Öncelikle selamlar ve iyi forumlar, sormuş olduğunuz soru güzel, merak uyandırıcı ve derin bir soru.:)
Cevap olarak evet! İnsanlık tarihi boyunca birkaç kez yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Dikkat çeken bazı olaylar şunlardır;
Toba Yanardağı Patlaması (Yaklaşık 74.000 yıl önce):
Endonezya’daki Toba süpervolkanın patlaması, insanlık tarihindeki en büyük doğal felaketlerden biridir. Küresel sıcaklık 3-5 °C düşmüştür. Uzun yıllarca süren volkanik kış yaşanmıştır. İnsan nüfusu 1000-10.000 kişiye kadar düşmüştür. Bir çok bilim insanına göre bu doğa olayı neredeyse insan soyunu tüketebileceğini kaydetmişlerdir.
Büyük Veba Salgınları (Özellikle 14. yüzyılda):
Kara Veba, 1347-1351 yılları arasında kayıtlara geçen Avupa nüfusunun %30-60’ını öldürmüştür. Tüm kıtalarda büyük nüfus azalmasına yol açmıştır. Ekonomik ve sosyal düzen neredeyse tamamiyle çökmüştür. Dünya çapında kıtlıklar, açlıklarda boy göstermiştir. Kürsel bir salgın daha bulaşıcı olsaydı, insanlık için ölümcül olabilirdi.
Nükleer Savaş Tehlikesi (20. yüzyıl):
Özellikle Soğuk Savaş döneminde ABD ve SSCB(Sosyalist Sovyetler Cumhuriyetler Birliği)’nin elindeki nükleer silahlar, yanlışlıkla ya da kasıtlı kullanılmış olsaydı şayet insanlığın sonu gelebilirdi. Hâlâ ne yazık ki bu tehdit tamamen geçmiş değil.
Asteroit ve Göktaşı Tehditleri:
Dinozorları yok eden Chicxulub gibi bir göktaşı insanlık döneminde çarpmış olsaydı, aynı kader bizleride bulabilirdi.
İklim Krizi ve Ekolojik Çöküş (Günümüz):
Kontrolsüz gidişat, 21. yüzyılda büyük göçlere, kıtlıklara ve savaşlara yol açabilir. Biyolojik çeşitlilik günümüzde azalıyor ve yok olma eşiğine doğru gidiyor, buzullar eriyor ve beraberinde su krizleri büyüyor ve devam ediyor.
Özetle: Evet, insanlık birkaç defa “az daha gidiyorduk” moduna girmiştir. Ancak her seferinde uyum sağlanmış, yeni çözümler üretilmiş. Ama bugünün krizleri ne bir süper volkanik patlama ya da salgın bir hastalık değil; iklim krizleri, savaş krizleri, teknoloji kontrolü gibi pek çok etken. Bu sayılanlar asla hafife alınmamalı ve gerkeen önlemler alınmalı.
Sevgiler Saygılar...
Akıllı İnsan Soru Sorar!
Soru sormak sorgulamanın ilk işaretidir ve cevapların bizleri nereye vardıracağı ön görülemez. Bu, türümüzü tepeye oturtan en önemli araç.
Bugün itibarı ile bu işin adına bilim, bu işi yapana da bilim insanı diyoruz. Temel dayanağı bilimsel kuşkuculuk ve temel aracı soru sormak. Yani somut, nesnel ve kanıtlanabilir olanın uğraşı…
Oysa yaratıcı fikri tamamen öznel ve soyut bir dünyanın öngörüsüne dayanır. İlk direktifi “kuşku duyma” dır. İkincisi “sorgulayıcı temelde soru sorma”, üçüncüsü ise “sadece inan” direktifidir.
Dünyaya bilimsel gözlükler ile bakanların büyük bir çoğunluğunun ve doğal olarak, hele ki bize sunulduğu ve sığlaştırıldığı üzere, hükümran ve hükümranlığını türdeşlerimiz eli ile sürdüren, ne kendisi ne de yeryüzündeki sözcüleri-varisleri sorgulanamaz, kuşkulanılamaz, karşı konulamaz, ezeli ve ebedi olan bir yaratıcıya inanması beklenemez…Sevgiyle…
İnsanoğlunun hiçbir şeyi saf ve çıkarsız sağlayacağına inanmıyorum, birini seviyorsan ya kendinden bir şey buluyorsun ya da kriterlerini karşılıyor ve bunlar dahi bir çıkar amacı güder, kimse ne saf iyi olabilir ya da saf birini sevebilir kendimizi kandırmayalım. Dışını beğenmediğin kaç kişinin içini merak ettin? Sana kötülük yapan birini sevmeye devam etsen de bu gerçekçi değildir, seni en yakın arkadaşınla aldatan bir kızı hala sevebilir misin? Saf sevginin olduğuna inanmıyorum herkes istediği gibi birini bekliyor ve uyarsa seviyor. Arkadaşlarda da bu geçerli kafan uymuyorsa arkadaş olmuyorsun bu da bir çıkar güder, sana asla uymayan ve kafan uyuşmayan kaç kişiyi olduğu gibi kabul eder insan? ( Öznel düşüncelerim )
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.