Aslında durum bizim sandığımız gibi değil. İnsanların, tüm omurgalı hayvanlar içindeki en düşük çeşitliliğe sahip hayvan türü olduğu gerçeği, bu algınızı sorgulamanıza neden olacaktır.
Canlılar Dünyasına sıradan bir göz ile baktığımız zaman, bir türe ait her canlının birbiriyle tıpatıp aynı olduğunu sanmaya meyilliyizdir. Özellikle de bizzat aşina olmadığımız canlı türleriyle ilgili olarak her birimizin kafasında belirli bir görüntü vardır ve o türün tüm bireylerinin bu kalıba uyduğunu düşünürüz. Bir gözden geçirecek olduğunuzda, "sincap işte", "geyik işte", "at işte", vb. biçimde tanımladığınız, tek bir kalıba soktuğunuz çok sayıda tür olduğunu fark edebilirsiniz.
Bu durum, özellikle de yakından tanımadığımız türler için geçerlidir. Örneğin köpeklerdeki ya da kedilerdeki çeşitliliği hepimiz biliriz; ancak eğer ki köy yaşantısı içerisinde değilsek, inekler ve koyunlardaki çeşitliliğe daha az hakimizdir. Buna bağlı olarak, bu canlıları tek bir kalıba uydurma eğilimimiz de daha yüksektir. Daha uzaklara gittiğimizde, örneğin belirli bir yılan, kuş, balık türü söz konusu olduğunda, çok daha geniş grupları tek bir kalıba sokabildiğimiz görülür.
Bir örnek olarak, Türkiye denizlerinde de avlanan Dicentrarchus labrax türü "levrek" balıkları bizim için "irili ufaklı" olması haricinde hep "levrektir işte". Ancak levrekler üzerine çalışan bir deniz biyologu, aynı türün farklı bireylerine baktığında diş yapısından ağız açıklığına, kuyruk genişliğinden yüzgeç açılarına, renk dağılımlarından davranışlara kadar inanılmaz geniş bir yelpazede çok geniş bir çeşitliliği tanımlayabilecektir. Gerçekten de, Aquatic Living Resources dergisinde yayımlanan bir makale, bu tür levreklerdeki çeşitliliğin genişliğini analiz etmektedir.
Bize her sincap, her goril, her çam ağacı, her bakteri aynı gelebilir. Bu, onların aynılığından değil, bizim o konudaki cehaletimizdendir. Sincaplar üzerine uğraşan bir mamalog için her bir sincap türü bambaşkadır; hatta aynı türün farklı bireyleri arasındaki farklar bile tabiri yerindeyse kabak gibi bellidir. Halbuki bize 58 cins altında toplanan 285 farklı sincap türünün hepsi aynı gelir: Yemiş peşinde koşan kıllı, dişlek ve komik kuyruklu bir hayvan... Benzer şekilde, Jane Goodall gibi köklü ve on yıllarını primatlara ayırmış bir primatologun bir gorile bakış açısıyla, hayatında gorili anca fotoğraflarda, belgesellerde veya hayvanat bahçelerinde üstünkörü görmüş bir kişinin algısı, kavrayışı ve tespitleri bir olabilir mi? Bizler Gorilla gorilla türü ile Gorilla beringei türleri arasındaki farkı bile ayırt edebilir miyiz? Kaldı ki, Gorilla gorilla gorilla, G. g. diehli, G. beringei beringei, G. b. graueri gibi alt türleri ayırt edebilelim! "Çam ağacı" dediğinizde gözünüzün önünde aynı ağaç canlanır; ama "çam" dediğimiz canlının Pinoideae alt ailesinin halk arasındaki adı olduğunu ve 126 ayrı çam ağacı türü olduğunu biliyor muydunuz? Bakteriler ise apayrı bir dünya... Mikroskop altında bakteri ile arkeyi, hatta bakteri ile paramesyumu bile ayırt etmekte zorlanabilecek olan bizler, on milyonlarca bakteri türü olduğunu öğrendiğimizde "Hepsi aynı canlı işte." deme cüretini nasıl kendimizde buluruz?
Uzun lafın kısası çeşitliliği tanımlamaktaki anahtar nokta, çeşitliliğini araştırdığımız canlıya aşina olma miktarımızdır. Her ne kadar canlıların bazı belli başlı farklılıkları görseniz bile (atların farklı renkte olabileceği, geyiklerin boynuzlarının farklı uzunluklarda olabileceği ve benzeri gibi), eğer ki uzman değilseniz, ince ayrıntıları görmekte zorlanırsınız ya da bunu hiç başaramazsınız. Buna karşılık örneğin söz konusu "modern insan" (Homo sapiens) türüyse, muhtemelen insanlar arasında fark gösterebilecek binlerce özelliği rahatlıkla sayabilirsiniz.
İşte bu, tür içi algıda seçicilik olarak tanımlanabilecek bir kavramdan kaynaklanmaktadır. Bu etki, eğer tür içi algıda seçicilikten söz ediliyorsa ırklar-arası etki (İng: "cross-race effect"), türler arasındaki algıda seçicilikten söz ediliyorsa türler-arası etki (İng: "cross-species effect") olarak da bilinmektedir.
İşin tuhaf tarafı ise, genetik çeşitliliğimizi ölçtüğümüzde görüyoruz ki insanlar, diğer tüm primatlar, memeliler ve omurgalılar arasındaki en düşük çeşitliliğe sahip hayvan türüdür! Hatta iki buğday bitkisi bireyi arasındaki genetik çeşitlilik bile iki insandan daha fazladır! Bu durum, türler arası etki ve tür içi algıda seçicilik kavramının gücünü daha da ilgi çekici kılmaktadır.
İşin biraz daha ayrıntısına inmek için: https://evrimagaci.org/cinlilerin-hepsi-birbirine-benziyor-diger-toplumlara-ve-turlere-ait-bireyleri-neden-birbirinden-ayirt-edemiyoruz-173
466 görüntülenme
Kaynaklar
-
Yazar Yok. Evrim Ağacı. (16 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 16 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı
| Arşiv Bağlantısı