Yavuz Sultan Selim Han (1470?-1520) Devri: 8 Yılda Osmanlı'nın Altın Çağı...
Yavuz Sultan Selim, Osmanlı İmparatorluğu'nun 9. padişahıdır. Bunun yanında halifelik makamını Osmanlı İmparatorluğu'na kazandırması sayesinde de 74. İslam Halifesi'dir. Bunun yanında "İki Kutsal Caminin Hizmetkârı" unvanına, yani Hâdim'ül-Haremeyn'uş-Şerifeyn makamına erişmiş Osmanlı Padişahı'dır.
Memlükler ve Safeviler karşısında zaferler kazanarak Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarını 2.5 katına çıkarmış ve Osmanlı hazinesi doldurarak kendisinden sonra gelecek hükümdarlara büyük bir miras bırakmıştır.
Sadece 8 sene hükümdarlık yapmış olan Selim, Osmanlı topraklarında "Yavuz", Avrupa devletlerinde ise genellikle "Yavuz the Grim" yani "Acımasız Selim" olarak anılmaktadır. Dedesi II. Mehmed'in Osmanlı Devleti'ne kazandırdığı "imparatorluk" vasfını geliştirmiş ve babasına kıyasla ordusunu çok daha disiplinli ve cevval yetiştirerek eski rehavet dolu günlerden kurtarmıştır.
Şehzade Selim, 14 Ekim 1470 (?) günü, Amasya'da doğdu. Babası çok ılımlı bir padişah olan ve Sultan II. Bayezid idi. Dedesi ise Fatih unvanlı 2. Mehmed idi. Fatih Sultan Mehmed'in ansızın vefatı ile Sultan 2. Bayezid 1481 yılında tahta çıktı ve genel olarak barış dolu ve dış devletlere karşı ılımlı bir politika izledi; fakat Şehzade Selim, babasının aksine, abisi Şehzade Ahmed gibi daha cevval biriydi. Zaten bundan dolayı ona "Yavuz" denilmekteydi.
Devrin en büyük alimlerinden eğitim almıştı. Sürekli kitaplar okuyor ve Kur'an-i Kerim'i hatim ediyordu.
Yavuz Sultan Selim'in Tahta Çıkışı
İlk Görev ve Safevi Tehdidi
Fatih Sultan Mehmed'in (2. Mehmed) Otranto seferinde hayatını kaybetmesi sonucu tahta çıkan Sultan 2. Bayezid, oğlu Selim'i il görev yeri ile yetkilendirdi. Bilinen ilk görev yeri, Trabzon sancağı oldu. Buraya tayin tarihi bazı arşiv belgelerine göre Hicri 892 (Miladi 1487) olarak geçmektedir. Annesiyle geldiği Trabzon'da Hicri 916 (Miladi 1510) yılına kadar, yaklaşık yirmi dört yıl boyunca sancak beyliği yapmıştır. Bu uzun süre sayesinde hem yöneticilik becerisi kazanmış hem de diğer dış devletleri tanıma ve gözleme şansını yakalamıştır.
Burada, sınır boylarındaki gelişmeleri, özellikle Gürcü prensliklerinin ve Osmanlı Devleti için büyük bir siyasî-dinî mesele oluşturacak olan Şah İsmâil'in faaliyetlerini dikkatle takip etti. Bu konuda devlet merkezini bilgilendiren raporlar yazdı.
Tarihler 1507 yılını gösterdiğinde Şah İsmail, pek anlaşamadığı Alaüddevle Bozkurt Bey'in yani Dulkadiroğlu Beyliği'nin üzerine sefere çıktı. Bu seferin ikinci amacı ise hem Memlükler hem de Osmanlı'nın bu duruma nasıl tepki vereceğini görmekti. Sefer için Osmanlı topraklarından geçen Şah İsmail'e göre 2. Bayezid, barışı devam ettirmek istediği için çok problem yaratmayacaktı. Kansu Gavri'nin ise Kızılbaşlar'a karşı savaşmayacağını düşünüyordu. Düşüncelerinde haklı çıktı: 2. Bayezid'in gözdağı için gönderdiği birlik dışında pek bir şey yaşanmadı. Komşularının tepkisiz kalması, böyle bir durum için mucizeydi.
Herkes bir suskunluk içerisinde iken, Şehzade Selim tepkiliydi. Çünkü Bozkurt Bey, Şehzade Selim'in dedesi (annesinin babası) idi. Böyle bir durumda sessiz kalması, ona atalarına ihanet ediyormuş hissini veriyordu. Bu yüzden Safeviler'e karşı bir tavır aldı. Böylelikle Şehzade Selim, açıkça Safeviler'e düşman olduğunu belirtmiş oldu.
Şehzadeler ve Veliaht
1510 yılından itibaren 2. Bayezid artık tahtın devredilmesi gerektiğini düşünmüş ve bu konuda devlet erkânı ile görüşmeye başlamıştı. 2. Bayezid'in 3 şehzadesi vardı. Bunlar;
- Şehzade Ahmet (1465-1513),
- Şehzade Korkut (1467-1513) ve
- Şehzade Selim idi.
Şehzade Ahmed en büyükleri iken, Selim ise en küçüklerindendi. O zamanlarda Şehzade Ahmed Amasya'da, Şehzade Korkud Teke'de (Antalya) ve Şehzade Selim Trabzon'da görevliydi. Bu durumda payitahta (İstanbul) en uzak şehzade Selim olmaktaydı ve bundan hiç hoşnut değildi.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Devlet erkânı, Şehzade Ahmet'i tahta uygun görmekteydi. Bunun yanında Sultan 2. Bayezid'i Şehzade Selim'e karşı kışkırtıyor ve onun tahta çıkmasını istemiyorlardı. Zaten güçten düşmüş padişah Şehzade Ahmet'i tahtta görmek istiyorlardı.
Şahkulu İsyanı
1511 yılında Şah İsmail yanlısı isyancı bir grup, Sultan 2. Bayezid'in öldüğünü ve şehzadelerin birbiri ile savaşmaya başladığını sanarak Şahkulu önderliğinde Teke civarında isyan ettiler. Bu isyanın temel amacı Anadolu'yu işgal ederek Şah İsmail'e bırakmaktı. Çok kısa sürede Kütahya'ya kadar varıp savaşa girişmiş ve Anadolu Beylerbeyi Karagöz Paşa'yı öldürmüşlerdi.
Durumun ciddiyetini fark eden Sultan 2. Bayezid, isyancıların üzerine Vezir-i Azam Hadım Ali Paşa'yı göndermişti. Sultan 2. Bayezid'in ölmediğini ve yeniçerilerin üzerlerine doğru geldiğini öğrenen Kızılbaş isyancılar korkuya kapılarak ne yapacaklarını bilemediler. Şehzade Ahmed'in ordusuyla birleşen Hadim Ali Paşa, kaçışmaya başlayan isyancıları sınır yakınlarında bertaraf etse de Vezir-i Azam Hadım Ali Paşa şehit edildi. Şehzade Ahmet, Vezir-i Azam'ın vefatından sonra Yeniçeriler'in komutasını aldı; fakat isyancıları kovalamadı ve Amasya'ya geri döndü.
Bu kaçış, Yeniçeriler tarafından hoş karşılanmadı ve böylece Şehzade Ahmet, Yeniçeriler karşısında prestij kaybetti.
Taht, Sahibini Buluyor...
1512 yılında Sultan 2. Bayezid Han hastalığının ilerlemesi nedeniyle tahtı devretmek için Şehzade Ahmet'i çağırdı. Şehzade Ahmet'in tahta çıkacağını öğrenen Yeniçeriler, karara karşı çıktı ve Şehzade Selim gibi cevval birinin padişah olmasını istediler.
Yeniçeriler, "Sultan Selim!" nidaları atıyor, Şehzade Ahmet yanlısı paşaların evini basıyor ve tehdit ediyorlardı. Gece boyu süren yağmadan sonra sabah ışıklarında Sultan Bayezid'den af dileyen Yeniçeriler, paşaların görevden azledilmesini istedi. Sultan 2. Bayezid ise bunu kabul etti ve paşalar azledildi. Padişah olamayacağını anlayan Ahmet, isyan etmek üzere Anadolu'ya geçti.
Tam o esnada Nur Ali Halife adlı bir Kızılbaş, Amasya'yı kuşatmıştı. Şehzade Ahmet, kendi yurdunu koruyamamış ve basiretizliğini apaçık sergilemişti. Bu sayede Şehzade Selim veliaht ilan edildi.
Şehzade Korkud, İstanbul'a Selim'den önce gelmiş olsa da hiçbir şey yapamadı ve destek bulamayarak boşuna İstanbul'a gelmiş oldu.
Nihayetinde Şehzade Selim, babasının vefatı ve cenaze namazı sonrası tahta çıktı.
Yavuz Sultan Selim de Kardeşlerini Öldürttü!
Sultan 2. Bayezid'in vefatından sonra tahta çıkan Yavuz Sultan Selim (1. Selim) cülus töreninden sonra ilk iş olarak saray içindeki kendisine düşman paşaları azletti ya da idam ettirdi.
1513 yılında abisi Ahmet'i idam ettirerek Anadolu'daki isyanı kaldırdı ve emniyeti sağladı. Diğer abisi Korkud'u öldürtmese de ona da pek güvenmemekteydi. Onu birkaç mektup ile sınadı. Nihayetinde Şehzade Korkud'un ihanet ettiğinde karar kıldı. Antalya'dan kaçmaya çalışırken yolda Kapıcıbaşı Sinan Bey'i görevlendirerek Şehzade Korkud'u yay kirişi ile boğdurttu.
Yavuz Sultan Selim'in Savaşları
Safevi Seferi ve Çaldıran Meydan Muharebesi
Sultan Selim, 1514 yılında Acem (İran) topraklarına doğru sefere çıktı. Herhangi bir zahire (erzak) sıkıntısı yaşanmaması içinse Trabzon'a gemiler dolusu zahire ve mühimmat yolladı.
1514 yılında Sivas'a gelerek ordunun sayılmasını emretti. 140.000 kişilik bir ordusu olduğunu fark edince 40.000 kişilik bir orduyu Kayseri-Sivas arasına bıraktı.
O esnada Şah İsmail'in Batı komutanı Kurtaclu Mehmed, Osmanlı ordusunun yolundaki her şeyi yok ediyor ve seferin gidişatını zorlaştırıyordu. Üstüne üstlük Alaûddevle'nin (Dulkadiroğlu Beyi) Sultan Selim'e birlik yollamaması Sultan Selim'e göre arkadan saldırı ihtimalini barındırıyordu.
Tebriz yakınlarındaki Çaldıran Ovası'nda 23 Ağustos 1514 tarihinde karşı karşıya kalan 1. Selim ve Şah İsmail, savaşa başladılar. Sultan Selim sırtına dağa vermiş iken Safeviler bir düzlüğe yerleştiler.
Savaş başında üstünlük Şah İsmail'e geçse de Sultan Selim kesin bir zafer kazandı. Böylelikle Şah İsmail'in 14 savaşlık zafer serisi bozuldu ve Şah İsmail, Acem diyarının iç bölgelerine kaçmaya başladı.
Gittiği yerlerde tekrar Sunnîliği getirdi ve Acem'de tekrardan hutbeler başladı.
Fakat nihai sonuç Bıyıklı Mehmed Paşa ve İdrîs-i Bitlisî Mardin ve Hasankeyf civarını almasıyla sefer son buldu.
Turnadağ Savaşı
Safevi seferinden sonra 1515 yılında Yavuz Sultan Selim, Dulkadiroğlu Beyliği'ni yok etmek için Şahsuvaroğlu Ali'yi görevlendirdi. Kayseri civarında bulanan Sinan Paşa ile birleşerek Alaûddevle'yi bozguna uğrattılar. Bu sayede Dulkadiroğlu Beyliği de Osmanlı'ya geçmiş oldu.
Fakat durum bu kadar basit değildi. Dulkadiroğlu Beyliği, Memlûk Devleti'ne bağlıydı. Bu işgal, Memlüklerle savaş anlamına gelmekteydi.
Memlûk Sultanı Kansu Gavri, zaten Sultan Selim'den korkmakta ve onu yenmek için bir hadise beklemekte idi. Bunu fırsat olarak gören Memlûkler, savaş hazırlığına başladı.
1516 yılında Barbaros Hayrettin, Cezayir toprağını Osmanlılar'a verdi ve kendisi Cezayir Beylerbeyi oldu.
Mercidabık Meydan Muharebesi
Memlûklerin üzerine gitmek için fetva alan Sultan Selim, Elbistan civarına 80.000 askeriyle yerleşti. Kansu Gavri ise 80.000'e yakın bir orduyla Halep'te idi. İki ordu nihayetinde 1516 yılında Mercidabık mevkisinde karşılaştı.
Osmanlı ordusu hem moral hem de teçhizat bakımından üstündü. Ordunun ve paşaların Yavuz Sultan Selim'e bağlılığı tamdı. Kansu Gavri ise manevi olarak kötü bir durumdaydı. Ordu, uzun süredir ciddi bir savaş görmemişti. Emirlerin ağzından ise ortak bir karar çıkmıyordu. Kimisi saldırmaktan, kimisi ise çekilmekten yanaydı.
İki ordu da 3'er bölüklere ayrıldı ve muharebe başladı. Kanatlar birbiriyle çarpışırken Osmanlı merkezi Kansu Gavri'nin üzerine hücum etti ve toplar sayesinde Memlûk ordusunun merkezini yok etti.
Kansu Gavri'nin savaştan kaçması diğer askerlerinde kaçmasıyla sonuçlandı. Nihayetinde savaşın sonucu, kesin bir Osmanlı zaferiydi. Kansu Gavri ise kaçarken hayatını kaybetti.
Kansu Gavri'nin yerineyse yeğeni Tomanbay geçti.
Ridaniye Savaşı
Tomanbay, başa geçene kadar Yavuz Sultan Selim Şam'a kadar ilerlemişti. Tomanbay'ın sultan olduğunu öğrenince bir elçi yollayıp itaat etmesini istedi; fakat elçi öldürülmüş dolayısıyla teklif reddedilmişti.
Yavuz Sultan Selim, harp divanında Mısır'a seferin şart olduğunu söylemiş ve yeni amacın Memlûkler'in yok edilmesi olduğunu belirtmişti.
Sinan Paşa, ordusuyla Gazze'ye kadar ilerlemiş ve ardındaki toprakları ele geçirerek hem Suriye'yi feth etmiş hem de Kudüs kentine Osmanlı'ya katmıştı. Gazze de ise Sinan Paşa ve Canberdi Gazali savaşa tutuşmuştu. Savaşın neticesinde Osmanlılar kazanmış ve Gazze ele geçirilmişti.
Gazze'den Kahire'ye gitmek için 150 km'lik zorlu bir yolun geçilmesi gerekiyordu. Bu yol tarihte sadece 2 kez orduyla geçilebilmiş Sina Çölü'ydü. Vezirler geri dönmek istese de Yavuz Sultan Selim çölün geçilmesi için hazırlıkların başlatılmasını emretti.
Yavuz Sultan Selim, 9 Ocak 1517 tarihinde yaklaşık 60.000 kişilik ordusuyla yürüyüşe başladı. İlk gün sadece 18 km gidilebilmişti. 2. gün ise 100 yıldır yağmur yağmayan Sina Çölü'ne şiddetli bir yağış düşmüştü. Bu sayede ordunun su sıkıntısı giderilmiş ve ağırlıkların taşıması kolaylaşmıştı.
13 gün sonra iki ordu Ridaniye Köyü'nde karşılaştı.[4]Ridaniye Köyü Nil Nehri ve El-Mukaddam dağı arasındaki bir yerleşim yeriydi. Osmanlılar El-Mukaddam dağından dolaşarakdüşmanı arkadan sarmış ve düşman toplarını etkisiz hale getirmişti. Savaşta Sinan Paşa öldürülmüş fakat savaşın sonucu değişmemişti. Ridaniye Savaşı, kesin bir Osmanlı zaferi ile sonuçlanmıştı.
Bu savaştan sonra Kahire'de direniş kurmaya çalışan Tomanbay 3 gün sonra yenildi ve Kahire'yi Osmanlılar'a kaptırdı. Sonraki günlerde Tomanbay idam ettirildi.
Bu savaştan sonra Memlûk toprakları tamamıyla Osmanlı'ya bağlandı. İslam'ın mukaddes şehirlerinin Osmanlı'ya bağlanması, Yavuz Sultan Selim'in Müslümanlar'ın yeni lideri, yani "Halife" olması gerektiği anlamına geliyordu. Bu sayede Yavuz Sultan Selim, ilk Osmanlı Halifesi olmuştu.
Yavuz Sultan Selim'in Ölümü
Yavuz Sultan Selim'in sırtında çıkan, halk arasında "şirpençe" adı verilen, tıptaki ismiyle "karbonkül" isimli bir hastalık onu yatağa düşürdü. Bu hastalıkta birden çok çıban apseleşerek deri altında birleşir ve vücutta birkaç santimetre genişliğinde, sert, ağrılı, kırmızı bir şişlik oluşur.
Sultanın son gününde Hasancan (Hoca Sadeddin'in babası) Yavuz Sultan Selim'in şikayeti üzerine sırtını bir iskemleciye yoklatmış ve iskemleci bir çıbana rastlamıştı. Sultan "sık" dese de Hasancan sıkılması için ham olduğunu sıkmanın sakıncalı bir durum yaratabileciğini söyledi ve bir merhemin kullanılması gerektiğini söyledi. Sonraki gün hamama giden padişah, orada Hasancan'ın bulunmadığını görünce hamamdaki bir tellağa çıbanı sıktırıp zedeletmişti.
Yavuz Sultan Selim, 21 Eylül'ü 22 Eylül'ü bağlayan gece, köpüren çıban yüzünden hayatını kaybetmişti. Sadece 8 yıl süren hükümdarlığı 49 yaşındayken sonlanmıştı ama buna rağmen Osmanlı'ya altın çağını yaşatmıştı.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 4
- 4
- 3
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Y. Bahadıroğlu. (2011). Yavuz Sultan Selim. ISBN: 9789752699168. Yayınevi: Nesil Yayınları.
- H. Sadeddin. Tacu't Tevarih Cilt 1. ISBN: 9789751710956. Yayınevi: Basbakanlik Kultur Mustesarligi Yayinlari.
- Harp Tarihi. Yavuz Sultan Selim Savaşları. Alındığı Tarih: 24 Mayıs 2024. Alındığı Yer: YouTube | Arşiv Bağlantısı
- ^ Wikipedia. 9. Osmanlı Padişahı Ve Ilk Osmanlı Halifesi. (9 Haziran 2005). Alındığı Tarih: 24 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- H. Çelebi. (1975). Haydar Çelebi Ruznamesi. Yayınevi: Tercüman Kitapçılık.
- TDV İslam Ansiklopedisi. Selim I - Tdv İslâm Ansiklopedisi. Alındığı Tarih: 24 Mayıs 2024. Alındığı Yer: TDV İslam Ansiklopedisi | Arşiv Bağlantısı
- İ. Bitlîsî. (2001). Selim Şah-Nâme.
- Harp Tarihi. Yavuz Sultan Selim Hakkında. Alındığı Tarih: 24 Mayıs 2024. Alındığı Yer: YouTube | Arşiv Bağlantısı
- Celâlzade Mustafa Çelebi. (1990). Selim-Nâme.
- H. Sadeddin. (1992). Tacü't - Tevarih Iv. ISBN: 9751710979. Yayınevi: Kültür Bakanlığı.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 11:23:52 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11668
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.