Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Tüm Reklamları Kapat
Atilla Şayan
Atilla Şayan
132.8K UP
Yazar 1 gün önce 26 dk.

Bilim tarihine meraklı olanlarımızın çoğunda İskenderiye Kütüphanesi’ne dair hayal gücümüzü harekete geçiren kişi Carl Sagan olmuştur. Efsanevi Cosmos serisinin ilk dakikalarından itibaren bu muhteşem kütüphane ve bilim merkezinin nasıl yüzyıllarca ışık saçtığını dinledik. Yok oluşuyla medeniyet yürüyüşümüzün aksadığını da gördük.

Bu yazımızda, medeniyet tarihimizde önemli bir yere sahip olan İskenderiye ve Bağdat kütüphanelerinin kuruluşları, gelişimleri ve tarih sahnesine vedalarını inceleyerek her iki kurumun da tarihine ışık tutmaya çalıştık.

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Yasin Erkmen
Yasin Erkmen
75.7K UP
Çeviren 1 gün önce 10 dk.

Bir akademisyenin hayatına yön veren ve onu biçimlendiren sayısız kitap arasından yalnızca beşini nasıl seçmeli? Bu işe giriştiğimde, seçtiğim kitapların iki ortak özelliğe sahip olduğunu fark ettim. İlk olarak bunlar farklı nedenlerle yeniden ve yeniden başvurduğum metinlerdi. Başlangıçta belirli bir biçimde okuyup anlamıştım ancak daha sonra, yeni bir araştırma bağlamında, yarı hatırladığım bir fikri yeniden keşfetmek için bu kitaplara geri döndüm. İkinci olarak bu kitaplar kendi türlerinin örnek niteliğindeki temsilcileriydi, benzerleri arasından kaçınılmaz biçimde öne çıkmışlardı.

Collingwood'un An Autobiography (1939) ve ayrıca The Idea of History (1946) adlı eserlerini okumam üzerimde çok güçlü bir etki bıraktı çünkü bundan çok daha önce, etkilenmeye fazlasıyal açık bir yaşta A. J. Ayer'in Language, Truth and Logic (1936) adlı kitabını okumuş ve kariyerime Peter Haggett'in (1965) etkisiyle, coğrafya ve arkeolojideki niceliksel ve istatiksel devrimlerden -özellikle de David Clarke'ın Analytical Archaeologhy (1968) adlı eserinden- etkilenerek başlamıştım.

7
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Emre Nur
İnceleyen 2 gün önce
Günümüzde birçok canlı türü yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Bu, ilk değil. Gezegenimizin geçmişi yok oluşlarla dolu. Bu yok oluşlardan kimisinin sebebi volkanik faaliyetler, kimisininki buzullaşma, kimisininki asteroitti. Yaşam hepsinden sağ çıkmayı başardı. Hem de güçlenerek... Ama bu sefer karşısında zorlu bir tehdit var ve bu tehdit dışarıdan gelmiyor. Yaşam, kendi çocuğu -insan- tarafından tehdit ediliyor.

1. bölümde canlı bir yok oluş hikayesi anlatılıyor. Orta Amerika'daki altın kurbağalar bilim insanlarının gözü önünde yok oluyor. 2. bölümde türlerin yok olabileceği fikrinin keşfi anlatılıyor. Burada karşımıza Cuvier çıkıyor. Bu ismi daha önce Celal Şengör'den duymuş olabilirsiniz. İlginç, değil mi, şimdi insanlık için sıradan bir olgunun bir zamanlar keşfedilmesinin gerekmesi? 3. bölümde Darwin'in yok oluş fikrine olumsuz bakışını öğreniyoruz. 4. bölümde fosil kayıtlarındaki boşluklardan yok oluşların ispatlanması anlatılıyor. 5. bölümde Ordovisyen yok oluşu ile Antroposen Çağı'nı okuyoruz. 6. bölümde okyanus asitlenmesinin denizel türleri nasıl tehlikeye attığı anlatılıyor. 7. bölüm resiflerin yok oluşuna ayrılmış. 8. bölümde küresel ısınmanın biyoçeşitliliğe etkisi üzerinde duruluyor. 9. bölüm daralan ve parçalanan yağmur ormanlarında türlerin var olma savaşına ayrılmış. 10. bölümde insan hareketliliğin getirdiği istilacı tür sorunu gösteriliyor. 11. bölümde megafaunaların yok oluşu anlatılıyor. Devasa boyutlarda olmak, gezegene kazık çakmanın garantisini vermemiş. Bu bölüm favorimdi. 12. bölüm Neandertallere ayrılmış. Yani yok olan yakın akrabalarımızın hikayesine uzanıyoruz. Son bölümde söz yeniden altıncı yok oluşa getiriliyor.

Yok oluşlar, binlerce, milyonlarca yılı kapsayan bir süreç. Bu yüzden altıncı yok oluşu bilimsel olarak ele almak aceleci bir yaklaşım olabilir. Yine de bu adlandırmada bir problem görmüyorum. Çünkü son 200 yılda gezegenin gördüğü zararın boyutunu ifade etmenin en isabetli yolu bu.

Bu kitap bir ders kitabı değil. O yüzden bu kitapta önceki yok oluşların tarihini düzenli biçimde okuyamazsınız. Her bir makalede yok oluşun başka bir perdesi aralanıyor.

Son olarak, kitapta bir eleştiri eksikliği hissettim. Bu kitap bir gazetecinin elinden çıktığına göre, yazarın altıncı yok oluşun müsebbiplerine yönelteceği eleştiriyi okumak önemliydi. O iş bize kalmış diyelim.
Puan Ver
İnsan Kendi Yarattığı Yok Oluşun Kurbanı mı Olacak?
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
Sinan Kuday
Sinan Kuday
52.4K UP
Blog Yazarı 10 dk.

Genç bir bilim insanı adayıyken "Bilim ve Teknik" dergisinde okuduğum bir makale hem merakımı arttırmış hem de bilimden nasıl keyif alabileceğimi göstermişti. Henüz konuya hiçbir yazar değinmemişken bir an önce yazmak istedim. Makalede (orijinal yazıyı halen arıyorum) şuna benzer cümleler okuduğumda sesli gülmekten kendini alamamıştım:

"Afrika'da yaşayan Hotanto Kabilesi rakamları sadece 3'e kadar isimlendirmişti. Üçten fazlası onlar için çoktu. Yani orta yaşta bir kabile üyesi -bir Hotantot- yaşının kaç olduğunu sorduğunuzda size muhtemelen "Çok" yanıtını verecekti. El ve ayaklarındaki parmak sayılarını biliyorlar ama kullanma gereği duymuyorlardı. Dini inançlarını da düşünürsek üçten fazla sayı saymanın yanlış olduğunu düşündükleri için bu konuda çok sert olabiliyorlardı. Mesela aynı günde kaç öğün yediğini, kaç saat çalıştığını, kaç saat uyuduğunu sorarsanız ve "Çok" yanıtını alırsanız 4, 5, 6, ..vs. olduğunu ve bunun onun için gerçekten fazla olduğunu düşünebilirsiniz. Çünkü sonuçta bir kabileden bahsediyoruz ve günlük yaşamlarında mühendislik hesaplamalar yapmalarına gerek yoktu! Ama örneğin kabilede nüfus, silah veya mal sayımı yapıldığında çıkacak sonuç traji komik olacaktı: Çok! Çok! Çok! Sakın onlara 3'ten fazla sayının olduğunu da öğretmeye kalkmayın. Bu büyük ukalalık olurdu! Söylediğim gibi töre cinayetine kurban gidebilirdiniz!"

10
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eyüp Akman
Seslendiren 15 Kasım 2019 43:01
TDK’nin tanımına göre mekân: "Yer, bulunulan yer, ev, yurt ve uzay" anlamlarına gelmektedir.Yerin tanımı ise: "Bir şeyin, bir kimsenin...
23
Emre Gök
Emre Gök
104.5K UP
Yazar 21 Haziran 2022 30 dk.

Bireyin yaşantıları, gelecekte kendini gösteren izler bırakır. Kalıcı öğrenmeyi gerçekleştirebilmenin en etkili yollarından biri de yaşantılara dayalı öğrenme yoludur. Yaratıcı drama özellikleri, çok yönlü işlevselliği nedeniyle sınıf dışındaki amaçlara uygun her türlü ortamlarda özellikle yaşantılara dayalı Öğrenmeyi gerçekleştirmede etkili bir yöntem ve disiplindir.[1] Bu anlamda, eğitim programlarından çıkartılmış olsa da bilimsel düşünmeye bir temel sağlayacak olması nedeniyle önem taşıyan evrim teorisinin okul dışı ortamlarda öğretilmesi gerekmektedir. Böylece insanın nasıl yaratıldığına ilişkin görüşlere bir alternatif daha eklenmiş olacağı gibi insanlar da kendi var oluşları hakkında daha eleştirel düşünebileceklerdir.

Evrim teorisi okulöncesinden yükseköğretime, oradan yaygın eğitime kadar her insanın öğrenmesi gereken bir düşünce sistematiğidir. Kendi var oluşuna yönelik sorgulamalar yapan her insan, evrim teorisi eğitiminin olası öğrencisi olabilir. Edinecekleri mesleklerle geleceğin toplumunu inşa etmede önemli rol oynayacağı söylenebilecek üniversite öğrencileri, yoğun bir bilgi bombardımanıyla tamamladıkları, akademik başarı odaklı ilk ve orta öğretimden sonra geldikleri üniversitede mesleki uzmanlık kazanmanın yanında sosyal ve kültürel gelişim sağlayacakları olanaklarla da karşılaşırlar. Üniversite öğrencilerinin sosyal ve kültürel gelişimlerinin desteklenmesi edindikleri mesleği daha yaratıcı, insani ve estetik icra etmelerini sağlayabilir.

52
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 25 Eylül 2020 54 dk.

Kelime anlamı olarak olarak sünnet (İng: "circumcision"), sadece erkekler için tanımlanmaktadır ve penisin ucunda bulunan prepucium (ön deri) olarak adlandırılan deri parçasının cerrahi olarak kesilerek alınması anlamına gelmektedir.[1] Penis ucundaki ön deri açıldıktan sonra, penis başına (glans) bağlanan bağlantıları kesilir ve böylece vücuttan alınmış olur. Erkekler için tanımlanan bu uygulama, yazı içinde değineceğimiz ve daha önceden de anlattığımız gibi kadınlara da uygulanabilmektedir; fakat bu uygulama kimi zaman "kadın sünneti" veya "klitoridektomi" olarak anılsa da, tıbbi olarak "kadınların genital sakatlanması" (İng: "female genital mutilation") olarak isimlendirilmektedir.[2] Biz bu yazıda aslen erkek sünnetine odaklanacağız.

Makalemizde de anlatacağımız gibi, İslamiyet'ten (ve hatta büyük dinlerden) çok daha eski bir tarihi olan "sünnet" uygulamasının etimolojik olarak Arapçadaki asıl kelime anlamı "âdet, yol, davranış"tır. Bu sözcük, dilimize İslami literatür aracılığıyla kazandırılmıştır. Aslında "sünnet" sözcüğü, sadece penis ucu derisinin kesilmesiyle ilgili değildir. Sözcük, daha genel olarak, İslam'ın peygamberi "Hz. Muhammed'in söz, fiil ve onaylarının ortak adı"[3] veya "farz yahut vâcip derecesinde olmaksızın yapılması dinen istenen fiil"[4] gibi dini bağlamlarda kullanılmaktadır. Penisteki deri parçasının alınması, İngilizcede (yukarıda da verdiğimiz gibi) "sirkumsizyon" olarak anılmaktadır ve Türkçe tıp literatüründe de bu şekilde anılabilmektedir.[5] Biz, yazı boyunca bu penis derisi kesme uygulamasını "sünnet" olarak adlandıracağız ve bu yazıda, erkek sünnetinin fizyolojik, psikolojik ve genel sağlık açısından etkilerini değerlendireceğiz.

444
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 16 Ocak 2019 15 dk.

DNA, ya da uzun adıyla deoksiribonükleik asit, Dünya üzerinde var olan bütün canlılarda bulunan ve hepsinde kalıtsallığı sağlayan moleküldür. Yani canlılar, DNA isimli bu kimyasal maddeyi kullanarak, kendi biyolojik özelliklerinin bir kısmını veya tamamını yavrularına aktarırlar. Ancak biyolojik organizmalara genetik yapısını kazandıran bu molekül, tek bir yapıda bulunmaz. Genetik ile ilgilenen birisi gen, kromatit ve kromozom gibi birçok diğer terimle de karşılaşmış; hatta bunların sayılarıyla ilgili kafa karışıklığı yaşamıştır. Bu yazımızda, DNA ve genlerle ilişkili tüm kavramları açıklayacağız.

Her kimyasal maddenin kendine özgü bir fiziksel yapısı vardır. Deoksiribonükleik Asit (DNA) isimli kimyasal yapının fiziksel şekline ise "ikili sarmal" adını vermekteyiz; çünkü birbiri etrafına örülmüş gibi gözüken iki şerit ve bu şeriti birbirine bağlayan moleküler köprülerden oluşmaktadır. Bu yapıyı oluşturan alt birimler, nükleobazlardır (kimi zaman sadece baz da denebilir; ancak "baz" sözcüğünün kimyada anlamı oldukça geniş olduğu için bu kısa kullanım kafa karıştırıcı olabilir).

326
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tuğçem Müge Gür
Çeviren 30 Haziran 2021 6 dk.

Tepkime sonucu kıvılcım, alev ve duman üreten havai fişek gibi patlayıcı materyaller, insan dışı hayvanlara çeşit çeşit zararlar vermekte. Bunlar genelde insanlarla arkadaş olan hayvanları etkiliyor ve hayvanlarımızın bu patlayıcılara verdiği tepkileri de kolayca görebiliyoruz. Bu patlamalar, çiftliklere ya da başka alanlara kapatılmış hayvanların yanı sıra, hem kentsel çevrelerin içinde hem de dışında yaşayan diğer canlıları etkiliyor.

Birçok hayvanın duyma yetisi, insanlarınkinden çok daha hassas olduğu için, havai fişeklerin patlamaları onlar için bize olduğundan daha rahatsız edici olmakla kalmıyor; aynı zamanda duyuşlarını da daha ağır zedeleyebiliyor. Havai fişeklerin yaydığı ses 190 desibele kadar çıkabilir (bu ses, insan kulağında hasarın başlangıcı olan 75 ila 80 desibel aralığından 110 ila 115 desibel daha fazladır). Havai fişekler; kestane fişekleri, silah sesleri (140 desibel) ve bazı jet uçaklarından (100 desibel) daha yüksek sesler üretmektedir.

27
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yasin Kayalar
Yasin Kayalar
213.2K UP
3 gün önce
Fiziksel (mekanik) ve elektromanyetik diye bir ayrım evrende yoktur. Fiziksel olan herşey (tüm etkileşim ve hareketler) gerçekte elektromanyetizmaya dayanır. 
Örneğin fiziksel olarak dalgalanan bir nesne (mesela esnek bir lastik) elektromanyetik dalgalanmak zorundadır. (Fiziksel olarak gördüğümüz mekanik dalgalanma atom düzeyinde elektromanyetik dalgalanma olmak durumunda.)

0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
🧬 Kalıtsal ve çaresiz olarak görülen Huntington Hastalığı için geliştirilen yepyeni bir gen terapisi çalışması, tedavinin ilerlemesini iki üç yıl boyunca %75’e kadar yavaşlatabildiğini gösterdi.

🧠 Bu tedavide, hastalığın temelinde yatan Huntingtin proteini üretimini engellemeyi amaçlayan bir viral vektör kullanıldı. Böylece beyin hücrelerinde toksik protein birikimi azaltıldı ve motor ile bilişsel fonksiyon kaybı geciktirildi.

📊 Şimdilik erken evrede ve sınırlı hasta sayısıyla yürütülen bu araştırma, nörodejeneratif hastalıklar için tedavi paradigmasını kökten değiştirme potansiyeline sahip.

⚠️ Ancak bu bir “kesin tedavi” değil, daha geniş ölçekli ve uzun süreli klinik çalışmalar gereklidir.

Yazar: Bethany Brookshire
Çeviren: Damla Şahin Uçar

ℹ️ Bu içerik, Evrim Ağacı internet sitesinden derlenerek hazırlanmıştır. Derleme sırasında bazı önemli detaylar kaybolmuş olabilir. Konu hakkında eksiksiz bilgi almak ve kaynaklarımızı görmek için içeriği lütfen evrimagaci.org üzerinden okuyunuz.
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'na katkı sağlamanın bir yolu, Agora Bilim Pazarı'na uğrayarak, burada bilimseverlerle buluşturduğumuz bilim kitapları, ders kitapları, hediyelik eşyalar ve diğer ürünlerden satın almak. Bir göz atın, hoşunuza giden bir şeyler bulacağınıza hiç kuşkumuz yok!

Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 10 Temmuz 2021
Tıp, sadece bilim değil, aynı zamanda bir sanattır.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
26
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
EtkinlikKültürel Etkinlik
Okan Nurettin Okur
Etkinliği Ekleyen 2 hafta önce ÇevrimiçiÜcretsiz21 Kasım
Bilimler ve Sanatlar Bizi Daha Ahlaklı mı Yaptı?
21 Kasım 2025 09:00 tarihinden 21 Kasım 2025 11:00 tarihine kadar.

Ankara Felsefe Radyosu

Bilimler ve Sanatlar Bizi Daha Ahlaklı mı Yaptı?

21.11.2025 - 09.00

Konuk: Prof. Dr. Hamdi Bravo

Moderatör: Okan Nurettin Okur

Yayına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

@AnkaraFelsefeRadyosu

Devamını Göster
13
0 Yorum
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Salih Öztürk
Salih Öztürk
100.6K UP
Alıntıyı Ekleyen 11 saat önce
Cesur insan özgürdür.
Kaynak: Seneca
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Evrim Ağacı Akademi

Evrim Ağacı Akademi'yi kullanarak kendini Psikoloji konusunda geliştirebilirsin.

Yaşam Ağacı Gözlemi
Ebru Tuba Ölçücü
Gözlemi Yapan 4 gün önce Türkiye, İstanbul
En çok yaprak döken ağaçların çıplak olduğu kış aylarında görülür. Kütükler ve duran ölü ağaçların yanı sıra düşmüş dallar da dahil olmak üzere esas olarak ölü sert ağaçlarda büyür. Gözlem yapılan ağaç düşmüş bir odundur.
8
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close