Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Tüm Reklamları Kapat
Mert Karagözoğlu
Çeviren 15 Kasım 2013 1 dk.

Yarasaların, balinaların, fillerin, küçük kuşların, papağanların, insanların müzikal yetenekleri varken neden insansı maymunların yok? Örebro Hastanesi Akciğer Kliniğinde çalışan Matz Larsson, Animal Cognition dergisindeki bilimsel yayında bu sorunun cevabını vermeyi deniyor. Makalesinde, konuşma ve müzik gibi şeylerin taklidini yapabilme kabiliyetinin, basitçe senkronize grup hareketinin grubun sesini azalttığı, böylece çevredeki öğelerin seslerinin daha iyi duyulabildiği ilkesinden geldiğini öne sürüyor.

Hipotez, vokal öğrenmenin (müzikal yeteneğin), bir takım türlerin hareket sırasında oluşan rahatsız edici sesler ile baş edilmesi gerektiğinden ötürü evrimleştiğini düşünüyor. Bu sesler bizim duyma kabiliyetimiz üzerinde yalnızca hareket ederken bir etkiye sebep olabiliyorlar. Larsson bunu şöyle açıklıyor:

18
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Damla Şahin Uçar
Çeviren 2 gün önce 3 dk.

Bir organizasyonda çalışan herkes bilir: Toplantılar çılgın bir hızla birbirini takip eder. Yöneticiler haftada ortalama 23 saatini toplantılarda geçirir. Bu toplantılarda olup bitenlerin büyük bir kısmı düşük değerli, hatta tamamen ters etki yaratan faaliyetler olarak görülür. İşin paradoksu şu: Kötü toplantılar, önceki toplantıların yarattığı hasarı gidermek için daha fazla toplantıya yol açar.

Yine de toplantılar uzun süre yönetim araştırmalarının konusu olmadı. 2015 tarihli bir el kitabı, yeni ortaya çıkan “Toplantı Bilimi” alanının temellerini attı. Bu araştırmalar, asıl sorunun toplantıların sayısı değil; tasarlanma biçimleri, amaçlarının belirsizliği ve çoğu zaman fark edilmeyen eşitsizlikleri pekiştirme biçimleri olduğunu ortaya koydu.

9
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 9 Ocak 2015 27 dk.

İnsanın evrimi söz konusu olduğunda hep sözü edilen canlılar şempanzeler ve gorillerdir. Şanslılarsa, bonobolar ve orangutanların da az biraz lafı edilir. Ancak evrimle ilgili tartışmalarda tarafların evrimsel biyolojiyle ilgili teknik donanımı oldukça eksik olduğundan bundan pek öteye geçilemez. Uzaktan veya yakından akrabası olduğumuz yüzlerce maymun türü olsa da, şempanze, bonobo, goril ve orangutan dışındakilere "Maymun işte..." diyip geçeriz. 

Peki kim bu maymunlar? Bizim şempanzeler ve gorillerden öte, en yakın akrabalarımız kimler? Gelin, bu videoda hep birlikte insanın Evrim Ağacı üzerindeki en yakın dallarını, yani evrimsel olarak en yakın akrabalarımızı tanıyalım.

137
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Uyarlayan 10 Ocak 2013 2 dk.

Bilim insanları, banyodan sonra ellerimizin neden buruşuk ve kırışık hale geldiğinin evrimsel kökenlerini keşfettiler! Buruşma refleksi olarak bilinen bu durum üzerine yapılan laboratuvar testleri, ıslak veya su altında bulunan cisimleri, buruşuk ellerimizin çok daha kolay kavradığını doğruladı. Bu kırışıklıklar, araba tekerleklerinde yağmur suyunu boşaltmak için açılmış kanallar gibi görev yapıyor.

İnsanlar çoğunlukla parmaklarının kırışmasının nedeninin, deri içerisine giren fazla suyun şişirme etkisi olduğunu sanmaktadırlar. Ancak bilim insanları, 1930 yılından beri nedenin aslında bu olmadığını gayet iyi bir şekilde biliyorlar. Çünkü deri altındaki sinirleri zarar görmüş kişilerde, ne kadar suya batırılırsa batırılsın bu buruşma meydana gelmemektedir. Bu da, bu kırışıklığın nedeninin otonom sinir sistemimizle, yani refleksif ve istemsiz hareketlerimizi kontrol eden sinir sistemimizle bir alakası olabileceğini göstermektedir. Esasında, daha önceden yapılan araştırmalar, bu buruşmanın nedeninin deri altındaki damarların büzüşmesi olduğunu göstermişti.

57
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sizden Gelenler
İsmail Anıl Süder
Üye
sizi tanıyalı 2 yıl oldu ama bana o kadar şey kattınız ki ne desem az. Resmen yeni bir ben ortaya çıktı. Artık her şeyi sorgulayan merak edip araştıran daha önemlisi bilime aşık olan bir genç ortaya çıktı ve hepsi sizin sayenizde iyi ki varsınız.
Cemgil Bilici
Cemgil Bilici
160.6K UP
Yazar 20 saat önce 7 dk.

Zeka ve mantık oyunları, bireylerin bilişsel gelişimini desteklemede önemli bir araç olarak görülmektedir. Bu oyunlar sadece eğlence amacı taşımakla kalmayıp aynı zamanda problem çözme, analitik düşünme ve dikkat toplama gibi zihinsel becerilerin gelişimine katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda öne çıkan oyunlardan biri de “Kendoku”dur. İlk olarak 2004 yılında Japon matematik öğretmeni Tetsuya Miyamoto tarafından geliştirilen Kendoku, temel aritmetik işlemler ile mantıksal çıkarımı birleştiren özgün bir sayı bulmacasıdır. Oyunculardan belirli matematiksel kurallara uygun şekilde sayıları yerleştirmelerini isterken aynı zamanda oyuncuların satır ve sütunlarda tekrar etmeyen çözümler üretmelerini zorunlu kılar. Bu yönüyle hem klasik sudokuya benzer hem de ondan farklı olarak işlem odaklı düşünmeyi teşvik eder. Gerek sınıf içi eğitimde gerekse bireysel gelişimde kullanılabilen bu oyun, özellikle çocuklar ve gençler için matematiği eğlenceli hale getiren alternatif bir öğrenme yöntemi sunmaktadır.

Bu makalede Kendokunun tanımını ve tarihçesini, oynanış biçimini ve eğitsel faydaları detaylı şekilde incelenerek bu oyunun zihinsel gelişim ve akademik başarı üzerindeki etkileri değerlendirilecektir.

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
Hasanali Koç
Hasanali Koç
107.1K UP
Blog Yazarı 5 dk.

Antik Yunan düşünürlerinden biri olan Platon, Yasalar adlı eserinde siyasetle ilgili derinlemesine bir analiz sunar. Bu eser devletlerin kuruluşu, yönetim biçimi, eğitim, din, sanat ve adalet gibi temel konuları ele alan kapsamlı bir siyasi felsefe içerir.

Platon'un Yasalar kitabı, onun derin siyasi düşüncelerini ve devlet anlayışını ortaya koymaktadır. Bu eser; devletin temelinde adalet, eğitim, yasaların etkili kullanımı gibi konuları ele alarak ideal bir toplum modeli çizmeye çalışır. Platon'un siyasi felsefesi, günümüzde bile birçok düşünür ve politikacı üzerinde etkili olmakta ve tartışılmaktadır. Yasalar, siyasetin temelini etik değerler ve bilgelik üzerine inşa etmeye çalışan bir düşünürün kapsamlı bir eseridir.

8
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hatice Kutbay
İnceleyen 18 saat önce
Murray Bookchin – Özgürlüğün Ekolojisi, modern dünyanın hem ekolojik krizini hem de bu krizin arkasındaki düşünsel kökenleri hedef alan en bütünlüklü siyasal-felsefi eserlerden biridir. Bookchin bu kitabında çevre sorunlarını teknik ya da yalnızca ekonomik meseleler olarak değil, insanın insan üzerindeki tahakkümünden türeyen tarihsel–toplumsal ilişkilerin bir sonucu olarak ele alır.

Kitabın temel savı , Doğa üzerindeki egemenlik fikri, insanın insana egemen olmasının bir uzantısıdır. Bookchin’e göre ekolojik yıkım, kapitalizmin ya da sanayileşmenin rastlantısal bir sonucu değil; hiyerarşi, otorite ve tahakküm üzerine kurulu uygarlık biçiminin zorunlu bir ürünüdür. İnsan, doğayı “kontrol edilmesi gereken bir nesne” olarak tanımladıkça, özgürlüğü de doğadan ve toplumsal bağlardan kopuk, soyut bir bireysel hak olarak düşünmeye başlar.

Özgürlüğün Ekolojisi, tarihsel bir anlatı üzerine kuruludur. Bookchin, ilkel-komünal toplumlardan itibaren hiyerarşinin, patriarkanın ve sınıf ilişkilerinin nasıl ortaya çıktığını izleyerek, ekolojik krizin yalnızca modern döneme özgü olmadığını; ancak modernitede kurumsallaşarak yıkıcı bir boyut kazandığını gösterir. Bu tarihsel yaklaşım, kitabı salt bir çevre manifestosu olmaktan çıkarıp bir uygarlık eleştirisine dönüştürür.

Eserde özgürlük, klasik liberal anlayışta olduğu gibi bireyin sınırsız tercih kapasitesi olarak tanımlanmaz. Bookchin için özgürlük, toplumsal sorumlulukla birlikte var olur. Doğadaki ekosistemler nasıl karşılıklı bağımlılık temelinde işliyorsa, insan toplumları da eşitlikçi, yerel ve yatay ilişkilerle örgütlendiğinde özgürleşebilir. Bu nedenle Bookchin, merkezi devlet yapılarını ve kapitalist üretim ilişkilerini hem ekolojik hem de ahlaki açıdan eleştirir.

Kitabın en güçlü yanlarından biri, ekolojiyi etik ve siyasal bir sorun olarak temellendirmesidir. Doğanın “korunması” gereken bir kaynak değil, insanla birlikte evrilen canlı bir bütün olduğunu savunur. Bu noktada Bookchin’in “sosyal ekoloji” kavramı öne çıkar: Ekolojik sorunlar ancak toplumsal eşitsizlikler, iktidar ilişkileri ve tahakküm biçimleri ortadan kaldırıldığında çözülebilir.

Sonuç olarak Özgürlüğün Ekolojisi, okuyucuya hazır çözümler sunmaktan çok, özgürlük kavramını kökten yeniden düşünmeye çağırır. Bookchin, özgürlüğün doğaya karşı değil, doğayla birlikte kurulabileceğini; insanın ancak hiyerarşisiz, adil ve ekolojik olarak uyumlu bir toplumda gerçekten özgür olabileceğini savunur. Bu yönüyle eser, hem ekoloji hareketi hem de özgürlük düşüncesi için hâlâ güncelliğini koruyan radikal bir başyapıttır.
9.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
Hiyerarşinin Ortaya Çıkışı ve Çözülüşü
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yasin Erkmen
Uyarlayan 21 saat önce 3 dk.

Arkeoloji, eski dönemlerde yaşamış insanları ve onların geride bıraktığı eserleri inceleyen bilim dalıdır. Bilimsel çalışmalar, pek çok kalıntının incelenmesiyle gerçekleştirilir. Basit eşyalar, piramitler, tapınaklar ve mezarlar; incelenen kalıntılar arasında yer alır. Yapılan çalışmalar sayesinde geçmiş insan yaşamlarıyla ilgili detaylı bilgilere ulaşılır. Peki ama arkeoloji tam olarak nedir? Kapsamı ve daha fazlası![1]

Eski zamanlarda yaşamış insanlar hakkında nasıl bilgi sahibi oluyoruz? Eğer ki geride yazılı herhangi bir kayıt bırakmadılarsa hangi tanrılara taptıktıklarını, ne yiyip ne içtiklerini veya ne tür kıyafetler giydiklerini nasıl biliyoruz?

5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 21 Ekim 2020 27 dk.

Doğada neredeyse hiçbir olgu, son haliyle, birdenbire var olmaz. Her zaman daha eski, daha basit, daha başka nedenlerle var olan unsurların dönüşümüyle yeni yapıların geliştiğini görürüz. İnsanı "insan" yapan en sıra dışı unsurlardan biri gibi gözüken mizah ve espri anlayışı da bundan muaf değildir. Mizahın yazılı kökenlerini, profesyonel "jestçilerin" ve "şaka kitapları"nın olduğu Antik Yunan'a kadar takip etmek mümkündür. Hatta MÖ 460'ta doğmuş olan Demokritos, "gülen filozof" olarak anılırdı; çünkü oldukça espritüel biriydi ve çağdaşlarının "aptallıklarına" gülmesiyle bilinirdi.[1] Ama mizahın kökenleri orada durmaz. Avustralya Aborijinleri'ne yönelik antropolojik çalışmalar, mizahın Homo sapiens içindeki kökenlerinin en az 35.000 yıllık olduğunu düşündürmektedir. Fakat karşılaştırmalı etoloji (hayvan davranışları) çalışmalarından gelen veriler, mizahın davranışsal kökenlerini Homo sapiens türünden çok daha öncesine, günümüzden yaklaşık 16-10 milyon yıl öncesine dayanıyor olabileceğini göstermektedir.[2][3]

Mizahın evrimsel kökenlerini anlamak için, onun davranışsal öncülleri ile davranışsal ardıllarını incelemek gerekmektedir: Espri ve şaka gibi tüm bileşenleriyle bir arada değerlendirilebilecek olan "mizah" kavramının öncülü; sözlerle veya davranışlarla icra edilen soyut bir oyundur. Mizahın kalbinde yer alan espri veya şakanın kendisi, birbiriyle bağdaşmaz gibi gözüken unsurları barındıran bir bağlama veya bağlamlara sahiptir. Çözümlenmesi gereken bir bilinmezi barındırır (size anlatılmaya yeni başlanan bir fıkrayı düşünün) veya sıra dışı bir fiziksel davranışı barındırır (bir "eşek şakası"nı düşünün). Bu bilinmezlik ve bağdaşmazlık, kişide psikolojik bir gerilime neden olur. Ancak mizahın az önce tanımladığımız oyuncu doğası içerisinde, esas mesaj (İng: "punchline") verildiğinde ve espri patlatıldığında veya fiziksel şaka sonlandığında, bağdaşmaz bağlam da çözüme kavuşur ve şakanın hedefindeki kişi, gerilimin ortadan kalkmasıyla genellikle güler veya kahkahaya tutulur. İşte bu duygusal iniş çıkışlar, sosyal hayvan türlerini birbirine bağlayan önemli bir davranış kalıbına karşılık gelir. Dolayısıyla mizahın kökenlerinin sırları, insan-harici sosyal hayvanlardaki oyun, mizah algısı ve kahkaha davranışlarında yatar. Bu yazımızda, bu faktörlere, bunların evrimine ve modern mizah ile ilişkisine bir bakış atacağız.

165
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Cemgil Bilici
Cemgil Bilici
160.6K UP
Gözlemi Yapan 1 gün önce Türkiye, İzmir
📍 Yer bilgisi: İzmir
📅 Tarih ve saat: 7 Aralık 2025
🌡️ Hava durumu: Parçalı bulutlu / hafif yağışlı
🌡️ Sıcaklık: 12 °C
💧 Nem ve yağış durumu: Orta–yüksek nem
🌿 Habitat tipi: Maki+odunsu bitki örtüsü
🪨 Zemin özellikleri: Humuslu, organik maddece zengin toprak
🧭 Yön / konum: Kuzey
4
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hatice Kutbay
İnceleyen 18 saat önce
Fakir Baykurt – Yarım Ekmek, yoksulluğu romantize etmeden, onu gündelik hayatın sessiz ama sürekli bir gerilimi olarak anlatan; toplumsal eşitsizliğin insan ruhunda bıraktığı izleri sade ama sarsıcı bir dille görünür kılan bir kitaptır. Baykurt bu eserde büyük olaylardan çok küçük eksikliklerin –yarım kalan bir ekmek, tamamlanamayan bir hayat– etrafında örülen bir gerçekliği merkezine alır.

Kitabın temel izleği, yoksulluğun yalnızca maddi bir yetersizlik değil, insanın onurunu, ilişkilerini ve hayallerini aşındıran yapısal bir sorun olduğudur. “Yarım ekmek” metaforu, hayatta kalmaya yeten ama insanı doyurmayan bir düzeni simgeler. Karakterler aç değildir; fakat hiçbir zaman tam da doymamışlardır. Bu arada kalmışlık hâli, Baykurt’un toplumcu gerçekçi edebiyatının en güçlü yanlarından biridir.

Fakir Baykurt’un anlatımı didaktik olmaktan bilinçli biçimde kaçınır. Yoksulluğu anlatırken ajitasyona başvurmaz; sistemin adaletsizliğini karakterlerin sessiz kabullenişleri, küçük isyanları ve iç kırılmaları üzerinden gösterir. Bu yönüyle Yarım Ekmek, yoksulluğu bir “kader” olarak değil, normalleştirilmiş bir eşitsizlik olarak ele alır. Okuyucuya sürekli şu soruyu sordurur: Bir toplumda bazı insanlar neden hep yarım yaşar?

Eserde dikkat çeken bir diğer tema, alışılmış yoksulluğun yarattığı duyarsızlıktır. Karakterler, yoksunluğa öylesine alışmıştır ki, eksikliği artık sorgulamaz hale gelmişlerdir. Bu psikolojik boyut, Baykurt’un sadece sosyolojik değil, aynı zamanda derin bir insan gözlemcisi olduğunu da gösterir. Yoksulluk, yalnızca dış koşulların değil, iç dünyaların da bir parçası hâline gelmiştir.

Dil ve üslup açısından Baykurt, yalın ama güçlü bir gerçekçilik kurar. Köy edebiyatı geleneğinden beslenen anlatı, gündelik konuşma diliyle şekillenir; bu da metne hem sahicilik hem de duygusal yoğunluk kazandırır. Ancak bu dil, yerelliğe hapsolmaz; tam tersine, anlatılan yoksulluk deneyimi evrensel bir yankı üretir.

Sonuç olarak Yarım Ekmek, yoksulluğu büyük sloganlarla değil, küçük paylarla anlatan bir romandır. Fakir Baykurt, okuyucuyu acımaya değil, düşünmeye ve rahatsız olmaya çağırır. Bu kitap, toplumcu gerçekçi edebiyatın yalnızca geçmişin bir tanığı olmadığını; bugün hâlâ güncelliğini koruyan bir adalet ve eşitlik çağrısı olduğunu hatırlatır.
Kitap
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Nevzat Keskin
Seslendiren 3 gün önce 9:26
Aşılama en basit tanımı ile, üretmek istediğimiz ağaçtan kesilen dal (aşı kalemi) ya da filizin, aşı yapılacak ağaca (anaç) yerleştirilerek oraya tutunmasını...
0
Tüm Reklamları Kapat
Zor işleri son dakikaya bırakmak çoğu zaman “disiplin eksikliği” gibi görünür; ama bilim bunun çok daha derin, biyolojik bir nedeni olabileceğini söylüyor. 🧠✨
🔬 Evrimsel biyolojiye göre, atalarımız tehlikeyle karşılaştıklarında beynin tehdit algılayan bölümleri hızla devreye girerdi. Bu ani uyarılma, karar verme hızını artırır, dikkati keskinleştirir ve hayatta kalma şansını yükseltirdi.
⏱️ Modern dünyada ise vahşi bir avcı yok ama beynimiz hâlâ aynı mekanizmayı kullanıyor. Son teslim tarihine yaklaşınca stres artıyor, bu da beynin “acil durum modunu” aktive ederek performansı geçici olarak yükseltiyor.
🔥 Yani “yumurta kapıya gelince” gelen o ani enerji patlaması bir alışkanlık değil, evrimsel bir refleks.
Kötü değil, sadece beynimizin hâlâ milyonlarca yıl önceki hayatta kalma yöntemleriyle çalıştığını hatırlatıyor.
Yazar: Kerem Girgin
Editör: Damla Şahin Uçar
ℹ️ Bu içerik, Evrim Ağacı internet sitesinden derlenerek hazırlanmıştır. Derleme sırasında bazı önemli detaylar kaybolmuş olabilir. Konu hakkında eksiksiz bilgi almak ve kaynaklarımızı görmek için içeriği lütfen evrimagaci.org üzerinden okuyunuz.
İnceleme
Yunus Zubar
Yunus Zubar
115.7K UP
İnceleyen10 9 Şubat 2024
Özelikle de vermek istediği mesajları alabilenin zevk aldığı, dahi bir yazarın dahiyane bir kitabı.
9.8/10
(68 Kişi)
Puan Ver
Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Yaşam Ağacı Türü
Cemgil Bilici
Cemgil Bilici
160.6K UP
Türü Ekleyen 1 gün önce
Psathyrella microrrhiza, Tiny Psathyrella olarak da bilinen, higrofan şapkalı küçük, narin bir agarik mantardır. Başlangıçta, şapkanın dış kısmında dağınık beyaz fibriller veya fibrilloza pullar bulunur ve bunlar kenarlarda kalıcıdır. Bu mantar, ormanlardaki yol kenarlarında veya ruderal alanlarda, genellikle odun kalıntıları veya yaprak örtüsü üzerinde yetişir.

Şapka başlangıçta küt konik olup, olgunlaştıkça çan şeklinde veya dışbükey-umbonat hale gelir. Şapka başlangıçta dış kısmında dağınık beyaz lifler veya fibrillo pullarla süslenmiştir ve bunlar kenarlarda kalır. Kururken, şapka kenarlarında pembemsi bir renk alabilir ve bazen solungaç kenarları pembemsi ve flokülöz görünebilir. Higrofan, orta kahverengi, soluk bej kahverengiye dönüşür. Lameller ekli, orta genişlikte, sıkışık, soluk kirli bej, yaşlandıkça kahverengimsi griye dönüşür. Sap ince, narin, kırılgan, olgunlaştığında dolgunlaşır, aşağı yukarı eşit uzunluktadır ve sapın alt kısmında peçe kalıntıları bulunabilir. Spor izi koyu kahverengi ila mor kahverenginde olur.

Şapka (cap) çapı: Genellikle 1 – 3 cm arası. Kimi kaynaklar “yaklaşık 1 ila 3 cm” diyor.

Sap (stipe) + dip özelliği: Sap — oldukça ince — ve bazen dipte küçük, kökümsü bir uzantı (rootlet / micro-rhiza) olduğu bilinir.

Görünüş ve hygrophanous özellik: Şapka ıslakken nemli, koyu kahverengi/ kızıl kahverengimsi; kuruyunca açıla-solar (farklı tonlara geçer). Bu “nemle renk değişimi (hygrophany)” bu tür için bildirilmiştir.

Çıkış biçimi: Genelde “tek tek veya çok küçük gruplar (ikili, üçlü vb.)” hâlindedir

Sporları 11-14 x 6-7 μm boyutlarında ve pürüzsüz şekillidir, bir germ gözenekleri vardır.

Türün ilk tanımlandığı ve yaygın olarak gözlemlendiği yer Avrupa'dır.

Psathyrella türlerinin çoğunu yenmez, düşük değerli veya riskli olarak sınıflandırır.
0
Altay Kenger
Seslendiren 31 Ocak 2020 6:39
Her şeyi hatırlamak kulağa harika gelebilir, fakat bazı şeylerin unutulması lazımdır. Peki her bir şeyi hatırlamak ne anlama geliyor?Arabanızı nereye...
28
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 23 Eylül 2014 36 dk.

Altın oran 1.618033... diye giden bir sayıdır. Yunanca φ\varphi veya ϕ\phi veya Φ\Phi işaretiyle gösterilen altın oran, "kutsal oran", "ilahi oran" veya "altın sayı" gibi isimlerle bilinmektedir. Bu abartılı isimlerin nedeni, 2400 yıl önce yaşamış Öklid'e kadar giden bir süredir insanların, Evren'deki olay, olgu ve süreçlerin bu sayı etrafında şekillendiğine inanmış olmasıdır. Gelmiş geçmiş en popüler kurgu yazarlarından Dan Brown'un Da Vinci Şifresi kitabı gibi eserleri bu inancın halk arasında pekişmesine katkı sağlamıştır. Bu inanca göre altın oran, elde edilebilecek en estetik, en ilahi geometrileri vermektedir. 

Altın oranı veya φ\varphi sayısını elde etmenin 3 temel yolu vardır: Bunlardan ikisi geometriye, biriyse aritmetiğe dayanmaktadır. Önce geometrik altın orana bakalım. Bir şeyin altın orana uyduğunu bulmak için uzun ve kısa kenarlarının toplamını, uzun kenarına bölmeniz gerekmektedir. Örneğin elinizde, aşağıdaki gibi iki segmente bölünmüş bir doğru parçası olduğunu düşünelim:

137
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

YouTube, Evrim Ağacı tarafından hazırlanan içerikleri video yoluyla öğrenmenin en iyi yolu! Ayrıca kanalımızda birçok bilim insanıyla röportajlarımızı, çeşitli deney gösterilerini ve diğer bilim içeriklerimizi bulabilirsiniz.

Söz
Meryema Şermet
Meryema Şermet
109.5K UP
Alıntıyı Ekleyen 5 gün önce
Eğer hayat değersizse ölümün kıymeti ne idi?
Kaynak: Kitap
9.8/10
(15 Kişi)
Puan Ver
Buz ve Ateşin Şarkısı, #1
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
13
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eser
Ece Müker
Ece Müker
580.1K UP
Eseri Ekleyen 3 saat önce Film
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
EtkinlikKonferans
Ufuk Balkan
Ufuk Balkan
104.1K UP
Etkinliği Ekleyen 6 gün önce İstanbulÜcretsiz4 Aralık
Bilim Akademisi Yılın Konferansı 2025 - Mete Atatüre ile Fiziğin Hayal Gücü
04 Aralık 2025 20:58 tarihinden 20 Aralık 2025 21:02 tarihine kadar.

Bilim Akademisi Yılın Konferansında bu yıl fiziğin kavramsal zenginliğine odaklanıyor.

Bilim Akademisi Üyesi Mete Atatüre, modern fiziğin en dinamik alanlarından biri olan yoğun madde fiziğinde belirim olgusunu ele alacak. Atatüre’nin konuşması, karmaşık sistemlerin doğurduğu beklenmedik davranışlardan bilimsel yaratıcılığın rolüne uzanan geniş bir çerçevede, fiziğin bugünkü sınırlarını ve geleceğe dair temel soruları tartışmaya açacak.

Fiziğin tarihi, insanlığın evreni anlama yolculuğunda durmaksızın süren bir keşif serüveni. En küçük parçacıklardan uzak ötegezegenlere uzanan bu serüvende keşif, çoğu zaman doğada zaten var olanı açığa çıkarmak anlamına geliyor. Ancak fiziğin ilerlemesini sağlayan, en az keşif kadar güçlü başka bir unsur daha var: Belirim (emergence), yani karmaşıklığın içinden doğan öngörmesi zor yeni davranışlar. Belirimin en çarpıcı biçimde ortaya çıktığı alanlardan biri olan yoğun madde fiziğinde, hayal gücü ile kuantum fiziği iç içe geçer. Sıradan görünen malzemeler olağanüstü yeni kavramlar ve modeller doğurur. Bu buluşmada yaratıcılığın, doğanın şaşırtıcı çeşitliliğinden esinlenen yoğun madde fiziğinde nasıl yol gösterici olduğunu, karmaşık sistemlerden nasıl bambaşka “yeni gerçeklikler” ortaya çıktığını birlikte keşfedeceğiz. Ve ilginç bir sorunun yanıtını arayacağız: Fizik haritasını bir gün tamamen çıkarabilir miyiz, yoksa bu yolculuk bizi her adımda sürekli genişleyen yeni belirimler ve olasılıklar evrenine mi sürüklüyor?



 

Devamını Göster
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Discord
Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 10 Temmuz 2021
Kendin için yaptığın her şey seninle beraber ölür ama başkaları için yaptıkların sonsuza kadar yaşamaya devam eder.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
45
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close