Tek Bir Genin Yokluğu Otizme Yol Açıyor Olabilir!

- Çeviri
- Nöropsikoloji
- Psikiyatrik Genetik
Yetmişten fazla gen; beyindeki farklılıkların dil, iletişim, hiperaktivite ve tekrarlayan hareketlerle ilgili sorunlar da dahil olmak üzere bir dizi çeşitli davranış değişikliğine yol açan gelişimsel bir durum olan otizm spektrum bozukluğu ile ilişkilendirilmiştir. Bilim insanları bu spesifik ilişkileri gen gen, nöron nöron incelemeye çalışmaktadır.
Bu genlerden biri Astrotactin 2'dir (ASTN2). 2018 yılında Rockefeller Üniversitesi Gelişimsel Nörobiyoloji Laboratuvarı'ndan araştırmacılar, gen tarafından üretilen proteindeki kusurların nörogelişimsel rahatsızlıkları olan çocuklarda beyincikteki (serebellumdaki) bağlantıları nasıl bozduğunu keşfettiler.
Şimdi aynı laboratuvar, bu genin tamamen devre dışı bırakılmasının otizmin birkaç belirgin davranışlarına yol açtığını buldu. PNAS'ta yayımlanan yeni bir makalede açıklandığı üzere, ASTN2 geni olmayan fareler, vahşi tipteki yuva arkadaşlarından dört temel açıdan belirgin şekilde farklı davranışlar gösterdi: Daha az ses çıkardılar ve daha az sosyalleştiler ancak davranışlarında daha hiperaktiftiler ve tekrarlayan davranışlar gösterdiler. Makalenin birinci yazarı olan Michalina Hanzel şunları söylüyor:
Tüm bu özellikler, otistik bireylerde de benzer şekilde görülüyor. Bu davranışların yanı sıra beyincikte yapısal ve fizyolojik değişiklikler de tespit ettik.
Onlarca yıldır çalışmaları bu beyin bölgesine odaklanan uzman Mary E. Hatten ise şunları söylüyor:
Bu sinirbilim alanında önemli bir bulgu. Ayrıca beyinciğin motor işlevlerinden bağımsız bilişsel işlevlere de sahip olduğu yönündeki fikri öne çıkarıyor.
Beklenmedik Bir Rol
2010 yılında Hatten'ın laboratuvarı, ASTN2 geni tarafından üretilen proteinlerin beyinciğin gelişimi sırasında yer değiştiren ve yapısını oluşturan nöronlara rehberlik ettiğini keşfettiler. 2018'deki araştırmada üç çocuğu da hem nörogelişimsel bozukluklar hem de ASTN2 mutasyonu taşıyan bir aileyi incelediler. Gelişimini tamamlamış bir beyinde de proteinlerin benzer bir rehber rolü olduğunu buldular: Proteinler, nöronlar arasındaki kimyasal iletişimi sürdürmek adına reseptörleri nöral yüzeylerden uzaklaştırıyor ve yeni reseptörlere yer açıyordu. Mutasyona uğramış bir genin ürettiği proteinlerse faaliyete geçemiyor ve reseptörler birikiyor; bu da nöronal bağlantıları ve iletişimi engelleyen bir trafik ile sonuçlanıyor. Bu etki, zihinsel engellilik, dil gelişiminde gecikmeler, DEHB ve otizm gibi çocuklarda sıklıkla gözlenen hastalıklarda önemli olabilir.
Bulgu, beyinin en eski kortikal yapısı olan serebellumun sadece motor kontrol için değil aynı zamanda dil, kavrama ve sosyal davranış açısından önemli olduğuna dair giderek artan bir grup kanıtın parçasıydı.
Mevcut çalışma için Hanzel, ASTN2 geninin tamamen yokluğunun serebellar yapı ve davranış üzerinde ne tür etkileri olacağını görmek istedi. Hatten laboratuvarının eski doktoru ve çalışmanın ortak yazarı Zachi Horn ile Weill Cornell Medicine'dan Shiaoching Gong'un da yardımıyla Hanzel iki yılını ASTN2'den yoksun nakavt faresi yaratmakla geçirdi ve ardından hem bebek hem de yetişkin farelerin beyinlerini ve eylemlerini inceledi.
Davranışsal Paralellikler
Nakavt edilmiş farelerin vahşi tip yuva arkadaşlarıyla nasıl farklılaştıklarını görmek için birkaç davranış deneyi yürütüldü. İlgili genin nakavt edildiği fareler deneylerin hepsinde belirgin bir şekilde farklı özellikler gösterdi.
Bir çalışmada, araştırmacılar bebek fareleri kısa süreliğine izole ettiler ve daha sonra ultrasonik seslendirmeler kullanarak annelerini ne sıklıkta çağırdıklarını ölçtüler. Bu sesler, bir farenin sosyal davranışının ve iletişiminin önemli bir parçasıdır ve araştırmacıların insan dil becerileriyle paralellikleri değerlendirmek için kullanabileceği en iyi temsillerden biridir.
Vahşi tipteki (İng: "wildt-type") yavrular, karmaşık, perde değiştiren sesler kullanarak annelerini çağırmakta hızlıydı, oysa nakavt yavrular sınırlı bir perde aralığında daha az ve daha kısa çağrılar yaptı. Hanzel, benzer iletişim sorunlarının otistik kişilerde yaygın olduğunu söylüyor:
İletişim sorunları otizmin en belirgin özelliklerden biri, ancak bu bir spektrum boyunca görülebilir. Bazı otistik insanlar metaforları anlayamaz, bazılarıysa onların duydukları kelimeleri tekrarlar ve bazıları hiç konuşmaz.
Başka bir deneyde ise araştırmacılar ASTN2 geninin çıkarıldığı farelerin hem tanıdık hem de tanımadıkları farelerle nasıl etkileşime girdiğini test etti. Bu fareler tanımadıkları bir fareden ziyade tanıdıkları bir fare ile etkileşime girmeyi tercih etti. Buna karşın, vahşi tip fareler her zaman yeni bir yüzün sosyal yeniliğini seçtiler. Hanzel, bunun da otistik kişilerin aşina olmadıkları ortamlara ve insanlara karşı isteksizlikle paralellik gösterdiğini ekliyor:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu çok önemli bir sonuç, çünkü bu nakavt mutasyonu olan farelerin sosyal yeniliği sevmediğini ve halihazırda tanıdıkları farelerle vakit geçirmeyi tercih ettiğini gösteriyor ki bu da otistik insanların aşina oldukları etkileşimleri yeni sosyal etkileşimlere tercih etme eğiliminde olmalarına tekabül ediyor.
Üçüncü bir deneyde ise her iki fare grubu da bir saat boyunca açık bir alanı keşfetmeleri için serbest bırakıldı. ASTN2 geninin çıkarıldığı fareler diğer farelerden önemli ölçüde daha uzun bir mesafe kat etti ve yerinde daireler çizme gibi tekrarlayan davranışlarda bulunma oranları %40 daha fazlaydı. Belirtmek gerekir ki hem hiperaktivite hem de tekrarlayan davranışlar otizmin iyi bilinen ayırt edici özellikleridir.
Beynin Bölgeleri Arası İletişimsizlik
Bilim insanları ASTN2 farelerinin beyinlerini incelediklerinde, serebellumda birkaç küçük fakat görünüşte etkili yapısal ve fizyolojik değişim buldular. Bunlardan biri, Purkinje hücreleri olarak adlandırılan büyük nöronların, daha yüksek yoğunlukta dentritik dikenlere sahip olmasıydı. Ama bu değişimi, yalnızca serebellumun belirli alanlarında tespit ettiler. Hanzel, "Örneğin en büyük farkı, tekrarlayıcı ve sabit davranışların kontrol edildiği posterior vermis bölgesinde bulduk." diyor.
Bilim insanları aynı zamanda, filopodia olarak bilinen olgunlaşmamış dentritik dikenlerin sayısında ve hücre göçüne yardımcı olan Bergmann gliyal liflerin hacminde bir azalma keşfetti. Hatten konu hakkında şunları söylüyor:
Farklılıklar oldukça küçük, fakat farelerin nasıl davrandıklarını açıkça etkiliyorlar. Değişiklikler, muhtemelen serebellum ve beynin geri kalanı arasındaki iletişimi değiştiriyor.
Araştırmacılar gelecekte, altı yıldır kök hücrelerden geliştirdikleri insan serebellar hücrelerinin ve üzerinde çalıştıkları aile tarafından 2018'deki çalışma esnasında bağışlanan ASTN2 mutasyonlu hücrelerin incelenmesini planlıyor. Hatten son olarak şunları söylüyor:
İnsan hücrelerinde, fare hücrelerinde bulduğumuz farklılıklara paralel farklar bulup bulamayacağımızı görmek istiyoruz. Ayrıca otizm ile ilişkilendirilmiş diğer genlerin detaylı biyolojisine de bakmak istiyoruz. Bunlardan düzinelerce var, ama onları birbirine bağlayan, herkes tarafından kabul edilen bir ortak nokta yok. ASTN2'nin ne yaptığını detaylıca ortaya çıkarabilmiş olmaktan dolayı çok heyecanlıyız, fakat daha incelenecek çok fazla gen var.
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 3
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: ScienceDaily | Arşiv Bağlantısı
- Rockefeller University. Knocking Out One Key Gene Leads To Autistic Traits. (16 Ağustos 2024). Alındığı Tarih: 16 Aralık 2024. Alındığı Yer: ScienceDaily | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/02/2025 02:40:23 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19293
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in ScienceDaily. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.