştu? Cuvier bu hayvanların geçmişte olan bir felaket sonucu soylarının tükendiğini iddia etti. Bu büyük ölçüde soy tükeniminin ilk bilimsel ispatıydı.
Yani Cuvier, sadece sorunu ortaya koymakla kalmamış, cevaplar için de kollarını sıvamıştı. 1795-1796 yıllarında yapılan bu araştırmalardan sonra Cuvier’nin yakın arkadaşı, Sevr porselen fabrikası müdürü ve büyük mineralog Alexandre Brongniart, Cuvier’ye hemen Paris dışında Montmartre’da fabrikanın kullandığı alçıtaşı ocaklarında pek çok fosil kemiğinin olduğunu haber verdi. Bu kemikler toplanıp incelenince bunların artık soyları tükenmiş pek çok hayvana ait olduğu görüldü. Bundan sonraki dönemde fil anatomisi üzerinde detaylı çalışmalar yürüterek Afrikalı ve Hintli fillerin sadece birbirlerinden ayrı türler olduğunu göstermekle kalmamış, aynı zamanda Avrupa ve Sibirya'dan çıkarılan mamut fosillerinin birbirlerinden farklı türlere ait olduğunu ortaya koymuştur.
Cuvier organ deneştirmesi ve fonksiyonel morfoloji yöntemleriyle bugün artık ortada hiç örneği kalmamış bu hayvanların iskeletlerini baştan inşa ederek bütün dünyayı hayretler içinde bıraktı. 1812'de yayımlanan ve içinde bugün artık yaşamayan dev memelilerin, uçan veya yüzen sürüngenlerin iskeletlerinin baştan kurularak yaşam tarzlarının anlatıldığı dört ciltlik büyük eseri gerçek bir sansasyon yaratmıştı.
Cuvier, bilimde çağ atlatacak kadar önemli bu çalışmasından sonra, makale üstüne makale yayınlayarak, geçmişte yaşamış büyük memelilere ait verileri bilim camiasına sunmaya başlamış, bu canlıların günümüzde yaşayan hiçbir canlıya benzemediğini ispatlamıştır. Cuvier'in bilim camiasına gösterdiği, günümüzdeki canlılara benzemeyen fosillerden bazıları şöyledir: dev yer tembel hayvanı, İrlanda elki, Amerikalı mastodon ve daha nicesi... İşte bu çalışmaları, modern omurgalı paleontolojisinin temeli olmuştur. Bu sebeple Cuvier, omurgalı paleontolojisinin babası olarak bilinir.
Cuvier ilk kez insandan önce yaşamış hayvanların ve bunların içinde dolaştığı dünyaların varlığını ispat etmişti. Canlılar âlemi sabit değildi; sürekli değişim halindeydi. Cuvier bu değişimin dünyayı kasıp kavuran büyük afetlerle olduğu kanısındaydı. Ortadan kalkan hayvan türlerinin yerine yenilerinin nasıl oluştuğu sorusunu ise cevapsız bırakıyordu.
Cuvier'in "Değişim" Açıklaması
Peki bu canlılar neden günümüzdeki canlılara benzememektedir? Geçmişe ait bu dev memelilere ne olmuştur? Cuvier, Dünya'nın sanılandan çok daha yaşlı olduğunu düşünüyordu. Ancak hatalı olarak düşündüğü şey, bu uzun zaman dilimleri boyunca Dünya'nın koşullarının günümüzdekiyle büyük oranda aynı olduğuydu. Buna rağmen, %100 isabetli bir keşifte bulunmuştu: Dünya tarihinde, periyodik olarak bazı "devrimler" yaşanmıştı. Bu devrimler, yıkıcı değişimlerdi. Cuvier bunu asla "felaket" veya "afet" sözcükleriyle tanımlamadı, çünkü bu sözcüklerin "yarı-doğa üstü" olduğunu düşünüyordu. Bu devrimler sırasında Dünya'daki birçok türün yok olduğunu ileri sürdü. Cuvier, bu "devrimlerin" tamamen doğal sebepli olduğunu düşünüyordu ve bunların nedenlerini ve doğalarını, jeolojik bir problem olarak görüyordu.
Her ne kadar ömrü boyunca Hıristiyan Protestan olduğu bilinse de, bu yok oluşları neredeyse hiçbir zaman İncil'de bahsedilen veya tarihi hikayeler ile ilişkilendirmedi. Ne var ki, Cuvier'in çalışmalarından yola çıkan bazı diğer jeologlar, özellikle de İngiliz Rahip William Buckland, bu yok oluşların "Nuh Tufanı" ile alakalı olduğunu ileri sürdü. Nuh Tufanı'nın yok oluşlardan biri ve en önemlisi olduğuna dair bilim dışı inanış, Louis Agassiz tarafından bu "tufan kalıntılarının" bir tufan ile alakası olmadığının ve buzul kalıntılarından ibaret olduğunun ispatlanmasına kadar yaygın bir şekilde varlığını sürdürdü. Şu anda ise bilim camiası dahilinde herhangi bir somut veriye dayanarak bu hikayeleri kabul eden, dikkate değer hiçbir bilim insanı bulunmamaktadır.
Cuvier'in devrimsel değişim düşüncesi, daha sonradan geliştirilen ve günümüzde de yaygın olarak kabul edilen Üniformateryen Teori (Tek Biçimlilik Teorisi) tarafından baskılandı. Cuvier'in tespitleri, bu teorinin parçalarından biri haline geldi; ancak Cuvier'in öngördüğünden çok daha fazlasının olduğu görüldü.
Jeoloji ve Tarihlendirme Devrimi
Cuvier ve arkadaşı Brongniart, 1811’de Paris ve çevresinin jeolojik tarihçesini yayımladılar. Cuvier, her kayaç katmanında kendine has fosillerin olduğuna dikkat ederek, dünya çapında aynı yaşta olan kayaçların tespit edilebilmesinin ancak içerdikleri fosillere bakarak yapılabileceğini söylemiştir. Bu suretle bütün dünyada bir bağıl kronolojinin kurulması yani gezegenimizin bir tarihçesinin çıkarılması ilk defa mümkün olmuştur. Cuvier aynı fosilleri içeren çökel katmanlarının aynı yaşta olacakları kanısındaydı. Bu bugün de jeologların kullandıkları bir varsayımdır.
Ama daha 1823’te Cuvier’nin yakın arkadaşı büyük Alman coğrafyacısı Alexander von Humboldt (1769-1859) Cuvier'ye itiraz etti. Humboldt’un itirazının temelinde Cuvier'nin kuramının dünyanın yüzeyinin coğrafi şartlarını dikkate almaması yatıyordu. Humboldt, bugün kutuplardaki ve ekvatordaki hayvan topluluklarının aynı anda yaşamakta olmalarına rağmen ortak tek bir tür içermediklerine dikkat çekti. Dolayısıyla Cuvier’nin fosillere dayanan kayaç deneştirmesi ancak benzer iklim kuşakları içerisinde geçerli olabilirdi. Humboldt bu iddiasıyla geçmiş dünyanın da günümüzdeki dünyaya benzemesi gerektiği düşüncesini ortaya atmış oluyordu.
Tabii bu fikir yeni değildi; benzer şeyleri İskoçyalı James Hutton da söylemişti, ama bu fikirlerin katmanlar bilimi anlamına gelen stratigrafiye ve hele Cuvier'nin kurduğu fosile, yani yaşam izlerine dayalı biyostratigrafiye olan etkisini daha önce kimse dile getirmemişti.
Modern Bilim Dahilinde Cuvier
Cuvier'i, elbette ki döneminin bilimsel algısı ve bilgi düzeyi dahilinde değerlendirmek gerekir. Evrime karşı olan inadı, günümüz modern biliminin elindeki veriler dahilinde pek tabii ki kabul edilebilir değildir. Ancak Evrim Ağacı olarak bize göre, zaten Cuvier gibi bir deha, günümüzde yaşayacak olsaydı muhtemelen çocuksu bir inada sarılmak yerine, ortadaki bilimsel gerçekleri kolayca kabul edecek ve araştırmalarına dahil edecektir. Dolayısıyla 18. yüzyılda doğup, Darwin'in Evrim Kuramı'nı ortaya koymasından 27 sene önce ölmüş bir bilim insanını evrimi kabul etmemekle yermek veya eleştirmek, anlamsız ve boş bir çaba olacaktır. Benzer şekilde, bu kişinin kendi çağına ait görüşlerini bugün evrim karşıtlığına alet etmek de eşit derecede anlamsız ve boş olacaktır.
Cuvier tarafından ileri sürülen "devrimsel değişimlerin", Kretase-Tersiyer Yok Oluşu gibi devasa yok oluşlarda geçerli olduğu bugün bilinmektedir. Yani, Cuvier'in yok oluşları keşfetmesi, kuşkusuz ki bilim tarihinin temellerini değiştirecek kadar önemlidir. Ayrıca Cuvier'in organizma fonksiyonlarını, organizma formları ile birleştirmesi, günümüz biyologları tarafından halen kullanılan çok güçlü bir araçtır. Günümüz fosil rekonstrüksiyonlarının hala temelinde, Cuvier'in karşılaştırmalı anatomi yöntemleri yatmaktadır.
Cuvier, elbette ki birçok noktada yanılmıştır. Örneğin, vücut parçalarının birbiriyle kusursuz bir bütün olduğu iddiası hatalıdır. Günümüz modern tıbbı dahilinde, diğer hiçbir yapıya zarar vermeden, hatta fayda sağlayarak organizmaların parçalarını sökebileceğimizi bilmekteyiz. İnsandan örnek vermek gerekirse, apandiks ve 20 yaş dişleri bunun güzel örnekleridir. Daha devasa bir örnek, çalışıyor olmasına rağmen böbreklerimizden birini verebiliyor olmamız ve hayatımıza sorunsuz olarak devam edebiliyor oluşumuzdur. Organizmaların parçaları birbirinden ayrılmaz değildir. Cuvier bu önemli noktayı hatalı olarak düşünmüş ve iddialarını bunun üzerine kurmuştur.
Bu hatalı varsayıma rağmen nasıl başarılı olmuştur? Çünkü Cuvier'in incelediği ve yapmak istediği rekonstrüksiyonlar, evrimsel değişimlerden doğrudan etkilenmemektedir. Örneğin bir fosil kalıntısından yola çıkarak, bütün bir organizmanın yapısını modern canlılara bakarak inşa etmek, çok ciddi bir hata değildir ve günümüzde de kullanılır. Çünkü evrimsel süreçte, günümüzdeki birçok canlı, atalarının sayısız özelliğini halen temsil etmektedir. Üstelik birçok canlının vücut planı, kökünden değişmemiştir. Örneğin bilateral (çift yanlı) simetrik hayvanların her zaman sol taraflarındaki organlar ile sağ taraflarındaki organlar büyük oranda birbirlerinin ayna görüntüsü olacaktır. Sadece iç organlarda asimetri bulunur; ancak Cuvier'in şansı, fosillerle uğraşmasından ötürü iç organlara pek yönelmemiş olmasıdır. Dış yapı simetrik olmalıdır çünkü bu vahşi doğada avantajlıdır; ancak iç yapının simetriye çok fazla ihtiyacı yoktur. Bu yönde bir seçilim olmamıştır veya çok düşük etkili bir biçimde olmuştur.
Cuvier'in hatalı olduğu bir diğer nokta, yapıların birbirleriyle kusursuz bir bütünlük içerisinde olmasından ötürü evrim geçiremeyeceklerini düşünmesidir. Eğer ki organlar birbirleriyle kusursuz bir bütünlük içerisinde olsaydılar dahi (ki kesinlikle değildirler), evrimleşmeleri önünde herhangi bir engel bulunmaz. Cuvier'in, döneminin bilim insanlarından olan Lamarck'ın ve Buffon'un görüşleri sebebiyle, evrimi bireyin zorlamaya bağlı olarak değişimi olduğunu düşünmesi, bu hatalı çıkarımı yapmasına neden olmuştur. Evrim, canlı bireylerinde meydana gelmez, popülasyonlardaki gen dağılımlarında meydana gelir. Zaten Darwin'i "Evrimin Babası" yapan özellik de, bu gerçeği ortaya koymuş olmasıdır. Muhtemelen Cuvier'in döneminde isabetli bir evrim görüşü olsaydı, Cuvier'in düşüncelerini temellendirmesi ve daha isabetli hale getirmesi mümkün olacaktı. Ancak Lamarck'ın hatalı evrim görüşü, Cuvier'in de evrim karşıtlığını körükleyen bir araç olmuştur.
Öte yandan Cuvier, bu hatalarının yanı sıra çok isabetli sayısız tespitte bulunmuştur. Bunların bir kısmına makalemiz içerisinde yer vermiştik. Bunlar haricinde, bazı diğer önemli keşiflerine de kısaca bakabiliriz: Cuvier, yer katmanları ile ilgili olarak en temel stratigrafik çalışmaları yapan 2 araştırmacıdan birisidir. Alexandre Brongniart ile yaptıkları yer katmanı çalışmaları, Paris bölgesinin en kapsamlı jeolojik analizlerinden birisidir. Yayınladığı makale, paleontoloji ve jeoloji tarihinin temelleri arasında yer almaktadır. Ayrıca 1800'lerin başında, Cuvier tarihte ilk defa "uçan sürüngen" tanımını yapmıştır. Keşfedilen yeni bir fosile "Ptero-Daktil" adını vermiştir. Bu tespit, daha sonradan sayısız örneği keşfedilen, uçan sürüngenler, yani teruzorların temeli olmuştur. Aynı şekilde, ilk yüzen sürüngeni tanımlayan da Cuvier'dir. Maastricht'te keşfedilen bir fosile Mosasaurus adını vermiştir. Bu, günümüzde yine sayısız detaylı bilinen mozazorların ilki olmuştur.
Sonuç
Uzun lafın kısası, Cuvier'in yaptığı en müthiş atılım, fosillerin günümüzde yaşamayan canlıların kalıntıları olduğu, dolayısıyla evrimsel süreç içerisinde canlıların yok olduğunu keşfetmesidir. Kendisinden sonra gelen Thomas Malthus'un eserleriyle, Cuvier'in eserlerini bütünleştiren Darwin'in, yok oluşların kaçınılmaz olduğunu, çünkü doğada canlıların bir yaşam mücadelesi verdiklerini ve çevrenin zaman zaman kökten, ciddi biçimde değiştiğini keşfetmesiyle, bu seçilimin de değişimi kaçınılmaz kıldığını fark etmesiyle evrimin temelleri atılacaktır. Dolayısıyla Cuvier, yaptığı çalışmalar ve bilime kattıkları sayesinde, karşıtı olduğu bir teorinin en güçlü ayaklarından birini inşa etmiştir. Ne var ki Cuvier, döneminin hatalı evrim görüşünden, modern evrim görüşüne geçilmesine katkı sağladığını bilecek olsaydı, muhtemelen bundan gurur ve memnuniyet duyardı.
Cuvier, döneminin yadırganmayacak evrim karşıtlığına rağmen, bilimin en parlak dehalarından birisidir. Evrim Kuramı'nın da temellerini güçlendirecek çalışmaları, farkında olmadan yapmış olmasından da ötürü, Evrim Ağacı olarak bizim de her zaman saygıyla anacağımız büyük bir bilim insanıdır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 27
- 18
- 8
- 7
- 6
- 3
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- University of California at Berkeley. Georges Cuvier. (17 Şubat 2019). Alındığı Tarih: 17 Şubat 2019. Alındığı Yer: University of California at Berkeley | Arşiv Bağlantısı
- Victorian Web. Georges Cuvier (1769-1832), Leader Of Elite French Science. (17 Şubat 2019). Alındığı Tarih: 17 Şubat 2019. Alındığı Yer: Victorian Web | Arşiv Bağlantısı
- CosmoVisions. Anatomy And Physiology In The Nineteenth Century. (17 Şubat 2019). Alındığı Tarih: 17 Şubat 2019. Alındığı Yer: CosmoVisions | Arşiv Bağlantısı
- Victorian Web. Elegy Of Lamarck. (17 Şubat 2019). Alındığı Tarih: 17 Şubat 2019. Alındığı Yer: Victorian Web | Arşiv Bağlantısı
- Google Books. Memoirs Of Baron Cuvier. (17 Şubat 2019). Alındığı Tarih: 17 Şubat 2019. Alındığı Yer: Google Books | Arşiv Bağlantısı
- Google Books. Reclaiming A Scientific Anthropology. (17 Şubat 2019). Alındığı Tarih: 17 Şubat 2019. Alındığı Yer: Google Books | Arşiv Bağlantısı
- J. Turner. Why We Need Evolution By Jerks. (17 Şubat 2019). Alındığı Tarih: 17 Şubat 2019. Alındığı Yer: New Scientist | Arşiv Bağlantısı
- Find A Grave. Georges Cuvier. (17 Şubat 2019). Alındığı Tarih: 17 Şubat 2019. Alındığı Yer: Find A Grave | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 15:21:58 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/386
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.