Aristoteles Biyolojisindeki Çift Yönlü Gerilim: Mekanizm ve Erekselciliğin Önlenemez Mücadelesi
Bugün anladığımız anlamıyla bilim yapma ve düşünme biçiminin sistematik en eski örneğini Aristoteles'te buluruz. Eleacı aşkınlığın ve Miletçi mekanizmin karşısında durmuş ve onları, asıl işlediği alanlarda kullanarak, kendi dönemi için benzersiz bir kavrayış sunmuştur.
"Biyoloji" terimi Aristoteles için belki bir anlamda anakronik bir kullanım olabilecekse de, "anatomi" bizzat kendisinin de kullandığı bir kelimedir. Şaşırtıcı olmayan bir biçimde bu sözcüğün kullanımı, bugünkü anlamından daha farklı bir bağlamdadır: “Anatomi”, Grekçe anatomē (ἀνατομή/dissection) kökünden gelir ve bugünkü karşıladığı anlamdan farklı olarak, canlılığın genel olarak yalnızca değişmez sabitlerini incelemeye değil, araştırmacının uygulamalı bir biçimde incelediği beden üzerinde etkin bir işlemde bulunması anlamına da gelir.[1] Yine de bizim bugünkü kullanımıyla biyolojinin alanı öylesine geniştir ki Aristoteles'in hayvanlar hakkında yazdıklarını da kolayca niteleyebilir.
Aristoteles için bir şeyi araştırmak demek, onu nedenleriyle birlikte kavramak demektir ve nedenler de bize, o şeyin doğasını verir. Beden üzerine yaptığı bu araştırmalarda, metinlerinin karakteristik bir özelliği olarak, kendine kadar gelen dönemdeki doğa araştırmacılarını değerlendirirken yaptığı eleştirilere paralel olarak, araştırılan bu nedenler, bedenin yalnızca ne olduğunu değil, nasıl öyle olduğunu da açıklar.
Analitiklerini hatırlayacak olursak: Bilim, elbette tümellerin, yani önermelerin bize verdiklerinin bilimidir. Fakat bu tümelliğe varırken orta terimin (meson) yüklendiği değer de belirleyicidir. Tam da bu noktada Aristoteles'in incelemelerinde nedenlerin bilgisinin kritik rolü açılır. Doğa filozoflarının o zamana kadarki tutumu dünyayı gördükleri gibi anlatmaktan ve bunu herhangi bir incelemeye tabii tutulamayacak bir kökene bağlamaktan geri durmamışlardır. Aristoteles'in eksikliğini hissettiği ve kendisiyle bir derece de olsa açıldığına inandığı tutum, dünyayı nasıl olduğu gibi olduğunun da incelenmesidir. Onun büyük önem atfettiği doğayı inceleme deneyimi, araştırma nesnesi olan doğanın nihai halinden önceki aşamaları da içerir.[1]
Aristoteles'e göre onun bu titiz ve sistematik inceleme girişimine kadar daha önce hiç kimse damarların sistemini hakkıyla araştırmayı başaramamıştı. Çünkü bu araştırmanın, nesnesinin canlı veya ölü olması durumuna bağlı olarak taşıdığı çeşitli zorluklar vardı (τὁ δυσθεὠρητον αὐτῶν).[2] O zamana kadar olan incelemelerse genelde ölü hayvanlara ve bir deri bir kemik kalmış insanlara ilişkindi.[2]
Aristoteles geliştirdiği bu yeni anatomik kavrayışla hem mekanik hem de teleolojik açıklama girişimini ilerletir ve canlılığı araştırmasının onda almış olduğu son hal, hocasının Timaios'ta yüce zanaatkardan yararlanarak yapmış olduğu açıklamanın çok daha ötesine geçmiş olur.[1] Çünkü Platon, akıldan bahsederken, onu dışarıda konumlanan bir iyiye yönlendirip, organik faaliyetin ilkesini, bir derece de doğasını dışsallaştırmış, bir diğer deyişle "dışsal" bir erekselliği varsaymıştı.[3] Canlılığın böylesi bir açıklaması, organik yaşamın mekanik bir açıklamasını sunuyordu. Çünkü bu anlatıya göre bütün, onu oluşturan parçaların işleyişinin zorunlu bir sonucuydu. Organizma, bu haliyle, kaba zorunlulukların hüküm sürdüğü pasif bir mekanik birim olarak kavranmaya yazgılıydı.
Aristoteles'e geldiğimizde de canlı organizma zorunluluktan tamamen azade olmuş sayılmaz. Çalışmalarının geneline yayılmış bir şekilde bu mefhumu derinlemesine tartışır.[4], [5] Aristoteles burada bir işlevin yanına bir de ereksel nedeni (τελος) ekleyerek organik birimin zorunluluklarını "mutlak" ve "koşullu" olmak üzere ikiye çıkartır. Birimlerin içsel ilkelerinden kaynaklanmayan, yani onlara arızi olarak yüklenen zorunluluklar birime dışarıdan geldiği için ona bir koşulla, bu ilineği yüklenme koşuluyla bağlıdır.[4]
Buraya kadar konuştuklarımızdan hareketle diyebiliriz ki bilimin konusunu bu zorunluluklar oluşturmaz. Bu tek tek durumlardan ancak bize genelin ilkesini, daha doğrusu tekilin tümelde de sürekliliğini koruyan doğasını verdiği ölçüde bilimsel araştırmaya malzeme yapılabilir. Yani bilimin konusunu "kendi içlerindeki bir ilke ile sürekli devinip bir amaca ulaşan nesneler, doğaya bağlı olan nesneler" oluşturur.[5] Bunu Aristoteles'in hilomorfik varlık anlayışı terminolojisiyle aktaracak olursak, "mutlak zorunluluk" birimin formundan gelirken, "koşullu zorunluluk" onun maddesinden gelir:[4]
Şimdi, bedenin her bir kısmı gibi, diğer gereçlerle benzer biçimde, bazı amaçlar yani bazı amaçlar, yani belli faaliyetler içindir. Bedenin de tümüyle bazı karmaşık faaliyetler için var olması gerektiği açıktır. Testereyle kesmenin bir gereç kullanımı olduğu için, tıpkı testerenin, kesmek için olması ve kesmenin testere için olmaması gibi, yine benzer bir şekilde, beden ruh için ve bedenin kısımları da doğal yolla bağdaştığı işlevlerini yerine getirmek için vardır.
Bu yüzden de onun rastlantısallığı ve zorunluluğu kavrayışının ardında işleyen ilke "içsel bir özyönetimdir" (İng: "internal self direction"). Yaptığı bu manevrayla, dışarıda kalan teolojik ilkesinden bağımsız olarak ele alındığında ruhsuz bir makineyi andıracak olan biyolojik birimin tüm erekselliği onun deneyim alanına taşınmış olur.[1]
Bizim bugün "epigenez" olarak adlandırdığımız, organizmanın tüm kısımlarının aynı anda değil de belli bir sıralılıkla gelişim göstermesi düşüncesi de Aristoteles'in bu kendi ereğini içinde taşıyan canlı anlayışında kök bulur. Canlılığın en başında birey, onda henüz bilfiil halde bulunmayan gücüllükler taşır.[6] Generations of Animals'da yaşam ilkesini kalpten alan bir canlılık hikayesi anlatılır. Parçaların oluşumları ise duyularımızla da açıkça gözlemleyebileceğimiz gibi eşzamanlı değildir, aralarında bariz bir formlar hiyerarşisi bulunur.[7] Henüz embriyo halindeyken görünmeyen bu özellikler, organizma kendi nihayetine adım adım yaklaşırken, oluşum zamanı geldiğinde, süreç içerisinde aşamalı olarak ortaya çıkar:[8], [4]
Kalp de diğer bütün iç organlar gibi eşparçalı kısımlara bölünebilir fakat öte yandan şekli ve biçimi sebebiyle eşparçasızdır. İç organ denilenlerin diğer hepsi her biri de bu uyumu izler. Hepsi de aynı malzemeden oluşmuştur, sanki hepsi kanlı bir özelliğe sahipmiş gibidir ve bunun nedeni hepsinin kan damarları kanallarında, dallanıp budaklanmak üzere konumlanmış olmasıdır. Tüm bu iç organlar (kalp hariç), akan bir derenin biriktirdiği çamurla kıyaslanabilir, kan damarlarındaki kan akışının bıraktığı birikintiler gibidir. Kalbin kendisi için olduğu gibi, damarların başlama noktası olduğundan ve kanın ilk olarak biçimlendirdiği maddeyi (gücüllüğü) içerdiğinden, yalnızca kendisinin meydana getirdiği bu beslenme biçiminden oluşması beklenir.
Aristoteles, sistematik felsefeden bugünkü anladığımız haliyle felsefe yapmış ilk düşünürlerdendir ve bu sebeple buraya kadar anlatılagelen mekanizm ve ereksellik bağlamında madde-form hiloizmini ve gücül-edimsel doktriniyle tüm çalışmalarında karşılaşırız. Politika üzerine olan çalışmasına baktığımızda da bu düşünüş biçiminin yankıları açıkça görülür:[9]
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Ayrıca kent, doğa gereği, haneden ve her birimizden önce gelir, zira bir bütün zorunlu olarak parçalarından önce gelir. (...) O halde, kentin hem doğa gereği var olduğu hem de her birimizden önce geldiği açıktır. Eğer birey [kentten] ayrı olduğunda kendine yeterli değilse, durumu diğer parçaların bütün karşısındaki durumu gibi olacaktır. [Bir topluma] ortak olma kabiliyetine sahip olamayan veya kendine yettiği için buna ihtiyacı olmayan kişi kentin bir parçası değil, ya vahşi bir hayvan ya da tanrıdır.
Canlılığı da biyolojik bir birim olmak bakımından incelemelerine geri döndüğümüzde görürüz ki kentteki bu parça-bütün ilişkisi iç organların işleyişinde de belirleyicidir. Gebelikte gücül kısımlar bir arada bulunsa da ilk ilke, yani Aristoteles biyolojisinde kalp, daima en çok gelişme gösterendir.[8] Sonraki bütün gelişim de onun bu ilk hareketine bağlı olduğundan bu ilke ister cansız olsun ister canlı birimin, en başından en sonuna kadar daima mevcuttur:[8], [9]
O halde her kent doğa icabı var olur, şayet ilk ortaklıklar da böyleyse; zira kent onların gayesidir ve doğa gayedir: İnsan, at veya hane gibi bir şeyin oluşumu tamamına erdiğinde, o şey ne olur ise, onun doğası odur deriz. Gaye veya bir şey için var olduğu şey, en iyidir ve kendine yeterlilik bir gayedir ve en iyidir.
(...) Tüm bunlardan açığa çıkıyor ki kent doğa gereği var olan şeyler sınıfındadır ve insan politik bir hayvandır.
Sonrasında da kentin, arıların bir arada yaşayışından bile daha doğal bir yapı olduğunu ileri sürer. Bu alıntılardan da anlaşılacağı üzere bir çeşit öncelik-sonralık, organizmanın işleyişinden kentlerin oluşumuna kadar her alanda giderek artan düzeyde karmaşıklığı da beraberinde getirmektedir. Aristoteles'e göre öncelikle temel öğelerden oluşan gücüllükler, canlının kademeli olarak inorganik bileşiklerden daha karmaşık bir organik organizasyona geçildiğini de söylemek yanlış olmaz.[3] Böylesi politik bir yapının bir ruha değil, fakat onu iyi bir amaca yönlendiren içsel bir hareket ilkesine sahip doğal bir varlık olduğunu söylemek yerindedir.[10] Bu alıntılara yer vermemizin sebebi, Aristoteles'in politik felsefesine mercek tutmak değil, yine bu çerçevede ele alındığında benzer bir işleyişe sahip doğal varlıklardan olan yumurtanın oluşumu, embriyo kavrayışına daha yakından bakabilmektir.
Her bir kısmın dişi tarafından, kendi cinsine ait gücül özellikler barındıran maddi bir şeyin (ὕλη) erkek spermiyle harekete geçirilmesiyle canlının oluşumu başlar.[8] Açıktır ki oluşun hareket ilkesi, yumurtadaki gücüllüğü edimselleştirecek olan spermden gelir. Yumurtada gücül halde olan embriyo, bu edimselleşmeyle fiili bir embriyo haline gelir. Zaten embriyo olacak olan artık embriyo olan olmuştur. Ve embriyonun hareket, yaşam ilkesi olan spermden gelen hareketle hangi gücüllüklerin uyandırılacağı belirleneceğinden, dişinin sunduğu malzemenin hangi doğaya sahip olacağını, dolayısıyla türü de onun etkinliği belirler.[8]
Nasıl ki kent yaşamından payını almamış bir insan, kentin bir bireyi sayılamıyorsa; benzer şekilde her organın kendi içinde bir hareket ilkesi de olsa, bu onu daha karmaşık bir organizmanın doğasına bağlayan bir ilke var olmadıkça tam ve gerçek manasıyla bir organ olamadığının, belki yalnız çeşitli gücüllüklere sahip bir şey olduğunun göstergesidir:[4]
(...) fail, yalnızca mantıksal olarak olduğu gibi kronolojik olarak da önce gelir. Diğer bir deyişle, insan insandan meydana gelir ve bu nedenle, çocuğun oluşum sürecinin öyle olmasının sebebi, ebeveynlerinin de insan olmasıdır.
Her bir aşama daima hem bir yukarısı hem de o bütün içindir. Tüm bu konuştuklarımızla yine en nihayetinde Aristoteles için bilimin nesnesi olan tümele vardığımızı da akılda tutarak şu sonuca varabiliriz; biyolojik bir birimi araştırırken onda edimselleşecek en üst gücüllüklerle ona bakmalı ve "biçimsel" doğasını "maddi" doğasının önüne koymalıyız.[4], [11]
Hareketin, bir şey yoluna çıkıncaya kadar peşinde olduğu bir Son olduğu açık olduğu her zaman, hareketin de amacı için bir Sona sahip olduğunu iddia ederiz daima. Buradan anlıyoruz ki bu, bu türden bir şeyin gerçekten de var olduğu açıktır – biz aslında ona "Doğa" deriz, çünkü esasen belli bir tohumdan oluşmamış tesadüfî herhangi bir varlık türü bulamayız; ancak A, a’dan gelir ve B, b’den; ne de tesadüfî herhangi bir mevcudiyetten tesadüfî bir tohum gelir. Bu sebeple, tohumun geldiği canlı, tohumdan gelen şeyin kaynağı ve ektin failidir. Sebebiyse, bu şeylerin Doğa tarafından böyle bir araya getirilmiş olmasıdır; her durumda ürün tohumdan çıkar. Hal böyleyken, mantıksal olarak tohumu önceleyen yine tohumdadır, çünkü Son gerçeklik halinde olan bir şeydir ve tohumsa biçimlendirici bir süreçtir. Daha da ileri gidecek olursak, ikisini de önceleyen şey, tohumun meydana geldiği canlıdır. (Bu tohumun "neyin" tohumu olduğu, birbirinden biraz da olsa farklı iki anlamda kullanılır: "geldiğinin" tohumu olduğu gibi – misal at – "oluşacak" olan şeyin de tohumudur– misal katır.) Tekrarlayacak olursak, tohum, gücül olan bir şeydir ve bizler, gücüllük ve edimsellik ilişkisini biliyoruz.[6] Ona göre "bazı öğeler belli bir amaçla bulunur ve diğer pek çoğu da bunun zorunlu bir sonucu olarak var olur".[4] Erekselliğin kontrolü ele almasının bizi taksonomi fikrine götürdüğünü gördük, mekanizmin belirleyici olduğu senaryo ise katı bir kalıtım anlayışını beraberinde getirir. Maddi zorunluluğun teleolojik olan nedenle ters düştüğü örneklerle de karşılaşabiliyor olmamız, bu ikiliğin kol kola gittiğinin bir diğer göstergesidir.[9], [4]
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 3
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b c d C. E. Cosans. (2021). Aristotle's Anatomical Philosophy Of Nature. Biology and Philosophy, sf: 311-339. doi: 10.1023/A:1006515414945. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b Aristoteles. (1965). History Of Animals. ISBN: 978-0674994812. Yayınevi: Harvard University Press.
- ^ a b A. Gotthelf, et al. (1987). Philosophical Issues In Aristotle's Biology. ISBN: 978-0521310918. Yayınevi: Cambridge University Press.
- ^ a b c d e f g h Aristoteles. (1989). Parts Of Animals. ISBN: 978-0674993570. Yayınevi: Harvard University Press.
- ^ a b Aristoteles. (2017). Fizik. ISBN: 978-9753636346. Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları.
- ^ a b M. Crubellier, et al. (2017). Aristoteles: Filozof Ve Bilme Meselesi. ISBN: 978-9750840029. Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları.
- ^ A. Preus. (1975). Science And Philosophy In Aristotle’s Biological Works. ISBN: 978-3487058320. Yayınevi: Georg Olms Verlag AG.
- ^ a b c d e Aristoteles. (1989). Generation Of Animals. ISBN: 978-0674994034. Yayınevi: Harvard University Press.
- ^ a b c Aristoteles. (2018). Politika. ISBN: 978-6059460439. Yayınevi: Pinhan Yayıncılık.
- ^ D. Sedley. (2021). Is Aristotle’s Teleology Anthropocentric?. Phronesis, sf: 179–196. doi: 10.1163/156852891321052778. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Aristoteles. (2018). Metafizik. ISBN: 978-6055302634. Yayınevi: Pinhan Yayıncılık.
- E. F. Keller, et al. (1998). Keywords In Evolutionary Biology. ISBN: 9780674503137. Yayınevi: Harvard University Press. sf: 324-333.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 12:42:17 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10612
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.