Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Sorulara Dön
Bu soruya yönlendirilmiş başka bir sorudan geldiniz: Hücrelerimiz yapması gerektiği işi nasıl biliyor?
Anonim
Anonim Üye
9

Akılsız hücreler yaraları tamir edeceğini veya ne yapacağını nereden biliyor?

Bir araba fabrikasını kurmak için ve içindeki binlerce teçhizatı ayarlamak için binlerce insan gücü ve yüzlerce akılı insan bir araya gelerek yapıyor. Peki insan vucudu bu sistemi nasıl başarabilir? Aklım hala almıyor. Bu kadar mucizevi bir bedeni o akılsız hücrelerin yaptıklarına inanamıyorum bir türlü. Düşündükçe aklımı kayebdicem yoksa
1,982 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
5 Cevap

Bilmiyorlar. "Bilmek", sinirbilimle alakalı bir terim. Sinirleri olmayan bir yapının "bilmek" eylemini yapabilmesi mümkün değil. Bu semantik gibi gözüken bir tartışma olsa da, değil: Bir düşünün. "Atomun bilmesi" ne demek? Nasıl biliyor? Hafızası var da oradan mı çağırıyor? Hayır. Atomlar veya canlı olmasına rağmen sinir sistemi olmayan varlıklar hiçbir şeyi "bilmiyorlar". Sinir sistemi olmayan sistemler de belli "bilgileri" depo edebilirler; mesela basit bir bakterinin de genomunda "bilgi" vardır ve o bilgiye bağlı olarak belli kimyasal tepkimeler vücudunda daha sık yaşanır, belli tepkimeler yaşanmaz; çünkü o tepkimeleri mümkün kılacak proteinlerin üretimi o DNA'da birikecek şekilde evrimleşmiştir.

Şöyle düşünün: Madem hücreler yarayı tamir etmeleri gerektiğini biliyorlar, neden Von Willebrand Hastalığı gibi bazı hastalıklarda, hücreleri olan insanlar, yaralarını tamir edemiyorlar? Madem hücrenin "bilgisi" var, neden bu "bilgisini" kullanmak için belli maddelerin (örneğin Von Willebrand Hastalığı örneğinde "Von Willebrand faktörü" denen bir maddenin) varlığına muhtaçlar? Çünkü bilmiyorlar. Vücudumuzdaki fizyolojik süreçler veya Evren'deki fiziksel süreçler, bilerek veya arzulayarak olan şeyler değiller!

Tüm Reklamları Kapat

Belli moleküller, sadece belli moleküllerle tepkimeye girebiliyorlar. Bunun nedenini elektron konfigürasyonlarına, onun nedenini de kuantum mekaniğine kadar takip edebilirsiniz. Bu moleküller "yara" dediğimiz yerde oksijenin bulunmasına bağlı olarak belli değişimler geçiriyorlar. O değişimler de yeni kimyasal tepkimeleri mümkün kılıyor, bunun sonucunda mesela pıhtılaşma kaskadı dediğimiz biyokimyasal süreç yaşanıyor (bu, bir çeşit zincirleme reaksiyon ve her basamağı, kendinden bir önceki basamakta üretilen parçalara bağımlı ve onlar olmadan çalışamıyor, onlar fazla olursa da başka sorunlara neden oluyor):

Ayrıca akıllı bir sistemin oluşabilmesi için bütün parçalarının akıllı olması gerekmiyor, bu tamamen hatalı bir düşünce: Bu tür mantık kurmaya parça-bütün safsatası diyoruz. Bir cismin parçalarında olmayan bir özelliğin bütünde de olamayacağı veya bir cismin bütününde olmayan bir özelliğin parçalarında da olamayacağı fikri... Tamamen hatalı bir akıl yürütme örneği. Birkaç örnekle gösterelim:

Tüm Reklamları Kapat

  • Atomlar bilinçsizdir. Dolayısıyla atomlardan oluşan insanlar da bilinçsiz olmalıdır.
  • Bir madeni paranın atomları gözle görülemediğinden madeni para da gözle görülemez.
  • Evren'deki hiçbir şey ezeli ve ebedi değildir; dolayısıyla Evren'in kendisi de ezeli ve ebedi olamaz.
  • Bir arabanın tüm parçaları hafif ve taşınabilir olduğuna göre arabanın kendisi de hafif ve taşınabilirdir.
  • Evren'deki her şeyin bir nedeni olduğu için, Evren'in kendisinin de bir nedeni olmalıdır.
  • Bir uçağın hiçbir parçasının tek başına uçma becerisi olmadığına göre, uçak da uçamaz.
  • Bir savaş tankı, bir arabadan daha fazla benzin harcar. Dolayısıyla Dünya'daki tüm tanklar, toplamda, Dünya'daki tüm arabaların toplam harcadığından daha fazla benzin harcar.
  • Bir kaplan, bir insandan daha fazla yemek yer. Dolayısıyla kaplanların bir yılda yediği toplam yemek, tüm insanların bir yılda yediği toplam yemekten daha fazladır.
  • Takımın her bir oyuncusu, harika birer futbolcu. Dolayısıyla takım, harika bir takımdır.
  • Filmde kullanılan her efekt harikaydı. Dolayısıyla film, harika bir filmdir.
  • Sodyum (Na) ve Klor (Cl), tek başlarına insan için zararlı elementlerdir. Dolayısıyla oluşturdukları her türlü bileşik de insanlar için zararlıdır.
  • "Laissez-faire" kapitalist ekonomik sisteminde, her birey kendi ekonomik çıkarlarına göre hareket eder. Bu halde toplum da en iyi ekonomiye ulaşacaktır.
  • Bu top mavidir, dolayısıyla bu topu oluşturan atomlar da mavi renkte olmalıdır.
  • Canlıları oluşturan hücreler organiktirler. Dolayısıyla hücreleri oluşturan kimyasallar da organik olmalıdır.
  • Murat büyük bir apartmanda oturmaktadır, dolayısıyla Murat'ın evi de büyük olmalıdır.
  • Sodyum klorür (sofra tuzu) güvenle yenilebilir; dolayısıyla parçaları olan Sodyum ve Klor da güvenle yenilebilir.
  • Dünya çapında düşünüldüğünde erkekler, kadınlardan daha fazla okula gönderilmekte ve eğitim almaktadırlar; dolayısıyla Dr. Hasan Kantar, Dr. Meltem Zengin'den daha zekidir.
  • ABD, Dünya'daki en zengin ülkedir; dolayısıyla ABD'de yaşayan herkes zengin olmalıdır.
  • Profesyonel sporculara akıl almaz paralar ödendiğine göre, her sporcu zengin olmalıdır.
  • Adalet sistemimiz adil olduğuna göre, bu zanlı da adil bir şekilde yargılanmıştır.
  • Din tarihinde çok kötü ve cani şeyler yapılmıştır. Dolayısıyla tüm dindarlar kötü ve canidir.

Bunların hepsi, mantık safsatasına dayalı argümanlardır. Hiçbirinin bilimsel ve/veya mantıksal geçerliliği bulunmamaktadır. Her birinde, ya parçadan yola çıkarak bütünle ilgili aceleci bir genelleme yapılmaktadır ya da bütünden yola çıkılarak parçalarla ilgili hatalı bir çıkarsama yapılmaktadır. Her birinde, parçadan bütüne gidiş sırasında farklı unsurlar devreye girerek, varılan sonucu hatalı kılmaktadır.

Örneğin bir tank, arabadan daha fazla benzin harcıyor olabilir; ancak Dünya’da günlük olarak aktif biçimde kullanılan araba sayısı, tank sayısından çok daha yüksek olduğu için, tankların toplamının daha fazla benzin harcaması gerektiği argümanı geçersiz olmaktadır.

Keza, atomların bilinçsiz olmasının, atomlardan oluşan her şeyin bilinçsiz olması gerektiğine yönelik argüman da, "sinerji" kavramını görmezden gelmektedir: Parçaların oluşturduğu bütün, parçaların her birinin ayrı ayrı toplamından daha esnek ve yüksek beceriye sahip olabilir; karıncaların her biri oldukça düşük zekalı olsa da, bir karınca sürüsünün müthiş bir sürü zekasına sahip olması gibi...

Son bir açıklama da sodyum klorürden gelsin. Sodyum ve klor, tek başlarına bambaşka nitelikteler: biri patlayıcı bir metal, diğeri zehirli bir gaz. Birleştiklerinde oluşan sodyum klorür ise, yemeğinize kattığınız sofra tuzu. Bunların 1 elektron yitirdiklerinde veya 1 elektron kazandıklarındaki özellikleri, saf hallerinden bambaşka. Çünkü fiziksel ve kimyasal özellikler zaten proton sayısı veya elektron sayısı gibi şeylere göre belirleniyor. Bunlar, atomun yapabileceği şeyleri değiştiriyor. Böylece daha karmaşık moleküllere giden kademeli bir süreç başlamış oluyor.

Bunun hangi durumlarda bir safsata olmadığını anlamak ve safsatayı daha iyi tanımak için buradaki yazımızı tekrar öneririm.

426 görüntülenme

Kaynaklar

  1. A. Cline. What Is The Fallacy Of Composition?. (16 Ekim 2021). Alındığı Tarih: 13 Şubat 2022. Alındığı Yer: ThoughtCo | Arşiv Bağlantısı
  2. A. Cline. What Is The Fallacy Of Division?. (15 Ekim 2021). Alındığı Tarih: 13 Şubat 2022. Alındığı Yer: ThoughtCo | Arşiv Bağlantısı
  3. J. E. Gough, et al. The Fallacy Of Composition. (6 Mart 2009). Alındığı Yer: Scholarship at UWindsor | Arşiv Bağlantısı
  4. E. Alparslan. Parça-Bütün Safsataları: Parçaların Özellikleri Bütünde, Bütünün Özellikleri Parçalarında Görülmek Zorunda Mı?. (14 Şubat 2022). Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
Bu cevabın içeriği ve doğruluğu, Evrim Ağacı editörleri tarafından kontrol edilmiş ve onaylanmıştır.
17
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Ufuk Derin
Öğrenci-Okur

Olayın araba, fabrika, pilot kalem gibi insan yapımı nesneler ile bir ilgisi bulunmuyor. Bunlar, biyolojik yapılar olmadığı için gelişimsel ya da evrimsel değişimler için bilinçli bir müdahaleye muhtaçlar. Ama biyolojik canlılar böyle bir müdahaleye muhtaç değil. Bu tür yanlış benzetmeler, sizi yanlış çıkarıma götürecektir.

Yara tamiri, zigottan bebek oluşumu, tohumdan bitki oluşumu, tırtıldan kelebek oluşumu gibi bir bireyin ömrü boyunca geçirdiği bütün değişimler gelişimsel değişimlerdir ve Gelişim Biyolojisi alanında incelenir. Siz burada, gelişimsel süreçlerin nasıl oluştuğunu soruyorsunuz. Bu da evrimsel sürecin alanına giriyor. Evrimsel süreç, gelişimi de etkilemektedir ve bu tür değişimler Evrimsel Gelişim Biyolojisi (Evo-devo) alanında incelenir.

Tüm Reklamları Kapat

Dolayısı ile bu sorunun temel hatasını anlamak için temel evrim mantığını anlamak gerekecektir ve cevap, sorduğunuz buna benzer her soru için geçerli olacaktır.

Evrim ile yeni tanışan kişiler de "Canlıların hangi özellikleri evrimleştireceğini nereden bildiğini" soruyor. Anlamak için bir örnek verelim. Bir adada kalan ispinozlar düşünün. Her nesil geçişinde mutasyonlar gibi birçok faktör sayesinde rastgele bir şekilde çeşitlilik oluşuyor. Ancak adadaki besinler fazla derinde. Dolayısı ile o rastgele oluşan çeşitlilikte gagası kısa olanlar o besinlere çok ulaşamıyor. Hayatta kalmak da üremek de onlar için daha zor. Rastgele oluşan çeşitlilikte gagası uzun olanlar ise besine daha kolay ulaşıyor, daha kolay hayatta kalıp daha kolay ürüyor. Bu yüzden uzun gaga genlerini gelecek nesle daha kolay aktarıyor. Fark edebileceğiniz gibi bunu "bilerek" veya "bir akılla" yapmıyorlar. Doğal olarak genlerini gelecek nesle daha çok aktardıkları için sonraki nesilde daha uzun gagalı olanlar çoğunlukta oluyor. Hatta bir süre sonra bu çoğunluk o kadar çok olur ki adeta o özellik "sabitlenmiş" gibi görünür. Biz de sonradan baktığımız için sanki "bilerek" öyle yapıyorlar sanırız.

Tüm Reklamları Kapat

Doğada ise bu çeşitlilik ve çevre çok ama çok daha geniştir. Bu çeşitlilik, gelişimsel süreçler için de geçerli. Rastgele bir şekilde oluşan çeşitlilik, gelişimsel süreçlerde de bulunmaktadır ve doğada gelişimsel süreçleri "o şekilde yaşayanlar" daha kolay hayatta kalıp daha kolay ürüyorsa rastgele çeşitliliğin çevre ile etkileşimi sayesinde gelişimsel değişimler de evrimleşmektedir. Biz de sonradan baktığımız için "olağanüstü bir bilinç ile" öyle yaptıklarını sanırız.

Küçük bir not olsun: Bunun çok basitleştirilmiş bir anlatım olduğunu ve bu koca bilim sahalarının bundan çok daha kapsamlı bir şekilde çalıştıklarını ve bu olayları açıkladıklarını unutmayın. Ama temel mantığını anlamak, doğayı anlamak açısından önemlidir.

218 görüntülenme
7
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Görkem Öge
Sinema yazarı
Orijinal Soru: Hücrelerimiz yapması gerektiği işi nasıl biliyor?

Sorunuz ve sayısız benzerleri, bilimsel ve fiziki gerçekliklerin yanlış algılanmasından kaynaklanıyor.

Sorunuza tek bir benzetimle cevap versem yeterli olacaktır: Tahta, ateşle buluşunca yanacağını nereden biliyorsa hücreler de öyle biliyor.

Tüm Reklamları Kapat

Bu benzetim, gerçekten konuyla ilgili her şeye cevap içeriyor ama aslında sorunuzdaki ya da benzetimdeki tüm kelimeler yanlış. Çünkü meseleye yaklaşım biçimimiz yanlış.

Diyoruz ki "hücreler, yapması gerektiği işi nereden biliyor?" Bu cümledeki her kelime yanlış anlaşılmış ve yanlış kullanılıyor.

Tüm Reklamları Kapat

"Yapması gerektiği": Hücreler herhangi bir şey yapması gerekmiyor ki. Zaten mevcut halleri, evrimsel dinamiklerle biçimlendiği için, herhangi bir bilinç, amaç, niyet gözetilmediği için belirli biçimlere girmişler ve belirli fiziksel faaliyetlerde bulunuyorlar. Bir şey gerektiği için öyle değiller, öyle oldukları için ortaya belirli düzen içeren yapılan çıkmış. Mesela bir bitki dokusu. Atomlar molekülleri, moleküller daha karmaşık yapıları, o karmaşık yapılar da hücreleri oluşturuyor. Bu oluşuma yanlış taraftan bakıyoruz. Sanki tüm bu karmaşık yapılar, belirli niyetlerle ve hedefe doğru gitmiş gibi konuşuyoruz. Meselenin yanlışlığı burada zaten.

"Yapması gerektiği işi": İş ne ki? Enerji üretmek mi mesela? O hücre, enerji üretmek için oluşmadı. Ortada bir amaç yok. Tahta, enerji üretmek için mi yanıyor? Hayır. Yapısı yanmaya uygun olduğu ve ateşle buluştuğu için yanıyor. Biz bu duruma diyoruz ki "tahta, yanacağını ve bu şekilde bize sıcaklık vereceğini nereden biliyor?" Evrimsel hiç bir oluşum, bilinçle biçimlenmez. Evrimsel dinamikler, çevresel değişiklikler canlı yapıyı bir seçilim özelliğine göre eler. Ortaya hayatta kalan çıkar. Yarın nasıl bir evrimsel ve çevresel durum ortaya çıkacağını bilemeyiz. O nedenle tahta, o tahtanın ait olduğu odun ve o odunsu bitki, sahip olduğu dokuyu, sıcaklık vermek için bilinçli biçimde mi biçimlendiriyor?

"işi biliyor?" Bilmek? Kim neyi biliyor? Bilmek, bir zihin, bir hafıza, bir deneyim, bir deneyim dağarcığı ve bilgi deposu var ise söz konusudur. Hücre hiç bir şey bilemez. Ya da hücrenin yapısındaki dna'nın bir kalıtım malzemesi olduğunu düşünürsek o kalıtım malzemesi sıradaki hücreye geçerek bilgiyi aktarır. Ama bu bilgi, bilinçle değil fiziksel ve evrimsel dinamiklerle aktarılır. Kitapla değil, postayla değil, niyetle değil, istekle vs. değil.

Bu pek garip görünen açıklamalarım, milyarlarca insanın evrensel ve fiziksel gerçeklere oluşturduğu çarpık bakışın özünü inceleme çabasından kaynaklanıyor. Evren, hücreler, gezegenler, tahta, atomlar hiç bir şey bilemez. Evrende, evrimde, bilimde niyet, amaç, bilinç vs. yok. Biliminsanları, bilimsel bulguları insanlara anlatırlarken benzetimler kuruyorlar ve biz bir şeyleri daha kolay anlayalım diye insani duyguları ve düşünsel olguları kullanıyorlar. Ama bu temelde yanlış. Mesela size kullanılmış en büyük hatalı söylemlerden biri hatırlatayım: "Canlılar, hayatta kalmak için evrim geçirirler". Bu o kadar yanlış bir söylem ki. Hiç bir canlı, bilinçli biçimde evrim geçirmez ki. Canlıların %99'u hayatta kalmaya çalışmaz bile. Hayatta olduklarının farkında bile değillerdir ki. Çünkü farkındalık, beyin gerektirir. O cümleyi de oluşturan tüm kelimeler yanlış kullanılmış. Hayatta kalmak için çaba sarf eden her canlının beyni vardır. Ama canlıların %99'unun beyni bile yok. Neyi fark edecekler? Bir sümüklü böcek, "eyvah, bir fare geliyor, kaçmazsam beni yiyecek ve öleceğim. Şu yaprağın altına saklanayım bari" demiyor. Bir sümüklüböcek korkmaz, düşünmez, öleceğinin farkında falan değildir. Ama açın bir belgeseli, sümüklüböcek böyle anlatılıyor. Neden? Bilimin temellerini, evrimsel dinamikleri bilmeyen insanlar olan biteni anlamlandırabilsin diye. Sümüklüböcek, içgüdü ile kaçıyor. Ama insanlara içgüdü nedir, saatlerce anlatacağımıza onun yaptıklarını, o bir insanmış biri anlatıyoruz ki izleyen anlasın. İşte sizin sorunuzdaki "hücre yapacağını nereden biliyor?" vurgusu tam olarak buna benziyor. Hücre hiç bir şey bilmiyor ve bilemez zaten. Evrim onu biçimlendirir, o da evrimsel ve fiziksel biçimi ile tamamen bilinçsizce fiziksel eylemlerini yapar. Bir makine gibi.

Siz de bu kavram karmaşasına kapılmış ve evrimsel, bilimsel gerçekleri ters taraftan öğrenme ve anlamlandırma tuzağına düşmüş durumdasınız, milyarlarca insan gibi. Gerçekleri tersten anlatan bilim insanlarının, öğretmenlerin, büyüklerimizin hatasının cezasını çekiyoruz hep birlikte. Bu sitede, yüzlerce bu tip soru var. Cevap verebilmek için, ortadaki kavram karmaşasını açıklamak gerekiyor. Ve bu soruların en sık rastlananı, en okkalısı "Evrenin/hayatın amacı ne?" türevindeki sorular. Bu soru aslında sizin sorunuzla aynı kavram karmaşasına sahip: Ne hücreler ne yapacağını biliyor ve bir amaçları var ne de evren. Evrenin de bir amacı yok çünkü olamaz. Çünkü dediğim gibi evrenin bir beyni, bir bilgi hafızası, bir amacı, bir niyeti yok.

Umarım bir pencere açabilmişimdir... Sağlıcakla.

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Lu Ca
Lu Ca
31K UP
Konuyla ilgili
Orijinal Soru: Hücrelerimiz yapması gerektiği işi nasıl biliyor?

Sadece canlılık değil, her şey fizik yasalarının sonucu. Yani siz ("Bir gezegen dönmesi gerektiğini nereden biliyor?" sorusuyla sizin sorduğunuz soru aynı olduğu için) kısacası "Fizik yasaları neden oldukları gibidir?" sorusunu soruyorsunuz.

Bir cevabı varsa bile henüz bilmiyoruz. Belki cevaba çok çok uzağız. Belki bu mecburen uydurduğumuz bir sorudur ya da kim bilir belki de olabildiğimiz kadarını olabildiğimiz ve kendi bakış açımızın dışından bakma ihtimalimiz asla olamayacağı için cevabı da asla bulamayacağız.

Tüm Reklamları Kapat

Ancak bildiklerimiz ve anladıklarımıza bakarsak, dogmalar ve mitler yüzünden bitmek bilmeyen laf kalabalığı olmasa aslında çok net olan bir durum var:

"Akıl, zeka, bilinç" (artık her ne ise) bir özellik ve biz hayvanlara has bir özellik; fizik yaslarının oluşturduğu sayısız formdan sadece bir tanesi. Bilinç, tasarı, plan, farkındalık vs. Sadece bunları bildiğimiz için evrenin de sadece ve sadece bu özelliklere sahip bir mekanizma üzerinden işlemek zorunda olduğunu varsayıyoruz. Su akması gerektiğini nereden biliyor? Bilemez, nasıl bilsin!? Dolayısıyla biz sadece bilmeyi bildiğimiz için "Her şey" bilmeli diyoruz. Halbuki öyle olmadığı gün gibi ortada.

Bunu düşünmeyen kimse yoktur, imkansız. Siz de haklı olarak bu soruyu soruyorsunuz; ama etrafımızda ne olduğunu tam olarak cevaplandıramıyor olmak, evrenin işleyişinde bizim anladığımız anlamda "bilmek" diye bir şeyin olmak zorunda olmadığı gerçeğini değiştirmiyor ve laf kalabalığı yüzünden bu basit gerçeğin sesi sürekli kısılıyor. Kısacası bildiğimiz şeyin "tek bilebildiğimiz" şey olabileceği ihtimalini göz ardı edip, tek bildiğimiz şeyi her şey zannediyoruz. Bilmemenin ne demek olduğunu bilememenin yarattığı bir problem, o kadar.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Yasin Kayalar
Yasin Kayalar
182K UP
Bilim ve felsefe okuru

Şunu gözetmek gerekir ki mekanik tepkiler bilmeyi gerektirmese de evrenin dokusundan kaynaklı düzenlemeyi gerektirir. Örneğin ilk atomun var oluşu atomun kendisine bağlı gelişmez ve olmaz. Çünkü atomun öncesi var. Atomu oluşturan şey atomun kendisi dolayısıyla değildir. Atomu evren oluşturur. Atomdaki mekaniklik atomun bu nedenle kendisinden kaynaklanmaz. Atom ve ortam bu açıdan varoluşun parçaları değildir. Her ikisi tam anlamıyla bir bütündür. Mekaniklik bu bütünlük ile ortaya çıkar. Bu da dmeektir ki fizik yasaları ve fizik yasalarının ortaya çıkardığı mekaniklik bir düzenlemedir. Yani evrenin bütüncül bir içkinliğidir. Bu mekaniklik tam anlamıyla evrenin başlangıc koşullarına bağlıdır ve bu koşullarla ortaya çıkar ve çıkabilir. Aksi halde ne bir atom ne bir hücre var olabilir ve varlığını devam ettirebilirdi. Evren kozmik bir enerji çorbası olarak var olur ve hiç bir şey var olamazdı. O halde bu bakış açısına göre hücredeki mekaniklik hücrenin bir ozelligi değildir. Hücre ve ortam birlikte var olarak bu etkileşimi ortaya çıkarır. Hücrenin özellikleri ortam olmadan hiç bir şey ifade etmez. Hücreyi ayrı bir nesne gibi algılayan ve değerlendiren ve kavramsal olarak onu 'parçalayan' bizleriz. Varlık ve varoluş bir bütündür. Eğer bunu bilirsek etki ve tepkideki bütünlük bize aslında evrendeki mekanikliğin 'bilmek 'kadar hatta belki çok daha özel bir durum olduğunu gösterir. İşte şuursuz hücrelerin hareketlerindeki bizi şaşırtan varoluşun sebebi varlığın bu bütünlüğüdür. Yani bizi şaşırtan ve hücreler bunu nasıl biliyorlar dedirten şey varlıktaki bütünlük ve bütünsel işleyistir. Uzay zaman içindekilerle birlikte bir bütündür. Hiç bir bildiğimiz varlık uzay zaman olmadan suanki halleri ile var olamaz. Ortam dediğim şey elbette uzay zaman veya uzay zamanın koşullarına dünya gibi bir yerin özel koşullarının eklendiği yerlerdir. Kaldı ki ortam bütünlüğü yanında evrenin bir de tüm hareketlerini ortaya çıkaran zaman bütünlüğü vardır ki bu da parçalanmaz bir sürekliliktir. Bütün hareket ve bütün harekete bağlı var oluşlar evrenin bu zaman sürekliliği ile ve zaman bütünlüğü ile ancak var olabilir. Bu tablo bize evren bile canlı olabilir mi sorusunu bile sorduracak kadar derin ve ilginç yerlere varır. Çünkü evren adeta bir organizma gibi büyümektedir. Hücre gibi kozmik bir baloncuk içinde herşey olup bitmektedir. Gördüğümüz herşey bu baloncuk içinde halden hale dönüşerek oluşmaktadır. Ve herşey bir bütünlük içinde var olup, varlığını devam ettiriyor. Dahası eğer zaman sürekliliği ve bütünlüğü Einstein düşündüğü gibi değil ise ve kuantum fiziğinin bize evrenin heran öngörülmez bir süreçte olduğunu gösterdiği gibi sistemlerin hangi yöne evrilecegi belirsiz ise, kuantum sıçramalar ve belirsizlikler herşeyi özünde şekillendiriyorsa evren bu 'çılgın' belirsizlikte içindekilerle heran nasıl bir düzendeki bize mekanikmiş gibi işleyen bir tablo ve öngörü getiren bir yüzü sunuyor asıl şaşırtıcı olan şey budur. Evren en derinde her an ne yöne evrilecegi belirsiz olan bir varoluş çizgisinde ise evrende ortaya çıkan herşeyin mekanik bir sürecin sonucu olup olmadığı bile ciddi bir tartışmanın fitilini rahatlıkla ateşleyebilir.

Kısacası Hücredeki mekaniklik bizlerde 'bilme' yetisini ortaya çıkarıyorsa ve parça bütüne dair özellikler taşımıyorsa o halde bütün parçalara bölünemez demeektir. Çünkü bölündüğünde ve indirgendiğinde bütünün varliğından bahsedemeyiz. Aynı şey evren içinde geçerlidir ve bu da yukarıda anlattığım bütünsel tabloyu ortaya çıkarır ki bu da mekanikliğin sandığımız kadar basit bir durum olmadığını ortaya koyar.

Tüm Reklamları Kapat

0
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close