Her zamanki gibi evrimsel süreçten bağımsız ele alınamayacak bir konu. Mizaç özelliklerinin genetik kökenleri olduğu gibi, sosyal - bilişsel altayıpısı da var.
Mağara adamı teorisinde, homosapiens zor koşullarda yaşarken mağarasında kimseye karışmadan oturan (iyi karakter özellikleri de denebilir) bireyler değil, başkasının avını gasp eden, tecavüz eden, hırsızlık yapan, daha çok avcılık yapan, olası tehlikede öldürmekten çekinmeyen bireylerin genleri sonraki nesillere aktarıldı. Bizlerin daha çok bu tarz kişilerin torunları olduğumuz düşünülmekte. Çünkü temel amaç yaşamda kalmak o dönem. Tehlikelerin söz konusu olduğu ortamda bize göre iyi kişilik özellikleri yaşamda kalmada günümüzdeki şekilde yaşamda kalmaya hizmet etmiyordu.
Toplumlarda köleliğin sistem olarak yerleşebilmesi, modern dediğimiz yapıda, işçi sınıfının sadece yaşam şartlarının görece iyileştirilmesi, insan gücünün zamanının sömürüsüne devam edilmesi de bu açıdan manidardır. İnsan olarak teoride iyi olmanın kurallarını çok iyi bilip, bunu asla uygulamamak, daima menfaati uğruna birilerini feda edip harcamak karakteristik homosapiens davranışı gibi görünüyor. Tabii ki herkes böyle değil, ancak kökenden gelen davranış biçimi olarak reddedilemez bir gerçek.
İletişimin artması, yerleşik yaşam, kültür oluşumu gibi bir çok faktör, insani değerlerin üretilmesi ve yaşanması sürecinde iyi mizaç özelliklerinin de yavaş yavaş merkeze kaydığını görüyoruz. Hatta kötülüğün ceza görmesi insanlık için gelişmişlik göstergesi gibidir.
Günümüze geldiğimizde, teorik insani değerler o kadar gelişti ki, havyan haklarını konuşacak hale geldik. Peki bu kadar inanılmaz etik, inanılmaz iyi olan insanlıkta, yüz kızartıcı suçlar tükenmeli değil miydi.... Günümüzde halen düşünemeyeceğimiz akla hayale gelmez suç ve istismarlar işlenmekte.
Kişisel olarak bir konuda uzmanlaşma temel gereksinimini karşılamayan bir birey, sürüngen beyin - limbik sistem odaklı düşünmek durumunda kalacaktır. Biliyoruz ki, bu merkezden bize sürekli olarak (korteks e ulaşmayan haliyle) bize göre kötü emirler gelmekte. Ancak korteks bu emirleri yorumlar ve günün koşullarına göre değerlendirir. Cinsel ilişkiye girme emri, sosyal yapı, etik değerler gözetilerek içinde bulunulan kültürel yapıya uygun yerine getirilir. Ancak kişi dürtüsel bir beyin zihin yapısında ise, korteks yorumu zayıf kalacağı için bu ihtiyacını bütün değerlerin üstünde bir gereklilik olarak görecektir ve ihtiyacını gidermek için her şeyi gerekli görebilecektir.
Diğer yandan da, kişilerin önemsediği ve önemsemediği konular, anlar da farklı olacağı için, bizi çok kıran bir konu, bir diğerini hiç ilgilendirmediği için etkileşime girmeyebilir, özür dileme - teşekkür etmeyi gereksiz görebilir. İletişim sorunlarının çoğu yanlış anlama temelli ve kendimizi merkeze koyarak muhatabı değerlendirme nedenli.