18. Yüzyılda Felsefe - 1: Yeni Düzene İlk Başkaldırı: David Hume
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
"17. Yüzyılda Felsefe" serisinin devamı olan bu yazıda, temel olarak Yeni Düzen’i kuran ve öncüllerini bize sunan düşünürlere karşı ilk felsefi başkaldırıyı ortaya koyacağız. Böylelikle, skolastik düşünce ve bu düşüncenin temellerini eleştirerek kendini var eden modern felsefenin ilk öncüllerini, ilk defa birlikte sınamış olacağız.
Aynı zamanda bu sınama, felsefe kadar bilim için de önemlidir. Çünkü bilimin metodolojiye[1] sahip olması gerekir. Ancak bir metodoloji, kendi başına kendini var edemez. Bir metodoloji, ancak kendi epistemolojik ve ontolojik kabullerine sahip olarak kendini var edebilir. Bu yazı serisi, bu nedenle felsefenin ilerleyişi ve öncül değişimlerini gösterdiği kadar, bilimin 21. yüzyıl metodolojisini var etmesini sağlayan kabullerinin tarihsel gelişimini de ortaya koymak için önemlidir.
Önceki yazımızda da bahsettiğimiz ve Descartes’ın ortaya koymuş olduğu aşağıdaki temel öncül bu yazımızın da temel konusunu oluşturur:
Öyle olduğu apaçık bir şekilde bilinmeyen hiçbir şeyi, doğru olarak kabul etmemek gerekir.
Rene Descartes, bu temel öncül etrafında kendi felsefi metodolojisini kurarken, aynı zamanda bilimin a priori bilgiye bağlı olan matematik, geometri, aritmetik aracılığıyla var olabileceğini söylemiştir. Bununla birlikte bilimin deneyimlediği ve üstünde çalıştığı temel doğanın ancak bir Tanrı fikri üzerinden varlığının kanıtlanabileceğini söyleyerek, aslında kendi öncülünü yerine getirememiştir. Rene Descartes’e göre Olgusallık Dünyası[2] ancak düşünebilen bir zihnin oluşturduğu "düşünce içindeki Tanrı" ile kanıtlanabilirdi. Çünkü Descartes’e göre, yaptığım her şey bir çesit zihinsel aktivitedir. Tanrı ise, Olgusallık Dünyası’nı var eden zihnimizde yer aldığı gibi aynı zamanda Olgusallık Dünyası’nın kendisi içerisinde de bulunmak zorundadır. Ancak bu şekilde mükemmel bir Tanrı olabilir. Olgusallık Dünyası içinde de bulunan bir Tanrı, bu nedenle içinde bulunduğu Olgusallık Dünyası’nı da gerçek olarak deneyimlememizi zorunlu kılacaktır.
18. yüzyıl içerisinde İngiliz düşünür David Hume, buradaki akıl yürütmede bir sorun olduğunu fark etti. Bu sorun, Descartes’in düşüncesinin kendi içerisinde tutarlı görünse de birbirini doğrulayan öncüller barındırmasından kaynaklanıyordu. Ve ana öncül yani apaçık olan şeyi kabul etmek ve onunla düşünmek, ancak apaçık olamayan bir öncülün kabul edilmesiyle mümkün olabilirdi. Bu öncül, Tanrı’ydı. David Hume, bu çıkmazın aslında basit ve temel bir yanlıştan doğduğunu düşünüyordu. Rene Descartes, epistemolojiden[3] başlayarak ontolojisini[4] kurmuştu. Epistemolojisinin temelinde ise, a priori bilgi türü barınıyordu. Tanrı’nın a priori olmasının nedeni ise Descartes’in birincil ve ikincil nitelikler ayrımından gelmekteydi. Birincil nitelik olan Tanrı, tıpkı büyüklük birimi, yer kaplama, süre vb. nitelikler gibi kişiden kişiye değişmeyen bir bilgi niteliğiydi. A priori, deneyimden önce gelmekte ve her düşünebilen zihnin temelinde var olmaktaydı. A priori bilginin zihnin temelinde bulunmasıyla ancak birincil nitelikler bilinebilirdi. İşte burada da kendini doğrulayan bir öncül serisi görülmektedir. David Hume, bu düşünce biçiminden kurtulmak için, Rene Descartes epistemolojinin tekrar kritik edilmesi gerektiğini önerdi.
David Hume, İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme[5] adlı eserinde epistemolojinin başlangıcı için insanın doğasının, yani "anlama yetisi"nin yeniden kavranması gerektiğini söyler. Peki bu nasıl mümkündür?
İnsanın "anlama yetisi"ni yani doğasını anlamanın tek yolu, bilgileri arasındaki ayrımı kesin olarak çizebilmektir. İnsanın anlama yetisi iki farklı bilgi düzeyinden meydana gelir:
- İzlenim
- İdeeler[6]
Bu iki bilgi türü şöyle ayrılabilir: İzlenimler, duyu algılarıyla ve bir zaman içinde gerçekleşen bilgidir. İdeeler ise, ancak izlenim üzerine var olabilen , önceki izlenimlerimizin çıkarımlarıdır. Yani bir idee, yalnızca kabul edilen bir çıkarımla başlayabilir. Bu kabul edilme bir aposteriori özellik taşımak zorundadır.
David Hume, Immanuel Kant gibi sentetik[7] ve analitik[8] bilgi ayrımları yapmadığı için, bu ayrımı basitçe a priori[9], a posteriori[10] bilgi düzeyleri arasında anlayabiliriz. David Hume düşüncesi, a posteriori bilgi ile var olabilen bir a priori bilgiyi bize sunar. Yani, bir ideeyi temellendirmemiz için yapmamız gereken, aslen, ideelere karşılık gelen bir izlenim olup olmadığını araştırmaktır. Açıklamamıza söyle bir eşitlik getirmemiz mümkündür:
- İzlenimler = A posteriori bilgi = Duyu organlarıyla deneyimlenen, zamanın içindeki bilgidir.
- İdeeler = A priori bilgi = Varlığı ancak a posteriori bilgi ile mümkün olan, zamanda deneyimlediğimiz bir a posteriori bilginin hatırlanması işlemiyle ortaya çıkan bilgidir.
Akıl Yürütmenin Olanaklılığı
David Hume düşünce şemasının ikinci aşamasında akıl yürütmeleri temellendirir. Ona göre, insan doğasının akıl yürütmesi iki biçimlidir:
- Olgusal Akıl Yürütmeler
- Matematiksel Akıl Yürütmeler
David Hume, bu kısımda matematiksel olguların, mantık sistemiyle bir arada olduğunu söyler. Bir "matematiksel akıl yürütme" öncülünün yokluğu, mantıksal olarak bir çelişki barındırır. Örneğin:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
- Tüm kenarları eşit olan şey karedir.
Bu önermenin değillemesini aldığımızda:
- Karenin tüm kenarları eşit değildir.
olarak verilecektir. Ancak "kare" ideesinin kendisi, "Eşit kenarları olan şey karedir." tanımlamasını barındırır. Bu tanımın yokluğu, nesnenin kendi varlığını da değiller.
Matematiksel akıl yürütmeler; aritmetik, cebir, geometri içerir. Ancak matematiksel akıl yürütmeler kendi başına "Salt Varlık"ı kanıtlayamazlar. Akıl yürütmeler ile Salt Varlık’ı yanıtlamak ancak deneyim yoluyla oluşan a posteriori bilgilerin sahasında olan ve onlarla bir araya getirilen öncüllerle oluşan "olgusal akıl yürütmeler" ile mümkündür.
David Hume öncelikle düşünceler arasında bir "bağlantı ilkesi" bulunması gerektiğini öne sürmektedir. Bu bağlantı ilkesi düşünceleri bir araya getirerek aslında bir akıl yürütmeyi olağan hale getirir. Düşünceler arası bağlantının ilkeleri ise söyle sıralanır:
- Benzerlik
- Zamanda ve Mekanda Yakınlık
- Neden ya da Sonuç
David Hume, "olgusal akıl yürütme"nin olgulardan yola çıkmasının önemini hatırlatarak, “neden ve sonuç” ilkesinden söz etmenin tek yolunun a posteriori bilgide onu aramak olduğunu söylemektedir. A priori bilgide aranan "neden ve sonuç" ise tamamıyla bir yanılsamadır.
(…) olgularda bize güven veren kanıtın doğası konusunda kuşkudan, şaşkınlıktan, belirsizlikten kendimizi tam olarak kurtarabilmek için, Olguların, Neden ve Sonuç bilgisine nasıl ulaştığımızı da soruşturmalıyız. David Hume, İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma, Biblos Yayınları,sy 19
David Hume "neden ve sonuç" ilkesinin, hiçbir durumda a priori öncüllerden gelemeyeceğini, yalnızca tek tek olguların bilgisiyle ve bu nesnelerin bilgilerinin birbirine bağlılığıyla, bütünüyle a posteriori bilgiden doğacağını ileri sürer. Kısacası David Hume, apaçık olan bilgiye ancak ve ancak izlenimler ile ulaşabileceğimizi iddia etmektedir.
David Hume’un Yanlışı
David Hume düşüncesinin temel sorunu, onun düşüncesinin tikel olan izlenimlerin bir araya gelmesiyle oluşan tümel izlenimlerle şekillenmesidir. Buna mantık içerisinde tümevarım yöntemi denmektedir. Ancak bu tür bir düşünce biçimi, Karl Popper tarafından eleştirilir. Karl Popper, tümevarım yönteminin en büyük sıkıntısının ölçüm sorunu olduğunu söylemektedir. Karl Popper’ın, David Hume düşüncesi üzerine eleştirisini söyle örnekleyebiliriz:
Her gün ağ düğümleri 5 cm olan bir ağ ile balık avına çıkan bir balıkçı düşünün. Balıkçı her gün avlandığı denizdeki balıklar üzerine şöyle öncüllerde bulunsun:
- Tüm balıkların solungacı vardır.
- Tüm balıklar 5 cm’den daha büyüktür.
Burada tüm balıkların solungaçlı olması, balığın kendi kendisini tanımlayan özelliklerinden biridir. Bu yüzden balığın solungaçlı olması önermesi, önermenin bir terimini kanıtladığı için bize bir bilgi veriyor gibidir. Bunu, Immanuel Kant’ın analitik bilgi türü ile denk düşünebilirsiniz. Ancak ikinci önerme de solungaçlı balıkların, 5 cm’den küçük olmadığını söylemektedir. Bunun nedeni ise balıkçının avlanmakta kullandığı ağın boyutunun 5 cm’den küçük balıkları yakalayamamasıdır. Balıkçı, bu yanlıştan dönüp ağ boyutunu değiştirebilir ve 5 cm’den küçük balıkları yakalamaya tekrar başlayabilir. Ancak ağın (yani ölçüm aletinin) sınırları hiçbir zaman tam olarak tüm olgulara uygun olamayacağından, balıkçı hiçbir zaman tüm balıkları yakalabileceğinden emin olamayacaktır. Bu, Karl Popper’a göre ölçüm işlevinin sınırı nedeniyle düşüncenin asla gerçek tümel önermeye ulaşamayacağını gösterir.[11]
Tüm bu temellendirmelerle, David Hume'un ortaya koyduğu yeni epistemoloji, aslında modern bilimi anlamımızın anahtarıdır. Rene Descartes'in geometri ve matematiği, kaynağını düşüncesinin kendi zorunlu varoluşundan almıştır. Ancak David Hume, matematik ve geometrinin dış dünya ile uyumsamasının tek imkanının, matematiksel nesnenin, zorunlu olarak deneyim dünyasından kaynaklı bir varoluşa sahip olabileceğini hatırlatmıştır.
Dipnotlar
- Bir hedef objesi üzerine yapılan ve ona dair bilgi elde etmek amacıyla başlanan etkinliktir. Etkinlik, hedef objeye karşı yöntemimizi şekillendirdiği için bu etkinliğe yöntem denmektedir.
- Duyu verileriyle algılanabilen nesnelerin bulunduğu ve aynı zamanda bu nesneler tarafından oluşan mekan.
- Yn: Epistemologié, insanın gerekcelendirilmiş, gerekçelendirilememiş tüm bilgi inançları üzerine tartışan felsefe alanıdır.
- 1. Mantıksal ilişkiler içeren bilgi sistemi, 2.Sorgulayan öznenin Varlık’a yönelttiği, Varlık derece ve kökenine yönelik sorgulama alanı.
- An Enquiry Concerning Human Understanding (1751)
- Die İdee( alm), İdea (eng.), Türkçeye düşünceler olarak çevrilmiştir. Ancak bu çeviri Almanca ve İngilizce karşılığına uymadığını düşündüğü için terimi olduğu gibi kullanılmıştır.
- Immanuel Kant’a göre yeni bir bilgi ortaya koyan, bilgi türü.
- Immanuel Kant’a göre yeni bir bilgi ortaya koymayan, yalnızca öncüllerinde bulunan kavramların kendi varlığını ispatlayabilen bilgi türü.
- Epistemolojide bir yargı türünü temsil eder. Bu türde yargılar bilginin, deneyim ve deney verilerinden elde edilmeyebileceğini söyler. Ayrıca düşünen öznenin temel yargı başlatıcı bilgilere sahip olduğunu ileri sürer.
- Epistemolojinin yargı türlerinden bir diğeridir. Bu tür yargılar, deneyim ve deney verileri ile bilginin elde edilebileceğini öne sürer.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 22
- 5
- 4
- 3
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ N. Hinterberge. (2002). Der Kritische Rationalismus Und Seine Antirealistischen Gegne. ISBN: 904200083X. Yayınevi: Editions Rodopi.
- David Hume. (2010). İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma,. Yayınevi: Biblos Yayınları.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 21:05:45 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8959
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.