Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Aristoteles Biyolojisindeki Çift Yönlü Gerilim: Mekanizm ve Erekselciliğin Önlenemez Mücadelesi

Aristoteles Biyolojisindeki Çift Yönlü Gerilim: Mekanizm ve Erekselciliğin Önlenemez Mücadelesi
10 dakika
1,346
Tüm Reklamları Kapat

Bugün anladığımız anlamıyla bilim yapma ve düşünme biçiminin sistematik en eski örneğini Aristoteles'te buluruz. Eleacı aşkınlığın ve Miletçi mekanizmin karşısında durmuş ve onları, asıl işlediği alanlarda kullanarak, kendi dönemi için benzersiz bir kavrayış sunmuştur.

"Biyoloji" terimi Aristoteles için belki bir anlamda anakronik bir kullanım olabilecekse de, "anatomi" bizzat kendisinin de kullandığı bir kelimedir. Şaşırtıcı olmayan bir biçimde bu sözcüğün kullanımı, bugünkü anlamından daha farklı bir bağlamdadır: “Anatomi”, Grekçe anatomē (ἀνατομή/dissection) kökünden gelir ve bugünkü karşıladığı anlamdan farklı olarak, canlılığın genel olarak yalnızca değişmez sabitlerini incelemeye değil, araştırmacının uygulamalı bir biçimde incelediği beden üzerinde etkin bir işlemde bulunması anlamına da gelir.[1] Yine de bizim bugünkü kullanımıyla biyolojinin alanı öylesine geniştir ki Aristoteles'in hayvanlar hakkında yazdıklarını da kolayca niteleyebilir.

Tüm Reklamları Kapat

Aristoteles için bir şeyi araştırmak demek, onu nedenleriyle birlikte kavramak demektir ve nedenler de bize, o şeyin doğasını verir. Beden üzerine yaptığı bu araştırmalarda, metinlerinin karakteristik bir özelliği olarak, kendine kadar gelen dönemdeki doğa araştırmacılarını değerlendirirken yaptığı eleştirilere paralel olarak, araştırılan bu nedenler, bedenin yalnızca ne olduğunu değil, nasıl öyle olduğunu da açıklar.

Analitiklerini hatırlayacak olursak: Bilim, elbette tümellerin, yani önermelerin bize verdiklerinin bilimidir. Fakat bu tümelliğe varırken orta terimin (meson) yüklendiği değer de belirleyicidir. Tam da bu noktada Aristoteles'in incelemelerinde nedenlerin bilgisinin kritik rolü açılır. Doğa filozoflarının o zamana kadarki tutumu dünyayı gördükleri gibi anlatmaktan ve bunu herhangi bir incelemeye tabii tutulamayacak bir kökene bağlamaktan geri durmamışlardır. Aristoteles'in eksikliğini hissettiği ve kendisiyle bir derece de olsa açıldığına inandığı tutum, dünyayı nasıl olduğu gibi olduğunun da incelenmesidir. Onun büyük önem atfettiği doğayı inceleme deneyimi, araştırma nesnesi olan doğanın nihai halinden önceki aşamaları da içerir.[1]

Tüm Reklamları Kapat

Aristoteles'e göre onun bu titiz ve sistematik inceleme girişimine kadar daha önce hiç kimse damarların sistemini hakkıyla araştırmayı başaramamıştı. Çünkü bu araştırmanın, nesnesinin canlı veya ölü olması durumuna bağlı olarak taşıdığı çeşitli zorluklar vardı (τὁ δυσθεὠρητον αὐτῶν).[2] O zamana kadar olan incelemelerse genelde ölü hayvanlara ve bir deri bir kemik kalmış insanlara ilişkindi.[2]

Aristoteles geliştirdiği bu yeni anatomik kavrayışla hem mekanik hem de teleolojik açıklama girişimini ilerletir ve canlılığı araştırmasının onda almış olduğu son hal, hocasının Timaios'ta yüce zanaatkardan yararlanarak yapmış olduğu açıklamanın çok daha ötesine geçmiş olur.[1] Çünkü Platon, akıldan bahsederken, onu dışarıda konumlanan bir iyiye yönlendirip, organik faaliyetin ilkesini, bir derece de doğasını dışsallaştırmış, bir diğer deyişle "dışsal" bir erekselliği varsaymıştı.[3] Canlılığın böylesi bir açıklaması, organik yaşamın mekanik bir açıklamasını sunuyordu. Çünkü bu anlatıya göre bütün, onu oluşturan parçaların işleyişinin zorunlu bir sonucuydu. Organizma, bu haliyle, kaba zorunlulukların hüküm sürdüğü pasif bir mekanik birim olarak kavranmaya yazgılıydı.

Aristoteles'e geldiğimizde de canlı organizma zorunluluktan tamamen azade olmuş sayılmaz. Çalışmalarının geneline yayılmış bir şekilde bu mefhumu derinlemesine tartışır.[4], [5] Aristoteles burada bir işlevin yanına bir de ereksel nedeni (τελος) ekleyerek organik birimin zorunluluklarını "mutlak" ve "koşullu" olmak üzere ikiye çıkartır. Birimlerin içsel ilkelerinden kaynaklanmayan, yani onlara arızi olarak yüklenen zorunluluklar birime dışarıdan geldiği için ona bir koşulla, bu ilineği yüklenme koşuluyla bağlıdır.[4]

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Buraya kadar konuştuklarımızdan hareketle diyebiliriz ki bilimin konusunu bu zorunluluklar oluşturmaz. Bu tek tek durumlardan ancak bize genelin ilkesini, daha doğrusu tekilin tümelde de sürekliliğini koruyan doğasını verdiği ölçüde bilimsel araştırmaya malzeme yapılabilir. Yani bilimin konusunu "kendi içlerindeki bir ilke ile sürekli devinip bir amaca ulaşan nesneler, doğaya bağlı olan nesneler" oluşturur.[5] Bunu Aristoteles'in hilomorfik varlık anlayışı terminolojisiyle aktaracak olursak, "mutlak zorunluluk" birimin formundan gelirken, "koşullu zorunluluk" onun maddesinden gelir:[4]

Şimdi, bedenin her bir kısmı gibi, diğer gereçlerle benzer biçimde, bazı amaçlar yani bazı amaçlar, yani belli faaliyetler içindir. Bedenin de tümüyle bazı karmaşık faaliyetler için var olması gerektiği açıktır. Testereyle kesmenin bir gereç kullanımı olduğu için, tıpkı testerenin, kesmek için olması ve kesmenin testere için olmaması gibi, yine benzer bir şekilde, beden ruh için ve bedenin kısımları da doğal yolla bağdaştığı işlevlerini yerine getirmek için vardır.

Bu yüzden de onun rastlantısallığı ve zorunluluğu kavrayışının ardında işleyen ilke "içsel bir özyönetimdir" (İng: "internal self direction"). Yaptığı bu manevrayla, dışarıda kalan teolojik ilkesinden bağımsız olarak ele alındığında ruhsuz bir makineyi andıracak olan biyolojik birimin tüm erekselliği onun deneyim alanına taşınmış olur.[1]

Bizim bugün "epigenez" olarak adlandırdığımız, organizmanın tüm kısımlarının aynı anda değil de belli bir sıralılıkla gelişim göstermesi düşüncesi de Aristoteles'in bu kendi ereğini içinde taşıyan canlı anlayışında kök bulur. Canlılığın en başında birey, onda henüz bilfiil halde bulunmayan gücüllükler taşır.[6] Generations of Animals'da yaşam ilkesini kalpten alan bir canlılık hikayesi anlatılır. Parçaların oluşumları ise duyularımızla da açıkça gözlemleyebileceğimiz gibi eşzamanlı değildir, aralarında bariz bir formlar hiyerarşisi bulunur.[7] Henüz embriyo halindeyken görünmeyen bu özellikler, organizma kendi nihayetine adım adım yaklaşırken, oluşum zamanı geldiğinde, süreç içerisinde aşamalı olarak ortaya çıkar:[8], [4]

Kalp de diğer bütün iç organlar gibi eşparçalı kısımlara bölünebilir fakat öte yandan şekli ve biçimi sebebiyle eşparçasızdır. İç organ denilenlerin diğer hepsi her biri de bu uyumu izler. Hepsi de aynı malzemeden oluşmuştur, sanki hepsi kanlı bir özelliğe sahipmiş gibidir ve bunun nedeni hepsinin kan damarları kanallarında, dallanıp budaklanmak üzere konumlanmış olmasıdır. Tüm bu iç organlar (kalp hariç), akan bir derenin biriktirdiği çamurla kıyaslanabilir, kan damarlarındaki kan akışının bıraktığı birikintiler gibidir. Kalbin kendisi için olduğu gibi, damarların başlama noktası olduğundan ve kanın ilk olarak biçimlendirdiği maddeyi (gücüllüğü) içerdiğinden, yalnızca kendisinin meydana getirdiği bu beslenme biçiminden oluşması beklenir.

Aristoteles, sistematik felsefeden bugünkü anladığımız haliyle felsefe yapmış ilk düşünürlerdendir ve bu sebeple buraya kadar anlatılagelen mekanizm ve ereksellik bağlamında madde-form hiloizmini ve gücül-edimsel doktriniyle tüm çalışmalarında karşılaşırız. Politika üzerine olan çalışmasına baktığımızda da bu düşünüş biçiminin yankıları açıkça görülür:[9]

Ayrıca kent, doğa gereği, haneden ve her birimizden önce gelir, zira bir bütün zorunlu olarak parçalarından önce gelir. (...) O halde, kentin hem doğa gereği var olduğu hem de her birimizden önce geldiği açıktır. Eğer birey [kentten] ayrı olduğunda kendine yeterli değilse, durumu diğer parçaların bütün karşısındaki durumu gibi olacaktır. [Bir topluma] ortak olma kabiliyetine sahip olamayan veya kendine yettiği için buna ihtiyacı olmayan kişi kentin bir parçası değil, ya vahşi bir hayvan ya da tanrıdır.

Canlılığı da biyolojik bir birim olmak bakımından incelemelerine geri döndüğümüzde görürüz ki kentteki bu parça-bütün ilişkisi iç organların işleyişinde de belirleyicidir. Gebelikte gücül kısımlar bir arada bulunsa da ilk ilke, yani Aristoteles biyolojisinde kalp, daima en çok gelişme gösterendir.[8] Sonraki bütün gelişim de onun bu ilk hareketine bağlı olduğundan bu ilke ister cansız olsun ister canlı birimin, en başından en sonuna kadar daima mevcuttur:[8], [9]

Tüm Reklamları Kapat

O halde her kent doğa icabı var olur, şayet ilk ortaklıklar da böyleyse; zira kent onların gayesidir ve doğa gayedir: İnsan, at veya hane gibi bir şeyin oluşumu tamamına erdiğinde, o şey ne olur ise, onun doğası odur deriz. Gaye veya bir şey için var olduğu şey, en iyidir ve kendine yeterlilik bir gayedir ve en iyidir.

(...) Tüm bunlardan açığa çıkıyor ki kent doğa gereği var olan şeyler sınıfındadır ve insan politik bir hayvandır.

Sonrasında da kentin, arıların bir arada yaşayışından bile daha doğal bir yapı olduğunu ileri sürer. Bu alıntılardan da anlaşılacağı üzere bir çeşit öncelik-sonralık, organizmanın işleyişinden kentlerin oluşumuna kadar her alanda giderek artan düzeyde karmaşıklığı da beraberinde getirmektedir. Aristoteles'e göre öncelikle temel öğelerden oluşan gücüllükler, canlının kademeli olarak inorganik bileşiklerden daha karmaşık bir organik organizasyona geçildiğini de söylemek yanlış olmaz.[3] Böylesi politik bir yapının bir ruha değil, fakat onu iyi bir amaca yönlendiren içsel bir hareket ilkesine sahip doğal bir varlık olduğunu söylemek yerindedir.[10] Bu alıntılara yer vermemizin sebebi, Aristoteles'in politik felsefesine mercek tutmak değil, yine bu çerçevede ele alındığında benzer bir işleyişe sahip doğal varlıklardan olan yumurtanın oluşumu, embriyo kavrayışına daha yakından bakabilmektir.

Her bir kısmın dişi tarafından, kendi cinsine ait gücül özellikler barındıran maddi bir şeyin (ὕλη) erkek spermiyle harekete geçirilmesiyle canlının oluşumu başlar.[8] Açıktır ki oluşun hareket ilkesi, yumurtadaki gücüllüğü edimselleştirecek olan spermden gelir. Yumurtada gücül halde olan embriyo, bu edimselleşmeyle fiili bir embriyo haline gelir. Zaten embriyo olacak olan artık embriyo olan olmuştur. Ve embriyonun hareket, yaşam ilkesi olan spermden gelen hareketle hangi gücüllüklerin uyandırılacağı belirleneceğinden, dişinin sunduğu malzemenin hangi doğaya sahip olacağını, dolayısıyla türü de onun etkinliği belirler.[8]

Tüm Reklamları Kapat

Nasıl ki kent yaşamından payını almamış bir insan, kentin bir bireyi sayılamıyorsa; benzer şekilde her organın kendi içinde bir hareket ilkesi de olsa, bu onu daha karmaşık bir organizmanın doğasına bağlayan bir ilke var olmadıkça tam ve gerçek manasıyla bir organ olamadığının, belki yalnız çeşitli gücüllüklere sahip bir şey olduğunun göstergesidir:[4]

(...) fail, yalnızca mantıksal olarak olduğu gibi kronolojik olarak da önce gelir. Diğer bir deyişle, insan insandan meydana gelir ve bu nedenle, çocuğun oluşum sürecinin öyle olmasının sebebi, ebeveynlerinin de insan olmasıdır.

Her bir aşama daima hem bir yukarısı hem de o bütün içindir. Tüm bu konuştuklarımızla yine en nihayetinde Aristoteles için bilimin nesnesi olan tümele vardığımızı da akılda tutarak şu sonuca varabiliriz; biyolojik bir birimi araştırırken onda edimselleşecek en üst gücüllüklerle ona bakmalı ve "biçimsel" doğasını "maddi" doğasının önüne koymalıyız.[4], [11]

Hareketin, bir şey yoluna çıkıncaya kadar peşinde olduğu bir Son olduğu açık olduğu her zaman, hareketin de amacı için bir Sona sahip olduğunu iddia ederiz daima. Buradan anlıyoruz ki bu, bu türden bir şeyin gerçekten de var olduğu açıktır – biz aslında ona "Doğa" deriz, çünkü esasen belli bir tohumdan oluşmamış tesadüfî herhangi bir varlık türü bulamayız; ancak A, a’dan gelir ve B, b’den; ne de tesadüfî herhangi bir mevcudiyetten tesadüfî bir tohum gelir. Bu sebeple, tohumun geldiği canlı, tohumdan gelen şeyin kaynağı ve ektin failidir. Sebebiyse, bu şeylerin Doğa tarafından böyle bir araya getirilmiş olmasıdır; her durumda ürün tohumdan çıkar. Hal böyleyken, mantıksal olarak tohumu önceleyen yine tohumdadır, çünkü Son gerçeklik halinde olan bir şeydir ve tohumsa biçimlendirici bir süreçtir. Daha da ileri gidecek olursak, ikisini de önceleyen şey, tohumun meydana geldiği canlıdır. (Bu tohumun "neyin" tohumu olduğu, birbirinden biraz da olsa farklı iki anlamda kullanılır: "geldiğinin" tohumu olduğu gibi – misal at – "oluşacak" olan şeyin de tohumudur– misal katır.) Tekrarlayacak olursak, tohum, gücül olan bir şeydir ve bizler, gücüllük ve edimsellik ilişkisini biliyoruz.[6] Ona göre "bazı öğeler belli bir amaçla bulunur ve diğer pek çoğu da bunun zorunlu bir sonucu olarak var olur".[4] Erekselliğin kontrolü ele almasının bizi taksonomi fikrine götürdüğünü gördük, mekanizmin belirleyici olduğu senaryo ise katı bir kalıtım anlayışını beraberinde getirir. Maddi zorunluluğun teleolojik olan nedenle ters düştüğü örneklerle de karşılaşabiliyor olmamız, bu ikiliğin kol kola gittiğinin bir diğer göstergesidir.[9], [4]

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
13
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 3
  • İnanılmaz 2
  • Merak Uyandırıcı! 2
  • Muhteşem! 1
  • Grrr... *@$# 1
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Güldürdü 0
  • Umut Verici! 0
  • Üzücü! 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • ^ a b c d C. E. Cosans. (2021). Aristotle's Anatomical Philosophy Of Nature. Biology and Philosophy, sf: 311-339. doi: 10.1023/A:1006515414945. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ a b Aristoteles. (1965). History Of Animals. ISBN: 978-0674994812. Yayınevi: Harvard University Press.
  • ^ a b A. Gotthelf, et al. (1987). Philosophical Issues In Aristotle's Biology. ISBN: 978-0521310918. Yayınevi: Cambridge University Press.
  • ^ a b c d e f g h Aristoteles. (1989). Parts Of Animals. ISBN: 978-0674993570. Yayınevi: Harvard University Press.
  • ^ a b Aristoteles. (2017). Fizik. ISBN: 978-9753636346. Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları.
  • ^ a b M. Crubellier, et al. (2017). Aristoteles: Filozof Ve Bilme Meselesi. ISBN: 978-9750840029. Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları.
  • ^ A. Preus. (1975). Science And Philosophy In Aristotle’s Biological Works. ISBN: 978-3487058320. Yayınevi: ‎ Georg Olms Verlag AG.
  • ^ a b c d e Aristoteles. (1989). Generation Of Animals. ISBN: 978-0674994034. Yayınevi: Harvard University Press.
  • ^ a b c Aristoteles. (2018). Politika. ISBN: 978-6059460439. Yayınevi: Pinhan Yayıncılık.
  • ^ D. Sedley. (2021). Is Aristotle’s Teleology Anthropocentric?. Phronesis, sf: 179–196. doi: 10.1163/156852891321052778. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ Aristoteles. (2018). Metafizik. ISBN: 978-6055302634. Yayınevi: Pinhan Yayıncılık.
  • E. F. Keller, et al. (1998). Keywords In Evolutionary Biology. ISBN: 9780674503137. Yayınevi: Harvard University Press. sf: 324-333.
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 29/03/2024 15:35:02 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10612

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Alan
Astrobiyoloji
Alkol
Yaşanabilir Gezegen
Çekirdek
Tohum
Botanik
Nöron
Makina
Karanlık
Uydu
Aminoasit
Geometri
Sayı
Mantık Hatası
Beyin
Bilişsel
Hominid
Evren
Süt
Araştırma
Filogenetik
Homo Sapiens
İspat
Güneş
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
S. Soysal, et al. Aristoteles Biyolojisindeki Çift Yönlü Gerilim: Mekanizm ve Erekselciliğin Önlenemez Mücadelesi. (29 Haziran 2021). Alındığı Tarih: 29 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/10612
Soysal, S., Bakırcı, Ç. M. (2021, June 29). Aristoteles Biyolojisindeki Çift Yönlü Gerilim: Mekanizm ve Erekselciliğin Önlenemez Mücadelesi. Evrim Ağacı. Retrieved March 29, 2024. from https://evrimagaci.org/s/10612
S. Soysal, et al. “Aristoteles Biyolojisindeki Çift Yönlü Gerilim: Mekanizm ve Erekselciliğin Önlenemez Mücadelesi.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 29 Jun. 2021, https://evrimagaci.org/s/10612.
Soysal, Seray. Bakırcı, Çağrı Mert. “Aristoteles Biyolojisindeki Çift Yönlü Gerilim: Mekanizm ve Erekselciliğin Önlenemez Mücadelesi.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, June 29, 2021. https://evrimagaci.org/s/10612.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close