Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Sorulara Dön
Jimmy Braddock
Üye
11

İnsan neden tek elini daha iyi kullanacak şekilde evrimleşmiştir?

İkisini de aynı ölçüde kullanamaz mıydı?
1,796 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
6 Cevap
Muhammed  Musab Akdağ
Öğrenci,Okur,Bilim Sever
Orijinal Soru: Neden bazı insanlar solaktır ve neden solakların sayıları azdır?

Beyin Yanallaşması Teorisi

Günümüzde var olan ve sınanan en güçlü teorilerden biri, hemen her zaman doğru olduğu anlaşıldığı üzere evrim ekonomisi ilkeleri dahilinde, en düşük enerji sarfiyatının sağlanacağı beyin-organ konfigürasyonunun evrimleştiğini ileri sürmektedir. Beyindeki bu asimetri ve yanallaşmanın sebebi, evrimsel sürecin her zaman enerji sarfiyatını minimum düzeye indirme eğilimidir. Daha doğru bir ifadeyle, bu sarfiyatı en az düzeye indirebilen bireyler avantajlı olacak ve bu da, nesiller içerisinde bu tür bir düşük sarfiyat durumunu destekleyecektir.

Tüm Reklamları Kapat

İşte tam olarak bu sebeple, az önce değindiğimiz üzere, beynin bazı bölgeleri spesifik işleri yapacak şekilde özelleşmiştir. Yapılan araştırmalar, en çok enerji sarf eden iki bilişsel aktivitenin dil ve motor faaliyetler (el-ayak kullanımı) olduğunu göstermektedir. Yani bu ikili, enerji sarfiyatı açısından da bir arada karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca dilin temel bölgesi olan Broca Bölgesi'nin neredeyse her zaman sol yarımkürede oluştuğu bilinmektedir. Yani dilimizi, sol beynimiz kontrol eder. İşte savunulan teoriye göre, en düşük enerji sarfiyatına ulaşmanın yolu, en yüksek enerji sarfiyatına sebep olan işlevlerin tek bir beyin bölgesinde, ortak olarak yürütülmesinden yanadır.

Dolayısıyla dilin genellikle sol beyin yarıküresinde odaklanmış olması, el kullanımının da genellikle sol beyin tarafından kontrol edilmesine neden olmaktadır. Ayrıca beynimizin sol yarımküresi vücudumuzun sağ yanını, sağ yarımküresi vücudumuzun sol yanını kontrol ettiğinden, el-ayak fonksiyonlarının sol beyinde öbeklenmesi, vücudun sağ yanının baskın kullanımına, dolayısıyla sağlaklığın artmasına neden olmaktadır.

1,090 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Çağrı Mert Bakırcı. Sağlaklık Ve Solaklık Nasıl Evrimleşti? El Tercihi Genetik Mi? Hangi Elimizi Kullanacağımızı Ne Belirliyor?. (19 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 19 Ocak 2021. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
10
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Çınar Ege Bakırcı
Biyolog
Orijinal Soru: Sol eli kullanan insanlar neden daha az?

Bir araştırmaya göre vahşi doğada şempanzeler, hem sağ hem sol elini duruma göre etkileyici bir şekilde kullanabiliyor. Araştırmacıların da akıllarına şu geliyor: "Öyleyse bizim evrim ağacımızda nasıl oluyor da her 10 insandan 1 i solak olabiliyor?"

Neandertallerin dişlerinden çok önemli bir ipucu geliyor. Neandertaller üretken, zeki ama sakardı. Atalarımız dişlerini kalın et parçalarını tutmak için kullanırken eti oymak için baskın elleriyle bıçak tutuyorlardı. Bunun ardından tabi ki dişlerini çizerlerdi. Ön oyuklarında ki belirgin oluklar, Neandertal'in hangi eliyle eti tuttuğu hangi eliyle bıçak tuttuğunu gösterir. İlginç bir şekilde, sağ ve sol elini kullanan Neandertallerin oranı günümüzdeki gibi 1/10 oranındadır.

Tüm Reklamları Kapat

Sağ ve sol elini kullanmanın bir genetik kökene ait olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte genetikçiler hala hangi DNA parçalarının bu olaya dahil olduğunu saptamaya çalışıyorlar. Şimdiye kadar 40'a kadar farklı gen rol alabileceği düşünülüyor. İnsanlara sağ ve sol eli neye göre seçtikleri sorulduğunda alınan cevap "bilmiyorum" oluyor.

238 görüntülenme
10
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Umut Karip
Umut Karip
124K UP
Öğrenci - Okur
Orijinal Soru: İnsanlarda bir taraftaki uzvun(el, ayak vs.) diğerine göre fazla kullanılmasının evrimsel bir açıklaması var mı?

Merhaba,

Sağ veya sol uzuvlarımızın baskınlığı beynimizin yapısı ve işleyişi ile alakalı bir durumdur. Yaptığımız her şey beynimizin sağ ve sol yarımküresinde gerçekleştirilmektedir. Beynimizden vücudumuza giden ve vücudumuzdan da beynimize gelen sinirler beynimizin medulla oblongata bölgesinde çaprazlanmaktadır (deküzasyon), bunun sonucu olarak da sağ elimiz, sağ bacağımın gibi vücudumuzun sağ kısmı sol yarımküre tarafından, vücudumuzun sol kısmı ise sağ yarımküre tarafından kontrol edilmektedir. Bu iki yarımküre bir araya gelerek tüm vücut fonksiyonlarımızı oluştururlar. *¹

Tüm Reklamları Kapat

İnsanların %74-%96'sı sağ elini baskın olarak kullanmaktadır.

Ayakta duran ilk hominid(insansı) olan Australopithecus anamensis'ten tam dik yürüyen Homo habilis'e ve ondan da bizlere kadarki süreçte şuan el olarak kullandığımız uzuvların fonksiyonu ve beyindeki yerleri farklılıklar göstermiştir. Bu farklılıklar beyin büyüklüğünü olumlu yönde etkilemiştir. *²

Tüm Reklamları Kapat

Peki ya insanlar neden sağ elini baskın olarak kullanmaya başlamıştır?

Sağ elliliğin 500.000 yıllık bir baskınlık durumu olduğu biliniyor olsa da bu soru henüz tam olarak cevaplanamamıştır, üzerinde hâlâ çalışmalar devam etmektedir. Uzmanlar, dilden kaynaklı bir sağ el baskınlığı süreci olmuş olabileceği hakkında görüşler bildirmişlerdir. Yani dilin sol yarımküre ile yönetiliyor olmasının sonucu olarak, bir yan etki, hatta biraz da tesadüfi olarak sağ el baskın gelmiş olabilir. *³

Ayrıca sol yarımkürenin, konuşma, anlama, akıl yürütme, problem çözme, işitme, okuma gibi birçok motor işlevler açısından", sağ yarımkürenin de duygusal ve düşünsel işlevler açısından daha baskın olduğu bilinmektedir (solaklık durumunda motor fonksiyonlar sağ yarımküre tarafından kontrol edilir, bu ufak farklılığın nedeni halen tam olarak anlaşılmış değil). Dikkat edilirse rutin işlerimizin tamamı sol yarım küre tarafından yönetilmektedir. Yani sol yarımkürenin baskınlığının avantajı olarak beynimiz, daha az maliyetle, daha maharetli ve daha hızlı bir şekilde rutin işlerimizi gerçekleştirmektedir. Sağ yarımkürenizi kullanıp, yazı yazarken, okuma yaparken her harfi düşünmek, konuşurken her harfi planmak zorunda kaldığınızı düşünün; yazmada, okumada ve konuşmada ilk düzeyinizden öteye geçemezdiniz. İşte sol yarımkürenin dolayısıyla sağ uzuvlarımızın baskınlığının nedeni, işlevlerin daha hızlı ve daha az maliyetle yapılması amacı olabilir (Canan, 2019, ss. 239,240,241). *⁴

Bilimle kalın.

495 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Sinirlerin Çaprazlanması. (21 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
  2. Yazar Yok. İlk Kez Ayağa Kalkan Ve Dik Yürüyen Türler. (21 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
  3. Yazar Yok. İnsanların Çoğu Neden Sağ Elini Kullanıyor?. (21 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
  4. Yazar Yok. Canan, S. (2019). Değişen Be(Y)Nim. İstanbul: Tuti. (21 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Ufuk Derin
Öğrenci-Okur
Orijinal Soru: insanların çoğu neden sağ elini kullanır?

Herhangi bir yöne meyletme durumu beyinde başlar. Bazı işlemlerin beynin sol yarıküresinde, bazılarının ise sağ yarıkürede kontrol edildiğini biliyoruz. Ayrıca hem vücudumuzda hem de beynimizde kesişen sinirler, vücudumuzun sağ tarafının beynin sol tarafıyla ya da tersi halde kontrol edilmesini sağlıyor. Yani beynin sol yarıküresi sağ tarafımızdaki el, bacak ve gözümüzü kontrol ediyor.

Bazı uzmanlar bu nörolojik işbölümünün 500 milyon yıldır hayvanlarda hakim olduğuna inanıyor. Beynin iki yarısının farklı görevleri aynı anda yerine getirmesini sağlamak üzere bu özellik gelişmiş olabilir. Örneğin beynin sol yanı, yiyecek toplamak gibi günlük işleri yapmak, sağ yanı ise çevreyi sürekli kolaçan ederek tehlike durumunda ani reaksiyon göstermek için evrilmiş olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Ayağa kalkmak

Kanıtlaması zor olmakla birlikte şöyle bir ihtimal mümkündür: İlk insanlar (hominid) iki ayakları üzerinde doğrulup ellerini başka işler yapmak ve alet tutmak için serbest kıldığında bu uzuvlarını farklı kullanmaya meyilliydi. Ya da Stephanie Braccini’nin İnsan Evrimi Dergisi’ndeki (Journal of Human Evolution) makalede belirttiği gibi, “bireysel asimetrinin pekişmesi hominidlerin ayağa kalkarak alet kullanmasıyla başlamış olabilir”.

Tüm Reklamları Kapat

Braccini ve ekibi bu iddiayı desteklemek üzere şempanzeleri gözlediğinde şunu fark etti: Şempanzeler dört ayak üzerinde iken herhangi bir el tercihi söz konusu olmazken, iki ayak üzerine kalktıklarında yarısı sol eli, diğer yarısı ise sağ eli kullanıyordu.

Peki ne oldu da ilk insanlar daha çok sağ eli tercih etmeye başladı? Bunu tespit etmek için araştırmacılar kendi sağ ve sol ellerini kullanarak yaptıkları yontma taş aletleri o dönemden kalan aletlerle karşılaştırdılar ve şu sonuca vardılar: Hominidlerin sağ ellerini tercih etme durumunun 2 milyon yıldan daha eskiye dayandığını gösteren yeterli delil yoktu.

Fakat Kenya’daki Koobi Fora bölgesinde 1,5 milyon öncesinden kalma Homo habilis ve Homo erectus türlerine mensup atalarımız taş aletlerini yaparken sağ ellerini daha çok kullandıklarına dair verilere rastlandı. 600 bin yıl öncesine geldiğimizde ise artık sağ elin baskınlığı bariz olarak görülüyordu. O dönemden kalan Homo heidelbergensis türü insan dişlerindeki yıpranma şekli, yiyeceklerin sağ elle ağza götürüldüğünü gösteriyordu.

Dil unsuru

Bu açıklama bize bu değişimin ne zaman oluştuğuna dair fikir veriyor, ama nedenini açıklamıyor. Bazı uzmanlar bunu dil ile ilişkilendiriyor. İnsanların çoğu, işlerini sağ elle yapıyor; bunu beynin sol yarıküresi kontrol ediyor; ve aynı şekilde dille ilgili işlemler de sol yarıkürede yapılıyor. Aslında dil için beynin sol tarafının kullanılması sağ el kullanımının da bir yan etki olarak gelişmesine neden olmuş olabilir.

Yani sağ el kullanmaya meyletme durumu, beynimizdeki sistemin tesadüfi bir yan ürünü olabilir. Fakat kanıtlaması zor, hatta imkânsız bir hipotez bu.

Solaklara gelince… 1977’de Psikoloji Bülteni adlı dergide yayımlanan bir makaleye göre, “sol el kullanımını, iddia edildiği gibi herhangi bir eksiklikle ilişkilendirecek fazla veri bulunmuyor”. Hatta bazı araştırmalar, solakların beyin hasarlarını daha kolay onardığını gösteriyor. Ayrıca herhangi bir kavgada sürpriz unsuru oluşturarak dövüş sporlarında daha başarılı olmaları da mümkün. Bütün bunlar genel normdan farklı olmanın avantajlı olduğunu gösteriyor.

238 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Neden Çoğu Kişi Sağ Elini Kullanıyor? - Kaynak. (8 Aralık 2019). Alındığı Tarih: 8 Aralık 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
  2. Yazar Yok. Solakların Sayısı Neden Az?. (8 Aralık 2019). Alındığı Tarih: 8 Aralık 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Ufuk Derin
Öğrenci-Okur

Neden Ellilik Mevcut? Sadece İnsanlarda mı Var?

Bu konuda daha fazla ilerleyebilmemiz için, ellilik konusunda bir ayrıma gitmemiz gerekiyor: ellilik, iki farklı düzeyde incelenmelidir:

Tüm Reklamları Kapat

1) Birey Düzeyinde Ellilik: Herhangi bir tür veya popülasyon içerisindeki tekil bir bireyin el tercihini belirtir. Yani bu düzeyde inceleme yapılırken tüm popülasyon ele alınmaz ve insan için bir Ali veya Ayşe kişisi, bir köpek için "Karabaş" isimli tekil köpek, bir kedi için "Sırma" isimli tekil kedi, vb. ele alınır. Bu kişinin el tercihine bakılır ve hangi elini tercih ettiği belirlenir. Bu, birey düzeyinde elliliktir.

2) Popülasyon/Tür Düzeyinde Ellilik: Bu düzeydeki bir inceleme içinse, tüm popülasyonun veya türün bireylerinin el tercihi incelenir ve hesaba katılır. Böylelikle, bir türün genelinde belirli bir eli kullanmaya yatkınlık var mı, yok mu anlaşılmış olur.

Tüm Reklamları Kapat

Birkaç örnekle ifade edelim: Evcil köpeklere ve kedilere baktığımızda, burunlarına konan bir sineği kovmak veya size pati uzatmak için kullandıkları patilerinin birbirinden farklı olduğunu görebilirsiniz. Bir köpek bu işleri yapmak için sağ patisini tercih ederken, diğer bir köpek sol patisini tercih edebilir. Bu, illa rastgele olmak zorunda değildir ve belirli bir köpek, kedi veya diğer hayvan, belirli bir elini ömrü boyunca kullanmayı tercih edebilir. Bu tekil inceleme, birey düzeyinde elliliği belirler ve her türün her bireyinde bu tercih konusunda bir eğilim olabilir. Bu düzeyde el tercihi, memelilerin neredeyse tamamında, kuşlarda ve hatta amfibi ile balıklarda bile tespit edilmiştir. Yani her canlı, belirli sebeplerle, belirli elini kullanmayı tercih eder.

Ancak, bu incelemeyi tür bazına çıkardığımızda, sonuç ilginçleşmektedir. Az önce bahsettiğimiz köpekler ve kediler için (ve diğer saydığımız hayvan grupları için de) tür bazında elliliği incelediğimizde, sağ ve sol eli kullanma yatkınlığı hemen hemen eşit ve %50 dolaylarında çıkmaktadır. Dolayısıyla tür bazında bir el tercihi olmadığı görülmektedir. Tür bazında bir el eğilimi şimdilik kesin olarak sadece insanlarda görülmektedir; ancak şempanzeler ve insanın yakın akrabalarında da tür bazında ellilik olduğuna dair veriler bulunmaktadır ve halen tartışılmaktadır. Bu tartışmaları netleşene kadar buraya taşımak kafa karıştırıcı ve çok uzun olacaktır. Dolayısıyla şimdilik tür bazında elliliğin insana has bir özellik olduğunu söyleyebiliriz.

Şimdi, bu önemli bilgilerden sonra asıl sorumuza geri dönelim: neden böyle bir el tercihi (ellilik) durumu söz konusu?

Bu soruyu cevaplandırmanın kolay yolu, diğer türlerde, tür bazında elliliğin neden oluşmadığını incelemekten geçmektedir. Aslanlar neden sağlak ya da solak değildirler? Köpekler? Kediler? Çünkü bu canlıların hiçbirinin elleri, evrimsel süreçte insan kadar karmaşık işlemleri gerçekleştirebilecek şekilde özelleşmemiş ve evrimleşmemiştir (yakın kuzenlerimizde muhtemelen elliliğin bulunuyor olması da, onların da karmaşık işlemleri yapabilecek şekilde ellerinin evrimleşmiş olmasından ve bizimle çok yakın bir ortak ata paylaşıyor olmalarındandır; ancak dediğimiz gibi bu tartışmaları henüz buraya taşmayacağız). Dolayısıyla elliliğin evrimini anlamak için bakmamız gereken ilk yer, insanın el kullanma becerisindeki artış, dolayısıyla da burada detaylıca ele aldığımız şekilde, el-göz koordinasyonu ile beyin arasındaki evrimsel ilişkidir.

İnsanı diğer hayvanlardan ayıran ve insanda bulunup diğer hayvanlarda bulunmayan iki temel özellik bulunmaktadır: dil ve ellilik. Hayır, diğer hayvanlarda da zeka, bilinç, algı, düşünce, vb. yüksek bilişsel fonksiyonlar bulunmaktadır. Bu "üstün" özellik, bizi diğer hayvanlardan ayırmamaktadır; tam tersine onlarla aynı sınıfta olduğumuzu kesin bir şekilde göstermektedir. Ancak bu bilişsel fonksiyonların özelleşmesi sonucu dil ve ellilik konusu doğmaktadır. Dolayısıyla, ellilik olgusunun evrimini ve varlık sebebini anlamanın yollarından bir diğeri, dilin evrimini anlamaktan geçer.

Biliyoruz, birçok farklı konu devreye giriyor ancak bunu anlamak çok önemlidir: evrimsel süreçler asla tek başlarına ve yalın olarak incelenemezler, çünkü türler sadece tek bir özelliğin, tek bir organın, tek bir yapının evrimi üzerinden evrim geçirmezler. Tam tersine, tüm organ ve işlevleri bir arada, birlikte evrimleşir. Bu sebeple de her birini, birbirleriyle olan ilişkilerini akıldan çıkaramadan ve yakından inceleyerek analiz etmek gerekmektedir. Bunu söylüyoruz, çünkü dil ve elliliği yakından ilgilendiren bir diğer olgu karşımıza çıkıyor: beyin yanallaşması (laterizasyon).

Beynimiz, bildiğiniz gibi iki yarıküreden oluşmaktadır; ancak bu iki yarıküre, birebir aynı işleri yapacak şekilde evrimleşmemiştir. Evrimsel süreçte, insanın diğer hayvanlarla olan ortak atalarından itibaren, belli başlı bazı özellikler sağ veya sol beyinde özelleşecek şekilde evrimleşmiştir. Örneğin dilin oluşumu ile ilgili beynimiz genelde sadece sol beyinken, yön ve uzaysal oryantasyon veya duyguların analizi ile ilgili olan beyin yarımküresi neredeyse her zaman sağ beynimizdir. Dolayısıyla beyin, evrimsel süreçte asimetrik olarak özelleşmiştir.

İşte bu durum, insan türünde ellilik konusunda bir asimetrinin oluşumuyla doğrudan alakalı olabilir. Henüz araştırmacılar halen kesin bir sonuca ulaşamamış olsalar da, bu alanda kapsamlı ve ciddi araştırmalar yürütülmektedir. İnsan beyninin evrimi aydınlatıldıkça, insanın elliliğinin kökenlerine de ışık tutulmaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi, konuyla ilgili oldukça güçlü olan bazı teorilere göz atalım ve evrimin anlaşılmasının neden önemli olduğunu bir kere daha görmüş olalım:

Elliliğin Evrimine Yönelik Teoriler

Günümüzde var olan ve sınanan en güçlü teorilerden biri, hemen her zaman doğru olduğu anlaşıldığı üzere evrim ekonomisi ilkeleri dahilinde, en düşük enerji sarfiyatının sağlanacağı beyin-organ konfigürasyonunun evrimleştiğini ileri sürmektedir. Beyindeki bu asimetri ve yanallaşmanın sebebi, evrimsel sürecin her zaman enerji sarfiyatını minimum düzeye indirme eğilimidir. Daha doğru bir ifadeyle, bu sarfiyatı en az düzeye indirebilen bireyler avantajlı olacak ve bu da, nesiller içerisinde bu tür bir düşük sarfiyat durumunu destekleyecektir.

İşte tam olarak bu sebeple, az önce değindiğimiz üzere, beynin bazı bölgeleri spesifik işleri yapacak şekilde özelleşmiştir. Yapılan araştırmalar, en çok enerji sarf eden iki bilişsel aktivitenin dil ve motor faaliyetler (el-ayak kullanımı) olduğunu göstermektedir. Yani bu ikili, enerji sarfiyatı açısından da bir arada karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca dilin temel bölgesi olan Broca Bölgesi'nin neredeyse her zaman sol yarımkürede oluştuğu bilinmektedir. Yani dilimizi, sol beynimiz kontrol eder. İşte savunulan teoriye göre, en düşük enerji sarfiyatına ulaşmanın yolu, en yüksek enerji sarfiyatına sebep olan işlevlerin tek bir beyin bölgesinde, ortak olarak yürütülmesinden yanadır. Dolayısıyla dilin genellikle sol beyin yarıküresinde odaklanmış olması, el kullanımının da genellikle sol beyin tarafından kontrol edilmesine neden olmaktadır. Ayrıca beynimizin sol yarımküresi vücudumuzun sağ yanını, sağ yarımküresi vücudumuzun sol yanını kontrol ettiğinden, el-ayak fonksiyonlarının sol beyinde öbeklenmesi, vücudun sağ yanının baskın kullanımına, dolayısıyla sağlaklığın artmasına neden olmaktadır. Yani insan türü, sağlaklığın doğrudan bir avantaj olmasından ötürü değil, sağlak olmanın beyin enerji sarfiyatı açısından avantaj sağlıyor olmasından ötürü genelde sağlak olacak şekilde evrimleşmiş olabilir. Ve karmaşık dil ve tür bazında elliliğin sadece insan has özellikler olması da, bu teoriyi desteklemektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Teorinin sorunlu sayılabilecek kısmı ise, solakların dil bölgesinin illa sağ beyinde oluşmuyor olmasıdır. Evet, solaklarda dil bölgesinin sağ beyinde oluşma ihtimali daha yüksektir, ancak bu şart değildir. Dolayısıyla dil ile ellilik konusunun ne kadar eşlenmesi gerektiği halen tartışılmaktadır. Teorinin savunucuları, genlerin bu kadar sıkı sıkıya birbirine bağlı olmadığını, dolayısıyla bireylerde istisnalar görülmesinin normal olduğunu ileri sürmektedirler ve büyük ölçüde haklı olduklarını söylemek gerekir. Çünkü unutmayınız ki evrim bireysel olarak değil, popülasyon bazında işleyen bir olgudur ve popülasyon içerisindeki bireysel istisnalar ve farklılıklar evrimsel süreçleri açıklamak veya yermek için yeterli nedenler değildir. Fakat bu teoriyi genel haliyle tekrar edecek olursak, beynin enerji sarfiyatını azaltmak amacıyla evrimsel bir adaptasyon sürecinden geçmiş olması, dil ile el kullanımının genellikle aynı yarımküreye ve sağ tarafa kaymış olmasına neden olmaktadır ve bu da, insan türündeki sağlaklığın yaygınlığına ışık tutmaktadır.

Peki neden dil sağ tarafta yanallaşmıştır da sol tarafta yanallaşmamıştır? Kimi zaman bu tip bir soruya kesin bir yanıt vermek mümkün olamamaktadır. Çünkü bazı evrimsel süreçler tamamen öngörülemez ve rastlantısal olabilmektedir. Şöyle düşünün: eğer ki tamamen nedensiz (veya neden-sonuç ilişkisiyle açıklanamaz) bir biçimde dil bölgemiz sağ yarımkürede yanallaşmış olsaydı, bu defa da "Neden sağ tarafta yanallaşmış?" diye soracaktık ve yine aynı döngüye girecektik. Bu sorunun her zaman kesin bir yanıtı olamamaktadır. Ancak bu yanallaşmanın evrimleştiği dönemde, belirli çevresel ve türsel baskılardan ötürü böyle bir yanallaşma yaşanmış ve bu, evrim tarihinin gerçeklerinden biri haline gelmiştir. Belki de ilerideki çalışmalar, bu sorunun yanıtını net bir şekilde vermeyi başaracaktır. Bilim sınırsız bir çalışma sahasıdır ve bilim insanları asla sorgulamayı bırakmazlar. Örneğin, 1 Ocak 2002 tarihli Discover Magazine dergisindeki Jocelyn Selim'in araştırma sonuçlarına kulak verelim:

Birçok primatta ve diğer hayvan türünde beyin, verilen görevleri hemen hemen eşit olarak iki yarımkürede değerlendirmektedir. Ancak insanlarda, yarımküreler özelleşmiş vaziyettedir: neredeyse tüm sağlaklar dili sol beyinde işlerler ve birçok solak da dili sağ beyinde işler. Ellilik ve dilin sadece insana has gibi gözüken özellikler olması, uzun yıllardır biyologları bu ikisinin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünmeye itmiştir.

Oxford Üniversitesi'nden bir bilim insanı, sağ elliliğin evrimsel tarihinin 200.000 yıl kadar önce meydana gelen tek bir nokta mutasyonuna kadar takip edilebileceğini açıklamaktadır. Bir diğer deyişle, yarımküre yanallaşmasını başlatan bir Büyük Patlama meydana gelmiştir ve dil gibi yüksek bilişsel fonksiyonlar tek bir tarafa kaymıştır. Sağlaklık, bu açıdan bakıldığında, bizi dilsiz, simetrik canlılardan ayıran genetik yapımızın en açık göstergesidir.

Tüm Reklamları Kapat

Bu anlatılanlar, University College London'dan nöropsikolog Chris McManus'un araştırmalarıyla desteklenmektedir. McManus, yaptığı araştırmalar sonucunda, günümüzden 100.000 ila 20.000 yıl kadar önce insan popülasyonunda yaygın hale gelen ikinci bir mutasyonun varlığını tespit etmiştir. Bu mutasyona sahip bireylerin beyinlerinin yapısı, sahip olmayanlara göre daha asimetrik olacak şekilde gelişmektedir. Bu da, bir veya birkaç nokta mutasyonunun bir araya gelerek beynin yanallaşmasının evrimine olanak kıldığını göstermektedir.

El Tercihinin Yanallaşmasıyla İlgili Tek Teori Bu mu?

Hayır, ancak en güçlülerinden biri bu. Açık bir şekilde, dil ile ellilik arasında belirli bir ilişki bulunmaktadır, ancak her araştırmacı, bu ilişkiye eşit derecede önem ve değer vermemektedir. Ayrıca yukarıdaki araştırmacıların iddialarının aksine, bazı diğer bilim insanları dil yanallaşmasının el yanallaşmasına neden olmadığını ileri sürmektedirler. Arada bir bağlantı olabilir, ancak bu "neden-sonuç" ilişkisi şeklinde olmak zorunda değildir.

Auckland Üniversitesi'nden Michael Corballis, dil-ellilik ilişkisinin daha büyük bir tablonun bir parçası olduğunu ileri sürmektedir. Sadece dil ile ellilik arasındaki ilişkinin doğrudan kurulmaması gerektiğini şöyle izah eder:

Kuşlar ve kurbağalarda da ses çıkarma işlevi tek bir beyin yarımküresi tarafından yapılır. Ancak onların uzuv kullanımlarında bir yanallaşma göremiyoruz. İnsanlardaki dil evriminin, jestlerin oluşumuna paralel gerçekleşmesi son derece olasıdır. Bu da, dil ile ellilik arasında dolaylı bir ilişki olduğunu gösterir. Ancak bu, gizemi çözmek için yeterli değildir. Şöyle düşünün: Primatların oldukça simetrik beyinleri vardır, ancak Einstein'ın da öyle!

Bu açıklamalarıya araştırmacılar mutasyonların yanallaşmayı hızlandırdığı gerçeğini kenara atmamaktadırlar. Sadece bunun açıklamanın bir parçası olduğunu düşünmektedirler. 2009 yılında Science dergisinde Michael Balter, durumu şöyle izah etmektedir:

Erken insansıların 'teknoloji-yoğunluklu' yaşam biçimleri, atalarımızı karmaşık işlevleri yerine getirebilmek için hangi ellerini kullanacaklarını tercih etmek zorunda bırakmış olabilir. Dahası, böylesi bir el seçimi, insansıların birbirlerini eğitmeleri sırasındaki öğrenme süreçlerini de etkilemiş olabilir. Yapılan araştırmalar, düğüm atma gibi işlemlerin öğretilmesi sırasında, öğretmen ile öğrencinin aynı elliliğe sahip olmasının öğreme sürecini hızlandırdığını göstermektedir.

Kısacası Balter, ellilik kavramının kültürel bir zorunluluk olarak doğduğunu ve rastlantısal olarak sağ el olacak biçimde kaymış olabileceğini ileri sürmektedir. Kısaca bu sürece sadece genetik olarak değil, kültürel evrim açısından da yanaşmak gerekmektedir.

Ellilik İlk Olarak Ne Zaman Evrimleşti?

Eklemler ve kemikler üzerinde yapılan analizler, bizlere elliliğin ne zaman evrimleştiğine dair oldukça net veriler sunmaktadır. Örneğin var olmuş en yakın kuzenlerimiz olan Homo neanderthalensis (Neandertaller) ile, Neandertaller ile yaşamış son ortak atamız olan Homo heidelbergensis türünün net bir şekilde sağlak olduğunu söyleyebiliriz. Neandertaller'in de tıpkı insanlardaki gibi sağ kollarının daha güçlü ve daha iri kemikli olduğu görülmektedir. Heidelbergensis üzerinde yapılan çalışmalar da, özellikle dişlerde yapılan analizler sayesinde, sağ elliliği ortaya koymaktadır. 1.6 milyon yıl kadar önce yaşamış olan Homo ergaster üzerindeki çalışmalar, net olmasa bile, sağ elliliğe dair bazı izler sunmaktadır. Özellikle Nariokotome Çocuğu olarak bilinen fosil bize önemli bilgiler verse de, sadece bu fosilden yola çıkarak kesin yargılara varabilmemiz için yeterli örnek bulunmamaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Elliliğin ilk evrimini keşfedebilmemiz için, giderek bizden uzak olan kuzenlerimizin el tercihlerine ve onlarla olan ortak atalarımızın fosilleri üzerinde yapılan analizlere bakmak gerekmektedir. Primatolog Bill Hopkins, Discover dergisinde durumu şöyle açıklamaktadır:

1920'lerden beri yapılan primat çalışmalarına baktığımızda, tüm primatların el tercihi konusunda belirli yatkınlıkları olduğu görülür: lemurlar ve diğer ön maymunların sol elli olmaya yatkın olduğunu görürüz. Makaklar ve diğer Eski Dünya Maymunları sol ve sağ elli olma konusunda eşit dağılmışlardır. Goriller ve şempanzeler arasında inceleme yaptığımızda, %35'inin solak, geri kalanının sağlak olduğunu görürü. İnsanlarda ise solaklık %10 civarındadır. Bir diğer deyişle, evrim tarihinde daha geriye gittikçe solaklığın arttığını görmekteyiz. Sol ellilik, yakın tarihin bir icadı olmaktan çok öte bir biçimde, sağ ellilikten daha eski bir geçmişe sahiptir.

Araştırmacılar bu noktada da durmamaktadırlar. Tüm primatların ortak atasının 85 ile 65 milyon yıl kadar önce, artık soyu tükenmiş bir takım olan Plesiadapirformes'ten evrimleştiği bilinmektedir. Bu takımın son üyelerinden biri olan Carpolestes simpsoni, günümüzdeki primat torunlarındakine benzer el ve parmaklara sahipti. Belki de elliliğin evrimi, pençelerden kavrayıcı ellere evrimsel geçiş sırasında özelleşmiştir.

Belki bu evrimsel geçmişi tam olarak açıklamanın bir yolu yok, ancak az önce değindiğimiz enerji sarfiyatı (ya da "iş bölümü") teorisi açısından konuyu inceleyecek olursak, Carpolestes simpsoni'nin beyninin yanallaşacak kadar büyük olmadığını görürüz. Dolayısıyla bu noktadan sonra, pençelerden ellerin evrimine geçişte ellilik rastgele yanallaşmış olabilir ve bu da, bu süreç içerisinde, öncelikle sağ beyinde olacak şekilde özelleşmiş olabilir (dolayısıyla primatların ilk ataları solak olmuş olabilir). Ancak sonradan, daha iri beyinli ve özelleşmiş primatlar evrimleştikçe, enerji sarfiyatı devreye girmiştir ve bu da, beynin yanallaşmasında düzenlemeye gidilmesini gerekli kılmıştır. Evrim bilinçli bir süreç olmadığından geleceği göremez ve yaptığı işi silbaştan yaratamaz. Bu yüzden, anlamsız bile gözükse, sadece evrim ekonomisi ilkeleri dahilinde, hayatta kalma mücadelesini kolaylaştırmak için, ellilik sol beyne doğru yanallaşmış olabilir. Bu noktada devreye giren mutasyonların da evrimsel sürece malzeme sağladığını hatırlamak gerekiyor.

Tüm Reklamları Kapat

Ellilik Genetik Bir Özellik mi?

Bu da, elliliğin evrimini anlamak konusunda önemli bir başlık olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan araştırmalar, elliliğin genetik olduğunu gösteriyor, ancak izlediği genetik şablon, alışageldiğimizin biraz dışında ve karmaşık, bu yüzden kolay bir şekilde anlamak biraz zor. Örneğin yapılan araştırmalar, eğer iki ebeveyn de solaksa, çocuğun solak olma ihtimalinin %26 olduğunu gösteriyor. 2006 yılında 25.732 aile üzerinde yaptığı bir araştırmada Medland ve arkadaşları, elliliğin kalıtılabilirliğinin %26 dolaylarında olduğunu göstermiştir.

Leicester Üniversitesinden Dr. Marian Annett ve az önce de değindiğimiz üzere, University College London'dan Prof. Chris McManus'un çalışmaları, elliliğin genetik arkaplanına ışık tutmaktadır. İki araştırmacı da, elliliği etkileyen iki alelli tek bir gen olduğunu savunmaktadır. Bu alellerden bir tanesine sahip olanlar, sağ elli olmaya yatkın olmaktadır. Ancak alışılagelenin aksine, diğer alele sahip olanların belli bir ellilik durumu oluşmamaktadır ve sonuç tamamen rastlantısal olarak belirlenmektedir. Oxford Üniversitesinden Prof. Tim Crow da bu model üzerinde çalışmış ve bir adım öteye götürerek, PCDH11X geninin elliliğin evrimine neden olan gen olduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca yaptığı çalışmalarla, bu genin aynı zamanda serebral asimetriye, dilin evrimine, şizofreniye yatkınlığa ve bazı diğer olgulara da etki ettiğini göstermiştir. Bu konudaki araştırmalar halen sürmektedir.

Diğer Teoriler

Tüm Reklamları Kapat

Bu konuda bazı diğer teoriler de ileri sürülmüştür. Her ne kadar çok sayıda destekçisi olmasa da, bunlara da kısaca değinmekte fayda vardır.

Kapsamlı olarak yaptığı bir araştırmada Previc, bebeğin doğum öncesindeki son 3 ayda ana rahmindeki pozisyonunun ellilik durumunu belirlediğini ileri sürmüştür. Bebeğin ana rahmindeki asimetrik konumlanışı, vestibüler sistemi asimetrik olarak etkilemektedir ve bu da, beynin el konusundaki yanallaşmasını belirlemektedir. Previc'in çalışmasına göre, incelediği her sağlak olmayan ya da daha zayıf sağlak olan bireyde doğum sırasında vestibüler sorunlar ya da gecikmeler yaşadığı görülmüştür. Bu sorunların, elliliğin durumunu belirlediğini iddia etmektedir. Bu araştırmanın elbette oldukça iyi denetlenmesi ve tekrarlanması gerekir; ancak yine de ek bilgi olarak vermek istedik.

Son bir diğer teori ise, ilginç bir biçimde ultrasonla görüntülemenin elliliğe etki ettiğini ileri sürmektedir. Kulağa daha çok "şehir efsanesi" gibi gelen bu iddia, sol elliliğin ana sebebini açıklamasa da, günümüzdeki sol elliliğin bir kısmını açıklamayı hedeflemektedir. Ancak araştırma da, ultrason ile sağlak olmama arasındaki ilişkinin oldukça zayıf olduğunu belirtmekte, sadece bulguların bu yönde dikkate değer sayılabilecek bir bilgi sunduğunu iddia etmektedir.

Bu teorilerin ciddiye alınabilmesi için daha kapsamlı analizlerden geçmesi gerekmektedir. Bu sebeple, asıl olarak iş bölümü ve genetik teorilerin temel alınması gerekmektedir.

226 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Evrim Ağacı. (10 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 10 Nisan 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close