Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

51. Bölge: ABD'de Uzaylı Teknolojinin Saklandığı Bir Tesis Mi Var?

16 dakika
27,149
51. Bölge: ABD'de Uzaylı Teknolojinin Saklandığı Bir Tesis Mi Var?
Bu içerik 2 yazı dizisinde bulunuyor!

Bu yazı, Sahtebilim yazı dizisinin 84 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Bilimin Anlamını Gölgeleyen Tehlike: Sahtebilim!" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


Bu yazı, UFO ve Uzaylılar yazı dizisinin 4 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "UFO'ların Bilimsel Analizi: UFO, Uzaylı Demek Değildir! Uçan Hızlı Nesneler, Uzaylı Ziyaretini İspatlamaz!" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

ABD’nin Nevada eyaletindeki Mojave Çölü’nde yer alan bir bölge, CIA ve Lockheed Corporation’ın (Amerikalı bir havacılık, savunma, silah, güvenlik ve ileri teknoloji şirketi) ortaklığıyla, 1955 senesinde, Lockheed U-2 gibi uçakların uçuş denemeleri ve silah sistemlerinin geliştirilmesi için kullanıldı. Faaliyetleri gizli tutulan ve ziyaretçilere kapalı olan bu tesis/üs, 2008’den beri Homey Havalimanı (KXTA) ya da yakınlarda kuru bir tuz yatağı olmasından ötürü Groom Gölü olarak biliniyor.

2. Dünya Savaşı sonrasında nükleer testlerin yasaklanmadan önce AEC (ABD Atomik Enerji Komisyonu), Nevada çölünde testler gerçekleştiriyordu. “Nevada Test Bölgesi” (NTS) olarak bilinen bu yer haritada 1’den 30’a kadar parsellere bölünmüştü. 51. Parsel, bu haritada yer almamaktadır ancak konumuna baktığımızda 15. Bölge sınırlarında olduğu görünmektedir. Bazıları sayıların tersine çevrilerek 51. Bölge ismini aldığını düşünmektedir, bazı resmî dokümanlarda da bu tür bir isimlendirmeden bahsedildiği görülmektedir. Hükumet yetkilileri, bu ismi kullanmaktan ziyade, tesisten “Groom Gölü yakınlarındaki bir tesis” olarak bahsetmeyi tercih ediyorlar.

Parsellere ayrılan Nevada bölgesi. Sağ üst köşedeki işaretli kısım NTS 15. Bölgedir. 51. Bölge bu bölgenin hemen yanında yer almakta ve haritadaki 25. Bölgeden bile daha büyük görünmektedir.
Parsellere ayrılan Nevada bölgesi. Sağ üst köşedeki işaretli kısım NTS 15. Bölgedir. 51. Bölge bu bölgenin hemen yanında yer almakta ve haritadaki 25. Bölgeden bile daha büyük görünmektedir.
Nevada Risk Assessment/Management Program, 2011

2005 senesinde yapılan Bilgi Özgürlüğü Yasası (FOIA) başvurusuna istinaden, CIA bu üssün varlığını ilk kez 25 Haziran 2013 tarihinde halka açıkladı. Beraberinde, tesisin tarihçesini ve kullanım amacını anlatan belgelerin de gizliliğini kaldırdı. 400 sayfalık The Central Intelligence Agency and Overhead Reconnaissance, The U2 and OXCART Program, 1954-1974 adlı raporu, doğrudan CIA’in resmî web sitesinden indirip okuyabilirsiniz. Elbette bütün bunlar, komplo teorisyenlerine yepyeni malzemeler sunmuş olsa da, aynı zamanda yaymaya başladıkları yeni komplo iddialarının önemli bir bölümünü, dokümanlara yönelik “şüpheleri” oluşturuyordu: Resmi açıklamaların her türlüsüne karşı olmalarının yanı sıra, bu dokümanların içeriklerine de inanılmaması gerektiğini, raporların sadece halkı aldatmaya yönelik hazırlandığını söylemektedirler. Bu çerçevede, üste sürdürülen projelerle ilgili ortaya attıkları dayanaksız iddiaların birkaçını şöyle sıralayabiliriz:

Tüm Reklamları Kapat

  • Yeryüzüne düşmüş uzay araçları incelenmek ve tersine mühendislik çalışmaları yapmak (örneğin 1947 senesindeki Roswell’de düştüğü iddia edilen UFO’nun buraya getirildiği söylenir).
  • Uzaylılarla gizli anlaşmalar yürütmek.
  • “Güvenlik” amacıyla, değişik enerjilerde çalışan silahlar geliştirilmek.
  • İklimi kontrol etme çalışmaları yapmak.
  • Teleportasyon (ışınlanma) ve zamanda yolculuk üzerine çalışılmak.
  • Yeni Dünya Düzenine ilişkin etkinlikler düzenlemek.
  • Yerin 40 kat altından kıtalar-arası seyahat eden bir raylı sistem inşa etmek (Bu temanın Men In Black: International - Siyah Giyen Adamlar: Global Tehdit (2019) filminde de kullanıldığını görüyoruz).

Yürütülen Projelere Dair

Bu tesiste, askeri bir geliştirme üssünden bekleneceği üzere, gerçekten de birçok gizli proje yürütülmekteydi. Ancak bunların hiçbiri, komplo teorisyenlerinin yukarıda iddia düzeyde “uçuk kaçık” projeler değildi. Gerçekte 51. Bölgede test edildiği bilinen veya güvenilir kaynaklara dayanarak iddia edilen çeşitli projeleri şöyle sıralayabiliriz:

  • U-2 Casus Uçağı: Lockheed, CIA ile birlikte çalışarak yüksek irtifalarda uçup diğer ulusları gözetleyebilecek bir uçağın üzerinde çalıştı. U-2 uçağı, yerden 21.000 metre yükseklikte uçabilmekle birlikte, uzun seneler boyunca keşif görevlerinde yer aldı. Ancak zamanla Sovyetlerin roket teknolojisi geliştikçe, daha ileri seviyedeki uçaklara ihtiyaçları olduğunu anladılar, 1960 senesinde bir U-2 uçağının vurulması da bu düşünceleri doğruladı.
  • A-12 OXCART: 1960’lı yılların başlarında bu keşif uçağı prototipi parlak titanyumdan yapılmıştı. Ses hızının 3 katı hıza, yani yaklaşık olarak saatte 3700 kilometreye ulaştığı söyleniyordu. Bu uçak, her iki özelliği dolayısıyla da onunla karşılaşan ve ne olduğunu bilmeyen ticari uçak pilotlarının, gördüklerinin bir tür “uzaylı aracı” olduğunu düşünmelerine sebep olmuştur.
A-12 modeli Groom Gölü’nde radar tarafından tespit edilme testinde yer alırken.
A-12 modeli Groom Gölü’nde radar tarafından tespit edilme testinde yer alırken.
CIA, 1959
  • Tacit Blue ve Have Blue: İki uçak da görünmez uçakların ilk başarılı denemeleriydi. Have Blue, F117-A savaş uçağı için bir prototipti ve ilk kez 51. Bölgeye 1977 senesinde getirilmişti; ancak bu bilgi halka 1990 senesinde açıklandı.
  • Boeing Bird of Prey: 1992 - 1999 seneleri arasında geliştirilen ve radarlardan kaçabilen tasarımıyla oldukça göz alıcıydı; ancak teknolojisinde kullanılan parçaların savunma endüstrisinin standartlarında yer almasından dolayı, Boeing firması 2002’de gizliliğini kaldırdı. Genel itibariyla bir konsept çalışması olarak bu uçaktan sadece 1 adet üretilmişti. Bu uçağı bugün USAF’ın (ABD Hava Kuvvetleri) Ulusal Müzesinde yakından görmeniz mümkündür.
  • SR-71 Blackbird: Bu uçak, A-12’nin geliştirilmiş bir versiyonu gibidir ve U-2’nin varisidir. Ses hızının 3 katına kadar çıkabiliyor ve 27.400 metre yüksekliğe erişebiliyor.
SR-71’in Lockheed Skunk Works’teki montaj hattından bir kare. Adeta kurgu-bilim film türü olan Star Wars’ın bir setinden çekilmiş gibi görünse de, o dönemlerde göklerde böyle bir şeyin uçtuğunu ilk kez görenlerin şaşkınlıkla izlediklerini düşünmek de zor değildir.
SR-71’in Lockheed Skunk Works’teki montaj hattından bir kare. Adeta kurgu-bilim film türü olan Star Wars’ın bir setinden çekilmiş gibi görünse de, o dönemlerde göklerde böyle bir şeyin uçtuğunu ilk kez görenlerin şaşkınlıkla izlediklerini düşünmek de zor değildir.
CIA, 1965

Bütün bunlarla birlikte 51. Bölgede test edilip edilmediği bilinmeyen birkaç projeye dair söylentiler de bulunmaktadır. Gizli olduğu söylenen bu uçaklar TR-3A Black Manta, Aurora, Brilliant Buzzard ve Blackstar olarak belirtilmektedir.

Bölgenin Seçilmesi

Bahsettiğimiz gibi, 1950’li yıllarda CIA ve Lockheed’in ortaklığıyla, yüksek irtifalarda uçabilecek uçakların geliştirilebileceği ve test edilebileceği bir yer aranıyordu. Lockheed’den havacılık mühendisi olan ve U-2’nin tasarımında yer alan Clarence L. “Kelly” Johnson, bu projeyi üstlenerek mühendislerden ve test pilotlarından oluşan ve zamanla adına “Skunk Works” denilen bir departman kurdu. Bu ekip, dilini sıkı tutmakla ve hedeflerine ulaşma konusunda oldukça azimli olmakla ünlenmişti. Johnson, testlerin dikkatleri üzerine fazla çekmeyecek kadar uzakta ama aynı zamanda tesise rahatça malzeme taşınacak kadar şehre yakın bir yerde yapılması gerektiğini düşünüyordu. Bulunacak olan bu bölge, uçakların erişebileceği bir yer olmalıydı ama aynı zamanda ticari ve askerî uçakların istikametlerinden de uzak olmalıydı. Beraberinde ordudan ve sivillerden oluşacak personele konaklama sağlayabilecek büyüklükte olmalıydı.

Johnson, uygun bir yer bulmak için 1955 senesinde Nevada’ya test pilotu Tony LeVier ile gitti (Tony, CIA yönetmeni Richard Bissell ve Hava Kuvvetleri Albayı Osmond J. Ritland’ın özel asistanıydı). En uygun yeri bulduklarında ise Johnson buraya “Paradise Ranch” (Tr.: “Cennet Çiftliği”) lakabını vermeye karar vermişti, böylece çalışanlar için kulağa cazibeli bir yer gibi gelecekti.

Tüm Reklamları Kapat

Birkaç ay sonra temel inşaat bitti ve U-2 test uçuşlarına başlandı. Dönemin ABD başkanı Dwight D. Eisenhower da Groom Gölü üzerinden başka uçuşların geçmesini yasakladı. Bölgenin üzerindeki hava sahası R-4808N olarak bilinmektedir ve Edwards Hava Kuvvetleri Üssü’ne ya da Nellis Hava Kuvvetleri Sahasına bağlı olsa da, her iki yerden de pilotların 51. Bölgenin üzerinden uçması yasaktır (ABD’de buna benzer 500’e yakın yasaklı hava sahası bulunmaktadır). Yasağın ihlal edilmesi durumunda pilotlar askerî mahkemeye sevk edilir ve hatta hapis cezasına bile çarptırılabilir.

Üsteki operasyonları CIA, Lockheed ve AEC denetliyordu; ancak zamanla bu yönetim Enerji Bakanlığı ve USAF’a devredildi.

O zamanlarda en gözde uçak olan U-2, sıradan ticari ve askerî uçaklardan çok daha yüksek irtifalarda uçuyordu. 1950’li yıllarda bir ticari uçak 10.000 ila 20.000 fit (1 foot = 0,30 metre) arasındaki yükseklikte uçarken ve hatta B-47 gibi bir savaş uçağı 40.000 fit gibi bir yükseklikte uçarken, U-2 70.000’e yakın bir irtifada uçuyordu. Nevada çölündeki bu uçuşlar, “tanımlanamayan uçan cisim” raporlarının katlanarak artmasına yol açmıştı. Ticari uçak pilotları da, U-2’nin gümüşümsü kanatları nedeniyle parlayan güneş ışınlarından ötürü, “gökyüzünde parlayan objeler” gördüklerini rapor ediyorlardı. O dönemlerde hiç kimse bir uçağın o kadar yüksekte uçabileceğini düşünmüyordu; ama elbette bu başarıya ulaşan, bizi ziyaret eden dünya dışı varlıklar değil, bizzat insanlardı.

Söz konusu birbirimizi daha etkili bir şekilde öldürmeye geldiğinde, mühendisliğin sınırlarını ne düzeyde zorlayabileceğimize hayret etmemek mümkün değil. Teknolojik gelişmişliği üretilen silahların gücüne göre ölçmeyi sürdürdüğümüz sürece, ortaya koyduğumuz ürünler giderek daha fazla “uzay aracı” gibi gözükecektir. Buna değer mi? Bu, apayrı bir tartışma konusu…

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Yaşanan Bazı Olaylar

Elbette bölgenin keşfi ve kullanışından sonra her şey dört dörtlük ilerlemedi. Örneğin 1973 senesinde NASA’nın uzaya gönderdiği ilk uzay istasyonu olan Skylab’deki astronotlar, yanlışlıkla 51. Bölgedeki hava üssünün görüntülerini çekmişti; ancak gizliliği kaldırılan dokümanlara göre CIA, bunları halk tarafından görülmeden önce sansürlemişti.

2000 senesinde ise Sovyetler Birliği’nin uzaydaki yörünge sondası, aynı yerin görüntülerini çekmişti ve Amerikalı Bilim İnsanları Federasyonu, bunları yayınladığında her şey apaçık ortadaydı.

Tabii günümüzde Google Earth gibi dünyanın her yerini görmemizi sağlayan programlar varken, bu tarz şeylerden kaçınmak da artık neredeyse imkânsız bir hale geldi diyebiliriz. Google Earth üzerindeki askeri üsler kimi zaman karartılabiliyor olsa da, 51. Bölge’de bu tür bir sansür bulunmamaktadır.

Google Earth’ten 51. Bölgenin (İng.: Area 51) ve yanındaki Groom Gölü’nün görüntüsü.
Google Earth’ten 51. Bölgenin (İng.: Area 51) ve yanındaki Groom Gölü’nün görüntüsü.
Google Earth, 2013

Bölgedeki çalışanlar tesisin ilk günlerinde bazı zorlu şartlar altında çalışmak zorunda kalmışlardı; çünkü bazen, yakınlardaki bir diğer bölgede gerçekleştirilen nükleer testler, CIA’in tesisteki faaliyetleri durdurmasına ve herkesi tahliye etmesine neden oluyordu. AEC, bazen testleri önceden bildiriyordu; ancak bunu her zaman yapmıyordu. Bu testlerin sonuçları, 160 kilometre uzaklıktaki kasabalardan bile görülebiliyordu ve Nevada’da bir şehir olan Las Vegas’a seyahat edenler, sırf bu testlerden oluşan mantar bulutlarını seyretmek için piknikler düzenliyorlardı! Böyle bir şeye tanıklık ettiğinizi bir düşünün!

29 patlamanın yer aldığı Operation Plumbbob programının bir parçası olan “Hood” adlı testte, hasar görmüş nükleer bombaların, etrafa tehlikeli düzeyde radyoaktivite yayıp yaymadığı incelendi. 5 Temmuz 1957’de AEC, 9. Bölgenin yarım kilometre üzerinden 74 kilotonluk bir nükleer bombayı patlattı. Bu ABD’de havada gerçekleşen en büyük patlama olarak kayıtlara geçti. AEC, bu test sırasında 51. Bölgenin tahliye edilmesi gerektiğini söylemişti, bu nedenle can kaybı yaşanmadı; ancak oluşan patlamadan dolayı üste bazı hasarlar meydana geldi (bunların çoğu camların ve kapıların kırılması gibi hasarlardı). Ancak bu deneylerde etrafa saçılan radyasyonun, kırık camlar ve kapılardan çok daha fazla tehlike arz ettiği anlaşıldı. Hatta 51. Bölgedeki toprağın, yıllardır devam eden nükleer bomba patlatma testlerden yayılan radyasyonu emdiği fark edildi. 1980’de hükumet, bölgedeki bu toprağı çıkarmak için bir program başlattı. Uydu görüntüleri, bölgeden büyük oranda toprağın taşındığını göstermektedir. Çevre şehirlerde kanser raporları artınca, hükumete karşı dava açanlar, bunun gerçekleştirilen testlerden kaynaklandığını söyledi.

51. Bölge’deki bir diğer husus da gizli teknolojilerin ve araçların yok edilmesiydi. 1980’lerde ekipler, büyük çukurlar açarak içlerine toksik içerikli materyaller döküyorlardı. Ardından bunları, uçak yakıtıyla yakıyorlardı. Bu da, işlem sırasında oluşan dumanlara maruz kalmalarına neden oluyordu. Bazı hükumet yetkililerine açılan davalara göre işçiler, maske gibi koruyucu ekipmanları talep ediyordu; ancak bunlar, finansal nedenlerle reddediliyordu. Bu ekipmanları üs dışından getirebilirler mi diye sorduklarında, üstleri bölgeye dışarıdan eşya getirmenin güvenlik nedeniyle yasak olduğunu söylemişti. Bu durum, birçok sivil çalışanın hastalanmasına ve hatta iki kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Öyle ki, 1995 senesinde ABD başkanı William J. Clinton (Kısaca Bill Clinton olarak tanınır), EPA’nın (ABD Çevre Koruma Ajansı) bölgede yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıklamaktan muaf tutan bir yürütme emri imzaladı.

Tüm Reklamları Kapat

Günümüzde, 51. Bölgede EPA’nın tesisi araştırmasına izin verilmektedir, ancak tüm raporlar halen gizli tutulmaktadır. Güya uzay gemilerinin incelendiği ve “über teknolojik” gelişmelerin olduğu bir üssün, çalışanlarına maske gibi temel bir ekipmanı sağlamayarak kamuoyunda gündeme gelebiliyor olması oldukça şaşırtıcıdır.

Bob Lazar’ın İddiaları

Robert S. Lazar (kısaca Bob Lazar), 1989 senesinde Las Vegas’taki bir televizyon muhabirine, kendisinin senelerdir 51. Bölge’de bulunduğunu ve tersine mühendislik ile UFO’ların nasıl çalıştığıyla ilgili incelemeler yürüttüklerini söyledi. Lazar, gücünü “115 numaralı elementten”* alan bir anti-madde reaktörüyle çalışan uzaylı araçları yakından incelediğini, bu elementin dünyada sentezlenemeyeceğini ve insanların son 10.000 sene içinde uzaylılarla iletişim kurduğunu gösteren ABD hükumetine ait dokümanlar okuduğunu da iddia etti.

Tahmin edebilirsiniz ki doğrudan hükumeti ilgilendiren konularda gizli saklı konuları ifşa eden (veya bunu iddia eden) insanlara yönelik, halk tarafından yaygın bir sempati beslenebiliyor ve ona karşı çıkanlar (buna skeptikler ve hatta bazı ufologlar da dahil) görülünce, ifşa edenin (daha doğrusu iddiaları öne sürenin) hükumet destekleyicileri tarafından susturulmaya çalışıldığı imajı oluşuyor. Böylece iddia sahibi birey, daha da çok üne erişiyor ve halk, onu daha da güçlü bir şekilde savunuyor. Bu ün, iddiacı kişinin para karşılığında kitap, belgesel ve benzeri şeyleri satmasına olanak sağlıyor, çünkü artık “gerçekleri açığa çıkaran, halktan yana olan, hükumet karşıtı” birisi olarak tanınıyor. Ama bu durumda bile, bu kişi ne kadar destekçi toplarsa toplasın, -herkes için geçerli olduğu üzere- hiç kimse bilimsel sorgulamadan ve eleştiriden muaf değildir.

Tüm Reklamları Kapat

Bazılarınız bu konuların artık geçmişte kaldığını düşünebilir; ama bu iddialara halen inanan çok sayıda insan var. Öyle ki, film ve dizi izleme platformu olan Netflix’te, 2018 yılında Bob Lazar: Area 51 & Flying Saucers adlı bir sözde-belgesel dahi yayınlandı! Yani bu konular hep gündemde kalarak, o gizem havasının (haliyle bundan kâr edenlerin de ceplerine doğru olan para akışının) devam etmesini sağlıyor. Günümüzdeki Lazar savunucuları, radyolardan süper iletkenlere kadar modern teknolojiye ulaşabilmemizin tek yolunun uzaylı teknolojisini çözümlemek olduğunu iddia ediyorlar; çünkü insanların tek başlarına bu teknolojik atılımları başarabilmiş olduğuna inanmıyorlar. Bu iddia kulağa çılgınca gelse de, bu tür iddiaları gündemde tutmak, bu alanlarda yorulmak bilmeden çalışan yüz binlerce bilim insanı ve mühendisin emeklerinin ayaklar altına alınmasına sebep olmaktadır. Bu durum, Mısır Piramitleri gibi, binlerce insanın emeğiyle yapılan harika mimari eserler için de geçerlidir.

Hem Hava Kuvvetleri hem de Los Alamos Ulusal Laboratuvarları tarafından yapılan açıklamada, Lazar’ın personel listesinde yer almadığı ve haliyle 51. Bölge’de hiçbir zaman bulunmadığı belirtildi. Aynı zamanda Lazar’ın adı, mezun olduğunu iddia ettiği MIT ve CalTech gibi üniversitelerin kayıtlarında da geçmiyor. Bu noktada bazı komplo teorisyenleri “Hükumet onu kayıtlardan silmiştir de ondan!” diye itiraz edebilir. Bütün bunlarla birlikte Lazar 1990’larda fuhuş zincirinde yer almasıyla ve 2006’da yasa dışı kimyasallar satması nedeniyle suçlu bulunmuştu - ki yine bu durumda teorisyenler “O suçları hükumet uydurmuştur, ona karşı komplo kurdular!” diyebilir.

Göreceğiniz gibi itirazların hiç sonu gelmeyecektir ve az önce de örneklendirdiğimiz gibi insanlar, onu ve benzerlerini savunmaya devam edecektir. Bu “toz bile dokundurtmayan” şeklindeki davranışın ruhani liderler, peygamberler, yüce savaşçılar ve ön planda tutulan insanlar için sergilendiğini tarihten görebiliyoruz. Belki de komplo teorisyenleri tamamen haklıdır ve biz tamamen haksızızdır. Ancak bunu ispatlamak, iddiayı ileri süren komplo teorisyenlerine düşmektedir ve bu ispatı bugüne kadar yapmayı başaramamışlardır.

Başarısız Halk Baskını

2019’un temmuz ayında, 51. Bölgeye baskın düzenlemekle ilgili anonim bir Facebook gönderisi, 1 milyondan fazla kişi tarafından destek buldu. Bu ilginç öneri, önce bir Facebook etkinliğine dönüştü, sonrasında 20 Eylül 2019’da “Storm Area 51, They Can’t Stop All of Us” (Tr.: “51. Bölgeye Hücum Edin, Hepimizi Durduramazlar”) sloganıyla insanların harekete geçmesiyle sonuçlandı. Amaçları, gizli tutulduğu iddia edilen uzaylıları bizzat görmekti. Eğer yüz binlerce kişi aynı anda üsse koşacak olursa, ordunun onları durduramayacağını düşünüyorlardı. Hava Kuvvetleri sözcüsü Laura McAndrews hükumet yetkililerinin bu baskından haberdar olduklarını belirtti ve ona göre önlemler alındı.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Kolektif Siyaset Seti (7 Kitap)

Bedreddin: Hayatı ve Düşünceleri

Murat Küçük

“Adil bir dünyanın özlemini duyuyordum. O dünyada hepimize yer olmalıydı. Oysa iktidar savaşlarıyla birbirini boğazlayan orduların ayakları altındaydı insanlık. Yoksulların çaresizliğini düşündükçe bir şeyler yapmamız gerektiğini hissediyordum.”

Söz konusu Şeyh Bedreddin olunca yanıtları belki de her daim muğlak sorularla baş başa kalırız. Bir medrese âlimiyken neden tasavvuf yolunda menzil almıştır? Fikirlerinin Anadolu ve Balkanlar’da bu kadar etkili olabilmesinin nedeni nedir? Dinlerin eşitliğine dair düşüncelerinde Hıristiyan-Helen köklerinin etkisi var mıdır? İsyancılara atfedilen özel mülkiyet karşıtı fikirlerin ilham kaynağı gerçekten Şeyh Bedreddin midir? Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’le yolları nasıl kesişmiştir? İsyanı planlamış mıdır yoksa rüzgârın yönüne doğru mu yürümüştür sadece?

Murat Küçük zihninde bu sorularla altı yüzyıl önceye gidip söyleşiye davet ediyor Bedreddin’i. Daha yakından tanımak istiyor bu akılcı fıkıh âlimi, gönül gözü açık sufi ve isyankarların yoldaşı şeyhi… Tarihin karanlıklarında kalmış olayları hayali bir Bedreddin’le aydınlatma emeliyle akıl ve kalple dolu bir yolculuğa çıkarıyor bizleri.

Okuyucuya Not: Hayali söyleşiler, dünyayı değiştiren, onu anlamamızı sağlayan önemli isimlerle tanışmak veya onları yeniden keşfetmek isteyenlere keyifli bir okuma sağlamak amacıyla hazırlandı. Bu söyleşiler hayal ürünü olsa da biyografik gerçeklere dayanıyor.

Gezi Ruhu ve Politik Teori

Murat Özbank

2013 yılının Haziran ayında, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı dolduran çok dilli, çok dinli, çok ideolijili, çok kimlikli insan çoğulluğu arasında bir “ruh” dolaştı: özgürlük ve demokrasi ruhu. Bu ruh, Türkiye’de siyasal hayatı ve siyasal tahayyülü derinden etkileyebilecek gelişmelerin ve arayışların yolunu açtı. Peki nasıl doğmuş, nasıl büyümüştü bu ruh? Dile gelecek olsa hangi kavramlarla konuşur, nasıl bir kuramsal zemine yaslanırdı?

Gezi Ruhu ve Politik Teori bu sorulara yanıt arayan, öznellikle nesnelliği, bir siyaset gözlemcisinin kavramsal bakışıyla bir katılımcının heyecan, umut ve öfkesini harmanlayan, hem politik hem de teorik bir kitap. Bir yandan 2013 Haziran’ının o ateşli günleri üzerine yeniden düşünmek için bir fırsat veriyor, bir yandan da Weber, Arendt, Schumpeter ve Habermas’ın siyasete dair teorileri ve kavramlarıyla tanıştırıyor bizi. Hem politikaya ve politik teoriye merak duyanlar için bir başlangıç sunuyor, hem de Gezi olaylarının demokratik siyasetin bugünü ve geleceği açısından anlamı üzerine düşünmek isteyenlere özgün, berrak ve samimi bir üslupla rehberlik ediyor.

Gezi Ruhu ve Politik Teori olayların gerçekliğini doğrudan sunan bir fotoğraf değil, çıplak gözle görülenlerin gerisindeki ruhu, “Gezi Ruhu”nu yansıtan bir portre çalışması. Tam da o ruhun içerdiği öznelerarası niteliğe uygun şekilde…

WEBER’DEN ARENDT’E GEZİ’DE POLİTİK GÜÇ VE ŞİDDET

ERDOĞAN’DAN SCHUMPETER’E GEZİ’DE DEMOKRASİ VE POLİTİK MEŞRUİYET

GEZİ’DEN HABERMAS’A DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI

İşgal Et-İtaatsizlik Üzerine Üç Tez

W. J. T. Mitchell, Bernard E. Harcourt, Michael Taussig

Occupy hareketinin bir başka örneği de 2013 yılında Gezi Parkı Direnişi’yle Türkiye’de yaşandı. Direnişle birlikte Türkiye’de birçok ezberin bozulduğuna şüphe yok. Peki, Tahrir Meydanı’yla Zuccotti Park’ın “işgal”inin ardından tüm dünyayı etkisi altına alan bu hareketin temeli neye dayanıyor, talebi ne?

İşgal Et, Orta Doğu’dan New York, Chicago, Londra, Berlin, Frankfurt, Quebec ve Hong Kong gibi şehirlere uzanan “kamusal alanı işgal etme” eylemlerinin dinamiklerini üç farklı açıdan ele alıyor.

Taussig’in, eylemcilerin işgal ettiği Zuccotti Park üzerine kendi gözlemlerini etnografyayla harmanlayarak yazdığı açılış makalesinin ardından Bernard E. Harcourt “sivil itaatsizlik” ile “siyasi itaatsizlik” arasındaki önemli farkı inceliyor. Occupy Wall Street eylemcilerinin “siyasi itaatsiz”ler olarak, yani siyasi söylemleri ve stratejileri reddederek yeni, radikal bir protesto biçimini nasıl hayata geçirdiklerini gözler önüne seriyor. Son olarak medya eleştirmeni ve kuramcısı W. J. T. Mitchell, Occupy imgelerinin kitle iletişim araçları ve sosyal medya aracılığıyla tüm dünyaya yayılmasını mercek altına alıp devrim anıtı olarak “boş alan”ın nasıl kullanıldığını irdeliyor.

“Belirli talepleri olmadığı için Occupy hareketinin ilkel ve dağınık olduğunu düşünüyorlar. Sanki eşitlik bir talep, üstelik bireyi de gerçekliği de yeniden tanımlayan hem ahlaki hem ekonomik bir talep değilmiş gibi.”

-Michael Taussig

“İktidarla uzlaşmayı, geleneksel siyasete uymayı, kurallara göre oynamayı en baştan reddeden Occupy yeni bir siyasi angajman, yeni bir siyaset biçimi yarattı. Geleneksel siyasetin kelime haznesine meydan okuyan, kullandığımız grameri muğlaklaştıran, siyasetin dilini bütün oyunbazlığıyla çarpıtan yeni bir angajman biçimiydi bu.”

-Bernard E. Harcourt

“Belki de ‘boş alan’ yalnızca devrimin değil… gelecek yeni bir demokrasi, yeni bir küresel düzen ihtimalinin de tek gerçek anıtıdır.”

-W. J. T. Mitchell

Marcel Duchamp ve İşin Reddi

Maurizio Lazzarato

Zamanı ve dünyayı yaşamanın bambaşka bir yolu olarak tembel eylem!

“Duchamp kapitalist toplumdaki vazife, rol ve ölçülere teslim olmayarak hem sanatsal hem de ücretli işi inatla reddetmiş, üstelik sanatın ve sanatçının tanımlarına meydan okumakla da yetinmemiştir.” Onun radikal eylemsizliği kapitalist toplumun üç sacayağına birden meydan okumasından ileri gelir: Mübadele, mülkiyet ve emek.

Maurizio Lazzarato, Marcel Duchamp’ın yerleşik iktidar ilişkilerini askıya almanın, politik kırılmayı mümkün kılan koşulları yaratmanın ve yeni bir öznelliğin inşasının başlangıç noktası olarak tanımladığı “işin reddi” ve “tembel eylem” kavramlarını, hem sosyoekonomik bir eleştiri hem de felsefi bir kategori olarak ele aldığı kitabında, henüz çözülememiş bir ihtilafa işaret ederek Duchamp üzerinden yeni bir kapı aralıyor: “Amaçlanan çalışmama özgürlüğü müdür yoksa çalışarak özgürlüğe kavuşmak mıdır?”

“İşin reddi” ve “tembel eylem” bir olanağa işaret eder ve “Olanak bir zerreciktir,” der Duchamp. Artık aynı şekilde görüp aynı şekilde duymadığımız bu olanağa erişmekse başka bir yaşam biçimine bağlıdır, “zerreciğin tembel sakinleri” gibi.

Marx Okumak

Slavoj Žižek , Frank Ruda ve Agon Hamza

Bu kitapta sunulan felsefi okuma, Marx ile Platon, Descartes ve Hegel arasında üretken olabilecek kısa devreler sunmak üzere şekilleniyor: Kapitalist mağarada Platoncu Marx, öznellik düşmanlarına öznelliği savunan Kartezyen Marx, emek temelinde özilişkisel bir olumsuzluk gören Hegelci Marx bir araya geliyor.

Günümüzün önemli Marksist düşünürlerinden Žižek, Ruda ve Hamza, cesur bir felsefi hamleyle Marx’ı yeni bir özgürleşme siyasetine zemin sunabilecek tarzda yeniden yorumluyorlar. Sonuçta, parçacık fiziğinden güncel siyasi eğilimlere uzanan bir turla kapitalizmin içinde bulunduğu krize farklı bir yaklaşım getiren muhayyel, yaratıcı ve deneysel bir okuma çıkıyor karşımıza.

“Çok yerinde bir zamanlamayla kaleme alınmış bu eserde yazarlar, alışılagelmiş şekilde Hegel eleştirisi üzerinden Marx’ı anlama yaklaşımını tersine çeviriyor, işe Marx’tan başlayıp sonra Hegel’e dönüyorlar. Önümüze yepyeni bir entelektüel ufuk açıyorlar.”

Kojin Karatani

“Marx Okumak bizi günümüzde Marx’ın kazandığı yeni önemi anlamaya çağırdığı kadar, felsefe ile Marx’ı buluşturmanın gücünü de ortaya koyuyor. Her sayfası felsefi bir Marksizmi nasıl tasavvur edilebileceğini ortaya koyan ilham verici fikirlerle dolu.”

Todd McGowan, Vermont Üniversitesi

Mümkün Ütopya: Yaşanabilir Bir Toplum İçin Stratejiler

Michael Albert

“Zihinler değişiyor. Rejimler çöküyor. Yeni yapılar doğuyor. Çalkantılı zamanlar, çalkantılı değişimler yaşanıyor. Yine de zaferin kaçınılmaz olduğunu söyleyemeyiz. Peşine düşülen hedeflere erişmek için insanlar acı ve öfkeden sıyrılıp harekete geçmeli, bölünmüşlükten beraberliğe ve mücadeleden zafere yürümeli. Anlık zaferlerin ötesinde yeni toplumsal ilişkiler biriktiren ve çeşitlendiren kazanım yörüngelerine ihtiyacımız var.”

“Yeni bir toplum yaratma yolunda aktivist bir ‘toplumsal değişim ekibi’ işe nereden başlayacağını, nihai hedefini ve başlangıç noktasından bitiş noktasına nasıl gideceğini bilmek zorundadır. Bu kitabın konusu işte tam olarak budur.”

Mümkün Ütopya yaşanılabilir bir toplum için yeni seçenekler, davranışlar ve sonuçlar doğuracak yeni uygulamalar üzerine bir çalışma. Michael Albert mevcut gerçekliğe dair kıyamet senaryolarının kurgulandığı günümüzde sabırlı, ağırbaşlı ve cüretkâr olmanın altını çizerek “İnsanların küçümsendiği bir sığınak yerine karşılıklı yardım için bir aracıya dönüşen hareketleri” nasıl yaratabileceğimize kılavuzluk edecek bir teori ortaya koyuyor. Bunu yaparken bizi bir arada tutan hükümet, ekonomi, akrabalık ve kültürün birbirleriyle, değişimle ve tarihle ilişkisini anlamaya ve bildiğimiz toplumsal hiyerarşileri yaratmadan işlevlerini nasıl yerine getirebileceklerini görmeye yardımcı oluyor.

Birbirimiz adına nasıl harekete geçebiliriz?

Harekete geçtiğimizde karşılıklı olarak nasıl fayda sağlarız?

Kendimizi nasıl örgütleriz?

Siyasal bağlantılarımız sebebiyle ne tür faydalar ve sorumluluklar ediniriz?

İnsanlar bir toplumsal harekete katıldıktan ve o hareketin tanımlanmış hedefleriyle aynı çizgiye geldikten sonra neden o hareketi terk ederler?

Mevcut kurumların kalıcılığını önden kabullenerek yalnızca kötü yanlarını iyileştirmekle mi yetineceğiz (yani reformist olacağız) yoksa mevcut kurumları ihtiyaç duyulan işlevlerini yeni yollarla karşılayan yeni kurumlarla mı değiştireceğiz (yani devrimci olacağız)?”

“Mümkün Ütopya adil bir dünya yaratabilecek dinamik bir hareket isteyen aktivistlerin yüzleştiği birçok soruyu yanıtlıyor.”

Bill Fletcher, Jr.

Rota

Politikada Yönümüzü Nasıl Bulacağız?

Bruno Latour

“Yaşayabileceğimiz bir toprağı nasıl bulacağız? […] Nereye gideceğimizi de, nasıl yaşayacağımızı da, kimlerle birlikte yaşayacağımızı da bilmiyoruz. Bir yer bulmak için ne yapmalıyız? Yönümüzü nasıl bulacağız?”

Toprak mefhumunun yapısı değişiyor, tüm aidiyetler dönüşüm sürecinde, herkes evrensel anlamda paylaşılabilir bir dünyanın, içinde yaşanabilir bir toprağın eksikliğiyle karşı karşıya ve yerküre direnmeye başladı; tarihte ilk defa insan toplumları, yer sisteminin insan eylemine verdiği tepkileri kavramak zorunda… Bruno Latour, Rota’da çizdiği bu manzaranın “belli bir tarihsel eğrinin sonu”na işaret ettiğini iddia ediyor ve bunu toplumsal sınıf mücadelesinin, bir jeo-toplumsal yer mücadelesine dönüşümü olarak yorumluyor.

Latour dünyanın karşılaştığı üç büyük sorunu bu dönüşüm temelinde değerlendirerek göç krizinin, iklim durumunun inkârının ve inanılmaz boyutlara ulaşan eşitsizliğin aslında tek bir olay olduğunu iddia ediyor. Artık Küresellik/Yerellik, Sağ/Sol, Batı hayranlığı/karşıtlığı üzerinden politika yapmanın geçersiz kaldığını, onun yerine “Modernleşmenin birbiriyle çelişkili kıldığı, aslında birbirini tamamlayan iki hareketi” gözetmemiz gerektiğini söylüyor: bir yandan toprağa bağlanmak, öte yandan dünyasallaşmak.

Devamını Göster
₺1,000.00
Kolektif Siyaset Seti (7 Kitap)

Öneriyi sunan asıl kişi, bunun sadece şaka amacıyla paylaşıldığını belirtmişti. Facebook etkinliğine yüz binlerce kişi katılacağını iddia etmiş olsa da, Nevada’da sadece 1500 - 3000 arasındaki kişinin katıldığı bir festival düzenledi. Bunlardan 150 kadarı, 51. Bölge’nin girişine doğru uzun bir yolculuk yaptı. Etkinliğin sonunda 5 kişi tutuklandı. Böylece hükumet yetkilileri, bir kez daha uzaylıları bizlerden gizlemiş old… şaka şaka.

Askerî üsler her zaman gizliliklerini korumaya çalışırlar ve bunun için güvenlik güçleriyle birlikte hareket algılayıcıları ve gözetleme kameraları bulundururlar. Özellikle ABD ile Sovyetler arasındaki Soğuk Savaşın halen devam ettiği o seneleri düşünürseniz, bütün bunlar gayet anlaşılırdır. Üstelik, izinsiz giriş yapan biri fark edilmeyecek olursa, askerî bir test sırasında yaralanabilir ve hatta ölebilir; bu da büyük bir sorun yaratacaktır.

Türkiye’de de askerliğini yapmış her kişinin bileceği gibi, düşman güçlere bilgi sağlanmaması için kışla içerisinden herhangi bir fotoğraf çekmek yasak olduğu gibi (elbette Google Earth’ten üsse bakabilirsiniz, ama hangi binanın ne olduğunu sadece uydu görüntüleriyle anlamak zordur), bir müzik çalar bile (radyo amacıyla kullanılabileceği için) bulundurulamaz. Bu gizliliğin, özellikle de ileri teknoloji üretimin yapıldığı veya çeşitli araçların denendiği askerî üslerde daha da üst seviyede olması olağan dışı değildir. Ancak bu da ister istemez komplo teorilerinin artmasına neden olmaktadır.

Bazı bilgilere göre, üsteki farklı ekiplerin aynı projeler üzerinde çalışmalarına rağmen, süpervizörlerinin yönlendirmesiyle ekiplerin diğer projeler hakkında detaylı bilgi edinilmesi kısıtlanmıştır. Hatta testlerin gerçekleştirildiği zamanlarda, testte görevli olmayan personelin, test bitişine kadar içeride kalması sağlanmaktadır. Tabii bu gibi gizli üslerde gerçekte neler olduğunu bilmeyebiliriz, ama bu bilinmezliği kabullenmek, ispat edemeyeceğimiz iddialar öne sürmekten daha dürüst bir duruştur.

Bridget Bennett/AFP/Getty, 2019

Burada ve buna benzer askeriye ile ilgili iddialarda genel olarak gördüğümüz tutum Cehalete Başvurma Safsatası’dır. Hepsi aynı örüntüyü takip eder: Bir konuda gizem/bilinmezlik vardır ve bu konudaki gizemi çürütecek bir ispat henüz yapılamamıştır. Dolayısıyla, bu argümanların savunucularına göre, o gizeme yönelik argüman gerçek ve geçerli olmalıdır. Bir şey hakkında bilgimizin az olması, o şey hakkında aklımıza gelen her çılgın fikrin gerçek olduğu anlamına gelmemektedir. Bunu çok iyi anlamak gerekir.

Elbette askerî projeler gizli olabilir; hatta bir yerlerde sıra dışı teknolojiler test ediliyor olabilir. Örneğin 1920’lerde, atom enerjisinin silaha veya reaktöre dönüştürülebileceğine kimse inanmıyordu; teorik fizikçi Albert Einstein bile böyle bir şeyin imkânsız olacağını söylemişti. Ancak sadece birkaç yıl sonra bu teknoloji hayata geçirildi. Sahtebilimcilerin iddialarının bir kısmı, “hiçbir zaman ve hiçbir şekilde gerçek olamayacak” iddialar değildir. Ancak anlaşılması gereken kilit nokta, o iddiaların “şu anda” gerçek olduğuna dair, o sahtebilimciler de dahil olmak üzere, kimsenin elinde, bilimsel olarak anlamlı, geçerli ve bilimsel şüpheciliğin testlerini geçebilecek kanıt ve bulguların olmayışıdır. Muğlak birkaç noktayı dilediğimiz şekilde birleştirerek büyük anlatılar ve iddialar ortaya koymak bilim değildir; sahtebilimdir.

Günümüzde bu sözde-UFO’ları izlemek isteyenler, Nevada Karayolu 375’te (diğer adıyla “Extraterrestrial Highway” ya da Türkçesi “Dünya Dışı Karayolu”) bulunan siyah posta kutusunun yanına gidebilir. Bu posta kutusu, Lazar’ın gözlem yapmaları için insanları buraya getirmesiyle ünlenmiştir. İşin ilginç tarafı, posta kutusunun sahibi olan çiftçi, üzerlerinden geçen uçakların dünya dışı kaynaklı olmadığını birçok kez dile getirmiştir. Hatta yakın civarda yaşayan birçok kişi, iddia edilen UFO’ların askerî fişeklerin atılmasından, insansız hava araçlarının kullanılmasından ve askerî uçakların eğitim uçuşlarından ibaret olduğunu düşünmektedir. Yorumu size bırakıyoruz.

Ancak şundan eminiz ki bölgedeki bir restoran, motel ve bar olan Little A’Le’Inn (“küçük uzaylı” anlamına gelen bir kelime oyunu) da birçok sayıda uzaylı temalı hediyelikleri turistlere ve bölgede yaşayanlara satarak küçük yeşil adamlar sayesinde küçük yeşil paralarla kendine iyi bir kazanç sağlamıştır.

*Yazar Notu: 115 numaralı element, o dönemlerde bilinmiyordu. 2003 senesinde ilk defa yapay olarak sentezlenen bu element, günümüzde Moskovyum olarak biliniyor. Periyodik tablosuna 2013 senesinde eklendi ve Lazar’ın iddialarında bahsettiği elementten daha farklı özelliklere sahip.

Evrim Ağacı, sizlerin sayesinde bağımsız bir bilim iletişim platformu olmaya devam edecek!

Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...

O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...

O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.

Avantajlarımız
"Maddi Destekçi" Rozeti
Reklamsız Deneyim
%10 Daha Fazla UP Kazanımı
Özel İçeriklere Erişim
+5 Quiz Oluşturma Hakkı
Özel Profil Görünümü
+1 İçerik Boostlama Hakkı
ve Daha Fazlası İçin...
Aylık
Tek Sefer
Destek Ol
₺50/Aylık
Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
22
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu Makale Sana Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 17
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 7
  • Merak Uyandırıcı! 5
  • İnanılmaz 3
  • Muhteşem! 2
  • Bilim Budur! 2
  • Güldürdü 2
  • Korkutucu! 1
  • Umut Verici! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 19/05/2025 13:09:30 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/1372

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
A. B. Acar, et al. 51. Bölge: ABD'de Uzaylı Teknolojinin Saklandığı Bir Tesis Mi Var?. (31 Ağustos 2013). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2025. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/1372
Acar, A. B., Bakırcı, Ç. M. (2013, August 31). 51. Bölge: ABD'de Uzaylı Teknolojinin Saklandığı Bir Tesis Mi Var?. Evrim Ağacı. Retrieved May 19, 2025. from https://evrimagaci.org/s/1372
A. B. Acar, et al. “51. Bölge: ABD'de Uzaylı Teknolojinin Saklandığı Bir Tesis Mi Var?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 31 Aug. 2013, https://evrimagaci.org/s/1372.
Acar, Arsel Berkat. Bakırcı, Çağrı Mert. “51. Bölge: ABD'de Uzaylı Teknolojinin Saklandığı Bir Tesis Mi Var?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, August 31, 2013. https://evrimagaci.org/s/1372.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close