Taksonomik Enflasyon Nedir? Türlerin Sayısındaki Artış Gerçek mi, Yapay mı?

- Özgün
- Taksonomi
Taksonomik enflasyon biyolojide, özellikle de sistematik ve taksonomi alanında, bilim insanlarının yeni türleri tanımlama eğiliminde olmalarından dolayı gerçekten farklı olmayan organizmaların ayrı türler olarak sınıflandırılması durumudur.
İnsan zihni, dünyayı anlamlandırmak ve düzenli hale getirmek için sınıflandırmaya ihtiyaç duyar. Günlük hayatta karşılaştığımız nesneleri, kavramları ve hatta duyguları belirli kategorilere ayırarak düşünme sürecimizi kolaylaştırırız. Bilimde de sınıflandırma, bilgiyi sistematik hale getirmek ve ortak bir dil oluşturmak için temel bir yöntemdir. Özellikle biyolojide, canlıları belli kriterlere göre gruplandıran bilim dalına taksonomi adı verilir.[1]
Taksonomi, organizmalar arasındaki benzerlik ve farklılıkları esas alarak türleri ve üst grupları tanımlamayı amaçlayan bir bilim dalıdır. Ancak artan biyolojik keşiflerle birlikte taksonomik sınıflandırmalarda bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri taksonomik enflasyon (İng: "Taxonomic inflation") olarak bilinen olgudur.[2]
Taksonomik Enflasyon Nedir?
Biyolojide tür sayısının sürekli arttığını duymuşsunuzdur. Her yıl bilim insanları yeni türler keşfetmekte, doğada daha önce hiç karşılaşmadığımız canlıları tanımlamaktadır. Ancak bu artışın tamamı yeni keşiflerden kaynaklanmamaktadır. Tür sayısındaki bu hızlı yükselişin önemli bir bölümü, bilim insanlarının türleri sınıflandırma yöntemlerini değiştirmesiyle ilişkilidir.
İşte bu olguya taksonomik enflasyon denir. Daha önce alt tür veya coğrafi varyant olarak kabul edilen bazı popülasyonlar, yeni bilimsel analizlerle bağımsız türler olarak yeniden sınıflandırılmaktadır. Yani doğada gerçekten yeni türler ortaya çıkmasa da bilim insanlarının mevcut türleri yeniden değerlendirmesiyle tür sayıları artıyormuş gibi görünmektedir.
Bir canlıyı yeni bir tür olarak tanımlamak, bilim dünyasında büyük bir keşif olarak kabul edilir. Türler biyoçeşitlilik araştırmalarında, ekolojik analizlerde ve koruma planlamalarında en temel birimlerdir. Ancak türleri tanımlarken farklı bilim insanları farklı kriterler kullanabilir. İşte bu noktada, aynı canlı grubunun zaman içinde farklı tür olarak mı, yoksa aynı tür içinde çeşitlilik gösteren popülasyonlar olarak mı ele alınacağı konusunda büyük tartışmalar yaşanmaktadır.
Taksonomik Enflasyonun Kaynağı: Tür Kavramındaki Farklılıklar
Biyolojide tür kavramı sabit ve değişmez bir olgu değildir. Bilim insanları, türleri birbirinden ayırmak için farklı yaklaşımlar benimseyebilir. Bu yaklaşımlardaki farklılıklar, bir bilim insanının yeni bir tür olarak tanımladığı bir popülasyonun başka bir bilim insanı tarafından yalnızca bir alt tür veya varyant olarak kabul edilmesine neden olabilir.
En yaygın kullanılan tür kavramlarından bazıları şunlardır:[3]
- Biyolojik Tür Kavramı (BSC - Biological Species Concept): Eğer iki organizma, doğal ortamda çiftleşerek verimli yavrular verebiliyorsa, aynı türe aittir. Yani bu kavram, üreme izolasyonunu türler arasındaki sınırları belirleyen temel kriter olarak görür. Lakin bu yöntem eşeysiz üreyen canlılar veya fosiller için kullanılamaz. Ayrıca bazı türler doğal ortamda ayrı popülasyonlar halinde yaşasa da laboratuvar ortamında çiftleşebilir ve verimli yavrular verebilir; bu da BSC’nin pratikte bazı belirsizlikler yaratabileceğini gösterir. Örneğin farklı canlı türleri belirli koşullar altında çiftleşebildiği halde, doğal yaşam alanlarında birbirlerinden izole olarak kalabilirler. Mesela saka kuşu (Carduelis carduelis) ile kanarya (Serinus canaria) belirli koşullar altında çiftleşebilir ve hibrit yavrular verebilir. Ancak, doğal yaşam alanlarında bu iki tür birbirinden izole şekilde yaşar ve genellikle çiftleşmezler.
- Filogenetik Tür Kavramı (PSC - Phylogenetic Species Concept): Filogenetik, türleri belirlerken organizmaların genetik farklılıklarını ve ortak atalarını temel alır.[4] Buna göre bir tür, ortak bir atadan gelen ve diğer gruplardan genetik olarak farklı olan en küçük monofiletik soy hattıdır. Monofiletik bir grup, yalnızca ortak bir atadan gelen tüm bireyleri içerir ve başka bir grup ile karışmaz.[5] Bunu daha iyi anlamak adına aile ağacı benzetmesini kullanabiliriz. Monofiletik grup, büyük büyükbabanızdan gelen tüm torunları içerir. Eğer aile ağacınızda sadece büyük büyükbabanızın tüm çocukları, torunları ve onların torunları varsa, bu bir monofiletik grup olur. Eğer bu gruba kuzenlerinizin aileleri gibi dışarıdan kişiler dahil edilirse şemamız artık monofiletik değil, parafiletik veya polifiletik bir grup olur. Filogenetik tür yaklaşımı, küçük genetik farklılıkları bile türleşme için yeterli kabul edebilir, bu da tür sayısında büyük bir artışa yol açabilir. PSC’nin avantajı, fosiller veya eşeysiz üreyen organizmalar için de uygulanabilir olmasıdır çünkü üreme yeteneği yerine genetik ve filogenetik ilişkileri temel alır. Ancak bu kavramın sıkı uygulanması, popülasyon içindeki küçük genetik varyasyonların bile yeni bir tür olarak tanımlanmasına neden olabilir; bu da taksonomik enflasyonu teşvik edebilir. Örneğin farklı bölgelere yayılmış ancak genetik farklılıkları çok az olan bazı memeli popülasyonları, PSC’ye göre farklı türler olarak kabul edilebilirken BSC’ye göre aynı tür içinde yer alabilir.
- Morfolojik Tür Kavramı: Morfolojik Tür Kavramı, organizmaları fiziksel görünümlerine ve yapısal özelliklerine göre sınıflandıran en eski tür tanımlama yöntemlerinden biridir. Bu yaklaşım, bir organizma grubunun belirli anatomik, fizyolojik veya yapısal özellikleri paylaştığı gözlemlenirse aynı tür olarak kabul edilmesi gerektiğini öne sürer. Bu tür kavramının temelleri Antik Çağa, Aristoteles’e kadar uzanır. Aristoteles hayvanları benzer anatomik özelliklerine göre sınıflandırmış ve bu farklılıkları türler arasındaki sınırların belirlenmesi için kullanmıştır.[6] Morfolojik Tür Kavramı, özellikle fosillerin ve soyu tükenmiş türlerin sınıflandırılmasında önemli bir rol oynar. Çünkü fosil türleri için genetik veya üreme verileri mevcut değildir ve bilim insanları; bu canlıları kemik yapıları, diş formasyonları ve diğer morfolojik özelliklere dayanarak sınıflandırmak zorundadır. Ancak bu yöntemin bazı sınırlamaları vardır. Çevresel faktörler, beslenme veya yaşam alanı değişiklikleri nedeniyle aynı tür içindeki bireyler büyük morfolojik farklılıklar gösterebilir. Örneğin belli bir türden kertenkele farklı ekosistemlerde farklı vücut renklerine ve büyüklüğüne sahip olabilir, ancak genetik olarak aynı türe aittir. Bunun tam tersi de mümkündür: Birbirine dış görünüş olarak çok benzeyen ancak genetik olarak farklı olan organizmalar da farklı türler olabilir. İşte bu tür organizmalara da kriptik türler (İng: "Cryptic species") denir.[7]

(b) Bulutlu Kaplan Kedisi (Leopardus pardinoides): Daha koyu ve bulanık desenleriyle, ormanlık ve yüksek rakımlı alanlarda kamuflaj avantajı sağlar.
(c) Atlantik Ormanı Kaplan Kedisi (Leopardus guttulus): En yoğun beneklere sahip olan kaplan kedisi türdür ve Brezilya’nın Atlantik Ormanları’nda yaşar.
Bu farklı yaklaşımlar nedeniyle, bazı bilim insanları "splitter" (ayırıcı) yaklaşımını benimseyerek, organizmalardaki küçük farklılıkları bile dikkate alıp, popülasyonları ayrı türler olarak sınıflandırma eğiliminde olabilir. Bu yaklaşımı benimseyen taksonomistler genetik, morfolojik veya ekolojik farklılıkların belirgin olduğu durumlarda yeni tür tanımlamanın bilimsel olarak daha doğru olduğunu savunurlar. Ayırıcı yaklaşım, özellikle filogenetik tür kavramına (PSC) daha yakın bir bakış açısı sunar ve genellikle detaylı genetik analizler, bireyler arasındaki küçük fenotipik değişimler veya coğrafi ayrımlar temel alınarak yeni türlerin tanımlanmasını teşvik eder. Ancak bu yöntemin eleştirildiği noktalar da vardır. Aşırı ayrıntıcı tür tanımlamaları, bazı türlerin gereğinden fazla bölünmesine ve tür sayılarının gereksiz şekilde artmasına yol açabilir.[8]
Buna karşılık, "lumper" (birleştirici) yaklaşımını benimseyen bilim insanları, farklı popülasyonlar veya varyasyonlar gösteren bireyler arasındaki benzerlikleri ön plana çıkararak onları aynı tür içinde değerlendirme eğilimindedir. Bu yaklaşımı benimseyenler, morfolojik ve genetik çeşitliliğin tür içindeki doğal varyasyonlar olabileceğini ve bu farklılıkların her zaman yeni bir tür olarak değerlendirilmemesi gerektiğini savunurlar. Bu bakış açısı, biyolojik tür kavramına (BSC) daha yakın olup üreme izolasyonu ve ekolojik işlevselliğin türlerin ayrılmasında en önemli kriterler olduğunu ileri sürer. Ancak, lumper yaklaşımı da eleştirilebilir çünkü bazı durumlarda bilim insanları, genetik veya ekolojik olarak oldukça farklı popülasyonları aynı tür içinde topladıklarında bu popülasyonlar arasındaki evrimsel farklılıkları göz ardı edebilirler.[2]
Bu iki yaklaşım arasındaki farklar, taksonomik enflasyonu doğrudan etkileyen unsurlardan biridir. Ayırıcı bilim insanları daha fazla tür tanımlarken, birleştiriciler daha az sayıda ancak daha geniş tanımlanmış türleri savunurlar. Sonuç olarak, taksonominin dinamik doğası ve bilim insanlarının farklı tür kavramlarını benimsemesi nedeniyle, tür listeleri zamana ve bilimsel görüşlere bağlı olarak değişebilir. Bu da, özellikle biyoçeşitlilik araştırmaları ve koruma biyolojisi açısından, tür sayılarındaki değişkenliğin nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkar.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Taksonomik Enflasyonun Koruma Biyolojisine Etkileri
Taksonomik enflasyon, yalnızca akademik bir tartışma konusu olmakla kalmaz, aynı zamanda koruma biyolojisi ve biyoçeşitlilik yönetimi açısından doğrudan etkileri olan kritik bir olgudur. Türlerin nasıl sınıflandırıldığı, koruma stratejilerinin oluşturulmasında ve hangi türlerin öncelikli korunması gerektiğinin belirlenmesinde temel bir faktördür. Ancak taksonomik enflasyon nedeniyle bir popülasyonun yeni bir tür olarak tanımlanması, koruma biyolojisi açısından beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Yeni bir tür olarak kabul edilen bir popülasyon, koruma statüsünün değişmesiyle daha fazla kaynak ve ilgi görebilir. Örneğin uzun yıllar boyunca alt tür olarak kabul edilen bir grup, genetik veya morfolojik analizler sonucunda bağımsız bir tür olarak tanımlandığında kritik tehdit altında olduğu varsayılabilir. Bu da koruma önceliklerinin ve finansal kaynakların yeniden şekillenmesine neden olabilir.

Özellikle primatlar, büyük memeliler ve "karizmatik türler", taksonomik enflasyondan en çok etkilenen gruplardır. Çünkü bu türler kamu ve bilim camiasının ilgisini çeker, medya tarafından daha fazla gündeme getirilir ve koruma projeleri için daha fazla finansman sağlanır. Ancak bu türlerin yeni tanımlamalarla aşırı bölünmesi, bazı popülasyonların aslında doğada var olan genetik ve ekolojik bütünlüklerinin yansıtılamamasına neden olabilir. Eğer farklı popülasyonlar sırf taksonomik sebeplerle ayrı türler olarak tanımlanırsa, bu popülasyonların gerçek korunma gereksinimleri göz ardı edilebilir veya süreç yanlış yönlendirilebilir.
Biyoçeşitliliğin korunması açısından, türlerin sınıflandırılması yalnızca teorik bir mesele değil, aynı zamanda sahada yürütülen koruma çabalarını doğrudan etkileyen bir süreçtir. Örneğin, biyoçeşitlilik sıcak noktalarının (İng: "hotspots") belirlenmesi, kullanılan tür kavramına bağlı olarak değişebilir. Eğer taksonomik enflasyon nedeniyle birçok yeni tür tanımlanırsa, belirli bölgeler yapay olarak daha yüksek endemizm oranına sahip görünebilir. Bu durum, bazı alanların yanlışlıkla yüksek öncelikli koruma bölgeleri olarak belirlenmesine neden olabilir.[2]
Sonuç
Taksonomik enflasyon, yalnızca biyolojik sınıflandırmayı değil, aynı zamanda koruma biyolojisi ve biyoçeşitlilik yönetimini de doğrudan etkileyen önemli bir olgudur. Yeni türlerin tanımlanması, biyoçeşitliliğin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlasa da, aşırı türleşme eğilimi koruma önceliklerinin yanlış yönlendirilmesine ve kaynakların etkisiz şekilde dağıtılmasına neden olabilir. Özellikle genetik ve ekolojik farklılıkları yeterince değerlendirmeden yapılan tür tanımlamaları, belirli türlerin korunması gereken ekosistemlerin göz ardı edilmesine yol açabilir.
Bu nedenle, biyoçeşitliliği ve tehdit altındaki türleri koruma çabalarının daha sağlam ve kapsamlı bir yaklaşımla ele alınması gerekmektedir. Koruma biyolojisinde yalnızca tür sayısına odaklanmak yerine ekolojik süreçlere, popülasyon dinamiklerine ve evrimsel öneme sahip birimlere yönelen bütüncül stratejiler geliştirilmelidir. Türlerin korunması, yalnızca bir isimlendirme meselesi değil, ekosistemlerin bütünlüğünü sağlama meselesidir. Bu yaklaşımla, taksonomik enflasyonun olası olumsuz etkileri minimize edilebilir ve gerçekten korunması gereken türler ile ekosistemler için daha etkili politikalar oluşturulabilir.
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 2
- 2
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ A. J. Cain. Taxonomy | Definition, Examples, Levels, & Classification | Britannica. (10 Şubat 2025). Alındığı Tarih: 21 Şubat 2025. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c N. Isaac. (2004). Taxonomic Inflation: Its Influence On Macroecology And Conservation. Elsevier BV, sf: 464-469. doi: 10.1016/j.tree.2004.06.004. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Ereshefsky. Species, Taxonomy, And Systematics. (9 Ağustos 2007). Alındığı Tarih: 26 Şubat 2025. Alındığı Yer: Elsevier BV doi: 10.1016/B978-044451543-8/50020-4. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. L. Gittleman. Phylogeny | Evolution, Classification & Taxonomy | Britannica. (22 Ocak 2025). Alındığı Tarih: 26 Şubat 2025. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Baum. Phylogenetic Trees And Monophyletic Groups | Learn Science At Scitable. Alındığı Tarih: 26 Şubat 2025. Alındığı Yer: SciTable by Nature Education | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. Studtmann. Aristotle’s Categories. (7 Eylül 2007). Alındığı Tarih: 26 Şubat 2025. Alındığı Yer: Stanford Encyclopedia of Philosophy | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. Korshunova, et al. (2019). Multilevel Fine-Scale Diversity Challenges The ‘Cryptic Species’ Concept. Scientific Reports, sf: 1-23. doi: 10.1038/s41598-019-42297-5. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Berg. (2018). Lumping And Splitting. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1309-1309. doi: 10.1126/science.aat5956. | Arşiv Bağlantısı
- D. Hone, et al. (2004). The Evolution Of Large Size: How Does Cope's Rule Work?. Elsevier BV, sf: 4-6. doi: 10.1016/j.tree.2004.10.012. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 16/03/2025 22:30:42 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19851
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.